Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2004 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
l Heves ve Denge
S DENEYİMLİ yazar Güngör Uras dünkü yazısı-
na drşta yaşayaft bir iktisatçının, Profesör Salih
Neftçi'nın AB'ye ilişkin değerlendirmesini almıştı.
Gerçekçı bir değeriendirışti bu; bazılarının ayakla-
nnı suya erdirmesi gereken.
Profesör Neftçi, AB'nin sonbaharda müzakere ta-
rihi vereceğini, hatta müzakerelere başlayacağını
söylüyor. Ancak, tam üyeliğe değil, bir çeşit "örtü-
lü özel statü"ye yönelik bir süreç olacak bu: Türk
halkının asıl istediğt "serüesf dolaşım" ve "ser-
best çalışma hakkı"n\ içermeyen; Türk işadamla-
nnın "Türkiye'yepara akıtma, iç ve dış borç soru-
nunu çözme, altyapı yatınmlanyla tanma yardım
etme" beklentilerini karşılamayan bir özel statü.
Yani, görünürde tam üyelik "miş gibi", ama iki
önemli unsuru eksik.
Çünkü, artık parası azalan AB, Türkiye'nin 70
milyonluk nüfusuyla iç ve dış borç sorununa bu-
(aşmaktan çekiniyor. Ama, eksik meksik, müzake-
relerin başlaması Türkiye piyasalannı canlandıra-
cak, iktidan da memnun edecektir.
Uras, bu değerlendirmeyı gerçekçi bulmasa sü-
tununa alır mıydı?
Gerçekböyleolunca, bu ülkeyiyönetenlerin de
AB'nin her istediğini şipşak yerine getirme he-
veslerini gözden geçirmeleri gerekmez mi?
Hele yerine getirilenler arasında, devletin temel
dış politikasını, ulusal tehdit değerlendirmesini ve
bu konularda askerie sivil karar mercileri arasında
kurulmuş dengeyi olumsuz etkileyen adımlar var-
sa.
Tuzu kuru ve çevresi durgun Avrupa'nın asker-
sivil dengesine bakış açısı ve bu konudaki ilkele-
riyle Türkiye'ninkiler aynı olamaz. Tam üyeliği esir-
geyen bir Avrupa istiyordiye bu yaşamsal dengey-
le oynamak büyük hatadır.
Nitekim, AB aşkı uğruna bu dengeyle hafifçe oy-
nandığı içindir ki, olumsuz sonuçlar görülmeye
başlamıştır bile.
O
rnek mi?
Kuzey Irak'taki duruma bakın: Türkiye, yalnız
terör tehdidini değil, o bölgede kurulacak bir Kürt
deviet'nin kendi bütünlüğü açısından yaratacağı teh-
likeyi de ancak orada olupbitenlen etkileyebilecek
bir askeri gücün her şeyi yapmaya hazır konumu
ve duruşuyla önleyebilmiştir. Şimdiki iktidar, aske-
rin elini kolunu tutarak bu politikayı değiştirmiş,
bütün umudunu "banşçı diyaloglar"a bağlamıştır.
Bu tutumun "Oraya giremezsiniz" diyen Amerika
başta olmak üzere, gölgesindeki geçici hükümeti,
Barzani'yleTaiabani'yı ve PKK'yi, kısaca bütün Ku-
zey Irak'ı ne ölçüde etkileyebildiği ortadadır.
Ote yandan, güneydoğusu tehdit altına girmiş bir
Türkiye'nin, tam bu sırada, Batı'ya hoş görünmek
için on bin kişilik bir gücü Afganistan'a, hem de ora-
nın şimdiye dek el atılmamış tehlikeli bölgelerine
yollaması akıl kân mıdır?
Bütün bunlar, karar mekanizmalannda bazı den-
gelerin bozulduğunu, ülkegüvenliği konulanndatem-
kinli ve karariı askerce tutumlar yerine siyasal he-
saplara dayalıflörtlennağır basmakta olduğunu gös-
termiyor mu?
Aydınımı Ararken...
Aydın yetiştirmenin temel ilkesi çağdaş, demokratik, laik insanlar
yetiştirmek olmalıdır. Cumhuriyet Türkiye'sinin eğitim siyasasının temel
felsefesi buydu.
Prof. Dr. NECDET ADABAĞ DTCFDekam
B
ir zaman önce yine bu sütunlarda
aydınJar üstüne bir yazı yazmış-
tım(*). Dahaçok Batı'dan örnek-
ler vererek aydın aymazlığını ir-
delemeye çalışmıştım. Aydın im-
gesi bir toplum için önemlidir. Alayh değil mek-
tepli olmak özellikle bizim gibi henüz kallan-
mamış ülkelerde büyük önem taşır. Çünkü tek-
nik mesleklerin ve çiftin çubuğun ya da teci-
min işlevinin yeterince aynmında olan bir
toplum olmadığımız için ve bir de diploma-
lar işe yaramasa da ve salt duvar süslemek için
kullansak da gene de bir parça yazılı kâğıdın
değerinin göz doldurduğunu biliriz. Şimdi
artık üniversite bitirmek de yetmiyor ınsan ıçi-
ne çıkmak için. Mutlaka yüksek lisans ya da
doktora yapmak gerek. Doğal olarak onun da
koşulları var, yoksa o diplomalan da duvar kâ-
ğıdı olarak kullanmaktan başka yapacağımız
bir şey yok. Aslına bakarsanız ilköğretimden
bu yana biriktirilen diplomalann sayısı az de-
ğil ama işlevi artık sınırlı. Bizi yönetenler ın-
sanlannı mutlu edebilmenin başka yollannı
aramak zorundadırlar. Diplomalann, deyim
yerindeyse "kann doyurmadığr ortadadır.
Bir de madalyonun öteki yüzü var. Zaten Id-
tap, defter, kalemin yerini bugün görsel eği-
tim (televizyon ve internet kanallan) ve cep
telefonlan almışsa yapacak pek fazla bir şey
kalmamış demektir. "Mürekkepyalamjşlık''
kalmadı artık; onun yerini ekrân yalamıshk
aldı galiba.
Bu satırlan okuyanlar, içlerinden, benim,
okuyan kişileri önemsemediğimi düşünebilir-
ler. Çevremde bu kadar iyi yetişmiş aydın ki-
şi varken... Oysa tam tersi, çok önem verdi-
ğim, aydınımı aradığım için konuyu irdele-
meye çalıştığım bilinmelidir. Ama sonda söy-
leyeceğimi başta söylemek gereği duydum
her nedense: Leonardo Sciasda (Şaşa) Bay-
kuş adlı romanında mafya babası Don Mari-
ano'nun ağzından insanlan sınıflara ayınr.
Gerçek insanlar, yanm yamalaklar, insancık-
lar, aptallar, vakvaklar. Don Mariano'ya gö-
re kendisini kovalayan jandarma yüzbaşısı
Bellodi, rakıbi olmasına karşın insandır. Ni-
çin mi? Çünkü en önde gelen niteliği dürüst
olmaktır. Aydınlan bu kadarçok sınıflara ayı-
rabilir miyiz, bilmiyorum, ama, sanınm ay-
dının da en önde gelen zorunluluğu insan ol-
maktır. Böylesi bir aydını yetiştirmenin zo-
runluluğu varken göz ardı edilemeyecek ko-
şullan olmalıdır kuşkusuz. Bir toplumu ay-
dınsız düşünmek olanaklı değil, ancak çeki-
ci güç olarak büdiğimiz aydının, içınde yaşa-
dığı toplumun üzerine titrediği biri olmalıdır.
Yoksa halk ile olan bir iletişimsizliği o toplu-
mun yaranna değil, zaranna işler. Sırça köş-
ke çekilip insanından kopuk bir aydını düşün-
mek bile istemiyorum. Ne ki, ülkemiz klan,
kulüp, loca, birlik, parti ve tarikatlarülkesi ol-
du. Halktan kopuk ancak kendi aralannda da
anlaşamayan bu aydınlann olusturduğu sözüm
ona birlik ve dayanışma örgütlerinin ülkenin
kalkınmış bir düzen kazanmasına yaran ol-
madığı gibi aynmcılığı tetiklediği de ortada-
dır. Italyan düşünür E. Mosca, her toplumsal
sınıftan aydın yetiştinnenin olanaksızlığına de-
ğinir. Aydının üniversitelerden; üniversiteye
gidecek olanlann da üst sınıflardan gelmesi
gerektiğine inanır. Bunu daha 20. yüzyılın
başlannda söyler. Insana ırkçı bir yaklaşım gi-
bi gözükebihr. Öyledir de belki ama her önü-
nüze gelen kişiyi de aydın olarak yetiştirme-
ye kalkarsanız ya da her diplomalıyı aydın ola-
rak görürseniz; dahası her diplomalı kendini
aydın yerine koymaya kalkarsa ülkemızdeki
gibi keşmekeş yaşarsınız. Aydın olmanın te-
mel kuralının insan olması gerektiğini söyle-
mişrik. Doğal olarak, körü körüne bir insan-
lık değil bizim demek istediğimiz. Gerçek
anlamda insancı bir eğıtım görmüş, dışa açık,
ekinsel ve sanatsal etkinlikJerin ıçinde, önyar-
gılardan, fanatik ve bağnaz düşüncelerden
sıynlmış, kendi kendini dinlemeyen, başka-
lanna saygılı, yapmacık düşüncelerden uzak,
sahıciliğın ardindan koşan ve en önemlisı nes-
nel doğrulan ızleyen ve bunun için savaşım
veren, kin ve öfkeye kapıbnayan, kişisel bek-
lentilerini önemsemeyen, varsa da yoksa da
kamuyu göz önünde tutan, hoşgörülü bir ay-
dından söz ediyorum. Aydın, soyut düşüne-
bilen bir insandır. Devrini kapamış yaşam ku-
rallarırun üstüne giden insandır. Toplumun
yaranna olmayan kökleşmiş alışkanlıklan ya-
şamından söküp atan insandır. Gözlemlerini,
izlenimlerini, yaşadıklannı ve bilgilerini fik-
re dönüştüren, çağdaşlığa açık, bildiklerini
bilimin süzgecinden geçirmesini bilen insan-
dır. Tükerici değil, üretken ve yaraücıdır.
Bu aydını yetiştirecek olan, eğitim kurum-
landır. Ama bence, eğitim kurumlanndan ön-
ce ana ve babalardrr. Bıyık alhndan gülenle-
ri görür gibiyim. Sözüm yanlış anlaşıhnasuı
ama, aydın olmak da bir gelenek işidir. Ana-
dan babadan geçen bir iştir. Araştınp baka-
lım; büyük yazarlann, büyük sanatçıların ar-
kasında ailesi vardır ve daha sonra uygun eği-
tim ortamlan ve okullan vardır. Eğer bizim
bir parça "mürekkep yalamışhğunE" varsa,
bunu, ilk ağızda, ana babamıza borçluyuz.
Okumaz-yazmaz annemiz, çocuklanm etra-
fına toplar ve içlerinden birinin eline bir ro-
man tutuşturur ve okumasını söylerdi. O okur,
diğerleri dinlerdi ve bu görev dönüşümlü el
değiştirirdi. tnceMemed'i bu şekilde okudu-
ğumuzu arumsıyorum. Yalnız okuyan ana ba-
badan mı aydın çıkar demek istemiyorum.
Halk çocuklanndan da çok aydınımız vardır,
ancak bırçoklan da uygun ortamlar bulama-
dıklan için, aileden destek alamadıklan için
kendilerinı gösterememiş ve harcanıp gitmiş-
lerdir. Devletin bir göre\ı de halkın içinden
yazar, sanatçı, bilim adamı, tek sözcükle ay-
dın olabilecek gençleri bulup çıkarmak olma-
lıdır. Devletin işı zor. Ama devlet dediğin de
budur. Eğer ülkesinin düzeyli insanlar ülke-
si olmasını istiyor, çağa ayak uydurmak ve in-
sanlık sevdasına hızmet etmek isrıyorsa do-
ğal olarak... Ve eğer mutlaka din adamı ye-
tiştirmek gereği duyuyorsa yetiştireceği din
adamlannın da çağdaş ve aydın kafalı din
adamlan olmalan gereğine inanıyorsa...
Aydın yetiştirmenin temel ilkesi çağdaş,
demokratik, laik insanlar yetiştirmek olmalı-
dır. Cumhuriyet Türkiye'sinin eğitim siyasa-
suun temel felsefesi buydu. Tüm eğitim ku-
rumlannda bu yol izleniyordu. Bu bağlamda
bu ereğe dönük olarak saptanacak yöntem, bı-
limsel olduğu kadar etik ve ahlaksal olmak
zorundaydı. Ne ki, bugün, özellikle son yir-
mi ya da otuz yılda ülkemizde uygulanan eği-
tim siyasalan, tam tersine biryöntemle. 'inan-
cı binmteşrirmeye, bilgiyi tslamileştirmeye"
kallaşmış; çoğu aydımmız ölçüsüz bir biçim-
de bencil, bireyci, çıkar beklentilen içine gi-
ren, nemelazımcı, vurdumduymaz, hoşgörü-
süz bir kimliğe bürünmüş; ardindan giderek
kendini yenilemesi gereken aydın imgesi ters-
yüz ohnuştur. Eğitsel açıdan yetersiz kaldığı
gibi ahlaksal açıdan sarsıntıya uğramış, ülkü-
daş dediği yandaşlannı bir pula satar olmuş-
tur.
Aydından yana ağzı yanan halkınnz, bugün-
lerde ortahğa düşmüş, aydınını anyor olmuş-
tur.
(*) Cumhuriyet, 12 Şubat 2004.
Sömürgeci Anlayışa Onurlu Duruş - 2
Türidye Gazetealer Cemıyetı'nin yayınJadfgı gûniûk
Bizim Cazete
Ülke soaınlanna ılışkın raporianyta, araştrmaJanyta,
köşe yaalanyla, tarafsc haberlenyle sivil toplumlann gazetea.
Düzenlı okumak için abone olun. Tel: 0.21Z 51106 75
Prof. Dr. CengİZ EKTEMffacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
E
ski sömürge ülke- lınmayaçahşılanülkeler- ca destek verdikten son-
lerindeki ve halen deki pek çok aydın, sö-
sömürgelestirilme- mürgecilik ve bağımlılık
karşıtı savaşımlara yıllar-
lerindeki ve halen
sömürgeleştirilme-
ye ve Batı'ya bağımlı kı-
Ryatlan
Ulaşım
Dahildir
Ekonomik
Tanıtım Turları
Yücelen Hotel
Gökova (6 Gün Y.R)
28Ağustos - 04 Eylul
KsşiBaşı 525 000.000 TL
Öngen Country
Kazdağı (5 Gün Y.R)
77-17 Temmuz
KişiBaşı 350.000 OOOTL
Tropic Hotel
Side ( 7 Gün Y.P.J
70 - 18 Temmuz
Kişi Başı 440.000.000 TL
10 yıl tatil yapın
10 ayda ödeyin!
Nasıl mı? Tatil Aboneliği
+
" sistemiyle.
Bu sistemle 5 veya 10 yıllık tatilinizi bugünden
güvence attına alacaksınız. Üstelik tatil yapacağınız
yeri*, dönemi ve süreyi siz belirleyeceksiniz. Ve
bir kez abone olduktan sonra her yıl sadece
bavulunuzu toplayıp tatile gideceksiniz!
*: Zincınmıze katılan tesısler aşağıdadır. Bu tesısler hakkında aynntılı
bıigı ıçrn www.yaiiic.coin.tr adresını nyafet edınc. Aynca tüm sonjlannto
[email protected] yazabılırsınız
+
: Yapacağınız tatil abonelık sözleşmesi, Tüketicıyı Koruma Yasası ve
2003 Hazıran ayında çıkantan Devre Tatil Yönetmeliğı'ne uygundur
Yücelen Otel - Gökova, Muğla
Gökova'ntn kalbinde: denizın. tarihın ve doğanın tam ortasında
kurulmuş olan Yücelen Otel, ahşap mıman ve dekorasyonuyta samimi
ve huzulu Dır atmosfere sahip Efes, Kaunos. Fethıye. Datça ve
Bodnjm gbı tunstık mertezlenn tam ortasında yer alan tesis, plajı,
havuzu. barlan. doğa ve su sporlan olanaklan. saunası ve A la Carte
restoranı ile her zevke cevap venyor
Öngen Country Hotel - Kazdağı, Çanakkale
Dağ havasınm dinçiığinı ve mrtotojinin buyûsünu mısafırierine country
tarzı eşsiz bir tesisle yaşatmayı amaçlayan, eko-tatılın Tuncıyede'kı
öncüsü Öngen Country Hotel'de tatil ve dmlenmenin her altenatıfı
var. Şömınelı vtllalan, klimalı süitlen, havuzij, genış toplantı salonu,
kendi çıftlığivte desteklediğı mutfağı, doğal vûruyûş parkuru.
kütüphanesı, Assos, Truva gibi bır çok tanhı merkeze ve Turkrye'nın
en temiz denızıne yakınlığı bu tesısı 4 mevsım unutulmayacak tatütef
geçıreceğınız bır yer halıne getirıyor.
YAPIM-C
Tropic Hotel - Side, Arrtalya
Denıze "sıfr'. artık Sıde'ye 300m. Antalya havaltmanına 70km'lık merkezı
konumu sa/esınde guzel olduğu kadaf rahat bır tatil geçırmenıze olanak
sağlayan Topıc Hotel konforiu odalan sayesınde sıze evınızın rahatlığırı
yaşatacak Tesıs. tum su sporlannı yapabıleceğınız plajı. jakuzzılı havuzu
ve eşaz restoranryla benzersız bır tatil vadedıyor
wwnv.yapic.com.tr
[email protected]
Tüfk Ocağı Cad Basın Sarayı No 1 Kat 4
Gazetecıler Cemıyetı ustü) Cağaloğlu • Istanbul
Tal: (0212) 520 21 91-92 / (0212) 522 49 26
Faks (02121520 50 23
ra, bugün bir kınlma nok-
tasına gelmiştir. Batıh güç-
ler onlann bu yılgınlık ve
dönüşümlerinden elbette
yararlanacak ve söylem-
lerini bunlar aracüığıyla da
yayıp sömürgeci düşün-
cenin o ülkelerde içsel-
leştirilmesine çalışacak-
lardır. Bau'nınbu yeni sö-
mürgecilık atağında
"nlııs'', "devrim'' gibi kav-
ramlann artık bir değeri
kalmadığı düşüncesi ya-
yılmak istenmektedir. Sö-
mürgecilik karşıtı eylem-
ler soğuk savaş dönemin-
de "karşı dünya görüşü
tehükesi" gerekçe göste-
rilerek siyasal, ekonomik
vb. çeşitli yollarla engel-
lenirken şimdilerde bu en-
gelleme için terör bahane
ediliyor. Yayılmacı ve ye-
ni sömürgeci devletler,
"terör belası" kendileri-
ni de vursa bile bir yolu-
nu bulup terörü gerekçe
göstererek dil, kültür, ede-
biyat ve spor gibi siyaset
ve ekonomi dışı tüm yol-
lara da başvoırup gözleri-
ne kestirdikleri uluslan
kendilerine bağımlı kıl-
mak istiyorlar. Batı dün-
yasının siyasal partileri,
sanki tahterevalli oynar
gibi, ülkelerinin yöneti-
mini sırayla devTalmakta,
ama hangi dünya görüşü-
ne sahip olurlarsa olsun-
lar, içlerine sinmiş olan
yayıknacılık, sömürgeci-
lik ve çifte standart anla-
yışından bir sapma göster-
memektedirler.
Yineleyecek olursak,
sömürücü güçler sömür-
menin en kolay yolunun el
arılan ülkede sömürgeci-
lik ilkelerinin içselleriril-
mesinde yattığımn bılin-
cindedirler. tçselleştirme-
nin en sağlam yolu da o ül-
kenin diline ve kültürüne
egemen olmaktır. Sömür-
geci toplumlar bir ulusun
diline egemen olmakla o
ulusun topraklanm işgal
etmek arasında bir aynm
olmadığını bılirler. Yal-
nızca ad vermenin bile ele
geçirmekle aynı değeri ta-
şıdığını bilirler. Dilin de-
ğiştirihnesiyle kültüriin,
dahası insanın değiştiril-
miş olacağını bilirler. tn-
sanın dille yoğrulup bi-
çimlendirilebileceğini bi-
lirler. Işte bu bilinçledir
ki tngiltere, Irlanda'da
kendi egemenliğini ve sö-
mürge düzenıni kurabil-
mek için ilk iş olarak lr-
landa diliyle yazan bazı
şairleri. topluca öldürmek-
ten çekınmemişrir. Bu bi-
linçledir ki aynı tngilte-
re, Avustralya yerlilerinin
çocuklanm ailelerinden
kopararak onlan tngiliz-
leştirme yoluna gitmiştir.
Bu biliçledir ki Fransa,
Kamerun'da, en büyük ka-
bılenin dilinin ortak dil
olarak kullanılmasına izin
vermemiş, bu ülkenin, sö-
mürgecilikten siyasal an-
lamda kurtuluşundan son-
ra bile Fransızcanın artık
resmi dil olmaması yo-
lunda abnış olduğu kara-
nnı, askeri güç kullana-
rak uygulatmamıştır. Bu
bilinçledir ki yıllar önce
ülkemize gelen Amerika-
lı çevreciler bir Türk ilko-
kulunda "Adlanmzı ko-
lav- söyleyemiyonız'' ge-
rekçesiyle öğrencilerin her
birine Amerikan adlan
vermiş ve bu olayı karşı-
lıklı oynanan bir oyun bi-
çiminde sunmuşlardır. Bu
büinçledir ki bugün Fran-
sa'da hatın sayılır bir ga-
zeteci-yazar konumuna
gelen KenizeMurad ülke-
mizde yaşanan ayruncı te-
rör olaylanyla ilgili olarak
Türk devleti lehine yazı
yazmak istediğinde, ken-
disine gizli sansür ve bas-
kı uygulanmaktadır.
Bu bilinçledir ki ABD,
Amerikan Ulusal Kitaplı-
ğı aracılığıyla Türkiye'de
yayımlanan dergi ve ki-
taplann büyük bir bölü-
münü incelettirerek ülke-
mizin kültür ve düşünce
yapısını yakından izle-
mekte, buna göre, kendi
yayılmacı ve sömürgeci
anlayışına uygun bir dizi
planı yaşama geçirebil-
mektedir. Bu örnekler da-
ha da arttınlabilir.
Ulusal egemenlik, ulu-
sal ekonomi, bağımsızlık
gibi kavramlar ya>ılmacı
güçlerin hedefinde olan
toplumlarda bu güçler ta-
rafindan tartışmaya açıl-
makta, ülkemizde bu tar-
tışmalann yanında Cum-
huriyetin temel nitelikle-
ri sorgulanmaya başlan-
makta, vatandaşlanmızın,
toplumun birliğıni sağla-
yan değerlere yabancılaş-
tınlması sürecine ivme
kazandınhnak istenmek-
tedir.
Görsel basın haberle-
rinden, Times dergisinin,
yılm adamı ödülünü
Irak'ta göre\
7
yapan Ame-
rikalı askerlere vereceği-
ni öğrendik. Yapıtlannda
Hindistan'daki İngilız as-
kerlerinin acımasız davra-
nışlanna övgüler yağdı-
ran, sömürgeciliğin ateş-
li savunuculuğunu yapan
tngiliz şair J. R.Kjpfing de
1907yıhndaNobelEde-
biyat Ödülü'nü abnıştı.
Batı'nın, örnek ahnma-
sı gereken değerlerini el-
bette yadsırruyoruz. Ama,
huylu huyundan da vaz-
geçmiyor. Bu açıdan ba-
kıldığında "Garp cephe-
smdeyenibirşeyyok". Şu
bilinmelidir ki Batılı ya
da Doğulu tüm evrensel
değerler, aynm gözetme-
den, önyargılara kapüma-
dan. bir potada yoğrularak
insanlıgın yaranna sunul-
duğunda, ancak o zaman,
tüm cephelerde yeni gü-
neşler doğabilir.
Hiç zaman yitirmeden
ve üzerinde özenle duru-
larak giderilmesi gereken
siyasal, ekonomik, kültü-
rel vb. tüm eksikliklerine
ve olumsuzluklanna kar-
şın ülkemizin de Batı'ya
kazandıracağı çok şeyi
var. Yayılmacı-sömürge-
ci egemen devletler kar-
şısında yeniden, onurlu
bir duruş sergılememizin
zamam gehnedi mi? Bu
yapılmadığı sürece ülke-
mizin, laik, demokratik
yapısını, bütünlüğünü he-
def alan, her türlü bağrm-
sızlığını engelleme>i arzu-
layan güçlerle dayanışma
içine girildiği izlenimi
doğmayacak mı?
PENCERE
Cami ile Kilise
Arasında Binamaz..
Islamda 'tesettür', yani örtünme geçeriidir; er-
kek ve kadın her Müslümanın bedenindeki 'avret
mahalli'ni kapaması 'farz' kılınmıştır..
Erkekte 'avret mahalli' göbek ile diz kapaklan ara-
sındadır; 'haşema' modası neden çıktı?.. Bu ma-
yo sünnete uygun biçilmektedir.
Kadının işi daha zor..
Kadının avret yeri -bedende gösterilmesi ayıp ve
günah bölge- yüz ile eller dışında bütün vücuttur;
kimilerine göre ayaklann gösterilmesi de yasaktır;
kimilerine göre ayaklar özgürdür..
Kuranıkerim'in on ayetinde tesettür bir yaşam bi-
çimi olarak ele alınır; temel kaynak sayılan altı ha-
dis kitabında da giysilerle ilgili aynntılı kurallar yer
almaktadır ki bunlara 'kitab ül libas' denir..
Hazreti Muhammet ince birgiysiyte dolaşan bal-
dızı Esma'yı uyarmıştır:
"- Esma!.. Erginiik çağına giren kadının yüzün-
den ve ellerinden başka yerini göstermesi doğru
bir tutum değildir."
•
Peki, bu durumda Müslüman kadın ne yapa-
cak?..
Erkek 'haşema'y\a idare ediyor.
Kadın, erkeğin egemenliğinde örtünüyor; Baş-
bakan Erdoğan'ın, Dışişleri Bakanı Gül'ün ve öte-
ki bakanlann eşleri tesettürü uyguluyorian ama bu
iş o kadar basit değil..
Dünya kadınlan spor yapıyoriar..
Nasıl spor yapacaklar bizim kadınlanmız?..
Tesettüre uyarak mı?..
Voleybol..
Basketbol..
Tenis..
Atletizm..
Yüzme..
Türkiye'de yaşayan 35 milyon erkek ve 35 mil-
yon kadın var; nüfusun yansı Kuran ve hadislere
uygun yaşamaya kalkışırsa spor yapamayacak..
Bir kez daha bu köşede yazmıştım; ne Süreyya
Ayhan pistlere çıkabilecek ne Etvan..
Ne de öteki genç kızlarımız..
•
Hayatın gücü her şeyin üstündedir; tarihsel ger-
çeklerin ışığında 'İnsan Hakları' olgusunu açıkla-
yabilmek, geleceğin doğru rotasını çizebilmek için
en geçerii pusulayı oluşturur...
ÂIHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) türba-
na ilişkin bir karar verdi..
Ortalık allak bullak oldu..
ABD-IMF-AB'den oluşan büyük dış güçlerin her
dediğine el pençe divan durarak içerde 'llımlı Is-
lam Devleti Pra/es/'ni uygulamak için zamanlama-
yı kullanan AKP iktidannın sözüm ona kurnaz kur-
maylan, bu hesabın tutmadığını yakında görmeye
başlayacaklardır...
Avnjpa Biriiği'nde 'llımlı Islam Devleti Modeli'ne
yer var mı?..
Kadınlannı köleleştiren düzen içinde yaşamayı
politikada ideolojiye dönüştüren bir siyasal partinin,
çağdaş uygariıkta yeri yoktur.
ACIKAYBMZ
Değerli meslektaşımız,
güzel insan, yetkin hukukçu,
Türkiye Barolar Birliği'nin Öncekı
Dönem Yönetim Kurulu Üyelerinden;
Samsun Barosu Önceki Başkanlanndan
AvRAHMİ
KUMAŞOĞLU
4 Temmuz 2004 günü vefat etmiştir.
Merhuma Tann'dan rahmet,
ailesine. dost ve meslektaşlanmıza
başsağlığı dileriz.
TIMİYE BAROLAR
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI
BEYPAZARIAŞLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 2004 146
Davacı Hasan San vekili tarafindan davalılar Hazı-
ne ve Mürıüs Tannkulu ve ark. aleyhıne açılan tapu
iptali ve tescil davasmın temyiz incelemesi sonucu.
Mahkememizın yukanda esas ve karar numarası
yazılı Necati Kesikbaş ve müşterekleri ile Hazine.
Münüs Tannkulu ve müşterekleri. birîeşen davacı Ha-
san San arasında Beypazan Hacıkara Mah. 109 ada 7
ilişkin tapu iptali ve tescü davası sonunda venlen ka-
rar temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Daıresi'nin
2001 / 6687 E. 2002 607 K. sayılı ılamı ile bozularak
mahkemerruze göndenlmış bozma ilamı bir kısmı ta-
raflara bızzat bır kıstm taraflara ılanen yapılmış, da-
vacı tashih karar talebinde bulunduğundan, tashih ka-
ran talebınin reddıne karar venldığinden dosya yeni-
den mahkememiz esas defterinirj 2004 ]46 sırasında
kaydı kaydı yapılıp yenı duruşma gûnü venlmış ol-
makla:
Davalılar Kabamusaoğlu Mehmet torunu Hatıee.
Mehmet torunu Kabamusaoğlu Emetullah, Kabamu-
saoğlu Mehmet torunu Mustafa Kabamusaoğlu Hatı-
ce torunu Raşıt, Zeliha Tannkulu, Mehmet Fazıl Tan-
nkulu, Ömer Okan, Tuncay Okan, Taner Okan, Kaba-
musaoğlu Mehmet torunu Mustafa kansı Zeliha Gün-
ver. oğlu Ahmet Selim Günver, oğlu Mehmet Ziya
Günver, kızı Zehra Anıl. Mustafa Tannkulu'na, du-
ruşma günü olan 16.09.2004 günü saat 11 OO'de mah-
kememizde hazır bulunmaz, mazeret bildirtnez veya
kendilenne bir vekil ile temsil ettırmezlerse dunışma-
lara yokluklannda devam edileceğı tebligat yerine
geçmek üzere ilanen teblig olunur. Basm: 31026