15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 KASIM 2010 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN OBAMA: TÜRKİYE REFORMLARA DEVAM ETMELİ Dış Haberler Servisi ABD Başkanı Barack Obama, NATO zirvesi nedeniyle Lizbon’a gidişi öncesinde La Repubblica ve Milliyet gazetelerine verdiği röportajda, Avrupa Birliği’ne uyum konusunda Türkiye’yi reformlara devam etmesi için teşvik ettiklerini, AB kriterlerine ulaşmasının Türkiye’nin çıkarına olacağını söyledi. Obama Türkiye’nin Avrupa’yla olan ilişkilerinin Boğaz’daki köprülerden öteye gittiğini vurgulayarak, “Ortak tarih, kültür alışverişi ve ticaret sizi birleşmeye itiyor. Türkiye’nin katılımı Avrupa’nın temellerini daha da genişletip, güçlendirir. Avrupa etnik çeşitlilik, gelenek ve inanç kazanmış olur. Şimdi müzakereler yavaşlamış olabilir ancak ben ileriye doğru birlikte hareket etme çabalarını iki katına çıkarmak için her iki tarafı da teşvik ediyorum” diye konuştu. Bayramın Avantası Avantacının Bayramı Sevgili, Bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık. Her bayramın kendine has özellikleri oluyor. 2010 Kurban Bayramı’nın özelliği kimine göre, normal sığırlar kadar uysal olmadığı için etrafı birbirine katan ithal malı Anguslar, kimine göre, 1558’de açılmış olan Süleymaniye’nin yeniden açılması efsanesini yutan halis muhlis yerli malı “angutlar”dır. Ama benim için, 2010 Kurban Bayramı’nın en çarpıcı en tipik görüntüsü hiç kuşkusuz, bedava geçiş süresine kadar yolda oyalanıp, Avrupa’dan Asya’ya avantadan geçme mazhariyetine kavuşabilmek için Boğaz köprülerini tıkayan avantacılardır. Biliyorsun bayramlarda Boğaz köprülerinden geçiş ücretsiz; nedenini de ilk bakışta anlamak doğrusu zor. Halk veya belediye otobüslerinin, şehir hatları (artık İDO oldu) vapurlarının yoksullara cemile olarak ücretsiz olmasını anlarım, ama araba sahiplerine bayramlarda üç küsur TL’lik geçiş ikramı yapılmasını kolayca içime sindiremem. Davranışı içe sindirmek güç ama gerekçeyi anlamak kolaydır: Ürettiğinden çok üreyen, avanta ve talan toplumunda, avanta bayram kadar kutsaldır. Avantanın bizatihi kendisi başlı başına bir bayramdır. Onun için her bayram topluma bedava geçiş avantası sunulur ve bayramın avantası, avantacının en büyük bayramı olur. Bu bayram da öyle oldu. Ürettiğinden çok üreyen toplumda, düzenin ekonomik temeli üretime değil, avanta ve talana dayanır, dolayısıyla da, sistemde kutsal ve saygıdeğer olan emek değil, kurnazlık ve avantacılıktır... Ekonomik sistem, talan ve avantaya dayanırken düşünce sistemi de sebep sonuç ilişkisini reddeder. Sebep sonuç ilişkisini reddeden, avanta ve talanı kutsal sayan düzenin eğri büğrü dar sokaklarında, açıkgözler küçük küçük kurnazlık köşelerini dönerken aslında büyük umarsızlık çıkmazına sapmakta olduklarının farkına varmazlar. Avanta ve talana dayalı ekonomik sistemin henüz çökmemiş olması, onu savunanların haklı oldukları yanılgısına yol açar. Oysa, sıcak paradır avanta ve talanı ayakta tutan, o aktığı sürece ayakta kalır sistem, o kuruduğu zaman yandı gülüm keten helva! Avanta ve talan toplumunda kurnazlık ile zekâ birbirine karışır ve zinhar çalışmak itibar görmez. Ana babaların okuldaki çocuklarıyla en büyük iftihar vesilesi, “Bizimki inek değildir çalışmaz, ama çok zekidir o sayede başarır” sloganıdır. Avanta ve talan düzeninde, çalışmak, üretmek desteklenmez. Dolayısıyla liberalizm, her türlü üretimden tüm destekleri, hazır ithalata konarak desteği çekmek olarak algılanır. Hazıra konmak, her alanda geçerlidir. Avanta ve talan toplumu çok düşkünü olduğu futbolu yabancı transferiyle ayakta tutmaya çalışırken, ulusal takımının sorunlarını da ya devşirdiği yabancılarla, ya da yabancı ülkelerin yetiştirdiği kendi etnik kökeninden olan gençleri hazırlop alarak, kendi takımına monte ederek, çözmeye çalışır. Avanta ve talan toplumunda sosyal politikalar itibar görmez, çünkü talan ve avanta ile çözülür sorunlar ve sosyal politikacılara ihtiyaç duyulmaz. Yağma yarışında, avanta çatışmasında gücü yetmeyip, altta kalanlar ise sadaka ekonomisinden kendi nasiplerine düşen kırıntılarla durumu idare ederler. Bu toplumlar da, avanta kutsal, sadaka inayettir. Bu ve bu gibi toplumlarda, bir köprüden bedava geçmek için hem ayıya dayı demek mubahtır, hem de değil saatlerce, günlerce sıra beklemek. Çağdaş toplumlarla, avanta ve talan toplumlarının farkı, birincilerin, “bedava”nın gerçekte en pahalı olduğunu anlamış olmalarıdır. Herhalde, bayram avantası için köprüde kuyruk olanlara biri çıkıp da, o avanta geçişin aslında geçişlerin en pahalısı olduğunu anlatmaya kalksaydı, ya deli diye alaya alınırdı ya da münafık diye falakaya yatırılırdı. [email protected] Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, tehdidin İran’dan geldiği algısıyla hareket ettiklerini söyledi Adı konmasa da İran F ransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, “NATO’nun kamuya açıklanan belgelerinde hiçbir isim yer almıyor ama biz kediye ‘kedi’ deriz, bugünün füze tehdidi İran’dır” diye konuştu. ÇİMEN BATURALP NATO zirve toplantılarında liderlere sunulmak üzere hazırlanan ve 28 üyeli ittifakın önümüzdeki yıllardaki güvenlik anlayışını ortaya koyan Strateji Konsepti belgesiyle ile ilgili soruları yanıtlayan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy adı yazılı olmasa da tehdidin İran’dan geldiği algısıyla hareket ettiklerini söyledi. Önceki gün kabul edilen NA TO’nun yeni stratejik konseptinde İran’ın tehdit olarak gösterilmemesi Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yi kızdırdı. “NATO’nun kamuya açıklanan belgelerinde hiçbir isim yer almıyor ama biz kediye ‘kedi’ deriz, bugünün füze tehdidi İran’dır” diye konuştu. En büyük sorun Türkiye’nin İran’ın tehdit olarak zikredilmesini istemediği belgede “Önümüzdeki on yılda balistik füzelerin yaygınlaşması dünyanın en istikrarsız bölgelerinde en akut sorun olacak” deniliyor. Füzelerin yayılmasının transatlantik bölgesinde “büyüyen, gerçek bir tehdit” olarak ifade edildiği belgede ayrıca “Balistik füzelerin yayılmasına karşı mücadele etmek için siyasi ve askeri yeteneklerimizi devreye sokmanın yollarını araştıracağız” deniliyor. Gül: İlkeli bir tavır takındık Cumhurbaşkanı Gül, gazetecilere yaptığı açıklamada “Türkiye’nin temel ilkelerini savunan, prensipli bir tavır takındık. İlkeli pozisyonumuz NATO’nun prestijinin yıpranmasını korudu” dedi. Gül, NATO Genel Sekreteri Rasmussen’le de ayaküstü sohbet etti. İRAN ÖRNEK GÖSTERİLDİ Dış Haberler Servisi NATO’nun yeni Strateji Konsepti’ni hazırlayan Akil Adamlar grubunda yer alan, Türkiye’nin eski NATO daimi temsilcisi Büyükelçi Ümit Pamir, BBC Türkçe servisine yaptığı açıklamada belgede İran isminin zikredilip zikredilmemesiyle ilgili şunları söyledi. “NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in de ifade ettiği gibi yeni strateji belgesinde hiçbir ülkenin ismi tehdit odağı olarak gösterilmiyor. Sebebi, belgenin önceki halinde mesela İran’ın sahip olduğu nükleer teknoloji nedeniyle tehdit oluşturduğu tespiti yer almıştı ve aralarında Türkiye’nin de yer aldığı bazı ülkeler itiraz etti. Nükleer ya da konvansiyonel füze teknolojisine yalnızca İran’ın sahip olmadığı noktasından hareket ediyorlardı. 30’u aşkın ülke buna sahip. O yüzden yeni strateji belgesinde ülke ismi yer almıyor. Ancak İran’ın ismi, herhangi bir NATO üyesinin füze saldırısına maruz kalması durumunda tüm NATO üyelerinin muhatap olacağını ifade eden 5. madde ile ilgili bir örnek olarak belgede yer alıyor. Bunun gerekli olmadığını söylemiştim ama genel kanı bir önlem olarak konmasından yana oldu.” ZİRVE KIZARDI Protestocular, Afganistan’daki askeri varlığını sürdüren NATO’nun Lizbon’daki zirvesinden teşkilatın yol açtığını düşündükleri insan kayıplarını protesto etmek için vücutlarının üzerine kırmızı boyalar döktü. Dün Lizbon’da resmi olarak 4 gösteriye izin verilirken en az 40 kişi gözaltına alındı. Afganistan defteri 2014’te kapanacak Dış Haberler Servisi NATO 2014 yılına kadar Afganistan’daki güvenlik rolüne son verecek. Öte yandan askeri birliklerin önümüzdeki yıldan itibaren ülkeden ayrılmaya başlamasından sonra da Afganistan’a eğitim ve lojistik destek vermeye devam edecek. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Afganistan’a verilecek eğitim desteğinin ülkenin yeni dönemine geçişine bir “bilet” olduğunu söyledi. NATO zirvesine katılan Hamid Karzai NATO’nun Afganistan’daki katkıları için üye ülkelerin ordularına ve vergi mükelleflerine teşekkür etti. Hamid Karzai, düzenlediği basın toplantısında “Afgan halkının hayatında büyük değişikliklere yol açtınız” ifadelerini kullandı. Rusya ortak bildiriye imza attı NATO bir zamanlar varlığına yönelik en büyük tehdit olarak algıladığı Rusya ile Soğuk Savaş’ın ardından 3. defa buluşarak NATO topraklarını korumak amacıyla yeni kurulacak füze savunma sistemi için işbirliğine gitme kararının yer aldığı ortak bildiriye imza attı. Ortak bildiride ayrıca teröre, korsanlığa, uyuşturucuya, balistik füzelerin yaygınlaşmasına karşı birlikte mücadele edileceği de belirtildi. NATO Genel Sekreteri Anders Vogh Rasmussen Rusya ile gerginlik döneminin sona erdiğini “birbirimiz için tehdit oluşturmuyoruz” sözleriyle ilan ederken Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev de ilişkilerinin düzelmesinin silahlanmaya ayrılan harcamaların azalmasını sağlayacağını, bundan da tüm insanlığın yararlanacağını söyledi. ABD Başkanı Barack Obama ise “geçmişteki gerilimler işbirliğine dönüştü” diye konuştu. ABD ve bazı üyelerin İran’ın NATO’yu tehdit eden bir ülke olarak gösterilmesi isteğine Rusya da karşı olduğunu ifade etti. Zirvede önemli kararlar alındı. NATO Konseyi 2011 Martı’ndaki savunma bakanları toplantısına kadar balistik füze savunma danışmanlığı, kumandası ve kontrolüyle ilgili düzenlemelerin geliştirilmesini sağlamakla görevlendirildi. Diplomatik kaynaklar yeni oluşturulacak füze savunma sisteminin Türkiye’de konuşlandırılacağına ilişkin henüz somutlaşmış bir kararın olmadığının altını çizdi. NATO sonuç bildirisinde bütün Avrupa demokrasilerine kapısının açık olduğunun ifade edildiği bir madde yer aldı. Oysa Türkiye Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin üye olmasını engelliyor. Türkiye’den uyarı CHATHAM HOUSE UZMANI HAKURA Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Türkiye zirvenin dışişleri bakanları toplantısında Kıbrıs sorunu çözülmeden ABNATO ilişkilerine yönelik umut vaat eden gelişmelerin beklenmemesi yönünde uyarıda bulundu. ‘Türkiye ABD’ye hayır diyemez’ izbon’da kabul edilen füze savunma kalkanıyla ilgili bundan sonraki süreçte programın nasıl ve kimin denetiminde çalışacağına dair ayrıntıların belirlenmesi beklenirken geçen günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “yılın devlet adamı” ödülü veren düşünce kuruluşu Chatham House’un Türkiye uzmanı Fadi Hakura’ya göre füze savunma kalkanı sadece İran’ı değil, Suriye’yi de dikkate alıyor. Hakura, BBC Türkçe servisine yaptığı açıklamada “Bu füze sistemi gerçekten İran’ın nükleer kabiliyetini, bir ölçüde de Suriye’yi hedef alıyor ama başta İran tabii. Amerikan yönetimi bunu pek çok kez açıkça söyledi. NATO belgesinde İran’ın adının geçip geçmemesi teorik anlamda önemli ama pratikte bu füze savunma sistemi İran’ı hedef alıyor” dedi. Hakura, ABD’nin füze savunma sisteminin karar ve komuta yapısında Türkiye’ye bir tür söz hakkı verebileceğini belirtip “Ama Washington’ın Türkiye’ye bir tür veto hakkı vereceğini sanmıyorum. Zorlu müzakereler yapılacak ama sonuçta Türkiye için Washington’a ‘hayır’ demek çok zor olacak” diye konuştu. KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün, New York’taki üçlü görüşmeyi değerlendirdi: L Olumlu tavır sonsuza kadar sürmez BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, BM Genel Sekreteri Ban Kimun’un Kıbrıs’taki liderlere ocak ayında Cenevre’de randevu verdiği New York’taki üçlü görüşmeyi değerlendirirken “Yani, Ban Kimun, ‘ben bu işten usandım. Bir daha gelin mi’ demek istiyor son defa, yoksa, ‘iki ay sonra bir daha yapalım, sonra bir daha yapalım’ diyerek bu işleri bir sonuca mı bağlayacak? Bir daha gelince ne olacak, aslında muğlak. Anlaşma yanlısı olarak masada görünmek lazım bunun da sonsuza kadar gitmeyeceğinin de bilinmesi lazım” dedi. Özgürgün’ün verdiği mesajlar özetle şöyle: G Ban Kimun aslında (bugüne kadar adada yapılmakta olan görüşmelerde) içerik olarak pek bir şey bulamamış. Cenevre’de randevu verme sebebi de bu. G Biraz sıkıştırma var ama böyle, işte hakemliktir, Barış Gücü’nün durumu G Barış Gücü adı altın var ama sonuçta bizdeki Barış Gücü’nün biraz daha farklı olduğunu düşünüyorum. 1964’ten beri burada, 46 yıllık bir geçmişi var. Dolayısıyla bununla ilgili bir şeydir, devam eder, etmez... G Burada görüşmeler devam ediyor. Şimdi mülkiyet var mesela, onlar devam ederken bunun manası nedir, onu çok fazla açıkçası... Gösterilmek istenen nedir; bu görüşmeleri ilelebet sürdüremezsiniz noktası... Açıkçası bu... böyle süredir... Bunu veriyor. İki ay sonra Cenevre’de de bir şey olmazsa ne olur? Onu bilemem. G Rum tarafı 15 gün içinde Türklere yoğunlaştı. Bunun sebebi de bir anlaşma oldu gibi bir hava ortaya çık tı ya, Rum tarafında hemen aşırı sağ harekete geçti, Türklere saldırarak bir sıkıştırma olarak kullanıyor. G Cenevre’de de üçlü görüşme olacak, New York’taki gibi... Sanki bunu şöyle algılamak lazım; aynı şey olursa niye tekrarlıyorsunuz? Bir mesaj vermek istiyor orada, bu kez daha hazırlıklı gelin daha sonuç alıcı olsun diye. New York’ta 6 başlık üzerinde konuşuldu. Daha öncekiler değerlendirildi, yeni bir konuşma değil. Nereye gelindi, nerede duruluyor. Buradan (üçlü görüşmeden) çıkan o. Bir daha düşünün, bir daha gelin. Bir daha gelince ne olacak, aslında muğlak. G Daha önce 70’li yıllarda Denktaş’la Kledires’in sürekli böyle Birleşmiş Milletler ki o zaman Genel Sekreter Kurt Waldheim’dı daha sonra da Perez de Cuellar’la yaptıkları bu tür görüşmeler vardı zaten, bu biliniyor. Yeniden onun bir devamı mı acaba Kıbrıs konusunda dışında fazla bir şeyi kalmadı mı? BM yani sanki bununla iştigal etmeyi misyon edinmişler. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle