16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 KASIM 2010/SAY11287 PAZAR Düşünmezseniz yaşlanırsınız Oyunculuğa olan sevgisi henüz çocukken başlayan Şenay Gürler, şimdi bir dizide, iki de oyunda rol alıyor. Sokakta tanınmanın önemli ve baki olmadığının farkında. "Bu işte var olduğumuz kadar yokuz da" diyor, "hayatı buna bağlamamak lazım." O yüzden özündeki Şenay'ı korumaya çalışıyor. SİNEM DÖNMEZ n parmağında on marifet bir kadın. Şenay Gürler. Içindeki enerjiyi görmezden gelmek mümkün değil. Hem iki ayrı oyunda hem dizide oynuyor, üstüne bir de dublaj yapıyor. Ekranda göründüğünden de güzel, ışıl ışıl gözleri var. Tek başına ayakta durmuş, güçlü bir kadın. Bu oynadığı rollerden sezilse de, "Özümde başka biri var" diyor. Şimdilerde Old City Comedy Club'da sahneye konan Ayışığı Tarifesi'nde her kadının kendinden bir parça bulabilecegi Oya karakterini canlandırıyor. Ayışığı Tarifesi günümüzün kadınerkek ilişkilerine ayna tutan bir oyun. İlk buluşma, ilk sevişmede kadının dertleri nelerdir, kadın bir erkeğin aramasını beklerken ne yapar, üzülünce her kadın arabeske mi döner yoksa kendini eğlenceye mi vurur sorularının yanıtlarını h'ayli komik bir dille anlatıyor. Şenay Gürler'le hem oyunculuk hem de kadınlık halleri üzerine konuştuk. "Tiyatro oyuncunun, sinema yönetmenindir" diyor. "Tiyatro benim için er meydanı. Tiyatroda sürekli tetikte. olma hali insanı besliyor. Sinema ise gönlümde yatan aslan. Ondan vazgeçemem." Televizyonu küçümsememek gerektiğini düşünüyor Gürler. Dizide oynamanın "ben popüler kültürün dışında kalmak istiyorum" ya da "dizide oynuyorum çünkü çok para kazanıyorum"la açıklanabilecek, buna indirgenebilecek bir şey olmadığını söylüyor. "Her hafta kendinizi ekranda görmek, her hafta bir rolü oynamak insanın pratiğini de geliştiren bir şey. Hem de televizyon o kadar çabuk tüketilebilen bir şey ki var olduğunuzu sandığınız kadar yoksunuz da. Beş yıl boyunca öyle bir rol oynarsınız ki akıldan çıkmazsınız ama bir yıl oynamazsanız unutulur gidersiniz. Bu kadar basit. Oyüzden sadece diziyle ben oldum demeden kendinizi başka şeylerle beslemeniz gerekli. Bu noktada devreye sinema ve tiyatro giriyor. Bu işte asla ben oldum denemez zaten." Tanınma süreci en çok Avrupa Yakası dizisiyle oldu. Tanınmak hayatınızda bir şey değiştirdi mi diye . soruyorum? ilk başta hem kendisini hem arkadaşlarını şaşırtmış, her zaman gittikleri yerde birdenbire kamera ışığı görmek. Biraz sinir bozucu olsa da üzerinde durmamış Gürler. Artık duruma gülmeye çalıştığını ve "Ben sokakta tanınıyorum"u hayatın merkezine koymamak • gerektiğini vurguluyor. Gürler'in canlandırdığı rollerP ; düşününce benim bulduğum ortak nokta kendine güvenen, güçlü kadınlar. Kendisine benziyor mudur diye merak ediyorum. "Belki", diyor, "ister istemez kendinden bir şey katıyor insan. Aslında ben hiçbirine O Oyunculuk hep gönlünde yatan aslan olmuş Gürler'in. Henüz çocukken kardeşiyle birlikte sokakta küçük piyesler hazırlarlarmış. Ancak en çok babası etken olmuş oyunculugu seçmesinde. Tam bir sinefilmiş babası Gürler'in. "Her şey aileden geliyor gerçekten. Babam bizi çocukken sinemaya götürürdü, bunun , büyüsünü o zamandan: • keşfettim. O zamanlardan kalma sinema sevgim hâlâ baki." Peki diyorum hangisi, dizi mi, sinema mı, tiyatro mu? Hangisinde daha iyi hissediyor kendisini? Ruhumu gençtutmak için çabalıyorum aşı konusunda bir hayli ketum Gürler. Yaşını bilen yok. Tahminlerim var elbette ancak görüntüsü ne kadar tahmin edersem edeyim aynı değil. Genç kalmanın bir sırrı var mı diye soruyorum ister istemez. Gürler, "Benim ruhum genç" diyor. "Ruhumun genç olması da Allah vergisi değil. Ben ruhumu genç tutmak için çabalıyorum. Genç olmanın kırışıklıkla Y ilgisi yok. 80 yaşında hala soru soran, hala düşünen bir insan olabilirsem bunu başarmış olacağım. Kendimi genç tutmak için devamlı dimağımı taze tutmaya çalışıyorum. Etrafıma bakıyorum, hayattaki detayları yakalamaya çalışıyorum, soru sormaya, düşünmeye çalışıyorum. Düşünmez, sorgulamazsanız yaşlanırsınız." • benzemiyorum biryandan da. Biz bu çağın kadınları hepimiz çok güçlüyüz zaten. Ben zaten her duyguyu uçlarda yaşarım. Ama kahrımızdan ölsek de, üzüntümüz bir gün de bir ay da sürse hepimiz ayağa kalkıyoruz. Bu kadın olmanın verdiği bir şey bize..." Esasında göründüğünün aksine pek konuşmayı sevmeyen bir kadın Gürler. Özündeki Şenay'ı gözden uzak tutmak istiyor. Hani mesafeli desem değil, soğuk desem hiç değil. Ama kaldırmaktan hoşlanmadığı duvarları var. Içinizdeki Şenay nasıi bir kadın diye soruyorum; "Tabii ki başka bir Şenay WfWfövMtBeriim'(JÖPGtteı ı füyatım dışında elbette ki bir hayatım var. 0 hayatım bana özel. Ben evde oturmayı seven, kendiyle kalmaktan hoşlanan bir kadınım. Ben o hayatın küçük anlarında kendimi bulmaya çalışıyorum. Hani o kendinle kaldığın anların tadını çıkarmak, kendine ait, özel odaları olan bir hayat kurmak, sabah uyanıp evdeki hayvanını severken, çiçeğine su verirken düşünmek beni hayata bağlayan. Kendime ait bir yanım, bir odam var, o odam gizli. Her zaman da öyle olacak." • İstanbul'a bir de bu dürbünden bakın Işıl Özgentürk'ün genel koordinatörlüğünü yaptığı "Dürbünümde İstanbul" projesi, 10 farklı hikâye ve mekânla İstanbul'a bakıyor. Dürbüne takılan ayrıntılar da İstanbul'un farklı taraflarını keşfetmek için birebir. Projenin bir özelliği de filmin İstanbul'un farklı semtlerinde ve özellikle kahvelerde gösteriliyor olması. ZUHALAYTOLUN şıl özgentürk, kurduğu film atölyesiyle yaklaşık yedi yıldır film tutkunlarıyla buluşuyor. Her meslekten ve her yaştan sinemaseverin yer aldığı atölye ile "Herkes Film Yapabilir" bakışını hayata geçiriyor. Atölyenin amacı, hayatın farklı kesimlerinden farklı bakıştaki insanların yeteneklerini sinema başlığı altında üretime dökebilmek. Şimdilerde yeni bir projenin de heyecanını yaşıyorlar. 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında Işıl özgentürk Film Atölyesi'nin proje sınıfı öğrencileri kendi Istanbul'larını anlattığı senaryolan yazarak, çekimlerini tamamladı. "Dürbünümde İstanbul" bu çalışmanın bir dökümü. 10 senaryonun bir araya getirildiği proje istanbul'un hemen hemen her semtindeki kültür merkezlerinde ve kahvelerde gösteriliyor. Dürbünümde İstanbul, Işıl özgentürk Film Atölyesi'nin bir çalışması. Adana Film Festivali'nde gösterildikten sonra da İstanbul'un kenar, ücra demeden tüm semtlerinde gösterilmek üzere yollara düşmüş bir üretim. Yaklaşık 54 mekânda çekilmiş 10 ayrı kısa filmin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış. Senarist ve yönetmenleri atölyeden, çekim ekibi profesyonel çalışanlardan oluşuyor. Yaklaşık 105 dakikalık filmde kimi zaman İstanbul'un tepelerinde farklı yaşamlara bakıyorsunuz, kimi zaman bir nenenin İstanbul ziyaretinde tanık olduklarını izliyorsunuz. Anadolu'dan İstanbul'a gelip gündüz takım elbisesiyle işe gidip akşam Tarlabaşı'ndaki evinde üzerini değiştirerek hayat kadını olarak para kazanan diğer bir kişinin yaşamından küçük bir bölümü görüyorsunuz. Ya da çocuğunu kaybetmiş bir annenin hikâyesini... Film, istanbul'u anlatırken bir başka önemli hedefe daha odaklanıyor, kahve buluşmalan. Film gösteriminin ardından kamera arkası görüntüleri ile bir film çekimininin nasıl olduğu gösteriliyor. Yapılan soru yanıt kısmı ile de karşılıklı bir sohbet ve fikir alışverişi imkânı doğuyor. Hatta herkes kendi dürbünündeki istanbul'u da dile getiriyor. Özgentürk'e göre bu buluşmalar özellikle çok önemli. "Biz bu yöntemle sanat ve kültürün daha geniş kitleler tarafından benimsenmesini savunuyoruz. Aynca bunun mümkün olabileceğine de inanıyoruz" diyor. • I Sanatı paylaşmak ve yaygınlaştırmak r ilm gösterimlerinde pilot bölge olarak Sanyer ı seçilmiş. Hatta iki kısa filmin çekimleri de bu bölgeye ait. Dolunay bunlardan biri. Yönetmen Ayten Polat'ın çektiği film, bir varoş hikâyesi. Ama umutsuzluk ve yoksulluk anlatılmıyor. Yüzü gülen bir film çekmeyi tercih etmiş Polat. Yine orada yaşayan Denlz ve Ulaş (üstte) adlahndaki çocuklar da filmin 'başrollerini paylaşıyor. Polat, "Deniz ve Ulaş'la çalışmak inanılmazdı. Kamera karşısında çok rahat ve olgundular. Zaten burada yaşayanlar da farklı ve yüksek bir kültür seviyesine sahip. Aydınlık fikirli insanlar ve her şeye açıklar" diyor. Deniz ve Ulaş için Dolunay, çok özel bir yere sahip. ilk defa, nadiren izledikleri filmlerin arka planına tanık oldular, başrollerini paylaşarak ayrı bir deneyim kazandılar. ikisi de Sivaslı. Yedinci sınıfta okuyorlar. "Sinemayı seviyoruz. Filmle beraber güzel bir sosyallik oldu, çok şey öğrendik" diyorlar. Ancak gelecek planlan arasında sinema yok. Kararları net. Biri avukat, digeri de mimar olmak istiyor. Belki tiyatro kursuna gidilebilir ama meslek seçimleri belli. Dürbünümde İstanbul, bu anlamda sadece bir istanbul filmi değil. istanbul'u anlatırken farklı yaşamlara da dokunup, onlarda izler bırakmış bir proje. Aslında hâlâ, yolculuğunu sürdürürken de bırakmaya devam ediyor. • İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle