16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 24 EK M 2010 PAZAR CUMHUR YET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Merkel Nereye Koşuyor? “Hükümet koalisyonunda krizi önleyebilmek uğruna, Alman Şansölyesi ; söylemine ‘popülizm’ kattı. İslamın Alman toplumunun parçası olduğunu kanıtlayabilmek adına önce Türk kökenli bir Alman futbolcunun adını ( ) andı. Bunun hemen ardından da çokkültürlülüğün iflasını ilan etti. Oysa Avrupa demokrasileri tarafından savunulan yabancıların entegrasyon formatı şimdiye dek hiçbir zaman ‘çokkültürlülük’ üzerinden tanımlanmadı. Bu bir çokkültürlülük değil, ‘yurttaşlık’ ‘yurttaşlıkta entegrasyon’ konusudur. Mesele, devletin farklı davranış kalıplarını tanıyıp tanımaması değil; tüm yurttaşlar için eşit hak, görev tanımı getirmesidir.” İşte ölçü bu. İspanya’dan “El Pais” gazetesinin hafta içinde yayımladığı yorum (19 Ekim); “püf” noktasını özetliyor: Yabancıların entegrasyonu, başlı başına farklı dini köken “İslam”ı parmakla göstermek için kullanılan bir “çokkültürlülüğü başarıp başaramamak” meselesi değil; hangi dinden gelirse gelsin; “tüm yurttaşlar” için demokrasilerde “eşit” olması gereken “hak ve görevler” üzerinde bir tanım birliği oluşturabilmektir. Alman Şansölyesi Merkel bunu bilmiyor mu? Biliyor. Ama son bir yılda, çok çeşitli sorunlar yaşayan (Hıristiyan demokrat kanattaki Hıristiyan Birlik Partisi ile Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi ve Hür Demokratlar’dan oluşan) hükümet koalisyonundaki “çatlaklar” ve popülarite kayıplarını telafi etmek amacıyla şimdi en kolay yolu seçerek “ tekniklerine” sarılıyor. Alman demokrasisinin ‘etnisizasyonu’ Yabancıları, özellikle de “Müslümanları”; “günah keçisine” dönüştüren Sarkozy yöntemlerini, Fransız siyaset bilimcisi ve sosyolog Emmanuel Todd’un çözümlemeleri doğrultusunda yaz aylarında bu köşede “Demokrasiden Sonra” başlığıyla yayımladığım birkaç yazıda özetlemiştim. “Irkçı popülizmin” önde gelen liderlerinden olan Sarkozy yaklaşımının temel direğini Todd; “demokrasinin etnisizasyonu” kavramıyla açıklıyor; “ırkçı populizm” aşamasına girişin ilk adımını böyle tanımlıyordu. Todd’un başvurduğu bir başka ilgi çekici kavram da, gene aynı kapsamda ele aldığı bir, “alt metin” ve “sinsi mesajlar” şeklinde Türkçeleştirebileceğimiz “sübliminal mesaj” anlayışıydı. “Reklamcılık” ve “propagandada” kullanılan “sübliminal mesaj”, farkına varmadan kamuoyunun bilinçaltına işlenen kodlar için kullanılan bir deyimdi. Avrupa’nın tüm popülist liderlerinin az ya da çok ölçülerde başvurduğu bu “sübliminal mesaj teknikleri” uyarınca, 2000’lerde artık fazlasıyla çiğ kaçan “damardan ırkçılık” yerine, “sübliminal söylemlerle işlenen” bir “alt metin ırkçılığı” tercih ediliyordu. Todd; 30’lar ırkçılığına nazaran daha sofistike ve ince taktikler gerektiren bu yeni yaklaşımı anlatırken; Sarkozy’nin bir yandan Fas/Cezayir kökenli Rachida Dati/Fadela Amera gibi göçmen çocuklarını vitrine çıkartırken bir yandan da “MüslümanAfrikalı göçmenlere karşı” sürekli “yabancılar” temasını kaşıyarak onları dışlayışını anlatıyor; “başarılı istisnaların” kurala dönüşen “dışlayıcı ırkçılık çizgisini” perdelemekte kullanıldığından bahsediyordu. Avrupa Merkel’in ağzına bakıyor Merkel bir nefeste işte istisnai olumlu entegrasyon örneği olarak Mesut Özil’in adını anıp; ardından hemen “Mamafih çokkültürlülük iflas etmiştir!” deyince; Sarkozy’nin işbaşına geldiği günden bu yana kullandığı bu “etnisizasyon” ve “sübliminal mesaj yöntemlerini” hatırladım. Türkiye’de henüz pek kayda geçmeyen ancak Alman kamuoyunda derhal karşılığını bulan “Merkel’in alt metinli/sübliminal mesajları”; Şansölye’ye bir haftada, 2 puanlık popülarite artışı getirdi. Haftada iki puan az değil. Ne kadar ekmek, o kadar köfte hesabı. Ne kadar çok sübliminal mesaj o kadar puan artışı. Girişte alıntıladığım “El Pais” yorumuna konu olan “yeni Avrupa popülizminin” beslendiği atardamar bu işte. “AB’nin diğer ülkelerinde olduğu gibi Almanya’daki ‘göç tartışması’ da; günah keçisine dönüştürülen Müslüman göçmenler etrafında dönüyor. Tehdit altında olan konu gerçekte ‘Alman kimliği’ değil; yurttaşların yasa önünde eşitliği” sözleriyle süren “El Pais” yazısı özetle “(direksiyonu popülizme kıran) Merkel koalisyon çatlağını onarayım derken AB ülkelerine boydan boya yayılma riski içeren bir büyük yarık açabilir. Avrupa politikası tehlikeli yöne gidiyor” diyerek devam ediyor. Nitekim Avrupa yayın organları aynen “El Pais”in öngördüğü doğrultuda, Merkel’in sözleri ardından hemen dikkat kesildi. Burada hepsini özetleyemeyeceğim ama yapılan değerlendirmeleri okuduğunuzda Avrupa kançelyalarının bu konuda bundan böyle Merkel’in ağzının içine bakacağını hissediyorsunuz. Almanya, eski kıtada Fransa ile ölçülmeyecek denli büyük bir ağırlığa sahip. Berlin’in “yabancılar” ve “göç” üzerinde yapacağı olası her yeni düzenleme; AB’nin diğer başkentleri tarafından anında “meşru kabul edilerek” “teamül” oluşturacak. Gerek Almanya’daki Türk nüfusun önemi; gerek Berlin’in Avrupa genelindeki bu ağırlıklı etkisi nedeniyle, “çokkültürlülüğün gerisinin” Merkel tarafından nasıl getirileceğini yakın plan izlemekte yarar var. [email protected] 29 EK M 2010 CUMHUR YET BAYRAMI’NDA HACIBEKTAŞ’TAYIZ. BU YIL EN BÜYÜK CUMHUR YET AYDINLANMASINDA LHAN SELÇUK TURHAN SELÇUK LE B RL KTEY Z 28 Ekim 2010 Perşembe günü saat 20.00 Konak Sabancı Kültür Merkezi’nin önünden hareket ediyoruz. 29 Ekim 2010 Cuma günü Hacıbektaş’tayız. Bir gece konaklıyoruz. 30 Ekim 2010 Cumarte si günü Ürgüp, Göreme ve Avanos’u geziyoruz. 31 Ekim 2010 Pazar günü İzmir’e dönüyoruz. Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için: 0533 765 52 67 0532 310 77 44 İZMİR CUMOK ÇAĞIRIYOR eposta: izmircumok gmail.com Dosya no: 2010/214 talimat Satılmasına karar verilen gayrimenkulun cinsi, kıymeti, evsafı, satış şartları: Ankara ili Sincan ilçesi Malıköy köyü, imarın 194 ada, 2 No’lu parselini teşkil eden, 3590m2 lik arsa üzerinde kurulu bulunan 1.799,00 m2 oturum alanına sahip prefabrike fabrika binası ve arsası vasıflı taşınmaz, dosyada ayrıntısı belirtilen tesisin mütemmim cüzü niteli ğindeki makineteçhizatıyla birlikte bir borç nedeni ile açık artırma suretiyle satılacaktır. Taşınmazın sanayi parselitesisi olması ve Başkent Organize Sanayi Bölgesi sınırları içinde bulunması nedeniyle, ihaleye “Ticaret ve Sanayi Odasına ya da Sanayi Odasına kayıtlı olduğuna dair belge getiren sanayicilerle, kredi kullandıran kurum ve kuruluşlar iki yıllık süre içinde sanayicilere satmak kaydıyla” katılabileceklerdir. Ayrıca OSB alacağının rüçhanlı olduğu, alıcı adına tapu tescili için önce likle OSB alacağının ödenmesi ve satıştan sonra doğacak alacakların da vadesinde ödenmesi gerekmektedir. Gayrimenkulün geniş evsa fı dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanmıştır. %18 KDV alıcıya aittir. İmar Durumu: Saçak seviyesi serbest, ön bahçe mesafesi 10,00 m., 30 m. genişliğindeki yoldan çekme mesafesi 15 m., komşu parsel den çekme mesafesi 5,00 m. ,TAKS/KAKS:0,60 olup ayrık nizam yapılaşma şartlarım taşımakta, 2 yönden yola cepheli, imarlı sanayi par seli konumundadır. Taşınmazın halihazır durumu: Fabrika binası zemini vakumlu betondur. Fabrika içinde 200m2 oturum alanlı idari kısım bulunmakta olup zemini ahşap rabıta kaplamalı, ıslak mekân seramik kaplıdır. Zemin katta mutfak ve yemekhane, üst katta ofisler vardır. 2004 yılında in şa edilen fabrikanın pencereleri demir doğrama, idari kısım PVC doğramadır. Parsel, 241m. uzunluğunda, l.10m. yükseklikte betonarme duvar üzeri, 1 m. yüksekliğinde demir korkuluklu ihata duvarıyla çevrilmiştir. Bina dışı sahada 1590,00 m2 grobeton alan vardır. Altya pı hizmetinden yaralanmaktadır. Taşınmazın kıymet takdiri; zemin bedeli 525.000TL, ofıs kısmı 80.640TL, fabrika 725.356,80TL, sa ha betonu 104.463TL, ihata duvarı 17.417,07, trafo 41.500TL olmak üzere toplam 1.494.376,87TL’dir. 1 Birinci Satış 03.12.2010 günü saat 11.05 11.10’a kadar Ankara Cad. No: 15 Ölmez Apt. 2. kat Mezat Salonu Sincan/Ankara adre sinde açık artırma sureti ile yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ı ve rüçhanlı alacaklılar varsa mecmuunu ve satış ve paylaştırma masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaz ise en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla, gayrimenkul 13.12.2010 günü, aynı saatlerde aynı yerde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilmemiş ise gay rimenkul en çok artıranın taahhüdü baki kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu ka dar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamın dan fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmaz ise sa tış talebi düşecektir. 2 Açık artırmaya katılmak isteyenlerin takdir edilen kıymetin %20’si nispetinde nakit pey akçesi yada bu miktar kadar milli bir ban kanın teminat mektubunu vermeleri gerekmektedir. Satış peşin para iledir. Alıcı istediği takdirde kendisine 10 günü geçmemek üzere me hil verilebilir. Katma değer vergisi, tellaliye resmi, ihale damga vergisi, alıcı adına tahakkuk edecek 1/2 tapu harcı satın alana ait olacak tır. Birikmiş vergi borçları ile satıcı adına tahakkuk edecek tapu harçları satış bedelinden ödenir. Tahliye ve teslim giderleri ihale alıcısı na aittir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla, diğer ilgililerin, varsa irtifak hakkı sahipleri de dahil olmak üzere bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, faiz ve masrafa dahil olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde müdürlüğümüze bildirmeleri gerekir. Aksi takdirde, hakları ta pu sicili ile sabit olmadıkça, paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış be delini derhal veya İİK. 130. maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadır. 5 Gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse müddetinde parayı vermezse ihale kararı fesh olunarak, kendisinden evvel en yüksek teklifte bulunan kim ise arzetmiş olduğu bedelle almaya razı olursa ona, razı olmaz veya bulunmazsa hemen artırmaya çıkarılır. Bu ar tırma ilgililere tebliğ edilmeyip, yalnızca satıştan en az yedi gün önce yapılacak ilanla yetinilir. Bu artırmada teklifin İİK.129. maddede ki hükümleri uyması şartıyla taşınmaz en çok artırana ihale edilir. İhalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri be delle son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen sorumludur. İhale farkı ve temer rüt faizi ayrıca hükme gerek kalmaksızın İcra Müdürlüğü’nce tahsil olunur. 6 Şartname ilan tarihinden itibaren Müdürlüğümüzde herkesin görebilmesi için açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örnek gönderilebilir. 7 İlgililere yapılan tebligatların bila dönmesi halinde satış ilanının İİK. 127. maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayılacaktır. 8Satışa iştirak etmek isteyenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/214 Tal. sayılı dosya nüjnarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları rica olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 70810 T.C. SİNCAN 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI ABD’li emekli büyükelçi Fitzpatrick’e göre Ankara nükleer anlaşmazlıkta Tahran’ın işini kolaylaştırıyor AnkaraTahran’akalkanoluyor ÖZGÜR ULUSOY/TİMUR DEMİRTAŞ İran’ın yürüttüğü nükleer programın pek çok muğlak yanı bulunduğunu söyleyen Ulus lararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nden Si lahların Yayılmasını Önleme ve Silahsızlanma Direktörü Mark Fitzpatrick, AKP hüküme tinden gelen Tahran’ı destekleyici nitelikteki me sajların, İran’ın nükleer programını durdurma ça balarını olumsuz etkilediği mesajını verdi. Londra merkezli kuruluşun İran uzmanı Fitz patrick, İstanbul’da Cumhuriyet’in İran ve İran Türkiye ilişkileriyle ilgili sorularını yanıtladı. ‘ ran nükleer silah üretebilir’ “İran’ın amacı nükleer silah üretmek mi” sorumuza, “İran’ın nükleer silah üretmeye ka rar verip vermediğini bilmiyorum. Ama böyle bir silahı en kısa süre içerisinde üret melerini sağlayacak bir kapasiteyi yaratma ya karar verdikleri kesin” yanıtını veren es ki ABD’li diplomat, İran’ın şu andaki nükleer programının çift amaçlı olduğunu vurguluyor. Fitzpatrick, “Buşehr reaktörü için yakıtı Rus ya’dan alıyorlar zaten. Sahip oldukları prog ramı sivil amaçlı olarak kullanmayabilecek lerine işaret eden pek çok nitelik bulunuyor” diyor. Fitzpatrick’e göre, orta menzilli balistik füzelerinin geliştirilmesi bu işaretlerden birisi. Çünkü isabetlilik oranları düşük olan bu füze ler nükleer başlık olmadan askeri açıdan hiçbir anlam taşımıyorlar. Bu füzeler ancak nükleer baş lıklarla etkili olabiliyor. Mark Fitzpatrick, bütün bunların İran’ın yürüttüğü nükleer programın son derece muğlak olduğunu kanıtladığını düşünü yor. “Peki, AKP hükümeti sizce bu muğlaklığı görmüyor mu” sorumuza “Hükümetin bu muğlaklığın farkında olduğuna eminim” ya nıtını veren ABD’li eski büyükelçiye göre, An kara’nın yaptığı açıklamalar bu şüpheyi hesaba katmakla birlikte, İran lehine oluyor. Fitzpatrick, “Türkiye’de hükümet yetkilileri, İran’ın nükleer programının sivil amaçlı olduğunu düşündüklerine işaret eden türden açıkla malar yapıyorlar. Türkiye’den gelen açıkla malar fazlasıyla İran’ın nükleer programını destekler nitelikte” diyor. İran uzmanı, “Bu sizi endişelendiriyor mu” sorumuza da şu yanıtı veriyor: “Şöyle endişe lendiriyor… İran’ı endişe verici program lardan vazgeçirmenin en iyi yolu, dünyanın geri kalan kısmının bir araya gelerek onlara ‘siz endişe kaynağı olduğunuz’ diyebilmesidir. Türkiye gibi önemli bir ülke İran’a farklı me saj verince, İran çıktığı yolda devam edebi leceğini düşünecektir. Türkiye’nin İran’a nükleer silahların yayılmasını önleme anlaş masının hükümlerine uyması gerektiğini söylediğini biliyorum. Ama Türkiye çelişki li mesajlar veriyor.” ‘ ran iç politika konusu’ İran’ı durdurmanın en iyi yolunun Tahran’a karşı birleşmek olduğuna inandığını vurgulayan Fitzpatrick, Türkiye’nin Avrupa’dan ayrı düş mesinin Tahran’ı çok mutlu ettiğinden emin. Fitzpatrick’e göre Türkiye şu anda kendi nükleer silahlarına sahip olmak niyetinde değil, ama bu seçeneğin önünü de tamamen kapatmak istemiyor. Türkiye’nin kimliğiyle ilgili siyasi bir tartışmaya sahne olduğunu anımsatan İran uz manı, İran tartışmalarının da Türkiye için bir dış politika meselesinden çok iç politika meselesi ol duğunu belirtiyor. Türkiye’nin füze savunma sisteminin sade ce İran’a yönelikmiş gibi görülmesini isteme diğini hatırlattığımızda İran uzmanı Fitzpatrick, “Adı üstünde, saldırı değil savunma amaçlı. Füze savunma sisteminin Türk hükümeti için nasıl olup da endişe kaynağı olduğunu an layamıyorum. Belki bu sistem yerleştirilirse Türkiye NATO’yla bütünleşmiş gibi görü neceğinden bunun Tahran tarafından hoş karşılanmayacağı düşüncesinden kaynakla nıyordur ” ifadesini kullanıyor. Fitzpatrick, Ankara’dan gelen “diplomasi tek çözüm” açıklamaları için şu görüşleri dile ge tiriyor: “Kesinlikle katılıyorum, çözüme gi den tek yol diplomasi yoludur ama diplo masiye güç katmak için yaptırıma ihtiyaç var. İran, eğer çizgiyi aşarsa bunun çok ağır so nuçları olacağını bilmelidir.” şler içinden çıkılmaz hale gelebilir Fitzpatrick’e Tahran’ın teknik olarak ne zaman silah üretebileceği sorusunu yöneltiyoruz. İran’ın bu yönde bir karar alması durumunda en kötü senaryoya göre 6 ay1 yıl içinde silah üretebileceğini kaydeden Fitzpatrick, ancak İran’ın bu yönde bir adım atacağını düşünmüyor. Çünkü, İran bu süre içinde yalnızca iki adet silah üretebilir. Fitzpatrick’e göre Tahran, Kuzey Kore’nin yaptığı gibi 56 silah üretebilecek kapasiteye gelene kadar bekleyecek. Büyükelçi o zaman “işler içinden çıkılmaz hale gelebilir” diyor. “Peki bu durumda İsrail ve ABD saldırı düzenler mi?” Yanıt net: “İsrail bu yönde bilgi alırsa kesinlikle saldırı düzenler ve böyle bir güce de sahiptir. İsrail’in uçaklarına havada yakıt ikmali yapma yeteneği bulunuyor. Cruise füzelerinin bulunduğu denizaltıları da var. Dolayısıyla bazı saldırı operasyonları düzenleyebilir.” İşkenceler Wikileaks’te Dış Haberler Servisi İnternet sitesi Wikile aks’e sızdırılan yaklaşık 400 bin gizli ABD askeri belgesi, ABD yönetiminin Irak’ta uygulanan iş kence, kötü muamele ve yargısız infazlara göz yumduğunu ortaya koyuyor. ABD tarihindeki bu en büyük askeri bilgi kaçağı, üst düzey ABD’li yet kililere gönderilen işkenceye dair bazı raporların altında “soruşturmaya gerek yoktur” ibaresinin konduğunu gösteriyor. Raporlara göre kontrol noktalarındaki sivil ölümleri daha önce açıklanandan çok daha fazla. Örneğin 2007 Temmuzu’nda, yarısı sivil 26 Irak lı helikopter ateşinde ölmüş. Bir başka kayıt, Apac he helikopterinin teslim olmaya çalışan iki kişi yi öldürdüğünü gösteriyor. Aslında raporlarda yer alan işkenceler, Sad dam Hüseyin döneminin işkencelerine çok ben ziyor. Bazı tutukluların ayaklarına ağır kablo larla vuruluyor, bazıları tavana çakılı çengellerde asılıyor, bazılarına elektrik veriliyor, bazılarında matkap kullanılıyor. Bir tutuklu su şişesiyle, bir başkası hortumla tecavüze uğruyor. Bir bel gede ABD askerlerinin, Irak ordusu görevli lerinin gözaltındaki bir kişinin parmaklarını kestiğinden ve sonra asitle yaktığından kuş kulandığı yer alıyor. Daha önce sivil ölümleriyle ilgili istatistik tutmadığını söyleyen ABD aslında istatistik tut muş. Belgeler, 2004 ile 2009 sonu arasında yak laşık 66 bini sivil olmak üzere 109 bin kişinin şid dete kurban gittiğini gösteriyor. ABD ölenlerin den 15 bini için “düşman” terimini kullanmış. Iraq Body Count, yaklaşık 15 bin sivil ölü münün yeni ortaya çıktığını düşünüyor. ABD Savunma Bakanlığı’na göre belgelerde yeni bir şey yok. Wikileaks’in kurucusu Julian Assange, bel gelerin “kan gölünün” ayrıntılarını daha önce gö rülmemiş düzeyde ortaya koyduğunu söyledi. Belgelerde Türkiye de var Türkiye’nin de adının geçtiği belgeler içerisinde Türkiye’yle ilgili en dikkat çekici noktalardan bi risi Sünni isyancıların yoğun olarak faaliyet gös terdiği Felluce gibi bölgelerde düzenlenen ope rasyonlarda çok sayıda Türkiye vatandaşının tu tuklandığının ortaya çıkması. Belgelere göre, ABD ordusu ayrıca çok sayıda Türk kamyon şoförünün kullandığı araçlarda ka çak silah ele geçirdi. Temmuz 2004’te hazırlanan bir belgede Fel luce’nin 5 kilometre batısında tutuklanan ve sa yısı belirtilmeyen bir grubun, “Türkiye vatandaşı özgürlük savaşçıları” olduğu belirtiliyor. Musul’daki bir operasyonda gözaltına alınan iki kişi başlarına çuval geçirilmiş halde Iraklı askerler tarafından götürülürken ABD askeri izliyor. Wikileaks’in daha önce de Afganistan konusunda ses getiren belgelerini yayımlayan Julian Assange (sağda) Irak’ta olanların gözler önüne serildiğini söylüyor. (EPA/AP) Aşırı sağ Türkiye’ye bayrak açtı Dış Haberler Servisi Avrupalı aşırı sağcı partiler, Viyana’da yaptıkları toplantıda Türkiye’nin AB üyeliğine karşı ortak direniş kararı aldı. Toplantıya ev sahipliği yapan Avusturya Özgürlükçüler Partisi (FPÖ) lideri Heinz Christian Strache, “Bu işbirliğinin ilk projesinin Türkiye’nin üyeliğine karşı AB genelinde halkoylaması yapılması olacağını” söyledi. FPÖ’nün ev sahipliği yaptığı toplantıya İtalyan Kuzey Birliği, Danimarka Halk Partisi, Belçika VlaamsBleang partisi, Slovakya Nasyonal Partisi ve İsveç Demokrat partisinden temsilciler katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle