Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2008 SALI
6 HABERLER
SALI
ORHAN BURSALI
İşkence, Devlet, Başbakan
Osmanbey’de trafik durdu, sağ tarafta duran mo-
torlu trafik polislerinin yanına bir başka polis geldi,
elleri birleşirken kafalarını da tokuşturdular... Kafa to-
kuşturmak Ülkücülerin selamlaşma biçimi. Bu sadece
polislere özgü değil, İDO’nun da çeşitli iskelelerinde
sık rastladığımız bir durum. Dinciler acaba nasıl se-
lamlaşıyor?
Konumuz olan güvenlik-silahlı birimlerinin “siyasal-
dinsel” bakımdan kimliksiz olmaları, tarafsız görün-
meleri-davranmaları gerekir. Oysa milletin ortasın-
da kafa tokuşturmalara bakılacak olursa, silahlı bi-
rimlerde bu konuda pervasızlık diz boyu.
Demek ki, Polis Akademisi, eğitim, insan hakları
dersleri falan filan.. hepsi palavra!
Güvenlik veya adalet görevlileri, öğrenmeleri ge-
reken en önemli dersi almamışlar: Yasaların ve hu-
kukun üstünlüğünü, herkesin bunlar karşısında eşit
olduğunu; siyasi kimliklerin, görev ve sorumlulukla-
rın yerine getirilmesinde hiç önemli olmadığını...
Bu, önemli ölçüde şu demektir: Polis, ülkücü ola-
rak, dinci olarak, ırkçı olarak, Türkçü-İslamcı olarak,
AKP’li olarak görev yapmaktadır!
Yurttaşın, bu kurumlara güvensizlik duyması çok
doğaldır!
“Sol dergi” sattığı için gözaltına alınan Engin Çe-
ber’in, önce polisin sonra gardiyanların vahşi daya-
ğı sonucu öldürülmesi (Jandarma da dayağın için-
de miydi?), devletin ya işkenceci ve zalim kişilikleri
kullandığını ya da bu insancıkları bilerek ve kasıtlı ola-
rak zalim ve işkenceciye, normalmiş duygusu veren
yaratıklara dönüştürdüğünü gösteriyor.
Metris Cezaevi’ndeki gardiyanların Çeber’e dav-
ranışlarını tanıklar anlatıyor: “Başgardiyan olan şahıs,
Engin’in suratını ellerinin içine alacak şekilde kafası-
nı tutup, kafasının arka kısmını birkaç kez koğuş du-
varına.. koğuşun demir olan havalandırma kapısına
da vurdu..” Sadece bu kadar değil, gelen de vurmuş
giden de... Polis dayağından sonra cezaevindeki ka-
til ruhların vahşeti, Engin Çeber’in yaşama diren-
cini sona erdiriyor.
Güvenlik ve adalet mekanizması, parsellenmiş si-
yasetler içinde, ne kadar yasal-hukuki görevlerini ye-
rine getirebilir?
Düşündüm, ben ve neslimin yaşadıkları ve tanık-
lık ettikleri devlet “deneyimi”nde milim değişme
yok.
Geceyarısı Ekspresi gibi, tam da yaşanılanları an-
latan filmler çekildiğinde, “Eyvah rezil oluyoruz dün-
yaya” diye çığlığı basarız.
Önemli olan görüntüdür, bizim gibi uygarlık kül-
türünden yeterince nasiplenememiş ülke ve insan-
ları için, o sırada Türklük vb. elden gidiyordur... Ama
öte yandan rezilliğin bataklığında çırpınıyor olmamız,
bizi fazla ilgilendirmez!
12 Mart ve 12 Eylül’de askeriye ve poliste; ara ve
sonraki dönemlerde poliste karşı karşı kaldığımız in-
sanlık dışı tüm uygulamalara hedef olan bizim kuşağın
soluduğu zaman kesitinin, şu veya bu ölçüde hâlâ sür-
mekte olmasının anlamı nedir?
Koskoca bir hayal kırıklığı mı sadece?
Yukarıda devleti “parselleyen” düşünceleri sayar-
ken, sosyal demokrat veya solcu görüşlere yer ver-
medim. Katillerin görevlerini hakkıyla yerine getirdikleri
bir devlet örgütünde bu düşünceler varsa bile, kıyı-
da köşede ancak sessiz sedasız, etkisiz var olabilir.
İnsancıl, hukuk ve yasayı amir sayan görüşlerin ege-
menliğinden söz etmek, yalancılık olur.
Devlet, “sağcı” düşüncelerin her türünün esareti al-
tında. Devleti, uygulamalarıyla, hukuk ve yasayla iliş-
kisine göre nitelemeye kalkışırsak, bir yönünü katil
ve işkenceci saymak, yanlış mı!
Sorun, güvenlik ve adalet kurumlarında katil ve iş-
kencecilerin varlığı değildir.
Ana sorun, her dönemde, bunlar üzerinde siyasi-
lerin koruyucu varlığıdır. Yani yönetici siyaset ve ki-
şilerdir.
6 yıldır ülkeyi yöneten AKP soruşturma açmış! Biz
çok soruşturma gördük! Ergenekon soruşturması-
nı da gördük. Yasaların nasıl çiğnendiğini ve insan-
ların kişilik ve insan haklarının nasıl ayaklar altına alın-
dığını yaşıyoruz! Bunları yapanlar ve bunların arka-
sındaki destekler kimler? İşkence işkencedir, fiziki ve-
ya manevi! Çeber’ler, doğrudan dayaktan ölüyor, ama
manevi işkencelerden ölenler veya varlıklarını daha
yaşarken kaybedenler, unutuluyor!
Bu vahşi siyasetin üzerinde de AKP oturuyor!
Biri dedi AKP’lilerin dolandırıcılıkları konusunda: Ça-
mur atmak komünistlerin eski taktikleridir!
Yalan üzerine kurulu aşağılık cinsten sağcı ve
veya dinci siyaset cephesinde değişen hiçbir şey
yok!
İçimden haykırdım: Başına komünistler, solcular ka-
dar taş düşsün!
Not: Pazar günkü Fazıl Hüsnü Dağlarca yazımda
“İyi şairler birer bellek yitimidir, dil kaybıdır...” şeklin-
deki cümlem şüphesiz ki şöyle olacaktır: İyi şairlerin kay-
bı birer bellek yitimidir...
Tanõklarõn ‘perdelenmesi’, adil yargõlamadaki silahlarõn eşitliği ilkesi yönünden tartõşmaya neden olabilir
Gizli tanõk sõkõntõ yaratõrANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Son 1.5 yõlda Türkiye günde-
minin odağõnda yer alan Ergenekon
davasõndaki gizli tanõklarõn “per-
delenmesi”, adil yargõlamadaki
silahlarõn eşitliği ilkesi yönünden
tartõşmalarõ beraberinde getirecek bir
özellik taşõyor. Avrupa İnsan Hak-
larõ Mahkemesi (AİHM) gördüğü
davalarda gizli tanõklarda, sanõkla-
rõn savunma hakkõnõ ortadan kal-
dõrmama, silahlarõn eşitliği ilkesine
uygun olma ve iddianõn tek daya-
nağõnõn gizli tanõk ifadesi olmama-
sõ koşulunu arõyor. Eski AİHM
yargõcõ Rıza Türmen de, tam giz-
liliğin AİHM nezdinde sorun yara-
tabileceği uyarõsõnda bulunuyor.
Ergenekon davasõnda gündeme
gelen ve verdikleri ifadeler iddia-
namede genişçe yer bulan gizli ta-
nõklarõn durumu Avrupa İnsan Hak-
larõ Sözleşmesi ve mahkeme ka-
rarlarõ yönünde tartõşmalara neden
olabilecek özellik taşõyor. Avrupa
İnsan Hakklarõ Sözleşmesi’nin
“Adil Yargılanma Hakkı” başlõklõ
6. maddesinin 3. fõkrasõnõn Sanõk
Hakkõnõ Düzenleyen (d) bendinde,
“İddia tanıklarını sorguya çek-
mek veya çektirmek, savunma
tanıklarının da iddia tanıklarıy-
la aynı koşullar altında çağrıl-
masının ve dinlenilmesinin sağ-
lanmasını istemek” şeklinde hü-
küm altõna alõnõyor. Bu hüküm,
aynõ zamanda adil yargõlanma açõ-
sõndan kanõtlarõn değerlendirilmesi
yani ispat konusuna ilişkin bir ilkeyi
de ortaya koyuyor.
Eski AİHM yargõcõ Rõza Tür-
men, Ergenekon davasõ iddiana-
mesinde yer alan bazõ iddialarõn giz-
li tanõklarõn ifadelerine dayandõğõ-
nõ anõmsatarak, “Bu ifadeler delil
olarak kabul ediliyorsa, duruş-
mada sanığın tanıkla yüzleşmesi
ve ona soru sormak olanağını
bulması gerekir. Bu silahların
eşitliği yani savunmanın iddia
makamıyla eşit olanaklara sahip
olması ilkesinin bir gereği. Tanı-
ğın kimliğinin saklı tutulması-
nın savunma açısından önemli
sakıncaları var. Tanığın kişisel ön-
yargılar, düşmanlık gibi duygu-
larla hareket edip etmediği, yalan
söyleyip söylemediği, sanıkla ara-
sındaki ilişki başka bir deyişle ta-
nığın güvenilir olup olmadığı an-
cak duruşmada sanıkla yüzleş-
mesi ve sanığın soru sorması so-
nucu ortaya çıkabilir” değerlen-
dirmesini yaptõ.
Tanık ifadesi yetmez
Türmen, tanõğõn kimliğinin sak-
lõ tutulmasõnõn haklõ bir gerekçeye
dayandõğõ durumlarda da AİHM’nin
bu durumun savunma açõsõndan
doğurduğu sakõncalarõ giderecek
önlemlerin alõnmasõnõ beklediğini
kaydetti. Türmen, “Örneğin, Do-
orson/Hollanda (1996) davasında
AİHM davalı hükümetin aldığı şu
önlemleri yeterli gördü. Gizli ta-
nığın kimliğini yargıç bilmektey-
di ve tanığın güvenilir olduğunu
belirten bir rapor yazmıştı. Sa-
nığın avukatı duruşmada hazır
bulunarak tanığa soru sormuştu.
Tanık, sanığı fotoğraftan teşhis et-
mişti. Ayrıca sanık aleyhine tek
kanıt tanığın ifadesi değildi” söz-
leriyle değerlendirdi. Ergenekon
davasõyla bire bir örtüşen bir başka
örneği ise Türmen şöyle değerlen-
dirdi: “Van Mechelen/Hollanda
(1997) davasında, sanık ve avukatı
ile tanık aralarında ses bağlantı-
sı olan iki ayrı odaya konuldular.
Böylelikle, sanık ve avukatı tanı-
ğa onu görmeden soru sorabili-
yorlardı. AİHM bu önlemi yeterli
bulmadı. Hollanda bu ihlal ka-
rarlarından sonra yasasını de-
ğiştirerek AİHM ilkeleriyle
uyumlu hale getirdi.”
Eski AİHM yargõcõ Rõza Türmen iddianamede yer alan bazõ iddialarõn gizli tanõklarõn
ifadelerine dayandõğõnõ anõmsatarak “Duruşmada sanõğõn tanõkla yüzleşmesi ve ona soru
sormak olanağõnõ bulmasõ gerekir’ dedi.
DÜNYA BASININDA ERGENEKON
‘İddianameDaVinci
Şifresi’ni andırıyor’
Dünya basõnõ davayõ, “Türkiye’de
demokrasinin sõnavõ”, “AKP ile ordu
arasõndaki gerilimleri canlandõrabilir”
yorumlarõyla duyurdu.
Dış Haberler Servisi
- Silivri Cezaevi’nde dün
yapõlan ilk duruşmayla
başlayan Ergenekon da-
vasõ dünya basõnõnda ge-
niş yer buldu. Hazõrlanan
iddianameyi Dan
Brown’un romanõna
benzeten yabancõ basõn,
davayõ, “Türkiye’de de-
mokrasinin sınavı”,
“AKP ile ordu arasın-
daki gerilimleri can-
landırabilir”, “10 yılın
aşkın bir sürenin en
önemli davası” yorum-
larõyla duyurdu.
İngiliz The Indepen-
dent gazetesi dava ha-
berini “Demokrasinin
sınavı” başlõğõyla verir-
ken davanõn, “Türki-
ye’de son 10 yılda gö-
rülen en büyük dava”
olduğu yorumunu yaptõ.
Gazete, Ergenekon adõ
verilen sağcõ ve aşõrõ
ulusalcõ örgütün ka-
muoyunda ses getirecek
ünlü isimlere yönelik ci-
nayet planlarõ yaptõğõnõ
ve bu yolla AKP hükü-
metine karşõ gerçekleş-
tirilecek darbe yolunu
açmayõ hedeflediğini id-
dia etti.
Gazete ayrõca 2 bin
450 sayfalõk iddianame-
yi “Da Vinci Şifresi”
yazarõ Dan Brown’un
eserlerine benzetti.
Bir başka İngiliz ga-
zetesi Times da, “silah-
lı kuvvetler ve bürok-
rasiye sızmış aşırı sağ-
cı laik bir grubun” es-
ki İslamcõ Recep Tayyip
Erdoğan’õn iktidarõnõ
yasal olmayan yollarla
ortadan kaldõrmayõ
amaçlamakla suçlandõ-
ğõnõ belirtti.
Söz konusu darbe gi-
rişiminin ordu tarafõn-
dan da ayrõ olarak so-
ruşturulacağõnõ belirten
gazete, “Ergenekon da-
vasının da Susurluk so-
ruşturması gibi sonuç-
suz kalacağı korkuları
var” görüşünü dile ge-
tirdi.
İngiliz yayõn kuruluşu
BBC, “Dava, ülkenin
iktidardaki parti ile as-
kerler arasındaki geri-
limleri canlandırabi-
lir” yorumunu yapar-
ken “Birçok Türk, da-
vayı, Türkiye’nin laik
ulusalcı sistemi ile ik-
tidardaki AKP arasın-
daki mücadelenin son
aşaması olarak görü-
yor” ifadesini kullandõ.
BBC ayrõca muhalif-
lerin “Erdoğan bu so-
ruşturmayla, mart
ayında AKP aleyhine
açılan kapatma dava-
sının öcünü alıyor” yo-
rumuna da yer verdi.
Silivri’deki duruşma-
yõ izleyen Fransõz ha-
ber ajansõ AFP ise da-
vanõn görülmesine “ka-
os ortamında” başlan-
dõğõnõ belirtti. Sanõk avu-
katlarõnõn duruşmanõn
yapõldõğõ cezaevindeki
kötü çalõşma şartlarõna
yönelik şikâyetlerine
vurgu yapan AFP, ceza-
evi önünde gerçekleşen
protesto gösterilerine de
yer verdi.
DTP MİLLETVEKİLLERİ
Her gazete ve televizyon davayõ kendi yayõn politikasõna göre değerlendirdi
Gündem Ergenekon davasıİstanbul Haber Servisi -
Medya, Ergenekon davasõnõn
ilk duruşma gününü manşetine
taşõyarak geniş yer verdi. Her ga-
zete, Ergenekon davasõnõ, kendi
yayõn politikasõna göre değer-
lendirdi. Dinci Anadolu’da Va-
kit gazetesi ise “Cezalandırma
vakti” başlõklarõyla “yargısız in-
faz” anlayõşõnõ sürdürdü.
Hürriyet gazetesi, davaya
ilişkin birinci sayfasõnda yer
verdiği haberinde, davaya ilişkin
üç görüşü gündeme getirdi.
Gazete haberinde, “davayı
ciddiye alan AKP yanlılarının
davayı İtalya’daki gerçekleş-
tirilen ‘Temiz Eller’ operasyo-
nuna benzettiği ve yargılana-
manın İtalya’da olduğu gibi
Türk demokrasisine katkısı
olacağı” , “CHP’nin, davanın
amacının muhalifleri sindirme
amacı taşıdığı” ve “Türki-
ye’nin saygın hukukçularının
ise davanın fiyaskoyla sonuç-
lanacağı” görüşlerinin toplum-
da hâkim olduğunu belirten 3
farklõ bakõş açõsõnõ sayfalarõna ta-
şõdõ. Milliyet gazetesi, “tarihi
dava” değerlendirmesinde bu-
lunarak iddianamenin ve sanõk
savunmalarõnõn uzun olmasõ ne-
deniyle yargõlamanõn da uzun sü-
rebileceğine dikkat çekti.
‘En az bir yıl sürer’
Haberde, “Kemal Kerinçsiz,
bin sayfalık bir savunma ha-
zırladı. Doğu Perinçek’de 258
sayfalık savunmasını kita-
plaştırdı” denildi. “Büyük gün”
manşetiyle çõkan Akşam gaze-
tesi de güvenlik önlemlerinin yo-
ğunluğuna dikkat çekerek “Gü-
venlik Apo davası gibi” ifade-
lerine yer verdi.
Sabah gazetesi eski DGM
savcõlarõndan Mete Göktürk’ün,
“Dava en az 1 yıl sürer” görü-
şünü birinci sayfasõna taşõrken,
Star gazetesi “Tarih bugün
değişiyor” sürmanşetiyle du-
yurduğu haberinde “Türki-
ye’nin yakın tarihine damga-
sını vuran terör eylemleri, fai-
li meçhuller ve darbe girişim-
leri ilk kez bugün yargı önüne
çıkıyor” sözlerine yer verdi.
Radikal gazetesi ise “Dev
dava başlıyor” başlõğõyla birinci
sayfasõna taşõdõğõ haberinde, “16
ay önce Ümraniye’de bulu-
nan el bombalarıyla başlayan
ve çetelere, siyasilere, askerlere
dek uzanan Ergenekon dava-
sında ilk duruşma bugün” ifa-
delerine yer verdi.
Yenişafak gazetesi, Ergene-
kon davasõnõ “Asrın Davası”
başlõğõyla sürmanşetine taşõdõğõ
haberinde, “Türkiye bugün
geçmişiyle hesaplaşmaya baş-
layacak. Cebir ve şiddet kul-
lanarak hükümeti devirmek ve
halkı isyana teşvik etmekle
suçlanan Ergenekon terör ör-
gütü sanıkları, ilk kez hâkim
karşısına çıkacak” denilirken,
Zaman gazetesi birinci sayfasõ-
nõ ayõrdõğõ dava için yargõlama-
ya ilişkin emekli Hâkim Albay
Ümit Kardaş’õn “Şemdinli gi-
bi olmasından korkuyorum.
Davanın sabote edileceği en-
dişesini taşıyorum” sözlerine
yer verdi.
Dinci Anadolu’da Vakit ga-
zetesi ise “Hesap verecekler”
manşeti ve “Cezalandırma vak-
ti” başlõklarõyla “yargısız infaz”
anlayõşõnõ sürdürdü.
Bakan Şahin, davanõn Türkiye’nin muhtelif yerlerinde görülmekte olan davalardan herhangi biri olduğunu savundu
‘Bir hukuk cinayeti işlenmiyor’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Adalet Bakanõ Mehmet Ali Şahin, Er-
genekon davasõnõn Türkiye’nin muhtelif
yerlerinde görülmekte olan davalardan
herhangi biri olduğunu savunarak “Bu
davayı açan savcılarımız, bu davaya
bakan hâkimlerimiz herhangi bir hu-
kuk cinayeti işlemiyorlar, önlerindeki
yasalar neyi gerektiriyorsa, ellerin-
deki delil durumuna göre yargılama
faaliyetinde bulunuyorlar” dedi.
Şahin, makamõndaki Mõsõr Adalet Ba-
kanõ Mamdouh Marei ile görüşmesinin
ardõndan gazetecilerin sorularõnõ yanõtladõ.
Şahin, Silivri’de başlayan Ergenekon
davasõna ilişkin değerlendirmesinin so-
rulmasõ üzerine “Bahsettiğiniz dava, bu-
gün Türkiye’nin muhtelif yerlerinde
görülmekte olan davalardan herhan-
gi biridir. Tek farkı kamuoyunun yo-
ğun ilgi göstermesidir” dedi. Şahin, Tür-
kiye’de yargõnõn bağõmsõz olduğunu,
bağõmsõz yargõ organlarõnõn bir soruş-
turma sonucu kimi tutuklamalarla Tür-
kiye’nin gündemine oturmuş olan bu da-
vaya bakacaklarõnõ söyledi.
Davaya İstanbul 13. Ağõr Ceza Mah-
kemesi’nin bakmaya başlayacağõnõ anõm-
satan Şahin, kendisinin tek görevi ve so-
rumluluğunun Türkiye’de yargõlama faa-
liyetinin gerek iç hukuk, gerekse ulus-
lararasõ hukuk çerçevesinde sağlõklõ bir
şekilde yürümesini sağlamak olduğunu
belirtti. Şahin mahkemelerin, savcõlarõn,
yargõçlarõn çok daha rahat görev yap-
masõnõ sağlamakla görevli olduklarõnõ
söyledi. Bu davayla ilgili kimi siyasi çev-
relerin, kimi siyasi parti sözcülerinin
“bu davanın bir hukuk cinayeti oldu-
ğunu” iddia ettiklerini belirten Şahin,
“Adalet Bakanı olarak bundan son de-
rece üzüntü duyuyorum. Türkiye’de
hâkim ve savcılarımız cinayet işle-
mezler, cinayet işlenmişse cinayet iş-
leyenler cezalandırılır. Bu davayı açan
savcılarımız, bu davaya bakan hâ-
kimlerimiz herhangi bir hukuk cina-
yeti işlemiyorlar, önlerindeki yasalar
neyi gerektiriyorsa, ellerindeki delil du-
rumuna göre yargılama faaliyetinde
bulunuyorlar. Onların yapmış olduğu
bu işi hukuk cinayeti olarak değer-
lendirmek asla Türkiye’ye yakışmıyor.
Bu sözleri söyleyenler mutlaka bu
sözlerini tashih etmek durumunda-
dırlar. Hâkim ve savcılarımızı töhmet
altında bırakmaya, onları bir yargıla-
ma faaliyeti yaparken suçluymuş gibi
göstermeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Hele ana muhalefet partisinin hiç hak-
kı yoktur” dedi.
Terör örgütü elebaşõsõ Abdullah Öca-
lan’õn İmralõ Cezaevi’nde kötü mua-
meleye maruz kaldõğõ iddialarõna ilişkin
bir soru üzerine Şahin, Öcalan ile ilgili id-
dialarõ duyar duymaz derhal inceleme
başlattõğõnõ söyledi. Şahin, “Almış ol-
duğum bilgiler bu iddiaların doğru ol-
madığı sonucunu doğuruyor. Kendi-
sine şu anda hükümlü olarak bulun-
duğu ceza infaz kurumunda herhan-
gi bir kötü muamele yapılmış değil,
herhangi bir olumsuz davranışta bu-
lunulmuş değil, iddia edildiği gibi her-
hangi bir işkence yapıldığı iddiası as-
la doğru değil” diye konuştu.
Almanya’da görülen Deniz Feneri da-
vasõyla ilgili Ankara Cumhuriyet Baş-
savcõlõğõ’nca başlatõlan soruşturma kap-
samõnda Alman yetkililerden istenen
bilgi ve belgelerin Türkiye’ye gelip gel-
mediğinin sorulmasõ üzerine de Şahin, şu
ana kadar kendisine intikal eden bir şey
olmadõğõnõ söyledi.
Adalet Bakanõ Şahin, yargõnõn bağõmsõz olduğunu, bağõmsõz
yargõ organlarõnõn bir soruşturma sonucu gündeme oturmuş olan
bu davaya bakacaklarõnõ söyledi.
‘Halkadınaumutlu
yargıadınaumutsuzuz’
İstanbul Haber Ser-
visi - DTP’li milletve-
killeri Sırrı Sakık, Ha-
sip Kaplan, Pervin
Buldan, Bengi Yıldız
ve Sabahat Tuncer, Er-
genekon Davasõ’na mü-
dahil olma istemi sonrasõ
yaptõklarõ değerlendir-
mede, “Halk adına
umutlu ama yargı adı-
na umutsuz” oldukla-
rõnõ söylediler.
DTP’liler herhangi bir
gerginlik yaşanmamasõ
için kampüse lojmanlar
bölümünden giriş yap-
tõlar. Kampüsten aynõ
şekilde lojmanlan bölü-
münden çõkan DTP’li-
ler, burada gösteri yapan
ESP, EHP, SDP,
SGDF’lilere destek ver-
diler. DTP’li Sõrrõ Sakõk,
kimseyi mutlu etmeyen
bir yargõlama süreci ya-
şandõğõnõ belirterek “Er-
genekon’un nemalan-
dığı yer kürt coğraf-
yasıdır. Ama Kürt coğ-
rafyasında olan biten
hiçbir şey davada yok.
Susurluk ve Şemdin-
li’de ne olduysa bura-
da da aynısının olma-
sından korkuyoruz”
dedi. Kaplan ise duruş-
ma solununda olanlarõn
Türkiye için utanç veri-
ci olduğunu söyledi.
obursali@cumhuriyet.com.tr
Tüm
Türkiye’nin
olduğu gibi
dünya
gazete ve
televizyonlarının
da gündemi
Ergenekon
davasıydı.
Gazeteler
davanın ilk
gününü
manşetlerine
taşıyarak geniş
yer verdi.
Bakan Şahin.