20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Bir Konuşma, Bir Dava... 7 Eylül’de, “İkinci Ergenekon” Davası’nın üçün- cü oturumunun Silivri’de başladığı günde, Anka- ra’da Yargıtay Başkanı, yeni Adli Yılı açarken pek önemli bir konuşma yaptı. Bu konuşma üstünde durmak bir ödevdir. Yargıda bir reform yapmak isteniyor. Ancak te- mel sorun “yargı bağımsızlığı”dır. Son yıllarda, pek çok çevrenin yakındığı, “yargının siyasallaşması”. Hazırlanan yargı reformu ve yeni “Hâkimler ve Sav- cılar Yüksek Kurulu”nun (HSYK) oluşum taslağı, yargı sistemindeki bu kaygıları giderecek durumda mı? Yargıtay Başkanı Sayın Hasan Gerçeker, HSYK’nin yapısında yapılmak istenen değişikliğin, yargının bağımsızlığını zedeleyeceğini açıkça söylüyor. Altını çizdiği şu: HSYK’ye, yasama ve yürüt- menin üye seçmesi, Adalet Bakanı ile müsteşa- rının bu kurulda olması, yargıyı siyasallaştıraca- ğı gibi, iktidarın da etkisi ve denetimi altına so- kacaktır. Bu tür bir yapılanma, yargıçları sıradan bir memur haline getirir. Ne yapılmalı? Şu: “Yandaş yargıyı değil, bağımsız, tarafsız yar- gıyı oluşturmak için uğraş vermeliyiz”. Sayın Gerçeker, büyük bir gerçeğin altını çiz- miştir; yalnız bugünümüz değil, geleceğimiz de bu- na bağlıdır. AKP iktidarı, bunun umurunda mı? Yargıtay Başkanı, “Yandaş yargıyı değil, tam ba- ğımsız ve tarafsız yargıyı oluşturmak için uğraş ver- meliyiz” diye konuşurken, “Yargı reformu strate- jisi”ni açıklayan Adalet Bakanı ile “Reformların ka- rarlılıkla hayata geçirilmesinin” önemini vurgula- yan Cumhurbaşkanı’nın görüşleri aynı tarihte kamuoyuna yansıyordu. Tehlikeli bir köprüden geçiyoruz; uyanık olma- lıyız! Yargıtay Başkanı’nın konuşmasında, isim ver- meden Ergenekon Davası’ndaki usul hatalarına dikkat çekerken uyarıları da önemlidir: Sayın Gerçeker, “Yargı tarafsızlığına gölge düşürecek yanlışlıklar yapıldığı yadsınamaz bir gerçektir” deyip şunları hatırlatıyordu: “Adalet mekanizmasının iyi işlememesi, vic- danlarda soru işaretleri oluşturan yanlış uygula- malar, usule aykırılıklar, iletişimin dinlenilmesindeki yasaya aykırı işlemler, dava ve tutukluluk sürele- rinin uzaması toplumda endişe ve kuşku yarat- maktadır.” Sayın Gerçeker, bu yüzden yargıya güvenin azaldığını belirtirken, usul hatalarının gerçek ada- letin sağlanmasını engelleyeceğini ve suçluların kurtulmasına yol açacağını da belirtti. Öte yandan, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un “De- dikodu kanıt değildir. İddianame dayanağı olamaz. Anayasal düzene karşı suçları bizzat savcı soruş- turmalıdır. Kolluk ifade alamaz” sözlerinin altına im- za attığını da vurguladı. Sami Selçuk’un olduğu gibi, Hasan Gerçeker’in tespitleri de belleklerde hep olacaktır... Bir şeyin, Ergenekon Davası’nın da sonlarına yaklaşıyoruz. Başlarken, her tür ciddilikten yok- sun olarak yola koyuldu. Şimdi, nefes nefese, ta- katsiz. 7 Eylül duruşmalarının gösterdiği gibi, gergin- lik ve kahkaha iç içe. Prof. Yalçın Küçük’ün söz- leri ve nitelemeleri fevkalade. Kimlik tespiti sıra- sında söyledikleriyle, belli ki dalgasını geçiyor. An- cak biri var ki, yerine daha oturuyor: Prof. Küçük, “Bu dava, 1925-1926’daki İstiklâl Mahkemeleri’nin tersi görev yapmaktadır. İstiklâl Mahkemeleri Cumhuriyet’in yerleşmesi içindi. Bu mahkeme ise tam tersi” diye konuşmuş. Ağzına sağlık, işte Ergenekon Davası! Yargıçlara bir samimi hatırlatmamız olacak: Ge- lecek duruşmadan başlayarak, iddianameyi hız- la okuyup bitirerek, tutukluların tahliyesine hemen gitmek; yakın ve uygun bir gün ve anda da top- lanıp koca bir “beraat” kararı vermektir. Bu pis işin içinden ancak böyle çıkılır!.. Olmadı, unutulmasın -bir tarihte- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çıkar karşımıza, daha rezil olu- ruz!.. TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Buna kaderin cilvesi mi denilir?.. Siz son beş yıldır bir partiye Güneydoğu’da yaşam hakkı tanımayın!.. Bürolarını kapatma ve yö- neticilerine saldırma tehdidinde bulunun, li- derini faşistlikle suçlayın sonra da o parti- nin ideolojisine sarılın!.. AKP’den bekledi- ğini bulamayan PKK’nin şimdiki umudu CHP ve Deniz Baykal... PKK’nin iki üst düzey yöneticisinin 7 Ey- lül’de yaptıkları açıklamaların hedefinde CHP de vardı. Örneğin PKK yöneticisi Murat Karayılan “MHP ve CHP’nin yöntemiyle Kürt sorunu çözülmez. Onla- rınki savaştır, kan dökmedir. Eğer kanın dökülmesi durdu- rulmak isteniyorsa onların ba- ğırmaları, çağırmaları dikkate alınarak veya onlardan dolayı geriye çekilmekle sorun çö- zülmez” demişti. Karayılan’ın yardımcıların- dan Mustafa Karasu ise “Gelinen noktada en bölücü ve en ayrımcı CHP ve MHP’dir” diye konuşmuştu. İşte bu açıklamalardan tam 3 gün sonra örgütün ajansı bir analiz yayımladı. Bu analiz tam da AKP’nin açılım çabalarının bo- şa çıkmasının hemen ardından kaleme alınmıştı. Öyle ki, örgütün sesi olan bu ajans, PKK yöneticilerinin aksine çözümün anah- tarı olarak ısrarla CHP’yi göstermişti! Üstelik ajans bunu yaparken CHP’yi insafsızca, “Oyunbozan, mızmızcı, işgüzar, karamsar, in- kârcı, ırkçı; imha, asilimilasyon ve çatışma is- teyen taraf” olmakla da suçlamıştı! “CHP ol- mazsa çözüm zor” başlıklı analizde özetle şöyle denilmişti: “Kürt sorununun varlığı CHP ile de yaşıt- tır ve CHP’nin direkt bağlantısıyla oluşmuş bir öze sahiptir. Sorunun çözümünde rol ala- bilecek en önemli aktörlerden birisi de CHP’dir. Bundan dolayı sorunun nihai bir çö- züme kavuşabilmesi için CHP’nin mutlak katılımı el- zemdir. İktidarın CHP’yi esas al- maması çözümü mümkün kıl- mayacaktır. CHP milliyetçi söy- lemlerinden ve ırkçı ağırlıkla- rından arınarak sürece yönel- meli ve Kürt sorununun çözü- münde başrolü oynamalıdır. CHP olmadan Kürt sorununu çözmek Türkiye gerçekliğinde oldukça zor bir realitedir.” PKK, “İrademiz Öcalan”, “Muhatap İm- ralı’dır”, “Öcalan’sız çözüm çözümsüzlüktür” sloganından “Kurtuluş CHP’de” çizgisine na- sıl geldi acaba?.. Kürt siyasetinin aktörleri çözüm istiyorlarsa hem 1989 tarihli Kürt Ra- poru’nu hem de “Etnik kimlik onurdur” di- yen Baykal’ı doğru anlamalılar!.. Unutulmasın ki CHP lideri, “Diyarbakır’da Kürt meselesi”, Bursa’da, “Terör sorunu” diyerek kangren- leşmiş bu sorun konusunda AKP’liler gibi iki- yüzlülük yapmıyor!.. PKK, CHP’ye Sarıldı!.. PKK işte bu imdat çığ- lıklarını atmadan çok ön- celeri, CHP lideri Deniz Baykal siyasiler içinde en cesur çıkışı yapmış- tı. Baykal, mayıs ayında yaptığı Güneydoğu ge- zisinde, “Masadan silah kalkmalı. PKK’nin dağı- tılmış, dağdan inmiş, bir daha böylesine yöntem- lere başvurulmayacağı ortaya çıkarsa elbette o zaman gerekli siyasi, in- sani ve hukuki adımlar atılır” demişti. “PKK ön- ce silah bıraksın. Affı bi- le düşünürüz” diyen Baykal’ın bugün ne ka- dar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. PKK son iki gün için- de 11 askeri şehit etti. Örgütün askeri kanadı HPG ise çatışmaların “zorunlu bir gerekçeden kaynaklandığını” öne sürdü! Efendim aslında onlar çatışmak istemi- yormuş ama askerler üzerlerine gidince mec- buren silaha sarılmış- lar!.. Yani alışılagelmiş, “meşru müdafaa” hikâ- yesi!.. Ayrılıkçıların “açılım” adı altında üniter yapıyı hedef alan isteklerini sı- raladığı bir dönemde, “eylemsizlik” adı altında saldırı yapmadığını öne süren PKK, 11 askerin şehit edildiği eylemleri bilinçli olarak gerçek- leştirdi. Örgüt, AKP’nin açılım girişimlerinin fi- yaskoyla sonuçlanması ve kamuoyunda direnç oluşması üzerine her za- manki stratejisine baş- vurdu. Yani şiddeti bir “dayatma yöntemi” ola- rak kullandı! PKK siya- sallaşma hedefine ula- şana kadar toplumu şid- det yorgunu haline ge- tirmeye ve bu şekilde isteklerini kabul ettirme- ye çalışacaktır!.. Örgütün “barış” adına “demokratik açılım” bek- lemesini mantıklı bulan çevreler ise PKK’nin “şiddet oyunu”nu bir tür- lü göremiyor! Ya da gör- mek işlerine gelmiyor! Bu Nasıl Eylemsizlik?.. “Kürt açılımı” tartışmaları ve tam bu ortamda durmayan terör!.. Kan ağlayan Güneydoğu ve o coğrafyadan Türkiye’nin her köşesine dağılan öfke ve gözyaşı!.. Geçtiğimiz cuma günü bu köşedeki yazılar- dan birinin üzerinde “Bir gün yolun düşerse...” başlığı vardı. Çok olumlu tepkiler alan o yazı tüm geri kalmışlık ve şiddet ortamına rağmen Gü- neydoğu insanının konukseverliği ve dostluğu- na derinden vurgu yapıyordu. O yazıdan bir gün sonra 5 Eylül’de, CNBC-e Bus- sines dergisi tarafından 34 kriter esas alınarak hazırlanan “Türki- ye’nin yaşanabilir illeri araştır- ması” yayımlandı. O araştırma as- lında ülkenin içinde bulunduğu te- rör kaosunun gerekçelerinin an- laşılması bakımından çok önem- li şeyler anlatıyordu! Araştırmaya göre yaşanabilir 10 kent, “Ankara, Eskişehir, İstanbul, Antalya, Trabzon, Edirne, Ispar- ta, İzmir, Artvin, Kırklareli” şeklinde sıralanmıştı. Yaşamak için “ideal bulunmayan” 10 kentle ilgili ise şu saptamalar yapılmıştı: - Ağrı: Eğitim altyapısı en kötü şehir. Her 47 yetişkinden ancak biri üniversite bitirebilmiş. Okuryazar oranı en düşük il. - Diyarbakır: Kent, eğitimde 73., sağlıkta ise 76. sırada yer alıyor. - Hakkâri: Hava kalitesi en kötü il. Kişi başı- na en düşük kamu yatırımı Hakkâri’ye yapılıyor. Öğretmen açığı var. - Şanlıurfa: 10 kişiden biri konut sahibi. İşsizlik yüksek, okuryazar oranı düşük. - Şırnak: İşsizlikte dördüncü kent. Okuryazar oranı en düşük ve öğretmen sayısının en yetersiz olduğu ikinci il. - Batman: Petrol kuyularından çıkan servete rağmen işsizliğin en yüksek olduğu dört ilden bi- ri. - Muş: Evlerde en az elektrik tüketilen ikinci il. Kişi başına en az vergi ödeyen il. Üniversite mezunu oranı en düşük ikinci il. - Kars: En çok kamu yatırımı yapılan kentler arasında 44. sıra- da. - Ardahan: Türkiye’de kişi ba- şına banka mevduatının en düşük olduğu üçüncü kent. - Mardin: İşsizliğin en yoğun ol- duğu dört kentten biri. Türkiye’nin yaşanamayacak son on kenti Doğu ve Güneydo- ğu’da... Ve buralar ne yazık ki te- rör ve şiddetin en yoğun olduğu şehirler!.. Yani altyapısızlık, geri kalmışlık ve ce- halet 21. yüzyılda bile hüküm sürüyor!.. Böyle- si bir ortamda sağlıklı bir toplum olabilir mi?.. Yukarıdaki çarpıcı araştırmanın sonuçları, PKK, Hizbullah, İslami Hareket, El Kaide, koru- culuk, kapkaç, uyuşturucu, töre cinayetleri, kan davaları, aşiret çatışmaları ve mafya ör- gütlenmelerinin niçin özellikle bu bölgede yo- ğunlaştığını bir kez daha gösteriyor!.. Peki, suçlu kim acaba?.. İnsan mı devlet mi?.. Terör Bataklığının Gerekçeleri!.. Ayamama Deresi çevresini 1997’de dönemin İBB Başkanõ olan Başbakan’õn yapõlaşmaya açtõğõ ortaya çõktõ Felaketin sorumlusu Erdoğan İstanbul Haber Servisi - İstan- bul’da onlarca kişinin ölümüne neden olan sel felaketinin sorumlusunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ol- duğu belirlendi. Sel felaketinin ardõndan “İzahı adeta mümkün olmayan büyük fe- laket” yorumunu yapmakla yetinen ve sorumluluğu yurttaşlara yükle- yen Başbakan Erdoğan’õn 1997’de İs- tanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanõ olduğu dönemde Ayamama Deresi Su Toplama Havzasõ’nõ ilk kez imara açtõğõ ortaya çõktõ. TMMOB Mimarlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şubesi’nce Aralõk 1997’de hazõrlanan ve dönemin İBB Başkanõ Erdoğan’a elden teslim edilen “Mesleki Dene- timde Çevresel Etki Değerlendir- mesi Çekince Raporu”, Ayamama Deresi Su Toplama Havzasõ’nõn ima- ra açõlmasõ durumunda yaşanacak felakete 12 yõl önce dikkat çekti. Atatürk Havalimanõ’na komşu ko- numda olan ve Ayamama Deresi’nin geçtiği 500 bin metrekarelik alanõn 190 bin 310 metrekarelik bölümüne 70 metre yükseklikte “İstanbul Dün- ya Ticaret Merkezi” (İDTM) blok- larõnõn dikilmesine ilişkin imar pla- nõnõn 19 Aralõk 1997’de İBB tara- fõndan onaylandõğõ kaydedildi. 1980 öncesi imar planlarõnda “Ağaçlandırılacak alan” olarak tah- sis edildiği kaydedilen raporda, plan değişikliği ile Ayamama Deresi çev- resinin bütünlüklü niteliği yok edildiği belirtildi. Raporda, imar planõ deği- şikliğinin yol açacağõ sorulara ilişkin şu çekinceler dile getirildi: “Mevcut ulaşım olanakları ye- tersiz olan böyle bir bölge İDTM’nin yapılmasının getireceği ‘altyapõ’ yükü tarafımızdan çekin- ce ile karşılanmaktadır. ‘Dere ya- tağõ’ olarak ağaçlandırılması gere- ken bölgeye ilişkin jeolojik etütle- rin de yapılmadığı tespit edilmiştir. Söz konusu yatırım için İSKİ ta- rafından hazırlanan rapor bilimsel içerikten uzaktır.” Mimarlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şube Başkanõ Eyüp Muhcu ise “Şim- di yeni bir plan var. Eylül ayında İBB Meclisi’ne gelmesi bekleni- yor. Kaçak yapıların 600 bin met- rekarelik alanın 1/5000 ölçekli nâ- zım imar planı İBB Meclisi tara- fından hazırlandı. Kaçaklar yasal- laştırılıyor” dedi. ‘Neredeyse hepsi imarlı’ Sel bölgesindeki hasara ilişkin tespitin 10-15 gün alabileceğini be- lirten Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği (TSRŞB) Yönetim Kurulu Başkanõ Hulusi Taşkıran da felaketin bu kadar büyük olmasõnõn nedenlerinden birinin dere yatakla- rõndaki yapõlaşma olduğunu dile ge- tirdi. Taşkõran şunlarõ söyledi: “İşin acı tarafıdır ki oradaki yapıların bir iki tanesi dışında hiçbiri kaçak de- ğil, hepsinin imarı var. Dere ya- taklarına evler yapıyoruz, fabri- kalar kuruyoruz ve işte sonuç bu. Tabiata karşı geldiğiniz zaman, tabiat sizi bir gün yenecektir. Uma- rım bunlar ders ve tecrübe olur.” ‘Dere yataklarında yıkım yapacağız’ İstanbul Haber Servisi - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Dolmabah- çe’deki çalõşma ofisinde Çevre ve Or- man Bakanõ Veysel Eroğlu, Bayõn- dõrlõk ve İskân Bakanõ Mustafa De- mir, Tarõm ve Köy İşleri Bakanõ Mehmet Mehdi Eker ile İstanbul Va- lisi Muammer Güler ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ Ka- dir Topbaş’õn da ka- tõldõğõ felaket zirvesi düzenledi. Sel felaketinin de- ğerlendirildiği toplan- tõnõn ardõndan heli- kopterle selin etkili ol- duğu bölgede havadan inceleme yapan Erdo- ğan, “Dere, yatağını muhakkak bulur ve derenin intikamı ağır olur. Şu anda bunun bedelini ödüyoruz” dedi. Helikopterde TRT kamerasõna değerlendirmelerde bulunan Erdo- ğan, “İSKİ ile ilgili olarak kanunda bir değişiklik yapılmasının uygun olacağına karar verdik. Zira gerek kanalizasyon altyapısı, bütün bu de- relerin ıslahına yönelik olarak bun- lar Büyükşehir Belediyesi’nin ken- di tasarrufundaydı. Bunları tama- mıyla İSKİ’nin tasarrufu altına al- mak suretiyle bir adım atalım iste- dik. Yukarı havzaları ise DSİ’ye bı- rakacak bir adımı yasal düzenleme ile çözelim istiyoruz ki artık bu işin bir sahibi olsun” diye konuştu. İstanbul’da yapõlmõş olan dere õslah- larõyla ilgili olarak önlerine “yasal ma- niler ve bazı dirençlerin” çõktõğõnõ ileri süren Başbakan Erdoğan, ince- lemeleri sõrasõnda Ayamama, Papaz dereleri başta olmak üzere akõş yataklarõnõn değiştirildiğini göz- lemlediğini söyledi. Erdoğan, “Selimpa- şa’ya gittik, aynı sı- kıntı var. Orada da dere yatağı ciddi ma- nada değiştirilmiş. Aynı şekilde Siliv- ri’de dere yatağına ciddi manada bir te- cavüz var. Bütün bunların yanında Ayamama Deresi’nde, Papaz De- resi’nde yaşanan ortada. Aynı sı- kıntılar burada da var. Şimdi biz- ler bir çalışmayı yürütüp ikili gö- rüşmeler suretiyle bu işi çözüp buralardaki yıkımları da gerçek- leştireceğiz. Bunun başka çıkışı yok” dedi. Erdoğan, sel felaketinin siyasi po- lemik malzemesi yapõlmasõnõ doğru bulmadõğõnõ kaydetti. ERDOĞAN SEL BÖLGESİNİ HELİKOPTERDEN İNCELEDİ DİNCİ BASIN DALAN’I SUÇLADI İstanbul Haber Servisi - AKP yanlõsõ medya, ken- ti 15 yõldõr aralõksõz yöneten ve birçok projesi yar- gõdan dönen anlayõşõ ve uygulamalarõnõ görmezden gelerek sel felaketinin sorumlusu olarak 1984-1989 yõllarõ arasõnda İstanbul Büyükşehir Belediye Baş- kanlõğõ yapan Beddettin Dalan’õ ve CHP’yi suçladõ. Hükümet yanlõsõ gazetelerden dinci Anadolu’da Va- kit gazetesi “Facianõn adõ Dalan” sürmanşetini at- tõ... Haberde dere yatağõnõn Bedrettin Dalan döne- minde, 1986 yõlõnda imara açõldõğõnõ savunan Vakit gazetesi, “Dalan Dinç Bilgin’e Sabah gazetesi için yer vermiş, dere yatağõna bina yapmasõna göz yum- muştu” ifadelerini kullandõ. Zaman gazetesi de, “CHP, Silivri’yi selden kurtaracak projeyi durdur- mak için dava açtõrmõş” başlõklõ haberinde, eski Si- livri Belediye Başkanõ Hüseyin Turan’õn, “2007’de dere yatağõndaki evlerle ilgili istimlak kararõ aldõk- larõnõ, ancak kararõn, bölge halkõnõ galeyana getiren CHP ilçe teşkilatõ tarafõndan engellendiği” şeklin- deki sözlerine yer verdi. “İnşaat mühendisi” olan Turan, kaçak yapõlaşmaya göz yumduğu gerekçesiyle meslek olarak bağlõ bu- lunduğu TMMOB İnşaat Mühendisleri Odasõ tara- fõndan geçici süreyle (15 gün) meslekten men edil- miş, ancak İçişleri Bakanlõğõ, AKP’li başkan hakkõnda soruşturma izni vermemişti. Erdoğan’õn TMMOB Mimarlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şubesi’nce Aralõk 1997’de hazõrlanan raporla da uyarõldõğõ bildirildi. Gözyaşlarõyla uğurlandõlar İstanbul Haber Servisi - İstanbul Bağcõlar’da ser- vis aracõndan inerken sel sularõna kapõlarak ya- şamlarõnõ yitiren 7 kadõndan 4’ünün cenazesi ise dün Halkalõ’da toprağa verildi. Yaşamlarõnõ yiti- ren Güldane Çiftçi, Bircan Karataş, Naciye Ka- radeniz ve Özlem Önal’õn cenazesi Akşemseddin Camisi’ndeki törenin ardõndan Kanarya Mezar- lõğõ’nda son yolculuklarõna uğurlandõ. Minibüsten yaralõ olarak kurtulan fabrika işçisi Fikriye Öz- türk’ün tedavisi ise Rumeli Hastanesi yoğun ba- kõm servisinde sürüyor. Serviste yaşamõnõ yitiren diğer 3 kişinin cenazeleri ise memleketlerine gönderildi. Selde yaşamõnõ yitiren Kendal Gö- nenç’in canazesi Diyarbakõr’õn Hani ilçesinde top- rağa verildi. Gönenç’in babaevinde yakõnlarõ ta- ziyeleri kabul ederek ağõtlar yaktõ. İstanbul’daki sel felaketinin değer- lendirildiği top- lantının ardından helikopterle selin etkili olduğu böl- gede havadan in- celeme yapan Er- doğan, “Dere, ya- tağını muhakkak bulur ve derenin intikamı ağır olur. Şu anda bunun bedelini ödüyo- ruz” dedi. (Fotoğraf: AA) Dere õslahlarõyla ilgili olarak önlerine “yasal maniler ve bazõ dirençlerin” çõktõğõnõ ileri süren Erdoğan, derelerde akõş yataklarõnõn değiştirildiğini gözlemlediğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle