Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 TEMMUZ 2004 ÇARŞAMBA
+CUMHURİYET SAYFA
17
Çin gibi büyümüşüz.
Hadis değişti:
"Ekonomi Çin'de de
olsa gidinis!"
Jntifada
Emre Bozkaya:
"Cumhuriyet Halk
Partisi'nin olağanüstû
kuruftayı olağanüstû
güvenlik önlemleri
attında tel örgülerin ve
jandarmanın
korumasında yapılmış.
0 zaman muhalefet,
yakında intifadaya
başlari"
Boktrorafc posta: derazsomecutnhuriyetcom.tr Tel: O.212£12Û5 OSFaks: 0^21231244 97
- CHP yolaynmına gelmiş...
"Yolun sonuna aelmesin de!"
PohAkif Kökçe: "NATO
toplantısı için Istanbul'a
gelen ağanın pohunu
saklamışlar. Ne gerek
vardı; onun ne poh
olduğunu anlamak için
pohuna değil suratına
bakmak yeterli!"
YemeceMete Neptun:
"Sağc/lar para yiyor,
solcular birbirini..."
Neden?
Neden insanlar cep tele-
fonlan çaldığında yerle-
rinden kalkıp, başka bir
tarafa doğaı yürüme ihti-
yacı duyarlar?A. Daha iyi
duyacaklarını sandıklan
için. B. Yakında bir yerde
telefon çaldığını sandık-
lan için. 6. Telefon sesin-
den rahatsız oldukları
için. D. Hiçbiri.
Mümtaz Idil
enelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öz-
kök'ün, Anadolu coğrafyasında bağımsız ulu-
sal varlığımızı koruyup geliştirmenin "güçlü"
: o l m a y a bağlı olduğunu belirtmesi üzerine Prof.
Dr. Özer Ozankaya şöyle diyor:
"Bir ulus için 'güçlü olmak' kavramının ne anlama gel-
diği, neleri gerektirdiği, geçerli olarak yanıtlanması ge-
reken bir husustur. Türk ulusu 85 yıl önce sömürgeci Ba-
tı/ı ülkelerceAnadolu coğrafyasından silinmek istenirken,
bunu önlemenin stratejisini oluşturmakta olan Mustafa
Kemal, 17 Kasım 1918'de verdiği bir demeçte 'Güçlü
olmak deyiminden, yalnız silah gücünü sanmayınız. Ben-
ce en çok güçlü olmak, bilim bakımından, teknik bakı-
mından ve ahlak bakımından güçlü olmaktır. Çünkü bu
saydığım değerlerden yoksun bir ulusun bütün bireyle-
rinin en son silahlaria donatıldığını tasariasak bile, güç-
lü olduğunu kabul etmek doğru olmaz1
demişti.
Toplumbilim diye bir bilim vardır ve bu bilim, güçlü top-
lum olmanın hangi özellikleri gerektirdiğini nesnel olarak
Guçlu olmak
saptamıştır. Bu özellikler, Mustafa KemaJ'in özetledi-
ği özelliklerdir.
Oysa son 50 yılın siyasetçilerinin belki yüzde birinde
bile bu toplumbilimsel bakışın bulunmadığını acılar için-
de gözlemliyoruz.
Devletimizi yatınmcı olmaktan çıkararak yurdun her
yanını bayındır kılmak gereğine sırt çeviren, yurt top-
raklannın büyük bölümünü planlı, çağdaş gelişmeler-
den yoksun bırakan, ülke ekonomisini Uluslararası Pa-
ra Fonu aracılığıyla Batı sömürgeciliğine peşkeş çeken
siyasal yöneticilere; Türk ulusunun sanayicileri olmak
bilinciyle güçlü bir ulusal ekonomi yaratmaya çalışmak
yerine, yurdumuzu yabancı sanayi ürünlerine açık pa-
zar yapan sözde işadamlarına; Türk kadınını kapata-
rak onu cinsel bir nesne, bir dişi olarak algılayan ve al-
gılatan, böylece Türk ulusunu da Islam dinini de aşa-
ğılatan her düzeyden siyasal yöneticilere; eğitim ku-
rumlannı yozlaştırarak ve dinselleştirerek herbiri bir de-
ha olabilecek Türk çocuklannın körpe yeteneklerini kö-
relten ve onları sanat ve meslekten yoksun bırakanla-
ra; ortaçağ artığı tarikat izbe/erinde ulus bireylerini der-
beder kılanlara; ve hepsinden daha önemli olarak da
siyasal partileri demokratik işleyişten yoksun kılıp tüm
ülkede 'ulusal egemenlik', yani ulusa karşı sorumlu yö-
netim ilkesini işlemez kılan, böylece de tüm bu yıkıcı
odaklara meydanı boş bırakan parti yöneticilerine; güç-
lü bir Türk toplumunu engellemekle, Türk ulusunun ye-
niden yeteneksizlikle ve kıyıcılıkla suçlanması yolunu
açtıklannı, böylece Anadolu coğrafyasında bağımsız
ulusal varlığımızı yeniden büyük tehlikelere attıklannı
haykırmalıyız.
Mustafa Kemal Atatürk'ün işbirlikçi Istanbul hükü-
metlenni ve ortaçağ artığı kurumlan etkisiz kıldığı gibi bu
odaklan etkisiz kılmanın yolunu bulmalıyız."
Yasalar muvacehesinde ne olacak?
Başbakan Recep Tayyip, Avrupa
Insan Haklan Mahkemesi'nin
kamusal alanda türbana izin
vermeyen karannı yorumlarken aynen
şöyfe diyor:
"Avrupa Insan Haklan Mahkemesi bu
karan vermiştir, takdirini
kullanmıştır. Bu takdir, Türkiye'de
yasalar muvacehesinde karşılığını
nasıl bulacaksa, bunun tabii en
uygun şekilde uygulama aJanlan
bellidir. Uygulama alanında da
karşılığını bulur."
Başbakan ne demek istiyor?
Tayyip Erdoğan kurduğu birinci
cümlede, malumu ilan ediyor
"Avrupa Insan Haklan Mahkemesi bu
karan vermiştir, takdirini kullanmıştır."
Sonra... Sonrası biraz kanşık: "Bu
takdir, Türkiye'de yasalar
muvacehesinde karşılığını nasıl
bulacaksa, bunun tabii en uygun
şekilde uygulama alanlan bellidir."
Cümlenin başı sonu birbirini
tutmuyor...
Bir şey söylemek istiyor ama
söyleyemiyor.
Türkiye'deki yasalar belli; Anayasa
belli; Anayasa Mahkemesi'nin
kararlan belli... Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi karannın yasaJar
çerçevesinde bulacağı karşılık
baştan belli:
Kamusal alanda türban takamazsın!
Başbakan cümleyi evinyor, çeviriyor
ve sonunda "Uygulama alanında
karşılığını bulur" diyor.
Galiba imam bildiğini okuyor!
Yüksek Yerilim Hattı
Ağzınla kuş tutsan da "kuş beyinliler"
kadar zengin olamazsın bu ülkede!
erdincutkuıiı yahoo.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAV EKİNCt
Van'da Vali Olmak...
"Neler yapüğımızı, neJer ya-
pacağunıa siz de bOryorsunuz-
Bunlan istemivorlar... Çünicü
geiişmemiziistemiyoriar- Ama
biz durmayacağız ve devam
edeceğjz-."
Van Valisi Hitanet Tan böy-
le söylüyordu "geçmiş olsuıT
demek için aradığımda... Sesi,
her zamankinden daha karar-
lıydı. Telefonda yüzünü göre-
miyordum ama eminim ki yine
her zamanki gibi aydınlık ve
gururiuydu...
Geçen cuma günü (2 Tem-
muz 2004) suıkasta uğrayan ve
ölümden kıl payı kurtulan vali-
mizle yakınlaşmamız. Tarihi
Kender Birfği'nin Van Buluş-
ması'ndaki ev sahipliginde ol-
du.
11-13 Temmuz 2004 günle-
ruıde, dönemin Beledıye Baş-
kanı Şahabettin Özarslaner ile
birlikte konuklannı öylesine ic-
tenağırladılarki...
Bunun nedeni
ise aynı buluşma-
nın sıradan bir et-
kinJik değil, ülke-
nin ve Van bölge-
sinin '"kimlikli ge-
leceğuıT önemse-
yen ve hedefleyen
bir "ulusal daya-
nışma toplanöir
olmasıydı.
Yurdun hemen
her yöresinden ge-
len belediyeciler, mımarlar.
plancıJar, bürokratlarveherkes,
Doğu Anadolu ve Van Gölü
havzasındaki "tarihsd birikim-
lerimiz" ile "kültürel derinük-
Jerimiz"in, geJeceğe de en güç-
lü "varhk ve bağunsızbk kay-
nağunız" olarak aktanlması
için "gönül ve eylem birtiği''
ıçindeydiler.
KoBan hemen sıvanuştı
Vali Hikmet Tan işte bu "gö-
nüJ" rüzgânna doğru adeta yel-
ken açarak toplantılann açılış
konuşmasında özetle demiştiki
"Geçmişimiz ve hayat kültürii-
miiz o kadar zengin uygarfak-
laria v'oğrulmuş kL bunlardan
şüç ve ilham alarak yapacağı-
iıı/ tüm çalışmalar. bizi çok da-
ıaileridüzeykrevebaşımız dik
torak çıkartacakür.."
Nitekim aynı çalışmalar, Ta-
Jıi Kentler Birliği daha Van'da
öplanmadan çok önce, Hikmet
an'ın vali olarak atanmasıyla
ırlikte başlamıştı...
Yöre insanının sosyal ve kül-
irel açıdan kendisini geliştir-
lesine destek olacak projeler...
anatın değişik dallanndaki et-
nliklerle, Van'ın tıpkı tarihin-
:ki gibi bir "düşünce ve yara-
3hk başkenti" olmasını he-
:fleyen çabalar... Van Gölü
vresindeki hemen tüm köy-
•de ve ilçelerdeki el sanatla-
yöreseJ gelenekJere bağh us-
talıklar ve hatta "bahkçıhğııı''
gelişmesi için toplumsal kal-
kınma kampanyalan...
100. Yı] Unıversıtesi'yle bir-
likte tüm bu çalışmalann "bi-
limsel kaülımla" sürmesıni
sağlayacak ortak girişimler...
Belediye ile birlikte de aynı et-
kınliklerin "halkla bütünleşe-
rek" sürmesini amaçlayan or-
tak faaliyetler...
Sevgi ve güven odagı
Vali Hikmet Tan'ın bu çaba-
lan, yöre insanlan arasında öy-
lesine bir sevgi ve güven yarat-
rmştı kı o günlerde birlikte ne-
reye gitsek, herkes selam \er-
mek ve elını sıkmak için adeta
yanşagiriyordu. "Sajın Vafim"
diyenlerin hemen tümündekj
saygı ve sevgi yükJü bakışlan
unutmak mümkün değil.
Aynı şekilde bize de gösteri-
len yakınlığın temelinde, sıra-
dan konuklar de-
ğil, "VaB Hikmet
Tan'ın dosdan"
olmamızın yattı-
ğını fark etme-
mek de mümkün
değildı...
Çünkü, doğu-
nun insanı, batı-
dan gelenlere
karşı saygılı ama
1htiyaÖı"dır.
Ancâk tam bir
güven ve yakın-
lık duymaya başladığında elini-
zi bir başka tutar, ikramını da
candan ve yürekten yapar...
'Yefasudann' aymaziığı
Işte bu insan için geçen cuma
"ikinci kez" sarsıldrm...
Birincisi, yine o güzel gün-
lerdeydi... Tarihi Kentler Birli-
ği 'nin Van buJuşması davetiye-
lerinde, yörenin değerleri ara-
sında tartışılmaz yeri olan Ak-
damar Kilisesi desenlerinden
örnekJerde vardı...
Bunu "bahane" eden kimile-
ri, böylesine bir etkinliği "Er-
meni propagandası \apiliyor_"
şekJinde tammlayarak hepimi-
zin canını sıkmışlardı. Vali
Hikmet Tan. o kadar üzülmüş-
tü ki 'S^faazhğı'' hazmedeme-
yen yüreğinin hüznü, gülümse-
mesine yansıyordu...
Şimdi aynı valiyi öldürmek
isteyenlerin amaçlan nedir bi-
lemem... Ama, suikastı öğrenir
öğrenmez kendisini aradığım-
da, "YapüJdanmızı istemhıor-
lan»" deyince düşündüm: a
Bu
ülkenin tarih ve kültür değerie-
rini sahiplenmek ve Türkne'yi
düırvarun karşısında kinılikli ve
kişilikli kılnıak. acaba kimlerin
işine gelmij'or?-''
Se\'gıli valimize geçmiş ol-
sun derken olayda yaşamlanru
yitiren vatandaşlanmızın ya-
İcınlanna da başsağlığı diliyo-
rum...
KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net
ÇÎZGtLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaraciı mynet.com
m&~ B«.
HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BİLGÎN
PARTİ 1(3
BAŞAkT/lA
CHP KURULTAY SONUClARI
VUkTTAŞLARCA CÎFTETELLİ OYNANARAK
KUTUNDI (!)
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN Temmuz uwtc.mumlas-arikan.com
Ertsam
"SUSUZ YAZ"F/LM/ OÛÜL
BUGÜA/, Tt/suz
SUZ YA2 ', SİR. KÖY KONLfÇUA/Ü İŞL£M€K.T6Y-
Pf. D4H4 OA/CS y/IPrrĞl P/LA^LSei£ gEĞEMr
RKSAA/, BU
p AOlNI PUYU&UYOeCHJ.
HÜLYA KOÇYf'Ğtr, ULI/f DOGAV 1/üT
mŞ'N &4ŞftU£/£N PAYL4
YAZ'A, TtiSK BESMÎ MAfZAMtAG-INC/l ÜL-
ÖDÜLüfJ KAZAMLMASfMDAN SONfSA,
ÜÖ t/Ll/i POSAtJ'LA MSr/AJ SfZS
A Ç(KM/f77.
"Susuz. Yaz dart
bir Safine..
FETHtYE 1. ASIİYE HUKÜK MAHKEMESİ
EsasNo: 2003/819
Da^cı Andreas Wenısch ile davalılar Ege Estereme Doğa Sporlan Turizm Tekstıl San. Tic. ithalat ve Ihracat Ltd. Şti ve Emre Nasır
arasında rnahkememtzde görülmekte olan davanın verilen ara karan gereğince,
Davacı Ölüdeniz beldesi Belcekız Plajı Derya Kamp yanı Fethıye adresinden Ege Estereme Doga Sporlan Turizm Tekstil San. Tic. İt-
halat ve lhracat Ltd. Şti. ile Belcekız Tatil Köyü yanı Çarşı Caddesı adresınden Emre Nasır'ın duruşma gününün adresıne tebligat yapı-
lamamış zabıta araştınnasında da adresi tespit edilemediğüıden duruşma gününün ilanen tebhğine karar venlmiş.
Davahlann dunıştna günü 16.09.2004 günü saat 09.00'da Fethiye Asliye 1. Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunması
veya kendisini bir vekil ile temsıl ettirmesi mazeretsız olarak duruşmaya gelmedığı takdirde yargılamanın yokluklannda devam edilece-
gı ilanen tebliğ olunur. Basın: 31059
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
Gazetecilik mi
Medyalamacılık mı?(3)
Araya NATO, Bush, bir de Kapadokya gezisi girin-
ce "Gazetecilik mi, Medyalamacılık mı" yazım yanda
kaldı, oysa bu konuda söyleyeceğim bir çift sözüm da-
ha vardı. Hemen belirteyim, "medyalama", "medya-
lanma", "medyalamacılık" ve benzeri sözcüklerin ya-
ratıcısı ben değilim. Bu sözcüklere ilk kez Perihan
Mağden'in Radikal'deki köşesinde rastladım ve Tür-
kiye medya ortamına "cuk" diye oturduklannı görün-
ce benimsedim. Aynı sermaye gruplarına ait televiz-
yon kanallannın, radyolann, gazetelerin, dergilerin bir-
birferiyle paslaşarak yalnızca okulluk ortalaması 3.5 yıl
olan geniş yoksul kitleleri değil, okumuş yazmış, eği-
timli, varsıl kesimleri de belirfi amaçlar doğrultusunda
gaza getirmek ediminin karşılığı olarak "medyalama"
sözcüğü sizce de yerine "cuk" oturmuyor mu?
"Medyalanma" sözcüğü de öyle değil mi? Yoksa
gaza gelmiş, getirilmiş, üstelik de yeniden yeniden
gazlanmaya hazır büyük kalaba/ıkiardan "sersemle-
tilmiş", "aptallaştınlmış", "ahmaklaştınlmış" diye söz
edecegiz ki, kabalık etmiş olmamız bir yana, belli bir
durum için birden fazla sözcük kullanmak zorunda
kalacağız. Oysa "medyalanmış kitle" dediğimizde
söz konusu kitlenin "davranış biçimi" de, "rvhsal du-
rumu" Ğa hemen anlaşılıvertyor. "Medyalamacılık" ise
faaliyetlerini °meaya/ama"düzlemindesürdürenmed-
yanın genel tanımı için kullanılan bir sözcük; "balıkçı-
lık", "bostancılık", "lahmacunculuk" gibi.
Biraz zaman ayınp gazetelerin sporsayfalannı oku-
yanlar, televizyonlann sporprogramlannı izleyenler, bir
ikisinin dışında bu sayfalarda, bu programlarda hiç
durmadan yalan haber üretildiğini görüyoriar. "Spor
medyası", birkulüp başkanını alaşağı ettirecek, birdi-
ğerini ölümsüzJeştirecek, bir atletin yaşamını kararta-
cak, birfutbolcuyu mes/eğine küstürecek, beğenme-
diği teknik direktörü istediği zaman işinden kovdura-
cak, kulüp yandaşlanna tribün yaktırtacak kadar "erk"
sahibi bu ülkede. Bu yalan üretme merkezlerinin sür-
dürdükleri faaliyetlere insanın "gazetecilik" demeyedi-
li varmıyor. Çünkü bunlann yaptıklan iş habercilik de-
ğil; okuru, izleyiciyi belli amaçlar doğrultusunda koşul-
landırmak. Dolayısıyla "medyalama" sözcüğü burada
da "cuk" oturuyor.
"Medyalamacılık" salt şarkıcı yanşmalanyla, maga-
zinle, sporla sınırlı değil. Bu iş için özel yetiştirilmiş ya
da "so/"dan devşirilmiş pişman kadrolar aracılığıyla
asıl siyasal, toplumsal ve kültürel yaşamda gösteriyor
kendisini. Bu kadrolar hiç yoktan bir "sesyıldızı", bir
"sahne yıldızı" yarattıkJan gibi bir "devlet adamı" da
yaratabiliyoriar. Yarattıklan "devlet adamı'run olağan
koşullarda en dikkat edilmeyecek, en önem verilme-
yecek davranışlarını ya da onlann en olağan sayılma-
sı gereken ilişkilerini "medyalanmış" kitlelere olağa-
nüstû kahramanlıklar, büyük zaferler olarak sunuyor-
lar. Hiç yoktan var edilen "devlet adamı"n\n yabancı
bir devlet adamının yanında ayak ayak üstüne atma-
sı, elini cebine sokması medyalamacı gazetelerde, te-
levizyon kanallannda en önemli haber oluyor. Medya-
lanmış kitleler de, "Vay anasını, bizimki bacak bacak
üstüne attı!", "Elini cebine soktu!", "Ayağını salladı!"
diyerek mutlu oiuyodar.
Bir zaman geliyor, insanlar, "medyalama" yoluyla
yoktan var edilen devlet adamlannın ailelerinin hava-
limanlannda, yurtdışı gezilerinde, protokolziyaretlerin-
de köylerdeki Kuran kurslanna giden başı bağlı kız ço-
cuklannın toplu fotoğraflannı andıran "tuhaf" görün-
tülerini bile artık yadırgamaz oluyorlar; yadırgamadık-
lan gibi bu görüntüleri benimseyip içselleştiriyorlarda.
Bu görüntüler medyalamacı basın yayın organlannda
"Devlet adamımızın eşi şıklığıyla göz kamaştırdı!" tü-
ründen başlıklarla veriliyor. Medyalamacılık, gerçeği
perdelemekJe eşanlamlı oduğundan medyalamacı kö-
şe yazarlan da devlet adamlanmız yurtdışı gezilerin-
de ya da NATO Zirvesi gibi önemli ev sahipliklerinde
yaptıklan görüşmelerde neler konuşurlar, hangi söz-
leri verirler, halkımız adına ne tür yükümlülükler üstle-
nirfer.. bunlara hiç değinmeden onlann eşlerinin giysi-
lerinin rengini, neler yiyip jçtiklerini, nereleri gezdikle-
rini tefrika ediyoriar.
Bayan Bush'un kahve sohbeti, akşam yemeğinin
mönüsü, Emine Hanım'ın pembe fiyongu falan der-
ken Türkiye sonu görünmeyen bir yola sürükleniyor.
Avrupa Birliği'nin vereceği olası müzakere tarihinin de
ülkemizi çekip çıkartamayacağı bir yol bu. Medyala-
macı medya önde, medyalanmış toplum arkada hız-
la yol alınıyor bir bilinmeze doğru.
(e-posta: dkavukcuoglucı superonline.com)
(Faks:0212-234 6873)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Izmir'in
Menderes ilçe-
sinebağlı turis-
tikbirbelde.2/
Piyes... Faiz. 3/
Kötü, çirkin... 4
Atın en yavaş 5
ve doğal yürü-
yûşü. 4/ Üzeri-
ne sesyadagö-
rüntü kaydedi- g
len manyetik
şerit. 5/Buğday 9
tanesinin olgunlaşmış
içi... Çekişme, kavga.
6/ Japon lirik drarru...
Meslek... Türkkarika-
tür sanatının, 1882-
1950 yıllan arasında
yaşamış ünlü ustası. 7/
Bir nota... Yükselme, 6
yücelme. 8/Genellikle
çay ve kokteyller için 8
hazırlanan, peynir, su- 9
cuk, salam gibi şeyler-
le süslenen çok küçük ekmek... "—Kuyruğu"
Nesn'in öykü kitabı. 9/Ayak direme... TombuJ findık
grubundan bir findık çeşidi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
l/Kanaviçe ya da telleri sayılabilecek türde bir kumaş
üzerine renkli iplikle yapılan özel işleme... flgi eki. 2/
Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Kadın
giysilerinde etek ucu, kol gibi yerlerine verev kesil-
miş kumaştan yapılan süs. 3/Bitlis'in bir ilçesi... Va-
lide. 4/ Şöhret... Kars'uı doğusundaki ünlü eskiçağ
kenti... Birgıdamaddesi. 5/lskambildebirkâğıt... Tel-
li bir bürümcük cinsi. 6/Antalya yakınnıda, şelaleler
yaparak Akdeniz'e dökülen akarsu... Istanbul'da ya-
yımlanmış haftalık bir mizah dergisi. 7/Müstahsil. 8/
Kabul etmeyerek geri çevirme... Necati Cumata'run,
bir adı da "Tütün Zamanı" olan rornanı. 9/ Ameri-
ka'nın ekvator bölgesinde yaşayan bir su kaplum-
bağası. *