Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARALK 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Befctronik postae denasom@cumhur9etcoffl.tr Tei: 0212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Dünya Bankası'na göre
Türkiye'de yoksul
üç kat artmış...
"Kim arttırdı acaba!"
'hilafet.de'
Avnıpa Atatürkçü
Düşünce Derneği
Genel Başkanı Dursun
Atılgan'ın Başbakan
Tayyip Erdoğan'a
gönderdiği mektupta
Almanya'dan yayın
yapan Islamcı
teröristlerden
Kaplancılann intemet
sayfasının kapatılması
îçin Alman
makamlarına
başvurulması
isteğine Ankara'dan bir
yanıt gelmedi ama
Atlgan'ın Almanya'da
yaptığı girişimler sonuç
verdi ve "hilafet.de"
sitesi Aimanlar
tarafından kapatldı.
merıka'nın anladığı demokrasinin ne oldu-
ğu Irak'taki gelişmelerle her geçen gün bi-
raz daha iyi anlaş lıyor... Demokrasinin birin-
ci kuralının, bir ülkede iktidan ya da rejimi
değiştirmek için artık ajan görevlendirip içeriden as-
keri darbe yapmak, halk ayaklanması çıkartmak de-
ğil o ülkeye savaş açarak şgal etmek olduğunu bili-
yoruz.
Demokrasinin ikinci kuralı, işgal kuvvetlerinin yer-
li halktan işbirlikçilerle çalışmasına dayanıyor.
Bu kural son derece demokratik yöntemlerle işli-
yor.
önce işbirlikçiler kendi aralanndan temsilcilerini
seçiyor. Bu temsilcilerin aşiret reisi olması büyük
önem taşıyor. Çünkü aşiret demokrasisi ile Amerikan
demokrasisi birbiriyle çok güzel örtüşüyor.
Sonra seçilmiş işbirlikçilerle işgal kuvvetleri de-
mokrasi için el ele veriyor.
Demokrasinin üç temel gücünden yasama, yü-
Tatmin
rütme ve yargı bu düzen üzerine kuruluyor.
İşgal kuvvetleri hem yasamayı hem de yürütmeyi
üstleniyor. Ancak sahneye seçilmiş işbirlikçiler çıkı-
yor. İşgal kuvvetlerinin komutanının verdiği en de-
mokratik emirter, işbirtikçilerin ağzından halka yasa-
ma ve yürütme karan olarak yansıtılıyor.
Bütün bu işler "hükümet konseyi" gibi demokratik
adlar verilen en demokrat kurumlar tarafından kota-
rılıyor. Sıra yargıya geldiğinde...
Tabii ki ortada bir savaş hali olduğu için yargının
hemen hemen tüm karariarı öncelikle yargısız infaz
şeklinde alınıyor. İşgal kuvvetleri ve onların silahlan-
dırdığı işbiriikçiler istedikleri gibi ateş açıp istedikleri
kadar insanı öldürebiliyor... Bu noktada, işbirtiğine
yanaşmayan halkın direnişi de doğal olarak ve de-
mokrasi gereği terörist saldın şeklinde yorumlanıyor.
Bu arada Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in
yakalanması da Amerika'nın Irak'ta kurmakta oldu-
ğu demokrasinin yargı ayağının ne denli bağımsız ol-
duğunu gösteriyor.
Demokrasi âşığı Amerika, Saddam'ın yargılanma-
sı için uluslararası bir mahkemeye bile güvenmiyor.
Amerika, yargılamanın Irak'taki işgal kuvvetlerinin
gözetiminde ve Amerika'nın işbiriikçileri tarafından en
adil şekilde yapılacağının sözünü veriyor.
Amerika'nın sözünün eri olduğunu herkes biliyor.
Işbiriikçilerden oluşan yönetim de kendi yargıları-
nın bağımsızlığına ve adaletine adları kadar güveni-
yor... Hatta, Saddam'ın cezasının idam olduğunu
açıklamaktan gururduyuyoriar. Bazı işbiriikçiler, Sad-
dam'ın mahkemeye çıkartıldıktan sonra hangi tarih-
te idam edileceğini dahi biliyor.
Böyle demokrasiye bir değil bin Saddam kurban
olsun! Yeter ki Bush tatmin olsun...
HurdaYeni otomobil
satışını özendirmek
için 20 yaşın
üstündeki otomobiller
hurdaya çıkarblıyor
ama hurdaya çıkartlan
otomobillerin ne
olduğunu kimse merak
etmiyor. Özellikle
köylerden toplanan
otomobillerin bir kısmı
plakalan söküldükten
sonra kullanılmaya
devam ediliyor...
Kullanılamaz durumda
olanlar da belediyelerin
başına dert olacak
şekilde sokak
kenariannda bırakıltyoıi
SESSİZSEDASIZ(!)
Yüksek Yerilim Hatb
erdincutku fi yahoo.com
Eskiden "aşk bir sudur"derdik... Şimdi aşklar sulu!
Münevver ya da münevvir olabilmek
Eski gazeteci ağabeylerden, şjmdi-
lerde reklam ve halkla ilişkilerle ilgile-
nen Cüneyt E. Koryürek'ten yeni yıl
kartı geldi.
Simsiyah kartın üzerinde yanan bir
mum resmi...
Mumum yanında 1862-1937 yıllan
arasında yaşamış Amerikalı yazar
Edrth VVharton'ın "Işık yaratmanın sa-
dece iki yolu vardır: Işık veren mum
veya ışığı yansıtan ayna olmak" sözü
yazıyor...
Cüneyt E. Koryürek ise bu sözden
yola çıkarak yeni yıl mesajında şöyle
diyor:
"Sadece kendisi aydınlanmış ve es-
kilerin 'münevver' dedikleri kişilere, gü-
nümüzde 'aydın' diyoruz.
Ama...
:t
Eskilerin 'münevvir' dedikleri
ve etrafını aydınlatmasını bilen
kişilerin eksikliğini de duymu-
yor değiliz.
Etrafını da aydınlatmasını ve
bilgisini paylaşmasını becereme-
yen kişilere nasıl 'aydın' diyebiliriz ki?
Hepimiz, kendi aydınlığımızı etrafa
yaydığımızda, sadece birbirimizi daha
iyi görmekle kalmayacak, aydınlık bir
ortamda, aydınlığı da paylaşabilece-
ğiz.
Aydıniığa kavuşmak, kişinin hakkı
ise, etrafını aydınlatmak da kaçamaya-
cağı bir sorumluluktur.
Daha aydınlık bir yıl için önümüzde
366 gün ve gece var.
Aydınlanmak ve aydınlatmak için bu
fırsatı kaçırmayalım."
ÇED KOŞESÎ
OKTAY EKİNCÎ
Askerinvefası..
"Komutanınnz", Güneybatı
Kafkasya'nın şimdi Ermenis-
tan'da olan Gümrû kentinde bir
".\zeri babsT olarak doğmuş, ya-
şamını adadığı "vataıTın değeri-
nı de 1915 "lerdeki "Taşnak" terö-
ründen Kars'a sığınan ailelerin
"kaç ha kaç" çocuklan arasında 2
yaşındayken öğrenmişti...
Cumhuriyet Devrimi'nin
Kars'taki ilk "flkokulöğrencflerT
arasında yer aldıktan sonra, asker-
liğe ilk adımını Bursa-Işıklar Li-
sesi'nde attı... îlk romantık arma-
ğarunı da 1939'daki mezuniyeti-
nin ardından "radyo" ile gönder-
miş, SafiyeAyb'nın sesinden "ni-
şanhsı için" çahnmasını istedigi
"yollar kapandı kardaıC şarkısı-
nı Firuze Hanım da Kars'ta dinle-
mişti...
Komutanımızın subaylık yaşa-
nundaki yazgısını ise 27 Mayts
Devrinü'nin lideri Org. Cemal
GürseTle olan "dava arkadaşhğı'"
belirledi... İstanbul-Yıldız'daki
Harp Akademisi'nden kurmay
olup 1960'ta Erzmcan'a atandık-
tan sonra da 27 Mayıs'ın il komu-
tanı ve valisi olarak. "gericiKğe
karşj Cumhurrveti ve Devrimleri
korumak" görevini üstlenmişti...
Ne var ki "demokratikanayasa-
yılüks bulan" bir siyasetin 27 Ma-
yıs kadrolarına da tavır alması so-
nucunda, komutanımız "Kurmay
tanlanna armağan ettiler.
90 yaşında görevi devralmaya
gelen E. Top. Kur. Alb. SüJeyman
EkincL garnizonlarda asken gele-
neklerle karşılanıp, kışlalarda ve
hatta "Türkiye - Ermenistan Smı-
n* karakoUannda "tekmiP veri-
lerek bilgilendirildi.
Kendisine aynlan "komutanhk
masasmdakT fotoğraflannı srvil
değil asker fotoğrafçılar çektler;
asker terziler ölçüsünü alarak özel
tatbikat elbisesini diktiler, topçu
taburu komutanını "top çaplarT
ve "menzillerr konusunda sınav-
dangeçirdi... Yanıtlannagözüyaş-
lanarak "aferin" dedikten sonra
tek "sert" eleştirisi de yine Kars
yıllannda ÇakmakTepesi'ne yap-
tırdığı "camh köşkün" şımdikı du-
rumunaydı Kentehâkımbtrpano-
ramada "seyir" için yaptırdığı du-
varsız köşkün "binaya" dönüştü-
ğünü görünce: "bunun canvı da
kahnamış, köşkü de_" diyerek tek
emrini verdi: "Albümdeki fotoğ-
raflara bakm, yeniden avıusıru ya-
pmJ"
Şükran borçluyuz_
Hazıran (2003) ayındaki bu iç-
ten ağırlama süresince Kars'taki
Tugay Komutaru Tuğgeneral Ka-
mil Başoğlu. Orduevi Komutaru P.
Bnb. Taner Yüce, Sankamış'takı
Tümen Komutanı Tümgeneral
KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicako turk.net
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com
H A R B İ SEMİH POROY semihporoy(ayahoo.com
Ani'de SMUT subaylanna "tarih dersi" verirken...
Albay" olmasına rağmen general-
lığe yükseltilmeyerek diğer
-Emekli İnkılap Subayian"yla
bırlikte kışlalardan uzaklaştınldı.
Ardmdan. sevgili GürselPaşası
da •'hastalanarak" yaşama ve as-
kerliğe veda etmişti... 20. yüzyıl-
da, "sağhksorunu'' yüzünden Ce-
malAga kadar "YıuteF yitirilenbir
başka "devtetbaşkanı'' yok gibiy-
di_
Anüarm Kars'mda.»
tşte bu anılarkomutanımızın ne
yakasını bıraktı, ne de "beüegi-
ui" .
Özellikle eşini yitirdigi
1998'den sonra "çabnadan açıbn
tdefonlar" başlamış, Genelkur-
mav'dan Kars'taki görevine "yeoi-
dentayinedfldjği'' haberleriyle ye-
rinde duramaz olmus,tu.. 3 yıldır
gece-gündüz "emir subayt^ını"
yapan ABAktaş' ın bile yeni görev
yen yine Sankamış'tı...
Gideıek daha sık 1950'leri ya-
jamaya başlayınca, 27 Mayıs'ın
aıdından karşılaştığı "siyasi vefa-
schğı"' da onaran unutulmaz bır
"ıskeri vefayı" Kars ve Sanka-
mıştaki "genç generaBer" komu-
Hasan Memişoğhı. Kurmay Baş-
kanı Kur. Bnb. SedatÇabı*. îstih-
kam Tab. Kom. Yrb. Enver Elbir.
Alay Kom. Vekili Tp. Bnb. Tekm
Kayalar ve tüm subaylar, komu-
tanlarına "askerBğin vefasnu" ka-
nıtladılar...
Tüm Karslılar adına Belediye
Başkanı Naif Aübej'oghı. bir hafta
"jeep"inin şoförlüğünü ûstlenen
ABcan Afibeyoğlu, ÇEKÜL tem-
silcisi Cengtz Şıkh, Kent Konseyi
adına SezaiYaacı ve NihatCtegün-
lü, Kafkas Üniversitesi'nden Doç.
Dr. Şaban Maraşh. yerel basmdan
Gümüşpala Kortağve diğer güzel
insanlar aynı vefaya "hemşeri »-
cakhğmı" kattılar
09.12.2003 akşamı endennuy-
kusuna çekilinceye kadar da işte
bu son komutanlığının "teftiş ra-
porunu" yazarak. umut ve heye-
canla yaşamasını sağladılar.
Komutanımız adına onlara,
sonsuz dinlencesine de askeri tö-
renle uğurlayan 1. Ordu'ya, veda-
laşmaya katılan ve uzaklardan
duygulannı ileten tüm dostlara
şükran borçluyuz...
Oekinciıg cumhuriyet.com.tr
HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGİN
BUSHT'LAR ELİNÎ ÇEKSE
EKMEĞf DE BÖLÜŞ.ÜRLER.SUyU DA
RAKiyi DA BÖLÜSÜRLER,
BALI6I DA SAYIN SEYÎRCILER...
<IBRIS HALKI ZATEN
UZEyî ÎLE SONEYt ÎL£
BOLUSMEYÎ SEVER
SAYIN SEYtRCILER...
KIBRI.S TA SEÇMENLER IKIYE
BÖHJ^4MEDt ASLIJ^bA,
SADECE OYLARI BÖLUSTULE
SAYIN SEYIRCtLER
TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN UArahk www.nuuntaz-arikan.com
ZÜLF/KÂR ALİ BUTTO BAŞBAKAN..
19?f'DE BUGÜN, PAtciSTANU ÜMLÜ O£Vt£T AMMI ZÛLFix*gALf BUTTU
BAÇ&AKAHLt&A &ETİgiLMİŞrİ. DO6U PAtcİST»N(BANGLADEf) taoNUSuH
DA Ç/KAN SÜYÛK ÇAUKANTr SIRASINDA, t>El/LBT SAf&tA/l rAHYA HW
~~ BAŞB4KANI O€SfÇTje£R£K 60&EI/I ONA YERMIŞTİ. BUTTOj İSLAMI-
YE7İ KAgUL £0£*J Bİ& MlHeACENİM OĞLUYDU VE SATI ÜUCSLEÜİM
P£ ÇOK İYİ BİR Ö6REM1M SÖgMÛŞTÜ- HENÜZ SO YAŞINPAYKEM
BAKAN OLMUÇ, BU DÛZSYOe YIU-AÜCA ÇAUÇMIÇTf- PA -
KİSTAN HALK PAÜTİSİ'Mİ KU&DUKTAN ON YIL SON&A,
1977'peKi seçiMieepEM BAŞA&YLA ÇHCAHAKJL*. si-
VİL HÜKÜMErİN BAflM4 6EÇMİÇTİ. AKTC/HC BU PU-
RjJM UZUN SÜGMEMİÇ, &EMEGAL ZİYA Ûi.
BİR. OARBEYLE BUTTO'YU OeVİRİP TUTUKLAr-
MISTti37Ş'ûA İDAM EplLEN DEVLET ADAMI-
UIU SİYASt' MİRASM ÜSTLENEN K'ZI 8EMA-
ZİR, riLLAH. SOHRA BAŞgAKAN SEÇİL£C£fCTİ..
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
BurukAmlapd)
"Sen Vatan Hairiı misin Baba?" adlı anı kitabımı
yazdığım sıralarda, anılanm arasında Ercan Kara-
kaş'ın KültürBakanlığı dönemindeAnkara'yagittiğim
günlerden belleğimde kalmış görüntülere de yer ve-
rip vermemeyi düşünmüştüm. Ercan Karakaş'ın ba-
kanlığı oldukça kısa sürmüştü. 27 Mart 1995 günü
başladığı görevinden "ait olduğu hükümetin, progra-
mına aldığı konulan yok saymasını, bu konulardan hiç
sözetmemesini" protesto ederek23 Haziran 1995 gü-
nü aynlmıştı.
Ercan Karakaş ile aramızda uzun yıllara uzanan bir
dostluk vardı. Bakan olduğunda bana, bazı konular-
da kendisine yardımcı olup olamayacağımı sorduğun-
da hiç duraksamadan, "olur" demiştim. Bir tür "da-
nışmanlık" denilebilecek, karşılığında da ücret, öde-
nek, yolluk vb. beklemediğim, almadığım bir görevdi.
Haftada bir iki kez Ankara'ya, Bakanlığa gidiyor, altın-
dan kalkabileceğime inandığım konularda dostuma
yardımcı olmaya çalışıyordum.
Karakaş'ın görevinin ilk haftalannda makam odası-
nın bulunduğu kat, kimi günler küçük kasabalarda gö-
rülen bayram kutlamalannı andınyordu. Çiçeği bur-
nunda Bakan'ın ilk görevlerinden biri de Türkiye'nin
dört bir yanından gelen toplu ziyaretçileri ağırlamak-
tı. Ziyaretçilerin arasında mutlaka bir ya da birkaç "par-
tili" bulunurdu. Bu partililerin "kültürle uzaktan yakın-
dan hiçbir ilintisi bulunmadığı daha ilk bakışta anlaşt-
lırdı. Onlann da Kültür Bakanı'nı ziyaret etmekteki
amaçlan "kültür" alanında bir dilekte bulunmak ya da
kültür konusunda hertıangi bir fikir alışverişi yapmak
değildi zaten. Bakanın görev alanı onlar için hiç fark
etmez, bu ziyaretleri peşlerine taktıklan kasaba eşra-
fına, "Bakın, görün, koskoca bakana nası! nanm ge-
çiyor!" havası atmak için düzenlerterdi. Çaylar, kah-
veler içilir, herkese hal hatır sorulur, giden ziyaretçi ka-
labalığının yerini bir yenisi alırdı.
Ankara günlerinde bu "deli gü//abı'cı7iğ/"yte eşan-
lamlı toplu ziyaretlerden bunaldığımda, 0 zamanlar
müsteşar olan Sevgili Emre Kongar'ın odasına sığı-
nırdım. Hoca'nın, duvarian değerli tablolarla, kitaplar-
la dolu odası bana cennet gibi gelirdi. Zamanı elver-
diğinde yandaki küçük dinlenme odasında "yoğurtlu
döner" kaçamaklan yapardık. Benim "toplu ayinler"
diye adlandırdığım bu ziyaretler Ercan Karakaş'ı da bu-
natbr, fakat makamı izin vermediğinden o "asf/an" gi-
bi kaytarmalar, kaçamaklar yapamazdı. Kimi bunaltı-
a saatlerde ise Bakan'ın makam odasına bitişik "özel
kalem"de oyalanmaya çalışırdım. "özel kalem" iki
odaya yayılmıştı. Bakan'ınkine bitişik oda "özel Ka-
lem Müdiresi"ne, öbürü de onun yardımcısına aitti.
Her iki oda da günün her saatinde toplu ziyaretler dı-
şında Bakan'la görüşmek isteyen konuklarta dolu olur-
du.
özel Kalem Müdiresi'nin odasında gönüşme saati-
ni bekleyenler genellikle kamuoyunun yakından tanı-
dığı "ünlü" kişilerdi: Ressamlar, heykettıraşlar, yazar-
lar, senaristler, tiyatrocular, müzisyenler... Bunlar gö-
rüşme nedenlerini bir "nezaketziyareti" olarak nitele-
seier de çoğu görüşme sırasında "yapıtlannt Bakan-
lığa satmak", "kitabını Yayınlar Dairesi'nde bastır-
mak", "KütüphanelerGenelMüdûrlüğü'ne toplusa-
tış yapmak", "senaryosunu Devlet Tıyatrolan'na ka-
hulettirmek", "özel tiyatrosuna teşvik almak", "yurt-
dışına gidecek orkestrada konuk müzisyen olarak y-
er almak" gibi tsteklerde bulunurtardı. Sonunda mut-
laka bu türden bir "istek" gelen bu nezaket ziyaretle-
rinin birkaçına ister istemez ben de tanık olmuştum.
Söze "başan dilekleri'yie girerier, Bakan'ın bu göre-
ve getirilmesinin "ne denli doğru bir seçim" olduğu-
nu vurgulariar, bir süre havada suda dolaştırdıktan
sonra sözü isteklerine getirirlerdi. Görüşmenin bu "can
alıcı" bölümüne geçmeden önce ne yapıp yapıp bir
önceki Bakan'ı satır aralannda çekiştirrnek ortak bir
kuraldı. "Belkiiyiinsandı...", "lyiydifakat...", "Amasi-
zinle kıyaslandığında..." türünden girişlerle bu çekiş-
meler sırasında gözleri yeni Bakan'ın gözlerinde olur,
onun tepkilerini ölçmeye çalışırlardı.
Kendileriyle daha önce hiç karşılaşmadığım, fakat
yaprtlannı sevdiğim, beğendiğim bu insanlann bakan-
lık katındaki istekleri belki daha kolay yerine gelir dü-
şüncesiyle daha önce kendilerine benzer ziyaretlerde
bulunduklan, saygılannı esirgemediklen eski bakan-
lan yenisine çekiştirmeleri, döktükleri o diller, sergile-
dikleri görüntüler benim için bir düş kınklığıydı. Fakat
asıl ilginç olanı bu insanlann benim de hasbelkader bu-
lunduğum başka, özel ortamlarda "aydınlann toplum
içinde eskisi gibi saygı görmedikleri"ne ilişkin yakın-
malanydı.
(e-posta: dkavukcuoglu / superonline.com)
(Faks:0212-23468 73)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/Görünüşüve
davranışıyla
korku veren
iriyan adam. 2/
Ürgüp-Avanos
arasında, peri- 4
bacalan ve ki-
liseleriyle ünlü
bir vadi... Sa-
zın en ince ses
veren teli. 3/
Politik çıkarla-
n nedeniyle
birlik kuran devletler
topluluğu... Betondan,
dört köşe döşeme taşı.
4/ Orselemek, hırpala-
mak. 5/Bir sonı sözü...
Hawaii'de karşılama
ya da uğurlama anısı
olarak verilen, çiçek-
lerden yapılmış kol-
ye... Sodyumun sim- 8
gesi.ö/Eşlerdenbirine 9
göre ötekinin erkek
kardeşi, 7/Algılanan nesnelerin temel niteliği... Mi-
marlıkta "sahın" anlamında kullanılan sözcük. 8/Zor-
ba hükümdar... Sıcak ve kunı bir rüzgâr. 9/1710-1750
yıllannda Fransa'da ortaya çıkan bir mobilya ve süs-
leme biçemi. Japon lirik dramı
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Eskiden Rum korsanlanna verilen ad. 2/ Çift ökü-
zünün boyunduruktan çıkmaması için kullanılan çu-
buk... "Ümmid-i vefa eyleme her şahs-i dagalde'Çok
hacılann çıktı haçı i bagalde" (Ziya Paşa). 3/Bir-
birine bitişik büyük yapılar... Iskambılde bir renk. 4/
Isırmak. 5/Neon elementinin simgesi... Romanya'nın
para birimi... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/Keres-
tesibeyaz bir orman ağacı. 7/Bir nesnenin uzayda kap-
ladığı yer... Ortaçağda kullanılan yelkenli büyük ge-
mi.8/Arnavutluk'unbaşkenti... Saç kurutma makine-
si. 9/ Bahçelerde denizkabuklan ve çakıl taşlanyla ya-
pılan süsleme... Numaranın kısa yazıhşı.