17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 TEMMUZ 2004 ÇARŞAMBA +CUMHURİYET SAYFA 17 Çin gibi büyümüşüz. Hadis değişti: "Ekonomi Çin'de de olsa gidinis!" Jntifada Emre Bozkaya: "Cumhuriyet Halk Partisi'nin olağanüstû kuruftayı olağanüstû güvenlik önlemleri attında tel örgülerin ve jandarmanın korumasında yapılmış. 0 zaman muhalefet, yakında intifadaya başlari" Boktrorafc posta: derazsomecutnhuriyetcom.tr Tel: O.212£12Û5 OSFaks: 0^21231244 97 - CHP yolaynmına gelmiş... "Yolun sonuna aelmesin de!" PohAkif Kökçe: "NATO toplantısı için Istanbul'a gelen ağanın pohunu saklamışlar. Ne gerek vardı; onun ne poh olduğunu anlamak için pohuna değil suratına bakmak yeterli!" YemeceMete Neptun: "Sağc/lar para yiyor, solcular birbirini..." Neden? Neden insanlar cep tele- fonlan çaldığında yerle- rinden kalkıp, başka bir tarafa doğaı yürüme ihti- yacı duyarlar?A. Daha iyi duyacaklarını sandıklan için. B. Yakında bir yerde telefon çaldığını sandık- lan için. 6. Telefon sesin- den rahatsız oldukları için. D. Hiçbiri. Mümtaz Idil enelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öz- kök'ün, Anadolu coğrafyasında bağımsız ulu- sal varlığımızı koruyup geliştirmenin "güçlü" : o l m a y a bağlı olduğunu belirtmesi üzerine Prof. Dr. Özer Ozankaya şöyle diyor: "Bir ulus için 'güçlü olmak' kavramının ne anlama gel- diği, neleri gerektirdiği, geçerli olarak yanıtlanması ge- reken bir husustur. Türk ulusu 85 yıl önce sömürgeci Ba- tı/ı ülkelerceAnadolu coğrafyasından silinmek istenirken, bunu önlemenin stratejisini oluşturmakta olan Mustafa Kemal, 17 Kasım 1918'de verdiği bir demeçte 'Güçlü olmak deyiminden, yalnız silah gücünü sanmayınız. Ben- ce en çok güçlü olmak, bilim bakımından, teknik bakı- mından ve ahlak bakımından güçlü olmaktır. Çünkü bu saydığım değerlerden yoksun bir ulusun bütün bireyle- rinin en son silahlaria donatıldığını tasariasak bile, güç- lü olduğunu kabul etmek doğru olmaz1 demişti. Toplumbilim diye bir bilim vardır ve bu bilim, güçlü top- lum olmanın hangi özellikleri gerektirdiğini nesnel olarak Guçlu olmak saptamıştır. Bu özellikler, Mustafa KemaJ'in özetledi- ği özelliklerdir. Oysa son 50 yılın siyasetçilerinin belki yüzde birinde bile bu toplumbilimsel bakışın bulunmadığını acılar için- de gözlemliyoruz. Devletimizi yatınmcı olmaktan çıkararak yurdun her yanını bayındır kılmak gereğine sırt çeviren, yurt top- raklannın büyük bölümünü planlı, çağdaş gelişmeler- den yoksun bırakan, ülke ekonomisini Uluslararası Pa- ra Fonu aracılığıyla Batı sömürgeciliğine peşkeş çeken siyasal yöneticilere; Türk ulusunun sanayicileri olmak bilinciyle güçlü bir ulusal ekonomi yaratmaya çalışmak yerine, yurdumuzu yabancı sanayi ürünlerine açık pa- zar yapan sözde işadamlarına; Türk kadınını kapata- rak onu cinsel bir nesne, bir dişi olarak algılayan ve al- gılatan, böylece Türk ulusunu da Islam dinini de aşa- ğılatan her düzeyden siyasal yöneticilere; eğitim ku- rumlannı yozlaştırarak ve dinselleştirerek herbiri bir de- ha olabilecek Türk çocuklannın körpe yeteneklerini kö- relten ve onları sanat ve meslekten yoksun bırakanla- ra; ortaçağ artığı tarikat izbe/erinde ulus bireylerini der- beder kılanlara; ve hepsinden daha önemli olarak da siyasal partileri demokratik işleyişten yoksun kılıp tüm ülkede 'ulusal egemenlik', yani ulusa karşı sorumlu yö- netim ilkesini işlemez kılan, böylece de tüm bu yıkıcı odaklara meydanı