25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 KASIM 2010 PAZAR 2 Gazeteye son gidişlerimden birinde, sevgili Dr. Erdal Atabek, “Sen eskiden güzel öyküler yazardın. Bir süredir politikayla uğraşıyorsun” gibi bir şey söylemişti. Doğruydu, köşe yazarlığına başladığım günlerde, hatta yıllarda, “Evet Hayır”lar daha çok sanatla, edebiyatla dolar taşardı. O kadar ki Vatan’ın başmürettibinin: “Oktay Bey, sen yalnız güzel şeyleri yazıyorsun, ama ortalık karmakarışık, biraz da oralara dön” dediğini anımsıyorum. Çocuk yaşımdan bu yana edebiyat baş uğraşım oldu. Sayısı yetmişi geçen kitaplarım bunun kanıtı. Kültürsüz, sanatsız, edebiyatsız, felsefesiz bir yaşam düşünemezdim o günlerde. Gerçi politika dünyası da pek güzel sayılmazdı, ama şimdiki abuk sabukluklar yoktu gündemde!.. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Bıkkınlık!.. Ben bıktım hep aynı şeyleri yinelemekten. Hele son sekiz yılda yazdıklarımdan da memnun değilim. Hiçbir işe yaramadı! Yalnız benim değil, tüm yazar arkadaşların yazdıkları da.. İktidar başındakilere her şey vız geliyor! Binmişler bir alamete gidiyoruz kıyamete sözüne hak verircesine, bir garip siyaset dünyasındayız! Yazmasan olmaz, ama yazınca da bir şeylerin değişmesini istiyorsun. Örneğin, Başbakan’ın oturduğu koltuğa yakışmasını, Cumhurbaşkanı’nın Çankaya’da partisinin bir tutkulu adamı olarak oturmamasını!.. Bu yüzden ben de daldım iç politika konusunda öğütler vermeye, dersler vermeye, uykudakileri uyandırmaya; ama bakıyorum yaşamımın sonuna geldim, Türk toplumunda ilerleme yok! Tam tersine Atatürk’ün bin bir zorluklar kurduğu devrimci Cumhuriyete karşı bir çeşit ihanet var... İki haftadır Cumhuriyet’in Ege ekinde sevgili dostum Tarık Dursun K.’nın yazılarını okuyorum. Çok usta bir yazarın gündelik notları... Nice güzel öyküler, romanlar yazan bir edebiyat ustasının söyleşileri... Böyle güzellikler yaşanırken sen kalk, Tayyip’ten, Gül’den, başları sımsıkı bağlı hanımlarından söz et!.. Sevgili Tarık’ın yazılarını özlemişim, sağ olsun gazetemizin okurlarını da yazdıklarıyla zenginleştirdi. Daha da zenginleştirecek... Eğitimde Öğretmen Turan ERGÜL nsanı diğer canlılardan ayıran en önemli farklılık, düşünme yeteneğinin olmasıdır. Bu yeteneği geliştirmenin yolu ise, zihninde cevabını bulamadığı sorulara cevap araması ve bu konuda çaba göstererek sorgulama becerisini kazanmasından gelmektedir. Bu beceriyi kazanmada unutulmaması gereken de, insana küçük yaştan itibaren pozitif bilimlerin anası olan felsefi düşünce sisteminin kavratılması, dogmalardan uzak, pozitif bilimlerin öğretilmesi, yorumların bilimin planda tutularak yapılması ile olanaklıdır. İnsanın aklını kullanarak dünyayı değiştirmesi, bu değişim sonucu içinde yaşamış olduğu toplumun yaşam seviyesini çağdaş standartların üzerine çıkarabilmesi, o insanın eğitimi ile mümkündür. Eğitimin temel öğelerinden birisi öğretmendir. Eğitimde, öğretmenin rolünün çok büyük olduğunu düşünen ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN İ büyük Atatürk, “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek eğitilmemiş insanın bilimsel yaşama geçme olanağının olmadığını, eğitilmiş insanın ise özgür düşüncenin yaratıcı, üretken ve paylaşımcı insanların yetişmesindeki etkisini çok iyi bildiğinden, öğretmenin nitelikli olmasını teşvik eden çok sözü vardır. Bu nedenle, öğretmenin sadece bilgili olması yetmez. Yetenekli, mesleki formasyonu kazanmış, içinde bulunduğu toplumu ve yaşadığı çevreyi çok iyi tanıyan, iyi bir gözlemci olması, günceli izleyen ve yorumlayan, bu niteliklerin yanında, insanı sevmesi ve sabırlı olması gerekir. Öğretmenlik, sevgi sabır işidir. Sevgi ve sevgiye dayalı sabır olmadan çağdaş insanı yetiştirmek mümkün değildir. Hümanist olmayan, insanın hep olumsuz yünlerini görerek karamsar niteliği ağırlıklı olan birisinin insanı eğitmesi çok zordur. Dünyayı Çalmak... Bu söze alındılar: “Su akar, Türk bakar...” Bu yüzden ne kadar akan su varsa tarumar ediyorlar ki Türk bakmasın… Dağlardan kıvrıla kıvrıla inen masmavi suyun kıyısında durup da mutlu, keyifli baktığınızda, bunun bir “kabahat” olduğunu nereden bileceksiniz...“Su akar, Türk bakar” suçlaması karşınıza çıkabilir ve size kızabilir: “Neye bakıyorsun?..” “Suya...” “Hes’tir...” “Hes’tir” yani (HES) hidroelektrik santralıdır... 1611 HES lisansı dağıttı iktidar. Çoğu Karadeniz ve Ege’de olmak üzere ne kadar akarsu varsa, özel sektör oralara santral yapmaya başladı. Şu ana kadar çoğunda hafriyat sürüyor, kimisinde su tutma aşamasına gelindi ve dereler kurudu. Son yılların en büyük doğa katliamıdır bu. Gözlerden uzaktır ama dere yataklarına kazılan dev çukurların, kesilen ormanın, kuruyan derelerin ve o derelerin çevresinde tükenen yaşamın... Bir anda suyu kesilince çakıl taşlarının üzerinde çırpınan nesli biten son balıkların… Kısacası emsali görülmemiş bir yok edişin sürmekte olduğunu bilin... Devletin yıllardır “doğal sit alanı” belgesi verdiği cennet köşelere, aynı devletin şimdi HES ruhsatı vermesi dahi gafletin kanıtı değil midir?.. Ve oralarda birer avuç çevreci mücadele ediyor, seslerini duyan yok... Böylece “Su akar, Türk bakar” sözü eskilerde kalıyor... Neyine bakacaksınız?.. Yaşamın kaynağı bir akarsuya sahip olmak, korumak, oturup ona keyifle bakmak uygar insanların işidir… Oysa akan suya bakmanın “kabahatahmaklık” olduğunu söylediler size... Böylece bir yağma, bir talandır bu... Dünyamızı çalıyorlar... Başınızı kaldırın, göreceksiniz... bcoskun@cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle