27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ŞUBAT 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Zaman Müberra Şimşek: ‘‘Başbakan malvarlığını açıklamayacağını anlatmak için o kadar zaman harcadı ki; zamanımıza yazık oldu!’’ Ya ğ m u r E k i m Dünyada yeni iş alanı açılmıyormuş... ‘‘Bizde ise eskiler bile kapanıyor!’’ ‘‘BATI’’DA İslam peygamberinin karikatürlerinin çizilmesi ‘‘Doğu’’yu karıştırdı. İslam dünyasındaki tepkiler yakmayıkma şeklinde şiddete dönüştü. Karikatürlerin, estetik değerden yoksunluğu, münasebetsizliği, saygısızlığı, bayağılığı söz konusu; sanatın bir dalı olarak savunulacak yanı yok. İslam dünyasından gelen ilk tepkiler üzerine karikatürlerin birçok Avrupa ülkesinde tekrar yayımı ise bir ‘‘ fikir özgürlüğü dayanışması’’ndan çok yangına körükle gitme şapşallığı olarak nitelenebilir. Ancak, bu noktada önemli soru var: ‘‘Batı’’da çizilen bu karikatürler, İslam peygamberini yüceltir nitelikte olsaydı ‘‘Doğu’’daki tepkiler farklı mı olurdu? Galiba hayır; sonuç aynı olurdu! Çünkü, İslam dini üzerinden siyaset, ticaret ve son yıllarda terör gibi her türlü işi yapanlar GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM 13 milyon sigortalı 72 milyona bakıyormuş. 72 milyon da AKP’ye bakıyor! Düzlük Zehra Top: ‘‘Kemal Abisiyle düz yolda beraber yürüyen Recep Beyin sırtındaki bu yükle yüksek tepelere tırmanması biraz zor!’’ objektiflere en güzel pozları verseler de İslam şeriatında resim hâlâ yasak. Hıristiyan şeriatında böyle bir yasak yok ve resmin içinden gelişen karikatür sanatının çıkışı Hıristiyan şeriatındaki hesaplaşma dönemine rastlıyor. Karikatür, İtalyanca ‘‘saldırı’’ anlamı da yüklenen sözcükten geliyor. Rönesans’ta İtalya’da ortaya çıkıyor; Reform hareketiyle Avrupa’da gelişiyor; Katolik kilisesi ile çatışan Luther’in görüşleri karikatüre yoğun bir şekilde malzeme konusu oluyor. İslam dünyasının resim sanatıyla tanışması; Avrupa’nın karikatürü geliştirdiği yıllara denk geliyor. 15. yüzyılda Osmanlı sultanı II. Mehmet Karikatür portresini yaptırıyor ama sonrasında taassup yine egemen oluyor. Osmanlı’nın ve dolayısıyla İslam dünyasının karikatürle tanışması için 19. yüzyılın sonlarını beklemek gerekiyor. Aradaki zaman dilimi, ‘‘Batı’’ ile ‘‘Doğu’’ arasında matbaanın kullanımından daha fazla. Tekrar bugüne dönersek. ‘‘Batı’’, kelimenin anlamına da uygun bir şekilde karikatürle saldırıyor. ‘‘Doğu’’ ise tepkisini yine kelimenin anlamına uygun bir şekilde çizgiyle saldırarak veremiyor; saldırı şiddete dönüşüyor. Aradaki 500 yılı aşkın zaman diliminin yarattığı farkı ‘‘karikatür’’ ortaya çıkartıyor. ‘‘Doğu’’, saldırgan duruma düşüyor. Oysa iş ‘‘Batı’’nın gerçek anlamda saldırmasına gelince; işte o zaman da karşımıza Irak örneği çıkıyor; karikatürü ‘‘iyi’’ kullananlar, silahları da ‘‘iyi’’ kullanıyor! Ermeni Sorunu ve Mehmet Aksoy / Pamuk Farkı Bir ülkede aydınların demokrasiye, barışa ve insan haklarına olan katkıları tabii ki çok değerlidir. İyi bir aydın, kendi çıkarlarını, potansiyel olarak görebileceği zararları düşünmez ve üzerine düşeni yapar. Orhan Pamuk vakasını özetlersek, yazarımızın yabancı basına verdiği demeç, yani ‘‘Biz 1 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt öldürdük ve bundan söz etmeye cesaret eden bir tek ben varım’’ sözleri Türkiye’de infial uyandırmış, Pamuk hakkında dava açılmıştı. Eylül ayından itibaren başımıza gelecekleri ikaz ettim. Tüm Avrupa’nın siyasileri ve medyasının başımıza toplanıp Türkiye aleyhine büyük bir kampanya yapacaklarını, herkesin, gerekirse Cumhurbaşkanımızın devreye girip buna mani olması gerektiğini vurguladım. Sonuç malum. Orhan Pamuk, Avrupa’nın tüm Türkiye önyargılarını körükleyen bu ‘‘dava’’ hatasının kaymağını beklenilen şekilde yedi. Bu davada onu kahraman yapanlar, hiçbir şekilde 16 Aralık felaketini durdurmaya çalışmadılar. Çünkü hepsinin bu planlı karnavalın yaratacağı gürültüden çıkarları vardı. ??? Pamuk’un tavrı Türkiye’deki Ermenilere daha fazla huzur ve barış mı getirdi? Türkiye ve Ermenistan halklarını mı yakınlaştırdı? Avrupa’da Türklerin daha iyi algılanmasına mı yaradı? Sınırların kalkmasını getirecek bir akıllı, duygusal, uzlaşmacı yaklaşım mı getirdi? Hoşgörü, kardeşlik ve sevgi ellerini mi buluşturabildi? Yoksa, daha çok tepki, kin, husumet ve sürtüşme mi yarattı tüm adını andığı kesimlerde? Aleyhimize milyar dolarla ölçülecek kampanyaya mı neden oldu? Pamuk’un öne sürdüğü sözler, basit, önemi kendinden menkul, önyargıları ve kavgayı körükleyen, ilkel sözlerdi. Ermenilere ‘‘Gördünüz mü onlar da itiraf ediyorlar alçakça katliamları’’ dedirten, Türkleri ‘‘Nasıl bizi cani olarak tanıtırlar’’ diye ayağa kaldıran, Avrupalılara ‘‘Ne olacak işte, barbar Türkler!’’ dedirten, hiçbir zekâ parıltısı taşımayan, ucuz, yüzeysel, sığ bir sahte kahramanlık. Barışa filan değil, yalnız AvrupaPamuk ilişkisine hizmet eden kurnaz bir oportünizm. İşin özünde ise 1915’lerde yaşanan korkunç olaylar var. Her savaş kötü ve kirlidir. Türklerin ağırlıklı yorumuna göre Osmanlıların çöküşünden istifade etmek isteyen Ermeni çeteler bir katliamlar dizisi başlattılar ve bu ağır bir şekilde bastırıldı, Ermeniler tehcire zorlandılar. Ermenilerin çoğunluğu ise ben dahil büyük bir oranda Türklerin ve birçok yabancı tarihçinin reddettiği bir ‘‘soykırım’’ın yaşandığını iddia ediyorlar. ??? Mehmet Aksoy önemli bir heykel sanatçımız. Çok anlamlı bir projesi var. Kars Kalesi civarına, dağın tepesine bir barış heykeli yapacak. İkiye bölünmüş bir insan ve Barış Köprüsü olarak bir el uzanıyor omuza. 30x35x18 metre ebadındaki dev heykelin alt tarafında ise devamlı kanayan, gözyaşı döken, iç içe geçmiş gözler olacak. Bu heykelin en önemli yanı ise ‘‘öbür taraftan’’, yani Ermenistan’dan görülebilmesi. Aksoy 30 metre boyunda tasarladığı heykelin önyargıları kırmak üzere, yani artık kan dökülmesine mani olmak adına yükselmesini istiyor. ‘‘Sanatçılar hep karamsarlık değil, esas sevgi bulaştırmalı, ötekini başkaları zaten yapıyor’’ diyor Aksoy. Bu mesajın oradan başlayarak tüm Kafkaslar’a bir barış havası yaymasını istiyor. Heykelin içinden göklerde buluşacak iki lazer ışığının çıkış yapmasını gerçekleştirecek. Bu harika projeye nisanda başlayıp ekimde bitirmek istiyor. Demir, çimento, mıcır, toz ve taşla elde edeceği mermer görüntüsü için kurumlardan destek lazım. Bu kadar duyarlı, düşünceli ve geleceğe insanlık taşımak isteyen bir proje alkışlanmaz da ne yapılır? Bu davul, anlayana çalar. En büyük umudum, Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınırın, kin ve intikam gibi ilkel hislerin aşılarak açılması, barışın ve kardeşliğin kazanması. Aksoylar sayesinde, bilmem anlatabildim mi? Gerek yurtiçinde, gerek yurtdışında Ermeni dostlarımızla barışı sağlamak, hepimizin katkılarıyla tek yanlı kışkırtıcı suçlamalardan değil, bu gibi çabalardan geçiyor. Email: bedbay?tnn.net Web: www.bedribaykam.com Email: info?yurtseverhareket.org Web: www.yurtseverhareket.org Yolcularını almadan Fas’a doğru havalanıp Yunanistan hava sahasından İstanbul’a dönen uçak konusunda THY açıklama yaptı. Uçağı, bir seyahat acentesinin kiraladığı ve sorumluluğun tümüyle acentede olduğu bildirildi. THY SESSİZ SEDASIZ (!) Atatürkçü Düşünce Derneği’nde görev yapmak ATATÜRKÇÜ Düşünce Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Doç. Dr. Rıza Gül, 29 Ekim törenlerinde polis engellemesini eleştirdiği için hakkında, Diyarbakır Valisi Efkan Ala’nın açtığı tazminat davası süreç olarak başladı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekreter Yardımcısı Yurgagül Ülkü, Konya Akşehir’de özel bir okulun düzenlediği Çanakkale Savaşları’nı anma etkinliğinde Atatürk’ün adını anmaktan kaçınan okul yöneticilerini eleştirdiği için hakkında açılan tazminat davasından yargılanıyor. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Gerekçe Fikret Tunçer: ‘‘Dansöze de, kıvırmayı bırak desen, o da dava açar.’’ Atatürkçü Düşünce Derneği Mersin Şube Başkanı İlker Taşyürek, bir köy okuluna öğretmen olarak atandı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Hakkâri’ye ‘‘müşavir’’ olarak gönderildi; karar idari yargıdan döndü. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde, Atatürkçü Düşünce Derneği’nde görev yapmak ve Atatürkçü düşünceyi savunmak hiç bu kadar zorlu olmamıştı. Erdoğan andı: Türkiyeliyim, doğruyum, çalışkanım; varlığım, mal varlığıma armağan olsun! Türkçenin Askerleri: Reklam / Metin Yazarları EFDAL SEVİNÇLİ Yaşar Üniv. Öğretim Üyesi Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum, iki ay kadar önce gazetelerimizde, ‘‘Dilinizden utanmayın! Türkçe dünyanın en köklü, en zengin ve en güzel dillerinden biri. Onu yabancı sözcüklerle kirletmeyin. Türkçe kullanın!’’ tümcelerini içeren bir kampanya gerçekleştirildi. Televizyonun ünlendirdiği oyuncularımızın dillerini göstererek katıldığı, örneğin ‘‘Vahide Gördüm de dilinden utanmıyor’’ alt tanıtmalıklı tümcesiyle tamamlanan bu kampanyayı Reklam Yaratıcıları Derneği başlatmış, Dil Derneği de desteklemişti... Bu çabalarına, eylemlerine teşekkür ediyorum... ??? Ancak Türkçeyi büyük bir tutkuyla seven biri olarak da bu kampanyanın etkisini doğrusu çok merak ediyorum... Çünkü ‘‘Bu kampanya, dilimizde yaşanan kirlenmeye dikkat çekmek amacıyla RYD tarafından hazırlanmıştır’’ uyarısıyla yaşadığımız sancıyı da bize anımsatıyordu... Büyük önderimizin de uyarısıyla ‘‘dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak’’ için nicedir kavga veriyoruz... Doğrusu, bilimsel devrimleri algılayamadan iletişim devriminin süreklilik kazandığı bir süreci yaşarken çözümsüzlük hastalığına tutulan, kolaycılığa kaçan ya da ‘‘ukalâ’’ geçinen nice yurttaşımız, küresel dilin/İngilizcenin boyunduruğuna boynunu uzatıp bir gün egemenliğinin de isteneceğini düşünmeden, büyük bir tutkuyla, kendilerini farklı kıldıklarına inanarak İngilizce sözcükleri kullanıyor; hızla Türkingilizce konuşuyor, yazıyoruz... ??? Herkese tek sorum var: Böyle gidersek, çocuklarımız, 200 yıl sonra da Türkçe konuşacaklar mı? Duyuyorum... Dilimizin eylemlerinin ne denli sağlam olduğunu söylüyorsunuz... Kiminizin de ‘‘Bu arkadaş, konuşulup yazılan diller içinde Türkçenin 5. sırada olduğunu bilmiyor mu’’ diye homurdandığını duyuyorum... Düşündüklerinizi biliyorum... Dünyada yitip giden nice dili biliyorum... Sizler hiç düşündünüz mü bilemem, ben düşündüm ve biliyorum. Bugün, dilimizin kirlenmesinde de güzelleşip gelişmesinde de en etken olanlarımız Reklam / Metin Yazarlarımızdır... Yazmak eyleminin de, yaratıcı yazarlık adına, beyinlerini bir ürünün tanıtmalığı için tüketenlerimiz onlardır... Doğrusu onların adları pek bilinmez, ortalıkta da hemen hiç görünmezler... Çünkü onlar, BÜYÜK GÖZ’ün ordusunun akıncıları, ‘‘vurucu gücü’’dürler... Denetimindeki yüzlerce kanalında, bizi eğiten, biçimleyerek kendine bağlı kalan BÜYÜK GÖZ’ün en güçlü adamları, Reklam / Metin Yazarlarıdır... Eğer görevlerini iyi yapmazlarsa, ‘‘hayal kahveleri’’nde sandalyeleri hazırdır... Ve yerlerine de daha atak, sözcüklere taklalar attıracak denli yaratıcı gücü olanlar hemen bulunur... ‘‘Renault otomobiller üretir’’ diyen de ‘‘Renault’nun LANSMANINI izlediniz’’ diyen de onlardır... Meyve sularını, sütleri, çocuk bezlerini, kapıları, pencereleri, bankaları, ısıtma ve soğutma araçlarını, boyaları, giysileri.. güzellikleriyle, çirkinlikleriyle bizlere sunanlar onlardır. Hepiniz biliyorsunuz, BÜYÜK GÖZ, bizi, müzik eşliğinde eğlendirerek eğitiyor... Yineliyorum, çoğumuzun hiç tanımadığı, en önemli adamları da Reklam / Metin Yazarlarıdır... Oyuncuları, kameramanları, tasarımcıları, yönetmenleri bir araya getirip, Türkçeyi güzelleştirip yücelten de küresel pazarın aracı olup Türkçeyi yere batıran da Reklam / Metin Yazarlarıdır... Lütfen, tanıtımlıklardaki çikolataların, şekerlerin, sakızların adlarına bakın Allah aşkına... İstanbul’da yeni açılan Cevahir Çarşı’daki mağazaların adlarına, ürünlerin adlarına bir bakın lütfen.. Burası Türkiye mi, bu insanlar Türkçeyi unuttular mı yoksa?.. Bana küresel pazar ekonomisinin görkeminden söz etmeyin... Evet, ben bu büyük pazarın kaçınılmaz olarak içindeyim. Ancak bu pazar, beni sadece beden olarak yutmuyor, eritmiyor, tüketmiyor... Evet, kimi arkadaşların ‘‘Türkçe küresel pazar ekonomisine ayak uyduramıyor’’ diye akıl sattıklarını, hatta ‘‘payalıcı kuş’’ gibi çevremizde dolaştıklarını görüyorum... ??? Sözü uzatmama gerek yok, ben Türkçenin yaşam kavgasında savaşacak, inançlı, gönüllü askerler arıyorum... Bu kavgada en ön safta savaşacak askerlerin de Reklam / Metin Yazarları olduğunu biliyorum, onlara inanıyorum... Türkçeyi yaşatacak gücü olduğunu hâlâ inandığım BÜYÜK GÖZ’ de Türkçe için çalışacak, Türkçe sevdalısı Reklam / Metin Yazarları arıyorum... Bütün duyurularda, tanıtmalıklarda Türkçe düşünüp Türkçe yazan öğrencilerimi, arkadaşlarımı arıyorum... Türkçe onlara kollarını açıyor.. onları kucaklıyor... Lütfen ses verin... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Sicim ya da kalın iplerin 1 geometrik de 2 senler oluşturacak biçimde 3 düğümlenme 4 siyle yapılan 5 elişi. 2/ Jean Jacques Anna 6 ud’un tanınmış 7 bir filmi... Halk 8 edebiyatında sekizlik hece 9 ölçüsüyle yazılan bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 şiir türü. 3/ Kişinin ken 1 Ç İ V İ L EME di bedensel ve ruhsal 2 İ L A H İ E L A benliğine karşı duyduE R Ç ğu aşırı hayranlık. 4/ 3 Z İ N A 4 E K L Ü M E N Gündüz yapılan sineP E L İ K A N ma ya da tiyatro göste 5 L K R R A risi. 5/ Yapma, etme... 6 G Ü L A T U Hicap... Eski dilde yüz, 7 E V A Z E çehre. 6/ ‘‘Hayır’’ anla 8 E S A R E T R mında kullanılan söz... 9 Ö Z E N S A ĞU Kansız. 7/ Parlak kerestesi mobilyacılıkta kullanılan bir Afrika ağacı... Bir göz rengi. 8/ Divan edebiyatının en büyük hiciv şairi... Kırık kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan nesne. 9/ Gezgin samuray... Radyum elementinin simgesi. Gazetemiz çalışanlarından KADER ERGÜLER ile MEHMET OĞUZ Nişanlandılar. 05/02/2006 Mutluluklar diliyoruz. Çalışanları C Dosya No: 2005/295 Davacı Mehmet Erdoğan tarafından, davalı Ayşe Erdoğan aleyhine açılan boşanma davasında; Davalı Mehmet ve Satı’dan olma 26.4.1977 doğumlu Ayşe Erdoğan, C. Savcılığı’nca yapılan araştırmada da adreslerinin tespit edilememesi nedeniyle, davalı Mehmet Satı’dan olma 26.4.1977 doğumlu Ayşe Erdoğan’ın C. Savcılığı’nca yapılan araştırmada da adreslerinin tespit edilememesi nedeniyle, davalı Mehmet Satı’dan olma 26.4.1977 doğumlu Ayşe Erdoğan’ın dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Adı geçenlerin duruşmanın ertelendiği 6.3.2006 günü saat 09.20’de mahkememizde hazır bulunmaları veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri gerektiği, duruşmaya gelmedikleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde, HUMK’nun 377 maddeleri gereğince yargılamanın yokluklarında devam edeceği ve hüküm verileceği, 7201 sayılı kanun 29, 30, 31 ve müteakip maddeleri gereğince, dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. 30.12.2005 (Basın: 3690) TİRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir yarışmada konulan ödüle yeterli nitelikte görülmemekle birlikte, anılmaya değer bulunan kimseye ya da yapıta verilen derece. 2/ Avuç içi... Küçük boylu, uzun ve ipeksi tüylü, sarkık kulaklı bir köpek cinsi. 3/ Melez... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 4/ Suudi Arabistan’ın plaka imi... ‘Tanrı kabul etsin’’ anlamında kullanılan sözcük. 5/ İstanbul’un eski adlarından biri. 6/ Gezinti yeri... Tarla sınırı. 7/ ‘‘Onat’’: mimarımız... Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe verilen ad. 8/ Türk soylu bir halk. 9/ Alanya ilçesi yakınlarında bir çay ve mağara... Bilgiçlik taslayan kimse. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle