22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ac OtL cn Kopenhag iklim değişikliği zirvesi Prof. Dr. Murat Tiirkeş, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Çanakkale Birleşmiş. Milletler İklim Degişikliği Çerçevc Sözleştnesi (BMlDÇS), insan kaynakh sera gazı sa- hmlannın (SOSler) küresel düzeyde azaltmasını sağ- layabilecck en önemli hükümctlcr arası çabadır. Gelişmiş ülkelerin İDÇS altındaki rcmel yükümlülüğü, insan kay- naklı sera gazı salımlarını 2000 yılına kadar 1990 düzey- lerindc nıtmaktır. SGS'teri 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yü- kümlülükleri Kyoto Protokolü (KP) düzenler. KP'ye göre, Ek 1 Taraflan (çoğûnlukla OECD ve AB ülkeleri), KP'de listelcncn sera gazlarını 2008-2012 döneminde 1990 dü- zeylerinin en az % 5 altına indirmckle yükümlüdür. Türkiye Cumhuriyeti, Kasım 2000'de yapılan 6. Taraflar Konferansı'na Ek H'den (OECD ve AB) çıkmayı ve İDÇS'ye özel koşullarının dikkate ahnması koşuluyla, bir Ek I Tarah olarak kabul edilmek istediğini içeren yeni bir Öneriylc katıldı. Tilrkiyc'nin bu değişiklik isccıni, 29 Ekim - 6 Kasım 2001 tarihlerinde Fas'ın Marakeş kentinde gerçekleştirilen TK-7'de kabul edildi. Bu olumlu gelişme üzerinc, Türkiye gerekli yasal düzenlemeleri tamamlaya- tak, İDÇS'ye 24 Mayıs 2004'te, KP'ye ise 26 Ağustos 2009'da taraf oldu. Sondan Bir Önceld Durafc Kasım 2009 Banelona Görüjmcleri AB ilc ABD, Japonya, Çin, Hindistan gibi ülkelerin bugünkü durumlarını ve Kopenhag İklim Değişikliği Zirvesine bakışlarını anlamak için 2-6 Kasım 2009'da Barcelona'da yapılan iklim değişikliği görüşmelerini çö- zümlemek ve çıkan sonuçların bireşimi yapmak gerekir. 7-18 Aralık 2009 Kopenhag Zirvesi öncesi son önem- li toplantı özelliği taşıyan BMİDÇS'nin Uzun Süreli Işbirliği Eylemi Çalışma Grubunun yedinci (US-İŞB ÇG 7) ve KP Ek I Tarafları için Daha Kuvvetli Yükümlülükler Çalışma Grubunun dokuzuncu (KP ÇG 9) toplantılarınm ikinci bölümleri 2-6 Kasım 2009 tarihle- rinde Barcelona'da yapıldı. Yaklaşık 3000 kişinin ve çok sayıda çevre bakanının katıldığı Barcelona toplantısında, yeni bir iklim değişik- liği antlaşması sürecinin kolaylaştırılması ve önünün açılması için çeşitli konularda ilerleme kaydedilmesi bekleniyordu. Bunlar, iklim değişikliğine uyum, teknolojik işbirliği, iklim değişikliği ile savaşımın odak noktası ola- rak özellikle enerji ve ulaştırmadan kaynaklanan sera ga- zı salımlarının azaltılması, gelişmekte olan ülkelerde ise ormansızlaştırmadan ve arazi kullanımı değişikliklerinden kaynaklanan sera gazı salımlarının azaltılması, iklim de- ğişikliğine uyumun ve olumsuz etkilerin finansmanı ve kap- asite kuvvetlendirmeyi içerir. Bunların dışında, Kopenhag'ın da en önemli konularından olan, "gelişmiş ülkelerin sayısal olarak belirlenmiş ve yeterli/etkili dü- zeydeki sera gazı salımlarını azaltma yükümlülükleri" ve "gelişmekte olan ülkelerin kendi ulusal koşullarına uygun iklim değişikliğiyle savaşım etkinliklerinin (NAMA'lar) yeterli finansman ile desteklenmesi" konularının Barsclona'da öne çıkacağı ve temel görüşme metinlerinin hazırlanacağı umuluyordu. Bu konularda hiç ilerleme kaydedilmediğini söylemek doğru olmamakla birlikte, toplantı sonrasında konuya iliş- kin olarak birçok delegenin de kabul ettiği gibi, özelikle gelişmiş ülkelcr ve AB, Barselona'da daha iyisini yapabi- lirdi. Ne yazık ki bu olmadı; Kopenhag'a üzerinde çalışıl- ması ve uzlaşmaya vanlması gereken çok sayıda önemli gö- rüşme konusu ve metin bırakılmış oldu. Gerçekte, Barcelona'da hava, US-İŞB ÇG Başkanı Michael Zammit Cutajar'ın "Kopenhag'ın yasal olarak bağ- layıcı bir antlaşma yerine, bir dizi TK kararıyla sonuçla- nacağını" açıklamasıyla karardı. Benzcr açıklamalar, BMlDÇS Yürütme Sekreteri Yvo de Boer ile birlikte bir- çok BM yetkilisince hem Ekim 2009 yapılan Enerji ve İklim konulu .Büyük Ekonomiler Forumu'nda hem de Barcelona'da toplantı sırasında dile getirildi. Ayrıca BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da, İngiltere Başbakanı Gordon Brovm ile Londra'da yaptığı görüşme sonrasında, "Kopenhag'da yasal bağlayıcılığı olan bir antlaşma bek- lemediğini" söyledi. TÜRKÎYE'NİN KONUMU VE KOŞULLARI Bugünkü koşullarda Türkiye'nin KP'den doğan sayı- sal olarak belirlenmiş bir sera gazı salımlarını azaltma yü- kümlülügü yoktur. Türkiye KP kapsamındaki bu EK B dı- şı konumunu birinci yükümlülük dönemi (2008-2012) so- nuna kadar sürdürecektir. Genel olarak, bu aşamada, Türkiye'nin 2012 sonrası için kabul edilecek olan iklim değişikliği rejiminin yeni düzeneklerine etkin bir katılı- mı planladığı söylenebilir. Türkiye'de Çevre ve Orman Bakanhğı'nın eşgüdü- münde, ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile birkaçüni- versitenin ve sivil toplum kuruluşunun (STK) katılımıy- la ulusal iklim değişikliği çahşmaları ve etkinlikleri ger- çekleştirilmektedir. Konuya ilişkin olarak, özetle, iklim de- ğişikliğine uyum için kapasite arttırılması, sera gazı sa- lımlarını azaltmaya yönelik olarak sektörlerin iklim de- ğişikliği savaşım poransiyellerinin belirlenmesi, Türkiye'nin^ uluslararası iklim değişikliği görüşmelerine ve gönüllü kar- bon pazarına (GKP) etkin katılımı için kapasite gelişti- rilmesi ve Türkiye iklim değişikliği eylem planı gibi pro- jeler sürdürülmektedir. BMİDÇS'ye Ek I'de yer alarak ve KP'ye Ek B dıgı bir ülke olarak taraf olması nedeniyle, bugünkü koşullarda Türkiye için iklim değişikliği anlaşmalan kapsamında 2012 sonuna kadar katılabileceği en uygun esneklik düzeneği GKP'dir. Türkiye'de bugüne kadar çoğunluğu rüzgar enerjisi ve küçük hidroelektrik güç üretimi gibi yenilenebilir enerjiler alanında olan çok sayıda onaylanmış salım azaltma (OSA) projesi geliştirildi. Bu projelerin uygu- lanması sonucunda sera gazı salımlarında beklenen azal- ma yaklaşık olarak 5 milyon tondur. Türkiye, 2012 sonrası iklim değişikliği rejimine Kopenhag'dan başlayarak etkin bir katılım düşünüyor. Bu kapsamda aynı zamanda, Ek I tarafları arasındaki özel ko- numundan da yararlanarak, NAMA'lan, SGS'lerini bir her şey bugünkü gibi senaryosuna (BAU) göre 2020 yılına ka- dar azaltmayı, teknoloji işbirliği ve transferi ile çok yan- lı finansal destekler yoluyla düşük karbon ekonomisine geç- meyi planlamaktadır. Türkiye'nin Kyoto sonrası yeni iklim değişikliği reji- minden beklcntileri ise şöylc özetlenebilir. Buna göre, ye- ni iklim rejimi, ülkelerin farklı koşullarını gözetmeli, her BM üyesinin beklentilerini ve farklı gcreksinimlerini dik- kate almalı, Ek I tarafları içerisindeki farklıhkları gözeten yeni bir kümeleme yapmalı ve tüm taraflar için kabul edi- lebilir bir yasal metin olmalı. Türkiye KP sonrası iklim değişikliği rejimi için, KP Ek- B dışı olmasından kaynaklanan üstünlükten de yararla- narak, 2012 sonrası ikinci yükümlülük dönemi için ken- disine en uygun bir "insan kaynakh ulusal sera gazlannı denedeme (arnş hızını yavaglatma) ya da yine kendisinin belirleyeceği bir yıla ya da döneme kadar belirli bir oran- da azaltma" yükümlülügü alabileceğini etkin görüşmeler yoluyla kabul ettirebilir. İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi'nde belirtildiği gibi Türkiye, kendisi için en uy- gun sera gazı salımlarını azaltma önlem ve politikalarına dayanan,. başka bir deyişle önlemlerin alındığı bir istem yönedmi senaryosunu uygulayarak, ömeğin, toplam insan kaynakh sera gazı salımlarını 2020 yılına kadar 75 milyon ton (% 12) azaltabilir. Türkiye bu çerçevede yapacağı gö- rüşmelerde, Kyoto sonrası yeni iklim değişikliği rejimi kap- samında hem koşulları kendisine benzeyen Meksika, Güney Kore gibi ülkelere öncülük yapabilir hem de ken- disine en uygun sera gazı salımlarını denetleme ve/ya da azaltma yükümlülüğünü belirleme ve kabul ettirme ola- nağını bulabilir. KOPENHAppAN NELER BEKLEMELIYIZ? Barcelona'daki yüksek düzey açıklamalar, aynı zamanda 2009 yılı boyunca gerçekleştirilen görüşmelerin arka pla- nında yaşananların yüksek sesle söylenmesiydi belki de. Bu kapsamda, gelişmiş ülke görüşmecilerinin en iyi se- naryolannın "Kopenhag'da önce masaya finansmanın son- ra iklim değişikliğiyle savaşım konusunda kuvvetli bir po- litik anlaşmanın konulması" olduğunu söylemek de hiç yan- lış olmayacaktır. Buna göre, yasal olarak bağlayıcı bir an- tlaşma ancak 2010 sonunda kabul edilebilir. Gelişmekte olan ülkelerin, özellikle iklim değişikliği, kuraklık ve çöl- leşmeden etkilenen Afrika ülkeleri ile yakm bir gelecek- te deniz düzeyi yükselmesinden daha çok etkilenecek olan alçak kıyı ülkelerinin ve küçük ada devletlerinin, her şe- ye karşın Kopenhag'da yasal bağlayıcılığı olan bir Kyoto sonrası antlaşmanın kabul edilmesini bekledikleri de açık bir gerçektir. AB ile Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ge- lişmiş ülkeler ise her iki çalışma grubunun birleşik çıktı- smdan oluşan tek bir antlaşmayı tercih etmektedir. Böyle bir antlaşmada, tüm gelişmiş ülkeler ve salımları yüksek olan gelişmekte olan ülkeler sera gazı salımlarını azaltma ve denetleme yükümlülükleri ya da eylemlerini birlikte al- malıdır. Kopenhag Zirvesi'nde aşağıda özetle verilenlerin ön- celikli olarak görüşülmesi ve üzerinde uzlaşmaya vanlması bekleniyor: 1- Gelişmiş ülke tarafları için sayısal olarak belirlen- miş kuvvetli sera gazı salımlannı azaltma hedeflerinin be- lirlenmesi; 2- Gelişmekte olan ülkelere gerekli olan desteklerin sağlanması yoluyla, gelişmekte olan ülkelerin ulusal ko- şullarına en uygun ve ulusal düzeyde uygulayabilecekleri iklim değişikliğiyle savaşım eylem ve uyum etkinlikleri- nin belirlenmesi; 3- Finansman ve teknoloji işbirliği ve kaynaklarının önemli düzeyde arttırılması; 4- İklim değişikliğinin etkilerine en fazla açık olan ül- keler ile en fakir ya da en az gelişmiş ülkelere iklim deği-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle