17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 TEMMUZ 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DtZİ Rotanın çizildiğiyıllarTürkiye, 'Soğuk Savaş' söyleminin ortaya çıktığı 1947'nin martmda acilen IMF'ye almdı. Ülke,1951'de de Dünya Bankası aracılığıyla korkunç bir dış borç sarmalının içine çekildi Laisizm "çarpık demokrasimiz" ve soğuk savaş Demirtas CEYHUN I smet Paşa, Osmanlı aydınlannın îngilte- re'deki "çiftnıedisirparlamenterdüzeni- ni önünü ardını fazla da kurcalamadan it- hal etmeleri gjbi, 10 Mayıs 1946 'daki CHP Kurultayı'nda "Bu seçimi 1947'devapma- yı düşünüyorduk, ama dış ve iç poîitik ge- rekler bir an önce yapmamızı zorunlutahyor"di- yerek 21 Temmuz 1946'da acele yaptırdığı seçim- le TBMM'nin de demokrasi adına yalnız Ameri- kalılann Cumhuriyetçilerve Demokratlar'dan olu- şan "çiftpartiB" parlamenter düzeni gibı CHP'den ve DP'den oluşan iki partili bir meclis haline ge- tirilmesıyle de yetinmemiştir gördüğümüz kada- nyla. Ola ki yavaş yavaş kazanmaya başladığı gü- veni daha da pekiştirmek uğruna, ülkeyi de aynı anda farkına bile varmadan "Soğuk Savaş"ın içi- ne balıklama daldırmıştır ne yazık ki... Örneğin, seçimden hemen sonra 7 Eylül 1946'da, hiçbır ekonomik neden yokken tarihimizdeki ilk devalüasyonu ilan edıp Türk Lırasının değerini yüz- de 117 düşürerek, Amerikan Dolan'ıu 128 kuruş- tan 280 kuruşa çıkarmış ve ardından maliyecile- rimizin bile henüz ne olduğunu, ne işe yarayaca- ğını tam kestıremedikleri IMF'ye ortak olmak için başvurmuştur. A Y D I N L A R İLCİSİZ... Ama üzülerek belirtelim ki "Soğuk Savaş" ko- nusuyla aydınlanmızın yeterince ilgilendiğiıu söy- leyebilmek de hâlâ olanaksızdır. Çünkü yaygın kanıya göre, So\yetler Birli- ği'ne karşı 1950'lerden itibaren uygulanan bu psikolojik savaşın bizimle kesinlikle bir ilgısi yoktur ve Sovyet Cumhuriyetîeri 'nin dağılmasıy- la 1990'lann başlannda da zaten sona ermiştir. Üstelik ilginçtir, Avrupalı aydınlann, ınsanlık tarihinde bir benzeri daha bulunmayan bu savaş- la güncel poîitik bir olay olarak değerlendirmek- ten öte ilgilendiklerini söyleyebilmek de olanak- sızdır doğrusu. Oysa bu sinsi kavga, Amerikalılann verdikle- ri bilgilere göre, 6 Haziran 1944 günü akşamı Nor- mandiya çıkarmasının başanyla sonuçlanması- nın hemen ardından ünlü iktisatçılar Keynes ve Harry YVhite'ın, Sovyetler Birliği'nin de bu sa- vaştan galip çıkacağı gerekçesiyle, kapitalist dün- yanın yeni bir ekonomik krize sürüklenmemesi için önlem olarak sunduklan IMF ve Dünya Ban- kası'nın kurulması önerisini Roosevelt'in kabul etmesiyle başlamıştır." AvRUPA'YA DEMIR PERDE... Çünkü. Sovyet delegeleri daha 24 Haziran 1944 günü Atlantic City'de yapılan ilk toplantıda, ku- rulmasına çalışılan bu örgütlerin ana amacının bü- tün ülkelerin ekonomilerini ve merkez bankası ıle kambiyo işlemlerini, paralanmn değerlerinin belirlenmesıne vanncaya dek denetim altında tutmak olduğunu görünce, bu tür ilişkilerin ege- menliklerini zedeleyeceği gerekçesiyle 22 Tem- muz 1944'teki ikinci toplantıya katılmayıp Bret- ton Woods Antlaşması'nı imzalamamışlardır. Churchill de, hemen birkaç ay sonra 1945 yı- lı ilkbahannda yaptığı bir konuşmada "Avru- pa'nın ortasma bir demirperde inmiştir" diyerek ilk kez "demirperde" deyımini kullanmış ve Sov- yetler Birliği'ne karşı bir psikolojik savaş açtık- lannı bütün dünyaya ilan etmiştir. Nitekim, ekim ayında da General Patton "Sovyeder Birliği'ne karşıyeni bir dünya savaşı açılmasını" önermiş ve aynı günlerde Senato'da Sovyetler Birliği'ne de atom bombası atılmasını isteyen konuşmalar ya- pılmışür. Bu yüzden, atom bombalannın zaten Sov- yetler Birliği'ne atılması düşünülürken yeni bir sa- vaş göze ahnamadığından, bu kez gözdağı ver- mek için Japonya'ya arıldığını öne sürenler bile vardır. RKİYE IMF'YE ALINIYORTu tlginçtir, Cumhuriyet gazetesinin 1 Eylül 2002 günlü Pazar ekinde belirtildiğine göre. 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya ilk atom bombasını atan pi- lot Paul Tibbets de tam 58 yıl sonra The Guardi- an gazetesinde çıkan bir söyleşisinde, yalnız Ja- ponya'ya değil, "Avrupa fle Tokyo'ya aülacak atom bombalan konusunda ekip eğitimi gördük- lerinT açıklamıştır. Roosevelt'in danışmanlanndan Bernard Ba- ruch da Senato'da yaptıgı bir konuşmada Sovyet- ler Birliği'ne karşı başlaülan bu saldınlan ilk kez "Soğuk Savaş" olarak adlandırmıştır 1947 yılın- da. Ve ne ilginç rastlanödırki, sosyaüzme karşı baş- latılan bu sinsi savaşın tam da "Soğuk Savaş" dı- ye adlandınldığı günlerde, 11 Mart 1947'de, Tür- lciye de acele IMF'ye alınmıştır. Hatta, yalnız alınmakla da kalınmamış, hemen ertesi günü 12 Mart 1947'de, Truman Doktrini'nden Türkiye'ye de 200 milyon dolarlık (güya) askeri yardım ya- pılmasma karar verilerek Ismet Paşa'run bu jes- Türkiye IMF'ye alındıktan sonra Truman Doktrini'nden Türkiye'ye 200 milyon dolarlık askeri yardım yapıldı. Amerikan ordusuna mensup öğretmenler Türk subaylanna, savaş gereçierinin kullanımı konusunda dersler verdi. (Fotoğraflar: Cumhuriyet Arşivi) ti aynca ödüllendirilmiştir. Yani Ismet Paşa"nın, Amerikancı demokrasiyi acele ithal ederken, aynı anda ülkeyi bu sinsi sa- vaşın içine balıklama daldırdığından kuşku duya- bilmek, gerçekten olanaksızdır. Çünkü, hazinede milyonlarca dolar, tonlarca altın stoku bulunduğu için IMF'den ve Dünya Bankası'ndan borç istemeyi kimse aklından bile geçirmezken, IMF ile Dünya Bankası müfettiş- leri haber dahı vermeden ülkeyi teftişe başlamış- lardır hemen ertesi günden itibaren. TlPKI OSMANLILAR CIBI Ve 15 Mayıs 1951'de de Dünya Bankası'ndan Baker adlı bir görevli Ankara'ya gelip, Cumhur- başkanı Celal Baj'ar'ı kolunun altında bir dosyay- la ziyaret ederek kalkınmamız gerektiğini, bu amaçla bir kalkınma planı hazırladıklannı ve bu plana göre de Dünya Bankası aracılığıyla 300 milyon dolar dış borç alacağımızı bir anlamda tebliğ etmiştir. Osmanlı Imparatorluğu'nu sona erdiren 1854'te- ki ilk dış borçtan tam yüzyıl sonra 1953 'te de ye- niden alınan 300 milyon dolarlık dış borçla ülke- ye tam 30 bin traktör ithal edilmiştir Amerika'dan. Bilindiği gibi, bu borçlann faizini ödeyebihnek için tıpla Osmanlılar gibi yalvar yakar alınan ye- ni dış borçlarla da, IMF ve Dünya Bankası 'nın bi- zi içine düşürdüğü bu dış borç sarmalı yanm yüzyılda, bugün kimine göre 200 milyardolan bul- muş, kimine göre de 200 milyar dolan çoktaaan katkataşmıştır... Yarın: 'Laisizm' ne demektir? Mart 1947'de, Tru- man Doktrini'nden Türkiye'ye de 200 milyon dolarlık askeri yardım ya- pılmasına karar verildi. Ha- zine'de milyonlarca dolar, tonlarca altın stoku bulun- duğu için IMF'den ve Dün- ya Bankası'ndan borç iste- meyi kimse aklından bile geçirmezken IMF ile Dünya Bankası müfettişleri haber dahi vermeden ülkeyi tefti- şe başlamışlardır hemen ertesi günden itibaren. \ İ U 1 5 Mayıs 1951'de de, V " Dünya Bankası'ndan Baker adlı bir görevli Anka- ra'ya gelip Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı kolunun altın- da bir dosyayla ziyaret ederek kalkınmamız gerek- tiğini, bu amaçla bir kalkın- ma planı hazırladıklarını ve bu plana göre de Dünya Bankası aracılığıyla 300 milyon dolar dış borç ala- cağımızı bir anlamda tebliğ etmiştir. Ekonomi, üniversite ve laiklik değisiyor -Soğuk Savaş usulü' demokrasiı S oğuk Savaş, Türkiye'yi yalnız IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla kor- kunç bir dış borç sarmalına da dü- şürmüş değildir kuşkusuz. Çünkü, bizce ne salt ekonomik nitelikli bir olgudur bu savaş ne de yığınlara zorla benimserilmeye çalışıldığı gibi, 20. yüz- yılın ikinci yansında yalnız Amerika ile Sov- yetler Birliği arasında yaşanmış psikolojik ve külfürel bir sürtüşmedir. Ancak ilginçtir, Amerika ile Sovyetler Bir- liği arasındaki bir çıkar çatışması olan bu sin- si savaşın, klasik savaşlarda olduğu gibi Ame- rika ile Sovyet topraklan veya yalnız Sovyet topraklan üzerinde geçtiğini söyleyebilmek de olanaksızdır. Gerçi, tek kurşun sıkılmadan Sovyetler Bir- liği sona erdirilirken ola ki Amerika da Mc- Carthy saldınlan yüzünden kimi özgürlükle- rin sınırlanması gibi birtakım zararlara uğra- mamış değildir. Fakaî, bu sinsi sa\aşın asıl Sov- yetler'i kuşatan ülkelerin topraklannda bütün şiddetiyle gerçekleştirildiği de sanınz tarnşıl- masa gerektir. Hatta, özellikle de komşu Müs- lüman üikeler büyük yıkımlara uğratılmışlar- dır sanki. Örneğin tran, ta 1963 'ten beri yurt- dışmda yaşayan Molla Humeyni'nin, Soğuk Savaş'ın o en civcivh günlennde, 1979'da, dört bin küsur kilometre öteden, Paris'in bir ban- liyösünden okuyup üfleyip gönderdiği du- alarla mı bir anda şeriatçı bir Islam devleti ha- line dönüşüvermiştir gerçekten, yoksa bu da Soğuk Savaş" ın sinsi saldınlannın bir ürünü müdür? Bu nedenle, bizce hiç kuşku yok ki bu sinsi savaşın yıkımına en çok uğramış ül- kelerden biri de Türkiye'dir. Çünkü, gördüğünüz kadanyla Türki- ye'de de daha 1946-47 'lerde, bir yandan siyasal yapı (güya) Amerikancı bir de- mokrasiye kavuşturulur, ekonomi IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla bağım- lı hale getirilmeye çalışılırken, il- ginçtir öte yandan da Cumhuriyet" in temel ilkesi 'laisizm'e karşı din ol- gusunun toplumda yeniden egemen kılınabilmesi için birtakım girişim- ler hemen başlatılmıştır. Örneğin, daha 24 Aralık 1946'daki büt- çe görüşmeleri sırasında din eğitimi de CHP milletvekilleri aracılığıyla Meclis'te tartışmaya açılmıştır. 1947 yılındaki CHP Kurultayı'nda "devietçflik'' ilkesi parti prog- ramından çıkanlmış, "laikKk" ilkesi ıle ilgi- li maddeye de "Din anlayışı bir vkdan mese- ksi olduğu için her türlü hücum ve müdaha- ieye karşı korunmalıdır. Hiçbiryurttaşibadet ve ayinler yüzünden rahatsız edilmemdidir" diye bir e*k yapılmıştır. 1948 Ocak ayında imam hatip okullannın ve ilahiyat fakültesi- nin yeniden açüması için Meclis'e yasa öne- risi verilmiştir. CHP Meclis grubu da, 6 Ma- yıs 1948 de u UkokuUann son iki snufinda ve- Hnin isteğivie din dersi okutulması'' konusu- nu Mechs gündemine aldırtmış, 20 Mayıs 1948 'de de "ortaokuhı bitirenlerin girebflece- ğümam hatip kurslannuı açüması" için Mil- li Eğitim Bakanlığf na öneride bulunmuştur. Ve 15 Ocak 1949da ilk 'imamhatipkur- su" Istanbul'da açılmış; 15 Şubat 1949'da "ffl- kokuflara din dersi" konulmuş ve 4 Haziran 1949'da da "Ankara Üniversitesi Öahniat Fa- kükesi'' hakkındaki yasa önerisi Meclis'te kabul edilmiştir. 14 Mayıs 1950 seçiminden sonra da bu kez büyük bir çoğunlukla iktidara gelen DP yö- neticileri, hiç kuşku yok ki Amerikalılann güvenini bir an önce kazanabilmek uğruna da- ha birinci ayın sonunda, 17 Haziran 1950'de acele "ezanı yeniden Arapcalaştınrken" , ekim ayında da Meclis'ten karar alma gere- ği bile duymadan Kore Savaşı'na tam dona- rumlı beş bin kjşilik bir tugay göndennişler, karşı çıkan Banş Derneği'ni hemen kapaüp, bütün üyelerini tutuklatmışlardır. 1952 ders yıh başına kadar da tam 7 imam hatip okulu açılmıştır. Gene aynı günlerde devlet bütçesinden her mahalleye bir cami yapönlıp bir "Kuran lûır- su" açılır ve şeyhlerin sırtı sıvazlanarak tari- katlann ülkeyi pıtrak gibi sarması sağlanır- ken de Amerika'dan acele ihraç edilen Mac- Carthizm'in güvenlik güçlerinin kanatlan- nın altında kurdurduğu "komünizmle müca- dele" dernekleriyle doldurulmuştur bütün kentler. Daha ilk günden ünıversiteler sivil po- lislerden geçilmez olmuştur. 1951-52 tevki- fatı ile büyük bir aydın kıyımı başlatılırken de, tıpkı bugün AB konusunda olduğu gibi, ülkeyi kısa sürede güvenliğe ve zenginliğe ka- vuşturacağı yaygaralanyla Soğuk Savaş'ın önemli silahlanndan biri olan NATO'ya gi- rihniştir alây-i valâ ile. Ve, içerdeki komünistlere karşı da ülkeyi Komünizmle Mücadele Deraeği, Ülkü Ocak- lan, Hizbullah, Müslüman Kardeşler, Nakşi- bendi tarikah gibi karşıdevrimci, ırkçı, şeri- atçı örgütlerle birlikte koruma göre\i veril- miştir ordumuza. tlginçtir, bu ara "Rus sala- taa"nın adı da "Amerikan$313139" yapılıver- miştir kaşla göz arasında. Kısacası bu sinsi savaşın artık Türkiye'de de her alanda bütün şiddetiyle yaşanmakta ol- duğunu yadsıyabilmek gerçekten olanaksız- dır. Çünİcü, bir yandan imam hatiplerin sayı- sı hızla çoğaltılarak eğıtimin yeniden dinsel- leştirilmesine çalışılırken, 1965'te de "Peace Coq>USA" adh Soğuk Savaş örgürü adına tam 12 bin genç kız ve delikanlı. "Banş Gönül- KüerT yaftasryla Türkiye'ye görevli olarak gön- derilmiş ve 1967'den itiba- ren ortaokullarla îiselerde güya tngilizce öğ- retmenliği yapan bu görevlilerin hazırladık- lan raporlara göre bir yandan ardı ardına ba- şanlı öğrencilere, öğretim üyelerine ve ileri- ci aydınlara düzenlenen "faffi meçhul" saldı- nlarla, öğrenci kavgalanyla eğitim felç edi- lirken, bir yandan da NATO yönetimindeki emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen askeri darbelerle bütün toplumsal ve siyasal yaşamın denetim altına alınması ustaca ba- şanlmışnrgerçekten de. Daha sonra da 12 Ey- lül darbesiyle Türk Tarih ve Türk Dil Kuru- mu iğdiş edilip gerek okullar gerekse basın ve öteki iletişim araçlanyla modern edebiyat yerine postmodern edebiyatın toplumun ya- şamında etkili olabilmesi için girişünlerde bulunulurken, aydınlar arasında başlarılan "kimliktarüşması'' da tereyağından lal çeker- cesine kısa sürede "bir yenitophını modefi ara- yışı" yaftası altında "laisizın" tartışması ha- line ustaca dönüştürülmüştür. Bilindiği gibi, Fransız devrimiyle kurulan ulus devletlerin ve modernizmin temel ilke- si 'faügzm'e karşı, Amerikan emperyalizmi- nin yeni ideolojisi postmodernizmin bel ke- miöni de din olgusu oluşturmaktadır. Örneğin. postmodernizmin kuramcılann- dan Jean-François Lyotard'a göre ikinci Dün- ya Savaşı'ndaki yeni teknolojik gelışmeler, mo- dernizm ile birlikte ülkülerini de sona erdir- rniştir. Yani "modemitenin temel şiarlan olan özgürlük, eşhük, kanleşlik" ile birlikte Fran- sız devriminin insanlığa kazandırdığı ulus devlet, ulusal bağımsızlık, laisizm, bireyin özgürlüğü vb. gibi ilkelerde sona ermiştir. Kı- sacası, hem postmodernizmin omurgasını 'mistisizm' (din) oluşturduğundan hem de postmodemistlerin ilk hedeflerinin laisizm olduğundan, kesinlikle kuşku duyulmasa gerektir bu nedenle.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle