23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13MART2001 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİK KRİZ KorkutBoratav, IMF'ye krizin sorumluluğunu üstlenmesinin anımsatılması gerektiğini söylüyor KemalDerviş'in kritikkararıŞÜKRANSONER -1999 yılı sonunda kabaca dış denge koşul- lannı içeren Türkiye ekonomisinin. on bir ay sonra krize sürüklenmesinin sorumJuluğunun IMF'ye ait olduğunu söylediniz. Dayanaklan- nızı biraz daha açabilir misiniz? - Kasım-Şubat krizinin sorumluluğu hemen hemen taraamen IMF ile imzalanan Aralık 1999 programının özelliklerinde yatmaktadır. Bir yıl içinde ne oldu? IMF, dış denge sorun- lan olmayan bir ekonomiyi devraldı. Hükü- met, Hazine ve MB stand-by anlaşmasmm döviz kuru, kamu maliyesi ve para politikası hedeflerine hemen hemen harfiyen, 'yapısal' hedeflerine ise büyük ölçüde uydu. Bu ne- denle de Kasım aymda IMF Başkan Yardım- cısı S. Fischer'dan "Türk hükümetinin prog- ramı iyi gidiyor; çok önemli sonuçlar sağladı" diye övgü aldı. Bunlara rağmen (ve aslında aşağıda açüdayacağım üzere bu yûzden) yıl sonuna doğru ekonomi, sürdürülemez bir ca- ri açıkla ve ağır bir finansal kriz başlangıcıy- la yüz yüze geldi. Ağır bir sorumluluk altına düşen IMF heyetleri birdenbire şaşkınlaştılar ve günahı hükümetle bürokratlara fatura et- meye kalkıştılar. IMF içln sflrprlz değil Nedenleri. önce. döviz kuru çıpasına daya- lı anti-enflasyonist programlann bazı ortak özelliklerini vurgulayarak tartışahm. 1999 Aralık programının benzerlerini izleyen ülke- lerde, programın ilk aşamalannda genişletici, sonraki aşamalarda ise daraltıcı makro etken- lerin başat olduğu, IMF tarafindan bilinmeli idi. Sterilizasyonu dışlayan program para ar- zı/faiz haddi üzerinde Merkez Bankası'nı pa- sif hale getirmekte idi ve resmi çevrelerin um- duğu gibi yüksek sermaye girişi gerçekleşti- ği takdirde reel faizlerin sıfir düzeyine düşme- sini önleyecek hiçbir güvence yoktu. Ithalat üzerindeki kontrolünü (hele hele gümrük bir- liği sonrasında) yitirmiş olan, yerli paranın aşın değerlenmesinin kaçınılmaz olduğu bir ekonomide hızlı talep genişlemesinin cari iş- lem açığını büyütmesi, IMF için neden sürp- riz oldu? Sermaye girişlerini yöneten yaban- cı aktörlerde (fon yöneticilerinde, bankalarda) çığin sürdüıjjlmesi hususunda kötümser entiler ağır bâstığı anda. sermaye çıkışla- rihın başlamasını, yerli aktörlerin de dövize yönelmesini ve böylece finansal bir krizin ön- koşullarının oluşmasını kim önleyebilecekti? Sıcak para Bu yılın ilk on ayında yabancılardan kay- naklanan sermaye girişleri 15 milyar dolan aşmıştır ve bu rakamın küçümsenmeyecek bir bölümü 'sıcakpara'öğelerinden oluşmaktay- dı. 17 Kasım 2000 tarihinde başlayan finan- sal çalkantıda ise birkez daha, 'sıcak para'nın öneminin arttığı malumdur: 'Likidite krizi' diye tanımlanan çalkantının. hepsi 'sıcak' ser- maye hareketlerinden oluşan, borsadan çıkış- lar, yenilenmeyen kısa vadeli dış krediler ve yerli aktörlerin dolara (ve kısmen yurtdışına) yönelmelerinden kaynaklandığını ve bu olgu- nun istatistikı göstergesinın ikı hafta içinde net dış varlıklarda ve Merkez Bankası rezerVle- rinde gerçekleşen dramatik erime ile ortaya çıktığım bazı meslektaşlanmızın nasıl göre- mediğini anlayamıyorum. Merkez Bankası bi- lançosuna göre 17 Kasun-1 Aralık 2000 tarih- leri arasmdaki o meş'um iki hafta içinde, net dış varlıklar yûzde 52, para tabanı ise (Mer- kez Bankası'nın açık piyasa işlemlerine rağ- men) yüzde 17 daralmıştır. 'Likidite krizi'nin gerçek nedeni budur. Do- lar talebindeki ve sermaye çıkışındaki artışa 'vesile olan' tekil olaylan (örneğin Kasım'da Demirbank olayını. Şubat'ta Sezer-Ecevit ça- tışmasını) ise gazete yazarlanna bırakalım. Bazı renkli aynntılar da vardır: Merkez Ban- kası'nın Kasım krizine önce açık piyasa iş- lemlerini ve net iç varlıklan genişleterek (ve bir anlamda rezerv erimesinin iç finansmanı- nı sağlayarak); daha sonra ise sterilizasyona son verip faizlerdeki yükselmeyi sineye çek- me yoluyla tepki verdi; şûbatta ise bankalknn doviz talebini bir gün erteleyerek frenlemeye çalıştı. Para arzı kontrolsüz büyüdü Hazine ise 21 Şubat ihalesinin hacmini da- raltarak ortamı sakinleştirme çabasına girdi. Ancak bunlar, bu dramatik öykünün hazin so- nunu etkilemeyen aynntılardır. Ercel'in, "2000 yıta içinde faizlerin bu kadar düşeceğini beklemiyorduk". son aşamada da, "Faideri pi- yasa belirler" demek zorunda kalması. bir Merkez Bankası'nın ana işlevi olan para po- •y-^-emal Derviş, kanımca, iki ğ{ seçenekten birini -*• ^- yeğlemek durumundadır. Bunlardan birincisi, IMF'nin, Asya krizinin ilk aşamalannda da uygulatmaya çalıştığı, 'istikrar politikasından ödün vermemek, yani maliye ve para politikalannı talep kısıcı doğrultuda sürdürmek' diye özetlenebilir. Bu yöneliş çok tehlikelidir; ekonomik krizi tüm üretken sektörlere yayarak derinleştirir; işsizliği hızla arttınr. •-kinci seçenek ise kısa dönemde istikran değil, krizin aşılmasını hedeflemek durumunda gündeme gelir. îlk aşamada, özellikle bankalann kısa vadeli dış yükümlülüklerini erteleyecek bir düzenleme gereklidir. Kemal Derviş, IMF'ye krizin sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini hatırlatabilecek konumdadır. Ve IMF'den bu doğrultuda dışsal bir rahatlatmayı, ağır bir istikrar programına bağlanmamak koşuluyla talep edebilmelidir. litikasının uluslararası sermaye hareketlerinin çalkantılanna teslim edildiğinin itirafi değil- se, nedir? Kısacası, Türkiye 1989'u izleyen koşullar- da maliye, para ve döviz kuru politikalanndan sadece birini izlemeye mahkûm edilmiştir ve ekonominin gelîşim doğrultusu çoğu kısa dö- nemli ve 'sıcak' sermaye giriş ve çıkışlanna bağımlı kıhnmıştır. 2000 yılının IMF patentli programı nomi- nal kur hedeflenmesine angaje olduğu: mali- ye politikasını devre dışı bıraktığı için, yük- sek tempolu sermaye girişleri karşısında para arzı kontrolsüz büyümüş, ekonomi hızlı bir genişleme patikasına girmiş, bu genişleme TL'nin aşın değerlenmesi ve serbest dış tica- ret rejimiyle beslenmiş; cari açıklar hızla art- mış; sıcak para hareketlerini kontrol eden ak- törler, dış dengesizliğin sürdürülemez olduğu kanısına vardıklan anda, sermaye kaçışlany- la birlikte kriz patlak vermiştir. - Döviz kurunun dalgalanmaya bırakılması sonunda krizin derinleştiğini ve reel ekonomi- yi de hızla etki altma aldığını biliyoruz. Kemal Derviş'in ekonomik yönerimin başına getiril- mesinin, bu tabloyu hangi doğrultuda değiştir- mesi beklenmelidir? Derviş İçin iki seçenek 1999 Aralık ayındaki programın stratejik öğesi olan kur çıpası çöktüğü andan itibaren program da son bulmuştur. Kemal Der\ iş. ka- nımca, iki seçenekten birini yeğlemek duru- mundadır. Bunlardan birincisi, IMF'nin, As- ya krizinin ilk aşamalannda da uygulatmaya çalıştığı. 'istikrar politikasından ödün verme- mek, yani maliye ve para politikalannı talep kı- sıcı doğrultuda sürdürmek' diye özetlenebilir. Bu yöneliş çok tehlikelidir: örneğin devalüas- yondan yararlanması beklenen ihracatçı ke- simlerin, ağırlaşan faiz yükü nedeniyle bek- lenen atılımı yapmasına olanak tanımaz; eko- nomik krizi tüm üretken sektörlere yayarak derinleştirir; işsizliği hızla arttırır: topiumsal gerginlikleri dayanılmaz boyutlara çıkanr; dış dengeyi sağlayabilir. ama bu. ekonominin kü- çüknesi nedeniyle gerçekleşir. Pıs yükümlülükler ertelenmeH tkinci seçenek ise kısa dönemde istikran değil, krizin aşılmasını hedeflemek durumun- da gündeme gelir. ilk aşamada, özellikle ban- kalann kısa vadeli dış yükümlülüklerini erte- leyecek bir düzenleme gereklidir. Kemal Derviş. önümüzdeki günlerde ulus- lararası kuruluşlarla yapacağı müzakerelerde IMF'ye krizin sorumluluğunu üstlenmesi (en azından paylaşması) gerektiğini hatırlatabile- cek konumdadır. Ve IMF'den bu doğrultuda dışsal bir rahatlatmayı, ağır bir istikrar prog- ramına bağlanmamak koşuluyla talep edebil- melidir. Bu önkoşul gerçekleştikten sonra Merkez Bankası'nın döviz kuruna (diyelim yüzde 20'lik bir devalüasyonu içeren ve yıl boyunca reel kuru sabit kılacak biçimde) is- tikrar sağlaması; 2001 bütçesinin ılımlı bir genişleme etkeni içerecek doğrultuda yeni- den düzenlenmesi; parasal musluklarda da- raltıcı yönelişlerden kaçınılması; bankalann kısa vadeli dış borçlanmalanndan başlayarak sıcak para hareketlerini kısıtlayacak önlemle- rin geliştirilmesi gerekli olacaktır. Banka if- laslannı önleyecek önlemlergetirilecekse, bu- nun karşılığında orta vadede ıç borç stokunu dramatik boyutlarda hafifletecek bir konsoli- dasyon türü operasyondan kaçınmak da bana mümkün görünmüyor. 'Bağımsız Sosyal Bi- limciler-İktisatçılar Gnıbu* olarak bu doğrul- tuda bir yönelişin (Cumhuriyet'te özetlenen) ana öğelerini kamuoyuna iletmiştik. O metni. meraklılann dikkatine sunmakla yetinelim. BİTTİ KRİZDEN NASIL KURTULURUZ? Sendikalar, odalar ve siviltoplum kuruluşlannın temsilcileri Cumhuriyet'eyazdı Devalüasyon yerine 'kontrollü kur'MUSTAFA OZYUREK TÜRMOB Genel Başkam 2001 yılı başmdan beri uygulanmakta olan IMF destekli ekonomik program tamamen çökmüştür. 'Sadece döviz çıpasından vazgeçildi, programın diğer ayaklan devam ediyor' iddialannın hiçbir geçerliliği yok. Curnhurbaşkanı-Başbakan kavgası ile başlayan yangın henüz söndürülememiştir. Faizlerin ve kurlann ne zaman stabil hale geleceği belli değildir. Yangını giderebilmek için, finans sektörünü taahhütlerini yerine getiremez, ödemelerini zamanmda yapamaz durumdan çıkarmak gerekir. Bunun yolu Merkez Bankası'nın TL ve döviz olarak finans kesimini fonlamasıdır. Yangm söndürüldükten sonra, hasar tespiti yapılmah. yaralar sanlmalı ve krize fırsat vermeyen ekonomik düzen kurulmalıdır. Öncelikle; bankacılık kesiminde, fon bankalan tasfiye edilmeli, kamu bankalannın rehabilitasyonu sağlanmalı, mali yapısı yetersiz olanlar ayıklanmalı, Kısa vadeli yabancı sermaye • Öncelikle bankacılık kesiminde, fon bankalan tasfiye edilmeli, kamu bankalanmn rehabilitasyonu sağlanmalı, mali yapısı yetersiz olanlar ayıklanmalıdır. giriş ve çıkışlan denetlenmeli, Dalgalı kur sisteminin yarattığı, nerede duracağı belli olmayan ucu açık devalüasyon yerine "kontrollü kur" sistemi getirilmelidir. Mali sistemi esir alan iç borç stokunun vadesini uzun döneme yayan, faiz yükünü azaltan önlemler alınmalıdır. Faiz, borsa, kur üçgenine sıkışmış, üretimi, ihracatı ve istihdamı dışlayan politikalardan vazgeçilip tasarruf-yatınm dengesini gözeten, üretim artışını öne alan programlar uygulanmalıdır. Enflasyonu düşürme hedefinden vazgeçilmemeli, ancak enflasyonla mücadele programmın yükü tüm kesimlere dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır. Sadece emekçi kitlelerin gelirini düşüren, işsizliği arttıran kemer sıkma politikalan ile bir yere gidilemez. Büyümeyi öne alan programlara öncelik verilmelidir. Vergi ve mali politikalar emekçileri, emeklileri ve üreticileri kollayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Kayıt dışı ekonomi ile etkin şekilde mücadele edilmelidir. IMF ve Dünya Bankası istedi diye, ekonomik ve sosyal getirisi değerlendirilmeden gerçekleştirilen yapısal reformlar olumsuz sonuç vermektedir. Bireysel emeklilik yasası, elektrik piyasası yasası gibi düzenlemelerin gerekliliği tartışmalıdır. Vergi oranlan düşürülmeli, vergi tabana yayıhnah, asgari ücret vergi dışı bırakıhnalıdır. Bedeli iç piyasaya çalışanlar ödeyecekEcz. MEHMET DOMAÇ Türk Eczacıları Birliği Genel Bşk. Uzun zamandır bütçeler sürekli açık verme öngörüsü üzerine kurulmuştur. Kamu maliyesi gelirlerinden fazla gider yapmaya yönelik plan ve programla yö- netilmektedir. Aynca bütçe açıklan ön- görülenden fazla gerçekleşmektedir. Bütçe açıklannm milli gelire oranı çok ciddi artış eğilimi içindedir. Uzun za- man yüzde 3 civannda olan bir oran 199O'lı yıllarda yüzde 8'lere varan bir ortalamaya ulaşmış, 1999'da ise yüzde 11.7 gibi çok yüksek oranda gerçekleş- miştir. Maestricht Kriterleri'ne göre bütçe açıklan, milli gelirin yüzde 3'ünü aş- mamalıdır. 1971 yılından 2000 yılına kadar geçen bir dönemde kayıt dışı büt- çe uygulamalannın toplamı 116 miryar dolardır. Bu tutarlar mali sistemimizde yer alan bütün kontrol ve denetim mekanizmala- n dışında, üstelik Meclis'in iradesi ve bilgisi olmadan harcanmıştır. Uzun sü- redir devam eden kamu açıklan, önem- li miktarda kamu borç stokunun oluşma- sına neden ohnuştur. 1999 sonunda dev- let borçlanmn GSMH'ye oram yüzde 83.4'e ulaşmıştır. Kamu kesiminin borç yükü ağırdır ve ağırlık giderek artmak- tadır. Dış borç stoku kontrolsüz ve öngörü- lemeyen bir şekilde artmaktadır. Kamu ve özel sektörün toplam dış borcu 103 milyar dolara ulaşmıştır. Ülkemiz, dış • Dış borçlar geri ödemesi, yine borçlanma yoluyla karşılanmakta, en azından faiz ödemeleri için finanşman temini gerekmektedir. Ülke kaynaklannın dışanya transferi milli gelirin azalmasına sebep olmaktadır. borçlan bakımından ağır borçlu ülkeler arasında yer almaktadır. Kamu dış borç stoku ciddi ölçüde kaynak transferine neden ohnaktadır. Dış borçlar geri öde- mesi, yine borçlanma yoluyla karşılan- makta, en azından faiz ödemeleri için fi- nansman temini gerekmektedir. Dış borçlar, ülke kaynaklannın dışanya transferi yoluyla milli gelirin azalması- na ve refah kaybına sebep olmaktadır. 1999 yılı sonu itibanyla iç borç stoku- nun GSMH'ye oranı yüzde 29'a ulaş- mıştır Kamu açıklanndan finansman ihtiyacı iç borç stokunu yükseltmekte- dir. Uzun süredir iç borçlanmadan olu- şan yüksek faiz, borç yükünün giderek artmasında önemli bir paya sahiptir. 57. hükümet böylesi koşullarda IMF'ye gitmiştir. IMF'ye giden ülkeler. aslında batık ülkelerdir. IMF, hükümete kur çıpası sistemini önerip enflasyonu baskı altına alması için zoru önermiştir. Kur çıpası uygulamalannda knz vardır. Çünkü bu duruma düşen ülkeler kanser- li hasta gibidirler. Kanserli hastanın ölüm oranı ve riski ülser tedavisi olan hastalara göre çok daha fazladır. Siyasi sorumluluk alanlar dar elbiseye alışa- mazlar ve kriz. arkasından doğal olarak gelir. Kriz, cari işlem açığı artmca deva- lüasyon beklentisi yaratanlardan kay- naklandı. Bankalann yüzde 40'lık kesimi görev zaran olarak ifade edilen nakdi olmayan banka durumuna geldi. Mevduatlar si- yasi amaçla harcandı. bankalann nakdi kalmadı, borcunu ödeyemeyecek duru- ma geldi. Bankalar. spekülatörlere dön- dü. Faiz yükselince döviz talebi arttı ve kriz burada başladı. Bugün yaşadığımız kriz kur-para po- litikası nedeniyle mali sektörün bilanço açığı krizidir. Az üreteceğiz. az yiyece- ğiz. küçüleceğiz. krizin bedellerini iç pi- yasaya yönelik çalışan kişiler ödeyecek. Çoğunlukla da işçiler. memurlar. esnaf, serbest meslek mensuplan ödeyecek. 2001 yılı bütçesi yeni ve gerçekçi bir bütçe olmalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle