22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2006 SALI 10 KAVŞAK ÖZGEN ACAR DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr İsa, İstanbul’da Göğe Uçmuştu! Oğlum Deniz, 10 yaşındayken Louvre Müzesi’nde resim ve heykelleri gördükten sonra şöyle demişti: ‘‘Hıristiyanlar çok akıllı... Hıristiyanlığı yaymak için İsa’nın, Meryem’in çeşitli resimleri, heykelleri, ikonaları ile açık seçik Hıristiyanlık propagandası yapıyorlar. Biz Müslümanlar ise Muhammet’in resimlerini yasaklayıp İslamiyetin yayılmasına hizmet etmiyoruz.’’ Deniz’in çocuksu yorumuna söyleyecek söz bulamamıştım. Hıristiyanlar da bir dönem ‘‘ikonaklast’’ çoktanrılı ‘‘pagan’’ların heykellerini kırmış, tiyatroyu ‘‘şeytanın evi’’ ilan etmişlerdi. Halk uzaklaşmaya başlayınca dinin ileri gelenleri, tiyatroyu kiliseye taşımışlardı. İsa’nın, Meryem’in çeşitli öykülerini kilisede tiyatro oyunu olarak sergilemeye başlayınca halk kiliseye yeniden yönelmişti. İstanbul’da kilise tiyatrosunda o kadar ileri gitmişlerdi ki Papa’nın İstanbul’a gönderdiği bir temsilci, izlediği oyundan sonra ‘‘İsa’nın göğe uçuşunu gözlerimle gördüm’’ diye bildirmişti. Temsilci, İsa rolündeki oyuncunun mancınıkla havaya fırlatıldığını algılayamamıştı. Kilise, resim ve heykeli İsa odaklı olarak yaygınlaştırarak bir yandan sanatçılara para kazandırmış, bir yandan da İsa ve çevresinin bu resimleri aracılığı ile halkı büyüleme yoluna gitmişti. Danimarka’da JyllandsPosten gazetesinin karikatüristi Rose Flemming, Hz. Muhammet’in bir dizi karikatürünü yapınca kıyamet koptu. Karikatürleri, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya ve İsviçre, hatta Norveç’te bir kilise gazetesi bile bastı. Karikatürleri görmeyenler görenlerden daha çok kıyamet koparttılar. Flemming ile Danimarka hükümetinin özür dilemeleri istendi. Flemming, ‘‘Danimarka’da ifade özgürlüğünün sınırlarını denemek amacıyla çizdim. Müslüman ülkelerdeki basının öteki dinlere saygı gösterdiği söyleniyor. Bu doğru değil. Elimde bir Türk çizerin İsa’yı uygunsuz biçimde betimleyen karikatürleri var. Özür dilemeyeceğim’’ dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK TV’sinden dolayı basın toplantısını terk ederek protesto ettiği Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, ‘‘ülkesinde ifade özgürlüğü olduğu’’ sözlerini bu olayda da yineledi. Ülkesinde geçerli olan ‘‘Herhangi bir dini, ibadeti aşağılayana, lekeleyene para ya da 4 ay hapis cezası verilir’’ kuralı her nedense uygulanmadı. Müslüman ülkelerde halk sokaklara döküldü. Suriye’de elçilikler ateşe verildi. Libya, Suudi Arabistan, İran, Pakistan’daki gösterileri, Trabzon’da kimliği bilinmeyen bir gencin Santa Maria Katolik Kilisesi’nin İtalyan rahibi Andrea Santore’yi öldürmesi izledi. ‘‘Sınır Tanımayan Gazeteciler’’in açıklamasında ‘‘Müslümanlar karikatürist ile Danimarka hükümeti arasındaki ayrımı bile yapamıyorlar’’ denildi. Libya, Suudi Arabistan ve Suriye, Kopenhag’daki elçilerini geri çektiler. Mağazalarda, ‘‘sözde barışsever, uygar Danimarkalıların küstah davranışlarını’’ protesto amacıyla Danimarka ürünleri tezgâhtan indirildi. Paris’te yayımlanan France Soir gazetesinde, Muhammet’i bulutlar üzerinde Budist, Yahudi, Hıristiyan tanrıları ile birlikte gösteren bir karikatür yayımlandı. Hıristiyan tanrı, Muhammet’e ‘‘Alışmalısın, bizim de karikatürlerimizi çizdiler’’ diyordu. Gazetenin Mısırlı patronu, genel yayın yönetmenini kovdu. Üç karikatür yayımlayıp Müslümanları ‘‘sağduyuya’’ çağıran Ürdün gazetesinin yazıişleri müdürü de kapının önüne konuldu. İngiliz Guardian gazetesi, karikatürleri ‘‘İfade özgürlüğü sınırsız değildir. Tartışılan karikatürler tahrik edici, rahatsızlık verici’’ diye yorumlayarak yayımlamadı. Ülkesinde birkaç milyon Müslüman bulunan İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, ‘‘ne şiş ne kebap’’ gibilerden ‘‘İngiltere, ifade özgürlüğünden ve başkalarının inançlarına saygıdan yanadır’’ dedi. ABD Dışişleri Sözcüsü Justin Higgins, ‘‘Avrupa gazetelerinin Hz. Muhammet’in karikatürlerini yayımlaması dinsel ya da ırkçı nefreti kışkırtacak, kabul edilmez bir davranıştır’’ derken Orhan Pamuk, karikatüristin ifade özgürlüğünü savunan bir açıklama yapmadı. Olaylar İngiliz yazar Salman Rüştü’nün ‘‘Şeytan Ayetleri’’ kitabını çağrıştırdı. İran dinsel lideri Ayettulah Humeyni, yazarı gıyabında ölüme mahkum etmiş, Rüştü yıllarca saklanmış, yeni bağışlanmıştı. 2004’te Hollanda’da, ünlü kulağı kesik ressam Vincent van Gogh’un ağabeyinin torununun torunu olan film yapımcısı Theo van Gogh’u bir Faslı bıçaklayarak öldürmüştü. Nedeni de Van Gogh’un Müslüman kadınlara şiddet uygulanmasını eleştiren ‘‘Boyun Eğme’’ filmine Müslüman erkeklerin duyduğu tepki idi. Şimdi, gözler karikatürist Flemming’in üzerinde.. Bakalım nerede, nasıl bir bedel ödeyecek? ‘Artık geri dönüş yok’ Venezüella halkı, Beşinci Cumhuriyet Hareketi (MVR) iktidarının 7. yılını bir hafta sürecek etkinliklerle kutluyor ve Chavez iktidarına desteğini yineliyor GAMZE ERBİL Beşinci Cumhuriyet Hareketi’nin (MVR) iktidara gelişinin 7. yıldönümünü coşkulu bir şekilde kutlayan Venezüellalılar, Devlet Başkanı Hugo Chavez’in devrimci dönüşüm programında ‘‘dönüşü olmayan bir noktaya’’ ulaştığını savunuyor. Chavez’in 21. yüzyıl sosyalizmi olarak adlandırdığı devrim süreci, değişik bir yoldan ilerliyor. Venezüella’da Chavez iktidarı, eğitim ve sağlık alanı başta olmak üzere ülkenin yoksullarına dönük uygulamalarıyla siyasi ve toplumsal gücünü pekiştiriyor. Mülk sahibi sınıfları, alanlarını adım adım daraltarak etkisiz hale getirmeye çalışan Chavez, bugüne dek kendisine yönelik bu cepheden gelen tüm saldırıları boşa çıkarmayı becerdi. Nisan 2002’deki başarısız darbe girişimi ve daha sonra gelen petrol sektöründeki grevlokavtlar, mülk sahibi kesimin tüm kozlarını tükettiği hamleler oldu. ABD ile işbirliği, bugün bu ilişkilerinin tümüyle teşhir olduğu Venezüella muhalefetinin en zayıf yanını oluşturuyor. Ancak ABD ile işbirliği dışında da Venezüella muhalefetini ciddiye almak için bir neden bulunmuyor. Venezüella söz konusu olduğunda asıl tehdit ABD’den geliyor. ABD’nin şerri İsa’nın Kanı Şarap mı Kola mı? Benzeri bir olay da Moskova’da yaşandı. Çağdaş resim koleksiyoncusu Marat Guelman bir sergi açtı. Sergideki resimlerden birinde Müslümanların cami minareleri bir Rus Ortodoks kilisesine Ayasofya’daki gibi bindirilmişti. Aleksander Kosolapov adlı bir ressamın yaptığı tabloda ise CocaCola logosunun yanında İsa’nın resmi ve altında da kendisinin ‘‘şarap’’ için söylediği ‘‘Bu benim kanımdır’’ yazısı vardı. Guelman, Ortodoksların inançlarına saldırdığı için mahkemeye verildi. Davayı açan ise Moskova Sanatçılar Sendikası’ydı. Resimler şu anda New York’ta bir galeride sergileniyor, kimse yakınmıyor. Geçen yıl ‘‘Venedik İkiyıldabirinde’’ tanık olmuştuk; Alman sanatçı Gregor Schneider, üç metre yüksekliğinde sünger köpüğünden bir küp yapmış, siyah bir örtü ile kapatarak bunu Venedik’te sergilemek istemişti. Düzenleme kurulu, ‘‘Mekke’de Kâbe’yi anımsatıyor’’ gerekçesi ile izin vermemişti. Sanatçı, yapıtını bu kez geçen ay Berlin’de sergilemek istedi. Müze, aynı gerekçe ile izin vermedi. Venedik ve Berlinliler, yapıtı bir dini inanca saygısızlık olarak kabul etmişlerdi. Kübalı yetkililer, Venezüella’da Chavez iktidarının son 4 yıllık süreçte önemli evreleri geLBA’nın cazibesi ride bırakarak bir konsolidasyon yaşadığını söylüyor. ÖzelAğırlığını devletler arasında likle başkanlık referandumu ve altyapı projelerinin oluşturduğu aralık seçimlerinin ardından topALBA’nın sosyal dayanışma lumsal desteğini de sağlamlaşVenezüellalılar, Chavez’e desteklerini 4 Şubat günü düzenlenen büyük yürüyüşte bir kez daha tıran Chavez için ‘‘geri dönül gösterdiler. Gösteride, Chavez posterlerinin yanında Şili ve Küba bayrakları taşındı. (Fotoğraf: AP) vurgusu cazibesini daha da arttırıyor. Bir dizi Latin Amerika mez nokta’’ ifadesi, politik olarak geçerli görünüyor. Ancak, Venezü naryosu’’ değil. Ayrıca ABD tarihi, ar arkasındaki büyük destek ve tüm hak ve Karayib ülkesi için ise artık ‘‘dışınella’da kapitalizmin tasfiyesi gerçekleş ka bahçesine yönelik her türde işbirlik lı adımlarıyla Venezüella’nın devlet da kalınamaz’’ bir süreç gibi görülmeye başlanıyor. ABD’nin kıtaya yönelik meden ABD’den gelecek şerrin kanal çiyle çeşit çeşit saldırı girişimleriyle do başkanı duruyor. müdahalelerinin merkezi üssü Kolomlarının hep açık kalacağını hatırlatmak lu. İlk akla gelen Domuzlar Körfezi işedef Chavez biya’nın Washington’a yakın Devlet gerekiyor. gal girişimi bugün tarihe bir ‘‘skandal’’ Başkanı Alvaro Uribe’yi bile içine çeMuhalefetin politik yenilgileri ve tüm olarak geçmiş olsa da Küba halkına ver‘‘ABD bu yöntemleri kısa vadede dev ken bu girişim, rüzgâr soldan estiği süzaaflarına karşın “yılmaz” Chavez kar diği derin zarar ve derslerle belleklerreye sokmayı göze alamaz’’ önermesi rece yol alacak ve ABD’nin canını sışıtlığı, bu kanalların açık olduğunu gös den silinmeyen bir örnek. teriyor. Öyle ki, bir dizi semtte para kar‘‘Chavez’e suikast’’ seçeneği de, Ve doğru olmakla birlikte, bu seçenekleri kacak gibi görünüyor. Böylesi bir ortaklığın sosyalizme mi, şılığı oluşturulmaya başlanan silahlı çe nezüella liderinin basit bir propagan diri tutma konusunda büyük bir titizliyoksa yalnızca ABD karşıtlığıyla sınırtelerden ve bunların bir ABD donanma dası olarak görülmeyecek kadar cid ğe sahip olduğunun altı çizilmeli. Evet, bugün Ortadoğu’daki ‘‘büyük’’ lı bir bölgesel entegrasyona mı saldırısıyla işbirliği halinde iktidarı al diye alınması gereken bir olasılık. Çünmaya kalkışmasından bahsedildiğinde kü bugün tüm Latin Amerika’yı etki proje, ABD yönetiminin tüm kaynak yöneleceği konusundaki sorular ise aybu Venezüellalılar için bir ‘‘komplo se leyen devrimci sürecin merkezinde, larını daha acil sorunlara yöneltmeye rı bir değerlendirme konusu... itiyor. Ve görüldüğü kadarıyla, Venezüella’da bir süredir Chavez’in gücünü zayıflatmaya yönelik bir faaliyet yürütülüyor. ABD’nin, zamanında Güney Komutanlığı’na danışmanlık yapmış Venezüella Büyükelçisi William Brownfield, bugünlerde, son referandum ve seçim sürecinin ardından darmadağın olmuş muhalefeti toparlamaya çalışıyor. Öncelikle üzerinde durulan 3 yeni lider alternatifinden bahsediliyor. Ancak, muhalefetin politik programının ne olacağı konusunda belirsizlik sürüyor. Şimdilik elde ‘‘seçilmiş diktatörlük’’ söylemi dışında geçerli bir malzeme bulunmuyor. Geçen günlerde, ordu ile ilgili bilgileri Pentagon’a sızdıran ABD’nin Venezüella elçilik görevlisi ile ilgili kriz de hatırlanabilir. Chavez, bu kişiyi sınır dışı ederken, elçiliğe bu gibi faaliyetlerin sürmesi halinde görevlilerini tutuklayacağı uyarısı yaptı. Özetle bu ‘‘mücadele’’ kısa vadede soğuyacak gibi görünmüyor. Venezüella ise, içerideki kaçınılmaz karşılaşmanın karşı taraf için zorluklarını arttırmak üzere, kıtada meşruluğunu genişletmeye de önem veriyor. Chavez’in, son Amerikan Devletleri Örgütü zirvesinde ipliğini pazara çıkardığı Amerika Kıtası Serbest Ticaret Anlaşması’nın (ALCA) alternatifi olan Amerika Kıtası için Bolivarcı Alternatif (ALBA), kıtada giderek popülaritesi yükselen bir öneri. A H Y OKSULLARIN GÖNLÜNÜ KAZANIYOR Adolf Hitler Kim? Cumartesi günü İlhan Selçuk’un yazısı şöyle başlıyordu: ‘‘George Bush’un Amerikan Kongresi’nde yaptığı ‘yıllık konuşma’sını gazetelerde okurken aklıma kim geldi dersiniz?.. Adolf Hitler!..’’ İlhan Ağabey yandı! Eğer Eric Edelman hâlâ Ankara’da büyükelçi olsaydı, kendisini benim gibi kara listeye alırdı. 25 Ocak 2005 tarihli ‘‘NeoHitler Taç Giydi’’ başlıkla yazımızda Bush’un ant içme töreninden şöyle söz etmiştik: ‘‘Ant içen ABD Başkanı değil, sanki bir ‘NeoHitler’ idi. Aydınların bu gözlemini ABD Psikiyatri Derneği’nin eski başkanı Dr. Justin Frank en güzel yorumladı. Dr. Frank’e göre anne Barbara’nın sertliği ile büyüdüğü için ‘alkolik’ olan oğul Bush, bir ‘paranoyak’tı. Konuşmasını 21 kez değiştirten bir ‘megaloman’dı. Alkole tinsel bağımlılığı hâlâ sürdüğü için, İsa’dan, Tanrı’dan, uzaydan iletiler alıyordu. Artık o bir ‘şizofren’ idi, derhal akıl hastanesinde tedavi edilmeliydi.’’ Bir kokteylde Büyükelçi Edelman, ‘‘Özgen Bey! Sen benim başkanıma nasıl olur da Hitler dersin?’’ demiş, büyükelçilik etkinliklerinden dışlamıştı. Hollywood’da bir afişte Bush’un alnına ‘‘svestika (gamalı haç)’’ çizilmişti. Pek çok ABD haber sitesinde Bush’taki (S) harfi gamalı haç gibi yazılıp Hitler gibi gösterilir. Yunan besteci Mikis Theodorakis de ‘‘Atina’yı ziyaret ederse bir Adolf Hitler olan Bush’un elini sıkmak istemiyorum’’ demişti. Önceki gün Alman Başbakanı Angela Merkel, 40 ülkeli Münih Güvenlik Konferansı’nı açış konuşmasında İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ı Hitler’e benzetti. Anlaşılan, ifade özgürlüğü göreceli bir durumdu. Küba insanlık ihraç ediyor ir dönemin ‘‘devrim ihraç etmekle’’ suçlanan ülkesi Küba, özellikle Sovyetler Birliği ve sosyalist sistemin dağılmasının ardından sosyalizmde direnmek için çok çaba sarf etti. Bugün Küba’da 90’lı yıllar ‘‘özel dönem’’ olarak adlandırılıyor ve ülke tarihinin en zorlu yılları olarak anılıyor. Ancak Küba yönetimi bu yıllarda da ‘‘devrim ihracı için’’ değil; kendisinin sosyalizm yönündeki tercihini meşru kılmak için uluslararası alandaki dayanışma faaliyetlerini hep üst sıralara yerleştirdi. Bugün artan olanakları ve Latin Amerika’daki sol yükselişin de yardımıyla ülke dışına gönderdiği doktor ve öğretmenlerinin dayanışma faaliyetlerini daha da yoğunlaştırmış durumda Küba yönetimi. Kübalı doktor ve öğretmenler, Latin Amerika ve Afrika’nın ötesinde Pakistan, Malezya ve Yeni Zelanda’ya da yayılmış durumdalar. Guatemala’da kasırga ve Pakistan’da deprem sonrası yardım çalışmalarına katılan 3 bin kadar doktor ve sağlık görevlisi var Küba’nın. Ve bu görevliler, hem yaptıkları işin doğası gereği, hem de sahip oldukları ideolojik formasyon ile büyük sempati topluyorlar. Binlerce Kübalı uzman Kapsamlı Sağlık B Programı’nın bir parçası olarak onlarca ülkede, 59 milyon kişiyle ilgileniyor. Küba, özellikle Latin Amerika ve Karayibler’deki sağlık çalışmalarına katkısını arttırmayı da sürdürüyor. Venezüella ile ortak olarak yürütülen ‘‘Mucize Operasyonu’’ ile Küba, bölgenin yoksullarına bedava göz ameliyatı olanağı sağlıyor. Sıradaki anlaşmalar Yönetimlerle yapılan anlaşmalar çerçevesinde Küba, hastaları adaya getiriyor veya doktorlarını bu ülkelere gönderiyor, ayrıca uzmanlık eğitimi de veriyor. Örneğin Panama’da geçen kasımda başlayan proje ile 48 binden fazla Panamalı yoksul, bedava göz ameliyatı olmak için Küba’ya geldi. Çok sayıda hükümetle bu konuda anlaşmaya varıldı ve 2006’nın ilk yarısında, yakın dönemde Bolivya’da açılana benzer 15 göz merkezi açılması gündemde. Kübalı eğitimcilerin geliştirdiği okuryazarlık programı da UNESCO tarafından tavsiye edildikten sonra, her ülkenin özellikleri gözetilerek uyarlanıyor ve Yeni Zelanda’dan Venezüella’ya kadar olumlu sonuçlar veriyor. BİTTİ Geceyarısı Ekspresi Kurtlar Vadisi New York’ta görev yaptığım yıllarda büromuzda otururken bir siyah, dans ede ede bir kargo getirdi. Türk olduğumuz için zarfı sallayıp şarkı niyeti ile söylediği sözler ‘‘Oohhh Midnight Express!! Ohh Midnight Express’’ idi. ABD’de her Türk, alnında ‘‘Geceyarısı Ekspresi’’ filminin damgasını taşımıştır. Şimdi roller değişti. ‘‘Kurtlar VadisiIrak’’ filmi, ABD işgalini yerin dibine batırarak beyazperdeye yansıttı. İki Türk yazarın ‘‘Metal Fırtına’’ kitabı da Amerika’da tepki görmüştü. ABD medyası filme geniş yer ayırdı. New York Times gazetesi ‘‘Irak’ı işgal eden ABD düşmanlığı perçinlendi’’ diye yazdı. İnternet sitesi AOL, okurları arasında anket bile düzenledi. Katılımcıların yüzde 88’i ABD aleyhinde böyle bir filmin çevrilmesinin kendileri için sürpriz olmadığına tıkladılar. AOL, filmde rol alan Billy Zane ve Garry Busey’in mesleki geleceklerini oylamaya açtı. Filmin ilk gecesini, 1 Mart muhtırasına ‘‘hayır’’ diyen TBMM Başkanı Bülent Arınç ve eşi ile Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın izlemeleri ABD’ye ince bir ileti mi idi? Büyükelçi Ross Wilson filmi izlemeyeceğini söylerken ABD, Rusya, Avrupa’dan başka Müslüman ülkeler filmin gösterim hakkını almışlardı. İster istemez insanın aklına, bu film çevrilmeden önce oyuncu ve yöneticilere vize veren ABD Büyükelçiliği’nin Polat’ı öpen Sharon Stone’u da vatan haini ilan edip etmeyeceği geliyor! Ancak doğru olan, Başbakan Erdoğan’ın ‘‘Çözüm silahın ucunda değildir’’ sözleridir. Bir yandan ülkedeki şirket yetkilileriyle, ABD elçiliğiyle ve AB ülkeleriyle temaslarını sürdüren Morales, Chavez ve Castro ile dostluğunu da açıkça ilan ediyor. (Fotoğraf: REUTERS) Bolivya’nın yeni yolu atin Amerika’da seçim sonuçlarıyla yükselen sol dalgada Bolivya, Venezüella’ya benzer bir yol izleyeceğinin işaretlerini vererek diğer örneklerden ayrılıyor. Bu iki ülke; neoliberal politikalara, ABD’ye, onun ekonomik ve siyasal önerilerine karşıtlığın ötesine geçen toplumsal dönüşüm programlarını gündemlerine aldıkları ölçüde, Arjantin, Şili ve hatta Brezilya gibi örneklerden ayrışıyor. Venezüella ve Bolivya, halen kapitalist ülkeler olmalarına karşın Küba ile yakınlıkları ve Küba’dan öğrenme eğilimleriyle de farklılık gösteriyorlar. Ancak bu eğilimler doğrudan Chavez ve Morales’in siyasi tercihleriyle belirlendiği L Elmek: oacar?superonline.com Faks: 0312. 442 79 90 ölçüde kırılganlık gösteriyor. Elbette henüz taze bir iktidar olan Morales yönetiminin nasıl bir doğrultuda ilerleyeceğini/ilerlemek zorunda kalacağını zaman gösterecek. Ama ABD’nin saldırgan bir politikayı uygulamaya sokmadığı durumda, Morales’in Bolivya’nın özgünlüklerini gözeterek Chavez’in yolunu izleyeceği anlaşılıyor. Küba ile işbirliği ve dayanışma da bu yolun önemli taşlarından birini oluşturuyor. Seçim zaferinden sonra Castro ile bir dizi anlaşma yapan Morales, 5000 öğrenciyi burslu olarak Küba’da eğitime gönderiyor. Geçen haftalarda 150 bin kişiyi etkileyen sel felaketinden sonra, 140 Kübalı doktor da dayanışma için Bolivya’ya gitti bile. CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle