Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 ARALIK 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
J V U I J J . U Jtl. kultur(gcumhuriyet.com.tr 15
ALLECRO EVtN İLYASOĞLU
Çaykovski'yi Lang Lang'dan cünlemek"Çaykovski'yi o kadar sevme,
sonra ucuz müziğe çabucak kaya-
bilirsin" demişti çocukluk yıllanm-
dakı bir 'entelektüel' ağabey. 0 za-
manlar böyle öğütler verirlerdi yeni
yetişenlere. "O ahım şahım melo-
dilere kendini kaptırma; müziğin
ilk cümlesinden sonuna kadar se-
ni tutsak etmesine izin verme!"
Ben de sanki yatak altında saklanan
kitaplanntadı gibi, gizlice dinlemek
üzere korumaya almıştım Çaykovs-
ki'yı. 0nun 'Gençlik Albümü'nü
piyanoda çaldığım zaman, günlük
çalışmalanmı dinlemekten bıkan ev
halkı bir başka ilgi göstermişti.
Evdeki radyoda Kuğu Gölü, Fın-
dıkkıran. hele 1812 lîvertürü çal-
dığında sesın yükseltildiğini, bu mü-
ziğe ayn bir eğilim olduğunu çok iyi
anımsıyorum. Ama öyle bir koşul-
lanmıştım ki, çalarken de dinlerken
de kanatlanıp uçmamak, ayakJanmı
yerde sağlam tutmak zorundaydım.
Her bestecinin kendi çağı ıçinde
olduğu kadar tarih içindeki yerini de
değerlendirmeyi daha sonra öğrene-
cektim. Hele her birinin bana sesle-
nen yönünden özgürce keyif alma
hakkını çok daha sonra tanıyacak-
tım kendime. (Bu arada uluslararası
mûzik sözlüklerinde 'Tsch' olarak
başlayan Çaykovskı'nin adını Kiril
alfabesinin karşılığı olarak bizdeki Ç
sesiyle yazmaktayız. Tıpkı Şostako-
viç'te olduğu gibi. Bunu yadırgayan
okurlanm için bir saptama!)
Çaykovski'nin acılarla dolu gizlı
dünyasını öğrenmek belki her dinle-
yici için ayn bir heyecandır: Ural
Dağlan'nda geçen çocukluk yıllan,
Rus Beşleri'nin onu fazlasıyla koz-
mopolit bularak dışlamalan, eşcinsel
eğiîimi ile çektiği acılar, zoraki ev-
liliği, intihann kapısına dek varan
bunalımlan, Madam Von Meck'in
uzun yıllar onu yaşama bağlayan
maddi ve manevi desteğini birden
kesmesi ve sır dolu ölümü, bu bes-
teciyi ayncahklı kılar.
0nun Batı'ya yönelik Rus roman-
tizmini, daha doğrusu romantik söz-
cüğünün içerdiği tüm öğeleri bann-
dıran müziğini seslendiren yorum-
cu, düediği kişisel anlayışını sergi-
lerken yine kendi sorumluluğuyla
baş başadır. Duvarlan olmayan ge-
niş bir alanda yer çekiminden kurtu-
lup havalanabilirsiniz. Belki bütün
romantik besteciler için geçerlidir bu
G,eçen hafta îşSanat'ta
dinlediğimiz Çinli piyanist
Lang Lang da tempoları,
nüanslan değişikliğe
uğratanlardan biri.
Ama tutarlı bir bağlam
içinde kaldığından,
şıkırtısını ve şarkısını
yitirmiyor. Çaykovski'nin
l.piyano konçertosunu
sayısız kez dinlediğimiz
halde, hâlâ size taptaze
filizler sunabiliyor.
tanım: Chopin'in 'rubato'lannı
abartırsanız, Verdi'nin aryalannı su-
landınrsanız, Liszt'ın tuşlannda
cambazlığa kalkarsanız, yozlaştıra-
bilirsiniz yorumu.
iyi yorumcu bu incecik çizgiyi gö-
ren kişidir: Sınırlan zorlarken taş-
kınlığını denetleyebilir. Günümüz-
de klasik müziğin klasikleşmiş yoru-
muna yeni renk katmak isteyenler,
önce teknik zorluklann üstesinden
geliyorlar. sonra nüanslan değiştirip
tempolan hızlandınp (bazen de ya-
vaşlatıp) kendilerini de dinleyeni de
yeni bir ivmeye sokuyorlar. Kimi yo-
rumcuyla siz de uçuşa geçiyorsunuz,
bilegeldiğiniz müziğe nelerkatılmış
araştırması sonunda yorgun düşerek
soluk soluğa konser salonundan çı-
kıyorsunuz. Ama kimi yorumcu da
bütün yeniUkleri belli bir tutarhlık
içinde yerine getiriyorsa hayranlık-
la aynlıyorsunuz salondan.
Geçen hafta ÎşSanat'ta dinlediği-
miz Çinli piyanist Lang Lang da
tempolan, nüanslan değişikliğe uğ-
ratanlardan biri. Ama tutarlı bir bağ-
lam içinde kaldığından, şıkırtısını ve
şarkısını yitirmiyor. Çaykovski'nin
1. piyano konçertosunu sayısız kez
dinlediğimiz halde, hâlâ size tapta-
ze filizler sunabiliyor. Sizi o kadar
derinden kavnyor ki, tuşa değdiği
her anı zevkle izliyorsunuz. Zira tuş-
lar artık piyanonun bir parçası ol-
maktan çıkıyor, Lang Lang'ın imge-
lerini kovalayan birer araç oluyor.
Doğal ki böyle uçsuz bucaksız im-
ge gücü olan bir piyaniste eşlik eden
Tabakov yönetimindeki Bilkent
Senfoni'nin işi de iyice zordu. Upu-
zun parmaklan, hep uzaklarda bir
şeyler arayan gözleri, yüzünde yap-
tığı işi seven insanlann mutlu anla-
tımıyla, uzun süre onu unutamayaca-
ğız. tş Sanat'a teşekkürler.
Çlnll plyanlst Lang Lang
Halen dünyanın dört bir yanında
aranan bu piyanist zamanımızın en
heyecan duyuran, dinleyiciye gön-
lünü cömertçe açan sanatçısı olarak
ün yaptı. Henüz 21 yaşında ve peşin-
de yüzlerce konser ajanı, plak ya-
pımcısı, organizatör dolaşıyor. 1982
yılında Çin'in Shenyang kentinde
doğmuş, üç yaşında piyano dersleri-
ne başlamış, beş yaşında bu kentte-
ki piyano yanşmasını kazanmış. Do-
kuz yaşında da Pekin konsen atuva-
nna girmiş. 1995'te bütün Ghopin
Etüdlerini Pekin Konser Salonu'nda
tek bir konser içinde seslendirmesi
olay yaratmış. Çin ve Almanya'da
birkaç yanşmada birincilik elde et-
tikten sonra 1996'da Çin Ulusal
Senfoni Orkestrası eşliğinde çal-
mış. 1997"de Amenka'ya yerleşerek
Curtis Instırute'da ünlü piyanist ve
pedagog Gary Graffman ile çahş-
maya koyulmuş. Andante dergisi-
nin son sayısından öğrendiğimize
göre -ki Lang Lang bu sayının kapa-
ğı- bu kurumda Efe Baltacıgil ın de
sınıf arkadaşı olmuş. Baltimore sen-
foniyle ilk kez Amerika'da sahneye
çıkmış. Ve 1999'da Andrea Watts,
Ravinia Festivali'nde hastalanınca
onun yerine Lang Lang'ın Şikago
Senfoniyle Çaykovski konçertoyu
çalması, sanatçının bütün yazgısını
değiştirmiş. Şimdi internerten prog-
ramına bakıyorum: Hemen her ak-
şam bir başka ünlü salonda çalıyor.
Dünyanın en ünlü şefleriyle, en
önemli festivallerinde, en büyük sa-
lonlannda yer alıyor. Artık herhalde
sahnede çalışıyor. Yoksa bu yoğun-
lukta nasıl çalışacak zaman bulur,
nasıl yeni dağarcık eklerprogramla-
nna ve nasıl ününü uzun süre koru-
yacak bir politika uygular, zaman
gösterecek.
www.evini@ boun.edu.tr
İstanbul Deviet Opera ve Balesi
Mesut tktu'nun
göreviartık
SuatAnkan'ın
Kültür Servisi - Prof. Mesut tktu'nun
Mimar Sinan Üniversitesi'ne
geçmesiyle boşalan istanbul Devlet
Opera ve Balesi müdür ve sanat
yönetmenliğine Suat Arıkan atandı.
1981 yılından beri istanbul Devlet
Opera ve Balesi'nde solist sanatçı
olarak birçok yapıtta rol alan sanatçı,
bir yıldır Mersin Devlet Opera ve
Balesi'nde -solist sanatçılığının yanı sıra-
müdür ve sanat yönetmeni olarak
görev yapmaktaydı. Arıkan, 1974 yılında
Ankara Devlet Konservatuvan opera -
şanbölümüne girdi. 1981 yılında smıf
atlayarak 'opera yüksek bölümü'nden
mezun oldu. Uluslararası şan
yanşmalannda birçok ödül alan
Ankan, yurtiçinde ve yurtdışında
sayısız konser ve temsil verdi.
Oenlş bir repertuvarı var
Mimar Sinan Üniversitesi, Yeditepe
Üniversitesi, Yıldız Üniversitesi ve
istanbul Üniversitesi devlet
konservatuvarlannda öğretim üyeliği
yapan Suat Arıkan'ın lied, opera,
oda müziği, oratoryo ve müzikal olmak
üzere 17. yüzyıldan günümüze dek
uzanan geniş bir repertuvan var.
Uluslararası şan yanşmalarında
seçici kurul üyeliği de yapan Arıkan,
özellikle gençlere opera ve bale
sanatlarını sevdirme amaçlı
çalışmalanyla tanınmaktadır.
Oynadığı yapıtlar arasında Verdi ve
Mozart'ın Requiem'leri, Beethoven'in
9. Senfonisi, IV. Murat, Salome,
Hoffmann'ın Masalları, Tosca,
La Boheme, Don Giovanni, ttalya'da
Bir Türk, Sevil Berberi, II. Mehmet,
Faust, Rigoletto, Aida, II Trovatore,
Nabucco, Othello, Figaro'nun
Düğünü operalan, Evita, Anlat
Şehrazat ve Kiss me Kate müzikalleri
ilk akla gelenler.
Sevda - Cenap And Vakfı 'nın bu yılki onur ödülünü Faik Canselen aldı
Doruklara yükselen müzikÖNDER KÜTAHYAL1
İZMİR - Güzel sanatlann top-
luma benimsetilmesini ve özüm-
setilmesini, kaücınmanın en
önemli motor güçleri arasında
görüyoruz. Bu bakımdan içinde
yaşadığımız günler hiç de iç açı-
cı değildir. Geçen hafta Anka-
ra'daydım.
"Sevda - Cenap And Müzik
Vakfi"nın 8 Aralık Pazartesi ak-
şamı "MEB Şûra Salonu"nda
düzenlediği "2003 Vakıf Onur
Ödülü Altın Madalya Töre-
ni"ne çağnlı olarak katıldım.
Törende konuşan Sayın Cum-
hurbaşkanımız Ahmet Necdet
Sezer, sanatla bütünleşmeyi,
çağdaş insan ohnanın önde gelen
koşulu saydığını söylüyordu. Bu
sözleri devletin en yüksek kade-
mesindeki yetkilinin ağzından
duymak, beni karamsar ortamın
geçiciliğine inandırdı; mutlu ol-
dum. Evin İlyasoğlu'nun geçen
hafta yazdığı gibi "Vakıf Onur
Ödülü" bu yıl değerli bestecı-
miz ve hocamız Faik Canse-
len'e verildi.
Doksanhk bir delikanlı
Eski bir müzik öğretmeni olan
Canselen (1911), Ankara Devlet
Konservatuvan'nda ve Paris'te
bestecilik eğitimi yapar; ama
kendisine bu alanda çalışma fır-
satı verilmemesi korkunç bir düş
kınklığı olur ve hocamız, bütün
gücünü müzik öğretmenliğine
yöneltir.
Canselen, 1990 yılından başla-
yarak rahmetli Hikmet Şim-
şek'in ve Sayın Gürer Aykal'ın
kadirbilir yaklaşımlanyla mutlu
bir diriliş yaşadı; yapıtlan ses-
lendirildi. Vakfın töreninde de
Elnara Kerimova yönetiminde-
ki "TRT Ankara Radyosu
Çoksesli Korusu"ndan bazı
parçalannı ve marşlannı dinle-
zmir'de ise devlet sanatçısı şef Rengim Gökmen yönetimindeki îzmir Devlet
Senfoni Orkestrası'nın iki güzel dinletisi vardı. Birinci dinletide A. Jolivet'nin Fagot
Konçertosu, ikincisindeyse G. Mahler'in Do Diyez Minör 5. Senfonisi seslendirildi.
dik. Marşlara, Pınar Alpay yö-
netimindeki "Akyurt Çocuk
Korosu" katıldı. Hocamız, 20.
yüzyılm kolay yaklaşılan teknik-
lerini kullanarak bizden kaynak-
lanan özgün bir müzik yaratma-
yı amaçlıyor ve doksanını geç-
miş olmasına karşın sürekli çalı-
şıyor. Kendisine uzun ömürler
dileriz.
Izmir'de ıse Devlet Sanatçısı,
Şef Rengim Gökmenin yönet-
tiği IZDSO'nun iki güzel dinle-
tisi vardı. Bunlann ilkinde yeni
yapıt olarak A. Jolivet'nin Fagot
Konçertosu'nu tanıdık.
Türk klarinetçiliğindeki güzel-
liklerden sık sık söz ediyoruz.
Buna Türk fagotçuluğunu da ek-
lemek gerek. Rahmetli hocalan-
mız Şahap Ruhselman ve Or-
han Nuri Göktürk'ün emekle-
riyle son kırk yılda değerli fagot-
çular kazandık. Jolivet'nin kon-
çertosunu çalan Tolga Alpay
bunlardan biridir.
Izmir Konservatuvan'nda ye-
tişen ve uzmanlık eğitimini Al-
manya'da tamamlayan T. Al-
pay'ın sağlam bir tekniği var.
Yanhş yapmıyor ve dinleyene
güven veriyor; ancak teknik üs-
tünlüğe koşut olarak dolgun ve
yumuşak bir tonla son derece
müziksel çalıyor. Daha da güzel
olanı, lZDSO'daki görevlerine
ek olarak DEÜ Devlet Konserva-
tuvan'nda kendisi gibi usta fa-
gotçular yetiştirmesidir. Candan
kutlanz.
Akustlk kötüydü
Rengim Gökmen birinci din-
letide R. VVagner'in "Tannha-
user" operası uvertürü ile L.
Beethoven'in Op. 92 La Majör
7. Senfonisi'ni seslendirdi.
Wagner'de müziğin görkemli
doruklara yükselişi, orta kesim-
deki göksel renkler, Beetho-
ven'de ise bestecinin ritmi kut-
sallaştınşı yetkiyle yansıtıldı;
ancak dinletinin verildiği DEÜ
Sabancı Kültür Sarayı 'ndaki kö-
tü akustik, yorumdaki güzellik-
lerden keyif almamızı engelledi.
tkinci dinletide sadece G. Mah-
ler" in Do Diyez Minör 5. Senfo-
nisi vardı.
Orkestramızın yakından tanı-
dığı ve ustaca seslendirdiğı sen-
foni bittiğinde alkışlar dakika-
larca sürdü. Izmirli sanatsever-
lerin bu sıcak ilgisi, güzel sa-
natlar alanında gelecekte yaşa-
yacağımız mutlu günleri muş-
ruluyordu.
GUZELİN ARDINDA
BERTAN ONARAN
Muhsin Kut
Yıl 1976; SSCB'nin ahmakyöneticilerinin, ta
1917'de girilmiş yanlış yanşta, 1945'ten son-
ra iyice hızlarını artırarak, ağızlarından düşme-
yen toplumcu düzeni yaratmak üzere, önce
kendi ülkelerinde, sonra dünyada yeni insanın
kafasını yoğurmak için ulusal artı-değerin tü-
münü eğitime, sağlığa, düşünsel-sanatsal
ürünlere değil, başta Amerika, Batı'nın hani şu
gelişmiş(?) ülkelerinin kendilerini çağırdığı tu-
zak minderde silahlanmaya, uzay yarışına ayır-
dıkları dönem; ama yine de henüz Kumarhane
Kapitalizmi egemenliğini koşulsuz kabul ettire-
memiş dünyaya.
Dolayısıyla Nişantaşı'nda, şimdi artık Melda
Kaptana'nın kısa tarihçesini yazmak zorunda
kaldığı Kaptana Galerisi'ne, bir evin kömürlü-
ğünde, daracık karanlık bir yolun sonunda,
Beyza Gönensay ile Kemal Tanındı, yeni bir
sanat sığınağı açabilmişler: Künmat.
Işte bu yuvada tanıdım Muhsin'i ve daha
başka birçok sanatçıyı; aralarında Burhan Uy-
gur'un küçük bir resminin de bulunduğu ilk ar-
mağanlarımı Kemal'den aldım. Doğal olarak ,
Semra ile Muhsin'e yemeğe de gittik Sevil'le;
evden aynlırken, şimdi evimizin duvariarını süs-
leyen resimler arasında pırıl pırıl parlayan diş
kiramız koltuğumuzun altındaydı. Ama bu sa-
nal cennet yaşamı çok süremedi elbet; 80' le-
re yaklaştıkça, kumarhane anamalcılığı ağır
basmaya, gerçek yüzünü göstermeye başla-
dı; Künmat tarihe gömüldü. O çalkantı içinde,
bereket, Inci Bengiserp gibi ülkücü kardeşle-
rimiz yeni sığınaklar açıp işletmeye giriştiler;
dolayısıyla, Muhsin'lebenzerleri Hobi'yesığın-
dılar. Kumarhane anamalcılığı'nın, yani hiçbir
gerçek üretime dayanmayan, parayla para ka-
zanmanın amansız saldırısı Kut çiftini bir ara,
dünyanın öbür ucuna, Avustralya'ya uçurdu;
karıkoca olanaksızı başarıp o yaban ilde, bel-
ki Aborijinlerle el ele verip ayakta kalmayı, da-
hası sanatsal üretimi sürdürmeyi; kenditerin-
den başka kimseye yer açmayan Ingiliz türev-
ierine canlarını ve sanatlarını kabul ettirmeyi
becerdiler. Sonra, kuşkusuz kimi yara bereler-
le geri geldiler.
Bereket Hobi hâlâ ayaktaydı; bugün de ayak-
ta; Inci Hanım, yıldızların arasına dönmezden
önce, Muhsin Kardeşi'ne hak ettiği bir arma-
ğan daha verdi, kitabını bastı. Bu kitapta, or-
tak dostumuz Nüvit Özdoğru, kitabın başın-
daki kucaklama yazısının ilk tümcesinde bir
soruyayervermiş: Picasso'ya, 'Başannızın gi-
zi nedir' diye sorulduğunda/Vere, göğe, bitki-
ye, böceğe bıkmadan bakabilmek' diye yanıt
vermiş. Gerçi Muhsin'in resimlerinde böcekler
hiç gözükmüyor, bitkiler de, bütün öbür beti-
ler gibi birer simgeye dönüşmüş, baştan aşa-
ğı renk olmuş; ama bıkıp usanmadan bakma
ve yansıtma sevdası yerii yerinde; hem de aşın-
maz bir yaşama sevinciyle, sevecen ince gü-
lüşle.
Kızıltoprak Sanat Galerisi'ndeki son sergi-
sinde, zarifTütay, gezdirdiğibirhanımaresim-
lerin hangi ülkede, hangi kentteyapıldığını an-
latıyor; ben de rastlantı ya yanlarındayım; ha-
nım, Paris'te, Seine üzerindeki bir köprünün
altını ve gerisini canlandıran resme bakıp: İyi
ama, Paris böyle değil, ressam aşırı yalınlaş-
tırmış, diyor. Böylece, bir fotoğrafçı değil, ger-
çek bir ressam, yorumcu olan Muhsin'in en te-
mel erdemi bir tümcede yele veriliyor. Oysa, o
yalınlaştırılmışevler, köprüler, gemiler, insanlar,
ağaçlar, ne büyük bir sevgiyle kucaklanmış; bu
sevgiye denk ne cıvıl cıvıl renklerle yansıtılmış!
Görebilmek, tadına varabilmek için, insanın
can gözünün, can kulağının açık kalmış olma-
sı gerekiyor. Canım Muhsinciğim, o güzel, ye-
tenekli canına sağlık!
sbonaran(« hotmail/yahoo.com
BUGUN
• GEMAL REŞtT REY KONSER
SALONU'nda IX. Uluslararası CRR Piyano
Festivali kapsamında 19.30'da Gabar Csalog
izlenebilır. (0 216 454 15 55)
M İSTANBUL BİLGt ÜNİVERSİTESİ
DOLAPDERE IC\MPUSU'nda 14.00'te
Sürüklenen Bulutlar', 16.30'da 'Piyanist',
19.00'da 'Geçmişi Olmayan Adam', 21.30'da
'Piyanist' gösterilecek. (0 212 293 50 10)
• BOĞAZtÇİ ÜNtVERStTESt ALBERT
LONG HALL'de 19.30'da Tatjana
Masurenko (viyola) ve Şirin Pancaroğlu
(arp) konseri. (0 212 287 02 32)
• BABYLON'da 12.00 - 18.00 vvorkshop
22.00'de Babylon Juke Box. (0 212 292 73 68)
M NARDÎS JAZZ CLüB'ta 21,30'da Caz ve
Doğaçlama Dans dınlenebılir.
(0 212 244 63 27)
M YAPI KREDİ SERMET ÇtFTER
SALONU'nda 18.30'da Sanat Dünyamız
panelinin konusu 'Alan Okumaları I
Merkezi Yapılar Ne Kadar Merkezde?'.
Konuşmacılar. Ali Akay, Uğur Tanyeli.
(0 212 473 04 44)
• KARTALTEPE KÜLTUR
MERKEZt'nde Haliç Üniversitesi
Konservatuarı Tiyatro Bölümü 20.30'da
'Bozuk Düzen' adh oyunu sahneleyecek.
(0 212 543 73 28)
• EMEK SÎNEıMASI'nda Sinema Tarih
Buluşması kapsamında 'Köprünün Öteki
Yakası', 'Sınınn Ötesi', 'Kadınlar
Hapishanesi', 'Uzun Sessizlik', 'Efsane'.
(0 212 244 52 51)
• SİNEMA TÜRSAK - LEVENT'te 'Üç
Buçuk', 'Rüzgârdaki Mekruplar', 'Lilly'nin
Hikâyesi', 'Beşinci Reaksiyon', 'Noora'.
(0 212 244 52 51)
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde 'Buz
Baiaş', 'Çingene', 'Canınız Cehenneme'.
(0 212 244 52 51)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde
'Enerji Üçkâğıdı', 'Alman Özlemi',
'Mozaik'. (0 212 244 52 51)