boş bırakan parti yöneticilerine; güç- lü bir Türk toplumunu engellemekle, Türk ulusunun ye- niden yeteneksizlikle ve kıyıcılıkla suçlanması yolunu açtıklannı, böylece Anadolu coğrafyasında bağımsız ulusal varlığımızı yeniden büyük tehlikelere attıklannı haykırmalıyız. Mustafa Kemal Atatürk'ün işbirlikçi Istanbul hükü- metlenni ve ortaçağ artığı kurumlan etkisiz kıldığı gibi bu odaklan etkisiz kılmanın yolunu bulmalıyız." Yasalar muvacehesinde ne olacak? Başbakan Recep Tayyip, Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nin kamusal alanda türbana izin vermeyen karannı yorumlarken aynen şöyfe diyor: "Avrupa Insan Haklan Mahkemesi bu karan vermiştir, takdirini kullanmıştır. Bu takdir, Türkiye'de yasalar muvacehesinde karşılığını nasıl bulacaksa, bunun tabii en uygun şekilde uygulama aJanlan bellidir. Uygulama alanında da karşılığını bulur." Başbakan ne demek istiyor? Tayyip Erdoğan kurduğu birinci cümlede, malumu ilan ediyor "Avrupa Insan Haklan Mahkemesi bu karan vermiştir, takdirini kullanmıştır." Sonra... Sonrası biraz kanşık: "Bu takdir, Türkiye'de yasalar muvacehesinde karşılığını nasıl bulacaksa, bunun tabii en uygun şekilde uygulama alanlan bellidir." Cümlenin başı sonu birbirini tutmuyor... Bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor. Türkiye'deki yasalar belli; Anayasa belli; Anayasa Mahkemesi'nin kararlan belli... Avrupa Insan Haklan Mahkemesi karannın yasaJar çerçevesinde bulacağı karşılık baştan belli: Kamusal alanda türban takamazsın! Başbakan cümleyi evinyor, çeviriyor ve sonunda "Uygulama alanında karşılığını bulur" diyor. Galiba imam bildiğini okuyor! Yüksek Yerilim Hattı Ağzınla kuş tutsan da "kuş beyinliler" kadar zengin olamazsın bu ülkede! erdincutkuıiı yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAV EKİNCt Van'da Vali Olmak... "Neler yapüğımızı, neJer ya- pacağunıa siz de bOryorsunuz- Bunlan istemivorlar... Çünicü geiişmemiziistemiyoriar- Ama biz durmayacağız ve devam edeceğjz-." Van Valisi Hitanet Tan böy- le söylüyordu "geçmiş olsuıT demek için aradığımda... Sesi, her zamankinden daha karar- lıydı. Telefonda yüzünü göre- miyordum ama eminim ki yine her zamanki gibi aydınlık ve gururiuydu... Geçen cuma günü (2 Tem- muz 2004) suıkasta uğrayan ve ölümden kıl payı kurtulan vali- mizle yakınlaşmamız. Tarihi Kender Birfği'nin Van Buluş- ması'ndaki ev sahipliginde ol- du. 11-13 Temmuz 2004 günle- ruıde, dönemin Beledıye Baş- kanı Şahabettin Özarslaner ile birlikte konuklannı öylesine ic- tenağırladılarki... Bunun nedeni ise aynı buluşma- nın sıradan bir et- kinJik değil, ülke- nin ve Van bölge- sinin '"kimlikli ge- leceğuıT önemse- yen ve hedefleyen bir "ulusal daya- nışma toplanöir olmasıydı. Yurdun hemen her yöresinden ge- len belediyeciler, mımarlar. plancıJar, bürokratlarveherkes, Doğu Anadolu ve Van Gölü havzasındaki "tarihsd birikim- lerimiz" ile "kültürel derinük- Jerimiz"in, geJeceğe de en güç- lü "varhk ve bağunsızbk kay- nağunız" olarak aktanlması için "gönül ve eylem birtiği'' ıçindeydiler. KoBan hemen sıvanuştı Vali Hikmet Tan işte bu "gö- nüJ" rüzgânna doğru adeta yel- ken açarak toplantılann açılış konuşmasında özetle demiştiki "Geçmişimiz ve hayat kültürii- miiz o kadar zengin uygarfak- laria v'oğrulmuş kL bunlardan şüç ve ilham alarak yapacağı- iıı/ tüm çalışmalar. bizi çok da- ıaileridüzeykrevebaşımız dik torak çıkartacakür.." Nitekim aynı çalışmalar, Ta- Jıi Kentler Birliği daha Van'da öplanmadan çok önce, Hikmet an'ın vali olarak atanmasıyla ırlikte başlamıştı... Yöre insanının sosyal ve kül- irel açıdan kendisini geliştir- lesine destek olacak projeler... anatın değişik dallanndaki et- nliklerle, Van'ın tıpkı tarihin- :ki gibi bir "düşünce ve yara- 3hk başkenti" olmasını he- :fleyen çabalar... Van Gölü vresindeki hemen tüm köy- •de ve ilçelerdeki el sanatla- yöreseJ gelenekJere bağh us- talıklar ve hatta "bahkçıhğııı'' gelişmesi için toplumsal kal- kınma kampanyalan... 100. Yı] Unıversıtesi'yle bir- likte tüm bu çalışmalann "bi- limsel kaülımla" sürmesıni sağlayacak ortak girişimler... Belediye ile birlikte de aynı et- kınliklerin "halkla bütünleşe- rek" sürmesini amaçlayan or- tak faaliyetler... Sevgi ve güven odagı Vali Hikmet Tan'ın bu çaba- lan, yöre insanlan arasında öy- lesine bir sevgi ve güven yarat- rmştı kı o günlerde birlikte ne- reye gitsek, herkes selam \er- mek ve elını sıkmak için adeta yanşagiriyordu. "Sajın Vafim" diyenlerin hemen tümündekj saygı ve sevgi yükJü bakışlan unutmak mümkün değil. Aynı şekilde bize de gösteri- len yakınlığın temelinde, sıra- dan konuklar de- ğil, "VaB Hikmet Tan'ın dosdan" olmamızın yattı- ğını fark etme- mek de mümkün değildı... Çünkü, doğu- nun insanı, batı- dan gelenlere karşı saygılı ama 1htiyaÖı"dır. Ancâk tam bir güven ve yakın- lık duymaya başladığında elini- zi bir başka tutar, ikramını da candan ve yürekten yapar... 'Yefasudann' aymaziığı Işte bu insan için geçen cuma "ikinci kez" sarsıldrm... Birincisi, yine o güzel gün- lerdeydi... Tarihi Kentler Birli- ği 'nin Van buJuşması davetiye- lerinde, yörenin değerleri ara- sında tartışılmaz yeri olan Ak- damar Kilisesi desenlerinden örnekJerde vardı... Bunu "bahane" eden kimile- ri, böylesine bir etkinliği "Er- meni propagandası \apiliyor_" şekJinde tammlayarak hepimi- zin canını sıkmışlardı. Vali Hikmet Tan. o kadar üzülmüş- tü ki 'S^faazhğı'' hazmedeme- yen yüreğinin hüznü, gülümse- mesine yansıyordu... Şimdi aynı valiyi öldürmek isteyenlerin amaçlan nedir bi- lemem... Ama, suikastı öğrenir öğrenmez kendisini aradığım- da, "YapüJdanmızı istemhıor- lan»" deyince düşündüm: a Bu ülkenin tarih ve kültür değerie- rini sahiplenmek ve Türkne'yi düırvarun karşısında kinılikli ve kişilikli kılnıak. acaba kimlerin işine gelmij'or?-'' Se\'gıli valimize geçmiş ol- sun derken olayda yaşamlanru yitiren vatandaşlanmızın ya- İcınlanna da başsağlığı diliyo- rum... KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net ÇÎZGtLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaraciı mynet.com m&~ B«. HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BİLGÎN PARTİ 1(3 BAŞAkT/lA CHP KURULTAY SONUClARI VUkTTAŞLARCA CÎFTETELLİ OYNANARAK KUTUNDI (!) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN Temmuz uwtc.mumlas-arikan.com Ertsam "SUSUZ YAZ"F/LM/ OÛÜL BUGÜA/, Tt/suz SUZ YA2 ', SİR. KÖY KONLfÇUA/Ü İŞL£M€K.T6Y- Pf. D4H4 OA/CS y/IPrrĞl P/LA^LSei£ gEĞEMr RKSAA/, BU p AOlNI PUYU&UYOeCHJ. HÜLYA KOÇYf'Ğtr, ULI/f DOGAV 1/üT mŞ'N &4ŞftU£/£N PAYL4 YAZ'A, TtiSK BESMÎ MAfZAMtAG-INC/l ÜL- ÖDÜLüfJ KAZAMLMASfMDAN SONfSA, ÜÖ t/Ll/i POSAtJ'LA MSr/AJ SfZS A Ç(KM/f77. "Susuz. Yaz dart bir Safine.. FETHtYE 1. ASIİYE HUKÜK MAHKEMESİ EsasNo: 2003/819 Da^cı Andreas Wenısch ile davalılar Ege Estereme Doğa Sporlan Turizm Tekstıl San. Tic. ithalat ve Ihracat Ltd. Şti ve Emre Nasır arasında rnahkememtzde görülmekte olan davanın verilen ara karan gereğince, Davacı Ölüdeniz beldesi Belcekız Plajı Derya Kamp yanı Fethıye adresinden Ege Estereme Doga Sporlan Turizm Tekstil San. Tic. İt- halat ve lhracat Ltd. Şti. ile Belcekız Tatil Köyü yanı Çarşı Caddesı adresınden Emre Nasır'ın duruşma gününün adresıne tebligat yapı- lamamış zabıta araştınnasında da adresi tespit edilemediğüıden duruşma gününün ilanen tebhğine karar venlmiş. Davahlann dunıştna günü 16.09.2004 günü saat 09.00'da Fethiye Asliye 1. Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsıl ettirmesi mazeretsız olarak duruşmaya gelmedığı takdirde yargılamanın yokluklannda devam edilece- gı ilanen tebliğ olunur. Basın: 31059 PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Gazetecilik mi Medyalamacılık mı?(3) Araya NATO, Bush, bir de Kapadokya gezisi girin- ce "Gazetecilik mi, Medyalamacılık mı" yazım yanda kaldı, oysa bu konuda söyleyeceğim bir çift sözüm da- ha vardı. Hemen belirteyim, "medyalama", "medya- lanma", "medyalamacılık" ve benzeri sözcüklerin ya- ratıcısı ben değilim. Bu sözcüklere ilk kez Perihan Mağden'in Radikal'deki köşesinde rastladım ve Tür- kiye medya ortamına "cuk" diye oturduklannı görün- ce benimsedim. Aynı sermaye gruplarına ait televiz- yon kanallannın, radyolann, gazetelerin, dergilerin bir- birferiyle paslaşarak yalnızca okulluk ortalaması 3.5 yıl olan geniş yoksul kitleleri değil, okumuş yazmış, eği- timli, varsıl kesimleri de belirfi amaçlar doğrultusunda gaza getirmek ediminin karşılığı olarak "medyalama" sözcüğü sizce de yerine "cuk" oturmuyor mu? "Medyalanma" sözcüğü de öyle değil mi? Yoksa gaza gelmiş, getirilmiş, üstelik de yeniden yeniden gazlanmaya hazır büyük kalaba/ıkiardan "sersemle- tilmiş", "aptallaştınlmış", "ahmaklaştınlmış" diye söz edecegiz ki, kabalık etmiş olmamız bir yana, belli bir durum için birden fazla sözcük kullanmak zorunda kalacağız. Oysa "medyalanmış kitle" dediğimizde söz konusu kitlenin "davranış biçimi" de, "rvhsal du- rumu" Ğa hemen anlaşılıvertyor. "Medyalamacılık" ise faaliyetlerini °meaya/ama"düzlemindesürdürenmed- yanın genel tanımı için kullanılan bir sözcük; "balıkçı- lık", "bostancılık", "lahmacunculuk" gibi. Biraz zaman ayınp gazetelerin sporsayfalannı oku- yanlar, televizyonlann sporprogramlannı izleyenler, bir ikisinin dışında bu sayfalarda, bu programlarda hiç durmadan yalan haber üretildiğini görüyoriar. "Spor medyası", birkulüp başkanını alaşağı ettirecek, birdi- ğerini ölümsüzJeştirecek, bir atletin yaşamını kararta- cak, birfutbolcuyu mes/eğine küstürecek, beğenme- diği teknik direktörü istediği zaman işinden kovdura- cak, kulüp yandaşlanna tribün yaktırtacak kadar "erk" sahibi bu ülkede. Bu yalan üretme merkezlerinin sür- dürdükleri faaliyetlere insanın "gazetecilik" demeyedi- li varmıyor. Çünkü bunlann yaptıklan iş habercilik de- ğil; okuru, izleyiciyi belli amaçlar doğrultusunda koşul- landırmak. Dolayısıyla "medyalama" sözcüğü burada da "cuk" oturuyor. "Medyalamacılık" salt şarkıcı yanşmalanyla, maga- zinle, sporla sınırlı değil. Bu iş için özel yetiştirilmiş ya da "so/"dan devşirilmiş pişman kadrolar aracılığıyla asıl siyasal, toplumsal ve kültürel yaşamda gösteriyor kendisini. Bu kadrolar hiç yoktan bir "sesyıldızı", bir "sahne yıldızı" yarattıkJan gibi bir "devlet adamı" da yaratabiliyoriar. Yarattıklan "devlet adamı'run olağan koşullarda en dikkat edilmeyecek, en önem verilme- yecek davranışlarını ya da onlann en olağan sayılma- sı gereken ilişkilerini "medyalanmış" kitlelere olağa- nüstû kahramanlıklar, büyük zaferler olarak sunuyor- lar. Hiç yoktan var edilen "devlet adamı"n\n yabancı bir devlet adamının yanında ayak ayak üstüne atma- sı, elini cebine sokması medyalamacı gazetelerde, te- levizyon kanallannda en önemli haber oluyor. Medya- lanmış kitleler de, "Vay anasını, bizimki bacak bacak üstüne attı!", "Elini cebine soktu!", "Ayağını salladı!" diyerek mutlu oiuyodar. Bir zaman geliyor, insanlar, "medyalama" yoluyla yoktan var edilen devlet adamlannın ailelerinin hava- limanlannda, yurtdışı gezilerinde, protokolziyaretlerin- de köylerdeki Kuran kurslanna giden başı bağlı kız ço- cuklannın toplu fotoğraflannı andıran "tuhaf" görün- tülerini bile artık yadırgamaz oluyorlar; yadırgamadık- lan gibi bu görüntüleri benimseyip içselleştiriyorlarda. Bu görüntüler medyalamacı basın yayın organlannda "Devlet adamımızın eşi şıklığıyla göz kamaştırdı!" tü- ründen başlıklarla veriliyor. Medyalamacılık, gerçeği perdelemekJe eşanlamlı oduğundan medyalamacı kö- şe yazarlan da devlet adamlanmız yurtdışı gezilerin- de ya da NATO Zirvesi gibi önemli ev sahipliklerinde yaptıklan görüşmelerde neler konuşurlar, hangi söz- leri verirler, halkımız adına ne tür yükümlülükler üstle- nirfer.. bunlara hiç değinmeden onlann eşlerinin giysi- lerinin rengini, neler yiyip jçtiklerini, nereleri gezdikle- rini tefrika ediyoriar. Bayan Bush'un kahve sohbeti, akşam yemeğinin mönüsü, Emine Hanım'ın pembe fiyongu falan der- ken Türkiye sonu görünmeyen bir yola sürükleniyor. Avrupa Birliği'nin vereceği olası müzakere tarihinin de ülkemizi çekip çıkartamayacağı bir yol bu. Medyala- macı medya önde, medyalanmış toplum arkada hız- la yol alınıyor bir bilinmeze doğru. (e-posta: dkavukcuoglucı superonline.com) (Faks:0212-234 6873) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/ Izmir'in Menderes ilçe- sinebağlı turis- tikbirbelde.2/ Piyes... Faiz. 3/ Kötü, çirkin... 4 Atın en yavaş 5 ve doğal yürü- yûşü. 4/ Üzeri- ne sesyadagö- rüntü kaydedi- g len manyetik şerit. 5/Buğday 9 tanesinin olgunlaşmış içi... Çekişme, kavga. 6/ Japon lirik drarru... Meslek... Türkkarika- tür sanatının, 1882- 1950 yıllan arasında yaşamış ünlü ustası. 7/ Bir nota... Yükselme, 6 yücelme. 8/Genellikle çay ve kokteyller için 8 hazırlanan, peynir, su- 9 cuk, salam gibi şeyler- le süslenen çok küçük ekmek... "—Kuyruğu" Nesn'in öykü kitabı. 9/Ayak direme... TombuJ findık grubundan bir findık çeşidi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: l/Kanaviçe ya da telleri sayılabilecek türde bir kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel işleme... flgi eki. 2/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Kadın giysilerinde etek ucu, kol gibi yerlerine verev kesil- miş kumaştan yapılan süs. 3/Bitlis'in bir ilçesi... Va- lide. 4/ Şöhret... Kars'uı doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Birgıdamaddesi. 5/lskambildebirkâğıt... Tel- li bir bürümcük cinsi. 6/Antalya yakınnıda, şelaleler yaparak Akdeniz'e dökülen akarsu... Istanbul'da ya- yımlanmış haftalık bir mizah dergisi. 7/Müstahsil. 8/ Kabul etmeyerek geri çevirme... Necati Cumata'run, bir adı da "Tütün Zamanı" olan rornanı. 9/ Ameri- ka'nın ekvator bölgesinde yaşayan bir su kaplum- bağası. *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle