22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 24 EK M 2010 PAZAR PENCERE Kuru Softalık!.. Ham sofu.. Ham ervah.. Softa.. Bağnaz.. İslam tarihinde hoşgörülü sağduyu sahipleri, bu tür yobazlarla hep alay ettiler... Ömer Hayyam bir dörtlüğünde diyor ki: Bir damla şarap Tus saraylarına bedel, Keykubad’ın, Keykavus’un tahtından güzel Sabaha karşı âşıkların iniltisi İki yüzlü softanın ezanından güzel. Hayyam’dan bir dörtlük daha: Seni kuru softaların softası seni!. Seni cehenneme kömür olası seni!.. Sen mi Hak’tan rahmet dileyeceksin bana? Hakka akıl öğretmek senin haddine mi?.. Ne yazık ki son yıllarda Türkiye kuru softalarla dolup taşmaya başladı; bağnazlıkta birbirleriyle yarışan bir alay ham ervah, ona buna Müslümanlık taslayarak, Allah’ı ve peygamberi iktidar koltuğuna tırmanmak yolunda özçıkarları için kullanmaya çaba lıyorlar... Neresi Müslüman bunların?.. Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği “5’inci Uluslararası Türk Halk Kültürü Kongresi”nde, Indiana Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İlhan Başgöz, Nasrettin Hoca’yı anlatırken olay çıkmış; Başgöz protestolarla kürsüden indirilmiş; sloganlar atılmış, bu seçkin bilim adamımızın konuşması yarıda kesilmiş... Neden?.. Başgöz, Nasrettin Hoca’nın dinde bağnazlığı alaya alan fıkralarını anlatırken kimi ham ervah, öyküleri “müstehcen” bulmuş... Kongreye katılanlardan biri de kafatasının çapını vurgulayacak bir laf etmiş: “Ben Türk’üm. Türk’e hakaret ettirmem!..” Ham sofular bilimde “müstehcen” olmadığını bilmiyorlar mı?.. Doğu mizahının, şiirinin, fıkralarının baştan sona sınır tanımaz öykülerle dolu olduğundan haberleri yok mu?.. Molla Cami’nin, Şeyh Sadi’nin, Mevlana’nın ve daha nicesinin yapıtlarını okumamışlar mı?.. Nasrettin Hoca’nın, Bektaşi’nin, İncili Çavuş’un dilden dile gezen yergilerini duymamışlar mı, dinlememişler mi?.. Yobazlar yüzünden, gün gelecek, Türkiye’de Nasrettin Hoca ya da Bektaşi fıkrası anlatmak suç sayılacak!.. Bu gidiş, o gidiş... Prof. Dr. İlhan Başgöz demiş ki: “Benim söylediklerim, sivri kafalılar ve törpülenmemiş insanları rahatsız etti.” Softalık başını devekuşu gibi kuma gömen bağnazların mesleğidir. Nasrettin Hoca’nın mizahında “müstehcen”i aramak, halkbilimde ayıp aramak anlamına gelir. Bir doktor, muayene etmek için incelediği hastasının çıplaklığını müstehcen bulabilir mi?.. Hoca sağ olsaydı, kuru softalarla dolup taştığı anlaşılan “5’inci Uluslararası Türk Halk Kültürü Kongresi”ni gırgıra alırdı. Ham sofuluk neşemizi kaçırıyor; güleryüzlü bir toplum olmak için özgürlük, aydınlık, hoşgörü birinci koşuldur; çatık kaşlı yobazdan illallah!.. Yazıya Ömer Hayyam’la başladık, Ömer Hayyam’la bitirmekte yarar var... Ne diyor Hayyam: Ben kadehten çekmem artık elimi; Tutmam senin kitabını minberini. Sen kuru bir softasın, ben yaş bir sapık Cehennemde sen mi daha iyi yanarsın, ben mi?.. Ortaçağın Katolik papazı gibi her şeyde ayıp ve müstehcen aramak Müslümanlık değildir. (26 Haziran 1996 tarihli yazısı) A lmanya kamuoyu, basın ya yın ortamı, siyasiler, çeşit li düzeyde görev yapan yö neticiler yoğun biçimde İslamı tar tışıyorlar. Özellikle Almanya’da toplam yaklaşık üç milyon Türkiye kökenli bir milyondan fazlası bu arada Alman yurttaşı insanların ülke düzenine uyumu bağlamında. Bu tartışma, önce Başbakan An gela Merkel’in, “Almanya’da mi nare görmeye alışmalıyız”, ar dından da Cumhurbaşkanı Chris tian Wulff’un, Almanya’nın bir leşmesinin 20. yıldönümünde 3 Ekim Ulusal Günü kutlama top lantısında Bremen’de dile getirdiği, “İslam da Almanya’ya aittir” gö rüşlerinden sonra gündemin ilk maddesi oldu. Televizyonlar, söy leşi ve eğlence izlencelerinden sa nat ve felsefe izlencelerine kadar ko nuyu çeşitli yönleri ve boyutlarıy la ele alıyor. Ama sonuca varamı yor. Bundan sonra da bir sonuca va racağa benzemiyor. Etkinliklerde, Alman konuşmacıların yanı sıra, ge nelde bir türbanlı bir de başı açık Türk katılımcı ekrana çıkarılarak, sözde nesnellik sağlanıyor. Başbakan Merkel ve Cumhur başkanı Wulff’un iyi niyet ifadele ri, en başta kendi partilerinin için de bir oydaşmayı yansıtmıyor. Oy daşma, Almanya’nın kültürünün Hıristiyanlık temeli üzerinde yük seldiği görüşünde. Dolayısıyla ka muoyunda da çoğunluk bu ifadele ri paylaşmadığını yüksek sesle açık lıyor. İslamcı örgütler Alman uyum siyasetinin Türkle re yönelik açmazı, dil ile dini bir birine karıştırması. Siyaset değişi mi, Almanya’nın birleşmesini izle yen doksanlı yıllarda gerçekleşti rilmiştir. O zamana kadar uyumla il gili durumların olumlu ya da olum suz dillendirilmesinde Türklerden söz edilirken, artık Müslümanlardan ve İslamdan söz edilmekte. Bu da, değişik ülke ve kültürden Müslüman azınlıklar olmasına kar şın, Türklerle genellenmektedir. Almanya’nın en büyük azınlığını oluşturan Türkçe konuşan insanla rı, dillerinden ve köken kültürle rinden uzaklaştırma siyaseti, Türk kökenli olsun olmasın, İslamcı ör gütlerin eylem alanlarını genişlet miştir. Bu örgütlerin bazıları, parasal çı karların peşinde, bazıları, en başta Türkiye’ye yönelik siyasi iktidar ta lepleri ve hevesleri peşinde. Bu yöndeki eylemler, etkileri altında ki üyelerin ve sempati duyanların, Alman toplumuyla uyumları önün de aşılmaz bir engel oluşturuyor. Bu engeller, yalnızca çocukların okullarda cinsellik konulu biyoloji derslerinden, yüzme ve beden eği timi derslerinden, sınıf gezilerinden vb. uzak kalmalarıyla sınırlı değil. Aynı zamanda şeriat üzerinden başka talepler de dile getiriliyor. En fazla da kadın erkek eşitliğinin olamadığı, kadının yoğun bir baskı altında kaldığı, tesettürün de bunun bir simgesi olduğu görüşü yaygın dır ve bu konuda dünya üzerinde 126. sıra, bir yerde bu görüşe hak vermektedir. Burada Almanya’nın açmazı başlıyor. Müslümanların yaklaşık yüzde seksen beşi hiçbir İslami derneğe ve örgüte bağlı değilken, son yirmi yıl içinde Alman caddelerinde artan sa yıda türban ve tesettür görüntüsü, kamuoyunda yabancılanıyor, ge nellemelere ve önyargılara yol açı yor. Alman kamuoyu bu görüntüyü kesinlikle kendinden kabul etmiyor. Aşırı uçlar Almanya bir yandan, bir Alman ya da Avrupa İslamı ve camilerde Almanca ibadet yaratmaya çalışır ken, aynı zamanda Anayasayı Ko ruma Örgütü gibi gizli servisler, özellikle bazı örgütleri, anayasaya karşı aşırı uçlar olarak sürekli izle meye alıyor. Tartışmaların da ortaya koyduğu keyfiyet, Almanya’da sayıları yak laşık dört milyonu bulan Müslü manların tek tip olmaması ve yüz de sekseni aşan büyük çoğunlu ğun örgütlü olmaması. Ama tartış maların ve sorunların, en fazla yüz de on beşi bulan örgütlü kesimde yoğunlaştığı gerçeği. Almanya, derebeyler ve kırsal feodal güçlerle ortaklaşa siyasi ik tidar isteyen ve bunu alan kilisenin, en gecinden burjuva devrimi ve aydınlanma süreciyle iktidar sa vından salt vazgeçmesi üzerine, bugün kiliseyle olumlu bir tarafsızlık içinde, seküler düzende kiliseye de rol tanımakta. Aynı yaklaşımı Musevi cemaati ne de gösteriyor. Bu haklardan ya rarlanmak isteyen ve bütün Müslü manları temsil ettikleri savıyla or taya çıkan bazı İslam örgütleri, şe riat düzeni isteklerini de açık ya da kapalı dillendirdikleri için, Alman ya Müslümanlar konusunda muha tap bulamamaktadır. Diyanetin örgütü DİTİB karşı sında da, devletin resmi örgütü ge rekçesiyle hep mesafeli kalmıştır. Uyum sorunu Avrupa İnsan Hakları Mahke mesi Alman yargıcı Renate Jae ger’in bu yakınlarda, mahkeme nin insan haklarını, dinden ayrı ve farklı bir keyfiyet olarak değerle dindirdiği biçimindeki açıklaması da dikkate alınınca, uyum konusunu din üzerinden yürütmeye çalışan Al man siyasetinin açmazı daha bir or taya çıkmaktadır. Oysa, son günlerin diğer bir gün dem maddesi olan, Almanya’daki nitelikli, iyi yetişmiş eleman açığı ve bunun yurtdışından seçilerek getirilecek elemanlarla karşılan ması konusu da, uyum sorununun özellikle genç kuşakların iyi ve ni telikli bir okul ve meslek eğitimiy le çözülebileceğini açıkça göster mektedir. Almanya’da İslam tartışması da ha uzunca süreceğe benziyor. İslamAlmanyaGündeminde Yüksel PAZARKAYA Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Alman yargıcı Renate Jaeger’in bu yakınlarda, mahkemenin insan haklarını, dinden ayrı ve farklı bir keyfiyet olarak değerledindirdiği biçimindeki açıklaması da dikkate alınınca, uyum konusunu din üzerinden yürütmeye çalışan Alman siyasetinin açmazı daha bir ortaya çıkmaktadır. Alman köylüsü bir haksızlığa uğradığında ne demiş; “Berlin’de yargıçlar var.” Şimdi söyleyin, siz bir haksızlığa uğradığınızda ya da yok yere savcıların, yargıçların karşısına çıkarıldığınızda aynı sözü söyleyebilir misiniz? “Ankara’da yargıçlar var, bu ülkede hukukçular var, Anayasa Mahkemesi var, YARSAV var, güvenilir hukuk adamları var” diye... İstanbul’un Silivri’sinde üç yıldır hapislerde tutulan insanlar var. Hemen hepsi okumuş yazmış aydınlar... Profesörler, dekanlar, rektörler, yazarlar, gazeteciler... Haydi yanıtlasınlar “Türkiye’de hukuk var, hukukçular var” diye!.. Hukuk diye bir “şey” olsa böyle çirkinlikler yaşanır mıydı? Gerçek savcıların, yargıçların var olduğu bir ülkede bir gazeteci, Mustafa Balbay, mesleğinin gereklerini yerine getirdiği, raflar dolduran önemli kitaplar yazdığı için iki yıl bir zindanda yaşamak zorunda bırakılır mıydı? Yalnız o mu, burada adlarını saymaya kalksam sütunlar doldurur!.. “Berlin’de yargıçlar var.” Oysa demokrasi de yoktu Almanya’da ama gerçek hukukçular vardı, hukuk bilginleri ne yazmışsa, onu uygulayan, doğru ile yanlışı ayırabilen, suçlu nedir, suçsuz nedir bilen!.. Bugün güvensiz bir ortamda, bir toplumda, bir yönetim altında yaşıyoruz. Seçim kazanarak iktidar olan kişi, kendini bir diktatör, bir padişah, bir imparator mu sanıyor? Ki, onlar da hukuk denen bir bilimi bilirlerdi, okumuşlardı, öğrenmişlerdi... Bir sabah vakti evinize iki üç görevli geliyor, odalarınızı altüst ediyor, sizi de alıp götürüyor. Önce Emniyet’e, orda bir gün ve gece bekletiliyorsunuz, sonra bir savcı sizi karşısına alıyor, aklınıza gelen gelmeyen ne varsa soruyor, yanıt bekliyor. Sonra yine sizi alıp bir başka yere götürüyorlar. Orada bekle dur, adalet denen değere sahip bir mahkemeye çıkacağınız günü, saati?.. Hiçbirimizin güveni yok. Bu gidişle kendini herkesin üstünde sayanlar da bilmeli, gerçek hukuk bir gün size de gerekli olur: Bunu kimse unutmamalı, hem de hiç kimse!.. EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Berlin’de Yargıçlar Var’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle