08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2008 SALI 6 HABERLER SALI ORHAN BURSALI İşkence, Devlet, Başbakan Osmanbey’de trafik durdu, sağ tarafta duran mo- torlu trafik polislerinin yanına bir başka polis geldi, elleri birleşirken kafalarını da tokuşturdular... Kafa to- kuşturmak Ülkücülerin selamlaşma biçimi. Bu sadece polislere özgü değil, İDO’nun da çeşitli iskelelerinde sık rastladığımız bir durum. Dinciler acaba nasıl se- lamlaşıyor? Konumuz olan güvenlik-silahlı birimlerinin “siyasal- dinsel” bakımdan kimliksiz olmaları, tarafsız görün- meleri-davranmaları gerekir. Oysa milletin ortasın- da kafa tokuşturmalara bakılacak olursa, silahlı bi- rimlerde bu konuda pervasızlık diz boyu. Demek ki, Polis Akademisi, eğitim, insan hakları dersleri falan filan.. hepsi palavra! Güvenlik veya adalet görevlileri, öğrenmeleri ge- reken en önemli dersi almamışlar: Yasaların ve hu- kukun üstünlüğünü, herkesin bunlar karşısında eşit olduğunu; siyasi kimliklerin, görev ve sorumlulukla- rın yerine getirilmesinde hiç önemli olmadığını... Bu, önemli ölçüde şu demektir: Polis, ülkücü ola- rak, dinci olarak, ırkçı olarak, Türkçü-İslamcı olarak, AKP’li olarak görev yapmaktadır! Yurttaşın, bu kurumlara güvensizlik duyması çok doğaldır! “Sol dergi” sattığı için gözaltına alınan Engin Çe- ber’in, önce polisin sonra gardiyanların vahşi daya- ğı sonucu öldürülmesi (Jandarma da dayağın için- de miydi?), devletin ya işkenceci ve zalim kişilikleri kullandığını ya da bu insancıkları bilerek ve kasıtlı ola- rak zalim ve işkenceciye, normalmiş duygusu veren yaratıklara dönüştürdüğünü gösteriyor. Metris Cezaevi’ndeki gardiyanların Çeber’e dav- ranışlarını tanıklar anlatıyor: “Başgardiyan olan şahıs, Engin’in suratını ellerinin içine alacak şekilde kafası- nı tutup, kafasının arka kısmını birkaç kez koğuş du- varına.. koğuşun demir olan havalandırma kapısına da vurdu..” Sadece bu kadar değil, gelen de vurmuş giden de... Polis dayağından sonra cezaevindeki ka- til ruhların vahşeti, Engin Çeber’in yaşama diren- cini sona erdiriyor. Güvenlik ve adalet mekanizması, parsellenmiş si- yasetler içinde, ne kadar yasal-hukuki görevlerini ye- rine getirebilir? Düşündüm, ben ve neslimin yaşadıkları ve tanık- lık ettikleri devlet “deneyimi”nde milim değişme yok. Geceyarısı Ekspresi gibi, tam da yaşanılanları an- latan filmler çekildiğinde, “Eyvah rezil oluyoruz dün- yaya” diye çığlığı basarız. Önemli olan görüntüdür, bizim gibi uygarlık kül- türünden yeterince nasiplenememiş ülke ve insan- ları için, o sırada Türklük vb. elden gidiyordur... Ama öte yandan rezilliğin bataklığında çırpınıyor olmamız, bizi fazla ilgilendirmez! 12 Mart ve 12 Eylül’de askeriye ve poliste; ara ve sonraki dönemlerde poliste karşı karşı kaldığımız in- sanlık dışı tüm uygulamalara hedef olan bizim kuşağın soluduğu zaman kesitinin, şu veya bu ölçüde hâlâ sür- mekte olmasının anlamı nedir? Koskoca bir hayal kırıklığı mı sadece? Yukarıda devleti “parselleyen” düşünceleri sayar- ken, sosyal demokrat veya solcu görüşlere yer ver- medim. Katillerin görevlerini hakkıyla yerine getirdikleri bir devlet örgütünde bu düşünceler varsa bile, kıyı- da köşede ancak sessiz sedasız, etkisiz var olabilir. İnsancıl, hukuk ve yasayı amir sayan görüşlerin ege- menliğinden söz etmek, yalancılık olur. Devlet, “sağcı” düşüncelerin her türünün esareti al- tında. Devleti, uygulamalarıyla, hukuk ve yasayla iliş- kisine göre nitelemeye kalkışırsak, bir yönünü katil ve işkenceci saymak, yanlış mı! Sorun, güvenlik ve adalet kurumlarında katil ve iş- kencecilerin varlığı değildir. Ana sorun, her dönemde, bunlar üzerinde siyasi- lerin koruyucu varlığıdır. Yani yönetici siyaset ve ki- şilerdir. 6 yıldır ülkeyi yöneten AKP soruşturma açmış! Biz çok soruşturma gördük! Ergenekon soruşturması- nı da gördük. Yasaların nasıl çiğnendiğini ve insan- ların kişilik ve insan haklarının nasıl ayaklar altına alın- dığını yaşıyoruz! Bunları yapanlar ve bunların arka- sındaki destekler kimler? İşkence işkencedir, fiziki ve- ya manevi! Çeber’ler, doğrudan dayaktan ölüyor, ama manevi işkencelerden ölenler veya varlıklarını daha yaşarken kaybedenler, unutuluyor! Bu vahşi siyasetin üzerinde de AKP oturuyor! Biri dedi AKP’lilerin dolandırıcılıkları konusunda: Ça- mur atmak komünistlerin eski taktikleridir! Yalan üzerine kurulu aşağılık cinsten sağcı ve veya dinci siyaset cephesinde değişen hiçbir şey yok! İçimden haykırdım: Başına komünistler, solcular ka- dar taş düşsün! Not: Pazar günkü Fazıl Hüsnü Dağlarca yazımda “İyi şairler birer bellek yitimidir, dil kaybıdır...” şeklin- deki cümlem şüphesiz ki şöyle olacaktır: İyi şairlerin kay- bı birer bellek yitimidir... Tanõklarõn ‘perdelenmesi’, adil yargõlamadaki silahlarõn eşitliği ilkesi yönünden tartõşmaya neden olabilir Gizli tanõk sõkõntõ yaratõrANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Son 1.5 yõlda Türkiye günde- minin odağõnda yer alan Ergenekon davasõndaki gizli tanõklarõn “per- delenmesi”, adil yargõlamadaki silahlarõn eşitliği ilkesi yönünden tartõşmalarõ beraberinde getirecek bir özellik taşõyor. Avrupa İnsan Hak- larõ Mahkemesi (AİHM) gördüğü davalarda gizli tanõklarda, sanõkla- rõn savunma hakkõnõ ortadan kal- dõrmama, silahlarõn eşitliği ilkesine uygun olma ve iddianõn tek daya- nağõnõn gizli tanõk ifadesi olmama- sõ koşulunu arõyor. Eski AİHM yargõcõ Rıza Türmen de, tam giz- liliğin AİHM nezdinde sorun yara- tabileceği uyarõsõnda bulunuyor. Ergenekon davasõnda gündeme gelen ve verdikleri ifadeler iddia- namede genişçe yer bulan gizli ta- nõklarõn durumu Avrupa İnsan Hak- larõ Sözleşmesi ve mahkeme ka- rarlarõ yönünde tartõşmalara neden olabilecek özellik taşõyor. Avrupa İnsan Hakklarõ Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlõklõ 6. maddesinin 3. fõkrasõnõn Sanõk Hakkõnõ Düzenleyen (d) bendinde, “İddia tanıklarını sorguya çek- mek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıy- la aynı koşullar altında çağrıl- masının ve dinlenilmesinin sağ- lanmasını istemek” şeklinde hü- küm altõna alõnõyor. Bu hüküm, aynõ zamanda adil yargõlanma açõ- sõndan kanõtlarõn değerlendirilmesi yani ispat konusuna ilişkin bir ilkeyi de ortaya koyuyor. Eski AİHM yargõcõ Rõza Tür- men, Ergenekon davasõ iddiana- mesinde yer alan bazõ iddialarõn giz- li tanõklarõn ifadelerine dayandõğõ- nõ anõmsatarak, “Bu ifadeler delil olarak kabul ediliyorsa, duruş- mada sanığın tanıkla yüzleşmesi ve ona soru sormak olanağını bulması gerekir. Bu silahların eşitliği yani savunmanın iddia makamıyla eşit olanaklara sahip olması ilkesinin bir gereği. Tanı- ğın kimliğinin saklı tutulması- nın savunma açısından önemli sakıncaları var. Tanığın kişisel ön- yargılar, düşmanlık gibi duygu- larla hareket edip etmediği, yalan söyleyip söylemediği, sanıkla ara- sındaki ilişki başka bir deyişle ta- nığın güvenilir olup olmadığı an- cak duruşmada sanıkla yüzleş- mesi ve sanığın soru sorması so- nucu ortaya çıkabilir” değerlen- dirmesini yaptõ. Tanık ifadesi yetmez Türmen, tanõğõn kimliğinin sak- lõ tutulmasõnõn haklõ bir gerekçeye dayandõğõ durumlarda da AİHM’nin bu durumun savunma açõsõndan doğurduğu sakõncalarõ giderecek önlemlerin alõnmasõnõ beklediğini kaydetti. Türmen, “Örneğin, Do- orson/Hollanda (1996) davasında AİHM davalı hükümetin aldığı şu önlemleri yeterli gördü. Gizli ta- nığın kimliğini yargıç bilmektey- di ve tanığın güvenilir olduğunu belirten bir rapor yazmıştı. Sa- nığın avukatı duruşmada hazır bulunarak tanığa soru sormuştu. Tanık, sanığı fotoğraftan teşhis et- mişti. Ayrıca sanık aleyhine tek kanıt tanığın ifadesi değildi” söz- leriyle değerlendirdi. Ergenekon davasõyla bire bir örtüşen bir başka örneği ise Türmen şöyle değerlen- dirdi: “Van Mechelen/Hollanda (1997) davasında, sanık ve avukatı ile tanık aralarında ses bağlantı- sı olan iki ayrı odaya konuldular. Böylelikle, sanık ve avukatı tanı- ğa onu görmeden soru sorabili- yorlardı. AİHM bu önlemi yeterli bulmadı. Hollanda bu ihlal ka- rarlarından sonra yasasını de- ğiştirerek AİHM ilkeleriyle uyumlu hale getirdi.” Eski AİHM yargõcõ Rõza Türmen iddianamede yer alan bazõ iddialarõn gizli tanõklarõn ifadelerine dayandõğõnõ anõmsatarak “Duruşmada sanõğõn tanõkla yüzleşmesi ve ona soru sormak olanağõnõ bulmasõ gerekir’ dedi. DÜNYA BASININDA ERGENEKON ‘İddianameDaVinci Şifresi’ni andırıyor’ Dünya basõnõ davayõ, “Türkiye’de demokrasinin sõnavõ”, “AKP ile ordu arasõndaki gerilimleri canlandõrabilir” yorumlarõyla duyurdu. Dış Haberler Servisi - Silivri Cezaevi’nde dün yapõlan ilk duruşmayla başlayan Ergenekon da- vasõ dünya basõnõnda ge- niş yer buldu. Hazõrlanan iddianameyi Dan Brown’un romanõna benzeten yabancõ basõn, davayõ, “Türkiye’de de- mokrasinin sınavı”, “AKP ile ordu arasın- daki gerilimleri can- landırabilir”, “10 yılın aşkın bir sürenin en önemli davası” yorum- larõyla duyurdu. İngiliz The Indepen- dent gazetesi dava ha- berini “Demokrasinin sınavı” başlõğõyla verir- ken davanõn, “Türki- ye’de son 10 yılda gö- rülen en büyük dava” olduğu yorumunu yaptõ. Gazete, Ergenekon adõ verilen sağcõ ve aşõrõ ulusalcõ örgütün ka- muoyunda ses getirecek ünlü isimlere yönelik ci- nayet planlarõ yaptõğõnõ ve bu yolla AKP hükü- metine karşõ gerçekleş- tirilecek darbe yolunu açmayõ hedeflediğini id- dia etti. Gazete ayrõca 2 bin 450 sayfalõk iddianame- yi “Da Vinci Şifresi” yazarõ Dan Brown’un eserlerine benzetti. Bir başka İngiliz ga- zetesi Times da, “silah- lı kuvvetler ve bürok- rasiye sızmış aşırı sağ- cı laik bir grubun” es- ki İslamcõ Recep Tayyip Erdoğan’õn iktidarõnõ yasal olmayan yollarla ortadan kaldõrmayõ amaçlamakla suçlandõ- ğõnõ belirtti. Söz konusu darbe gi- rişiminin ordu tarafõn- dan da ayrõ olarak so- ruşturulacağõnõ belirten gazete, “Ergenekon da- vasının da Susurluk so- ruşturması gibi sonuç- suz kalacağı korkuları var” görüşünü dile ge- tirdi. İngiliz yayõn kuruluşu BBC, “Dava, ülkenin iktidardaki parti ile as- kerler arasındaki geri- limleri canlandırabi- lir” yorumunu yapar- ken “Birçok Türk, da- vayı, Türkiye’nin laik ulusalcı sistemi ile ik- tidardaki AKP arasın- daki mücadelenin son aşaması olarak görü- yor” ifadesini kullandõ. BBC ayrõca muhalif- lerin “Erdoğan bu so- ruşturmayla, mart ayında AKP aleyhine açılan kapatma dava- sının öcünü alıyor” yo- rumuna da yer verdi. Silivri’deki duruşma- yõ izleyen Fransõz ha- ber ajansõ AFP ise da- vanõn görülmesine “ka- os ortamında” başlan- dõğõnõ belirtti. Sanõk avu- katlarõnõn duruşmanõn yapõldõğõ cezaevindeki kötü çalõşma şartlarõna yönelik şikâyetlerine vurgu yapan AFP, ceza- evi önünde gerçekleşen protesto gösterilerine de yer verdi. DTP MİLLETVEKİLLERİ Her gazete ve televizyon davayõ kendi yayõn politikasõna göre değerlendirdi Gündem Ergenekon davasıİstanbul Haber Servisi - Medya, Ergenekon davasõnõn ilk duruşma gününü manşetine taşõyarak geniş yer verdi. Her ga- zete, Ergenekon davasõnõ, kendi yayõn politikasõna göre değer- lendirdi. Dinci Anadolu’da Va- kit gazetesi ise “Cezalandırma vakti” başlõklarõyla “yargısız in- faz” anlayõşõnõ sürdürdü. Hürriyet gazetesi, davaya ilişkin birinci sayfasõnda yer verdiği haberinde, davaya ilişkin üç görüşü gündeme getirdi. Gazete haberinde, “davayı ciddiye alan AKP yanlılarının davayı İtalya’daki gerçekleş- tirilen ‘Temiz Eller’ operasyo- nuna benzettiği ve yargılana- manın İtalya’da olduğu gibi Türk demokrasisine katkısı olacağı” , “CHP’nin, davanın amacının muhalifleri sindirme amacı taşıdığı” ve “Türki- ye’nin saygın hukukçularının ise davanın fiyaskoyla sonuç- lanacağı” görüşlerinin toplum- da hâkim olduğunu belirten 3 farklõ bakõş açõsõnõ sayfalarõna ta- şõdõ. Milliyet gazetesi, “tarihi dava” değerlendirmesinde bu- lunarak iddianamenin ve sanõk savunmalarõnõn uzun olmasõ ne- deniyle yargõlamanõn da uzun sü- rebileceğine dikkat çekti. ‘En az bir yıl sürer’ Haberde, “Kemal Kerinçsiz, bin sayfalık bir savunma ha- zırladı. Doğu Perinçek’de 258 sayfalık savunmasını kita- plaştırdı” denildi. “Büyük gün” manşetiyle çõkan Akşam gaze- tesi de güvenlik önlemlerinin yo- ğunluğuna dikkat çekerek “Gü- venlik Apo davası gibi” ifade- lerine yer verdi. Sabah gazetesi eski DGM savcõlarõndan Mete Göktürk’ün, “Dava en az 1 yıl sürer” görü- şünü birinci sayfasõna taşõrken, Star gazetesi “Tarih bugün değişiyor” sürmanşetiyle du- yurduğu haberinde “Türki- ye’nin yakın tarihine damga- sını vuran terör eylemleri, fai- li meçhuller ve darbe girişim- leri ilk kez bugün yargı önüne çıkıyor” sözlerine yer verdi. Radikal gazetesi ise “Dev dava başlıyor” başlõğõyla birinci sayfasõna taşõdõğõ haberinde, “16 ay önce Ümraniye’de bulu- nan el bombalarıyla başlayan ve çetelere, siyasilere, askerlere dek uzanan Ergenekon dava- sında ilk duruşma bugün” ifa- delerine yer verdi. Yenişafak gazetesi, Ergene- kon davasõnõ “Asrın Davası” başlõğõyla sürmanşetine taşõdõğõ haberinde, “Türkiye bugün geçmişiyle hesaplaşmaya baş- layacak. Cebir ve şiddet kul- lanarak hükümeti devirmek ve halkı isyana teşvik etmekle suçlanan Ergenekon terör ör- gütü sanıkları, ilk kez hâkim karşısına çıkacak” denilirken, Zaman gazetesi birinci sayfasõ- nõ ayõrdõğõ dava için yargõlama- ya ilişkin emekli Hâkim Albay Ümit Kardaş’õn “Şemdinli gi- bi olmasından korkuyorum. Davanın sabote edileceği en- dişesini taşıyorum” sözlerine yer verdi. Dinci Anadolu’da Vakit ga- zetesi ise “Hesap verecekler” manşeti ve “Cezalandırma vak- ti” başlõklarõyla “yargısız infaz” anlayõşõnõ sürdürdü. Bakan Şahin, davanõn Türkiye’nin muhtelif yerlerinde görülmekte olan davalardan herhangi biri olduğunu savundu ‘Bir hukuk cinayeti işlenmiyor’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Bakanõ Mehmet Ali Şahin, Er- genekon davasõnõn Türkiye’nin muhtelif yerlerinde görülmekte olan davalardan herhangi biri olduğunu savunarak “Bu davayı açan savcılarımız, bu davaya bakan hâkimlerimiz herhangi bir hu- kuk cinayeti işlemiyorlar, önlerindeki yasalar neyi gerektiriyorsa, ellerin- deki delil durumuna göre yargılama faaliyetinde bulunuyorlar” dedi. Şahin, makamõndaki Mõsõr Adalet Ba- kanõ Mamdouh Marei ile görüşmesinin ardõndan gazetecilerin sorularõnõ yanõtladõ. Şahin, Silivri’de başlayan Ergenekon davasõna ilişkin değerlendirmesinin so- rulmasõ üzerine “Bahsettiğiniz dava, bu- gün Türkiye’nin muhtelif yerlerinde görülmekte olan davalardan herhan- gi biridir. Tek farkı kamuoyunun yo- ğun ilgi göstermesidir” dedi. Şahin, Tür- kiye’de yargõnõn bağõmsõz olduğunu, bağõmsõz yargõ organlarõnõn bir soruş- turma sonucu kimi tutuklamalarla Tür- kiye’nin gündemine oturmuş olan bu da- vaya bakacaklarõnõ söyledi. Davaya İstanbul 13. Ağõr Ceza Mah- kemesi’nin bakmaya başlayacağõnõ anõm- satan Şahin, kendisinin tek görevi ve so- rumluluğunun Türkiye’de yargõlama faa- liyetinin gerek iç hukuk, gerekse ulus- lararasõ hukuk çerçevesinde sağlõklõ bir şekilde yürümesini sağlamak olduğunu belirtti. Şahin mahkemelerin, savcõlarõn, yargõçlarõn çok daha rahat görev yap- masõnõ sağlamakla görevli olduklarõnõ söyledi. Bu davayla ilgili kimi siyasi çev- relerin, kimi siyasi parti sözcülerinin “bu davanın bir hukuk cinayeti oldu- ğunu” iddia ettiklerini belirten Şahin, “Adalet Bakanı olarak bundan son de- rece üzüntü duyuyorum. Türkiye’de hâkim ve savcılarımız cinayet işle- mezler, cinayet işlenmişse cinayet iş- leyenler cezalandırılır. Bu davayı açan savcılarımız, bu davaya bakan hâ- kimlerimiz herhangi bir hukuk cina- yeti işlemiyorlar, önlerindeki yasalar neyi gerektiriyorsa, ellerindeki delil du- rumuna göre yargılama faaliyetinde bulunuyorlar. Onların yapmış olduğu bu işi hukuk cinayeti olarak değer- lendirmek asla Türkiye’ye yakışmıyor. Bu sözleri söyleyenler mutlaka bu sözlerini tashih etmek durumunda- dırlar. Hâkim ve savcılarımızı töhmet altında bırakmaya, onları bir yargıla- ma faaliyeti yaparken suçluymuş gibi göstermeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Hele ana muhalefet partisinin hiç hak- kı yoktur” dedi. Terör örgütü elebaşõsõ Abdullah Öca- lan’õn İmralõ Cezaevi’nde kötü mua- meleye maruz kaldõğõ iddialarõna ilişkin bir soru üzerine Şahin, Öcalan ile ilgili id- dialarõ duyar duymaz derhal inceleme başlattõğõnõ söyledi. Şahin, “Almış ol- duğum bilgiler bu iddiaların doğru ol- madığı sonucunu doğuruyor. Kendi- sine şu anda hükümlü olarak bulun- duğu ceza infaz kurumunda herhan- gi bir kötü muamele yapılmış değil, herhangi bir olumsuz davranışta bu- lunulmuş değil, iddia edildiği gibi her- hangi bir işkence yapıldığı iddiası as- la doğru değil” diye konuştu. Almanya’da görülen Deniz Feneri da- vasõyla ilgili Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ’nca başlatõlan soruşturma kap- samõnda Alman yetkililerden istenen bilgi ve belgelerin Türkiye’ye gelip gel- mediğinin sorulmasõ üzerine de Şahin, şu ana kadar kendisine intikal eden bir şey olmadõğõnõ söyledi. Adalet Bakanõ Şahin, yargõnõn bağõmsõz olduğunu, bağõmsõz yargõ organlarõnõn bir soruşturma sonucu gündeme oturmuş olan bu davaya bakacaklarõnõ söyledi. ‘Halkadınaumutlu yargıadınaumutsuzuz’ İstanbul Haber Ser- visi - DTP’li milletve- killeri Sırrı Sakık, Ha- sip Kaplan, Pervin Buldan, Bengi Yıldız ve Sabahat Tuncer, Er- genekon Davasõ’na mü- dahil olma istemi sonrasõ yaptõklarõ değerlendir- mede, “Halk adına umutlu ama yargı adı- na umutsuz” oldukla- rõnõ söylediler. DTP’liler herhangi bir gerginlik yaşanmamasõ için kampüse lojmanlar bölümünden giriş yap- tõlar. Kampüsten aynõ şekilde lojmanlan bölü- münden çõkan DTP’li- ler, burada gösteri yapan ESP, EHP, SDP, SGDF’lilere destek ver- diler. DTP’li Sõrrõ Sakõk, kimseyi mutlu etmeyen bir yargõlama süreci ya- şandõğõnõ belirterek “Er- genekon’un nemalan- dığı yer kürt coğraf- yasıdır. Ama Kürt coğ- rafyasında olan biten hiçbir şey davada yok. Susurluk ve Şemdin- li’de ne olduysa bura- da da aynısının olma- sından korkuyoruz” dedi. Kaplan ise duruş- ma solununda olanlarõn Türkiye için utanç veri- ci olduğunu söyledi. [email protected] Tüm Türkiye’nin olduğu gibi dünya gazete ve televizyonlarının da gündemi Ergenekon davasıydı. Gazeteler davanın ilk gününü manşetlerine taşıyarak geniş yer verdi. Bakan Şahin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle