Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B Edirne Y Kocaeli B Çanakkale Y İzmir Y Manisa Y Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon B Giresun B Ankara S 21 22 25 21 21 20 25 22 24 25 26 26 22 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S PB S B B PB A A A A A S A 23 23 19 25 29 28 24 26 22 24 19 15 16 Oslo K Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid PB Viyana Y 0 5 5 12 12 12 14 14 10 11 13 15 11 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB Y Y Y Y A A PB B PB B B 17 14 18 20 13 9 18 21 21 17 19 32 27 Ülkenin batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara’nın batısı ile Kıyı Ege sağanak ve gök gürültülü sağanak, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışların, sabah saatlerinden sonra İzmir ile Balıkesir’in Ayvalık, Edremit ve Burhaniye ilçelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Sabah ve gece saatlerinde iç ve doğu kesimlerde yer yer sis, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Kayseri, Sivas, Gümüşhane ve Bayburt çevrelerinde buzlanma ve don olayı görülecek. CUMHURİYET 12 KASIM 2010 CUMA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Kasım GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK söylemiş. Diyanet’in yeni teşkilat yasası kotarılıncaya kadar görevde kalması istenmiş. Hatta kendisine “Sizin amiriniz değilim” diyen Başbakan, başkanlıktan ayrılmasına pek yanlı görünmüyormuş! Oysa kulislerde Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan “memnun olmayan” Başbakanlık’ın görev süresi 13 Ocak 2011’de sona erecek olan Bardakoğlu’nu tekrar atamayacağı söyleniyordu. Görevden ayrılışını kişisel bir karar olarak sunuyor Bardakoğlu ve ayrılış nedenini “yeni teşkilat yasası ile Diyanet’te yeniden yapılanmaya” bağlıyor. Acaba gerçek böyle mi? Bugüne değin din konusundaki kimi uygulamalarda RTE ile ters düştüğü dikkate alınırsa; Bardakoğlu’nun görevi bırakmasının açıkladığı gibi masum bir gerekçeye, yeni teşkilat yasası ile Diyanet’i yeniden yapılandırmaya bağlamak zor görünüyor. RTE’nin kendine ters düşenleri asla bulundukları görevlerde barındırmadığı bilinen bir gerçek. Ama Bardakoğlu ile RTE’nin dini konularla uygulamalardaki görüş ayrılıkları da bilinen bir başka gerçek! Üstelik bu gerçekler gizli kapaklı gerçekler de değil. Medyada yer alan Başbakan’la Diyanet İşleri Başkanı’nın çeşitli konulardaki görüş ayrılıklarını sergileyen gerçekler… Siyaset ile Diyanet arasında görüş, uygulama ve düşünce farklılıklarını açığa vuran pek çok örnek sıralanabilir: Örneğin; türban konusu referandumdan sonra yeniden alevlenince RTE’nin sorunu çözmek için muhalefete salık verdiği kapı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, Prof. Ali Bardakoğlu’nu işaret ediyordu. RTE, Başkan Bardakoğlu’nun da türbanın din, Müslümanlık açısından zorunlu olduğunu içeren görüşü destekleyeceğini umut ediyordu. Bardakoğlu, din açısından gerekli olmakla birlikte, hem türbanın (başörtüsünün) Müslümanlığın önkoşulu olmadığını açıkladı hem de Başbakan’a “türban sorununa çözümü siyasetçilerin” bulmasını önerdi... Bu açıklamayı doğası bilinen RTE’nin sindirdiği söylenebilir mi? Zira Bardakoğlu türbanın hem Müslümanlığın önkoşul olmadığını söyleyerek imam hatipli RTE’ye din dersi veriyor… …hem de siyasallaşan türban sorununa Diyanet’ten çözüm beklememesini öneriyor. RTE, o RTE’dir ki ona kimse akıl veremez! Bardakoğlu ile ilişkilerin giderek soğuduğunu gösteren bir başka örnek Çankaya’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılmayışındaki nedenle ilgili. Gazetelerde çıkan ama yalanlanmayan haberde Bardakoğlu, “Diyanet İşleri Başkanı’na Atatürk’ün verdiği önemi göremediği için bu türden törenlere katılmadığını” söylüyordu. “Atatürk’e ve Diyanet’in bir Cumhuriyet kurumu olduğu değerlendirmesine” her fırsatta değinmesi… kadın hakları konusunda geleneksel İslam (ve Çankaya’daki AKP’li ve RTE) anlayışının aksine çağdaş yorumlar getirmesi… hükümetten gelen Kürtçe vaaz ve hutbeye Diyanet’in resmen izin vermesi istemine karşı çıkması… hükümetin (Kürt) açılım politikasını eleştirmesi… hatta kimi yorumlara göre muhalefet kanadı ile, Deniz Baykal’la, Kılıçdaroğlu ile görüşmesi… RTE’ye ters düşmeye yeterdi. …Ali Bardakoğlu gibi İslam dinini aklın ve bilimin ışığında özenle yorumlayan ve Müslümanlara yol gösteren, Diyanet’i siyaset dışı bir Cumhuriyet kurumu yapmaya, güven ve denge oluşturmaya çalışan bir kişinin zaten Diyanet’te göreve devam etmesi beklenemezdi. İlim irfan sahibi Bardakoğlu; görevden ayrılış nedenini “kan ve nöbet değişikliği” diye yorumlayabilir. Ne var ki bu gerekçe, RTE’nin doğasına ters düşen bir gerekçe. Dinsel konulardaki uygulamaları kitabın veya bilim dünyasının anlattığı, anladığı gibi değil… RTE’nin siyasal anlayışına koşut gören ve uygulayan bir iktidar bu! Laikliğin tarifinde de AKP ile anlaşamayan… ...gerçek bir din adamından da kurtuldular. Asker, medya, yargıdan sonra… Bardakoğlu’nun ayrılması (veya ayrılmaya zorlanması) ile Diyanet’ten de... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, rektör atamalarıyla ilgili kamuoyunda geniş tartışma yaratan demecini dün Türkmenistan yolunda düzeltme ihtiyacı duydu. Gül, Kraliçe’den ödül almak için hafta başında Londra’ya giderken gazetecilere yaptığı açıklamada, bir yandan atayacağı kimselerin eşinin başının açık ya da kapalı olmasına bakmadığını vurgularken diğer yandansa atamalardaki çeşitliliği göstermek için Alevi kesimlerden ve CHP üyelerinden de rektörler atadığını açıklamıştı. Gül’ün o açıklamalarından “Atamasını yapacağı kişilerin Alevi mi Sünni mi olduğunu, hatta bir partiye üye olup olmadığını araştırdığı” gibi bir anlam çıkıyordu. Basında bu durumu eleştiren değerlendirmelerin artmasından kendisi de rahatsızlık duymuş olacak ki, Cumhurbaşkanı Gül dün soru işaretlerini gidermeye çalıştı. Kendisine yöneltilen, “O sözlerinizle adayların dini ve siyasal kimliklerine bakarak atama yaptığınızı kendiniz açıklamış olmuyor musunuz?” sorusuna, “O kadar farklı algı ve ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Rastlantı mı? propaganda var ki tartışmanın bu noktaya gelmesinden ben çok sıkılmış durumdayım” karşılığını verdi ve devam etti: “Ben asla, birisinin eşine bakmam. Aynı şekilde birisinin böyle özelliklerine bakmayı da kesinlikle ne ahlaki olarak doğru bulurum ne de böyle bir sorumluluğum var. Önemli makamlara gelen biri için bakılan tek şey güvenlik soruşturmalarıdır.” teşekkür ettiler. Sonra ben de baktım. Gerçekten rektör atamaları arasında varmış. Memnun oldum.” ‘Önüme doğum yeri bile gelmez’ Köşk’ün üst düzey bürokrasiye yapacağı atamalar sırasında Google araması yaptığını ve o nedenle bazı isimlerin elendiğini daha önce açıklamıştı Gül. Dün sürecin detaylarını şöyle anlattı: “Ben kişilerin Alevi olup olmadığını asla araştırmam. Böyle bir bilgi gelmez. Daha da açık konuşuyorum: Asla sorulmaz, asla araştırılmaz. Türk, Kürt ya da şu ya da bu memleketli diye de bakmıyorum. Bana gelen bilgi formlarında bazen doğum yerleri dahi olmaz. Atandıktan sonra insanlar söyleyince öğrenirim. Rektör atamalarımdaki temel kriterim, ‘o insan gerçekten ‘Alevi derneklerinden öğrendim’ Cumhurbaşkanı eğer kendisi ya da kurmayları araştırmıyorsa, Aleviler arasından da atama yaptığını nasıl tespit ediyordu? İlginç bir yanıtla karşılık verdi: “Alevi dernekleri bana söyledi. Yaptığım atamalar arasında aralarından da isimler olduğunu belirterek üniversiteyi iyi üniversite yapacak kişi mi?’ sorusunun yanıtıdır” Gül’ün rektör tercihlerinde “türban bildirisine imza atan” öğretim görevlilerine ağırlık vermesi de başlıca eleştiri konularından. Bu hafta yaptığı atamalar nedeniyle bu konu yine gündemdeydi. Eleştirilere katılmadığını belirterek, “Ne benim önümde ne de Cumhurbaşkanlığı’nda böyle bir liste var” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül böyle söylüyor ama bugüne kadar 20’nin üzerinde rektörü ‘türban bildirisine imza atan’ öğretim üyeleri arasından seçen; referandumda evet kampanyası yürüttüğü için AKP’den teşekkür alan Kayseri Baro Başkanı’nı ve hakkında ‘adli yargılamayı etkileme ve aşağılama’ suçuyla dava açılan bir başka hâkimi HSYK’ye atayan da yine kendisi. Eğer süreç onun dediği gibi işliyorsa bu atamaların hepsi ‘rastlantı’ mı? Örnekler, Gül’ün ayrıntılı açıklamalarına karşın soru işaretlerini azaltmaya yetmiyor. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY sonrasına bakalım. Başbakan, kafasında Türkiye’nin sorunlarına ilişkin şöyle bir bölümleme yapmış görünüyor: Seçimlere kadar kesinlikle çözülmeyip, seçimde malzeme olarak kullanılacak sorunlar. Bunun başında türban geliyor. Bu düğümü seçimden sonra da çözmeyecekler. Seçimlere kadar kafa tutup, gerilim yaratıp, seçimden sonra yumuşatılacak konular. Bunun başında AB ve ABD ile ilişkiler geliyor. AKP’nin bu alandaki kafa tutuyor gibi yapıp çanak tutma politikasını kutlamak gerekir. Kimse bu kadar başarılı uygulayamaz. Biriktirilip, seçimin hemen sonrasında “güçlü gelinirse” çözüleceği vaat edilecek konular. Anayasa, 2B bunların başında geliyor. Seçimde bize bir kere daha yetki verin, seçimden sonra biz size her şeyi verelim, denilecek... Bunlar madalyonun görünen yüzü, bir de öteki yüzüne bakalım... Başbakan ve çevresi ısrarlı, Cumhurbaşkanı’nın görev süresiyle ilgili net açıklama yapmıyor. Bize öyle geliyor ki, bu konuda gelir geçer açıklamalar yapılsa bile son karar önümüzdeki seçimlerden sonra verilecek. Anımsatalım... 2007’de 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimi kilitlenince seçime gidilmiş, ardından da genel seçimlerin 4 yılda bir, Cumhurbaşkanlığı seçiminin de halk tarafından 5 yılda bir olması için anayasa değişikliğine gidilerek, referandum yapılmıştı. Referandumdan evet çıkmıştı. Bu değişiklik ışığında genel seçimlerin 4 yılda bir yapılması tartışmasız bir biçimde kabul gördü. Bugün herkes en geç 2011 Temmuz’unun üçüncü haftasında seçim yapılacağını biliyor. Ya Cumhurbaşkanlığı’nın durumu? O belli değil. Neden? Çünkü Başbakan’ın bu konudaki planlarını açıklama zamanı gelmedi. Bugün AKP içinde bile bir kesim Gül’ün görev süresi 7 yıldır, 5 yıl kuralı bir sonraki cumhurbaşkanı için geçerli diyor. Bir başka kesim de, hayır, değiliklik mevcut cumhurbaşkanını bağlar, görev süresi 5 yıldır; isterse ikinci kez aday olabilir, diyor. Başbakan’ın siyasi hesapları uğruna devletin en tepesindeki makamın görev süresi belli değil! Her şey bir yana, kardeşi Gül’e karşı hoş değil!.. Hükümet, seçim sürecinin gölgesinde övünerek şunu söylüyor: Seçim ekonomisi uygulamayacağız! Tabii uygulamayacaksınız... Buna gerek yok ki; ekonominin tümünü AKP ekonomisi haline getirdikten sonra! Bir örnek verelim; eskiden YSE gibi, ToprakSu gibi Anadolu’nun en uç köşelerine, köylere uygarlığın temel taşı yol, su, elektrik götüren kurumlar vardı. Bunlar kapatıldı. Kapatıldı ama, sözünü ettiğimiz gereksinimler bitti mi? Tabii ki bitmedi, hatta arttı. Yine devletin bütçesinden, yine devletin memurlarının planlamasıyla bu hizmetler iyikötü devam ediyor. Çoğunluğu “Köydes” adı altında. Hükümet bunu öyle bir sunuyor ki; sanırsınız AKP cüzdanını ortaya koymuş, halkımıza kesesinden hizmet götürüyor. Okul çocuklarının annelerine verilen destek de, Başbakan’ın maaşından kıtkanaat arttırdıklarından ödeniyor! Seçime doğru büyük patronlar, ekonomi kuruluşlarının temsilcileri de boy boy demeçler verir: “Ekonomimiz mükemmel, büyüme hızı karşısında başımız dönüyor...” “Dünyayı solladık, uzayda yarışacak devlet arıyoruz...” Buyrun size, seçime doğru “Seçim ekonomisi” yok politikası! ankcum@cumhuriyet.com.tr ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Kürtçe savunma ısrarına mahkeme heyeti ‘Bu konuda karar verilmiştir’ yanıtı verdi Krizde yine yol alınmadı Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, sanıkların Kürtçe savunma yapma ısrarı sürünce, “Bu konuda kararımızı verdik. Türkçe savunma yapmanızı istiyoruz” dedi. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) KCK Türkiye Meclisi davasında Kürtçe krizi devam ediyor. Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, sanıkların Kürtçe savunma yapma ısrarı sürünce, Türkçe bilen sanıklara dikkat çekerek “Türkçe savunma yapmak isteyenleri dinleriz. Bazı sanıkların Kürtçe bilmediğini biliyoruz. Size de düşünmek için zaman olur” diyerek oturumu erteledi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 152 sanıklı KCK Türkiye Meclisi davasının dünkü oturumunda heyet başkanı Menderes Yılmaz, sanık avukatlarının Kürtçe savunma talebi ve tercüman atanması ile ilgili olarak, 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itirazın reddedildiğine ilişkin kararı okuyup dosyaya koydu. Ardından sanıkları birer birer savunma yapmaları için kürsü önüne çağırdı. İlk sanık DTP Genel Başkan Yardımcısı Kamuran Yüksek, Kürtçe olarak “Sayın hâkim, ben savunmamı Kürtçe yapmak istiyorum” dedi. Bunun üzerine Yılmaz sert biçimde, “Türkçe biliyorsunuz, savunmanızı Türkçe yapmanızı istiyoruz. İkimizin de anladığı dili, Türkçeyi kullanın” diye karşılık verdi. Ancak Yüksek’in Kürtçe konuşma ısrarı sürünce Yılmaz bu kez de “Bu konuda kararımızı verdik. Türkçe savunma yapmanızı istiyoruz. Sanırım Kürtçe konuşuyorsunuz. Çünkü biz bilmiyoruz. Buyurun sizi yerinize alalım” diye konuştu. Bu kez de tüm sanıklara hitap eden Yılmaz, davada gelinen aşamada hâkim sorgusuna geçildiğini belirterek savunma yapmalarını istedi. Yılmaz, mahkeme tutanaklarına da Kürtçe savunmayla ilgili olarak “bilinmeyen bir dil” ifadesi yerine “Kürtçe olduğunu düşündüğümüz bir dil” şeklinde bir ifadeyle geçirdi. Avukat Cihan Aydın ise mahkeme başkanının yaptığı işlemin tanımlanmasını isteyip sanıkların teker teker kürsü önüne çağrılmasını eleştirdi. Aydın, “Sanıklar ısrarla Kürtçe savunma yapmak istiyorlar. Siz salona duyuru yapın, savunmasını Türkçe yapmak isteyen varsa gelsin yapsın. Tek tek çağırmanın anlamı yok” dedi. Mahkeme başkanı ise “Teker teker savunma hakkı tanıyoruz. Kendileri bilirler. Bizim açımızdan karara bağlanacak yanı kalmadı” yanıtı verdi. Sanıklar Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, İHD Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbey ve eski Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı’nın avukatı İbrahim Tali Usal ise ilginç bir çıkış yaparak sanıklar ve heyete “inatlaşmadan vazgeçilmesi” çağrısında bulundu. Başkan Yılmaz ise son kez sanıklara dönerek savunmasını Türkçe yapmaya hazır hisseden varsa onu dinleyeceklerini yoksa süre talep ediliyormuş gibi değerlendireceklerini belirtti. Tahliye taleplerini reddeden mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmanın 13 Ocak 2011 tarihinde yapılmasına karar verdi. Kürtçe savunmaya Kürtçe savunmaya destek yürüyüşü destek yürüyüşü davasında KCK Türkiye Meclisi sanıkların Kürtçe savunma taleplerine destek olmak için Diyarbakır’da kitlesel yürüyüşler düzenlendi. Sümerpark önünde bir araya gelen BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yardımcısı Gültan Kışanak, milletvekilleri Bengi Yıldız, Ayla Akat Ata, Emine Ayna, Pervin Buldan, Fatma Kurtulan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, BDP’li belediye başkanları ve kalabalık bir topluluk yürüyüşe geçti. Sık sık PKK, Öcalan ve Kürt dili üzerine sloganlar atan topluluk içinden zaman zaman terör örgütü lideri Öcalan’ın fotoğrafları açılırken, adliye binası yanındaki Büyükşehir Belediyesi önünde yürüyüşe son verildi. (MAHMUT ORAL) Yılmazer’den Avcı’ya suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, istihbarattan sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in, tutuklu Emniyet Müdürü Hanefi Avcı hakkında, kendisine hakaret ettiği iddiasıyla yaptığı suç duyurusu üzerine soruşturma başlattı. Yılmazer, Avcı hakkında “Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında kendisine hakaret ettiği iddiasıyla geçtiğimiz günlerde suç duyurusunda bulunmuştu. TZPKurdi’den ‘Yaşamın her alanında Kürtçe’ kampanyası Kürtçe için yeni girişim DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Kürt Dili ve Eğitimi Hareketi (Tekiliye Ziman ve Perverhaniya KurdiTZPKurdi ), “Yaşamın her alanında Kürtçe konuş, Kürtçe yaz ve Kürtçe oku” adıyla yeni bir kampanya başlatıyor. İlk etapta imza kampanyası ile çalışmalarına başlayacak olan TZPKurdi, Kürtçenin eğitim dili olması için toplayacağı imzaları ilgili devlet kurumlarına, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu UNESCO’ya ve Avrupa Birliği’ne (AB) gönderecek. Kampanya kapsamında ayrıca bölgedeki sivil toplum örgütleri ile ortak çalışma yürütecek olan TZPKurdi, her kurumun yönetici ve üyelerine Kürtçe dil eğitimi vermeyi de hedefliyor. Bu kapsamda dernek binasında yeni Kürtçe dil kursları açmanın yanı sıra Kürtçe eğitmenlerin kurumlara giderek orada ders vermesi de planlanıyor. Yeni Kürtçe kurs açılması için de kurum ve kuruluşlara destek verecek olan TZPKurdi, ayrıca daha önce esnaflarla yürütülen Kürtçe tabela çalışmalarını da devam ettirerek, bunu tüm bölgede yaygınlaştırmaya çalışacak. Kampanya hakkında bilgi veren TZPKurdi Sözcüsü Hece Şen, Kürtçeyi ileri düzeye taşıyabilecek üç adımın olduğunu söyledi. Şen, birinci adımın eğitim, ikinci adımın Kürtçenin her alanda kullanılması ve üçüncü adımın da Kürtçenin siyasette kullanılması olduğunu belirtti. Şırnak’ta patlama: 1 çocuk öldü ŞIRNAK (Cumhuriyet) Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Sırt köyünün Kovak mezrasında köy korucusunun evinin bahçesinde meydana gelen patlamada 4 yaşındaki Rujiyan İdem öldü, 5 yaşındaki ağabeyi Beşir İdem ağır yaralandı. Patlamanın ardından savcı ve jandarma olay yerinde incelemelerde bulundu. İlk incelemede patlamaya el bombasının neden olabileceği belirtildi. Köyün boşaltılmasının ardından köyde askeri bir birliğin konuşlandırıldığı, patlamaya neden olan el bombasının da bu dönemden mi kaldığı ya da gönüllü köy korucusu olan baba Abdulgaffur İdem’e mi ait olduğu araştırılıyor. Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, patlamayla ilgili olarak “İnceleme sürüyor. Uzmanların incelemesi sonucunda patlamanın nedeni belli olacak” dedi. ‘Rüşvet’te bir tutuklama daha ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bir fuarcılık şirketiyle Dünya Ticaret Merkezi arasındaki davayla ilgili “rüşvet” iddiaları konusunda başlatılan soruşturma kapsamında, İTO Meclis üyesi Çamur Ali Kopuz, tutuklandı. Bu arada, aynı soruşturma kapsamında 10 kişi, ifadelerine başvurulmasının ardından emniyetten serbest bırakıldı. Savcıların, gelecek günlerde bazı kişilerin daha ifadelerine başvuracağı öğrenildi. KÜTAHYA (Cumhuriyet) Dumlupınar Üniversitesi’nde karşıtlı görüşlü iki grup arasında çıkan kavgada öğrenci Hasan Şimşek’in öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınan 10 kişi tutuklandı. Emniyet yetkilileri Şimşek’in olaylarla ilgisi olmadığını, durakta otobüs beklediğini açıkladı. C MY B C MY B Gözaltındaki 10 kişi tutuklandı