23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Yaşam 10 Ülkeler komşuluk ilişkisi içerisinde gerilimden uzak durup birbirlerinin destekçisi olmalılar Halkların kara gün dostluğu akın tarihimizin en acı olaylanndan biri olan Marmara depremi sonrasında, Türkiye'ye 70'e yakın ülkeden yardım yollanmıştır. Ülkemiz de dünya kamuoyunda kendisine duyulan sempati ve ilginin bir sonucu olarak, sıkıntılı ve acı günlerinde, yabancı devletlerin desteğini alabilmiş ve bu sayede acılannı ve sıkıntılannı azaltabilmiştir. NASUH MAHRUKİ 3 undan 52 yıl önce dün (20 Ocak 1942) güvertesi ve ambarlan yiyecek dolu ola- rak Istanbul'dan Yunanistan'ın Pire Li- manı'na doğru 6. kez hareket eden Kur- tuluş gemisi, iki ülke arasında iki yüzyı- layakın bir sürediryaşanan bütün tarih- sel çekişmelere ve yaşanan çatışmala- ra inat, kim olursa olsun yardıma ihtiya- cı olana elini uzatmaktan geri durmaya- cak milletimizin yüceliğini detaşıyordu. Çılgınlığın had safhada yaşandığı Ikinci Dünya Savaşı günleri, Avrupa'nın pek çok ülkesinde olduğu gibi Yunanis- tan için de çok acı bir süreç oldu. 1940 yılının ekim ayında başlayan Italyan iş- galini, topyekûn ve karariı bir direnişle püskürten Yunanlılar, arkasından gelen güçlü veacımasız Alman ordulannın ku- zeyden işgaline direnemezler ve 3 haf- ta gibi bir sürede Alman ordusu Atina'ya girer. Bundan sonrasında Yunanlılar için 'Büyük Açlık' günleri başlar. Yunanistan'da yaşanan büyük aç- lığın başlıca sebebi, önce Italyanlarla, ar- dından da Almanlarla savaş sırasında, tanm rekoltesinin düşmesi ve Almanla- nn işe yarar her şeyi ordusunu beslemek üzere alıkoymasıdır. Almanlann bu tutu- mu, ülkedeki bütün fabrikalann ham- madde sıkıntısından kapanmasını ve ciddi bir işsizliği de getirir. Gıda stokla- n kjsa sürede tükenir ve özellikle kent- lerde büyük açlık sıkıntısı yaşanır. Ikin- ci Dünya Savaşı'nda Yunanistan 570 bin vatandaşını, nüfusunun yüzde 7'sin- den fazlasını yititir. Bu ölümlerin yandan fazlası doğrudan veya dolaylı olarak ye- tersiz beslenme sonucu olur. Bu zor günlerde, Ekim 1941 -Ocak 1942 tarihleri ara- sında toplam beş sefer yapan ve 8 bin tona yaklaşan miktar- dayiyecek yardımını ülkemiz- den Yunanistan'agötüren Kur- tuluş gemisi, 6. seferinde Mar- maraAdası'ndayaşadığı talih- siz bir kaza sonucu bütün yi- yecek yardımlanyla birlikte su- lara gömülür. Kurtuluş'un ta- şıdığı 39 kişilik mürettebat ve Kızılay görevlileri güç şartlar altında karaya çıkmayı başa- nrve kurtulurlar. Ardından gö- revi Dumlupınar vapuru alır. Dumlupnar, üzerindeyineton- larca gıda yardımı ile 1942 Mart'ında Atina'ya doğru yo- laçıkar. Yardımlaryerine ulaş- tınlır ve dönüşte bu kez 13-16 yaş arasında 1000 kadar ço- cuk, savaşın ve açlığın kor- kunçluğundan kurtanlıp Istan- bul'a getirilir. Bu çocuklar Is- tanbul'un çeşitli hastanelerinde tedavi altına alınırlar. Türkiye'nin Yunanistan'a yardımları Kızılayımızın önderliğinde 'Tunç', 'Konya', 'Güneysu' ve 'Aksu' gemileriyle devam eder. Sürtüşmeye karşın dayanışma Yunanistan'da 1941 -1942 kışında yaşanan büyük açlığa, Türk milleti yo- ğun bir hassasiyetle yaklaşmış.. Istan- bullu Rumlann yanısıra Istanbul Beledi- yesi, Istanbul müzeleri çalışanlan, avu- katlar, Basın Konseyi gibi sivil toplum ör- gütleri de, Yunanlı meslektaşlan için ha- zırladıklan yardımlan yollamışlar. O gün- lerde dünya kamuoyu da bu yardım ça- lışmasını büyük bir ilgiyle takip eder. Bu yardımlann dağıtımını organize etmek için 1941 Ekim'inde Atina'da uluslara- rası bir Kızılhaç bürosu açılır. Aynı günlerde Türkiye, sınırlanna dayanan Nazi tehdidi yüzünden savaş stoku yapmaya başlamış ve ülkede ek- mek karneye bağlanmıştı. Büyük kent- lerin yiyecek ihtiyacı Türkiye için de sı- kıntı yaratmıştı. Savaşa girmemekle bir- likte savaştan kaçınılmaz olarak etkile- nen Türkiye ve Türk insanı, bütün sıkın- tılı günlerine rağmen Yunanistan için elinden geleni yapmaktan geri dunmaz. llerleyen günlerde yardım yapan ülkeler arasına Kanada ve Isveç'in de özellikle buğday yardımı katılımıyla açlık sorunu çözülür. Bu süreç tarihe, Türk ve Yunan halklan arasında sıcak ve dostça biryar- dım olarak geçer. Benzer şekilde, ilerleyen zamanlarda da aradaki bütün tarihsel politik sürtüşmele- re rağmen, birtarafın başı sıkıştı- ğında Türk ve Yunan halklan kar- şılıklı olarak birbirierine yardım el- lerini uzatmaktan hiçbir zaman geri durmamışlardır. Her iki millet de Akdenizlili- ğiyle, sıcakkanlılığıyla ve komşu- luk yaklaşımıyla, komşusu zorda kaldığında insan olmanın sorum- luluklannı yerine getirmek için elin- den geleni yapmıştır. Yakın tarihimizin en acı olay- lanndan biri olan Marmara dep- remi sonrasında, Türkiye'ye 70'e yakın ülkeden yardım yollanmış- tır. Ülkemiz de dünya kamuoyun- da kendisine duyulan sempati ve ilginin bir sonucu olarak, sıkıntılı ve acı günlerinde, yabancı devlet- lerin desteğini alabilmiş ve bu sa- yede acılannı ve sıkıntılannı azal- tabilmiştir. Yunanistan o zorgünlerimiz- de bize destek yollayan ülkelerin başın- dagelmişti. Ardından Atina'da yaşanan deprem de ise, bu kez görev sırası Türk- lere düşmüştü. Bu günlere başından sonuna ka- dar tanıklık eden biri olarak şunu rahat- lıkla söyleyebilirim; sivil savunma ekip- leri ve AKÛT'un büyük bir çalışkanlık ve fedakâriıkla enkazlara koşması, Yunan kamuoyu tarafından büyük bir saygıyla karşılanmış, hatta Yunanistan Cumhur- başkanı bizi kabul edip övgü dolu söz- ler söyleyerek her iki millet arasında ye- ni bir sıcak yakınlaşmanın başlaması gerektiğini işaret etmişti. Depremlerde karşılıklı olarak yapılan yardımlar iki ül- kenin genetde sorunlu yürüyen ilişkisi- ni beklenmedik bir şekilde yumuşatmış spanyo mucizesi ve Türkiy Ispanya'nın güneyinde değil, tüm ülkede yapımına başlanan halka açık sahalar (public course) ve halkın golfü kolaylıkla öğreneceği eğitim yerlerinin (driving range) açılması, bugün tüm Ispanya'da golfün belki kıtboldan sonra en çok ilgilenilen branşların başında gelmesine yol açtı. Turizmle başlayan bu golf fırtınası bugün tüm Ispanya 'yı kaplayan bir tutku haline gelmiş durumdadır. t S M E T A K T E K l N erçekte Türkiye ve Is- panya'nın golfte yola çıkış öyküleri aynı za- -nanlararastlar! ömeğin Ispanya'da- •ci ilk golf kulübü Ingilizler tarafından 1891 yılındaKanaryaAdalan'nınLas Palmas kentinde kuruldu. Adı da Re- al Club de Golf Las PaJmas. Ülkemizde ise ilk golf kulübü yi- ne Ingilizler tarafından 1895 yılında açılan Istanbul Golf Kulübü'dür. Oysagünümüzde, Ispanya'da 272 golf sahası bulunduğu halde ül- -cemizde bu sayı sadece dokuz. Ve sadece 4 yıl gibi az bir farkla başla- dığımız bu yanşta acaba şimdi ne- den kapanması olanaksız birfark ol- du? Işte golfte Ispanya mucizesinin ,lginç ve çarpıcı öyküsü: Golf atılımı Ispanya'da 196O'lı yıllarda Devlet Başkanı General Francotaraftndan başJatildı. Ispan- ya Golf Federasyonu verilerine gö- re 1966 yılında Ispanya'daki golf sa- hası sayısı yaklaşık 15 olup lisanslı oyuncu sayısı 2 bin 501'di. Bu sayı bugün 218 bin civannda. Genellikle1960'h ve 1970'li yıl- larda, Ispanya, Kuzey Avrupalı, Al- man ve Ingiliz turistler için ucuz, gü- neş, kum ve deniz turizmi cenneti ol- du. Bu dönemlerde Ispanya hükü- metinin yasalannda yaptığı en önem- li değişiklik, çok uygun koşullarla ve formaliteleri en aza indirerek yaban- cılann, ülkelerinde kolaylıkla taşınmaz sahibi olmalannı sağlamaktı. Ispanya'nın siyasi dengesinin sağladığı güven ve rahatlık, burada taşınmaz almak isteyen yabancıla- nn karariannı olumlu yönde yıldan yı- la hızlandırdı. Daha ileriki yıllarda, Is- panya'da taşınmaz alan bu yaban- cılann pek çoğu kendi ülkesinde golf oynadığı için, Ispanyol yatnmcılar, bu istekler doğrultusunda, golfe ağıriık verdi. Sahalar, villalar ve otelleri içi- ne alan golf resortları (kompleks) yapmaya ve bunlann içindeki villa- lan çok daha yüksek fıyatla satma- ya başladılar. Sadece yabancılar değil Bunun sonucundaAvrupa'nın en aranan golf ülkesi haline gelen Is- panya, spor tutkunu Avrupalı ve In- gilizleri de çekerek onlann emeklilik- lerinde de bu ülkeye yerleşmelerini sağladı. Yabancılarla başlayan golf Sayılaria 2003 Yılı 6ott Turizmi (Yaklaş*) Türkiye Nüfus Gelen turist sayısı Toplam turizm geliri Gelen golf tunsti sayısı Golf turizmi geliri Goif sahası sayısı 70.000.000 15.000.000 10milyardolar 160.000 20 mılyon dolar 9 2004 yılı yapılmakta olan saha sayısı Ispanya 39.000.000 78.000.000 50 milyar dolar 2.500.000 4.5 milyar dolar 272 7 İspanya'da Valderama Golf sahasında yapılan Ryder Kupası'nı 400 bine yakın spor sever izledi. şaklara yayılmasına benzemektedir. Ispanya'daki ikinci golf atılımı ise ülkenin 1986 yılında Avrupa Bir- liği'ne girişiyle başlar. 1986'ya kadar en yüksek yüzde 2 olan yerli lisans- lı golfçü oranı, 1986'dan sonra hız- la artmaya başlamış ve 2000 - 2003 yılları arasında yüzde 22 civarına yaklaşmıştır. 40 yıl gerideyiz Bu verileri karşılaştırdığımız- da, ülkemizin bugün golf alanında- ki durumunun 1966'lı yıllardaki Ispan- ya'nın durumuna çok yakın olduğu- nu açıkça görmekteyiz. 1990 - 2003 yıllan arasında an- cak 8 golf sahasının yapıldığı ülke- mizde 2004 yılında 10 golf tesisine başlanacağı ve 2010 yılında 30 mil- yon turist ve 30 milyar dolar hedef- lendiği belirtiliyor. Biraz gecikerek de olsa, başlamanın işin yansı oldu- ğu varsayımından gidersek ve biraz da Ispanya örneğini göz önündetu- tarsak bu habenn Türkiye turizmi ve golfü açısından önemli ve ümit ve- rici bir müjde olduğunu belirtiyor, en kısa zamanda uygulamaya geçil- mesini candan diliyorum. iaktekin@ttnet.net.tr atılımı etkisini zamanla Ispanyollar arasında da gösterdi. Sadece Ispan- ya'nın güneyinde değil, tüm ülkede yapımına başlanan halka açık saha- lar (public course) ve halkın golfü kolaylıkla öğreneceği eğitim yerieri- nin (driving range) açılması, bugün tüm Ispanya'da golfün belki futbol- dan sonra en çok ilgilenilen branş- lann başında gelmesine yol açtı. Tu- rizmle başlayan bu golf fırtınası bu- gün tüm Ispanya'yı kaplayan bir tut- ku haline gelmiş durumdadır. Dün- yanın en ünlü 3 golf sahası ve kulü- bünden biri olan Sotogrande kentin- deki Valderrama Golf Kulübü, Ispan- yollann bugün övünç kaynağıdır. 1997 yılında Avrupa'nın en önemli 12 oyuncusunun, Amerika'nın en iyi 12 oyuncusuna karşı oynadı- ğı ve 4 gün süren Avrupa - Amerika maçı (Ryder Cup) 450 bin civannda seyirci tarafından izlenmiş ve 75'eya- kın ülkede TV'den naklen yayımlan- mıştır. Bu turnuvanın toplam reklam ve yayın gelirleri olarak 20 milyon dolann üstündedır. Golfün Ispanyollar arasında ya- yılması ve bu arada dünyaca ünlü golf oyunculannın, başta Balesteros, Gia- zabal, Sergio Garcia olmak üzere uluslararası turnuvalardaki başan- ları, bu oyuncuları genç Ispanyol golfçülerınin idolleri haline getirmiş- tir. Bu durum Tiger VVoods'un Ame- rika'da başlattığı golfün genç ku- ve gelecek için geçmişe göre daha uımut- lu olmamızı sağlamıştı. Şurası muhakkak ki, Türkiye ve Yunanistan her zaman dostluk ilişkisi içinde olmalıdır. öncelikle, istesek de istemesek de, dünyanın bu coğrafyasın- da yaşamak dummunda olan ve bunun sonucunda komşu olarak yaşamak zo- runda olan iki halk olarak, her iki tarafın da kabul edeceği bir denge kurmanın, her iki halk için en doğru çözüm oldu- ğu gerçeğini akıldan çıkarmamalıyız. Kontrollü gerilim siyaseti sadece ekono- mik ve sosyo-kültürel kayıplar yaratır. Oysa dostluk ve güven ilişkisi her iki ül- kenin de hiçbir zaman kullanamayacak- lan, anlamsız silah yığınaklan yapması- nın önüne geçerek bu kaynaklann mil- letin refahına, eğitimine, sağlığına, kül- türüne aktanlmasını sağlar. İki halk da kazanır Uzun vadede, gerilim siyasetin- den vazgeçmek her iki tarafın da ka- zanmasını sağlayacaktır. Bunun söylen- diği kadar kolay uygulanamayacağının elbette ki farkındayım. Bu konularla il- gili sorumlu kişi ve kurumlar, hesaplan- nı verilen ve çok kolay unutulabilecek söz- ler ve sözde güven ilişkisi üzerine kura- maz. Mevcut durumu ve eldeki analitik verileri değeriendirerek karar alıriar. Bu çerçevede fazla detaya girmeden şunu da vurgulamak isterim: Bu açıdan ba- kıldığında söylemler ne olursa olsun fi- ili durum farklı gelişmekle birlikte, özel- likle Marmara depremi sonrasında gö- rev alan karar vericilerimizin, Yunanis- tan'ın gösterdiği söylem değişikliğine kolay inanan bir siyasi tutum içinde ol- duğunu ve gözden kaçınlan hamleler nedeniyle bunun bize maliyet yarattı- ğını düşündüğümü vurgulamak isterim. Her iki taraf da tam olarak üzerine dü- şeni yaparsa, sonucun uzun vadede her iki millet için çok daha iyi olacağına ina- nıyorum. Ancak bütün her şey iyi gidi- yor, dostluk çanlan çalıyor derken 1994 yılında meclislerinde kabul edilen 'Pon- tus Soykınmı' günü kararnamesinin 2001 yılında Cumhurbaşkanı tarafın- dan onaylanması ve 14 Eylül tarihini 'Kü- çük Asya Soykınmı' günü ilan etme- lerini ve daha başka pek çok gelişme- yi de bu iyiye giden ilişkiler kavramın- da değerlendirirken zorlandığımı da eklemek isterim. Küreselleşme olgusu ile ifade edi- len içinde bulunduğumuz süreçte, ile- tişim ve ulaşım imkânlan tarihin bugü- ne dek kayıt ettiğinden çok daha sü- ratli ve etkin bir biçimde kullanılabilmek- te ve bu sayede dünyanın çok uzak bir köşesinde yaşanan olay anında kitle ile- tişim araçlan ile takip edilebilmekte ve eğer herhangi bir tepki gerekiyorsa, bu tepki de neredeyse eş zamanlı ola- rak verilebilmektedir. Geleneksel Türk kültüründe 'Aç budunu doyurmak, çıplak budunu giy- dirmek' büyük bir erdemdir. Benzer şekilde yardıma ihtiyacı olana el uzat- mak da öyle... Bu görgü ve kültür ile yetişen milletimiz tarih boyunca başı sıkışan pek çok millete ve devlete yar- dım elini uzatmıştır. Bunun bir örneği olarak son ya- şanan Iran depremineTürk ekipleri sü- ratle müdahale etmiştir. Daha öncesin- de, Atina, Tayvan, Hindistan deprem- lerinde ve Mozambik selinde aktif ola- rak görev alan ve çok başanlı çalışma- lar yapan, aralannda AKUT'un da bu- lunduğu Türk ekipleri dünya kamu- oyunda son derece olumlu izler bırak- mıştır. Bu sürat çağının dezavantajla- nndan biri olarak, her şeyin çok çabuk biçimde tüketilmesi ve unutulmasını söyleyebiliriz. Ancak gelecek kuşakta- n yetiştirirken elimizdeki en önemli ve- ri kaynağı geçmişimizdir. Yeni nesille- re geleneksel bakış açılanmızı, atala- nmızın yaptıklan ve onlara karşı yapı- lan hertüriü hareketi ve olumlu-olum- suz ders çıkanlması gereken her şeyi doğru olarak aktarmak, tarihten ders almak çok önemlidir. Aksi takdirde geçmişinden ders alamayan, geçmişi ile arasındaki köprüyü kaybeden mil- letler, bugünü de sağlıklı yaşayamaya- caklan için, geleceklerini de sağlıklı ya- ratamazlar. Geleceği, zamana bağlı ofarak ileride karşılaşacağımız bir süreç ola- rak değil de, yönü, yeri ve hedefi çok net olarak tanımlanmış, belirii bir viz- yona doğru ilerleyen ve nasıl şekille- neceği bizim bugünkü hareketlerimi- ze bağlı olan biryansımaolarakdeğer- lendirmeliyiz. Ancak o zaman gelece- ğimiz bizim aklımızın, çalışkanlığımızın ve karariılığımızın ürünü olabilir. www.nasuhmahruki.com nasuh'g nasuhmahrukii.com 21 OCAK 2004 -SAYT1O
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle