26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 18 KÜLTÜR CUMHURİYET 26 KASIM 2010 CUMA [email protected] AVRUPA YAZARLAR PARLAMENTOSU’NA 27 ÜLKEDEN 100’DEN FAZLA EDEBİYATÇI KATILIYOR İstanbul 2010 AKB Ajansı Başkanı Avdagiç, açılış konuşmasında hoşgörünün önemini vurguladı. Kunzru, yazarların her türlü eğilimi konuşabilmesi gerektiğini belirtirken; Vikram Seth, “Umarım her ülke farklı düşünenlerin görüşlerini tartışabilecek olgunluğa erişir” dedi. Murat Belge, Naipaul polemiğinin temelinde, edebiyatı ‘edep’ olarak algılamanın yattığını söylerken; Adalet Ağaoğlu, “Naipaul meselesinin provokasyona dönüşmesi hoş olmadı” dedi. İskender Pala, “Keşke gelseydi ve aynı masaya oturabilseydik” derken; Cihan Aktaş, toplantıya katılmasını “Naipaul gelmediği için buradayım” diye açıkladı. Kızılkaya ise “Naipaul’un gelmemesi yüz kızartıcı bir olay” dedi. la İskender Pa Adalet Ağaoğlu AYP MODERATÖRÜ CEM AKAŞ GÖREVİNDEN AYRILDIĞINI AÇIKLADI ‘Lincin parçası olmak istemiyorum’ İSTANBUL (AA) “Dijital Çağda Edebiyat” başlıklı komisyonun moderatörü, yazar Cem Akaş, Avrupa Yazarlar Parlamentosu’ndaki (AYP) görevinden istifa ettiğini açıkladı. Akaş, yaptığı yazılı açıklamada, AYP’nin organizatörlerinin, V.S. Naipaul’u onur konuğu olarak davet ettiğini, yazar Hilmi Yavuz’un ise parlamentoya katılacak yazarları, “Naipaul’un Müslümanlara ve İslama hakaret ettiği” gerekçesiyle boykot etmeye çağırdığını hatırlattı: “Hilmi Yavuz, hayatında Naipaul okumamıştı. Gazete köşesinde 2001’de yazdığı Naipaul yazısını, Rana Kabbani adlı Suriyeli yazarın Naipaul incelemesine dayanarak kaleme almıştı. Aynı yazıyı 2010’da, aradan geçen zaman içinde Naipaul’u yine okumamış olarak, AYP vesilesiyle yeniden yayımladı. Cihan Aktaş, Naipaul’u okumadığı gibi, Kabbani’yi de okumamıştı. O da protestosunu, Yavuz’un Kabbani’den cımbızladığı alıntılara dayanarak yaptı.” Parlamento organizatörlerinin ve İstanbul 2010 yöneticilerinin, yaptıkları seçime sahip çıkamamalarını, linç haykırışlarına set çekemeyişlerini, Naipaul’a tam da bu durumda her türlü güvence verip gelmesini sağlamamalarını, tersine yazarın endişesini fırsat bilerek konuyu kapatmaya çalışmalarını kınıyorum” diyen Cem Akaş, açıklamasına şöyle devam etti: “AYP organizasyonunun üstüne, onursuz bir gölge düştüğüne inanıyorum. AYP’deki Komisyon Moderatörlüğü görevimden, bu ahmakça linç hareketinin parçası olmamak için istifa ediyorum.” ‘Naipaul vakası’nın gölgesinde KULİS MELTEM YILMAZ AYŞEGÜL ÖZBEK Vikram Seth vrupa ve çevre ülke yazarları, fikir adamları, eleştirmenleri ile akademisyenleri, edebiyatın geleceği ve çoğulculuğunu konuşmak için İstanbul’dalar... İstanbul Hilton Convention Center’da dün ilk toplantısını yapan Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na (AYP) yalnızca ana akım ülkelerin edebiyatçıları değil, çevre ülkeler de dahil olmak üzere toplam 27 ülkeden 100’den fazla edebiyatçı katılıyor. Kült Artistic Reflex tarafından çerçevesi ve içeriği belirlenen, İstanbul 2010 Ajansı’nın desteğiyle hayata geçirilen toplantı kapsamında “Endüstrileşme, kitlesellik ve edebiyat”, “Avrupa edebiyatının sınırlarının yeniden tanımlanması”, “Dijital çağda edebiyat”, “Edebiyat coğrafyaları” başlıklı komisyonlar kuruluyor. Yaklaşık bir haftadır devam eden V.S. Naipaul polemiğinin gölgesinde dün başlayan AYP’nin açılış konuşmalarında da Naipaul’a değinildi. Açılışta ilk olarak konuşan İstanbul 2010 AKB Ajansı Başkanı Şekib Avdagiç, “hoşgörünün” öneminden söz ederek “Edebiyat ve sanat olmadan ne siyasi ne de ekonomik gelişme mümkündür” dedi. Ardından sırasıyla Doğan Hızlan, Murat Belge, Adalet Ağaoğlu, Hari Kunzru, İskender Pala, Vikram Seth birer konuşma yaptı. Avrupa Yazarlar Parlamentosu’nun kapanışında ulusal ve uluslararası basın ve edebiyat çevrelerine duyurulmak üzere bir “İstanbul Deklarasyonu” hazırlanacak. A Hint asıllı İngiliz yazar Naipaul’un, hakkında hakarete varan tartışmaların yaşanmasının ardından toplantıya katılmaktan vazgeçmesi, Türkiye ve Avrupa’dan katılan edebiyatçılar tarafından genel olarak “rahatsızlıkla” karşılandı. Gazetemize değerlendirme yapan AYP katılımcıları, bu durumun “parlamentonun” yapısına aykırı olduğunu vurguladılar. YAZILABİLMELİ Hari Kunzru, çokkültürlülüğün, kültürel muhafazakârlık ekseninde şekil almaya başlayarak, geçerliliğini giderek kaybettiğini söyledi. Kunzru, “Salman Rüşdi’nin yazdıkları ile Muhammed karikatürleri çok tartışıldı ancak bu tartışmalar da etkisini yitirdi. Bana göre özgürlük önemlidir ve yazarlar özgürce yazabilmelidir. Bu anlamda Naipaul’un gelmemesinden üzüntü duydum” dedi. Bu bağlamda Orhan Pamuk ve Hrant Dink isimlerini anarak düşüncelerini somutlaştıran Kunzru, TCK’nin 301. maddesine de değindi ve bu madde var olduğu sürece hiçbir Avrupalı yazarın Türkiye’ye gelip bu maddenin tehdidi altında özgürce yazamayacağını belirtti. Kunzru, “Biz yazarlar, her türlü eğilimi konuşabilmeli, farklı fikirlere açık olmalıyız. AYP’nin sonunda hazırlanacak olan deklarasyonda, TCK 301. maddeye de değinileceğini umuyorum” değerlendirmesini yaptı. ETH: KEŞKE GELSEYDİ Vikram Seth ise “Naipaul’un gelmemesinin ardındaki süreci tam ola olgunluğa erişir” dedi. ‘Ben neden buradayım?..’ KUNZRU: ÖZGÜRCE Dilimize “Maggiore Dörtlüsü” adlı romanı çevrilen Vikram Seth, kürsüye çağrıldığında biraz şaşkın görünerek konuşma yapacağından haberi olmadığını söyledikten sonra, kendi isim kartonetinde ve katılımcılar listesinde AYP’ye “United Kingdom”dan (Birleşik Krallık) katıldığının belirtiliyor olmasını tekzip etti... Kartonetindeki “United Kingdom” yazısının üstünü çizerek “India” (Hindistan) yazan Seth’in, “Her şeyden önce ben Hindistan vatandaşıyım. İkincisi, geçen yıl yazınsal anlamda yeterince üretemedim. Ayrıca, herhangi bir parlamentonun üyesi de değilim. O yüzden, AYP’de neden bulunduğumu bilmiyorum” demesi gülümsemelere yol açtı. Bu arada, Vikram Seth, İstanbul’a ilk kez geldiğini ve ilk eyleminin de Akbil almak olduğunu söyledi!.. EDEP DEĞİL Toplantının kendisi başlamadan Naipaul tartışmalarının yaşandığını anımsatan Murat Belge, “Bunun temelinde Ortadoğu’nun, Batı’nın literatüründen farklı olarak, edebiyatı ‘edep’ olarak algılama eğilimi yatıyor. Ben bu durumu sakıncalı buluyorum. Edebiyatı edep olarak algılamakta ısrar ettiğimizde, edep tanımına sığdıramadığız olguyu dışarıda bırakıyoruz demektir” dedi. PROVOKASYON OLDU Adalet Ağaoğlu, “Müslümanlara hakaret ettiği iddia edilen Naipaul’un burada olmaması beni üzdü çünkü kendisine soracağım, başta 11 Eylül olmak üzere bu olayların ardından, ABD toplumundan başlayarak dünyada oluşan İslam karşıtlığına ilişkin düşünceleri olmak üzere çok sorum vardı. Naipaul meselesinin provokasyon haline gelmesi hiç hoş olmadı. Adeta Haçlı Seferleri’ne doğru bir geriye dönüş başladı. Onun gelmemesini sağlayarak Haçlı Seferleri’ni püskürttük gibi hava yaratıldı” diye konuştu. ALA: ÖZÜR BEKLERDİM İskender Pala, “Ben keşke gelseydi ve aynı masada otursaydık diye düşünüyorum. Hâlâ aynı fikirde misiniz diye kendisine sorabilmeyi isterdim. Eğer hâlâ aynı fikirdeyse, kendisinden bir özür beklediğimi dile getirirdim. Özür dilemediği takdirde de masadan BELGE: EDEBİYAT kalkmayı düşünüyordum” açıklamasını yaptı. Muhsin Kızılkaya, Naipaul’un gelmemesini “yüz kızartıcı bir olay olarak” değerlendirdiğini belirterek, şöyle devam etti: “Naipaul bir ırkçı, kötü bir deneme yazarı, iyi bir romancı. Mesleğe efendinin gözünden yaklaşan biri ama ne olursa olsun bir yazarın gelip görüşlerini ifade etmesi gereken bir platformdu burası… Parlamentonun zaten tanımı da budur, çokseslilik vardır. Eğer sizin aklınız yetiyorsa Naipaul’un görüşüne karşı çıkarsınız. Müslümanların ne kadar aklı başında ve hoşgörülü insanlar olduğu ile ilgili kitaplar yazarsınız. Bunu da yapamıyorsanız, adamın kafasına ayakkabı fırlatırsınız. Yarın öbür gün de Hilmi Yavuz gibi birine hamam takunyası atılırsa, biz onun arkasında dururuz.” GELSEYDİ KATILMAZDIM Naipaul’un Türkiye’ye gelmesi durumunda toplantıya katılmayacağını açıklayan Cihan Aktaş, Naipaul’un gelmemesi üzerine toplantıda bulundu. Aktaş, “Ben bir yazar olarak belli bir duyarlılığı dile getirmek zorunluluğu hissettim. Daha ziyade sesi duyulmayanların hissiyatını dile getirmek zorunda hissettim. Yeni ırkçılığı destekleyen bir söylemi geliştirmiş bir yazarın açılış konuşmasını yapacağı bir toplantıya katılmama hakkım var diye düşünüyorum. Naipaul gelmediği için buradayım” diye konuştu. KIZILKAYA: YÜZ KIZARTICI AĞAOĞLU: AKTAŞ: S rak bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim: Keşke burada olsaydı ve katılmasak da fikirlerini tartışabilseydik. Onun birçok düşüncesine şiddetle karşı çıkmakla birlikte, burada olmasını, tartışmalarımızı çok daha renkli ve ilginç kılacağı için isterdim. Umarım her ülke, farklı düşünen insanların da görüşlerini tartışabilecek P İNGİLİZCE Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH İş İngilizcesi (Business English), İngilizce iş görüşmelerine (Interviews) hazırlık Gramer ve kişiye özel konuşma dersleri Kadıköy /İstanbul 0532 701 80 41 (0216) 418 94 51 T.C. ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI Esas No: 2010/438 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: Kuzey Ankara girişi Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında kalan, AnkaraKeçiören ilçesi,Yeşilöz Mah. (Geldisi Şenyuva) MEVKİİ: PAFTA NO: ADA NO: 90737 ada (Geldisi 32055 ada) PARSEL NO: 12 parsel (Geldisi 3 parsel) VASFI: Arsa YÜZÖLÇÜMÜ: 60 m2 MALİKİN ADI VE SOYADI: Atiye Arslan KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı. KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin 2010/438 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 03/11/2010 Basın: 79005 T.C. ILGAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN Esas No: 1997/74 Karar No: 1999/8 Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili ve müdahil Kale köyü muhtarlığı tarafından davalılar Behiye Keleş ve arkadaşları aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonucunda, dava konusu Ilgaz ilçesi, Kale köyü 1110 No’lu parselle ilgili davacının davasının reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2005 tarih, 2005/6082 6092 sayılı kararı ile bozularak gelmekle, davalılar ve dahili davalılar Mustafa Tufan, Hanife Ulutaş, Selma Ural, Semra Artan, Neriman Yurdagül, Neşe Yurdagül, Şener Yurdagül, Şeref Yurdagül, Şahin Yurdagül, Sevda Yurdagül, Kübra Tutku Yurdagül, Büşra Yurdagül, Neriman Terzioğlu, Ahmet Yukap Ulutaş, Erol Ulataş, Emel Ulutaş, Sefer Ulutaş, Serkan Ulutaş, Fatma Esgin, Hafıze Terzioğlu, Onur Terzioğlu, Oğuzhan Terzioğlu, Sultan Yurdagül (Güloğlu) Arif Yurdagül, Hülya Tufan Öztürk, Muhterem Adıgüzel, Nuran Adıgüzel, Muhsin Adıgüzel, Mualla Aslan, Sefer Kolsuz, Recep Gebeş, Rafıye Gökkaya, Rabia Güler, Hadiye Uysal, Hakan Minaz, Mukaddes Can, İsmail Kolsuz, Orhan Ağa, Gülten Karakaş, Nurten Karataş, Hayriye Karatarla ve Neriman Gül’ün adreslerinin tüm aramalara rağmen tespit edilemediğinden Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2005 tarih, 2005/60826092 sayılı bozma ilamına karşı işbu ilan tebliğinden itibaren 15 gün içinde tashihi karar yoluna başvurabileceğiniz tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 24/11/2009 Basın: 79030 Fotoğraflar: VEDAT ARIK Murat Belge Hari Kunzru Şekib Avdagiç C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle