25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 12 KASIM 2010 CUMA HSYK TASARISI ADALET KOMİSYONU’NDAN GEÇTİ 2010 Türkiye İlerleme Raporu’nda, ‘yandaş’ kavramı ve AKP atamalarına olumsuz görüş bildirildi Savcı Sarıkaya’ya da mesleğe dönüş yolu açıldı ANKARA (Cumhuriyet Büroya değer mi? Kurula güven zafisu) Referandumla kabul edilen yeti varken bu düzenleme siyasi anayasa değişikliklerinden Hâkimpolemiklere yol açacaktır” dedi. ler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Yalçın, HSYK’nin bu dosyaya ye(HSYK) yeni yapılanmaniden bakmasıyla sına ilişkin uyum tasarısı “HSYK’nin geçmişteki kaTBMM Adalet Komisyorarlarının gayri meşru sanu’nda kabul edildi. Böyyılacağını” savundu. CHP lece Şemdinli olayları idZonguldak Milletvekili Ali dianamesi nedeniyle mesİhsan Köktürk, düzenlemelekten ihraç edilen Savcı nin, “anayasa değişikliği Ferhat Sarıkaya başta kapsamını aştığını, af niteolmak üzere 96 hâkim ve liğinde olduğunu” söyledi. Ferhat savcıya mesleğe dönüş CHP Afyonkarahisar MilletSarıkaya yolu açıldı. vekili Halil Ünlütepe ise bu HSYK Kanun Tasarıdüzenlemenin “masumane sı’nın TBMM Adalet Komisyoolmadığını ve toplumdan kaçırılnu’nda önceki gün başlanan görüşdığını” kaydederek “Amaç belli: meleri dün tamamlandı. GörüşmeFerhat Sarıkaya. HSYK yargı ler sırasında, tasarının “Hakkında organı haline getiriliyor. BaşvuMeslekten Çıkarma Kararı Veru mercii kurul değil yargı orgarilmiş Olanların Durumu” başnı olmalıdır” dedi. AKP Bartın lıklı maddesi tartışma yarattı. MHP Milletvekili Yılmaz Tunç, düzenOrdu Milletvekili Rıdvan Yalçın, lemenin “kişiye özel” olmadığını, bu düzenlemenin “Ferhat SarıkaAKP Denizli Milletvekili Mehmet ya ile ilgili gündeme geldiğini” Salih Erdoğan, ihraç edilenlerin söyleyerek “Kurul göreve tekrar AİHM’ye yaptığı başvurular sonualsa ayrı dert almasa ayrı dert... cunda Türkiye’nin tazminat ödeBunun doğuracağı riskleri almameye mahkum edildiğini söyledi. AB raporu eleştiri dolu BARKIN ŞIK ANKARA AB 2010 Türkiye İlerleme Raporu’nda AKP hükümetinin yaptığı atamalara eleştiri getirildi. Raporda, “Kamu hizmetleri sisteminin reformu kapsamında, aşırı bürokrasinin azaltılması, şeffaflığın sağlanması ve üst düzey görevlerde liyakata dayalı atamalar bakımından ilerleme sağlanamamıştır” denildi. AKP döneminde ortaya çıkan “yandaş” kavramı da rapordaki yerini aldı. Raporda, “Belediyeler tarafından kamu hizmeti sunmak üzere bir şirketin ya da tüzelkişiliğin kurulması için net kuralların belirlenmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Bu tarz kurallar ile yandaşlara istihdam sağlanması ve etkin kontrol olmadan kamu harcaması yapılması imkânları azaltılabilecektir” ifadeleri kullanıldı. İlerleme raporunda seçim sisteminde değişiklik yapılmaması, “Parlamentoda temsil için gerekli bulunan ve Avrupa Konseyi üye devletlerindeki en yüksek oran olan yüzde 10’luk ülke barajı mevcudiyetini korumakta AB 2010 Türkiye İlerleme Raporu’nda AKP’nin atamalarından internet yasaklarına, Bakan Kavaf’ın “Eşcinsellik hastalıktır” yorumundan dokunulmazlıkyolsuzluk ilişkisine kadar birçok başlıkta eleştiri yapıldı. HSYK’de Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in kurul başkanı olması da eleştirilirken, Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesi kapsamında açılan davaların sayısında azalma olması ise olumlu karşılandı. dır” denilerek eleştirildi. cinsellik hastalıktır” yönündeki sözleri de eleştirilirken, şunlar kaydedildi: “Bakanın, eşcinselliğin bir hastalık olduğuna dair ifadeleri, insan hakları örgütlerinden tepki görmüştür. Siyasi şahsiyetler tarafından yapılan olumsuz yöndeki bu klişeleştirmeler, lezbiyen, eşcinsel, biseksüel ve transeksüellere karşı ayrımcılığa daha fazla yol açabilir.” sitelerinin sıklıkla yasaklanması endişe sebebidir” denildi. Raporda, hükümeti eleştiren Doğan Medya Grubu’na 2009 yılında verilen vergi cezaları ile ilgili davaların sürdüğü kaydedilirken de, “Basın, bu davanın başlamasının ardından haber yaparken kendi kendini kısıtlamaktadır” ifadeleri kullanıldı. okunulmazlık yolsuzluk vurgusu Raporda, milletvekili dokunulmazlığının kürsü serbestisi sağlamadığı belirtilirken yolsuzluk konusuna atıf yapıldı. AB komisyonu tarafından hazırlanan belgede, “Milletvekili dokunulmazlıklarının kapsamı kaygı yaratmaya devam etmektedir. Dokunulmazlıkların kapsamı yolsuzluk olaylarında çok geniş olup, şiddet içermeyen düşüncelerin ifadesini yeterince korumamaktadır” tespiti yer aldı. Raporda, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf’ın “Eş D nternet yasakları ‘endişe verici’ Komisyon, internet yasakları konusunda da önemli uyarılarda bulundu. 5651 sayılı Kanun’un, ifade özgürlüğünü sınırladığı ve yurttaşların bilgiye erişimini kısıtladığı belirtilirken, “İnternet İ aporda Temizöz hatası Raporda Güneydoğu’da yargısız infazlar gerçekleştirdiği iddiası ile yargılanan ve 30 Ağustos tarihi itibarıyla emekliye ayrılan Albay Cemal Temizöz ile ilgili hata yapıldı. Raporda, Temizöz’ün halen görevde olduğu belirtildi. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili yapılan yasal düzenlemeler olumlu bulunurken, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in kurul başkanı olması eleştirildi. Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi kapsamında açılan davaların sayısında düşüş olması ise olumlu karşılandı. Rapora göre, 1 Ocak ile 31 Temmuz tarihleri arasında incelenen 369 dosyadan 270’ine dava izni verilmedi. R TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr www.mehmetfarac.com Kürt Sorununda Rol Kavgası ve ‘Hizbi Kontra’ Savunması!.. 1990’ın başlarında Güneydoğu’da özellikle PKK sempatizanları sokaklarda Takarof tabancalarla öldürüldüğünde, bölgede kaotik bir ortam yaratılmıştı… İlk başlarda bu cinayetlerin devlet tarafından işlendiği konuşuldu. Ancak sonraları “cemaat” adı ortaya atıldı… Cemaat müritleri aslında bu terimi kullanarak bölge halkını oldukça ürküten bir başka ismin üzerini de örtüyordu… Çünkü İslami bir terimin şiddet olaylarında kullanılması herkesi rahatsız ediyordu. Ancak çok geçmeden o isim de deşifre olacaktı: “Hizbullah!..” PKK sempatizanlarının öldürülmesi aslında Hizbullah’ın “İlim” ve “Menzil” kanatları arasındaki çatışmanın hemen ardından yaşanmıştı. İddiaya göre Menzilciler, PKK gibi bir başka Kürt grubuyla çatışmaya karşı çıkınca tasfiye edilmişlerdi… O çatışmanın ardından Menzilcilerin askeri lideri Fidan Güngör ortadan kayboldu… Cesedi halen bulunamadı. Bu grubun siyasi lideri de molla Mansur Güzelsoy’du. O ise İlim Menzil çatışması sırasında İran’a kaçmış ve Tahran devlet hastanesinde yaşamını yitirmişti!.. Örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun 17 Ocak 2000’de, İstanbul Beykoz’da öldürülmesinin ardından mezar evler de ortaya çıkmıştı!.. İntikam ve son!.. İşte bu mezar evlerde işkence ile öldürülen çok sayıda insanın kafataslarının ortaya saçılması, örgütün muhafazakâr kesimlerdeki imajını tamamen yerle bir etmişti!.. Mezar evlerin yanı sıra 17 Ocak sonrası binlerce militanın yakalanmasına yol açan operasyonlar ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile beş polis memurunun Hüseyin Velioğlu’nun intikamı uğruna 2001 yılında şehit edilmesi de Hizbullah’ın askeri açıdan sonunu getirdi. Hizbullah işte bozulan imajını düzeltmek için yaklaşık 10 yıldır yoğun çaba harcıyor. 2000 yılına kadar varlığını bile kabul etmeyen örgüt imaj yenileme uğruna “Kendi Dilinden Hizbullah” adlı bir kitap bile yayımlamak zorunda kaldı. Kurduğu derneklerle yoksullara gıda ve giysi yardımı bile yapan örgütün web sayfaları ise imaj uğruna hem özeleştiri yapıyor hem de sorgulama!.. Hüseyin Velioğlu’nun adıyla anılan bir web sayfasında son günlerde imaj yenilemeye yönelik çok ilginç yazılar yayımlandı. Örgüt burada belki de ilk kez sokaklarda adam öldürdüğünü kabul etti! Ancak asıl şaşırtıcı olan örgütün “Hizbulkontra” adını kullanmaya başlaması!.. Onlar her ne kadar “Hizbi kontra” diye tanımlasa da, örgütün yayın organı bu terim üzerine 4 bölümlük bir dizi yazı bile yayımladı. Kuşku ve cinayet!.. Menzilciler sopalı, zincirli ve son olarak silahlı saldırılarla bertaraf edilince Hüseyin Velioğlu liderliğindeki İlim kanadı güçlenmiş ve bu kez PKK ile çatışmaya girmişti. İşte 1990’ın ortalarına kadar süren bu çatışma sırasında bölge insanı Hizbullah yerine “Hizbulkontra” adını kullanmaya başlamıştı! Çünkü yaygın bir iddiaya göre, Hizbullahçılar devletin içindeki çeşitli birimlerin yani “Kontrgerilla”nın desteğini alarak eylemlerini rahatlıkla yapabiliyorlardı!.. Gerçekten de Hizbullah’ın yüzlerce kişiyi kolaylıkla öldürmesi ve eylemcilerin uzun süre deşifre edilip yakalanamaması grubun ardında karanlık güçler olduğuna ilişkin çok ciddi kuşkular yaratıyordu… Kuşkuları yoğunlaştıran önemli veriler de vardı. Örneğin 2000’e Doğru dergisinin 16 Şubat 2002 tarihli sayısında, “Hizbullah çevik kuvvette eğitiliyor” başlıklı manşet habere imza atan Diyarbakırlı gazeteci Halit Gülgen, 18 Şubat 1992’de faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti! İmaj ve gerçek!.. Yazıdan anlaşılıyor ki, örgüt “Hizbi kontra” adını devletin Hizbullah içine ajan sızdırdığı iddiasıyla kullanıyor! Onlara göre “istihbarat birimleri çatışma, kaos ve provokasyon uğruna” militanlardan ajan devşirdi!.. Bakınız Hizbullah’ın sitesinde Said Gabari imzasıyla bu uğurda neler yazılmış: “Hizbullahi hareketin en çok uzak durduğu şey adının rejim ile anılmasıdır. İstihbarat birimleri de bunu bildiğinden Hizbullahi hareketi halkın nazarında meşkuk (şüpheli) duruma düşürmek için bu noktadan yüklenmektedir. İstihbarat birimlerinin mücadele verdiği bir başka cephe ise cemaat içinden ve dışından alternatif yapıların oluşturulması ve bu sayede cemaatin zayıflatılarak dağıtılmasına çalışmalarıdır.” Dizi yazının son bölümündeki şu satırlar da çok dikkat çekici: “Hizbulkontra rejimin istihbarat ve güvenlik birimlerinde Hizbullahi harekete karşı etkin bir şekilde kullanılmıştır. PKK’ye karşı da kısmen kullanılmıştır.” Bir dönem 20 bin kişiye ulaşan militan kadrosu ve yüz binlere ulaşan sempatizanlarıyla Güneydoğu’da önemli bir güç haline gelen Hizbullah Kürt sorununun çözümünde geri kalmamak için çırpınıyor!.. Özellikle Fethullahçıların Güneydoğu sorununun çözümünde aktör olma çabaları nedeniyle iyice geri plana itilen örgüt, imajını en çok bu yüzden tazelemeye çalışıyor... Yani web sitelerinde, “Zillet bizden uzaktır” sloganını kullanan Hizbullah aslında “şiddet bizden uzaktır” demek için her yolu deniyor!.. Hizbullah’ın da şiddet yerine siyaseti tercih etmesi, ülkenin huzuru için belki yararlı olabilir! Ancak imaj uğruna tüm karanlık olayları devlete yıkmak inandırıcı gelmiyor! Üstelik binlerce militan içeride yatarken ve yüzlerce faili meçhul aydınlanmayı beklerken Hizbullah’ın işi çok zor!.. Devlet ve şüphe!.. 1993’te hazırlanan TBMM Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Raporu’nda da Hizbullahçıların bölgedeki bazı askeri kamplarda eğitildiği öne sürülmüştü! Kaygılar TBMM raporunda şöyle yansıtılmıştı: “Hizbullahçı olarak adlandırılan kişilerin eylem yapıp yakalanmamasından ötürü devlet zan altında kalmaktadır. Bu karanlık eylemlerin arkasında devletin olduğu propagandası yoğun olarak PKK tarafından körüklenmektedir...” Diyarbakır, Mardin ve özellikle Batman gibi kentlerde akşam saatlerinde sokaklarda gençleri arkadan kafalarından kurşunlayanlar, öldürenler yakalanmayınca, üstelik kurbanlar da genellikle PKK yandaşları olunca “Hizbulkontra” adını iyice yaygınlaşmıştı... Bu isim, örgütün o gizemli gücünü büyük boyutlara ulaştırsa da Hizbullah bu teriminden oldukça rahatsız oldu... Çünkü “Allah’ın Partisi” anlamına gelen Hizbullah’ın faili meçhul cinayetlerle anılması bölgede “cemaat” adı altında örgütlenen çok sayıda dini grup, tarikat ve cemaati de ürkütmüştü. Peki biz bu konuya nereden geldik?.. Kürt sorununun çok ilginç platformlarda, yani devletle Öcalan arasında bile tartışıldığı bir süreçte Hizbullah da boş durmuyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle