19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2004 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL l Heves ve Denge S DENEYİMLİ yazar Güngör Uras dünkü yazısı- na drşta yaşayaft bir iktisatçının, Profesör Salih Neftçi'nın AB'ye ilişkin değerlendirmesini almıştı. Gerçekçı bir değeriendirışti bu; bazılarının ayakla- nnı suya erdirmesi gereken. Profesör Neftçi, AB'nin sonbaharda müzakere ta- rihi vereceğini, hatta müzakerelere başlayacağını söylüyor. Ancak, tam üyeliğe değil, bir çeşit "örtü- lü özel statü"ye yönelik bir süreç olacak bu: Türk halkının asıl istediğt "serüesf dolaşım" ve "ser- best çalışma hakkı"n\ içermeyen; Türk işadamla- nnın "Türkiye'yepara akıtma, iç ve dış borç soru- nunu çözme, altyapı yatınmlanyla tanma yardım etme" beklentilerini karşılamayan bir özel statü. Yani, görünürde tam üyelik "miş gibi", ama iki önemli unsuru eksik. Çünkü, artık parası azalan AB, Türkiye'nin 70 milyonluk nüfusuyla iç ve dış borç sorununa bu- (aşmaktan çekiniyor. Ama, eksik meksik, müzake- relerin başlaması Türkiye piyasalannı canlandıra- cak, iktidan da memnun edecektir. Uras, bu değerlendirmeyı gerçekçi bulmasa sü- tununa alır mıydı? Gerçekböyleolunca, bu ülkeyiyönetenlerin de AB'nin her istediğini şipşak yerine getirme he- veslerini gözden geçirmeleri gerekmez mi? Hele yerine getirilenler arasında, devletin temel dış politikasını, ulusal tehdit değerlendirmesini ve bu konularda askerie sivil karar mercileri arasında kurulmuş dengeyi olumsuz etkileyen adımlar var- sa. Tuzu kuru ve çevresi durgun Avrupa'nın asker- sivil dengesine bakış açısı ve bu konudaki ilkele- riyle Türkiye'ninkiler aynı olamaz. Tam üyeliği esir- geyen bir Avrupa istiyordiye bu yaşamsal dengey- le oynamak büyük hatadır. Nitekim, AB aşkı uğruna bu dengeyle hafifçe oy- nandığı içindir ki, olumsuz sonuçlar görülmeye başlamıştır bile. O rnek mi? Kuzey Irak'taki duruma bakın: Türkiye, yalnız terör tehdidini değil, o bölgede kurulacak bir Kürt deviet'nin kendi bütünlüğü açısından yaratacağı teh- likeyi de ancak orada olupbitenlen etkileyebilecek bir askeri gücün her şeyi yapmaya hazır konumu ve duruşuyla önleyebilmiştir. Şimdiki iktidar, aske- rin elini kolunu tutarak bu politikayı değiştirmiş, bütün umudunu "banşçı diyaloglar"a bağlamıştır. Bu tutumun "Oraya giremezsiniz" diyen Amerika başta olmak üzere, gölgesindeki geçici hükümeti, Barzani'yleTaiabani'yı ve PKK'yi, kısaca bütün Ku- zey Irak'ı ne ölçüde etkileyebildiği ortadadır. Ote yandan, güneydoğusu tehdit altına girmiş bir Türkiye'nin, tam bu sırada, Batı'ya hoş görünmek için on bin kişilik bir gücü Afganistan'a, hem de ora- nın şimdiye dek el atılmamış tehlikeli bölgelerine yollaması akıl kân mıdır? Bütün bunlar, karar mekanizmalannda bazı den- gelerin bozulduğunu, ülkegüvenliği konulanndatem- kinli ve karariı askerce tutumlar yerine siyasal he- saplara dayalıflörtlennağır basmakta olduğunu gös- termiyor mu? Aydınımı Ararken... Aydın yetiştirmenin temel ilkesi çağdaş, demokratik, laik insanlar yetiştirmek olmalıdır. Cumhuriyet Türkiye'sinin eğitim siyasasının temel felsefesi buydu. Prof. Dr. NECDET ADABAĞ DTCFDekam B ir zaman önce yine bu sütunlarda aydınJar üstüne bir yazı yazmış- tım(*). Dahaçok Batı'dan örnek- ler vererek aydın aymazlığını ir- delemeye çalışmıştım. Aydın im- gesi bir toplum için önemlidir. Alayh değil mek- tepli olmak özellikle bizim gibi henüz kallan- mamış ülkelerde büyük önem taşır. Çünkü tek- nik mesleklerin ve çiftin çubuğun ya da teci- min işlevinin yeterince aynmında olan bir toplum olmadığımız için ve bir de diploma- lar işe yaramasa da ve salt duvar süslemek için kullansak da gene de bir parça yazılı kâğıdın değerinin göz doldurduğunu biliriz. Şimdi artık üniversite bitirmek de yetmiyor ınsan ıçi- ne çıkmak için. Mutlaka yüksek lisans ya da doktora yapmak gerek. Doğal olarak onun da koşulları var, yoksa o diplomalan da duvar kâ- ğıdı olarak kullanmaktan başka yapacağımız bir şey yok. Aslına bakarsanız ilköğretimden bu yana biriktirilen diplomalann sayısı az de- ğil ama işlevi artık sınırlı. Bizi yönetenler ın- sanlannı mutlu edebilmenin başka yollannı aramak zorundadırlar. Diplomalann, deyim yerindeyse "kann doyurmadığr ortadadır. Bir de madalyonun öteki yüzü var. Zaten Id- tap, defter, kalemin yerini bugün görsel eği- tim (televizyon ve internet kanallan) ve cep telefonlan almışsa yapacak pek fazla bir şey kalmamış demektir. "Mürekkepyalamjşlık'' kalmadı artık; onun yerini ekrân yalamıshk aldı galiba. Bu satırlan okuyanlar, içlerinden, benim, okuyan kişileri önemsemediğimi düşünebilir- ler. Çevremde bu kadar iyi yetişmiş aydın ki- şi varken... Oysa tam tersi, çok önem verdi- ğim, aydınımı aradığım için konuyu irdele- meye çalıştığım bilinmelidir. Ama sonda söy- leyeceğimi başta söylemek gereği duydum her nedense: Leonardo Sciasda (Şaşa) Bay- kuş adlı romanında mafya babası Don Mari- ano'nun ağzından insanlan sınıflara ayınr. Gerçek insanlar, yanm yamalaklar, insancık- lar, aptallar, vakvaklar. Don Mariano'ya gö- re kendisini kovalayan jandarma yüzbaşısı Bellodi, rakıbi olmasına karşın insandır. Ni- çin mi? Çünkü en önde gelen niteliği dürüst olmaktır. Aydınlan bu kadarçok sınıflara ayı- rabilir miyiz, bilmiyorum, ama, sanınm ay- dının da en önde gelen zorunluluğu insan ol- maktır. Böylesi bir aydını yetiştirmenin zo- runluluğu varken göz ardı edilemeyecek ko- şullan olmalıdır kuşkusuz. Bir toplumu ay- dınsız düşünmek olanaklı değil, ancak çeki- ci güç olarak büdiğimiz aydının, içınde yaşa- dığı toplumun üzerine titrediği biri olmalıdır. Yoksa halk ile olan bir iletişimsizliği o toplu- mun yaranna değil, zaranna işler. Sırça köş- ke çekilip insanından kopuk bir aydını düşün- mek bile istemiyorum. Ne ki, ülkemiz klan, kulüp, loca, birlik, parti ve tarikatlarülkesi ol- du. Halktan kopuk ancak kendi aralannda da anlaşamayan bu aydınlann olusturduğu sözüm ona birlik ve dayanışma örgütlerinin ülkenin kalkınmış bir düzen kazanmasına yaran ol- madığı gibi aynmcılığı tetiklediği de ortada- dır. Italyan düşünür E. Mosca, her toplumsal sınıftan aydın yetiştinnenin olanaksızlığına de- ğinir. Aydının üniversitelerden; üniversiteye gidecek olanlann da üst sınıflardan gelmesi gerektiğine inanır. Bunu daha 20. yüzyılın başlannda söyler. Insana ırkçı bir yaklaşım gi- bi gözükebihr. Öyledir de belki ama her önü- nüze gelen kişiyi de aydın olarak yetiştirme- ye kalkarsanız ya da her diplomalıyı aydın ola- rak görürseniz; dahası her diplomalı kendini aydın yerine koymaya kalkarsa ülkemızdeki gibi keşmekeş yaşarsınız. Aydın olmanın te- mel kuralının insan olması gerektiğini söyle- mişrik. Doğal olarak, körü körüne bir insan- lık değil bizim demek istediğimiz. Gerçek anlamda insancı bir eğıtım görmüş, dışa açık, ekinsel ve sanatsal etkinlikJerin ıçinde, önyar- gılardan, fanatik ve bağnaz düşüncelerden sıynlmış, kendi kendini dinlemeyen, başka- lanna saygılı, yapmacık düşüncelerden uzak, sahıciliğın ardindan koşan ve en önemlisı nes- nel doğrulan ızleyen ve bunun için savaşım veren, kin ve öfkeye kapıbnayan, kişisel bek- lentilerini önemsemeyen, varsa da yoksa da kamuyu göz önünde tutan, hoşgörülü bir ay- dından söz ediyorum. Aydın, soyut düşüne- bilen bir insandır. Devrini kapamış yaşam ku- rallarırun üstüne giden insandır. Toplumun yaranna olmayan kökleşmiş alışkanlıklan ya- şamından söküp atan insandır. Gözlemlerini, izlenimlerini, yaşadıklannı ve bilgilerini fik- re dönüştüren, çağdaşlığa açık, bildiklerini bilimin süzgecinden geçirmesini bilen insan- dır. Tükerici değil, üretken ve yaraücıdır. Bu aydını yetiştirecek olan, eğitim kurum- landır. Ama bence, eğitim kurumlanndan ön- ce ana ve babalardrr. Bıyık alhndan gülenle- ri görür gibiyim. Sözüm yanlış anlaşıhnasuı ama, aydın olmak da bir gelenek işidir. Ana- dan babadan geçen bir iştir. Araştınp baka- lım; büyük yazarlann, büyük sanatçıların ar- kasında ailesi vardır ve daha sonra uygun eği- tim ortamlan ve okullan vardır. Eğer bizim bir parça "mürekkep yalamışhğunE" varsa, bunu, ilk ağızda, ana babamıza borçluyuz. Okumaz-yazmaz annemiz, çocuklanm etra- fına toplar ve içlerinden birinin eline bir ro- man tutuşturur ve okumasını söylerdi. O okur, diğerleri dinlerdi ve bu görev dönüşümlü el değiştirirdi. tnceMemed'i bu şekilde okudu- ğumuzu arumsıyorum. Yalnız okuyan ana ba- badan mı aydın çıkar demek istemiyorum. Halk çocuklanndan da çok aydınımız vardır, ancak bırçoklan da uygun ortamlar bulama- dıklan için, aileden destek alamadıklan için kendilerinı gösterememiş ve harcanıp gitmiş- lerdir. Devletin bir göre\ı de halkın içinden yazar, sanatçı, bilim adamı, tek sözcükle ay- dın olabilecek gençleri bulup çıkarmak olma- lıdır. Devletin işı zor. Ama devlet dediğin de budur. Eğer ülkesinin düzeyli insanlar ülke- si olmasını istiyor, çağa ayak uydurmak ve in- sanlık sevdasına hızmet etmek isrıyorsa do- ğal olarak... Ve eğer mutlaka din adamı ye- tiştirmek gereği duyuyorsa yetiştireceği din adamlannın da çağdaş ve aydın kafalı din adamlan olmalan gereğine inanıyorsa... Aydın yetiştirmenin temel ilkesi çağdaş, demokratik, laik insanlar yetiştirmek olmalı- dır. Cumhuriyet Türkiye'sinin eğitim siyasa- suun temel felsefesi buydu. Tüm eğitim ku- rumlannda bu yol izleniyordu. Bu bağlamda bu ereğe dönük olarak saptanacak yöntem, bı- limsel olduğu kadar etik ve ahlaksal olmak zorundaydı. Ne ki, bugün, özellikle son yir- mi ya da otuz yılda ülkemizde uygulanan eği- tim siyasalan, tam tersine biryöntemle. 'inan- cı binmteşrirmeye, bilgiyi tslamileştirmeye" kallaşmış; çoğu aydımmız ölçüsüz bir biçim- de bencil, bireyci, çıkar beklentilen içine gi- ren, nemelazımcı, vurdumduymaz, hoşgörü- süz bir kimliğe bürünmüş; ardindan giderek kendini yenilemesi gereken aydın imgesi ters- yüz ohnuştur. Eğitsel açıdan yetersiz kaldığı gibi ahlaksal açıdan sarsıntıya uğramış, ülkü- daş dediği yandaşlannı bir pula satar olmuş- tur. Aydından yana ağzı yanan halkınnz, bugün- lerde ortahğa düşmüş, aydınını anyor olmuş- tur. (*) Cumhuriyet, 12 Şubat 2004. Sömürgeci Anlayışa Onurlu Duruş - 2 Türidye Gazetealer Cemıyetı'nin yayınJadfgı gûniûk Bizim Cazete Ülke soaınlanna ılışkın raporianyta, araştrmaJanyta, köşe yaalanyla, tarafsc haberlenyle sivil toplumlann gazetea. Düzenlı okumak için abone olun. Tel: 0.21Z 51106 75 Prof. Dr. CengİZ EKTEMffacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi E ski sömürge ülke- lınmayaçahşılanülkeler- ca destek verdikten son- lerindeki ve halen deki pek çok aydın, sö- sömürgelestirilme- mürgecilik ve bağımlılık karşıtı savaşımlara yıllar- lerindeki ve halen sömürgeleştirilme- ye ve Batı'ya bağımlı kı- Ryatlan Ulaşım Dahildir Ekonomik Tanıtım Turları Yücelen Hotel Gökova (6 Gün Y.R) 28Ağustos - 04 Eylul KsşiBaşı 525 000.000 TL Öngen Country Kazdağı (5 Gün Y.R) 77-17 Temmuz KişiBaşı 350.000 OOOTL Tropic Hotel Side ( 7 Gün Y.P.J 70 - 18 Temmuz Kişi Başı 440.000.000 TL 10 yıl tatil yapın 10 ayda ödeyin! Nasıl mı? Tatil Aboneliği + " sistemiyle. Bu sistemle 5 veya 10 yıllık tatilinizi bugünden güvence attına alacaksınız. Üstelik tatil yapacağınız yeri*, dönemi ve süreyi siz belirleyeceksiniz. Ve bir kez abone olduktan sonra her yıl sadece bavulunuzu toplayıp tatile gideceksiniz! *: Zincınmıze katılan tesısler aşağıdadır. Bu tesısler hakkında aynntılı bıigı ıçrn www.yaiiic.coin.tr adresını nyafet edınc. Aynca tüm sonjlannto [email protected] yazabılırsınız + : Yapacağınız tatil abonelık sözleşmesi, Tüketicıyı Koruma Yasası ve 2003 Hazıran ayında çıkantan Devre Tatil Yönetmeliğı'ne uygundur Yücelen Otel - Gökova, Muğla Gökova'ntn kalbinde: denizın. tarihın ve doğanın tam ortasında kurulmuş olan Yücelen Otel, ahşap mıman ve dekorasyonuyta samimi ve huzulu Dır atmosfere sahip Efes, Kaunos. Fethıye. Datça ve Bodnjm gbı tunstık mertezlenn tam ortasında yer alan tesis, plajı, havuzu. barlan. doğa ve su sporlan olanaklan. saunası ve A la Carte restoranı ile her zevke cevap venyor Öngen Country Hotel - Kazdağı, Çanakkale Dağ havasınm dinçiığinı ve mrtotojinin buyûsünu mısafırierine country tarzı eşsiz bir tesisle yaşatmayı amaçlayan, eko-tatılın Tuncıyede'kı öncüsü Öngen Country Hotel'de tatil ve dmlenmenin her altenatıfı var. Şömınelı vtllalan, klimalı süitlen, havuzij, genış toplantı salonu, kendi çıftlığivte desteklediğı mutfağı, doğal vûruyûş parkuru. kütüphanesı, Assos, Truva gibi bır çok tanhı merkeze ve Turkrye'nın en temiz denızıne yakınlığı bu tesısı 4 mevsım unutulmayacak tatütef geçıreceğınız bır yer halıne getirıyor. YAPIM-C Tropic Hotel - Side, Arrtalya Denıze "sıfr'. artık Sıde'ye 300m. Antalya havaltmanına 70km'lık merkezı konumu sa/esınde guzel olduğu kadaf rahat bır tatil geçırmenıze olanak sağlayan Topıc Hotel konforiu odalan sayesınde sıze evınızın rahatlığırı yaşatacak Tesıs. tum su sporlannı yapabıleceğınız plajı. jakuzzılı havuzu ve eşaz restoranryla benzersız bır tatil vadedıyor wwnv.yapic.com.tr [email protected] Tüfk Ocağı Cad Basın Sarayı No 1 Kat 4 Gazetecıler Cemıyetı ustü) Cağaloğlu • Istanbul Tal: (0212) 520 21 91-92 / (0212) 522 49 26 Faks (02121520 50 23 ra, bugün bir kınlma nok- tasına gelmiştir. Batıh güç- ler onlann bu yılgınlık ve dönüşümlerinden elbette yararlanacak ve söylem- lerini bunlar aracüığıyla da yayıp sömürgeci düşün- cenin o ülkelerde içsel- leştirilmesine çalışacak- lardır. Bau'nınbu yeni sö- mürgecilık atağında "nlııs'', "devrim'' gibi kav- ramlann artık bir değeri kalmadığı düşüncesi ya- yılmak istenmektedir. Sö- mürgecilik karşıtı eylem- ler soğuk savaş dönemin- de "karşı dünya görüşü tehükesi" gerekçe göste- rilerek siyasal, ekonomik vb. çeşitli yollarla engel- lenirken şimdilerde bu en- gelleme için terör bahane ediliyor. Yayılmacı ve ye- ni sömürgeci devletler, "terör belası" kendileri- ni de vursa bile bir yolu- nu bulup terörü gerekçe göstererek dil, kültür, ede- biyat ve spor gibi siyaset ve ekonomi dışı tüm yol- lara da başvoırup gözleri- ne kestirdikleri uluslan kendilerine bağımlı kıl- mak istiyorlar. Batı dün- yasının siyasal partileri, sanki tahterevalli oynar gibi, ülkelerinin yöneti- mini sırayla devTalmakta, ama hangi dünya görüşü- ne sahip olurlarsa olsun- lar, içlerine sinmiş olan yayıknacılık, sömürgeci- lik ve çifte standart anla- yışından bir sapma göster- memektedirler. Yineleyecek olursak, sömürücü güçler sömür- menin en kolay yolunun el arılan ülkede sömürgeci- lik ilkelerinin içselleriril- mesinde yattığımn bılin- cindedirler. tçselleştirme- nin en sağlam yolu da o ül- kenin diline ve kültürüne egemen olmaktır. Sömür- geci toplumlar bir ulusun diline egemen olmakla o ulusun topraklanm işgal etmek arasında bir aynm olmadığını bılirler. Yal- nızca ad vermenin bile ele geçirmekle aynı değeri ta- şıdığını bilirler. Dilin de- ğiştirihnesiyle kültüriin, dahası insanın değiştiril- miş olacağını bilirler. tn- sanın dille yoğrulup bi- çimlendirilebileceğini bi- lirler. Işte bu bilinçledir ki tngiltere, Irlanda'da kendi egemenliğini ve sö- mürge düzenıni kurabil- mek için ilk iş olarak lr- landa diliyle yazan bazı şairleri. topluca öldürmek- ten çekınmemişrir. Bu bi- linçledir ki aynı tngilte- re, Avustralya yerlilerinin çocuklanm ailelerinden kopararak onlan tngiliz- leştirme yoluna gitmiştir. Bu biliçledir ki Fransa, Kamerun'da, en büyük ka- bılenin dilinin ortak dil olarak kullanılmasına izin vermemiş, bu ülkenin, sö- mürgecilikten siyasal an- lamda kurtuluşundan son- ra bile Fransızcanın artık resmi dil olmaması yo- lunda abnış olduğu kara- nnı, askeri güç kullana- rak uygulatmamıştır. Bu bilinçledir ki yıllar önce ülkemize gelen Amerika- lı çevreciler bir Türk ilko- kulunda "Adlanmzı ko- lav- söyleyemiyonız'' ge- rekçesiyle öğrencilerin her birine Amerikan adlan vermiş ve bu olayı karşı- lıklı oynanan bir oyun bi- çiminde sunmuşlardır. Bu büinçledir ki bugün Fran- sa'da hatın sayılır bir ga- zeteci-yazar konumuna gelen KenizeMurad ülke- mizde yaşanan ayruncı te- rör olaylanyla ilgili olarak Türk devleti lehine yazı yazmak istediğinde, ken- disine gizli sansür ve bas- kı uygulanmaktadır. Bu bilinçledir ki ABD, Amerikan Ulusal Kitaplı- ğı aracılığıyla Türkiye'de yayımlanan dergi ve ki- taplann büyük bir bölü- münü incelettirerek ülke- mizin kültür ve düşünce yapısını yakından izle- mekte, buna göre, kendi yayılmacı ve sömürgeci anlayışına uygun bir dizi planı yaşama geçirebil- mektedir. Bu örnekler da- ha da arttınlabilir. Ulusal egemenlik, ulu- sal ekonomi, bağımsızlık gibi kavramlar ya>ılmacı güçlerin hedefinde olan toplumlarda bu güçler ta- rafindan tartışmaya açıl- makta, ülkemizde bu tar- tışmalann yanında Cum- huriyetin temel nitelikle- ri sorgulanmaya başlan- makta, vatandaşlanmızın, toplumun birliğıni sağla- yan değerlere yabancılaş- tınlması sürecine ivme kazandınhnak istenmek- tedir. Görsel basın haberle- rinden, Times dergisinin, yılm adamı ödülünü Irak'ta göre\ 7 yapan Ame- rikalı askerlere vereceği- ni öğrendik. Yapıtlannda Hindistan'daki İngilız as- kerlerinin acımasız davra- nışlanna övgüler yağdı- ran, sömürgeciliğin ateş- li savunuculuğunu yapan tngiliz şair J. R.Kjpfing de 1907yıhndaNobelEde- biyat Ödülü'nü abnıştı. Batı'nın, örnek ahnma- sı gereken değerlerini el- bette yadsırruyoruz. Ama, huylu huyundan da vaz- geçmiyor. Bu açıdan ba- kıldığında "Garp cephe- smdeyenibirşeyyok". Şu bilinmelidir ki Batılı ya da Doğulu tüm evrensel değerler, aynm gözetme- den, önyargılara kapüma- dan. bir potada yoğrularak insanlıgın yaranna sunul- duğunda, ancak o zaman, tüm cephelerde yeni gü- neşler doğabilir. Hiç zaman yitirmeden ve üzerinde özenle duru- larak giderilmesi gereken siyasal, ekonomik, kültü- rel vb. tüm eksikliklerine ve olumsuzluklanna kar- şın ülkemizin de Batı'ya kazandıracağı çok şeyi var. Yayılmacı-sömürge- ci egemen devletler kar- şısında yeniden, onurlu bir duruş sergılememizin zamam gehnedi mi? Bu yapılmadığı sürece ülke- mizin, laik, demokratik yapısını, bütünlüğünü he- def alan, her türlü bağrm- sızlığını engelleme>i arzu- layan güçlerle dayanışma içine girildiği izlenimi doğmayacak mı? PENCERE Cami ile Kilise Arasında Binamaz.. Islamda 'tesettür', yani örtünme geçeriidir; er- kek ve kadın her Müslümanın bedenindeki 'avret mahalli'ni kapaması 'farz' kılınmıştır.. Erkekte 'avret mahalli' göbek ile diz kapaklan ara- sındadır; 'haşema' modası neden çıktı?.. Bu ma- yo sünnete uygun biçilmektedir. Kadının işi daha zor.. Kadının avret yeri -bedende gösterilmesi ayıp ve günah bölge- yüz ile eller dışında bütün vücuttur; kimilerine göre ayaklann gösterilmesi de yasaktır; kimilerine göre ayaklar özgürdür.. Kuranıkerim'in on ayetinde tesettür bir yaşam bi- çimi olarak ele alınır; temel kaynak sayılan altı ha- dis kitabında da giysilerle ilgili aynntılı kurallar yer almaktadır ki bunlara 'kitab ül libas' denir.. Hazreti Muhammet ince birgiysiyte dolaşan bal- dızı Esma'yı uyarmıştır: "- Esma!.. Erginiik çağına giren kadının yüzün- den ve ellerinden başka yerini göstermesi doğru bir tutum değildir." • Peki, bu durumda Müslüman kadın ne yapa- cak?.. Erkek 'haşema'y\a idare ediyor. Kadın, erkeğin egemenliğinde örtünüyor; Baş- bakan Erdoğan'ın, Dışişleri Bakanı Gül'ün ve öte- ki bakanlann eşleri tesettürü uyguluyorian ama bu iş o kadar basit değil.. Dünya kadınlan spor yapıyoriar.. Nasıl spor yapacaklar bizim kadınlanmız?.. Tesettüre uyarak mı?.. Voleybol.. Basketbol.. Tenis.. Atletizm.. Yüzme.. Türkiye'de yaşayan 35 milyon erkek ve 35 mil- yon kadın var; nüfusun yansı Kuran ve hadislere uygun yaşamaya kalkışırsa spor yapamayacak.. Bir kez daha bu köşede yazmıştım; ne Süreyya Ayhan pistlere çıkabilecek ne Etvan.. Ne de öteki genç kızlarımız.. • Hayatın gücü her şeyin üstündedir; tarihsel ger- çeklerin ışığında 'İnsan Hakları' olgusunu açıkla- yabilmek, geleceğin doğru rotasını çizebilmek için en geçerii pusulayı oluşturur... ÂIHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) türba- na ilişkin bir karar verdi.. Ortalık allak bullak oldu.. ABD-IMF-AB'den oluşan büyük dış güçlerin her dediğine el pençe divan durarak içerde 'llımlı Is- lam Devleti Pra/es/'ni uygulamak için zamanlama- yı kullanan AKP iktidannın sözüm ona kurnaz kur- maylan, bu hesabın tutmadığını yakında görmeye başlayacaklardır... Avnjpa Biriiği'nde 'llımlı Islam Devleti Modeli'ne yer var mı?.. Kadınlannı köleleştiren düzen içinde yaşamayı politikada ideolojiye dönüştüren bir siyasal partinin, çağdaş uygariıkta yeri yoktur. ACIKAYBMZ Değerli meslektaşımız, güzel insan, yetkin hukukçu, Türkiye Barolar Birliği'nin Öncekı Dönem Yönetim Kurulu Üyelerinden; Samsun Barosu Önceki Başkanlanndan AvRAHMİ KUMAŞOĞLU 4 Temmuz 2004 günü vefat etmiştir. Merhuma Tann'dan rahmet, ailesine. dost ve meslektaşlanmıza başsağlığı dileriz. TIMİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI BEYPAZARIAŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2004 146 Davacı Hasan San vekili tarafindan davalılar Hazı- ne ve Mürıüs Tannkulu ve ark. aleyhıne açılan tapu iptali ve tescil davasmın temyiz incelemesi sonucu. Mahkememizın yukanda esas ve karar numarası yazılı Necati Kesikbaş ve müşterekleri ile Hazine. Münüs Tannkulu ve müşterekleri. birîeşen davacı Ha- san San arasında Beypazan Hacıkara Mah. 109 ada 7 ilişkin tapu iptali ve tescü davası sonunda venlen ka- rar temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Daıresi'nin 2001 / 6687 E. 2002 607 K. sayılı ılamı ile bozularak mahkemerruze göndenlmış bozma ilamı bir kısmı ta- raflara bızzat bır kıstm taraflara ılanen yapılmış, da- vacı tashih karar talebinde bulunduğundan, tashih ka- ran talebınin reddıne karar venldığinden dosya yeni- den mahkememiz esas defterinirj 2004 ]46 sırasında kaydı kaydı yapılıp yenı duruşma gûnü venlmış ol- makla: Davalılar Kabamusaoğlu Mehmet torunu Hatıee. Mehmet torunu Kabamusaoğlu Emetullah, Kabamu- saoğlu Mehmet torunu Mustafa Kabamusaoğlu Hatı- ce torunu Raşıt, Zeliha Tannkulu, Mehmet Fazıl Tan- nkulu, Ömer Okan, Tuncay Okan, Taner Okan, Kaba- musaoğlu Mehmet torunu Mustafa kansı Zeliha Gün- ver. oğlu Ahmet Selim Günver, oğlu Mehmet Ziya Günver, kızı Zehra Anıl. Mustafa Tannkulu'na, du- ruşma günü olan 16.09.2004 günü saat 11 OO'de mah- kememizde hazır bulunmaz, mazeret bildirtnez veya kendilenne bir vekil ile temsil ettırmezlerse dunışma- lara yokluklannda devam edileceğı tebligat yerine geçmek üzere ilanen teblig olunur. Basm: 31026
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle