23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2004 ÇARŞAMBA 14 IJu kuttur@cumhuriyet.com.tr .. •• • Ozgün ve farklı kültürler bir ülke için zenginliktir, yoksun kalırsak çok şey yitiririz DEFNE GOLGESI Pop kültüre yakışan PopstarABDULLAHTEKİN Son yülarda sayılan giderek artan bir- çok kişinin yakındığı kültürel yozlaş- ma, Popstar adlı yanşmada bir kez da- ha belırgin biçimde yansıdı. Bu yan- sıma, popüler kültürün giderek boyut kazandığı ve yozlaşarak yaygınlaştığı biçiminde sevimli olmayan bir tablo- yu ortaya koymuştur. Böyle bir nok- tada popüler kültüre, Popstar'a yöne- lik koşutluk da anımsanarak pop kül- tür demek daha doğru olur herhalde... Popstar yanşması bir defa daha gös- terdi ki. Türk halkı -bıleşik kaplar çiz- gisinde hareket ederek- kıminle gurur duyacağı konusunda isabetli karar ver- me refleksini sürdürüyor. Aslında Popstar yanşması, pop kül- türün içerdiği ve sergilediği bir ürün olarak değer bulmalıdır. Pop sözcüğü Ingılizcedekı popular (=halka ilışkin) sözcüğünden kısaltılmış ve popüler anlamında yerleşmiştir. Popüler, her- kes tarafından tanınan, halkça bilinen anlamına gelir. Sözcük asıl anlamını. ABD'de 19'uncu yüzyıl sonlannda kapsamh ekonomik ve siyasal reform yanlısı Güneyli çıftçilerin oluşturdu- ğu "itttifak''tan alır. Folk kültürü yok oluyor Popüler kültürü folk kültürüyle kit- le kültüründen farkJı olarak nitelemek önem taşır. Her ne kadar bu kültürler birbiriyle iç içe gözüküyorsa da arala- nnda aynm olduğunu belirtmek gere- kir. Özgün kültür olarak niteleyeceği- miz folk kültürü giderek ortadan kay- boluyor. Bunun temel nedeni, Türk ve Türkiye kültürlerinden beslenen bu kültürün kaynakJannda gözlenen tı- kanmalardır. Özgün kültür yaratma ya da özgün kültürlere pencere açma, an- cak Türk ve Türkiye kültürlerinin oluş- turdugu kaynaklardan beslenmeye bağ- • Kitle kültürü popüler kültüre egemen olacağına -pop kültürü diye adlandınlmasının daha uygun olacağı kuşku götürmeyen- popüler kültür kitle kültürüne egemen olmaktadır. Kuşkusuz sistemin ters çahşmasmda küreselleşme olgusunun küçümsenmeyecek payı vardır. Küreselleşme dünyayı ele geçirme aşamasını yaşıyor. Düşünceler, değer yargılan, insanlar ve özellikle kültürler yaygın bir 'metalaşma'nın, yağmalanmanın, dahası pazarlanmanın eşiğinde... lıdır. Mevcut tablo, bu kaynaklara faz- la itibar edilmediğini göstermektedir. Giderek eğlenceyi içeren bir boyut kazandığı gözlenen popüler kültür, gündelik yaşamın kültürü olarak de- ğer bulmalıdır. Nitekim "Popüler Kül- tür'' başlığını taşıyan bir gazete ekı- nın içeriğine bakıldığında gazino ya- şamı, mankenler dünyası ve itiraf edı- len aşklann ağırlık kazandığı bir tab- lo gözlenir. Kuşkusuz bu tablonun halkla. halkın yaşamı ve kültürüyle uzaktan yakından ilişkisı olmadığının altı çızılmelıdir. Geriye kalan bir diğer önemli boyut kitle kültürü olarak yansır, ne ki bu boyutta da yanlış sayılabilecek bir ko- numlama gözlenmektedir. Kitle kültü- rü popüler kültüre egemen olacağına -pop kültürü diye adlandınlmasının daha uygun olacağı kuşku götürmeyen- popüler kültür kitle kültürüne egemen olmaktadır. Kuşkusuz sistemin ters ça- lışmasında küreselleşme olgusunun küçümsenmeyecek payı vardır. Küre- selleşme dünyayı ele geçirme aşama- sını yaşıyor. Düşünceler, değer yargı- lan, insanlar ve özellikle kültürler yay- gın bir *metalaşma"nın, yağmalan- manın, dahası pazarlanmanın eşiğin- de... Böyle olunca kitle kültürü popüler kültüre egemen olamıyor. daha doğru- su ona yenik düşüyor, dolayısıyla da kültürel yozlaşma yaygınlaşıyor. Kül- türün bir öğesi olan müziğe bakıldığın- da ne *nane"ler yendiğini görmek ola- sıdır. Yine kültürün önemli bir öğesi olan dil, onu "yabancı dillerin boyun- duruğundan" kurtaranlann kemıkle- rini sızlatacak konuma getirilmıştir. Örnekleri kültürün diğer öğeleri olan bilimden sanata uzatılacak çizgide ge- nişletip sergilemek mümkün. Küre- selleşmenin ağır etkisine medyanın akıttığı yaldızlı kirlilik de ekJenince. popüler kültürün olumsuz bir kanalda güçlenip varhğını sürdürmesi \e pop star yaratma çabalannm büyüleyicili- ği daha çok uluslararası tekellere do- layh hizmet etmek anlamında değer bu- lur. Kitle kültürü egemen olmalı Sonuç olarak şunlan söyleyebiliriz: 1) Özgün kültürlerimızden yoksun kalırsak çok şey yitiririz. Unutmaya- lım ki, kültürlenn çok ve farklı oldu- ğu nokta ülke içın zenginliktir. Böyle bir tablo en çok da gelirlerine büyük gereksınım duyduğumuz turizm sek- törü için koşuldur. 2) Pop kültürün boyut kazanması, bu kültürün halkla uzaktan yakından iliş- kisi olmaması noktasında kültürel bir yozlaşmanın yansıhlmasından ve yay- gınJaştınlmasından başka anlam taşı- maz. Belirtilen anlam ve içeriği çer- çevesindeki pop kültürle ilgili çaba harcama -gazete çıkarma dahil- halka yönelik bir içerik ve işlev taşımadığı gibi, halkın saygın ve öz değerlerinin yitmesine de neden olabilir. 3) Kitle kültürünün sağhklı bir bo- yut içerip popüler kültüre egemen ol- ması gerekir. Bu bir anlamda da kül- türel yozlaşmanın yoğunlaşmasıru ön- ler. Bu sağlanamazsa pop kültür=pop star sonucuna ulaşılır. Türkiye'nin gu- rur duyacağı insanlar çoğalır ve bun- lann arasına çok satan bir gazetenin si- yah gözlüklü bayan yazan da dahil edilmiş olur. Zaten pop kültür, îstan- bul'da yaşayan bu ve buna benzer ki- şilerin yaşam çizgilerini oluşturmu- yor mu? Tıpkı entelektüellerin arasın- da yaşayıp öne çıkmış ve daha çok ta- nınmış enteller gibi... Sanata darbe Kurum devrine doğru ANKARA(AA)-Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasansı kapsamında bazı kurumlarının devredilmesine ilişkin ölçütleri belirledi. Buna göre, koro ve senfoni orkestralan bakanlıkta kalırken, 'ulusal niteükte obnayan' müze, galeri ve kültür merkezleri yerel yönetimlere devredilecek. Tasanda öngörülen ''Kültür ve Turizm BakanhgTnın taşra örgütü kuramamasına ilişkin düzenlemeyi değerlendiren bakanlık bürokratlan, taşra örgütlerinden bazılannın de\Tedilmesine ilişkin ölçütleri belirledi. Buna göre, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne bağlı 16 ildekikoro müdürlükleri ile senfoni orkestralan bakanlıkta kalacak ve çalışmalanııı eski sistemde sürdürecekler. îl kültür ve turizm müdürlükleri il özel idarelerine devredilirken 'ulusal nitetikte olmayan' müze ve tütüphaneler, belediye sırurlan içinde yerel yönetimlere, ilçe ve beldelerde ise il özel idarelerire verilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığn'nın güzel sanatlar galenleri ile kültür merkezleri ise yerel yönetimlere bırakılacak Öte yandan, Kamu Yönetimi Temel Kanunu'cun yürürlüğe girmesinden sonra bakanlık taranndan kurulacal komisyon, Türkiye "de bulunan 191 müze ile oitüphaneleri değerlencirerek bunlardan hangileriıin 'ulusal nttetikte tJmadığına" ve devrealebileceğine karar verecek. Üç ayda biryayımlanan Posta Kutusu 'nun ikinci sayısı olan Kış 2004 çıktı Deneme, şiir, anı, mektup...Kültür Servisi - Posta Kutusu'nun ikin- cı sayısı olan Kış 2004 yayımlandı. Dün- ya Yayıncılık tarafından üç ayda bir ya- yımlanan Posta Kutusu'nun ikinci sayısı olan Kış 2004 çıktı. Posta Kutusu ikinci sayısında deneme, şıir, anı, mektup tari- hi ve edebiyatı üzenne inceleme, araştır- malarla mektup kitaplan üzerine eleştirel yazılara yer veriyor. Orhan Burian ın Yeni Unıldar dergisi- nın öncüsü olan Ufuklar'ı birlikte çıkar- dığı VedatGünyol'a yazdığı mektuplar, iki kültür adamının 1950'lerde bir dergının kuruluşu ve yürütülüşü çevTesindeki dün- yasını bugüne taşiyor. Modern Türk tiyat- rosunun kurucusu sayılan Mubsin Ertuğ- ruTun yıne Bunan'a yazdığı mektuplar, hem Ertuğrurun hem de Bunan'ın dün- yasını biraz daha aralıyor. 'Muzaffer Ha- cıhasanoğlu'na Mektuplar' bölümünde Yaşar Nabi Navır'dan Ceyhun Atuf Kan- su'ya, Seüm fieri'ye, çeşitli yazarlann mektuplanysa 'gönderen' ile 'gönderi- len'in dünyalanna ilişkin ipuçlannı orta- ya çıkanyor. Toplam 109 mektup 1938'de Almanya'ya mimarlık eğitimi için giden TankEmiroğJu'nun, Nazılerin gelişip serpildıği Almanya"dan yazdığı mektuplar birçok bakımdan ilginç bir dün- ya sunuyor. Aleksandr Danilovic Şindel'in derlediği 'Cephenin İki Yanından: Rus ve Abnan Askeıîerinin Mektuplan'nın ikin- ci bölümü 'Nazi mektuplan'yla bir mek- tup kitabından seçmeler sona eriyor. 'Ya- zTyı bir 'hat' olarak da benimseyen ve bir yaşama biçimi haline getiren Christian Dotremont'un mektuplan ilginç ve uç bir dünyayı Türkçeye taşıyor. Posta Kutusu'nun ikinci sayısında top- lam 109 mektup yer alıyor. Yahya Kemal ile Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ıİk kez ya- yımlanan mektuplan göle bir damla da- ha katıyor. 'Behice'den Osman Refet Pa- şa'ya mektup'ta Osmanirdakı 'eş için kız beğennıe' töresi bürün aynntılanyla orta- ya çıkıyor. Ara Güler'in 1960'larda gerçekJeştir- diği 'Büyük Postane Röportajı'ndan ka- lan bir dızi fotoğraf ile mimari fotoğraf- lanyla tanınan Cemal Endem'in 'Büyük Postane-2001' fotoğraflan. Mimar Yedat Tekdos> r asını bütünlüyor. Bu sayırun söy- leşisi Haziran.Tekrar adlı 'açıkmektup' denemelerinin yazan, şair Haydar Ergü- len ile Posta Kutusu'nun bu sayısıyla ve- rilen ücretsiz ekiyse, Ergülen'in Zaıfad- lı şiir kitabı. 37. SÎYAD Ödülleri önceki gece Beyoğlu Emek Sineması'nda törenle veriîdi 'Karşılaşma' en iyi fîhn seçfldi GAMZE AKDEMIR 32 sinema yazannm seçti- ği yılın en iyi filmleriyle emekçilerinin ödüllendiril- diği 37. Sinema Yazarlan Derneği (SİYAD) 2003 Ödül töreni önceki gece Beyoğlu Emek Sinemasf nda yapıl- dı. Sunuculuğunu Atilla Dor- say ve Deniz Akkaya'nın yaptıklan geceye yıldız akı- nı vardı. Sahneye gelen he- men tüm sanatçılar tatlı-sert esprilerle sinema yazarlan- na sataşırken, Melike Demi- rağünlü 'Arkadaş' şarkısını da söylediği mini konseriy- le geceye renkkattı. Tuncay Tutan'a adanmış En tyi Sinema Yazan Emek Ödülü'nü alan RekinTekso>' "Sinema yazarlan övgüle- rinde de, yergüerinde de za- man zaman aşınya kaçarlar. Bu akşam burada beni de onurlandırma inceliğini gös- terdiler, bu alışkanlıklanna veri\orum" derken, sinema- da 60 yılı geride bırakan Or- han Aksoy'a onur ödülünü oyuncusu Hülya Koçyiğit "Beni en çok ağtatan adam" sözleriyle verdi. •Karşılaşma', yönetmeni Ömer Kavur'a, senarisderine, >'arduncı erkek o\ııncusuna, genç oyuncularından birine ve görüntü yönermenine de ödül kazandırdı. Macit Koper 'Karşılaşma' ile Mahmut Tali Ongören En İyi Senaryo Ödülü'nü Omer KaMir'la paylaşırken, 'tnşa- at' ile en iyi yardımcı kadın oyuncu seçilen Suna Pekuy- salesprilenyle kırdı geçirdi. "Nerede ödülüm, ödülümü verin! Dansı Yılmaz Erdo- ğan'm başına. Yümaz Erdo- ğan, bizi de gör artık Yılmaz Erdoğan!" Erdoğan ise ce- vap hakkmı En İyi Fihn Ödü- lü'nü açıklamak üzere sah- - neye çağnldığında, sonraki filminin adının 'VTzontele Suuna* olacağını söyleyerek kullandı. Omer Kavur'un En iyi Film Ödülü'nü alması- nın ardmdan, Türk Sinema- sı'nm 90. Yılı Teşekkür Pla- keti rahatsızhğı nedeniyle gelemeyen Metin Erksan'a iletilmek üzere Dorsay'a tes- lim edildı. Türkan Şoray, Onur Ödü- lü'nü Cüneyt Arlan'ın elın- den alu-ken "diğer Onur Ödü- lü'nün sahibi Ekrem Bora gibi çok heyecanhydı. 'İnşaat'la En İyi Erkek Oyuncu seçilen Şevket Ço- ruh duygulannı esprili bir dille anlatırken, 'Çamur'la En îyi Kadın Oyuncu Ödü- lü'nü kazanan Yelda Kay- makçı Reynaud heyecanını gizleyemiyordu. En iyi Yönetmen Odülü'nü Nuri Bilge Ce>1an" m elinden alan Ömer Kavur (Karşılaş- ma) ise Yılmaz Güney gibi ustalara çok büyük vefa bor- cu olduğunu söyledi. Gece- nin diğer ödülleriyse şöyle: En iyi Fihn Müziği: Timur Selçuk (Abdülhamit Düşer- ken), En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Aytaç Arman (Kar- şılaşma), Ûmit Veren Genç Sanatçı: tsmail Haçıoğlu (Karşılaşma), Emek Ödülü: Beyoğlu EmekSineması. En iyi Görüntü Yönetmeni: Ali Utku (Karşılaşma). TURGAY FtŞEKÇİ Torbalı'da Geçen cumartesi, Edebiyatçılar Derneği ile Konak Belediyesi'nin birlikte düzenledikleri 2. Izmir Şiir Günleri'nde "Modern Şiirin Pencere- sinden Geleneğe Bakmak" konulu panele katıl- mak için Izmir'deydim. Bu etkinliklerin bir özelliği de sabah 11 'den akşam 8'e dek aralıksız sürmesi. Toplantılann bi- ri bitiyor, öteki başlıyor. Aynı salonda 8-9 saat dur- madan şiir sorunları üstüne konuşan, tartışan şiirseverieri görünce gerçekten çok şaşırdım. Böyle bir buluşma, tartışma özlemini neye yor- malı bilemedim. Ertesi gün de, 1982-1983'te askerliğimi yap- tığım, o zamandan beri de görmediğim Torbalı ilçesine, dostum Güven Sümer'i ziyarete gittim. izmir'in kalabalığından kurtulup da Cumaova- sı'na çıktığınızda bir anda kendinizi yeryüzünde her insanın tatmaktan doyumsuz tat alacağı bir ruh dinginliği içinde bulursunuz. Göz alabildiğine bağlar, zeytinler, çamlar, şef- tali, incir, mandalina bahçeleri içinde uzanan bir ova. Uzakta ovayı saran yüksek dağlar... Hemen sağda Sevilen Şarapları, Isa Bey Çiftlik Evi adıy- la hem şarap üretilen hem de tadılan bir güzel- lik ve dinginlik köşesi oluşturmuş. Menderes in 1950'lerde diktirdiği selvi ağaç- lan, çoğu sökülmüş, kurumuş olsa da kalanla- nyla iki yanında yükseldikleri yola görkem duy- gusu katmayı sürdürüyoriar. Torbalı, çevresi incir bahçeleriyle kaplı küçük bir kasabaydı. Kentin girişinde o unutamadığım görüntüyleyine karşılaşacağımı umarak heyecan içinde yaklaşmamızı bekledim. Ama ne gezer! Bu kez incir bahçeleri yerine çok katlı apartman bloklanyla karşıladı beni Torbalı. Bu denli geniş bir arazi içinde olmasına kar- şın, insanlann bahçeli evlerini bırakıp apartman katlannda oturmayı yeğlemelerini anlayabilmek gerçekten güç. Bahçeterinde, üzerlerinde altın top- lar gibi portakallann panldadığı ağaçlaria çevri- li evler, bir mutluluk düşüne benzeyen güzellik- lerini koruyorlar. Asırlık dev palmiyelerin gölge- sindeki ilkokul da öyle. Gövdesine greyfurt aşı- lanarak, bir dalında portakal, ötekinde greyfurt toplannın sallandığı ağaçlan da ilk burada gör- müştüm. Torbalı ve Tepeköy arasındaki iki kilometrelik, eski dönemlerden kalma yolun iki yanında dev dut ağaçlan vardı. Bu ağaçların yolun iki yanına ördükleri yeşil duvardan yol görünmezdi. Daha- sı Torbalı adının bu yolla bağı olduğu anlatılırdı. Deve kervanlan bu yola girdiklerinde, devler dut yapraklannı yemesin diye ağızlarına torba bağ- lanırmış. Bu nedenle buranın adı Torbalı kalmış. Her biri anıt ağaç sayılması gereken o koca dut ağaçlannınçoğununyokolduğunagözlerimina- namadı. Torbalı ovasının bulunmaz verimliliği, Osman- lı sarayının da dikkatini çekmiş. Abdülhamit dö- neminde burası sarayın çiftliğine dönüştürül- müş. Yapılan üretim saraya yollanmış. Çiftlikte çalıştırılmak için Afrika'dan getirilmiş siyah kö- leler de sonradan burada kalmışlar. Bugün iki köy halkı tümüyle siyah Afrikalılardan oluşur. Yeni- köy'de de Osmanlı döneminden kalma cami mi- naresi ile bitişiğindeki köy kahvesinin fıskıyeli havuzu ayaktadır. Torbalı'nın son yıllarda adını duyurmasının bir nedeni de Yeniköy'ün bitişiğindeki Metropolis antik kentinde başlatılan kazı çalışmalan oldu. Ya- kın zamana dek kent, neredeyse tümüyle top- rak altında, zeytin ağaçlanyla kaplı bir yamaçtı. Burada yaşayan halkın baş tannsının ana tann- çaolması, kenti de AnaTanrıça Kenti kılmış. Ka- /.ılar sonucu dört bin kişilik tiyatrosu, halkın bu- luşma mekânı olan stoa, neredeyse tümüyle or- taya çıkarılmış. Antikçağ kültürünün tanınması ve bilinmesinin bugünüoinsanı için önemi büyük. Hayatın tadın- dan, insanca yaşama denen şeyden her gün uzaklaşan bugünün insanına geçmiş insanlann söyleyecek çok sözü var. Kentlerin kurulmasın- dan günlük yaşama dek pek çok alanda uygar- lık, bugünün hayatından çok, antik çağa ilişkili. Zeytinli yamaçlara yaslanmış Metropolis'le, çokverimlibirovanıngöbeğindeyükselenapart- manlarıyla Torbalı'nın, karşılıklı birbirlerine bak- malan, bu çelişkinin de açık bir göstergesi. tflsekci ) superonline.com K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle