25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2003 CUMA 8 UGUR MUMCU OZEL EKİ Uğur Mumcu'nun SESLENÎŞ adlı yazısı oratoryo olduNKARA - Uğur Mumcu'nun ünlü ya- zısı "Sesleniş", besteci Mustafa Erdo- ı tarafından oratoryo haline getiril- di. Bu gece ilk kez seslendirilecek olan "Ses- leniş'' oratoryosu ile ilgıli bilgi veren Musta- fa Erdoğan, "Sesleniş yazısı kcndi içinde şiiri ve müziği banndınyordu. ÖnemB olan söz ile bestearasmdaki sanıimi ınırnıu sağlamakü. Ben de onu yaptun" dedi. Devlet Opera ve Balesi koro ve orkestrası sanatçılan tarafindan bu akşam saat 20.00'de Ankara Büyük Tiyatro'da ilk kez seslendirile- cek olan "Sesleniş'' oratoryosunda koroyu ve orkestrayı Mustafa Erdoğan yönetecek. Ora- toryonun solistleri, soprano Gülce Çelik ve bas Bülent Ateşoğhı. Oratoryonun bestecisi Mustafa Erdoğan, ya- pıt ile ılgili olarak Cumhuriyet'in sorulanna şu yanıtlan verdi: - Neden Uğur Mumcu? - Uğur Mumcu'nun gazete yazılannı, kitap- lannı ilgiyle ve severek okurdum. Hala onun iyi bir okuruyum. O halkını, memleketini çok seven gerçek bir gazetecı, gerçek bir yazar ve aydındı. Hukuk, demokrasi, insan haklan, öz- gürlük, sevgi, banş kültürü gibi içi boşaltılan yüce kavramlann gerçek anlamlannın ve ger- çek uygulamalannın peşindeydi. Özgürce, ce- surca bilgilerini aktanrdı, araştırmalan ger- çekleri yansıtırdı ve herşeyden önce çok iyi bir insandı. Yeri doldurulamaz. Zaten son zaman- larda yaşananlar onun yıllar önce yazdığı her- şeyin ne kadar doğru olduğunu kanıtladı. Bu yüzden Uğur Mumcu için bir eser besteleme- yı sorumluluğum olarak görüyorum. Çünkü unutmadığımız, unutturmadığırnız zaman Uğur Mumcu daıma yaşayacaktır. - Sesleniş yazısında bir müzik var nuydı? - "Sesleniş" içinde kendi şiirini ve müziği- ni banndıran, çok kendine özgü ve elbette bir yazıdan daha öte niteliklere sahıp. "Sesleniş"ten söz ederken sadece bir maka- leden bahsetmıyoruz. O yazı bir dönemi özet- lemekle kalmıyor. Aynı zamanda, o dönemin duygulannı çok özgün bir şekilde ifade edi- yor. Bu nedenle Sesleniş makalesi bence ga- zetecilikte ve köşeyazılan arasında çok fark- lı bir yere sahip. Bir başyapıt. Çok sade ve ke- sin ıfadelerle okuyucunun olaylann ardında ya- şanmış acıyı, kaçınılmaz sessız öfkeyi hisset- mesıni sağlamıştır. Bu da çok samimi bir ruh haliyle yazılmış olmasından kaynaklanıyor. Doğruyu söylemek gerekirse bir köşe yazısı- nı olduğu gibi alıp değişikliğe uğratmadan besteleme fikri başlangıçta beni biraz tedirgin ettı. Çünkü şiirin içinde müziği şekillendirme- ye yarayacak, en azından temel noktalan sap- tamamıza yardımcı olacak ritm öğesini bulur- sunuz. Bu da bestecinin işini belli bir açıdan kolaylaştınr. Oysa düzyazının keskin ve peri- yodik olmayan köşeli ritmi, sizin daha zor yol- dan ulaşılan farklı bir yapı kurmanıza neden olur. Kompozitör bestelediği şiir, libretto, düz yazı ya da herhangi bir olay ile kendi tekniği, duygulan ve düşünceleri arasında bir köprü kur- ma, bir sentez yaratma arayışını getirir. Bura- da her bestecinin kendine özgü müzikal üslup, biçim gibi gerek teknik, gerek düşünsel ve duygusal tercihleri belirleyici olur. Doğrusu da budur çünkü sanat içtenlik, dürüstlük gerek- tirir. Sonuçta şiir olsun düz yazı olsun asıl önemli nokta, yazının içindeki açık ya da iç- rek, gizli ritmi yakalayıp onu kendi ritminiz- le senkronıze edebilmenizdir. "SesJeniş" yazısındaki şiiri ve müziği, kla- sik batı müziği temelli biçim, armoni ve bi- zım müzikal motifler ve ritmlerle birleştirme- ye çalıştım. Burada önemli olan Uğur Mum- cu'nun yazısına uygun bir müzikal ifade bul- maktı, sözlerle beste arasındaki samimi uyum- du. Ben de onu yaptım. - Oratoryonun yazıhş sürecini özetkr misi- niz? - Sesleniş oratoryosunu 2002 'nin 16-17Nİ- san'ında yazmaya başlamıştım. Yazım aşama- sı Temmuz ayında yoğunlaştı. Neden orator- yoyu seçtim peki? Orator söz söyleyen kim- se. hukukta ise "davacı" anlamına gelir ki bu da Uğur Mumcu'nun kişiliğine çok uyan bir anlama sahipti. Müzikal açıdan baktığımda ise, sesleniş ya- zısının biçemi, anlamı oratoryo türünden bes- telenmeye çok uygundu. Zaten Sesleniş yazı- sı bana göre paragraflardan oluşan uzunca bir şiir gibiydi. Eser ekim ayında bıtti. O tarihten itibaren ara- lık ayının sonuna kadar orkestrasyonunu tamam- ladım ve Ankara Devlet Opera ve Balesi so- lo, koro ve orkestra sanatçılan ile provalara baş- ladık. Bızler elımızden gelenın en iyısıni yap- maya çalıştık. Konserde emeği geçen Kultür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Ak- buhıt, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi Buharata ve tüm Ankara Devlet Operası koro ve orkestrasına gönülden teşekkürü bir borç bilirim. İ»kkaç \îl aeno Kdfly •-rt inanç tm\ş knf l fc 0 y h ; C « j ^ j Vi »K* E*v , ^ , \pd esteci Mustafa Erdoğan'ın "Sesleniş" oratoryosu bu akşam ilk kez seslendiriliyor. Besteci Mustafa Erdoğan, "Sesleniş kendi içinde şiiri ve müziği bartndırıyordu. Önemli olan sözle beste arasındaki samimi uyumu sağlamaktı. Ben de onu yaptım" diye konuşuyor. Oldürülüşünün 10. yılında, yazdığı her yazı bugüne ışık tutuyor Istanbul Haber Servisi - "Ekonomimiz alaturka, hberalizmimiz arabesk, serma- yemiz nazh. işadamımız narindir. Ekono- mide serbest, siyasette grekoromen güreşiriz. Anıa hep ruş oluruz. Uçan kuşa borcumuz var, uçamayana hıncımız... Devrim yasak, evrim sakıncah, döneklik yararbdır az gefişmiş demokrasflerde_" dıyen Uğur Mumcu'nun um.ag tarafından yeni- den yayımlanan kıtaplan ve tüm ya- zılannın üzennde çahşılarak oluştu- rulan kıtaplar, aynı zamanda vakfuı ge- lir kaynaklanndan birini oluşturuyor. Bütün Yapıtları Dizisi Suçlular ve Güçlüler Sakıncalı Piyade Bir Pulsuz Dilekçe Bâyüklerimiz Çıkmaz Sokak Tfifek tcat Oldu Silah Kaçakçılığı ve Terör Söz Meclis'ten tçeri Terörsüz Özgürlük Papa-Mafya-Ağca Liberal Çiftlik Devrimci ve Demokrat Aybar ile Söyleşi tnkılap Mektupları Rabıta 12 Eylül Adaleri Bir Uzun Yürüyüş Tarikat-Siyaset-Ticaret Kâzım Karabekir Anlatıyor 40'lann Cadı Kazanı Kürt-lslam Ayaklanması Gazi Paşa'ya Suikast Kütt Dosyası Sakıncaû Piyade (Tiyatro) Mobilya Dosvası Ağca Dosyası Söze Nereden Başlasam Bu Düzen Bövie mi Gidecek Bomba Davası-îlaç Dosyası Bütün Yazıları Dizisi Batı Kulübünde Dans Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni Qusling Cephesi Amerika Küsmesin Çağın Suçu Sağcı Düşünce Yolsuzluk Şiddet Bağımlılık Devlet Silah Adalet Kontrgerilla Öğretileri Bir Devlet Anyoruz Milliyetçilik AŞ Hukuk, Devlet, Aşiret Sistem Atam tzindeyiz Bağımsızlık Gülü Esir Teşebbüs Namuslu Olma Cesareti Alaturka Kapitalizm 24 Ocak Anayasası Engelli Demokrasi Ortadirek Türküleri Devlet Modası: Tek Yol Özal Ermeni Mandacıları Kuvvayi Ticariye Ruhu Sahte Ataîürkçülük Demirel ve Çankaya 12 Eylül ve Şeriat Laiklik Ruhuna Fatiha Kurtar Bizi Baba Paşa Tasarruflan Modern Türban Tohum ve Toprak Askeri Marksizmden Demokratik Sosyalizme Yabancılaşma, Kenanizm ve Öza- lizm Petrol Bekçisi Ortadoğu'da Amerikan Bilardosu Serbest Piyasa ve Kemalizm Örs ve Çekiç Kemalizm Sendromu ve Pax A merikan Son Yazılar Diğer um:ag yayınları Vunılduk Ey Halkım Unutma Bizi Suikast Raporu 93-96 Uğur Mumcu ve 12 Mart Araştırmacı Gazetecilik Kentsel Gerilim Uğur Mumcu Cinayeri TBMM Araştırma Komisyonu Raporu Uğur Mumcu Seçmeler Dizisi Saklı Devletin Güncesi "Çatlı v.s " Gazetecilik Polemikler Uyan Gazi Kemal Dost Yüzlerde Zaman GOZLEM UĞUR MUMCU Sesleniş... Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binler- ce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşaya- rak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldü- rüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. Işkence hücrelerin- de sabahladık kaç kez. Isteseydik, diplo- malarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katları- mız, arabalanmız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllannı, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırda- yan bir şelale gibi akardı gö2bebeklerimiz- den. Yırmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürü- lesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldi- ven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi... Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız dü- ğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bo- zulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. Insanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Kanserdik. ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırak- mazdık. önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecel- siz. öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öl- dük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için Öl- dük. Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. Istanbul'daki, Ankara'daki işçi- ler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den arma- ğandı bize. Emperyalizmin ahtapot kolları- na teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirter- le başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlanndaydık öldürüldüğümüz- de ey halkım, unutma bizi... Yabancı petrol şirketlerine karşı devleti- mizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı'nda emperya- lizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamış- tık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile alamamıştık da- ha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurul- muş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki kork- madık. Içimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynu- muzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi... Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirii çarkla- rına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. öfkelerini bir gün bie karşısındakilere bağırmamış insanlarn gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uy- garlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım, unutma b- zi... Bir gün mezarlarımızda güller açacak e/ halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, he- pinizin kulaklarında yankılanacak ey ha- kım, unutma bizi. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiytı şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma b- zi, unutma bizi, unutma bizi... (25/8/1975 tarihli Cumhuriyet gazetesirtden
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle