Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 2001 SALI
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ StRMEN
PPOI. Şaylan'ınMektubu
Siyaset Bilimi Profesörü dostum Gencay Şay-
lan'dan, yaşadığımız krizle ilgili bir elektronik mek-
tup aldım. llginç bulduğum bu mektubu sizinle pay-
laşmak istedim. Giriş bölümünü geçerek yayımlıyo-
rum:
"... Aslında heryerde sürekli kriz tartışılıyor. Ama
yine de birşeyleri kaçınyormuşuz diye kuşkum var.
Aıtk hepimiz biliyoruz, kriz bizi en azyüzde 25 ka-
daryoksullaştırdı. Gelecekiçinyaptığımızplanlarya
da Yeşilçam deyimi ile 'mutlu yannlar' /7e ilgili rüya-
lanmız paramparça oldu. Peki elimizde ne kaldı?
Bence en azından birkaç soru sorabilir hale gel-
dik, yani ders&ldık.
'Peki bu kaçıncı ders be kardeşim!' denebilir a-
ma biz halk olarak galiba biraz geç öğreniyoruz.
Sorvlardan bih Kemal Derviş'/n süper misyonu
ile ilgili. Galiba krizin esas olarak IMF ile yaptlan an-
laşmadan kaynaklandığı konusunda bir genel kanı
var.
Dünyayı izleyen bir yurtaş olarak, krizlerin eski
adıyla '3. dünya' (buna artık eski 2. dünyayı da ka-
tabiliriz) için olağanlaştığını görüyorum. Hemen her
yerde aynı şey söylenıyor, IMF programı kriz nede-
ni sayılıyor. Hatta 1997 Asya krizinde olduğu gibi,
önce dış baskılaria finansmanm liberalleştirilmesi-
nin krizi tetiklediği, sonra IMF ile Dünya Bankası'nın
devreye girip iyice derinleştirdiği söylenıyor.
• • •
Burada birsoru çıkıyor ortaya; IMF ile Dünya Ban-
kası'nın birbirlerini tamamlayan ve aynı çevreler ta-
rafından yönetilen kurumlar olduğu bilindiği halde
ve bir yıldır devam eden IMF programlannın iflası
anlamına gelen krizden sonra, nasıl oluyor da çok
yûksek düzeyde bir Dünya Bankası bürokratı, siya-
sal yetkilerle donatılmış kurtancı olarak ilan ediliyor?
Hiç kuşkusuz Sayın Derviş, çok yetenekli, kişisel
donanımlan çok pariak bir uzman. Ama kendisi si-
yasi kimlikle Türk halkının karşısına çıktığında, ikti-
dar talebi Türk halkı tarafından aşağı yukan sıfır ilgi
görmüş bir kişi. Şimdi Türk halkı Sayın Derviş'e bir
kurtancı gibi bakıyor. Sanki bir kara mizah. Acaba
burada medyamızın korkunç gücü mü belirieyici di-
ye sormadan geçemiyorum.
Krizin esas olarak Ziraat Bankası'nın diğer ban-
kalara karşı günlük yükümlûlûklerini yerine getire-
mez hale düşmesinden tetiklendiği söyleniyor.
ZB'nin uzun süreden beri Hazıne'nin bir alt birimi
gibi kullanıldığını biliyoruz. IMFileyapılan anlaşma-
ya göre dolar karşılığı olmadan TL basılamayaca-
ğından ZB ya da başka bir deyişle devlet iflas etmiş
oluyor. Yani bir vatandaş olarak bana göre krizin
kaynağında kamu fînansmanı yatıyor.
Kamu finansmanı krizi öncelikle finansmanm libe-
ralleşmesinden kaynaklanıyor ve sonuç olarak bir
saadet zinciri oluşturuyor. Hazine'nin yüksek faizli
kâğıtlan ve bu tatlı faizden yararianan küresel ağa-
lar...
Bir fasit daire içinde Türk halkı olarak dışanya sü-
rekli kaynak aktanyoruz.
Siyasetçiler de bunu görüyor ve önlem almaya
çalışıyoriar. Hatıriayalım; vergi, nereden buldun ve
mali milat düzenlemelerini... Ama Türk halkından
icazet almış siyasi seçkinlerimiz bu yasalan uygula-
yamıyor ve rafa kaldırmakzorunda kalıyor. Sonra sa-
adetzinciri devam ediyor, enflasyonu düşüriıp, üre-
tim ekonomisinı işlemez hale getirmek için zorunlu
olarak IMFye gidiliyor ve sonuç kriz...
•••
Kriz başkalannı da rahatsız etti. Kimse Ortado-
ğu'da 70 milyonluk istikrarsız bir Tûrkiye istemez.
Herhalde dışandan bence küçümsenmeyecek bir
destek gelecek ve dengeler kurulmaya çalışılacak.
Peki bu başanlsa bile ne kadar sürer?
Bence karmaşık ekonomik çözümlemeleryerine
Latin Amerika'ya, bugûnkü Brezilya ve Arjantin'e
bakarsak daha somut cevaplar alabiliriz.
Bence çok önemli sorunlardan biri, temsili de-
mokrasinin krizinin bir kere daha çok açık hale gel-
mesidir.
Çünkü bir ülkenin ekonomisi üzerinde artık hal-
kın desteğini almış siyasi iktidariann çok fazla ya-
pacağı bir şey yok. Yani bizler Tûrkiye'de, Arjan-
tin'de, Brezilya'da, Malezya'da hangi partiyi seçer-
sek seçelim, iktidara gelecek kadrolann izleyeceği
politikalar aşağı yukan belli.
Küreselleşen dünya ekonomisi içinde, üretim, de-
ğişim ve bölüşüm politikalan artık ne kadar demok-
ratikoluriarsa olsunlar, bellicoğrafi sınıriariçinde ya-
şayan insanlann ıradeleri doğrultusunda değil, ulu-
sal devletlen de aşan küresel ağlar içinde veriliyor.
Kuşkusuz ABD bu dünya düzeninin koruyucusu ola-
rak hâlâ çok güçlü ve etkili. Küresel oluşum içinde
gelişmiş dünya ile gelişmekte olan dünya arasında-
ki yoksulluk/varsıllık uçurumu giderek derinleşiyor.
Galiba en kötüsü de daha adil, eşitlikçi ve insan-
cıl dünya için ne tür altematifpolitikalar olabilir so-
rusunu hiç sormuyoruz. Acaba birpunduna getirir
de kapağı gelişmiş dünya içine atabilir miyiz send-
romu içinde debelenip duruyoruz.
Halbuki sorun tek başına Türkiye'nin sorunu ol-
manın çok ötesinde..."
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Son iki ayda 3 bin
gazeteci işsiz kaldı
tstanbul Haber Ser-
visi - Türkiye Gazete-
ciler Cemiyeti (TGC),
medya sektöründe ya-
şanan işten çıkarmalar
ve arka arkaya yitiri-
len gazetecilerin, şu-
bat ayına damgasını
vuran iki olay olduğu-
nubelirtti. Basın Kon-
seyi ise son iki ayda 3
bin gazetecinin işsiz
kaldığını bildirdı.
TGC tarafından ha-
zırlanan "Şubat Ayı
Basın Raporurı
nda, iş-
ten çıkarmalann yani
sıra gazetecilerin çe-
şitli saldınlara uğradı-
ğı, alıkonulduğu ve tu-
tuklandığı vurgulandı.
Geçen ayın en ciddi
olayının, Ankara Met-
ro Istasyonu'nda bir
haberi izleyen gazete-
cilerin metronun özel
güvenlik görevlilerin-
ce tartaklanması oldu-
ğu vurgulanan rapor-
da, Başbakan Bülent
Ecevit'e, Başbakanlık
önünde soru sorulma-
sının önlenmesi ama-
cıyla getirilen sınırla-
maya dikkat çekildi.
Raporda, şubat ayın-
da tslam Çupi, Ahmet
Kabaklı. Yümaz Gü-
müşbaş, Nezih Demir-
kent, Kemal Diyarbe-
kir, Esat Ayık ve Er-
doğan Tokathnın arka
arkaya yaşama veda
ettikleri anımsatıldı.
YÖK tarihinde ilk kez Sezer'in atadığı genel kurul üyeleri, başkanlannı tekzip edecek
Yeni üyeler Gürüz'e karşıEBRUTOKTAR
ANKARA - YÖK'ün 16 Şubat 2001 tarihli
toplantısında üniversite rektörlük seçimlerine
ilişkin tartışılan konulan, Cumhurbaşkanı Ab-
met Necdet Sezer'in atadığı yeni YÖK üyele-
rinin görüşleri gıbı göstererek rektörlere faks-
layan Prof. Dr. Kemal Gürüz, kurulda iç savaş
başlattı. Gûrüz'e ait görûşlerin kendilerine ait-
miş gibi gösterilerek rektörlerle karşı karşıya
getirilmek istenmelerine tepki gösteren yem
YÖK üyeleri, dûn bir araya gelerek uyan ya-
zısı hazırladı.
Ortak hareket planı geliştiren yeni YÖK üye-
leri, bilgileri dışında gönderilen yazıyı tekzip
ederek, rektörlere karşı yazı fakslayacak. Böy-
lece YÖK tarihinde ilk kez genel kurul üyele-
ri başkanlannı tekzip etmiş olacak.
Cumhurbaşkanı Sezer tarafından atanan
Prof. Dr. Aysel Çelikel, Prof. Dr. Ramazan Ars-
lan, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ve Prof. Dr. Tür-
kan Saylan ile genel kuruldaki egemenliği kı-
nlmaya başlayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Ke-
mal Gürüz, rektörlen yanına çekmek için ha-
rekete geçti. Bunun ilk adımını mart ayında
gerçekleştiren Gürüz, rektörlerin yeni YÖK
üyelerine karşı cephe almasını sağlamaya ça-
lıştı.Gürüz, 16 Şubat 2001'dekı genel kurul
toplantısındaki tartışmalan 3 maddede toplar-
ken, önerilen de "flşnç" ifadesiyle niteleyerek
YÖK üyelerini yıpratmaya çalıştı. Gürüz, rek-
törlere gönderdiği yazıda şu ifadelere yer ver-
di:
" Yûkseköğretim Genel Kuruhı'nun 16 Şubat
2001 tarihli toplantısında, rektör seçim ve ata-
ma sürecine ilişkin aşağıdaki dilekler, yeni ata-
nan üyelerimiznı bazüannca dile getirilmiştin
1) Üniversitecegizfi oyja oetirlenen 6 rektör a-
day adayı hakkmda YOK Genel Kurulu'na u-
laşmış her türiü ihbar, şikâyet, bilgi ve belge
YOK Denctieme Kunılu'nca araşünup inceie-
nerek, sonuçlann bir raporia GenelKurul'a su-
nulması;
2) Rektöradaylan hakkmda üniverstenin bo-
hınduğu kentteki demokratik Idtie örgütleri ve
srvfl tophun örgütleri ile çeşhü katmanlann da
görüşlerine başvuruhnası;
3) YÖK Genel Kurul üyekrinin rektör aday-
lan ile mülakat yapmasa.
Yiıkandaki Uginç önerilerin Rektörler Komi-
tesi'nin ilk toplannsnda ele alımp değeriendiri-
lerek, sonuçlann YÖK'e sunuhnasmda yarar
görmekteyim.''
Bu yazının ardından 1 Mart'ta toplanan Üni-
versitelerarası Kurul'da bir araya gelen rektör-
ler, söz konusu önerilen tartışmaya açtı. Tüm
önerilere karşı çıkan rektörler, yeni YÖK üye-
lerini de eleştirdiler.
Gürüz'ün kendilerinin bilgisi dışında bir ya-
zı hazırlayarak rektörlere fakslamasını "kabul
edflemez" bulan YÖK üyeleri, söz konusu öne-
rilerin kendilerine atfedilmesine ise büyük tep-
ki gösterdiler. YÖK üyeleri, rektörlere yazı
göndererek Gürüz'ü tekzip etme karan aldı.
Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, "Saym YÖK Baş-
kanı'nm rektör seçimlerine ilişkin görüşmeleri,
CnKersiteterarası Kurul'a ne şekUde aktardığı-
m basmdan öğreniyoruz. Eğer saym rektörlere
intikal ettirihniş yan bunlardan ibaretse, önem-
li bazı eksiklüder ve yanhş anlamalara neden
olabflecek hususlar okhığunu beürtmek zorun-
daynn" sözleriyle Gürüz'den duyduklan rahat-
sızlığı aktardı.
Nâzım Hikmet Vakfi
Başkanı Aybay:
MHP'nin
imzasını içime
sindiremedim
ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) -
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat
Vakfi Başkanı Ayduı Aybay, Nâzun
Hikmet'e yurttaşlık hakkının geri
verilmesine ilişkin kararnamenin
MHP'li bakanlann direnmesi
nedeniyle çıkmamasmm çok büyük
bir yanlışlık olduğunu söyledi.
Aybay. "Bu kararnamenin
direnenlerin imzasıy la çıkmasmı da
içime sindiremiyonım'' dedi.
1951 yılında Türk yurttaşlığından
çıkartılan dünyaca ünlü şair Nâzım
Hikmet'e 50 yıl aradan sonra
yurttaşlık hakkının geri verilmesi
için hazırlanan kararnameyle ilgili
tartışma sürüyor. Karamameye
karşı çıkan MHP'lilerin Nâzım
Hikmet'i "vatan haini" ilan ederek,
Türk yurttaşlığına geçmesinin
olanaklı olmadığı yönündeki - ~
açıklamalan büyük tepki gördü.
1990'lardan bu yana Nâzım
Hikmet'e yurttaşlık hakkının iadesi
için çeşitli girişimlerde bulunan ve
son kararnamenin hazırlanış
sürecinde de etkin rol oynayan
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat
Vakfı'ıun Başkanı Aydın Aybay,
kararnamenin bazı bakanlann
dırenci nedeniyle çıkmamasının
çok büyük bir yanlışlık olduğunu
söyledi. Aybay, "Bu, Tûrkive
hesabma yapılan bir yanhşhknr.
Bunun çok akühca bir davTam;
ohnadığı kanaatindeyim.
Direnenlerin imzasıyla bu
kararnamenin çıkmasmı da
gönlüm arzu etmi>or. Direnenlerin
imzasıyla çıkmasmı içime
sindiremryorum"' dıye konuştu.
Kararnamenin siyasi bir tasarruf
olduğuna işaret eden Aybay,
"Türkiye hesabma ele geçen bir
nrsaö kaçırdıklaruun farkında
değilkr. Bu yüzden belki UNESCO
da, 2002 yıhmn Nâzun Hikmet yıh
ilan edümesini, Türk yurttaşı değil
diye kabul etmeyecektir*' dedi.
Aybay, karamameye direnmenin
Türkiye Cumhuriyeti'nin
çıkarlarma aykın olduğunu
vurguladı.
Sezer bir üye daha atayacak
YÖK'teki muhalif
üyelerin sayısı
5'eyükseliyor ;
tstiklal
Marp'nm
kabulünün
80'ûıdydmda
MehmetAkif
Ersay'un evinde
yapılan törende
FazOet Partisi
Kderi Kutan da
dua ediyor.
Yenilikçi kanattan Annç, Derviş'e yol gösterdi
^Erbakan^la
ANKARA (Cumhuriy^t Bürosu) - FP'de
yenilikçi kanadın önde gelen ısımlerinden
Grup Başkanvekili Bülent Annç, "RP'nin
devamı olduğu gerekçesiyle yargüanan
partinin Anayasa Mahkemesi'ne savunma
verdiği gün", Kemal Derviş'e siyasi
yasaklı Necmettin Erbakan'la
görüşmesini önerdi.
Annç, dün düzenlediği basın
toplantısında, Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in "ki^Bğine ve ekonomik
deneyimine diyeceklerinin ounadığmı'',
ancak ekonomiden sorumlu Devlet
Bakanlığı görevine atanmasının "siyasi
açıdan yanhş olduğunu" savundu.
Ekonomik krizin patlak vermesinden
sonra bazı bürokratlann istifa etmesinin
sorunu çözemeyeceğini anlatan Annç,
"en büyük sorumluluğun hükûmette
olduğunu" söyledi.
Kemal Derviş'in "alarurka usuflerie,
süpermen gibi karşılandığmı ve eünde
sihirii bir değnek varmış gibi lanse
ı yanhş oMuğunu" vurgulayan
Annç. "Hükûmette ekonomiyi düztüğe
çıkaracak biri bulunmadrvsa, 'Bu
hükimet niçın görevdedir' diye sormamız
doğkkhr" dedi.
Başbakan Bülent Ecevit'in, IMF ile ilgili
çelişkili açıklamalar yaptığmı öne süren
Bülent Annç, "Deniş'in hükümetten
daha reafist daha akıka davrandığmı ve
başarılı ohnasını dilediklerini, ancak
bugün Türkiye'nin içinde buhmduğu
koşullarda işinin çokzor otduğunu"
behrtti.
FP Grup Başkanvekili Annç,
REFAHYOL döneminde ekonominin
düzlüğe çıkanldığını savunarak
"Derviş'in, Erbakan'm görüşlerinden
istifade edebileceğjni'' söyledi. Derviş'in
önyargısız, kım ne diyorsa dinlemesi
gerektiğini anlatan Annç, "Mutiaka
Erbakan ile de konuşmah, o dönemde
atüan adımlann neler olduğunu görmefi"
diye konuştu.
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Yûkseköğ-
retim Genel Kurulu'nun
Cumhurbaşkanhğı kon-
tenjanh üyesi Prof. Dr.
Gündüz Gökçe'nin gö-
rev süresi dün doldu.
Gözler, YÖK'e kendi
kontenjanından bir üye
daha atayacak Cumhur-
başkanı Ahmet Necdet
Sezer'e çevrildi. Sezer,
YÖK Genel Kurulu'na
atayacağı üyeyle kurul-
daki muhalif sayısını be-
şe çıkaracak.
Prof. Dr. Gündüz
Gökçe'nin görev süresi-
nin dolması ile Cumhur-
başkanı Sezer ve YÖK
Başkanı Gürüz yeniden
karşı karşıya gelecek.
YÖK'teki Gürüz ege-
menliğini kırmak iste-
yen Sezer, kendi konten-
janından atayacağı genel
kurul üyesiyle YÖK'te-
ki dengeleri değiştire-
cek. 22 kişilik YOK Ge-
nel Kurulu'nda yedi üye
dogrudan Cumhurbaş-
kanı Sezer tarafından
atanryor.
YÖK'e ocak ayı için-
de kendi kontenjanından
Prof. Dr. Aysel ÇelikeL
Prof. Dr. Ramazan Ars-
Um'ı atayan Cumhurbaş-
kam Sezer, Ünıversıtele-
rarası Kurul'ca seçilen
adaylan reddederek, ye-
niden seçim yapılmasını
istemişti.
Üniversitelerarası Ku-
rul'un seçim hakkım
kullanmamasıyla atama
yetkisi kendisıne geçen
Cumhurbaşkanı Sezer,
Prof. Dr. Alpaslan Işıkh
ve Prof. Dr. Türkan Say-
lan'ı YÖK'e sokmuştu.
Sezer, YÖK'e 1402'lik
Işıklı'yı atamasıyla bir
ilke daha imza atmıştı.
Sezer tarafından ata-
nan Aysel Çelikel ye Ra-
mazan Arslan, YÖK'ün
icra organı niteliğindeki
YÖK Yürütme Kurulu
üyeliğine seçilmeyı red-
detmişti. Cumhurbaşka-
nı Sezer'in atayacağı ye-
ni YÖK Genel Kurulu
üyesi YÖK Yürütme
Kurulu'na girerse, Sezer
gelişmelerden de doğru-
dan haberdar olabılecek.
Cumhurbaşkanhğı
kontenjanından YÖK'te
bulunan Alan Çakmak-
çı ve Tevfik Atnnok'un
görev sürelen 2003 Ara-
lık'ta doluyor. Kemal
Gürüz'ün görev süresi
de Aralık 2003 'te sona
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar9yahoo.com
"Muhalefet de çöktü" baş-
lıklı yazım nedeniyle çok sayı-
da mektup, faks ve e-mail al-
dım. Yazdıklanmın özellikle so-
la ilişkin bölümü, gelen mesaj-
lann ana eksenini oluşturuyor-
du. Bugün içinde bulunduğu-
muz ortam, sola her zaman-
kinden daha çok ihtiyaç duyul-
masına neden oluyor. "Nasıl
bir sol? Nasıl bir yapılanma?"
sorulan, solun temel gündemi
sayılabilir.
HP-SODEP birleşmesinin ilk
genel başkanı, solun önde ge-
len isimlerinden Prof. Dr. Ay-
dın Güven Gürkan'a, solda
yeniden yapılanma konusun-
daki düşüncelerini sondum. Bir
süredir Gürkan'ın da araların-
da olduğu bir grup siyasetçi ve
aydın, yeni bir arayış ve yeni
oluşum için bir araya geliyor-
lar. ODP içinde tartışmalar sü-
rüyor. Solun diğer kesimlerin-
de de benzer bir arayıştan söz
edebiliriz. Bu köşede önümüz-
deki günlerde, bu yapılanma-
ya ilişkin düşünceleri yayımla-
mayı sürdüreceğim. Bu tartış-
maya katılmak isteyen okurla-
ra köşemin olanaklan elverdi-
ği ölçüde yer vermeye çalışa-
Gürkan'la Solda Yeniden Yapılanma
cağım.
Aydın Güven Gürkan, yeni-
den yapılanma konusunda
şunlan söyledi: "Küreselleşme
olgusunun hem dünya, hem
Türkiye açısından ortaya çı-
karttığı sonuçlardan biri de şu-
dur, demokratik siyaset ve de-
mokratik sol siyaset güçlen-
melidir. Uluslar ötesi serma-
yenin giderek aşınlaşan ege-
menliği ancak böyle önlene-
bilir ve dengelenebilir. Bu
'dengelenme' yapılmadığı tak-
dirde, küreselleşmenin yarat-
tığı koşullar dünyayı yeni ve
çok büyük huzursuzluklara,
çalkantılara ve şiddet eylemle-
rine itecektir.
Türkiye'nin 'sol'a ihtiyacı,
yalnızca 'küreselleşme' necfe-
niyle de değildir. Ulke, aynca
heralanda veherkonuda 'kö-
tü' yönetilmektedir. Çağın ile-
ri standartlarıyla arasındaki
mesafe giderek açılmaktadır.
Ülke hemen her alanda göreli
olarak daha da gerilere düş-
mektedir. Ekonomik, sosyal,
siyasal ve kültürel ilerieme o
ölçüde yavaş, dar tabanlı ve
istikrarsızdırki, alınan mesafe,
başka toplumlann aldığı me-
safeden çok daha az olmakta-
dır.
Ülkemizin yeni bir sol hare-
kete, oluşuma, siyasete, kültü-
re, örgütlenmeye, kadrolaş-
maya, söyleme ve gündeme
ihtiyacı var. Var olan siyasi par-
tilerin hiçbiri demokratik, öz-
gürlükçü ve kitleselleşmiş bir
sol hareketin, birikimin, arayı-
şın partisi olamazlar. CHP ve
DSP, Türkiye'nin kendine özgü
koşullarının yarattığı partiler-
dir. Siyasi yelpazede anlamlı
bir yere yerleştirilmeleri ola-
naksızdır. Bir sol iç tutarlılığa
ve berraklığa ulaşmalan şansı
hemen hemen yoktur. Içlerin-
de elbette çok sayıda kendini
'sol' sayan unsuriar vardır. An-
cak partilerin kendilerinin
'sol'un temel ilke ve değerie-
riyle uyum sağlayabilmeleri
çok uzak bir olasılıktır."
Gürkan'ın ÖDP'ye ve diğer
'sol' partilere ilişkin değerien-
dirmeleri de şöyle: "ÖDP, bu-
günkü kadrolan ve gündemiy-
le salt bir 'aidiyet' partisidir.
Kendi öznel tarihinin taşıdığı
tartışmalann tutsağıdır. Çok
değerii bir sol zihni birikime
sahip olmakla biriikte kitlesel-
leşebilme şansına sahip gö-
rünmemektedir. HADEP, sırf
Kürt kimliği sürecindeki yo-
ğunlaşmasını aşabilecek ve bir
sol gündem oluşturabilecek
koşullara bugünkü yapısıyla
ulaşamaz.
Tûrkiye 'de kendini 'sol' diye
adlandıran hareketin zengin
bir birikimi vardır. Bu hareket,
kendini Atatürk'te besleyebil-
miş ve kitleselleşebilmıştir. Za-
man zaman çok güçlenmiştir.
Ama bugün dağınık ve etkisiz-
dir. Gündeme ortak değildir.
Çözüm kanımca tektir. Çeşitli
partilerde ve çıkmaz sokaklar-
da kendi siyasal kimliğini, öz-
lemlerini ve arayışlannı, parti-
lerinin yasal kimlikleriyle bağ-
daştırmadan, bir tür diaspora
yaşamı süren sol unsuriar, ye-
ni bir siyasal oluşumda buluş-
malıdıriar. Sol kendini yeniden
tanımlamalı, yeniden örgütle-
melidir. Temel ilke, görûş ve
değerierinden ödün verme-
den, kitleselleşmeyi becerme-
lidir. Kendi içselleştirilmiş öz-
nel değerierini önemsemek
kadar, halkın pratik, günlük,
güncel somut yaşamlannı iyi-
leştirmeyi önemsemeyi de öğ-
renmelidir.
CHP, DSP, ÖDP, HADEP her
kimse, herneyse hayatlannı ve
varlıklannı bildikleri gibi sür-
dürmelidirier. Ama Türkiye de-
mokratik solunun da -sosya-
listi, sosyaldemokratı, solAta-
türkçüsû, solliberali, yeşiliyle-
kitlesel bir sol partisi olmalıdır.
Böyle bir parti Türkiye'nin en
büyük partisi olabilir. Yapıla-
cak tek şey, ülkenin ve dünya-
nın koşullannı doğru irdeleye-
cek, bilimin ve bilim kadrolan-
nın yardımıyla halkın günlük
yaşamına da yansıyacak ve
onu kolaylaştıracak bir prog-
ramda buluşmaktır. Halk ken-
disi için siyaset yapanlan bu-
lur, anlar ve ödûilendirir."
Yann da ÖDP Genel Başka-
nı üfuk Uras'ın solda yeniden
yapılanmaya ilişkin görüşlerini
aktaracağım.
Nail Cüreli:
Ksymt
özgür
basıtuı
gözdaği
tstanbul Haber
Servisi - Türkiye Ga-
zeteciler Cemiyeti
(TGC) Başkanı Nafl
Güreli, medyada ya-
şanan kıyımın özgür
gazeteciliğe gözdaği
niteliğinde olduğunu
söyledi.
fGC'nin danışma
organı olan meslek
divanı, basın sektö-
deki işten çıkar-
ve işsizlik so-
rununu görüşmek
üzere dün Burhan
Felek Konferans Sa-
lonu'nda toplandı.
Toplantının açılışm-
da söz alan Güreli,
medyadaki krizin üç
ana boyutu olduğunu
ifade etti. Bunlardan
birinin, yaşanan eko-
nomik krizin yansı-
malan olduğunu
kaydeden Güreli,
ikuıci ve asıl önemli
ayağın ise içli-dışh
medya siyaset ilişki-
leri olduğunu, bunun
medyada bağımsızlı-
ğı zedelediğini be-
lirtti. Basındaki kıyı-
mın üçüncü ayağınrn
da siyasal ağırlık ta-
şıdığını belirten Gü-
reli, son kıyımda iş-
lerine son verilen ya-
zarlann büyük ço-
ğunluğunun, bozuk
düzene karşıt olarak
tanınan gazeteciler
olduğunu vurguladı.
Güreli, kıyımın bo-
yutlannı anlatmak
amacıyla, cemiyetin
hazırlamakta olduğu
raporu Ankara'ya gi-
derek Cumhurbaşka-
nı Ahmet Necdet Se-
zer ile ilgili bakanla-
ra sunacaklannı bil-
dirdi. :.v