Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MART 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Abone
Zaman'ı
Zaman gazetesi her
ne kadar yağlayıp
yıkamaktan kendini
alamasa da irtica
dosyalannın açılıp
soruşturmalann
başladığı
zamanlarda
Fethullah
Gülen'le ve
Fethullahçılann okul
ve dersaneleriyle ilgisi
ve herhangi bir ilişkisi
olmadığını yazar...
Milli Eğitim Bakanlığı
müfettişleri de buna
inanırlar... Fakat, mum
yatsıya kadar yanarl
Adıyaman'da bir
dershane... HÜGEM
Dershanesi...
Fethullahçılann
dersanesindeki
öğretmenlerden
Cuma Say trafik
kazasında ölmüş...
Zaman gazetesinde,
Zaman Gazetesi
Adıyaman
Temsilciliği'nin
"taziye" ilanı
yayımlanıyor
"Gazetemizin tirajının
arbnlmasında
gösterdiğin gayreüe
herkese örnek
olmuştun sen. Bir
bayram günü ansızın
aynldın aramızdan
bizleri gözyaşlanna
boğarak... Cuma Say
Hocamız, biz seni
unutsak da adın
yaptığın Zaman
aboneleriyle
yaşayacak. Ruhun
şad olsun."
Bektronik posta: denizsomOcumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Ecevit, sıkıntılı günlerinde
şiire sığınıyormuş...
-Umut fakirin ekmeâi..
Ye Memed ve...."
Y
eni Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başka-
nı Deniz Baykal'ın yakın çevresinden ve Par-
ti Meclisi üyelerinden besteci, şarkıcı, film
yönetmeni, edebiyatçı Zülfü Ltvaneli, hor-
tumlanmış bankadan yaralı gazetenin köşesinde
"muharrir" sıfatıyla açıklryor ki "Dante Aligihieri"nin
"llahi Komedi'sini "hasta adam" Osmanlı yasakla-
mış; onun yerine kurulan cumhuriyetin de "hasta de-
likanlı" haline gelişinin nedenlerinden biri bu ya-
saklarmış...
Neyse ki İlahi Komedi",1998 yılında üç cirt ola-
rak yayımlanmış; yüzyıllann biriktirdiği açığı ka-
patmak isteyenlere tavsiye edermiş...
YCHP yöneticisi böyle diyor!
Uğur Mumcu ne güzel demiş:
"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!"
Bir kere Dante'nin ikinci adı "Aligihieri" değil AJig-
hieri'dir; bir harf eklediniz mi "LJvaneili" gibi anlam-
sız olur!
Ikincisi, llahi Komedi, yüzyıllar sonra 1998'de de-
ğil, ilk kez "Kemalist Cumhuriyet" döneminde 1938
yılında Ibrahim Hilmi'nin "Hilmi Krtabevi" tarafın-
dan basılıpyayımlanmıştır... "llahi Komedi"nin 1938
basımı "metin harici 20 resim havidir" ve fiyatı 175
kuruş, ciltlisi 200 kuruştur.
llahi Komedi'yi Türkçe'ye Hamdi Varoğlu çevir-
miştir. Varoğlu, "Başlarken" bölümünde "Ustadım"
dediği M. Turnan Tan'a "Kıymetli teşvikinin naçiz
semeresi" notunu düşmüş ve "Kusurlanm, hüsnü ni-
yetime bağışlanırsa, Dante AJighieri'yi yurddaşlan-
ma tanıtmak gayesile sarfettiğim emeklerin mükâ-
fatını bol bol almış olacağım" yazmıştır.
511 sayfalık llahi Komedi'nin yayımından biryıl son-
ra yaşama veda edecek Cumhuriyet gazetesi yazar-
lanndan Samih Fethi yani M. Turhan Tan da kita-
bın Takriz" bölümünde şöyle demiştir:
"Altı yüz yıldan beri bütün dünya bu esere hay-
randır. Her milletin kitaphanesinde Komedi Divin var-
dır. Abdülhak Hamid de onun bedii tantanasına
meclup olarak ve o tantanadan ilham alarak Tayf-
lar Geçidi'ni yazmıştır. Fakat Dante'nin eseri bugü-
ne kadar dilimize çevrilmemiştir. Bu noksanı şimdi
aziz dostum Hamdi varoğlu gideriyor... Bunun ne müş-
kil bir iş olduğunu eserin ilmi, bedii ve lisani kıyme-
tini bilenler bilir. Komedi Divin'in şimdiye kadar di-
limize geçirilmemesi de zaten bu yüzdendi, her yi-
ğitin onu tercemeye muktedir olamamasındandı...
Var olsun Hamdi Varoğlu!"
Ibrahim Hilmi Çığıraçan da kitabın girişindeki
20 sayfalık bölümde Dante Alighieri'nin yaşamını
ve eserlerini anlatmıştır. Çığıraçan'ın yazısı 12 Ha-
ziran 1938 tarihlidir.
Dante'yi yeni keşfedenlere duyurulur!
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutkudyahoo.com
Baba ben Dervişmiyem... Krizin sımna ermişmiyem!
Istanbul'un güllepi; güler misin.
Eski Cumhuriyet Halk Partisi Istan-
bul ll Başkanı Mehmet Bölük'ün,
"Fazilefin Istanbul Asalaklan BlTler"
kitabından söz etmiştik geçen haf-
ta...
Bölük, belediyeortaklığı ile kurulan
şirketlere ihalesiz iş verildiğini anlatı-
yor, belediye yatınmlannın bir kısmı-
nın gizli kapaklı pazariıklaria parti yan-
daşlanna peşkeş çekildiğini öne sü-
rüyordu...
Belediyenin son isi de bir BİT eliy-
le 1.5 trilyon liraya Istanbul'a 1 mil-
yon gül dikmekti...
Üstelik güller yurtdışından getirile-
cekti...
Doların 1 milyon lira olduğu sırada
tahtırevana binmiş giderken bir dos-
tumuz Içişleri Bakanlığı Mahalli Ida-
reler Genel Müdürlüğü'nün 19.12.
2000 tarih ve Müsteşar Yardımcısı
Ahmet Karabilgin imzalı yazı-
sını faksladı:
"2886 sayılı Devlet Ihale Ka-
nunu'nun 7. maddesinde ön-
görülen kamu kurumlannın ihti-
yaçlannın birbirlerinden ihaleye tabi
olmaksızın karşılayabilme imkânı be-
lediye şirketleri için geçerli değildir.
Çünkü belediye şirketleri kamu kuru-
mu olmayıp Ticaret Kanunu'na tabi
özel hukuk tüzel kişileridir. Buna gö-
re ihtiyaçlann ihale yapılmaksızın be-
lediye şirketlerinden karşılanması ya-
salarımıza aykırıdır."
Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtu-
na, güllerle övünüyor; güler misin,
ağlar mısın!
• • ••
Uç Mezar, Uç Vasiyet...
NEBİ CEYLAN
Yasal bir bağlayıcılık yoksa,
mezann da taşının da vasiyetin de
önemi size; kültürünüze, inancı-
nıza, değer yargılannıza kalmış-
tır... Bunları da yasal, etik ya da
insani bir yaptınmı olmadığı için
önemsemiyorsanız, yazımı oku-
mayın. Boşuna zahmet.
Namık Kemal'i bilirsiniz: "Va-
tan ve özgüriük" şairi. 1840 Tekir-
dağ dogumlu. Babası tarafından
Konyah Türk, anası tarafmdan
Kösiceli Arnavut. Hangi ırktan ol-
duğunun pek bir anlamı yok.
Önemli olan düşüncelen ve yaprt-
lan... Ama, baştakilerhiç sevme-
mişler onun düşüncelerini. Sür-
günden sürgüne, hapisten hap-
se... Sadece48yıl yaşayabilmiş.
"Halkımda umduğum gelişmeyi
görmeden ölürsem, mezartaşıma:
'Vatan da üzgün, ben de iizgü-
nüm' yazın." anlamında dizeleri
var. Bu bir vasiyet, bence. Şimdi
Bolayır'da yatıyor. Mezar taşını
merak ediyorum.
Şair Eşref de Abdülhamit dö-
nemi şairlerindendir. Malmüdürü
ve kaymakamdır. "Birsoğan so-
yuluyoryaşanyor gözler/Birhazi-
ne soyuluyor aldırmıyoröküzler."
diyen şair odur. Aklını, devleti so-
yanlara takmış! Yurtiçinde sürül-
mediği yer kalmayınca yurtdışına
kaçmış: Mısır, Kıbns, Avrupa...
"Kabrimi kimse ziyaret etmesin
Allah içinlöz kardeşim bilegelme-
sinl Gözlerim insan oğlundan o
denliyıldı ki/Fatiha filan istemem,
yeterki çalmasınlarmezartaşımı"
anlamında bir vasiyeti vardır.
Kırkağaç'taki mezan ne durum-
dadır? Taşı var mı, ya üstünde bu
dizeler?
Namık Kemal'i de Eşref'i de
sürgünlerde inleten, aynı padi-
şahtır. Onun da yaşamı sürgün-
lerde "mapuslukta" bitmiş! De-
mek, birileri de onun düşüncele-
rini beğenmemiş.
Bir mapus ve sürgün şair de Nâ-
zım Hikmet'tir. SoyundaAlman-
lık var, Polonyalılık var, Türklük
var; mavi gözlü ve sanşın! Deniz
Harp Okulu'nda okumuş. Ora-
dan Necip Fazıl Kısakürek'le (o
da Türkçenin büyük bir şairidir) ve
6. Cumhurbaşkanı Fahri Koru-
tûrk'le sınıf arkadaşıdır. Paşa to-
runudur; el bebek gül bebek ço-
cukluk günlerinden sonra genç-
lik dönemi: Işgal, zulüm, ihanet;
Kuvayı Milliye, Kurtuluş Savaşı,
kan kıyamet... Sonra Rusya'da
öğrenim. Sonra II. Dünya Sava-
şı'nı getiren ve yaşatan koşullar.
Üzun uzun hapis yatmış, aftan
çıkıncada, öldürüleceğinden kor-
kup Rusya'ya kaçmış. Kendisini
Stalin'in yarattığını söylemiş...
"Komünist"tir; şiirlerinde filan ya-
zar; saklamaz. Yani birileri gibidir;
veya birilennin can düşmanı gi-
bi. Öldürülme korkusu filan yok-
tu, vatan hainliğine merakı ve ka-
nı bozukluğu yüzünden kaçtı git-
ti diyelim... Peki, neden: "Beni
Anadolu'da bir köye gömün. Ba-
şıma da bir çınar..." diye yazdı,
"Memleketim" diye inledi? Buna
mecbur muydu? Bu da bir vasi-
yettir. Ve onu "hain ilan edipyurt-
taşlıktan atanlar" da iplerde... O
da ayn bir acı öyküdür.
Hangi köyümüzün muhtanna
Nâzım Hikmet'in mezanndan ve
baştndaki çınardan haber soralım?
Taş maş da istememiş zaten.
Kimseyi ırkıyla, kökeniyle, diniy-
le, mezhebiyle ve düşünceleriy-
le suçlamasak; yargılamasak! Bir
tek bizim düşüncelerimiz doğ-
ruysa, bir tek biz degerliysek..
Buda heykellerine saldıranlara
dönmez miyiz? Yurdumuzun top-
rağında yatan herkes aynı ırktan
mıdır, aynı dinden midir, aynı dü-
şünceden midir? Ve bu şart mı-
dır? Hak hukuk; parmak hesa-
bıyla belirienmez, çoğunluk hak-
lıdır diye bir kural da yoktur! Gün
gelecek hepimiz hakka, hukuka,
insanlığa ye sevgiye sığınacağız:
Ağızsız, dilsiz ve yapayalnız...
"Bunlar bir zamanlar bey idi-
ler; kapılannda kapıcılar... Bak şu
mezartara; bey hangisi, kvl han-
gisi?"
Beylik, bu dünyada. O da, in-
sanı ve düşünceyi sayabilene.
nebiceyUn@veezy.com
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAIN SAĞA:
1/ Belli bir özelliği olan. 2/ De-
ve yavrusu... Uçurum. 3/ "Ra-
iner Maria — ": Ünlü Avus-
turyalı şair. 4/ Parola... Judo ve
karatede hareketlen çabuklaş-
tırmak için yapılan bir dizi eg-
zersize verilen ad. 5/ Hile, dü- 4
zen... Bir nota. 6/ Veba hastalı-
ğına verilen bir başka ad... Bir
işi gerçekleştirirken uyulması 6
tasarlanan ilkeler bütünü. 7/ j
Notada durak işareti... Uzaklık
işareti... Kanşık renkli. 8/ 8
Mürekkebi kurutmakta kulla- q
rulan çok ince kum... Kaldınla-
cak bir şeyin üzerine geçirmek için ha-
lattan yapılrmş çember. 9/ Yüksek dev- -|
let görevlileri ve elçiler için aynlmış
konut.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 3
1/ Atletizmde kısa mesafe koşucusu. II 4
îtalyada bir ova... Çağdaş. 3/ Ispan- 5
ya'da Bask bölgesinin bağunsızlığı için 5
savaşun veren gizli örgüt... Eski dilde
tüy, kıl... Helyum elementinin simgesi.
4/ "Akıyordu — / Gösterip aynasında °
söğüt ağaçlarını" (Nâzım Hikmet).. 9
Şeker ve limonla içilen sıcak su. 5/ Sakla-
mayarak söyleme... Hatay ilinde bir ınnak. 6/ Paylama... Şöhret. 7/ " -
- Kutlu": Yazanmız... Nişastalı tanelerin suyla kaynatılarak bulamaç kı-
vamma getirilmiş durumu. 8/ Cilacılıkta kullanılan bir tür reçine... In-
ce, narin, zarif. 9/ Fizikte, düzgün itmelerin etkisiyle bir salınım gen-
liğinin artışı.
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgeciayahoo.com
ÇtZGtLtK KÂMttlHASARACl
HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
KEDt LEVO APTVLİKA
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN UMort
OKSİJEMBULAN KIMYACI
1*$3'TEBU6ÜN, ÜNLÜ AC/MWtCf JCKEPH PHESnEY,
İUGk-TEZE'DE POSûU. GENÇJJĞİNDE OİN ÖĞHE-
NİMİ GÖRECEK, GİDBZEK DİNÎ YAZILAK YA2A-
CAK, YAPfTtAR VEKECEHT/K. BUA/SADA, DUR-
MADAN MEZHEP DeSİŞTİKEIZEK EUEŞrieiLE-
RE HEDBF OlACAmR. ANCAK.PttlESrtEY'fN
ASfL ÖNEMİ İYİ BİR KİMYACl OLU$UNOAN 6BL
MEKTEDİR.. ÖZELUtO-E GAZLA/Z ÜZER/AI-
DEKİ AGAŞ77IZMA VE PBNEYLEfSLE BİR-
~OK BULUŞ YAPM/fn.. BUNLAZAgAStNDA
EN ÖNEMÜSİ, /J*?*'7E) C/l/A OKSİbİ AY&Ş-
TteASAK OKSİJSMi SülMASlYDl. GERÇİ,
KENl>İ£İ NESULDuğuNU ANUYAMA-
»7/fT7 AMA, KAKİBİ LAVOlSIEÇ BUNU TA
NIMLAMAKTA 6ÜCLÜK. çetCMrYECEKTİ.
KAŞ ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1994/172
Davacı Hazine vekili Av. Betül Koçak tarafından davalı Kadem Çelik ve 16 arkadjş aleyhine açılan Kaş ilçesi Gelemiş köyû birliğinde
kain 457 parselin 2/B maddesi kapsamına giren bölümünün davalılar adına olan ta^Kaydının iptali ile bu bölümün tapuda ayn bir parsel
mımarası ile maliye hazinesi adına tesciline. Tapu kütüğünün beyanlar hanesine korunrnası gerekli kültür ve tabiat varlığıdır şerhinin konul-
ması istemli davanın yapılan yargılamasında verilen ara karan uyannca; Davalılar Ali Doğan, llhan Acar, Selim Sevinç Ergin adreslerine çı-
kaıtılan tebligatlann bila tebliğ gelip C. Savcılıgınca yapılan araştırmada da adresleri tespit edilemediğinden dava dilekçesi ve duruşma gû-
nünün ilanen tebliğine karar verilmekle adı geçen davalılar Ali Doğan, llhan Acar ve Selim Sevinç'in mahkememizde yapılacak olan
04.04.2001 günü saat 09.05'te Kaş Adliyesi duruşma salonunda hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekil ile temsil ettirmeleri gerektiği
HUMK.nun 213. 337 maddeleri gereğince Tebligat Kanunu'nun 28 ve devamı madd|len uyannca ilan olunur. Basın: 11479
DEĞİŞEN
DUNYADAN
HUSEYİN BAŞ
Bina Okumak..
IMF'nin "kurtancı" görülen ve öyle gösterilmek
istenen ünlü "reçeteleri" yüzünden birbiri ardın-
dan derin ekonomik ve siyasal krizlerin kaosuna
atılan ülkelerin Türkiye ne ilki ne de sonuncusu-
dur. Uzakdoğu'dan Latin Amerika'ya uzanan çok
sayıda ülke, kimi işbirlikçi sermayenin daha da
semirmesine karşın IMF reçetelerini uygulama-
nın faturasını ağır biçimde ödemiştir. Hadi alın-
ması yaşamsal önemde olan bu dersleri görmez-
likten geldik ya da bu yönde yapılan uyanlara ku-
lak tıkadık diyelim. Bizzat, bir değil tamı tamına
on yedi kez başımıza gelen ve her defasında eko-
nomide derin yaralar açan ve halkı canından bez-
diren aynı kaynaklı "reçeteler" karşısındaki artık
geleneksel hale gelen duyarsızlığımıza ne deme-
li? Eskiden başarısızlık, reçetelerin herhangi bir
sapma olmadan, "harfiyen" uygulanmamasına
bağlanırdı. Son kez, bunun tam aksi oldu. Ece-
vit ve ortaklan giderek yoksullaşan halklannın
feryatlarına aldırmadan bu kez "reçeteyi" harfi-
yen uyguladılar. Ama sonuç daha öncekilerden
yine de farklı olmadı. Dahası, bu kez artık başa-
rısızlık değil, düpedüz felaket söz konusuydu. Kı-
saca görünen o ki IMF reçetelerini harfiyen uy-
gulamak ya da tam uymayıp biraz yan çizmek ay-
nı kapıya, kaçınılmaz biçimde felakete çıkıyordu.
Son krizle, işin bu yönü, sanınz, artık herkesin ka-
fasına dank etmiş olsa gerektir.
Güngör Uras ne güzel özetlemiş: "Herreçete
halktan bir şeyler alıp götürûyor. On yedincisi de
halktan çok şey götürdü. Halkı, -Sabancı dahil-
yüzdeotuz-kırkfakirieştirdi. Piyasayı öldürdü. Hal-
kı işsiz güçsüz bıraktı. Hepsinden daha önemlisi,
halkın ümitlerini sildi süpürdü." Düşünün, tam on
yedi kez IMF ilacı yutulmuş, ama halkı daha da
yoksullaştınp onulmaz sıkıntılara spkmaktan öte
bir işe yaramadığı, hele "çağdışı" olduğu, hem de
bir gün arayla yüz seksen derece çark edilerek
anlaşılmış! On sekizinci reçete için yine aynı ka-
pıya yüz sürüldüğüne bakılırsa hâlâ da anlaşıldı-
ğı söylenemez. Aslında "çağdışı" olan ne IMF ne
de onun dayattığı reçetelerdir. IMF ve el açtığı-
mız Dünya Bankası, kutsamak için üstümüzü ba-
şımızı paraladığımız küreselleşme çağının son
derece çağdaş ve iyi dizayn edilmiş araçları, ku-
rumlarıdır. Başansızlıklannı kişilerde vehmetmek,
gerçeklerden acınacak ölçüde habersizliğin gös-
tergesidir. Çünkü başarısızlık, ilacı hap diye yu-
tanla ilgilidir. Sizin başansızlığınız IMF ve Dünya
Bankası'nın başansıdır. Söz konusu kurumlann
temel amacı, kimsenin saklısı değildir. Amaç, diş
geçirebildiği ülkelerde çalışanların sosyal kaza-
nımlarını sıfırlamak, halkın vannı yoğunu, tüm do-
ğal zenginliklerini açgözlü biravuç işbiriikçi vah-
şi kapitalistle özelleştirme yoluyla ortaklaşa talan
etmek, ulusal direnci kırmak, ekonomilerini, po-
litikalannı ve kültürierini kaosa sürükleyip her za-
man ele güne muhtaç durumda tutarak ABD'nin
dümen suyunda "vasallaştınlmasını" sağlamak-
tır.
Çağdışı olan, bu açık seçik gerçeği görme-
mekte direnmektir. Oysa, aşılması güç engellere
karşın yine de ulusal politikalar üretmek pekâlâ
mümkündür. Buna Kanada ya da içinde yer al-
ma çabasında olduğumuz çoğu Avrupa ülkesi
örnek gösterilebilir. Yeryüzünde hiçbir ülke, hal-
kını bir avuç dolar için etiyle kemiğiyle, gemisini
yürütmekten öte zerre kaygısı bulunmayan IMF
ya da Dünya Bankası'na böylesine hoyratça tes-
lim etmemiştir. Sonucu balçıkla sıvamak olası
değildir. Halk daha da yoksullaşmış, ekonomi ka-
osa sürüklenmiş, hükümete güven kalmamış,
ulusal onurumuz ayaklar altına alınmıştır. Ama
reçetelerin on yedincisini eskitip şu sıralar kurtu-
luşu, sanki başka alternatiflerin suyu çıkmış gibi
her yani sıntan sözde ulusal program mavalıyla
bir kez daha aynı kapıya yüz süren bu hükümet-
ten beklemek, "abesle iştigaldir".
Ama korkutucu olan, Güngör Uras'ın vurgula-
dığı "halkın ümitlehnin silinip süpürüldüğü" ger-
çeğidir. Hükümet halk nezdinde inandıncılığını
bütünüyle yitirmiştir. Umutsuzluk o denli yaygın-
laşmıştır ki yurttaşlar demokrasiye ters düşmek
pahasına askere davetiye çıkarma durumuna gel-
mişlerdir. Sayın politikacı, bunu söyleyen yurtta-
şa demokrasi fırçası çekeceğine, onu bu duru-
ma getiren nedenler üzerine düşünse, kuşkusuz
çok daha isabetli davranmış olurdu. Peki, ama ne
yapmalı sorusunun, hiçbir zaman bugünkü kadar
yanıta gereksinimi olmamıştır. Bu soruyu ulusça
yanıtlamak zorundayız. Üstelik bütün bu olup bi-
tenlerden ve hele olması beklenenlerden sonra,
toprak, ulusallığı yakalayacak yeni bir oluşum
için bu kadar elverişli olmamıştır. Işte, sanıyoruz
umutsuzluk, aynı zamanda bu nokta için de ge-
Çeriidir. Dümen, kırk yıllık koca partiyi, tarihinde
ilk kez Meclis dışında bırakarak yeniden "karaya
oturtan" kaptanın eline teslim edilmiştir. Bu açı-
dan bakıldığında, bu gidişle bırakınız umut olma-
yı, aşağı çekilmesi düşünülen barajı bile aşması
kuşkuludur. CHP'li delegeler, Baykal'ı yeniden baş-
kanlığa getirmekle, seçimlerde onu barajın altın-
da bırakarak seçim öncesi politikalarını cezalan-
dıran seçmeninin iradesine karşı gelmiştir. Bunun
faturasını ödemesi kaçınılmazdır. CHP dışında
yeni oluşum arayışında olanlara gelince, bir an ön-
ce çay partilerini bırakıp kolları sıvamalıdırlar.
Sanki birden fazla sosyalizm varmış gibi bölük pör-
çük olmayı sürdüren sol partilerin ise toparlanıp,
CHP'nin yerini alacak yeni oluşum girişimlerinden
çıkması olası, sendikalar, sivil örgütler, çevreci-
lerle, Ecevit sonrası yeniden yuvaya dönecek de-
mokratik sol unsuriarın da katılacaklan gerçek bir
sosyal demokrat partinin yanında yer alarak, Fran-
sa'da başanlı sonuçlar veren ve solun tümünü içe-
ren "çoğulsol" birlikteliğini gerçekleştirmeyi ba-
şarmaları, tek çıkar yol olarak görünmektedir.
Yaşam, kalbin iki
vuruşu arasındaki zamandır
Kalbinizi koruyun
TÜRK KALP VAKFI
19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL
Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat
Faks:(0 212)212 68 35