25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 AĞUSTOS 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 Önce çok değerli sanatçıya Ayla Erduran’a geçmiş olsun dileklerimi iletmeliyim. 18 Ağus- tos’ta Cem Mansur yönetimin- de Ulusal Gençlik Orkestra- sı’nın Topkapı Sarayı avlusun- da verdiği konserin solisti Tür- kiye’nin sahip olduğu eşsiz ke- mancı Ayla Erduran’dı… Bildi- ğiniz gibi konserde geçirdiği baygınlık üzerine hastaneye kaldırılmıştı. Gerek konserin organizatörü Hakan Erdoğan’ı, gerek Cem Mansur ve tüm orkestra ele- manlarını da kutlamak istiyo- rum. Konser öncesinde Vakit gazetesinin tehditlerine, provo- kasyonuna pabuç bırakmadık- ları için, korkmadıkları için… O tarihte İstanbul’da olmadığım- dan konseri dinleyemedim… Kalabalık bir dinleyici kitlesi ve yine içkisini içenler varmış. Keşke konserin sponsorluğunu da yine aynı şarap üreticisi üst- lenseydi. Ama doğrusu bu gibi konularda korkmak, çekinmek çok insani bir durum, kimseyi yargılayacak değilim. Vakit ga- zetesindeki o çok vahim yazıyı da çok sonra okuyabildim! Vakit’teki yazıdan kimi alıntı- lar birçok gazetede yer aldı ama beni dehşete düşürenler onlar değildi. Yazar(?) “Topkapı Sarayı’nda konser... İnadına ve özellikle!” başlıklı yazısında “Eğer bir ey- lem varsa, mutlaka bir tahrik ve- ya tahkir vardır!.. Hakaret vardır, aşağılama vardır, hiçe saymak vardır!.. Tıpkı İdil Biret konse- rinde olduğu gibi!..” diyordu daha yazısının başında. Yani arada yaşadığımız o özür olay- ları falan bir anda sıfırlanıyor gi- biydi. (Sakın “o gazete başka, Alperenler başka” vb. kısmına girmeyelim!) Sonra aynı yazıda: “Brahms ve Çaykovski gibi müzisyenler, herkesin bildiği gibi, kilise mü- ziği yaparlar!.. Bestelerinin ço- ğu, kilise ilâhisidir!.. Düşünebi- liyor musunuz; İstanbul’u alıp, kilise hakimiyetine son veren atalarımızın mekânında, şimdi kilise müziği icra ediliyor!.. Pe- ki, onların kemiklerini sızlatma- ya hakkımız var mı?..” diye so- ruluyordu. Yazıyı yazan inanıyordu ki amaç konser vermek değil, o mekânda kilise müziği çaldır- maktı. “Özellikle ve de inadı- na”… Hadi bunlar hastalıklı bir dü- şünce biçiminin sayıklamaları diyelim, en vahim satırlar son- daki “Milletin Müzik Tercihi” bö- lümündeydi. Bir araştırmaya göre “Türk insanının gözde mü- ziği” ezici çoğunlukla Türk Halk Müziği, sonra Türk Sanat Mü- ziği, sonra türküler, sonra ara- besk müzikti. (Tümünün yüz- delerini de veriyordu.) Ve Rock dinleyenler yalnızca yüzde 1.4, Adnan Saygun ve onun ekolü- nü dinleyenler yüzde 1.1, Mo- zart ve Beethoven dinleyenle- rin oranı sadece yüzde 2.1’di… Araştırmayı kimin yaptığı, na- sıl yaptığı, sayılar beni hiç ilgi- lendirmiyor. Beni ilgilendiren buradan yola çıkarak yazanın şu hükme varması: “Bilmiyo- rum daha fazla söze hacet var mı?.. Rakamlar ortada!.. Şimdi sormak lâzım; yüzde 2’lik bir kit- leyi tatmin etmek için yüzde 98’lik çoğunluğu üzmek, daha- sı onları tahrik ve tahkir etmek, iyi niyetle izah edilebilir mi?..” Yanıtı da kendi veriyor: Hayır bunda mutlak kasıt vardı! İşte asıl tehlike burada. Yüz- de yarımı bile temsil edene hak tanımazsanız… Sayısal çoğun- luk bende istediğimi yaparım derseniz… Bir an için müzik ko- nusunu unutun. Yaşamın her alanında Türk milletinin kaçta kaçının ne sevip, ne sevmedi- ğine, ne isteyip ne istemediği- ne bakıp da durumdan vazife çıkaranlar oldukça demokrasi- yi falan unutalım. “Demokratik açılım” sözcükleri gülünç kalır. Maraş’ı, Çorum’u, Sıvas Madı- mak Oteli’ni düşünüyorum… Bence asıl tehlike bu! Son zamanlarda Başba- kan’da “Ya bizdensin ya da düşmansın” tavrı giderek ağır basar oldu. Ya AKP’nin yanın- dasın ya da vatan haini… Özel- likle sanatçılara “tarafını seç” gibilerinden bir baskı yapılıyor. “Kürt açılımı”, isim değiştirip “Demokrasi açılımı” adını aldık- tan sonra da, en ufak bir sor- gulama ya da eleştiri getiren, barış karşıtı, savaş yanlısı ilan ediliyor. Kürt vatandaşlara karşı sür- dürülen ayrımcılığa, zulme, 40 yıldır her fırsatta karşı çıkmış olanlar dahi, hükümeti ya da Başbakan’ı eleştirmeye kalktı mı “demek sen kanın durma- sından yana değilsin” suçlama- sını yiyor! Kırk yıldır bu ülkede yasakla- rın kaldırılması için, demokratik açılımlar için savaş vermiş, be- del ödemiş, cezalandırılmış sa- natçılara “AKP’nin ya da Baş- bakan’ın bu girişimini destekli- yor musun desteklemiyor mu- sun?” diye sormanın mantığını biri bana açıklasın! Eğer amaç sanatçıları birbiri- ne düşürmek, biraz provokas- yon, biraz sansasyon, biraz rey- tingse, mesele yok. Anlı şanlı medya buna yeterince alet olu- yor zaten. Bir de sanatçıları alet etmesinler. [email protected] [email protected] CMYB C M Y B ERDEM ÖZTOP M avi gözlü beyaz hanõm, ‘Hitit güneşi’… Mu- alla Eyüboğlu 90 ya- şõnda aramõzdan ayrõldõ, arkasõn- da büyük bir tarih bõrakarak… Ömrüne ne çok şeyler sõğdõrdõ oysa. Ağabeyleri Sabahattin Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyü- boğlu’yla birlikte Türkiye’nin aydõnlanmasõna ne çok katkõ sağ- ladõ… Cumhuriyet döneminin ilk kadõn mimarlarõndandõ. Köy Ens- titülerinin kuruluşuna önemli kat- kõlarda bulunmuştu. Topkapõ Sa- rayõ başta olmak üzere pek çok ta- rihi mekânõn restorasyonunda im- zasõ vardõ. Rivayet odur ki, has- talandõğõ zamanlarda bile, evinde, elinde dürbün çalõşmalarõ denet- lerdi. Yaşayan tarih Mualla Eyü- boğlu, bir asra yakõn ömrünü noktaladõ ve geride çok büyük bir hazine bõraktõ… İdealist bir aile 1. Dünya Savaşõ’nõn sonunda, Cumhuriyet’in kuruluşuna tanõk- lõk edilen 1919’da Sõvas’õn Azize kasabasõnda doğar Eyüboğlu. Ba- ba tarafõ Selahattin Eyyubi’den (Akkoyunlu devletinin yõkõlma- sõyla Trabzon Maçka’ya yerleşir- ler), anne tarafõ da ilk Osmanlõ Sa- rayõ’ndan (Topkapõ Sarayõ’ndan önceki), saraylõlardan gelir. Baba Rahmi Bey, mutasarrõftõr (kaymakam). Görev icabõ Türki- ye’yi dolaşõr Eyüboğlu ailesi. Atatürk’le sõk sõk mektuplaşõr Rahmi Bey; Artvin’de görevdey- ken, İkinci Meclis için Trabzon vekilliği teklif eder, kõramaz bü- yük önderin ricasõnõ… Memlekete hizmet “Atatürk İnkılâplarıyla bü- yüdük. Eğitim yapılacak, son- ra da memlekete hizmet edi- lecek.” (1) Ağabey Sabahattin İstanbul’a döner. İstanbul Edebiyat Fakül- tesi’nde göreve başlar. Mualla da Güzel Sanatlar Akademisi Mi- marlõk Bölümü’ne girer. “Aslında dişçi olmak istiyor- dum. Dişçi bir akrabamız var- dı ve ona büyük hayranlık bes- lerdim. Ama mimarlık sınavını kazandım. Bedri Ağabeyimin Fransa’dan dönüp Akademi’ye hoca olarak girmesinin de bun- da rolü olmuştur belki.” (2) Mualla Akademi’de okurken Ağabey Bedri’nin Narmanlõ Han’da Ahmet Hamdi Tanpı- nar’dan devraldõğõ atölyesinin misafiri olur. Atölyenin müda- vimleri arasõnda Zeki Faik İzer, Füreya Koral, Orhan Veli, Sa- it Faik gibi adlar bulunur! Köy Enstitüleri Mualla Akademi’den mezun olduktan sonra bir haftalõğõna ağabeyi Sabahattin’in yanõna An- kara’ya gider. Sabahattin İstan- bul’dan ayrõlmõş, Hasan Âli Yü- cel’in kurduğu tercüme bürosun- da başkan yardõmcõsõ olmuştur. Ağabeyi onu İsmail Hakkı Ton- guç’la tanõştõrõr. Köy Enstitüleri- nin kuruluş dönemidir… Zeki bir mimar oluşundan etkilenen Ton- guç, onu hemen Hasanoğlan Yük- sek Köy Enstitüsü’ne yapõ kolu başkanõ olarak tayin eder. Ülkenin her köşesine hizmet gö- türür Mualla. 21 Köy Enstitüsünün kuruluşunda yer alõr. Okullarõn ya- põmõ bitene kadar öğrencilerle yurtta kalõr. 1947’de Söke, Or- taklar Köy Enstitüsü’nün kuruluş aşamasõna gidişinde sõtmaya ya- kalanõr, ağõrlaşõr. Babasõ, “Artık Anadolu yasak!” deyip İstan- bul’a götürür Mualla’yõ. Hafriyat mimarlığı Demokrat Parti iktidara geçin- ce politikalar değişir, Hasan Âli Yücel görevden alõnõr. Mualla’yõ da sağlõğõnõ bahane ederek Aka- demi’ye tayin ederler. Maksat Köy Enstitülerinden uzaklaştõr- maktõr. İstanbul’a dönse de, Ana- dolu’dan kopamaz. Bir yandan Akademi’de asistanlõk, yaz tatil- lerinde de Anadolu’daki hafriyat çalõşmalarõnda mimarlõk yapar. Önce İzmir Efes’te, sonra da Prof. Albert Gabriel’le Yazõlõkaya’da hafriyatlara katõlõr. Ve aşk… Hasanoğlan’da çalõşõrken sõk sõk ağabeyi Sabahattin’in Kõzõ- lay’daki evine gider. Yaşar Ke- mal’le tanõşõr. Kemal, Mualla’ya âşõk olur, mektuplaşõrlar… Ar- kadaşlõk ve dostluklarõ hep baki kalõr. Restoratör olarak çalõşõrken 1949’da Alman Türkolog ve tarih araştõrmacõsõ Dr. Robert Anheg- ger’le tanõşõr. Tanõştõklarõ yerse Mîna Urgan’õn evidir. Robert, Alman Arkeoloji Ens- titüsü’nde İznik çinileri üzerine ça- lõşõrken iyice yakõnlaşõrlar Mual- la’yla. Mualla, Robert’e inşaat terimlerinin Türkçesini öğretir, Robert de ona Almancada yar- dõmcõ olur. Birlikte çõkõlan iş se- yahatlerinde pekişir aşklarõ. 1958’de evlenirler. İşkolik bir hayat Evlilikleri işlerine engel değil- dir. Karõ koca birbirlerini besleyen işleri vardõr. 1959’da Rumeli Hi- sarõ’nõn restorasyonunda çalõş- maya başlar, birkaç yõl sonra hal- ka açõlõr Hisar. Bu arada Topka- põ Sarayõ Harem Dairesi’nin res- torasyonu tamamlanõr. Dr. Ro- bert’in Hollanda Goethe Enstitü- sü direktörlüğüne getirilmesiyle de çift, Amsterdam’a taşõnõr. 1970’de Emirgân Yalõsõ ve Si- yavuşpaşa Köşkü’nün restoras- yonlarõnõ tamamlayan Mualla, 1973’te ağabeyi Sabahattin’i kay- beder. Aynõ yõl eşi Robert’in emekli olmasõyla Türkiye’ye ge- ri dönerler. Bir yandan çalõşma- larõna devam eden Mualla (Aya- sofya türbeleri, Galata Mevlevi- hanesi ve II. Mahmud Türbesi res- torasyonu) bir yandan da ailesin- de yaprak dökümünü yaşar. 1975’te bir diğer ağabeyi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu, 1981’de de annesi Lütfiye Hanõm’õ kaybeder. 1983’te resmi olarak Anõtlar Kurulu Röleve Bölümü’nden emekli olmaya karar verse de, ki- şisel çalõşmalarõna devam eder. 1986’da “Topkapı Sarayı’nda Padişah Evi (Harem)” kitabõnõ yayõmlar. 1997’de ise TRT tara- fõndan çekilen “Harem’in Gize- mi” belgeseline danõşmanlõk ve oyunculuk yapar. Büyük acõyõ da 2001’de yaşar. Can yoldaşõ Robert hayatõnõ kay- beder. Son yõllarõnda ise gazete- ci Tûbâ Çandar’la söyleşerek ha- zõrladõklarõ ‘Hitit Güneşi’ adlõ anõ kitabõnõ yayõmladõ. Mualla Eyü- boğlu, altõ yõldõr müze niteliği taşõyan o muazzam evinde (Doğan Apartmanõ) sürdürdüğü yaşamõna geçtiğimiz hafta, 16 Ağustos Pa- zar günü veda etti. Eyüboğlu ara- mõzdan ayrõlsa da yaktõğõ güneş, õşõl õşõl parlamaya devam ediyor. Kaynakça ve Fotoğraflar: (1)-(2) Hi- tit Güneşi /Mualla Eyüboğlu / Söy: Tû- bâ Çandar / Doğan Kitap / 2003 İstanbul’a göç Rahmi ve Latife Eyüboğlu’nun beş çocuğu vardõr: Sabahattin, Bedri, Nezahat, Mualla ve Mustafa. Eğitim çağlarõ gelince aile 1929’da İstan- bul’a yerleşme kararõ alõr. Sabahat- tin Fransa’ya gönderilir. Bedri İs- tanbul’da resim okumak ister (son- ra Bedri de Fransa’ya gider). Neza- hat’õn lise çağõdõr… Mualla da or- taokul ve lise eğitimi için İstanbul Kõz Lisesi’ne gönderilir. Rahmi Bey, çok partili döneme geçiş denemesinde Serbest Cumhuriyet Fõrkasõ’na geçer. Deneme başarõsõzlõkla sonuçlanõr. Parti kõsa sürede kapatõlõr. Partinin pek çok üyesi Atatürk düşmanlõğõy- la suçlanõr. Bu duruma içerlenir Rahmi Bey. İsmet İnönü’yle mek- tuplaşõr. İkna edilir ve memuriyette kalmasõ istenir. İnhisar Umum Mü- dürlüğü’ne tayin olur. Restorasyonlar Köy Enstitülerinde görev almasõ Akademi’de Mualla’ya hep olum- suz referans olur, dõşlanõr. Gene de birkaç hoca tarafõndan sahiplenilir. Hafriyat mimarlõğõnda yanõnda ça- lõştõğõ hocasõ Albert Gabriel’in tav- siyesiyle Eski Eserler ve Anõtlar Yük- sek Kurulu’nun başõndaki Tahsin Öz Mualla’yõ raportörlüğe getirir. Böy- lece Anadolu serüveni tam anlamõy- la yeniden başlamõş olur. Eski eserlerin restorelerinde de gö- rev almaya başlar. Pek çok şehre gi- der: Edirne Selimiye arastasõ, Mardin Zinciriye Medresesi, Trabzon Kalesi gibi daha pek çok yerin restorasyo- nunu yapar. Sonra da İstanbul’da Barbaros Hayrettin Paşa türbesiyle başladõğõ restorasyon çalõşmalarõna on yõl süren Topkapõ Sarayõ Harem Dairesi restorasyonu dahil olur. Türkiye’ninaydõnlanmasõnabüyükkatkõlarsağladõ,ardõndabirkültürhazinesibõraktõ Mavigözlütarih:MuallaEyüboğlu ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Asıl Tehlike... Cumhuriyet döneminin ilk kadõn mimarlarõndandõ. Köy Enstitülerinin kuruluşuna önemli katkõlarda bulunmuştu.Topkapõ Sarayõ başta olmak üzere pek çok tarihi mekânõn restorasyonunda imzasõ vardõ. (Soldan Sağa) Eren Eyüboğlu , Pertev Naili Boratav, Mualla Eyüboğlu ve Bedros Reis. TopkapıSarayı’ndabirarkadaşıyla. OTEL ve APARTSIFIR TURUNÇ - - - Tüm Odalarda Çift Çanak_Dijital Receiver_Uydu TV www.diplomathotel.com.tr 252-476 7145 veya 537-825 7979 - “Mavi Yolculuk” Göcek koyları 3 gece 4 gün kişi başı Tam pansiyon : 290 TL Sadece Eylül’de… İçeceklerinizi yanınızda getirebilirsiniz. Cumhuriyet okurlarına özel indirim İrtibat: Ahmet Kaptan: 0.532.274 09 99 4 kam ara 8 kişi STAR HOTEL FETHİYE ÖLÜDENİZ OVACIK’TA • Havuz, çocuk havuzu-bahçesi • Açık-kapalı restaurant, bar • Odalarda: Klima, TV, fön, balkon • Sabah, öğle, akşam açık büfe yemekler, 5 çayı • Haftada iki gün mangal zevki • Tüm yerli alkollü ve alkolsüz içeceklerimiz LİMİTSİZDİR. • Ücretsiz Otogar-plaj servisi, EĞLENCE, Wireless… 12 ADALAR, KELEBEKLER VADİSİ, DALYAN, GÖCEK, JEEP İLE SAKLIKENT TURLARINA KATILMA İMKANI • 3’ncü kişiye %10 • 4’ncü kişiye %20 • 13–16 yaş gençlere %25 • 7–12 yaş %50 • 0–6 yaş ÜCRETSİZDİR. NOT: Kampanyamız 8 gündüz 7 gece 2 kişilik 18 Eylül’e kadar konaklamada gecerlidir. İNDİRİMLER: ÖLÜDENİZ’DE HARİKA BİR TATİL İMKÂNI AİLE ORTAMINDA HUZURLU VE ZEVKLİ BİR TATİL DÜŞÜNÜYORSANIZ !!! 0252 616 76 11-12-0533 416 21 84-0543 882 91 11-0555 991 97 29 www.oludenizstar.com HERŞEY DAHİL 42 TL HERŞEY DAHİL - 2 Kişi 8 Gündüz 7 gece 630 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle