15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 KASIM 2010/SAYI 1287 PAZAR .P^ARYAZILAR! Gençler bir kısırdöngü içinde IŞIK KANSU ugün 50'li, 6O'lı yaşlara merdiven dayamış bir zamanların "devrimd" kuşakları, çoğunlukla çocuklarını çok korunaklı yetiştirdiklerinden yakınıyorlar. Acaba, çocuklarının onlara oranla toplum sorunlarına daha uzak, daha ayrıksı durmalarınırı tek nedeni bu olabilir mi? Çocuk ve ergerı ruh saglığı uzmarıı Prof. Dr. Bahar Gökler ile bir önceki kuşakla, onların çocuklarını konuştuk: m • ••!•; ADNAN BİNYAZAR B Öğretmenlik donanımı ir toplumun kültürel düzeyinin somut göstergesi öğretmendir. Öğretmenin donanımlı olması, yalnızca kendisiyle ilgili bir olgu degil. Başta ögrenciler olmak üzere, anaları babaları, toplumun her kesimini etkiler. Ülkemizde, kutsal diye niteledigi öğretmeni köleleştiren devlet adamlarına, politikacılara, içtenliksiz yöneticilere artık kimsenin güveninin kalmadıgını vurgulamaya gerek yok! Türkiye, bugün ne yazık ki, hemen her alarida degersizi, değerlinin tepesine oturtan çagdışı kafaların güdümünde yönetiliyor. Bunu bir tarafa bırakıp, iki hafta önce bu köşede yayımlanan "Yaratıcılıgı Kurutmak" başlıklı yazıma ileti gönderen Prof. Dr. Türkân Kutluay Merdol'un görüşlerini degerlendirerek eğitimin önemli bir sorununa daha ışık tutalım: B Bugünkü gençler ve çocuklar ileri sürüldüğü gibi sorumsuz, özgüvensiz ve yaşama karşı acemiler mi? Elbetto ki günümüz gençleri sorumsuz degiller. Özellikle ülkemizdeki gençler açısından baktıgımızda, çok zorlayıcı bir sınavlar dizgesinin kıskacında, bir hedefe varabilmek için nefes aldırmaz bir tempoda ders çalışma sorumluluğunun, egitim görerı tüm gençler için ortak bir sorumluluk olarak var olduğu bilinmektedir. Ancak böylesi bir sorumluluğun yükü altında, günlerini ev, dershane, okul ve internetin tekdüze ve gerçek yaşamdan uzaklaştırıcı çemberinde geçirmek durumunda kalan, iletişimleri cep telefonu ve mesajlaşmaya indirgenmiş gençler yaşadıkları toplumun ve dünyanın uzagında kalmakta, yalıtılmaktadırlar. Bu yalıtılmışlık durumu, yaşamın gerçek yüzü ile karşılaştıklarında onlarda bir özgüven sarsılmasına yol açabilir. Test çözmek ya da internetin sanal ortamında görüşmek, gerçek yaşamın çelişkileri ile baş etme konusunda gençleri donanımlı kılmadığından, yaşam olayları karşısında acemi kalabilirler. Bu acemilik bazı noktalarda gençler açısından riskli sonuçlara yol açabilir. Yanlış arkadaş seçimi, uygun oltnayarı gruplar tarafından yönlendirilme, olumsuz ilişkiler sonucu örselenebilirler, kimlik gelişimlerinde aksaklıklar ortaya çıkabilir. 19501960 dogumlu anneler ve babalar yaşadıklan yaralı dönemler nedeniyle kendi çocuklarını çok mu korunaklı büyüttüler? Ülkemizde, günümüz gençlerinin kendilerinden önceki kuşaklarla karşılaştırıldıklarında, daha apolitik, toplumsal olayların daha dışında ve daha bireysel olmalarından tek bir degişkeni sorumlu tutmak dogru degildir diye düşünmekteyim. Nedenlerden biri gerçekten de, çok zorluklar yaşayan, örselenmelerden geçen 6070'li yılların gençlerinin kendi çocuklarını benzer örselenmelerden korumak adına daha yalıtılmış yetiştirmeleri olabilir. Bir diğer neden gençlerin yanlış kullanılan teknolojinin güdümünde, tüketim odaklı yaşam biçimini sorgulamayan, araştırmayan, gözlemlemeyen, farkına varmayan Prof. Dr. Bahar Gökler'e göre günümüz gençlerînin kendilerinden önceki kuşaklarla karşılaştırıldıklarında, daha apolitik, toplumsal olayların daha dışında ve daha bireysel olmalarının tek bir nedeni yok. üyeleri olarak bir kısırdöngüye kapılmış bulunmaları ve bu döngüyü nasıl kıracakları konusunda yeterince bilgilendirilmiyor ve yönlendirilmiyor olmaları olabilir. Bir başka neden ise, 6O'lı, 70'li yılların o coşkulu, idealist, yenilikten ve dünyanın daha insanca, daha eşit, daha özgür, daha yaşanılası bir yer olması adına bir savaşımın içinde yer alan gençligini oluşturan ve şimdiki kuşaklara örnek olabilecek olan erişkirtlerin, bir degerler kayması içinde düzene teslim olmalarım, ülkülerini ve amaçlarını kaybetmeleri, bireyci ve çarpık ilişkiler agının içinde degerlerini bir bir terk etmeleri ve kimlik degiştirmeleri olabilir. Kendilerini dogru aynalayan, kendilerini özdeşleştirecek saglıklı bir kimlik, dünyaya ilişkin bir bakış açısı geliştirebilme yönünde bir rol modeli bulamadıklarında, gençler booalar ve kendilerini toplumun, dünyanın dışına çekerler. Bugün içinden geçtigimlz acımasız koşullar altında gelecege karşı dirençli kusaklar yetiştimnenin bilinmedik gizi var mı? Bir bireyin, bir çocugun ya da gencin yaşam karşısında dirençli, kararlı, amaçları ve baş etme becerileri olan bir kişi olarak yetişmesinde erken çocukluk döneminde yeterince iyi bir anne ile yaşanmış sıcak, yakın bir baglanma ilişkisi temel belirleyicidir. Bu bir giz değil, bilimsel bir gerçekliktir. Çagımızın zorlayıcı koşulları altında, savaşlar, eşitsizlik, yoksulluk, yıkıcı rekabet, yalnızlık ve yabancılaşma karşısında dirençli kusaklar yetiştirabilmesirıin yolu da yine baglanmadan geçer. Gençler; bağlanabilecekleri, kimliklerini bütünleştirebilecekleri degerler, amaçlar sunuldugunda, bağlanabilecekleri saglıklı rol modelleri ile buluşturulup yaşama dönük uğraş alanlarına yönlendirildiklerinde, gizil güçlerini açıga çıkarabilecekleri alanları keşfetmeleri, tüketerek degil, üreterek yaşamayı öne çıkarıp kendileri, içinde yaşadıklan toplum ve dünya ile ılgili farkındalıklarını güçlendirmeleri yönünde desteklendiklerinde gelecege daha dirençli kuşaklarla açılmak olanaklı olacaktır. • "Yazınız resim ögretmenleri üzerine oldugu için ben sadece bir ögretmenin, ögrencinin resim yetenegini nasıl öldürdügünü size anlatmak istiyorum. Kızım dört yaşından itibaren tanınmış kişilerin ve objelerin karikatür tarzında resimlerini çizmeye başladı. Görenler hayrete düşüyordu. Ama ilkokulu bitirirken resimden nefret etti. 'Resim yapmak demek kâgıdın tümünü kullanmak demektir' diyen ve kâgıdın tümünü boyamaları konusunda ısrarcı olan bir resim öğretmenine düşmüştü. Ince yapılı bir kızdı, resmi tamamlayacağım diye parmakları kopuyorduL "Size söylemek istedigim, donanımı olmayan öğretmenler elinde yavrular, gelişme şöyle dursun yeteneklerini de kaybediyorlar. Bu basamakta görev yapan öğretmenler de ne yazık ki kendilerine emanet edilen yavruları yaşama hazırlayacak donanımdan yoksunlar. Değil çocukların becerilerini geliştirmek, onları yok edecek yaklaşımlar içindeler. Bunları yazarken içim acıyor." "Resim ögretmenlerinin resim ders saatini arttırma isteklerine yürekten katılıyorum. Ancak pek çok okulda, hiçbir zaman desteklemedigim, çok acımasız buldugum test sınavlarma hazırlamak için, degil arttırmak, bu saatlerden çalarak çocuklara test yaptırılıyor." Merdol'a yazdıgım iletide de belirttigim gibi, bırakın kimi öğretmenlerin yetenek öldürücülüğünü; insan sevgisinden, sanatsal bilinçten yoksun bir ögretmenin sınıfa girmesinden tehlikelisi düşünülemez. Amacımız, öğretmeni kınamak degil. Yazıda da böyle bir amaç güdülmüyor. Onu donanımlı kılmayan egitim düzeninde aranmalı bozukluk. önüne gelen kısa süreli kurslarla ögretmen yapılırsa, pedagoji egitiminden geçmeyenlere görev verilirse, nerdeyse namerde muhtaç olacak bir maaşla çalıştırılırsa, binlercesine kadro bekletilirse, sözleşme gibi ucu açık koşullarda çalıştınlıp ona iç güven kazandırılmazsa, mesleki donanımını sağlamak için geliştirici kurslardan geçirilmezse; nasıl donanımlı olsun öğretmeni Bilimin girmedigi yerde yapılanlar safsatadır, köksüz çözümlerdir. Okullardaki seminerlerin ne denli verimsiz ve aldatıcı oldugunu bilmeyen yok. ögretmene işbaşında kendini özgürce yetiştirme olanagı sagianmadıkça ondan donanım beklenir mi? Donanım kitapla olur, çevresinin dışında da ne olup bittiğini ögrenmekle olur. ögretmen hangi maaşla kitap alacak, bir yerlere gidip bilgisini, görgüsünü arttıracak?.. Egitim politikaları çagdaş beyinlerin yönlendirmesiyle bir düzene sokulmadıgı sürece sorunların önü alınamayacaktır. Son MEB Şurasında alınan dinsel egitimi öne çıkaran kararlarla mı varılacak çözüme? Egitimde uçurumun kenarındayız; aşağılara yuvarlandık yuvarlanacagız... • [email protected] Ç C "Çıtır Çıtır Felsefe" dizisinin 18. kitabı "Beden ve Akıl" yayımlandı. Yaşama ve varoluşa ilişkin çok temel iki konu, "beden" ve "akıl" üzerine düşündüren kitabın yazarı Brigitte Labbe, temel kavramları günlük yaşamdan ömeklerle düşündürerek çocuklan felsefeyle buluşturuyor. • "Haydi oynayalım" ama bilgisayarda değil! Çocuklar, bilgisayar oyunlarından başka oyun bilmiyor. Annebabalar ve öğretmenler olarak, ne yapıp etmeli, onları bilgisayar başından kaldırmalıyız. Çocuklara, geleneksel Türk oyunlarını ögretmek ve oynamaları için desteklemek, bilgisayar oyunlarına iyi bir seçenek olabilir. İSTFK Okulları Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü uzmanları, ilköğretim seviyesinde yapılan grup çalışmalarında, öğrencilerin büyük çogunlugunun bilgisayar oyunları dışındaki oyunları bilmediklerini saptamış. FIGEN ATALAY Mendil kapmaca, bezirgânbaşı... rj roje kapsamında; unutulmaya başlanan geleneksel Türk ! oyunları Bezirgânbaşı, 7 ilki Tilki Saatin Kaç?, Eski Minder, Yattı Kalktı, Üçgen, Mendil Kapmaca ve Mikado ögretiliyor. Yıl boyunca her sınıfa 4 adet oyunun öğretildiği "Haydi Oynayalım" projesinde, önce sınıfta oyunun nasıl oynanacağıyla ilgili film izleniyor. Daha sonra oyun, rehberlik etkinlik odasında tüm sınıfla birlikte oynanıyor. Ayrıca rehberlik panosunda oyunlar hakkında bilgiler ve çalışmalann fotografları sergileniyor. • Bunun üzerine ilköğretim 15. sınıf öğrencilerine yönelik, sosyal ve ilotişim becerilerini geliştirmek, arkadaşlık ilişkilerinde olumlu gelişmeler sağlamak ve bilgisayar başında geçirilen süreyi azaltmak amacıyla geleneksel Türk oyunlarının öğretilecogi "Haydi Oynayalım" projesi hazırlanmış. 20Q9?010 öğretim yılında İSTEK Kemal Atatürk Okulları'nda 253 ogrenciye uygulanan proja, 20102011 ögretim yılıncia tüm İSTEK okullarında uygulanmaya başfanmış. 253 öğrenciyle yürütülen projenin yıl sonundaki değerlendirmesinde; öğrencilerin teneffüslerdo yeni öğrendikleri oyunları oynadığı, kontrolsÜ7 davranışlarının azaldığı; kurallara uyma, yanşmaya katılma, sıra beklemo, dinleme, paylaşma, grup halinde veya bireysel kararlar alabilme özelliklerinin ve )f arkadaşlık ilişkilerinde kullanacakları iletişim btîcerilerinin geliştiği gözlenmiş. • gur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Araştırmacı Çocuk Merkezi'nde, Mühendislik Atölyesi başlıyor. 912 yaş grubu çocuklar, 27 Kasım, 4 Aralık, 11 Aralık ya da 18 Aralık tarihlerinden birinde, "bir kaşık mühendislik" tatmaya çagnlıyor. Bu yaratıcı mühendislik atölyesinde çocuklar, geometrik şekillerin yapılarda nasıl kullanıldıgını keşfedecek, köprü çeşitleri ve köprüleri etkileyen kuvvetlerle tanışacak, ardından bir köprü tasarlayarak bunun dayanıklıhgını ölçecek. Ayrıntı bilgi ve rezervasyon: 219 03 19 ya da [email protected] u Mühendislik atölyesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle