24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SPORCumhuriyef Dünya 2 Giuly, yıldızlar topluluğu Monaco'da direndi ve 6. yılında kaptan oldu Monaco'nun küçük prensi u llkyıl, antrenörümüz Deschamps Italyan bir ekiple geldi. Alışık olduğumuz antrenman biçiminin dışına çıktı. Fizik kondisyona ihtiyacımız varken, kaslar üzerine yoğunlaştı. Bu işe yaramadı, en sonunda oyunculara kulak vermeye başladı. Bu andan sonra da sessiz bir anlaşma ve güven ortamı doğdu. Eğer oyuncu antrenörüne karşı içten ve dürüst olabilirse bu takımın yaranna olur." f udovic Giuly aslın- i da sıradan bir fut- L B bolcu gibi görüldü Monaco'ya geldiğinde. Ama Fransa'nın en çok yıldız öğüten takımı AS Monaco onu yiyeme- di. 2000'de Fransa Şampiyonu oldular, 2003'de üg Kupa'sını al- dılar. Yeni teknik direktör Didi- er Deschamps'ın gözüne de giren ve kaptanlığa yükselen 1.64'lük yıldıza, jet-set'in önde gelenleri, "kral'ın manevi oğlu" diyorlar. 2001 'de dizinden sa- katlanan ama kötü günleri atla- tan Giuly, şimdi ise Ulusal Ta- kım'da oynuyor. -Sezon boyunca taktmı- nız neredeyse hiç hata yapma- dı... LUDOVİC GİULY: Evet gerçekten öyle. FransaŞampi- yonası'na katıldık ve Şampiyon- lar Ljgi'nde beklediğimizin çok üstünde sonuçlar aldık, nere- deyse ideal bir durumdayız. -Şampiyonlar Ugi'nin ilk turunu geçmek ve ligi kazan- mak gibi hedefler koyulmuş- tu önünüze. Bunlar bir oyun- cu olarak sıkıştırıp zorlamı- yor mu sizi? L.G.: Elbette... Herkes bü- yük bir tutkuyla şampiyon ol- mak istiyor. Şampiyonlar Li- gi'nde bu amaca doğru bir kü- çük adım atıldı. Ama daha bit- medi herşey... -Kaptan olduğunuz sü- rece takımdaki gençleri koru- manız altına aldınız... LG.: Bu doğamda var be- nim. Çok duyarlı ve başkalan- nın duygulanyla da ilgili biriyim. -Geçen yıl başkanınız Je- an-Louis Campdra'yla antre- nör Didier Deschamps'ın ara- sındaki çatışmanın ortasında kaldınız. Bu sizi nasıl etkiledi? L.G.:Aslında bu durumlar gülünçtür. 0 şöyle der, ben boy- le yapanm.. Bu çatışmalar kişi- selleştiğinde takıma zaran olu- yor. Herkesin uyum içinde ve büyük bir istekle ekip için çalış- ması gerekir. Takım içinde taraf- lann oluşması hiçbir işe yaramaz. -Bir yıl önce, kulubün ye- teri kadar parası olsaydı Desc- hamps kızağa alınacaktı. Bu- günse yetenekleri tüm dünya tarafından örnek alınıyor. Bu da çok tuhaf bir durum değil mi sizce? L.G.: Futbol böyle bir şey işte. Ama eğer bir şeyler düzel- tilmek istenıyorsa, her şeyi pa- rayla halletmeye çalışmak yeri- ne neyin ters gittiği üzerine dü- şünmek ve çözüm üretmek ge- rekiyor. Ancak herkes sorum- luluğu üzerinden atmak istiyor. Didier de böyle yaptı. -Nasıl yani? L.G.: İlk yıl, Didier Italyan bir ekiple geldi. Alışık olduğumuz antrenman biçiminin dışına çık- tı. Fizik kondisyona ihtiyacımız varken, kaslar üzerine yoğunlaş- tı. Bu işe yaramadı, en sonun- da oyunculara kulak vermeye başladı. Bu andan sonra da ses- siz bir anlaşma ve güven orta- mı doğdu. Eğer oyuncu antre- nörüne karşı içten ve dürüst ola- bilirse bu takımın yararına olur. -Boyunuz 1.64. Bunun size dezavantajı oluyor mu? L.G:Asla... Aksine işime yanyor futbolda. Boyumun kı- sa olmasını hiç kompleks yap- madım. (L'Equipe'ten) Giuly, Monte Carlo'yu da "Harika kent" diye nitelendiriyor. Tarihteki ilk doping olayına ev sahipliği yapan Atina'da bu kez sert önlemler alındı Bin yılönce, binyıl sonra 2004 Atina Olimpiyatlan için hazır olan tek şey doping kontrol merkezi. O da Sidney'den geldi. B inlerce yıl önce savaşla- nn ve politik didişmelerin, dünyaya zarar verdiğine inanan Atinalılar, devletlerin problem- lerini giderebilmesi için spor etkinlik- leri düzenlemeye başlamışlardı. Bu oyunlar çerçevesinde disk at- ma, ağırlık kaldırma ve güreş gibi güç sınamak için organize edilen pek çok sportif etkinlik vardı. İşte günümüzde devam eden modern olimpiyat oyun- lannın da hikâyesi böyle başladı. Ne var ki dünya, dopingin ilk örnekleriyle yine bu etkinliklerde tanıştı. Günümüze gelindiğinde ise olim- piyatlar evine geri dönüyor. 2004 yılın- da yapılacak olan Atina Olimpiyatlan'na kısa bir süre kala spor alanlannın in- şaatının durumu pek de parlak değil. Yaşanan belli başlı sıkıntılar, grevler olimpiyat köyünün yetişmeyeceği iz- lenimini veriyor. O kadar ki Atina için hazır olan tek şey doping kontrol mer- kezi. O da Sidney'den geldiği ve Avustralyalılar tarafından kuruldu. Bu durumda uluslararası bir rezaletin çık- maması için tüm Uluslararası Olimpi- yat Komitesi yetkilileri başta başkan- lan olmak üzere inşaatlann bitmesi için Atina Olimpiyat Komitesi'ni sıkıştın- yor. llerleyen günlerde bunun işe ya- rayıp yaramayacağını göreceğiz. UNUTKANUĞIN SONU Unutkanlık Rio Ferdinand'ın hayatını karattı. 25 yaşında Ingiltere Ulusal Takımının ve Manchester United'ın başanlı liberosu, bir lig maçı sonrası doping kontrolüne girmeyince takibe alınmış ve bu gerekçeyle uzaklaştınlmıştı. Yapılan araştırmalar sonucu Rio'nun "iyi niyetli" olmadığına karar veren Ingiltere Futbol Fede- rasyonu 8 aylık bir cezayı uygun gördü. Rio, bu kararla Avrupa Şampiyonası'nda oynama şansını da yitirdi. Açlık sınırındaki şampiyon ilman kayakçı Löffler, antrenörlerinin "kilo vereceksin" uyarısı karşısında zaafiyet geçirme sınıra yaklaştı. 24 ARALIK 2003- Frank Löffler, 1998 Dünya Şampiyonu olmuştu. FÎKRET DOĞAN F rank Löffler yaz orta- sında Ulusal Takımdan uzaklaştırıldığında bu haber, kamuoyunda pek yankı uyandırmadı. Her şey gün gibi or- tadaydı. Disiplinsizlik suçu işlen- mişti, bu işin deşilecek bir tarafı yoktu. Ama Löffler kayakla atla- ma dalında Almanya'nın kalbur üs- tü sporcularından biriydi ve 1998'de juniorlarda Dünya Şam- piyonu, 2002'de Almanya Şam- piyonu olmuştu. Sözün kısası kolayca harcanamazdı. Ama Frank Löffler geçenlerde haftalık Der Spi- egel'e konuşup kendince işin iç- yüzünü anlattığında ortalık birden bire kanştı. Genç sporcu zafiyet de- recesine dek zayıflamaya zorlan- dığını söylüyordu. Yani yeterince kilo verernediği için takımdan uzak- laştınlmıştı. Buraya kadar bir so- run yok. Neden olmasın, eğer bir sporcu antrenörün öngördüğü ki- loya düşmüyorsa, cezasını çeke- cektir elbette. Fakat... Evet, fakat Frank Löffler 1,87 m boyundaydı ve kilosu sadece 72'ydi. Buna rağ- men baş antrenör Wolfgang Ste- iertondan 68 kiloyadüşmesini is- tiyordu. Çünkü ancak hafif olan iyi uçabilirdi. Oysa vücudundafaz- ladan tek gram yağ kalmadığı için daha da zayrflamasına olanak yok- tu. Tek çare, baldırlarındaki kas- ları eritmesiydi. Ne var ki, diz kapağındaki sakatlığı buna izin vermiyordu. Iki yıl önce 64 kiloya düşmüş, fakat bunun bitkinlik ve halsizlikten baş- ka birfaydasını görememişti. Sü- rekli açlığatalim etmekten içinde- ki yaşama sevinci sönmüştü. Anlaşıldı ki kayakla atlayanlar da- ha iyi derece uğruna bir "Hint fa- kiri" g\b\ yaşıyorlar, besin tabletle- ri ve vitamin iğneleriyle ayakta du- ruyorlardı. Alman Kayak Federasyonu Teknik Müdürü Rudi Tush'a göre kayakla atlayanların normal bir in- san kadar yememesi gayet normal. Alman Kayakla Atlama Ulusal Ta- kımı'nın doktoru Ernst Jakob da Löffler'in suçlamalarını kabul etmi- yor: "Uzun boylu atletlerde aşın zayıflık zafiyete yol açmaz." Ligin Doruğunda BirKartalVar A B D Ü L K A D Î R Y Ü C E L M A N . Futbol tatile girdi ve Beşik- taş ilk yarıyı lider bitirdi. Sezona başlarken ne yaptığını ve ne ya- pacağını bilen bir takım olarak Be- şiktaş, Süper Lig'in bu sezon ye- nilmeyen tek takımı. En yakın ra- kibine 9 puan fark atan Siyah-be- yazlı ekibin başanlı teknik direk- törü Lucescu, transfer sezonunda tasarrufa dönük kararları ile kulübünü büyük borçlara sokmaması açısından da ayrıca övgüye değer bir yönetici olduğunu gösterdi. Beşiktaş'ın süperi, 31 yaşındaki futbolcu- su Sergen Yalçın da ortaya koyduğu futbol ile Beşıktaşlı olsun olmasın tüm futbolseverlerin tak- dir, sevgi ve sempa- tisini kazandı. Be- şiktaş'tan sonra Is- tanbulspor, Fener- bahçe, Galatasaray, Trabzonspor derken 4büyüklerdeforma giyenSergen'iyeni- den Beşiktaş'a ala- rak artan değer ya- pan Lucescu, her geçen gün ve her geçen yıl apoletine yeni yık dız ekleyerek kariyerini yükselten bir kişi olarak Türk futboluna adını yazdırmaya aday. Süper Lig şahane gollerı, rengârenk kart- ları ve hakem hataları ile ilk yarıyı kapatırken fut- bolseverler şimdi de ocak transferinde kimle* rin takım değiştire-I ceğini, hangi ya-; bancının hangi ku j lübe geleceğini' merakla bekliyor. ' Spor Ekimiz bu aradan yararla- narak futbolun dı- şındaki sporlara ışık tutmaya, onların seslerini duyurmaya devam edecek. Prof.Dr. Hasan Kasap'ın bilimsel içe- rikli yazılarını okumanızı salık veririm. Prof. Dr. Burhan Uslu'nun görüşleri de yorgun düşen futbolculara yapılan uyarılarla dolu. Yüzme ve yelkende 2004 hazırlıkları de- vam ediyor. Yelkenciler, yüzücülerin önünde gi- bi gözüküyor. Sağlıcakla kalın. -•*" a Sadece Onlar mı Suçlu Sizce? A R Î F K I Z I L Y A L I N Cumhuriyet Spor Eki'nin manşetinde bu hafta ilginç bir araştırma var. Daha doğrusu ga- zetelerin özetle köşelerinde satır aralarına sıkışan bir gerçeği gün ışığına çıkardık. Tablo ürkütücü. Türkiye Süper Ligi'nde 17 hafta- da tam 9 teknik direktör işinden olmuş. Üçü beşi de belkı bugün, belki yarın gönderilecek. Kolayı da bu zaten. Takım 3-5 maç kay- betti mi gönder antrenörü, kurtul camia baskı- sından. Ne "8u transferteri kim yaptı" diye so- rarlar, ne de "Bu futbolcuya bu kadar para ve- rilirmi" diyene rastlarsınız. Medya ise dünden razı bu değişikliğe. Hat- ta bazılarının ıstifasını elinde davul-zurnayla bekleyen meslektaşlarımız (!) bile var. örneğin Fatih Terim gitse, Mustafa Denizli, "Yeterben mi kurtacağım 2. ligi" dese, Şenol Güneş, "Bu- raya kadar" diye çizgi çekse, mutlu olacağız ai- lece! Hiç de üzülmeyeceğiz. Çünkü onlar suç- lu(!) İşte Terim! Ovvermars, Haisselbank, Ser- gi dururken, Petre, Bratu ve Tamas'ı o alma- dı mı? Hakan Bayraktar, Oktay Derelioğlu, Mustafa Doğan varken Murat Karakoç, Eray ve Mahmut'u Mustafa Denizli getirmedi mi? Ya Şenol Güneş? O da mutlaka en önemli maç ön- cesi Rüştü'ye, Fatih'e, Emre'ye "sarı kartgö- rün" demiştir. Öyleyse onları da 'kovalım'. Gülünç olmamak gerek. Bu ülke 3 tane pı- rıl pırıl futbol adamı yetiştirmiştir. Kuyularını kaz- mak yerine onlara yenıden doğuş adına süre ta- nınmalıdır. Aybabalar, Ersunlar, Rızalar, Er- doğanlar, Yılmazlar, Ümitler, Feyyazlar, Le- miler de inanın yarının Mustafa'sı, Fatih'i, Şe- nol'udur. Bir paragraf da kendi meslektaşlarını 'kö- tüleyen' antrenör dostlarımız için. örneğin 2. ligde Denizli'nin Manisası'nı yendikten sonra eşe dosta telefon edip, "Gördükişte Mustafa'yı demek" vizyonsuzluktan başka birşey değildir. Hele Mustafa hocayı tekme tokat puansız gön- derdiğiniz haftanın ardından takımınız dökülü- yor ve hiç beklenmedik maçlar kaybediyorsa- nız federasyonun, 'doping kontrolü' işlemleri- ni biraz daha sıkı tutmasının zamanın gelmiş de- mektir. Bizden söylemesi! Futbola daldı demeyin. Ekimiz, basketin- den voleyboluna, yelkeninden golfüne, motor sporlarından bilardosuna, dartından yüzmesi- ne yine birbirinden renkli yazı ve söyleşilerle dolu. Almanya'dan Fikret Doğan'ın, "Açlık sı- nırındaki şampiyon" yazısı ise, "Ne pahasına olursa olsun kazanalım" zihniyetin'ı ortaya koyu- yor. Dağbisikleti, kayak, güreş ve boksla ilgili ya- zılarımız sırada. Yeniden aramıza dönen Mu- zaffer Ergöz de gelecek haftadan itibaren yazılarına başlayacak. akizilyalin(a yahoo.com SAYI6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle