22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ü lkelerin özel koşullarõ ve farklõ- lõklarõ bir yana, tüm dünyada 68 kuşağõnõn imgeleminde silinmez izler bõrakan iki olay vardõ sanõrõm: Küba Devrimi ve Vietnam Savaşõ. Her iki olay da imkânsõz gibi görünen bir işi başaran- larõn, dünyanõn süper gücüne boyun eğ- direnlerin hikâyesiydi. Nâzım Havana gezisinde bu hissiyatõ şöyle aktarmõştõ: Hikâye insanoğlu üstüne insanoğlunun gençliği umutları üstüne / hikâyeyi ben- den güzel anlattılar anlatacaklar / hikâ- yeyi dost düşman işitmeyen kalmadı / Ba- tista kulluğundaydı Şahmeranın / şeker kamışı milyonerlerinin yankisinin de yerlisinin de ve / tütün ve kahve milyo- nerlerinin yankisinin de yerlisinin de ve / tanklı uçaklı elli binlik bir ordunun ve de yiğitleri hadım ettikten ve de gözleri- ni oyduktan sonra döve döve öldüren kış- laların ve önlerinde sırtüstü cesetler çü- rüyen karakol kapılarının ve her gece ka- rakol duvarlarını yırtıp dışarı fırlayarak sıcak karanlıklarda kanlı kuşlar gibi çır- pınan çığlıkların (...) ve yankilere son on yılda bir milyar dolardan çok kâr getiren Küba’da Birleşik Amerika Devletleri el- çisinin Birleşik Amerika Devletleri kara hava ve deniz kuvvetinin Birleşik Amerika Devletleri dolarının yıllardır kulluğun- daydı / 956’nın Kasım’ında Fidel de iç- lerinde 82 kişi Granma gemisinden denize indi / 956’nın Kasım’ında Küba kıyılarına sokulan Granma gemisinden denize inip yarı bellerine kadar suya gömülü ve si- lahlarını başlarının üstünde tutarak ve ansızın ve bir anda açılan top ve mitral- yöz ateşi altında karaya çıkıp ve karan- lıkları polis köpekleri gibi koklayan araş- tıran ışıldaklardan sakınarak ve sarıldı- nız teslim olun seslerini ve iri kurbağa- ları çiğneyip bataklıklara ve şeker kamı- şı tarlalarına dalarak ve palmiyelerle hindistancevizi ağaçlarının ardı sıra te- peleri tırmananlar Sierra dağında bu- luştu. / Fidel de içlerinde 82’nin 12’si sağ kalmıştı / Fidel de içlerinde 12 kişiydiler 56’nın Kasım’ında / Fidel de içlerinde 150 kişiydiler Aralığında 56’nın / Fidel de iç- lerinde 500 kişiydiler Şubat’ında 57’nin / Fidel de içlerinde 1000 oldular 5000 ol- dular Fidel de içlerinde Fidel de içlerin- de bir milyon yüz milyon bütün bir in- sanlık oldular yıktılar Batista’yı 959’un Ocağında ve 50 binlik orduyu ve şeker ka- mışı milyonerlerini yerlisini de yankisi- ni de (...) ve kışlaları ve önlerinde ceset- ler çürüyen karakolları ve eroin toptan- cılarını ve kumarhaneleri ve Birleşik Amerika Devletleri elçisini ve Birleşik Amerika Devletleri kara hava ve deniz kuvvetlerini ve Birleşik Amerika Devlet- leri dolarını ve Küba’nın havasında ağır çiçek kokularına karışık leş kokusu da- ğıldı yani Birleşik Amerika Devletleri kor- kusu... Stres yok gerilim yok Nâzõm’õn Küba’yõ ziyaretinden (1961) bu yana neyin ne kadar değiştiğini benim kestirmem çok güç tabii... İnsanlõğõn bel- ki de en umutlu ve en trajik 50 yõlõ yaşandõ arada çünkü. Ama Havana sokaklarõnda dolaştõkça şunu hissediyor insan duyula- rõ ve duygularõyla: Ağõr çiçek kokularõ ya- yõlõyor hâlâ tertemiz bir havaya ve korku yok, stres yok, gerilim yok... SÜRECEK CMYB C M Y B 4 ARALIK 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 U çak ağõr ağõr alçalõyor; aşağõda uçsuz bucaksõz maviliğin ortasõnda, bir mer- can gerdanlõğõn dağõlan parçalarõ gi- bi sõralanan adalar görülüyor. Adalardan bi- ri diğerlerinden çok daha büyük. Gerdanlõğõn en önemli parçasõ gibi uzanõyor. Artõk iyice alçaldõğõmõz için, yeşilin ve mavinin tonlarõyla ada çevresinde köpüklenen dalgalarõn beya- zõ seçilebiliyor. İşte burasõ Küba... Nâzım ne güzel anlatmõş 1961 yazõnda Kü- ba’yõ uçaktan görüşünü: Uyudum / Uyandım / Tanımadığım yıl- dızlarla dolu ortalık / Hızla da ağarıyor yıl- dızlar / (...) Güneş doğdu / Aşağıda derinlikler koyu lacivertten açık yeşile / Mercan adaları korkunç yılanlar gibi büklüm büklüm uza- nıyor camgöbeği / aydınlığın üstünde / Kü- ba kıyıları koylarıyla göründü / koylar gü- müş leğenler gibi yan yana dizili / Küba koy- larının suları rahattır ve bütün denizlerde yü- zen bütün gemileri / aynı gün aynı gece ba- rındırabilir / biliyorum bir cennet yemişidir Küba adası Meksika körfezinin sepetinde. Gerçi bizim İstanbul’dan Küba’ya Paris ak- tarmalõ on üç buçuk saatlik uçak yolculuğu- muz geceyi hiç görmeden, hep gündüzde ge- riye giderek gerçekleşti, ama Nâzõm’õn o gü- zelim dizeleriyle anlattõğõ Küba kõyõlarõ ve koylarõ aynõ renk cümbüşü içinde serildi gözlerimizin önüne. Üstelik o “uyuma/uyan- ma” halini başka bir boyutta yaşadõm: San- ki bir sõnõrõ geçmiş, bilinen dünyayõ arkam- da bõrakmõş gibi oldum, hayallerin adasõna, “ütopya”ya inmeye hazõrlandõm. Bizim kuşağõn tarihinde Küba’nõn, Küba devriminin, Castro’nun, Che’nin, Cami- lo’nun ayrõ bir yeri vardõr. ABD’nin burnu- nun dibinde, Florida sahillerine sadece 180 km uzaklõkta bir adada, 12 kişilik bir yata (Gran- ma) doluşan 82 kişinin diktatör Batista’yõ de- virmek üzere 1956’da karaya çõkõşõ, orada pu- suya düşürülmeleri, sadece 12 kişinin kur- tulmasõ ve onlarõn başlattõğõ mücadele sonu- cunda 1959 yõlõnõn başõnda Batista’nõn ülke- yi terk etmesi, devrimin zaferi kazanmasõ 68 kuşağõnõn imgelemindeki en önemli öğeler- dendir. Küba bizler için, gerçekten Thomas More’un yazdõğõ anlamda, bir “Utopia”dõr. Yaşayan bir ütopya: Küba Havana sokaklarında bir kukla satıcısı. Katedral Meydanı’ndan bir köşe. Atölyesinde çalışan bir ressam. Okyanus kıyısında balık tutanlar. Dilmen’in Ankara Devlet Tiyatrosu yapõmõ “Kurban”õnõ 13. Havana Uluslararasõ Tiyatro Festivali’nde sergilemek üzere Küba’dayõz. Ilõk bir meltem esiyor tatlõ tatlõ. Her yerde dev gibi palmiye ağaçlarõ. “Evet” diyorum kendi kendime, “burasõ başka bir yer...” Moncada kõşlasõ, Granma, Sierra Maestra hep büyülü bir dünyanõn yer adlarõ gibi kazõnmõştõr zihin- lerimize. Havaalanõndan dõşarõ çõkõyo- ruz. Saat akşamüstü beş. Ortalõk henüz aydõnlõk. Ilõk bir meltem esi- yor tatlõ tatlõ. Her yerde dev gibi palmiye ağaçlarõ. “Evet” diyorum kendi kendime, “burası başka bir yer...” Bizi bekleyenler tarafõndan alõ- nõp President Hotel’e götürülü- yoruz. Ertesi gün bir otobüsle fes- tival organizasyon komitesinin binasõna gidiyoruz. Havana Uluslararası Tiyatro Festivali Güngör Dilmen’in Ankara Devlet Tiyatrosu yapõmõ “Kur- ban”õnõ 30 Ekim-8 Kasõm tarihleri arasõnda düzenlenen 13. Havana Uluslararasõ Tiyatro Festivali’nde sergilemek üzere Küba’dayõz. Bu yõlki festivalin özelliği Küba Ti- yatrosu’nun Devrim döneminde- ki 50. yõlõnõ kutlamaya adanmasõ. Çeşitli atölye çalõşmalarõnõn, kol- lokyumlarõn, konferanslarõn, ser- gilerin yanõ sõra tüm dünyadan ge- len yaklaşõk 2500 sanatçõ da oyun- larõnõ sahneliyorlar. Birçok Kübalõ topluluğun yanõ sõra Arjantin, Bre- zilya, Meksika, Kolombiya, Ek- vador, ABD, Fransa, İtalya, İs- panya, Slovenya, Hõrvatistan ve Almanya’dan tiyatrolar Havana Festivali’nde buluşuyor. Türk tiyatrosu için ilk Festivalin bizim açõmõzdan en önemli yanõ ise Küba’da ilk kez bir Türk tiyatro yapõmõnõn sunulma- sõ. Devlet Tiyatrolarõ Genel Mü- dürü Lemi Bilgin, Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürü Serhat Nal- bantoğlu ve Devlet Tiyatrolarõ Dõş İlişkiler Sorumlularõndan ve genel koordinatör İskender Altun’un da yer aldõğõ ekibimizi karşõlayan organizasyon komitesinin başka- nõ yaptõğõ konuşmada, Türkiye ile kurulan bu tiyatro köprüsüne çok önem verdiklerini ve bu iş- birliğini mutlaka geliştirmek iste- diklerini õsrarla vurguluyor. Lemi Bilgin de cevaben yaptõğõ konuş- mada, Küba ile kurulan bu ilişki- nin bizim açõmõzdan da çok önem- li olduğunu, bu organizasyonu gerçekleştirmek üzere iki yõldõr uğ- raştõğõnõ ve bu işbirliğinin mutla- ka geleceğe de taşõnacağõnõ söy- lüyor. Küba organizasyon komitesi başkanõnõn, “Sizleri misafir et- mekten mutluyuz, fakat ülke- deki ekonomik sıkıntıdan dola- yı yurtdışından gelen topluluk- ları finanse edemedik. Kendi finansmanınızı temin ederek geldiğiniz için teşekkür ederiz” sözleri, Lemi Bilgin’in gösterdiği çabanõn, Kültür ve Turizm Ba- kanlõğõ’nõn yaptõğõ katkõnõn da al- tõnõ çiziyor aslõnda. Bu çabalarõn sonucunda Küba’da sahnelenen ilk Türk oyununu oynamak da bize kõsmet oluyor. “Şu ‘Kurban’ ne talihli bir oyun” diye geçiyor içimden. Sonra düzeltiyorum ken- dimi: “Şu ‘Kurban’ ne çok yol aç- tı sana Ayşe Emel” diyorum. Hikâye insanoğlunun gençliği ve umutlarõ üstüne İ lk kez on beş yaşõmda Gülriz Sururi’nin Zeh- ra’yõ oynadõğõ unutulmaz yapõmda Gülsüm rolü de bana verilmişti. (Geçenlerde “Ker- bela”yõ izlemeye gelen Sevgili Gülriz Sururi, “İyi ki almışım seni o Gülsüm rolüne” de- yince upuzun bir yol belirdi gözlerimin önünde.) Tiyatro yaşamõmõn ilk önem- li kilometre taşlarõndan biriy- di o oyun. 1980’den sonra İs- veç’te kurduğumuz Halk Oyuncularõ’nda ilk oyunun “Kurban” olmasõnda çok õs- rar etmiş, bu kez Zehra’yõ ben oynamõş, Tuncel Kurtiz’in sahneye koyduğu oyunun ko- reografisini de yapmõştõm. Stockholm’de turneye gelen Schaubühne’nin sanat yönet- meni Peter Stein gelip oyunu izlemiş ve “Kurban”õ kendi ti- yatrosunda sahnelemek üzere bizi Berlin’e davet etmişti. Avrupa’da pek çok yeri dolaştõ “Kurban.” Sonra Halk Oyun- cularõ’nõ Fransa’ya taşõmaya karar verdiğimizde, Fransõz Kültür Bakanlõğõ’na sunduğu- muz ilk proje yine “Kurban” olmuştu. Sanõrõm 300 proje arasõnda en yüksek yardõmõ almõş ve Türk, Kürt, Fransõz, Tunuslu, İtalyan, Perulu oyun- culardan oluşan bir ekiple 1990 Avignon Festivali’nde Fran- sõzca olarak –Tuğrul Artun- kal’õn çevirisiyle– sahnele- miştik “Kurban”õ. Bu defa re- ji benimdi. Festivalin “Off” bölümündeydik ama Avig- non’u bilenlerin anlayacağõ “fısıltı gazetesi” öyle bir ça- lõşõyordu ki, SACD (Drama Yazarlarõ ve Bestecileri Der- neği) Başkanõ Claude Santelli ile meşhur oyun yazarõ, sena- rist (Peter Brook’un unutul- maz “Mahabharata” uyarla- masõnõn yazarõ) Jean-Claude Carrière’i gördük bir gün se- yirci koltuklarõnda. Oyundan sonra beni Palais des Papes’õn içindeki festival komitesinin mekânõna davet ettiler ve “Kurban”õn Fransa için nasõl bir zenginlik olduğunu anlat- tõlar. Jacques Lang da (döne- min Kültür Bakanõ) aynõ şey- leri söylemişti Fransa’daki oturum işlemlerimin kolay- laştõrõlmasõ için İçişleri Ba- kanlõğõ’na yazdõğõ mektupta. O kõş Paris’te Ménilmontant Ti- yatrosu’nda sahneledik “Kur- ban”õ ve bu kez “Gülsüm”ü on beş yaşõndaki kõzõm Sema oynadõ. Ertesi yõl da Zürih Uluslararasõ Tiyatro Festiva- li’nin açõlõş oyunu oldu “Kur- ban.” Hayalim gerçekleşti “Nasıl bir döngü bu” diye geçiriyorum içimden, otelin taraçasõnda, okyanus dalgala- rõnõn sesini dinlerken. “Kur- ban”a ve Güngör Dilmen’e tekrar teşekkür ediyorum. Çün- kü bir hayalimi daha gerçek- leştirmemi sağladõlar. 1959- 2009... Küba devriminin 50. yõ- lõ ve ben Küba’dayõm, Küba hâlâ ayakta... ‘Kurban’ın hikâyesi ‘ G Ü L S Ü M ’ İ L E B A Ş L A Y A N U P U Z U N B İ R Y O L Festivalin son günü düzenlenen şenliğe katı- lan dans topluluklarından biri. Küba Ulusal Balesi’nin bir temsili. President Hotel’den Havana’nın görünüşü. Bir Havana taksisi. Kurban
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle