15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 2001 SALI HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ StRMEN PPOI. Şaylan'ınMektubu Siyaset Bilimi Profesörü dostum Gencay Şay- lan'dan, yaşadığımız krizle ilgili bir elektronik mek- tup aldım. llginç bulduğum bu mektubu sizinle pay- laşmak istedim. Giriş bölümünü geçerek yayımlıyo- rum: "... Aslında heryerde sürekli kriz tartışılıyor. Ama yine de birşeyleri kaçınyormuşuz diye kuşkum var. Aıtk hepimiz biliyoruz, kriz bizi en azyüzde 25 ka- daryoksullaştırdı. Gelecekiçinyaptığımızplanlarya da Yeşilçam deyimi ile 'mutlu yannlar' /7e ilgili rüya- lanmız paramparça oldu. Peki elimizde ne kaldı? Bence en azından birkaç soru sorabilir hale gel- dik, yani ders&ldık. 'Peki bu kaçıncı ders be kardeşim!' denebilir a- ma biz halk olarak galiba biraz geç öğreniyoruz. Sorvlardan bih Kemal Derviş'/n süper misyonu ile ilgili. Galiba krizin esas olarak IMF ile yaptlan an- laşmadan kaynaklandığı konusunda bir genel kanı var. Dünyayı izleyen bir yurtaş olarak, krizlerin eski adıyla '3. dünya' (buna artık eski 2. dünyayı da ka- tabiliriz) için olağanlaştığını görüyorum. Hemen her yerde aynı şey söylenıyor, IMF programı kriz nede- ni sayılıyor. Hatta 1997 Asya krizinde olduğu gibi, önce dış baskılaria finansmanm liberalleştirilmesi- nin krizi tetiklediği, sonra IMF ile Dünya Bankası'nın devreye girip iyice derinleştirdiği söylenıyor. • • • Burada birsoru çıkıyor ortaya; IMF ile Dünya Ban- kası'nın birbirlerini tamamlayan ve aynı çevreler ta- rafından yönetilen kurumlar olduğu bilindiği halde ve bir yıldır devam eden IMF programlannın iflası anlamına gelen krizden sonra, nasıl oluyor da çok yûksek düzeyde bir Dünya Bankası bürokratı, siya- sal yetkilerle donatılmış kurtancı olarak ilan ediliyor? Hiç kuşkusuz Sayın Derviş, çok yetenekli, kişisel donanımlan çok pariak bir uzman. Ama kendisi si- yasi kimlikle Türk halkının karşısına çıktığında, ikti- dar talebi Türk halkı tarafından aşağı yukan sıfır ilgi görmüş bir kişi. Şimdi Türk halkı Sayın Derviş'e bir kurtancı gibi bakıyor. Sanki bir kara mizah. Acaba burada medyamızın korkunç gücü mü belirieyici di- ye sormadan geçemiyorum. Krizin esas olarak Ziraat Bankası'nın diğer ban- kalara karşı günlük yükümlûlûklerini yerine getire- mez hale düşmesinden tetiklendiği söyleniyor. ZB'nin uzun süreden beri Hazıne'nin bir alt birimi gibi kullanıldığını biliyoruz. IMFileyapılan anlaşma- ya göre dolar karşılığı olmadan TL basılamayaca- ğından ZB ya da başka bir deyişle devlet iflas etmiş oluyor. Yani bir vatandaş olarak bana göre krizin kaynağında kamu fînansmanı yatıyor. Kamu finansmanı krizi öncelikle finansmanm libe- ralleşmesinden kaynaklanıyor ve sonuç olarak bir saadet zinciri oluşturuyor. Hazine'nin yüksek faizli kâğıtlan ve bu tatlı faizden yararianan küresel ağa- lar... Bir fasit daire içinde Türk halkı olarak dışanya sü- rekli kaynak aktanyoruz. Siyasetçiler de bunu görüyor ve önlem almaya çalışıyoriar. Hatıriayalım; vergi, nereden buldun ve mali milat düzenlemelerini... Ama Türk halkından icazet almış siyasi seçkinlerimiz bu yasalan uygula- yamıyor ve rafa kaldırmakzorunda kalıyor. Sonra sa- adetzinciri devam ediyor, enflasyonu düşüriıp, üre- tim ekonomisinı işlemez hale getirmek için zorunlu olarak IMFye gidiliyor ve sonuç kriz... ••• Kriz başkalannı da rahatsız etti. Kimse Ortado- ğu'da 70 milyonluk istikrarsız bir Tûrkiye istemez. Herhalde dışandan bence küçümsenmeyecek bir destek gelecek ve dengeler kurulmaya çalışılacak. Peki bu başanlsa bile ne kadar sürer? Bence karmaşık ekonomik çözümlemeleryerine Latin Amerika'ya, bugûnkü Brezilya ve Arjantin'e bakarsak daha somut cevaplar alabiliriz. Bence çok önemli sorunlardan biri, temsili de- mokrasinin krizinin bir kere daha çok açık hale gel- mesidir. Çünkü bir ülkenin ekonomisi üzerinde artık hal- kın desteğini almış siyasi iktidariann çok fazla ya- pacağı bir şey yok. Yani bizler Tûrkiye'de, Arjan- tin'de, Brezilya'da, Malezya'da hangi partiyi seçer- sek seçelim, iktidara gelecek kadrolann izleyeceği politikalar aşağı yukan belli. Küreselleşen dünya ekonomisi içinde, üretim, de- ğişim ve bölüşüm politikalan artık ne kadar demok- ratikoluriarsa olsunlar, bellicoğrafi sınıriariçinde ya- şayan insanlann ıradeleri doğrultusunda değil, ulu- sal devletlen de aşan küresel ağlar içinde veriliyor. Kuşkusuz ABD bu dünya düzeninin koruyucusu ola- rak hâlâ çok güçlü ve etkili. Küresel oluşum içinde gelişmiş dünya ile gelişmekte olan dünya arasında- ki yoksulluk/varsıllık uçurumu giderek derinleşiyor. Galiba en kötüsü de daha adil, eşitlikçi ve insan- cıl dünya için ne tür altematifpolitikalar olabilir so- rusunu hiç sormuyoruz. Acaba birpunduna getirir de kapağı gelişmiş dünya içine atabilir miyiz send- romu içinde debelenip duruyoruz. Halbuki sorun tek başına Türkiye'nin sorunu ol- manın çok ötesinde..." Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Son iki ayda 3 bin gazeteci işsiz kaldı tstanbul Haber Ser- visi - Türkiye Gazete- ciler Cemiyeti (TGC), medya sektöründe ya- şanan işten çıkarmalar ve arka arkaya yitiri- len gazetecilerin, şu- bat ayına damgasını vuran iki olay olduğu- nubelirtti. Basın Kon- seyi ise son iki ayda 3 bin gazetecinin işsiz kaldığını bildirdı. TGC tarafından ha- zırlanan "Şubat Ayı Basın Raporurı nda, iş- ten çıkarmalann yani sıra gazetecilerin çe- şitli saldınlara uğradı- ğı, alıkonulduğu ve tu- tuklandığı vurgulandı. Geçen ayın en ciddi olayının, Ankara Met- ro Istasyonu'nda bir haberi izleyen gazete- cilerin metronun özel güvenlik görevlilerin- ce tartaklanması oldu- ğu vurgulanan rapor- da, Başbakan Bülent Ecevit'e, Başbakanlık önünde soru sorulma- sının önlenmesi ama- cıyla getirilen sınırla- maya dikkat çekildi. Raporda, şubat ayın- da tslam Çupi, Ahmet Kabaklı. Yümaz Gü- müşbaş, Nezih Demir- kent, Kemal Diyarbe- kir, Esat Ayık ve Er- doğan Tokathnın arka arkaya yaşama veda ettikleri anımsatıldı. YÖK tarihinde ilk kez Sezer'in atadığı genel kurul üyeleri, başkanlannı tekzip edecek Yeni üyeler Gürüz'e karşıEBRUTOKTAR ANKARA - YÖK'ün 16 Şubat 2001 tarihli toplantısında üniversite rektörlük seçimlerine ilişkin tartışılan konulan, Cumhurbaşkanı Ab- met Necdet Sezer'in atadığı yeni YÖK üyele- rinin görüşleri gıbı göstererek rektörlere faks- layan Prof. Dr. Kemal Gürüz, kurulda iç savaş başlattı. Gûrüz'e ait görûşlerin kendilerine ait- miş gibi gösterilerek rektörlerle karşı karşıya getirilmek istenmelerine tepki gösteren yem YÖK üyeleri, dûn bir araya gelerek uyan ya- zısı hazırladı. Ortak hareket planı geliştiren yeni YÖK üye- leri, bilgileri dışında gönderilen yazıyı tekzip ederek, rektörlere karşı yazı fakslayacak. Böy- lece YÖK tarihinde ilk kez genel kurul üyele- ri başkanlannı tekzip etmiş olacak. Cumhurbaşkanı Sezer tarafından atanan Prof. Dr. Aysel Çelikel, Prof. Dr. Ramazan Ars- lan, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ve Prof. Dr. Tür- kan Saylan ile genel kuruldaki egemenliği kı- nlmaya başlayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Ke- mal Gürüz, rektörlen yanına çekmek için ha- rekete geçti. Bunun ilk adımını mart ayında gerçekleştiren Gürüz, rektörlerin yeni YÖK üyelerine karşı cephe almasını sağlamaya ça- lıştı.Gürüz, 16 Şubat 2001'dekı genel kurul toplantısındaki tartışmalan 3 maddede toplar- ken, önerilen de "flşnç" ifadesiyle niteleyerek YÖK üyelerini yıpratmaya çalıştı. Gürüz, rek- törlere gönderdiği yazıda şu ifadelere yer ver- di: " Yûkseköğretim Genel Kuruhı'nun 16 Şubat 2001 tarihli toplantısında, rektör seçim ve ata- ma sürecine ilişkin aşağıdaki dilekler, yeni ata- nan üyelerimiznı bazüannca dile getirilmiştin 1) Üniversitecegizfi oyja oetirlenen 6 rektör a- day adayı hakkmda YOK Genel Kurulu'na u- laşmış her türiü ihbar, şikâyet, bilgi ve belge YOK Denctieme Kunılu'nca araşünup inceie- nerek, sonuçlann bir raporia GenelKurul'a su- nulması; 2) Rektöradaylan hakkmda üniverstenin bo- hınduğu kentteki demokratik Idtie örgütleri ve srvfl tophun örgütleri ile çeşhü katmanlann da görüşlerine başvuruhnası; 3) YÖK Genel Kurul üyekrinin rektör aday- lan ile mülakat yapmasa. Yiıkandaki Uginç önerilerin Rektörler Komi- tesi'nin ilk toplannsnda ele alımp değeriendiri- lerek, sonuçlann YÖK'e sunuhnasmda yarar görmekteyim.'' Bu yazının ardından 1 Mart'ta toplanan Üni- versitelerarası Kurul'da bir araya gelen rektör- ler, söz konusu önerilen tartışmaya açtı. Tüm önerilere karşı çıkan rektörler, yeni YÖK üye- lerini de eleştirdiler. Gürüz'ün kendilerinin bilgisi dışında bir ya- zı hazırlayarak rektörlere fakslamasını "kabul edflemez" bulan YÖK üyeleri, söz konusu öne- rilerin kendilerine atfedilmesine ise büyük tep- ki gösterdiler. YÖK üyeleri, rektörlere yazı göndererek Gürüz'ü tekzip etme karan aldı. Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, "Saym YÖK Baş- kanı'nm rektör seçimlerine ilişkin görüşmeleri, CnKersiteterarası Kurul'a ne şekUde aktardığı- m basmdan öğreniyoruz. Eğer saym rektörlere intikal ettirihniş yan bunlardan ibaretse, önem- li bazı eksiklüder ve yanhş anlamalara neden olabflecek hususlar okhığunu beürtmek zorun- daynn" sözleriyle Gürüz'den duyduklan rahat- sızlığı aktardı. Nâzım Hikmet Vakfi Başkanı Aybay: MHP'nin imzasını içime sindiremedim ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi Başkanı Ayduı Aybay, Nâzun Hikmet'e yurttaşlık hakkının geri verilmesine ilişkin kararnamenin MHP'li bakanlann direnmesi nedeniyle çıkmamasmm çok büyük bir yanlışlık olduğunu söyledi. Aybay. "Bu kararnamenin direnenlerin imzasıy la çıkmasmı da içime sindiremiyonım'' dedi. 1951 yılında Türk yurttaşlığından çıkartılan dünyaca ünlü şair Nâzım Hikmet'e 50 yıl aradan sonra yurttaşlık hakkının geri verilmesi için hazırlanan kararnameyle ilgili tartışma sürüyor. Karamameye karşı çıkan MHP'lilerin Nâzım Hikmet'i "vatan haini" ilan ederek, Türk yurttaşlığına geçmesinin olanaklı olmadığı yönündeki - ~ açıklamalan büyük tepki gördü. 1990'lardan bu yana Nâzım Hikmet'e yurttaşlık hakkının iadesi için çeşitli girişimlerde bulunan ve son kararnamenin hazırlanış sürecinde de etkin rol oynayan Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'ıun Başkanı Aydın Aybay, kararnamenin bazı bakanlann dırenci nedeniyle çıkmamasının çok büyük bir yanlışlık olduğunu söyledi. Aybay, "Bu, Tûrkive hesabma yapılan bir yanhşhknr. Bunun çok akühca bir davTam; ohnadığı kanaatindeyim. Direnenlerin imzasıyla bu kararnamenin çıkmasmı da gönlüm arzu etmi>or. Direnenlerin imzasıyla çıkmasmı içime sindiremryorum"' dıye konuştu. Kararnamenin siyasi bir tasarruf olduğuna işaret eden Aybay, "Türkiye hesabma ele geçen bir nrsaö kaçırdıklaruun farkında değilkr. Bu yüzden belki UNESCO da, 2002 yıhmn Nâzun Hikmet yıh ilan edümesini, Türk yurttaşı değil diye kabul etmeyecektir*' dedi. Aybay, karamameye direnmenin Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarma aykın olduğunu vurguladı. Sezer bir üye daha atayacak YÖK'teki muhalif üyelerin sayısı 5'eyükseliyor ; tstiklal Marp'nm kabulünün 80'ûıdydmda MehmetAkif Ersay'un evinde yapılan törende FazOet Partisi Kderi Kutan da dua ediyor. Yenilikçi kanattan Annç, Derviş'e yol gösterdi ^Erbakan^la ANKARA (Cumhuriy^t Bürosu) - FP'de yenilikçi kanadın önde gelen ısımlerinden Grup Başkanvekili Bülent Annç, "RP'nin devamı olduğu gerekçesiyle yargüanan partinin Anayasa Mahkemesi'ne savunma verdiği gün", Kemal Derviş'e siyasi yasaklı Necmettin Erbakan'la görüşmesini önerdi. Annç, dün düzenlediği basın toplantısında, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in "ki^Bğine ve ekonomik deneyimine diyeceklerinin ounadığmı'', ancak ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı görevine atanmasının "siyasi açıdan yanhş olduğunu" savundu. Ekonomik krizin patlak vermesinden sonra bazı bürokratlann istifa etmesinin sorunu çözemeyeceğini anlatan Annç, "en büyük sorumluluğun hükûmette olduğunu" söyledi. Kemal Derviş'in "alarurka usuflerie, süpermen gibi karşılandığmı ve eünde sihirii bir değnek varmış gibi lanse ı yanhş oMuğunu" vurgulayan Annç. "Hükûmette ekonomiyi düztüğe çıkaracak biri bulunmadrvsa, 'Bu hükimet niçın görevdedir' diye sormamız doğkkhr" dedi. Başbakan Bülent Ecevit'in, IMF ile ilgili çelişkili açıklamalar yaptığmı öne süren Bülent Annç, "Deniş'in hükümetten daha reafist daha akıka davrandığmı ve başarılı ohnasını dilediklerini, ancak bugün Türkiye'nin içinde buhmduğu koşullarda işinin çokzor otduğunu" behrtti. FP Grup Başkanvekili Annç, REFAHYOL döneminde ekonominin düzlüğe çıkanldığını savunarak "Derviş'in, Erbakan'm görüşlerinden istifade edebileceğjni'' söyledi. Derviş'in önyargısız, kım ne diyorsa dinlemesi gerektiğini anlatan Annç, "Mutiaka Erbakan ile de konuşmah, o dönemde atüan adımlann neler olduğunu görmefi" diye konuştu. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Yûkseköğ- retim Genel Kurulu'nun Cumhurbaşkanhğı kon- tenjanh üyesi Prof. Dr. Gündüz Gökçe'nin gö- rev süresi dün doldu. Gözler, YÖK'e kendi kontenjanından bir üye daha atayacak Cumhur- başkanı Ahmet Necdet Sezer'e çevrildi. Sezer, YÖK Genel Kurulu'na atayacağı üyeyle kurul- daki muhalif sayısını be- şe çıkaracak. Prof. Dr. Gündüz Gökçe'nin görev süresi- nin dolması ile Cumhur- başkanı Sezer ve YÖK Başkanı Gürüz yeniden karşı karşıya gelecek. YÖK'teki Gürüz ege- menliğini kırmak iste- yen Sezer, kendi konten- janından atayacağı genel kurul üyesiyle YÖK'te- ki dengeleri değiştire- cek. 22 kişilik YOK Ge- nel Kurulu'nda yedi üye dogrudan Cumhurbaş- kanı Sezer tarafından atanryor. YÖK'e ocak ayı için- de kendi kontenjanından Prof. Dr. Aysel ÇelikeL Prof. Dr. Ramazan Ars- Um'ı atayan Cumhurbaş- kam Sezer, Ünıversıtele- rarası Kurul'ca seçilen adaylan reddederek, ye- niden seçim yapılmasını istemişti. Üniversitelerarası Ku- rul'un seçim hakkım kullanmamasıyla atama yetkisi kendisıne geçen Cumhurbaşkanı Sezer, Prof. Dr. Alpaslan Işıkh ve Prof. Dr. Türkan Say- lan'ı YÖK'e sokmuştu. Sezer, YÖK'e 1402'lik Işıklı'yı atamasıyla bir ilke daha imza atmıştı. Sezer tarafından ata- nan Aysel Çelikel ye Ra- mazan Arslan, YÖK'ün icra organı niteliğindeki YÖK Yürütme Kurulu üyeliğine seçilmeyı red- detmişti. Cumhurbaşka- nı Sezer'in atayacağı ye- ni YÖK Genel Kurulu üyesi YÖK Yürütme Kurulu'na girerse, Sezer gelişmelerden de doğru- dan haberdar olabılecek. Cumhurbaşkanhğı kontenjanından YÖK'te bulunan Alan Çakmak- çı ve Tevfik Atnnok'un görev sürelen 2003 Ara- lık'ta doluyor. Kemal Gürüz'ün görev süresi de Aralık 2003 'te sona SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar9yahoo.com "Muhalefet de çöktü" baş- lıklı yazım nedeniyle çok sayı- da mektup, faks ve e-mail al- dım. Yazdıklanmın özellikle so- la ilişkin bölümü, gelen mesaj- lann ana eksenini oluşturuyor- du. Bugün içinde bulunduğu- muz ortam, sola her zaman- kinden daha çok ihtiyaç duyul- masına neden oluyor. "Nasıl bir sol? Nasıl bir yapılanma?" sorulan, solun temel gündemi sayılabilir. HP-SODEP birleşmesinin ilk genel başkanı, solun önde ge- len isimlerinden Prof. Dr. Ay- dın Güven Gürkan'a, solda yeniden yapılanma konusun- daki düşüncelerini sondum. Bir süredir Gürkan'ın da araların- da olduğu bir grup siyasetçi ve aydın, yeni bir arayış ve yeni oluşum için bir araya geliyor- lar. ODP içinde tartışmalar sü- rüyor. Solun diğer kesimlerin- de de benzer bir arayıştan söz edebiliriz. Bu köşede önümüz- deki günlerde, bu yapılanma- ya ilişkin düşünceleri yayımla- mayı sürdüreceğim. Bu tartış- maya katılmak isteyen okurla- ra köşemin olanaklan elverdi- ği ölçüde yer vermeye çalışa- Gürkan'la Solda Yeniden Yapılanma cağım. Aydın Güven Gürkan, yeni- den yapılanma konusunda şunlan söyledi: "Küreselleşme olgusunun hem dünya, hem Türkiye açısından ortaya çı- karttığı sonuçlardan biri de şu- dur, demokratik siyaset ve de- mokratik sol siyaset güçlen- melidir. Uluslar ötesi serma- yenin giderek aşınlaşan ege- menliği ancak böyle önlene- bilir ve dengelenebilir. Bu 'dengelenme' yapılmadığı tak- dirde, küreselleşmenin yarat- tığı koşullar dünyayı yeni ve çok büyük huzursuzluklara, çalkantılara ve şiddet eylemle- rine itecektir. Türkiye'nin 'sol'a ihtiyacı, yalnızca 'küreselleşme' necfe- niyle de değildir. Ulke, aynca heralanda veherkonuda 'kö- tü' yönetilmektedir. Çağın ile- ri standartlarıyla arasındaki mesafe giderek açılmaktadır. Ülke hemen her alanda göreli olarak daha da gerilere düş- mektedir. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel ilerieme o ölçüde yavaş, dar tabanlı ve istikrarsızdırki, alınan mesafe, başka toplumlann aldığı me- safeden çok daha az olmakta- dır. Ülkemizin yeni bir sol hare- kete, oluşuma, siyasete, kültü- re, örgütlenmeye, kadrolaş- maya, söyleme ve gündeme ihtiyacı var. Var olan siyasi par- tilerin hiçbiri demokratik, öz- gürlükçü ve kitleselleşmiş bir sol hareketin, birikimin, arayı- şın partisi olamazlar. CHP ve DSP, Türkiye'nin kendine özgü koşullarının yarattığı partiler- dir. Siyasi yelpazede anlamlı bir yere yerleştirilmeleri ola- naksızdır. Bir sol iç tutarlılığa ve berraklığa ulaşmalan şansı hemen hemen yoktur. Içlerin- de elbette çok sayıda kendini 'sol' sayan unsuriar vardır. An- cak partilerin kendilerinin 'sol'un temel ilke ve değerie- riyle uyum sağlayabilmeleri çok uzak bir olasılıktır." Gürkan'ın ÖDP'ye ve diğer 'sol' partilere ilişkin değerien- dirmeleri de şöyle: "ÖDP, bu- günkü kadrolan ve gündemiy- le salt bir 'aidiyet' partisidir. Kendi öznel tarihinin taşıdığı tartışmalann tutsağıdır. Çok değerii bir sol zihni birikime sahip olmakla biriikte kitlesel- leşebilme şansına sahip gö- rünmemektedir. HADEP, sırf Kürt kimliği sürecindeki yo- ğunlaşmasını aşabilecek ve bir sol gündem oluşturabilecek koşullara bugünkü yapısıyla ulaşamaz. Tûrkiye 'de kendini 'sol' diye adlandıran hareketin zengin bir birikimi vardır. Bu hareket, kendini Atatürk'te besleyebil- miş ve kitleselleşebilmıştir. Za- man zaman çok güçlenmiştir. Ama bugün dağınık ve etkisiz- dir. Gündeme ortak değildir. Çözüm kanımca tektir. Çeşitli partilerde ve çıkmaz sokaklar- da kendi siyasal kimliğini, öz- lemlerini ve arayışlannı, parti- lerinin yasal kimlikleriyle bağ- daştırmadan, bir tür diaspora yaşamı süren sol unsuriar, ye- ni bir siyasal oluşumda buluş- malıdıriar. Sol kendini yeniden tanımlamalı, yeniden örgütle- melidir. Temel ilke, görûş ve değerierinden ödün verme- den, kitleselleşmeyi becerme- lidir. Kendi içselleştirilmiş öz- nel değerierini önemsemek kadar, halkın pratik, günlük, güncel somut yaşamlannı iyi- leştirmeyi önemsemeyi de öğ- renmelidir. CHP, DSP, ÖDP, HADEP her kimse, herneyse hayatlannı ve varlıklannı bildikleri gibi sür- dürmelidirier. Ama Türkiye de- mokratik solunun da -sosya- listi, sosyaldemokratı, solAta- türkçüsû, solliberali, yeşiliyle- kitlesel bir sol partisi olmalıdır. Böyle bir parti Türkiye'nin en büyük partisi olabilir. Yapıla- cak tek şey, ülkenin ve dünya- nın koşullannı doğru irdeleye- cek, bilimin ve bilim kadrolan- nın yardımıyla halkın günlük yaşamına da yansıyacak ve onu kolaylaştıracak bir prog- ramda buluşmaktır. Halk ken- disi için siyaset yapanlan bu- lur, anlar ve ödûilendirir." Yann da ÖDP Genel Başka- nı üfuk Uras'ın solda yeniden yapılanmaya ilişkin görüşlerini aktaracağım. Nail Cüreli: Ksymt özgür basıtuı gözdaği tstanbul Haber Servisi - Türkiye Ga- zeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Nafl Güreli, medyada ya- şanan kıyımın özgür gazeteciliğe gözdaği niteliğinde olduğunu söyledi. fGC'nin danışma organı olan meslek divanı, basın sektö- deki işten çıkar- ve işsizlik so- rununu görüşmek üzere dün Burhan Felek Konferans Sa- lonu'nda toplandı. Toplantının açılışm- da söz alan Güreli, medyadaki krizin üç ana boyutu olduğunu ifade etti. Bunlardan birinin, yaşanan eko- nomik krizin yansı- malan olduğunu kaydeden Güreli, ikuıci ve asıl önemli ayağın ise içli-dışh medya siyaset ilişki- leri olduğunu, bunun medyada bağımsızlı- ğı zedelediğini be- lirtti. Basındaki kıyı- mın üçüncü ayağınrn da siyasal ağırlık ta- şıdığını belirten Gü- reli, son kıyımda iş- lerine son verilen ya- zarlann büyük ço- ğunluğunun, bozuk düzene karşıt olarak tanınan gazeteciler olduğunu vurguladı. Güreli, kıyımın bo- yutlannı anlatmak amacıyla, cemiyetin hazırlamakta olduğu raporu Ankara'ya gi- derek Cumhurbaşka- nı Ahmet Necdet Se- zer ile ilgili bakanla- ra sunacaklannı bil- dirdi. :.v
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle