23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne Y Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak Y Sinop Y Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara S 18 18 20 18 21 20 21 18 18 18 18 19 19 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B B B B B S S S 18 18 17 26 28 27 23 25 22 21 16 14 14 HABERLERİN DEVAMI Oslo K 2 Belgrad B 17 Helsinki K 3 Sofya Y 10 Stockholm K 2 Roma Y 17 Londra Y 7 Atina B 19 AmsterdamB 17 Zürih PB 5 Brüksel B 6 Moskova Y 1 Paris B 6 Aşkabat A 11 Bonn B 7 Taşkent PB 12 Münih B 8 Baku PB 14 Berlin B 7 Bişkek K 4 Budapeşte B 11 Tiflis PB 19 Madrid Y 9 Kahire PB 26 Viyana PB 8 Şam B 25 21 KASIM 2010 PAZAR Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı bulutlu, Karadeniz’in batısı, Edirne ve Kırklareli ile akşam ve gece saatlerinde Orta ve Doğu Karadeniz’in kıyı kesimleri sağanak yağmurlu, diğer yerler az bulutlu geçecek. Yurdun iç kesimlerinde sabah ve gece saatlerinde sis görülecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Kasım O yıllar çok gençtik... Yüreğimiz kıpırdı kıpırdı... Sosyalizmin ne olduğunu pek bilmediğimiz halde o hareketin içinde yer almıştık. Kars’ta askerliğimi yapıyordum. Ziraat Mühendisi Hayati Tuncer’le önce “Zincirli Hürriyet” dergisini çıkarmış, ardından TİP il ve ilçe örgütlerini kurmak için kolları sıvamıştık. MİT peşimizdeydi ve adım adım bizleri izliyordu... Mehmet Ali Aybar, Behice Boran ve Nihat Sargın’la o yıllarda tanıştım. 1965 seçimlerinde bıyıkları yeni terleyen sosyalizmin “S”sinden haberi olmayan bizler, on gün içinde Birinci TİP’in Kars il ve ilçe örgütlerini kurmuş, Ardahanlı avukatlardan Adil Kurtel’i ve Kemal Kaya’yı milletvekili adayı yapmaya karar vermiştik. Kars’tan Ardahan’a otobüsle giderken Hayati ve ben, yol boyunca Marx Babanın “Kapital”ini okuyor ama hiçbir şey anlamıyorduk. Seçim sistemi “Milli Bakiye”ydi ve Adil Ağabey TİP milletvekili seçilmişti. TBMM’ye 15 milletvekili girmişti TİP’ten. İsmet İnönü, “tehlikenin farkına” varmış, “CHP ortanın solunda” demişti. 1971’den sonra ise Bülent Ecevit “demokratik sol”u CHP’ye yamadı ve Karaoğlan, Türkiye’nin umudu oldu. Askerliğimi bitirdim o yıl. Birkaç ay sonra Cumhuriyet’te çalışmaya başladım... 12 Mart’ın karanlık günlerini hep birlikte yaşadık... İşkenceler, zindanlar, umutların POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yürekli Bir Sosyalistti O... bir anda tükenişi. Bir rüzgârın ıslık çalmasına benzer yaşam. Nerede başlar nerede biter bilinmez. Göklere tırmanmak zoru başarmak ister bir sosyalist. Solun darmadağın olması onun içini acıtır. Bence Birinci TİP hareketi ve Nihat Sargın bunun için çok önemlidir. Halkın içine girmek, tüm yoksul ve emekçi kesimleri örgütlemek Nihat Sargın’ın işiydi TİP Genel Sekreteri olarak. Nihat Ağabey, Türkiye’de sosyalist hareketin simgesidir benim için. Çünkü o çok iyi bir örgütçüydü. O yıllarda böyle bir hareketi başlatıp Meclis’e girmek pek de kolay değildi. TCK’nin 141. ve 142. maddeleri sosyalistlerin üzerinde Demokles’in kılıcı gibiydi. Mehmet Ali Aybar, Behice Boran ve Nihat Sargın... Sosyalistler bu üç adın kıymetini pek bilmedi. Bu konuda pek çok kitap yazıldı. Sadun Aren’den Nihat Sargın’a dek sosyalist hareketin içinde olanlar anılarını anlattı. Yeterli miydi bunlar? Hayır! Yirmili yaşların coşkusu içinde Söke Ovası’nda da dolaştım, Kars’ta da, Çukurova’da Türkçe bilmeyen Kürt pamuk ırgatlarının arasında da... Sosyalist hareketin, yani Birinci TiP’in içinde yer almamın gazetecilik yaşamıma büyük katkıları oldu. Şimdi sola, sosyalist partilere bakıyorum ve sayılarının kaç olduğunu bile bilmiyorum. Darmadağın olmuş bir sosyalist hareket bir daha o yıllarda olduğu gibi güçlü olabilir mi? Bugün neden bir Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Nihat Sargın gibi sosyalist hareketi götürecek, örgütçü, entelektüel, birikimli politikacılar yok? Birinci TİP hareketi Anadolu’da örgütlendi. Berberinden kahvecisine, işçisinden üreticisine dek sömürüye ve bozuk düzene başkaldıranlar TİP çevresinde birleşti. Elbette aydınların, yazarların, bilim insanlarının da katkısı büyüktü... 81 yaşında sonsuzluğa uğurladığımız Nihat Sargın’ın cenazesine İstanbul dışında olduğum için katılamadım. Birikimli, örgütçü, entelektüel, siyaset bilimini, yasaları iyi bilen bir yürekli sosyalistimizi yitirmenin üzüntüsü içindeyim. İzmir’de Ahmet Piriştina’nın Alsancak ve Çeşme’deki evinde gün ışıyana dek yaptığımız tartışmaları anımsıyorum. Behice Boran, Sadun Aren, Nihat Sargın, Aziz Nesin, İlhan Selçuk ve Rutkay Aziz’le sabaha dek yaptığımız tartışmaları... O yıllarda genç sayılırdık Ahmet, Rutkay ve ben... 70’li yılların ortalarıydı... Bir eylül akşamı denizin kıyısında, Czeslaw Milosz’un dizelerinde “o donmuş tarlalardan” geçer gibi oluyorduk vagonlarla... Beyaz sisler arasında parçalanmış bir kent arıyorduk... Kırmadan dökmeden değişik düşüncelerimizi masaya yatırıyorduk... Masada bir şişe rakı, beyaz peynir ve kavun... Ne Ahmet yaşıyor, ne İlhan Ağabey, ne Aziz Nesin, ne Behice Hanım ne de Nihat Ağabey... Başımı göğe çeviriyorum... Octavio Paz’ın güneş taşına bağlanmış gibiyim. Güneş gözlerimi oyuyor! hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 ANAYASAYA AYKIRI KARAR Yurt savunması gerekçesiyle jet kamulaştırma Hükümet, 6 dönümlük araziyi yasal olmayan bir uygulamayla vakıf üniversitesine verdi. MURAT KIŞLALI 30 YILDIR KAYIP Fotoğraf: HÜLYA KESKİN Zorunlu din derslerinin kalkması için İzmir’de 24 saatlik eylem gerçekleştirdiler Alevilerden oturma eylemi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Alevi Bektaşi Federasyonu İzmir Bileşenleri’nin öncülüğünde gerçekleştirilen eylemde katılımcılar, Cumhuriyet Alanı’ndan Konak Alanı’na dek yürüdü. Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın da destek verdiği grup, “Zorunlu din dersi asimilasyondur, asimilasyon insanlık suçudur”, “Eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz”, “Zorunlu din dersi kaldırılsın”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları attı. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, 12 Eylül cuntasının getirdiği zorunlu din eğitiminin sadece Alevi yurttaşları değil, eşitlik ve özgürlük isteyen insanların çocuklarına da yapılan zulüm olduğunu söyledi. İktidarın kendi Kürt’ünü, solcusunu ve Alevisini yaratma peşinde olduğunu belirten Balkız, Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyat fakülteleri ve hükümetin Alevilere saygı göstermediğini aktardı. Balkız, imamların öğretmen yapıldığını, Aleviliğin okullarda kötülendiğini belirterek, “İstemlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Bizim Sünni kardeşlerimizle onların da bizimle sorunu yok. Gerçekten laik, demokratik bir ülke oluncaya dek mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu. Konuşmaların ardından grup, 24 saatlik oturma eylemine geçti. ‘Yıllardır yalnızca bir mezar arıyoruz’ 26 yaşındayken gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren, “Katilleri asla bağışlamayacağız” dedi. İstanbul Haber Servisi Gözaltında kaybedilenlerin yakınları, seslerini duyurmak amacıyla düzenledikleri oturma eylemlerine ara vermeden devam ediyor. Eylemin 295. haftasında 30 yıl önce henüz 26 yaşındayken gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren, “Yıllardır acı biçimde aradığımız şey bir mezar. Katilleri asla bağışlamayacağız” dedi. Galatasaray Meydanı’nda toplanan aileler, gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını ve “Failler belli kayıplar nerede” yazılı pankartı taşıdı. 12 Eylül döneminde 21 Kasım 1980’de Saraçhane’de gözaltında alındıktan sonra kaybedilen Eren’in ablası İkbal Eren “Kardeşim gözaltına alındığında 26 yaşındaydı. Aradan 30 yıl geçti. Kardeşim, Türkiye’de ilk gözaltnda kaybedilenlerden birisiydi. Savcıların bile ‘bu davayı açarsam yerimden olacağım’ dediği bir süreç yaşadık. Annem buraya gelemedi ama onun isteğini ben ileteceğim. Annem yalnızca karanfil koyacağı bir mezar arıyor” diye konuştu. Konu ile ilgili basın açıklaması yapan İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kaybedilenlere Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan da Eren’in gözaltına alınmasının ardından annesinin karakola gittiğini ancak görevlilerin oğlunun Gayrettepe’deki siyasi şubeye götürüldüğünü söylediğini anımsattı. Annenin orada ise, “oğlunuz burda değil” açklaması ile karşılaştığını vurgulayan Arcan, “Oysa Eren Gayrettepe’deki siyasi şubenin en alt katındaki hücredeydi ve işkenceye uğruyordu. Onunla aynı operasyonda yakalananlar Eren’in yakalanma sürecine tanklık etti. Annesi 30 yıldır Eren’i bekliyor. 12 Eylül ile hesaplaşmaktan bahsedenler bir annenin feryadına kulaklarını tıkıyor. Buradan hükümete sesleniyoruz. Cuntacıların, işkencecilerin önündeki koruma kalkanı kaldırılsın, yargılanmalarının yolu açılsın. 30 yıl önce kaybedilen Eren’in akibetini açıklayın” dedi. Gerici kararları protesto için ‘Karanlığa Karşı Bilimi Savunma Nöbeti’ tutulacak EğitimSen MEB önünde MAHMUT LICALI ANKARA EğitimSen Ankara Şubeleri, 18. Milli Eğitim Şurası’nda din eğitiminin yaygınlaştırılması başta olmak üzere alınan gerici ve piyasacı kararları protesto etmek için 23 Kasım’da Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) önünde “Karanlığa Karşı Bilimi Savunma Nöbeti” tutacaklar. EğitimSen Ankara Şubeleri Sözcüsü Tuğrul Culfa, alınan hiçbir kararın pedagojik ve bilimsel olmadığını belirterek, “Zorunlu din dersinin anaokulundan lise sona kadar yaygınlaştırılması kabul edilebilir değildir” dedi. EğitimSen Ankara Şubeleri’nin “Karanlığa Karşı Bilimi Savunma Nöbeti” adıyla gerçekleştirecekleri protesto 23 Kasım’da başlayacak 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde son bulacak. EğitimSen’in başkentteki toplam 5 şubesinin yöneticilerinin katılacağı nöbette eğitim çalışan EğitimSen Ankara Şubeleri’nin “Karanlığa Karşı Bilimi Savunma Nöbeti” adıyla gerçekleştirecekleri protesto 23 Kasım’da başlayacak 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde son bulacak. larının sorunları ve talepleri dile Sen’in şurasına dönüşen 18. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kagetirilecek. rarların eğitim sistemi ve eğitim AKP’ye uyarı eylemi emekçilerinin sorunlarını çözeEğitimSen Ankara Şubeleri meyeceğini belirten Culfa, “18. Sözcüsü Tuğrul Culfa, şurada alı Milli Eğitim Şurası AKP’nin nan 220 kararın hiçbirinin peda eğitim anlayışının arka bahçegojik ve bilimsel olmadığını vur si haline getirildi” dedi. gulayarak, “Şurada siyasi kararlar alındı. Toplumu muha ‘Yaşanabilir bir ülke fazakârlaştırmak adına zorun yaratmaya kararlıyız’ lu din kültürü ve ahlak bilgisi Culfa, MEB’in koordinasyonsuz derslerinin anaokulundan lise çalışmaları sonucu öğretmen yesona kadar yaygınlaştırılması tiştirilmesinde sorunlar yaşandığını kabul edilebilir değildir” diye belirterek, şuranın ana konularınkonuştu. dan biri olmasına karşın öğretmen AKP’nin amacının kendi insa yetiştirilmesiyle ilgili hiçbir somut nını yaratmak olduğunu ifade kararın alınmadığına dikkat çekti. eden Culfa, nöbetin AKP’nin eğiCulfa, AKP iktidarının piyasatim politikalarına karşı bir uyarı ol cı politikalarına destek verilen şuduğunu dile getirdi. İktidara ya rada; kadrolu, sözleşmeli, ücretli kınlığıyla bilinen Eğitim Bir gibi farklı istihdam biçimlerini tek bir model altında toplama adına performansa dayalı, sözleşmeli çalışma biçimlerinin önerildiğini kaydetti. Piyasacı mantığın şura kararlarına yansıdığını belirten Culfa şunları dile getirdi: “Anayasada ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesine rağmen yine eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in icatlarından olan apolet uygulamasının devam ettirilmesine ilişkin kararlara imza atan şura, çalışanlar arasında astüst ilişkisi, statü oluşturarak çalışma hayatını rekabet ortamına sürüklemek istemektedir. Eğitim fakültelerinin eğitim ve öğretiminin niteliğinin arttırılması, öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerle gelişiminin sağlanması yerine 100 TL’lik ücret farkıyla çalışanlar rekabet ortamında köleleştirilmek istenmektedir. Karanlığa karşı bilimi savunmaya; eşit, nitelikli, parasız eğitim hakkı talebini yükseltmeye, insanca yaşanabilir bir ülke yaratmaya kararlıyız.” ANKARA Hükümetin, 2 Ekim’de Başbakan Tayyip Erdoğan’a “sizi üzmek son arzumuz” övgüsüdüzen Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan’ın mütevelli heyeti başkanlığını yaptığı Piri Reis Üniversitesi için, 14 Kasım’da aldığı kararla, 5.606 metrekarelik bir araziyi “acele kamulaştırdığı” ortaya çıktı. Abdullah Gül’ün de onayladığı Bakanlar Kurulu kararında, kamulaştırmanın acele yapılmasına gerekçe olarak “yurt savunması ihtiyacı” gösterildi. ODTÜ öğretim üyesi ve Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Tarık Şengül, “Burada olağanüstü durumlara yönelik bir maddenin kullanılıyor olması gerçekten düşündürücü, daha da önemlisi anayasanın özgürlükler ve özel mülkiyet haklarına ilişkin maddelerine de aykırı” diye konuştu. Bakanlar Kurulu’nun 14 Kasım 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararında “İstanbul İli, Tuzla İlçesi, Merkez Mahallesi’nde bulunan ve tapunun 5835 ada ve 1 numaralı parselinde kayıtlı 5606.17 m2 yüzölçümlü taşınmazın Piri Reis Üniversitesi tarafından acele kamulaştırılması; Milli Eğitim Bakanlığı’nın 28/6/2010 tarihli ve 10832 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27’nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 25/10/2010 tarihinde kararlaştırılmıştır” ifadesi yer aldı. Oysa kararın dayandığı 2942 sayılı yasanın “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesine göre, taşınmaz mala “yurt savunması ihtiyacına veya aceleciliğine Bakanlar Kurulu’nca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” el konulabiliyor. Metin Kalkavan, son olarak 2 Ekim 2010’da Piri Reis Üniversitesi’nin yeni akademik yıl açılışında yaptığı konuşmada, törene katılan Erdoğan’a hitaben “Sayın Başbakanım! Sizi biraz üzdük. Ama şimdi çok sevindirecek bir yere geldik. Biz sizle aynı şeyi konuşuyoruz. Sizi üzmek en son arzumuz. Sizin dediğinizin üstüne yapabileceklerimiz çok fazla. Sayın Başbakanım! Burası bir eğitim mabedi. İnanılmaz bir ateş yaktınız. Çevreci, yeşil bir üniversite yapıyoruz. Hani Peygamber Efendimizin ‘Kıyametin kopacağını bilseniz bile bir ağaç dikin’ diye bir sözü vardır. Bize bu kadar zor zamanda eğitimle ilgili daha fazlası yapılamazdı. Geçmiş Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in çok emeği var” diye konuşmuştu. ‘Uygulama yasal değil’ Konuyu Cumhuriyet’e değerlendiren Şengül, şunları söyledi: “Son dönemde kurulan çok sayıdaki vakıf üniversitesinden bir bölümü devlet üniversitelerine bile sağlanmayan bazı ayrıcalıklardan yararlanıyor. Sağlanan ayrıcalıkların başında orman, doğal ve kültürel sit alanı niteliğindeki kamu mülkiyetindeki paha biçilmez büyük arazilerin bu üniversitelere devredilmesi geliyor. Tuzla’da Bakanlar Kurulu kararıyla alınan ‘acele kamulaştırma’ kararıysa, bu ayrıcalık yaratma anlayışının da ötesine geçti. Burada olağanüstü durumlara yönelik bir maddenin kullanılıyor olması gerçekten düşündürücü, daha da önemlisi anayasanın özgürlükler ve özel mülkiyet haklarına ilişkin maddelerine de aykırı.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle