Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17OCAK2001 ÇARŞAMBA
HEBULLAH VAHŞETI
Gemici: Türkjye
arınma yaşıyor
• tstanbul Haber Servisi
- TÜSİAD'ca hazırlatılan
"Kadın- Erkek Eşitliğine
Doğru Yürüyûş: Eğitim,
Çalışma Yaşamı ve
Siyaset" konulu raporun
sunumu için geldiği
Svvissotel'de son
yolsuzluk
operasyonlanyla ilgili
açıklamalar yapan Devlet
Bakanı Hasan Gemici.
Tûrkiye'nin temizlenme
ve annma yaşadığını,
toplumun her kesiminin
bu anlamda sorgulanması
gerektiğini söyledi.
Gemici. "Başbakan
Ecevit hangi konuda, neyi
saklamış halktan? Bütün
bu operasyonlann
arkasında çok sağlam
biçimde duruyor ve
destek veriyor" diye
konuştu.
TBMM'de trafik
uyarısı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bûrosu) -
TBMM Genel Kurulu'nda
dûn Trafik Güvenliği
Araştırma Komisyonu
raporlan görüşüldü.
TBMM Başkanvekili,
MHP Istanbul
Milletvekili Murat
Sökmenoğlu, trafık
ekiplerine verilen
rüşvetleri ima ederek
"Çorba parası
zihniyetinin devam ettiği
bir Türkiye'de sorunlan
çözemeyiz" dedi. Rapor
üzerindeki görüşmeleri,
tstanbul Bağdat
Caddesi'nde meydana
gelen trafik kazasmda
kızını yitiren ve kazalara
dikkati çekmek için
Istanbul'dan Ankara'ya
kadar yürüyen Boray Uras
da izledi.
Türkiye'den
Ahvrye mraz
• STRASBOURG (AA) -
Tûrkiye'nin, Avrupa însan
Haklan Mahkemesi'nin
(AÎHM), Abdullah
Ocalan'ın avukatlannın
yaptiğı başvunınun
Büyük Daire'de
görülmesiyle ilgili
karanna itiraz ettiği
bildirildi. AlHM'den
alınan bilgilere göre
Türkiye, Avrupa Konseyi
nezdindeki daimi
temsilciliği kanalıyla
geçen ay başvunınun
incelenmesini kabul eden
Birinci Daire'nin, davanın
kendisi tarafindan değıl,
17 yargıçtan oluşan
Büyük Daire tarafindan
görülmesi karanna dün
itiraz etti. AtHM'nin,
gelecek hafta sah günü
yapacağı toplantıda,
Tûrkiye'nin itirazıyla
ilgili karannı vermesi
bekleniyor.
YHmaz'dan
tazminat davası
• ANKARA (AA) -
ANAP Genel Başkanı,
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Mesut Yılmaz.
yayımlanan bir haberde
kişilik haklanna hakaret
edildiği gerekçesiyle
Cumhuriyet Gazetesi
aleyhinde 5 milyar lira
manevi tazminat istemiyle
dava açtı. Davacı
Yılmaz'ın avukatı Erden
Ansoy tarafindan
hazırlanan dava
dilekçesinde. gazetemizin
13Ocak2001 tarihli
sayısında yayımlanan
"Mesut Yılmaz da
gizledi" başlığıyla
yayımlanan haberde,
Yılmaz'ın, "kamuya
ilişkin bilgi ve belgeleri
gizleyen", "yasal
olmayan olaylann içinde
yer alan" bir kişi olduğu
imajının yaratılmaya
çalışıldığı ve kişilik
haklanna ağır'zarar
verildiği bildirildi.
Lideri Velioğlu 'nun öldürülmesiyle darbeyiyen Hizbullah yaralarını sarıyor
Bitmeyentehlike
İlim grubu
Şokhâlâ
devam
edfyor
• Üzerinden bir yıl geçen 17
Ocak 2000'deki Beykoz
operasyonunun ardından bir
polis şefı şunlan söylüyor:
"Önce başlanna gelenlerin
kaynağını bulmalan gerekiyor.
Çünkü ne zaman kafalannı
kaldırmak isteseler çok önemli
adamlannı alıyoruz."
Y T"izbullah,PKKve
r—i Menzücüerle çanşmayı
X. JL bitırdikten sonra yaklaşık ıki
yılı (1995-96) eylemsiz geçirdi. Bu
süre içinde her birimden aynnnh
raporlar alıp bunlan inceleyen
Hüseyin Veüoğhı. 1990 başlanndan
itibaren örgüte ciddi bir devlet sızması
olduğuna hükmetti. Hızbullah,
1997'den itibaren domuzbağt, haya
burma, çıplak vücuda eritilmiş naylon
dökme gibi işkence yöntemlerini ajan
olduğundan şüphelenilen kendi
elemanlan üzerinde uyguladı.
Bu süre zarfında çogunluğu ait
kademelerden onlarca militan ve
sempatızan, en yakın arkadaşlan,
hatta akrabalan tarafindan
hunharca katledildi. Bütün bu
tedbirler 17 Ocak 2000'deki ve onun
ardından peşpeşe gelen
operasyonlann önünü alamadı. Diğer
bir deyişle, Velioğlu sızma olduğunu
fark ctmış, ama yanlıs yerlerde ız
sürmüşfü. Nitekim "Orgüt
topartanabifir mi" sorumuzu bir polis
şefi şöyle cevaplandırdı. "Önce
başbnna getenlerin kaynağmı
bulmalan gerekiyor. Çünkü ne zaman
kafalannı kaldırmak isteseler
çok önemli adamlannı alıyoraz."
istlhbarat örgütü glbi
Mayıs sonunda Diyarbakır
DGM'de açüan Hizbullah
davasının iddianamesinde savcı
örgütü şöyle tanımlıyor: "Hîzbullah
tom'de her örgüt mensubu adeta bir
istihbarat elemanıdır. Gizli istihbarat
orgüticrinc taş çıkartacak bir çalışma
sistenıi içerisnukdir. Gizfi istihbarat
örgüuermin 'Herhaberinbirdeârşiv
değeri vardır. Bilgilerin toplanıp
değerlendirilmesini içeren istihbarat,
her türlü çalışmanın, atılacak her
adımın ılk ıhtiyacı ve hareket
noktasıdır' kurah bu örgötçe de aynen
benimsennüştir. Orgütün üzerinde
önemle durduğu istihbarat sahası
güvenlik güçleri ve özeBOde TSK'dir.
Orgütün kamu kurumlanyla ilgüi eMe
ettiği istihbari bilgiler üıcelendiğiııde,
bir terör örgütünden 5te casoslok
faaliyeti yürüten bir örgüt izknani
uvandırmaktadır."
RUŞENÇAKIR
Hizbullah örgütünün kuru-
cusu ve tek otoritesi Hüseyin
Velioğhı öldü, arşivi devletin
eline geçti. üst düzey kadrola-
nnın büyük bir çogunluğu, yüz1
-
lerce militan ve binlerce sem-
patizanı yakalandı; mali ve lo-
jistik gücü, buna bağlı olarak
eylem kabiliyeti iyice azaldı.
Öte yandan yaklaşık yirmi yıl
boyunca Güneydoğu'da kök
saünış olan örgüt, kitle taba-
nını büyük ölçüde konıyor. Ço-
ğu yakalanma korkusu içinde
olsa da ellerinın altında ciddi
bir silah stoku bulunduğu sa-
nılan yüzlerce militana sahip.
Sonuçta Beykoz operasyonun-
dan bir yıl sonra Hizbullah ya-
ralı bir vahşi yaratık görünü-
münde.
Uzmanlara göre, Hizbullah
biryüdır pusuda bekliyor. Ken-
disi dışındaki örgütlerin dev-
letle çatışmasını büyük birke-
yifle izliyor. Çünkü dikkat çek-
meden yaralannı sarmak isti-
yor. Tabanına, son bir yılda ya-
şananlan, kendine göre arîla-
tıyor. Ömeğin Velioğlu'nun o
villada yaşamadığını; işkence
sonucu öldürülüp oraya götü-
• Güneydoğu'da kök salmış olan Hizbullah
örgütü, kitle tabanını büyük ölçüde koruyor.
Çoğu yakalanma korkusu içinde olsa da ellerinin
altında ciddi bir silah stoku bulunduğu sanılan
yüzlerce militana sahip. Örgütte lider adayı
olarak îsa Altsoy ve Sülhattin Ürük görülüyor.
Fakat bunlardan hiçbirinin, Velioğlu'nun yerini
doldurması beklenmiyor.
rüldüğünü söylüyor. Domuz
bağlan, işkenceler ve evlerde
bulunan cesetleri "devktkomp-
IOSD" olarak açıklıyor. Islami
kesime de devletin kendisine
yönelik operasyonlannı îslama
yönelik saldınlar olarak gös-
termeye çalışıyor.
Sorular
Beykoz operasyonundan bir
yıl sonra Hizbullah hakkmda
birdizi soru yanrtlanmayı bek-
liyor:
1) Örgütü kim yönetiyor?
Orgütün kuruculannrn ve
üst düzey yöneticilerinin önem-
li bir kısmı yakalandı. Yetkili-
ler 24 kilit ismin halen peşin-
de olduklannı söylüyorlar.
Bunlardan ikisi lider adayı ola-
rak görülüyor: Îsa Altsoy ve
Sülhattin Ürük Fakat bunlar-
dan hiçbirinin Velioğlu'nun
yerini doldurması beklenmi-
yor. Ne onun kadar kartzma-
tik, ne de yetenekli olduklan
söyleniyor. Dolayısıyla her-
hangi birinin Velioğlu gibi tek
otorite olmaya çahşmasının ör-
güt içi çatışmalara yol açması
bekleniyor. Bu nedenle Hiz-
bullah'ın bir şûra ile yönetil-
mesi daha akla yatkın geliyor.
2) Orgüt toparlanabilir mi?
Hizbullah'ın Beykoz'daki
merkezi arşivi devletin eline
geçti. Buradakı özgeçmışlerden
binlerce militan ve sempati-
zan tespıt edildi. Bu bilgiler
örgütün şimdiki lider kadro-
sunun elinde yok. Örgüt içi
ılişkilerini tamamen gızlilik
temehne oturtan Hizbullah mi-
litanlannınbirbüierini bulma-
sı, bir araya gehnesi çok zor.
Yine de son dönemde yapılan
Vehoğhı, 17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz'da birvülaya düzenlenen operasyonda oldurulmuştu.
Her gün cinayet işlenen kent
ARİFASLAN
BATMAN - "Dün şehrimizde
cinayet işlenmedL-"
Bır Batman gazetesinin 1995
yılındaki başlığıydı bu satırlar.
Kentteki kaosu anlatmaya yeti-
yordu. Batman, Hizbullah lide-
ri Hüseyin Velioğlu'nun öldürül-
düğu 17 Ocak 2000'deki ope-
rasyondan bu yana rahat nefes
alıyor.
Batmanlı Hüseyin Velioğ-
lu'nun 1980'li yıllarda oluştur-
duğu Hizbullah, Güneydoğu'yu
üs tutmuştu. Merkezi de Bat-
man ve Diyarbakır olarak plan-
lamıştı. Batman, örgütün beyin
takımımn doğduğu kentti. Hiz-
bullah bu nedenle kentteki feodal
yapıyı da kullanarak kısa süre-
de palazlandı. Kentteki çatışma-
lar önce Hizbullah'ın iki kana-
dı "tümaler" ve "Menzflcüer''
arasında yaşandı. İki grubun ça-
üşmasından Velioğlu'nun başı-
nı çektiği llimciler galip çıktı.
Sonraki hedef ise PKK'lilerdi.
Kısa sürede başlayan çatışmalar
1992-1999 arasında Batman'ı
• Hüseyin Velioğlu öldürüldükten sonra Batman'da
yoğun operasyonlar yapıldı. Yüzlerce kişi tutuklandı.
Bir orduyu donatacak kadar cephanelik bulundu.
Velioğlu'nun cenazesinin toprağa verildiği Karşıyaka
Mezarlığı gözetim altında tutuluyor.
bir kaosa sürükledi. Insanlar so-
kağa çıkamaz oldu. Kentte cina-
yet işlenmediği gün yoktu. Bat-
manlılar arkadan yaklaşacak ka-
ranlık bir elin ateşleyeceği bir
mermiye ya da savuracağı bir
satıra kurban gitmemek için iş-
lerine bile gitmez oldular.
Bu korku dönemi Batman'ı
yalnızlığa terk etti. Kentte artık
kurbanlar ve tetikçilerin aman-
sız mücadelesi vardı. Insanlar
kaçınlıyor, evlerin bodrumla-
nnda işkence merkezleri ve hüc-
reler oluşturuluyor, kaçınlanlar
burada yıllar süren zindan yaşa-
mma mahkûm ediliyordu.
Batman'ın bu durumu Veli-
oğlu'nun öldürüldüğu 17 Ocak
2000'e kadar sürdü. Onun öl-
dürühnesiyle birtikte Batman'da
yoğun operasyonlar yapıldı. Yüz-
lerce kişi tutuklandı. Sığınak-
larda bir orduyu donatacak ka-
dar cephanelik bulundu.
Sosyal hayat canlandı
Batman bir yıl aradan sonra
üzerindeki kara örtüyü çıkanp at-
maya çalıştı. Kentte sosyal ya-
şam yeniden canlandı. Velioğ-
lu'nun cenazesinin 30 Ocak
2000'de toprağa verildiği Karşı-
yaka Mezarlığı gözetim altında
tutuluyor.
Batman Emniyet Müdürlüğü
üst düzey yetkilileri, daha önce
camilerde yaşanan örgüt dene-
timinin tamamen ortadan kalk-
tığını belirterek şunlan söyledi-
ler: "Hizbullah, dini motifleri
ön plana çıkararak kandınlma-
ya yatkın bir kesim üzerinde ça-
bşıyordu. Tebüğve cemaadeşme
için camileri kuuanryorlanh. Şu
anda hiçbircamide Hizbullah'ın
etkinliği yok O yıllarda yalmz-
ca il merkezinde 40-50 caminin
Hizbullah tarafindan eğitim ye-
ri olarak kullanıldığı saptandj.
Hizbullah askeri örgütlenmeyi
başarabflsekydi cihata geiecek-
ti. Ancak yapdan yoğun baskt-
lar nedeniyle askeri malzeme
toplayamadılarve 1999'dakiope-
rasyonlaria örgütün omurgası
çöJârtildL"
Batman Valisi tsa Parlak, ken-
tin geçmişte örgüt yüzünden çok
acı çektiğini, ancak huzuru ya-
kaladığını söyledi. 2000 yılı için-
de kent merkezinde örgüte yö-
nelik 28 operasyon gerçekleş-
tirdiğine dikkat çeken Parlak
şunlan anlatrı: "Operasyonlar-
da 391 kişi ele geçirildi. Bunlar-
dan 226'sı çıkanldığı mahkeme-
lercetutukkndL 164'ü ise serbest
bıraküdı. Güvenlik görevlileri-
mizin özverüi çahşmalan sonu-
cu huzurortamı tesis edildi Hal-
kın devlete olan güveni sağlana-
rak yıkıcı ve bölücü unsurlann
hareket kabiliyeti tamamen or-
tadan kaldınmnşar."
YARIN HİZBULLAH'IN KİLİT ADAMI ABDÜLAZİZ TUNÇ İLK KEZ KONUŞTU
operasyonlar örgütün ciddi bir
toparlanma gayreti içinde ol-
duğunu gösteriyor.
Lojlstlk güç
3) Örgütün lojistik gücü ne
durumda?
Örgütün bir yığın ilişkisi ve
maddi imkânı, bunlan yakın
çevresindekilerden bile sakla-
yan Velioğlu'nun ölümüyle
buhar oldu. Üst üste gelen
operasyonlar sonucu Hizbul-
lah'a ait para, ev, işyeri, araç,
silah ve mühimmat ele geçiril-
di. Yirmi yıl boyunca titiz bir
şekilde "kıyam''a (ayaklanma-
ya) hazırlanan örgütün çok cid-
di lojistik yığınağı olduğu sa-
nüıyor. Nitekim son bir yü için-
de birçok farklı yerde önemli
cephanelikler ele geçirildi. Hiz-
bullah'ın maddi altyapıyı sağ-
lamlaşnrmayı öncelikli hedef
olarak saptaması ve bu amaca
ulaşmak için soygun, haraç,
fıdye gibi eylemlere yönelme-
si ihtimal dahilinde görülüyor.
4) Orgüt yenı alanlara açıla-
bilirmi?
Hizbullah, Dimyat'a pilava
giderken evdeki bulgurdan ol-
du. Güneydoğu'yu "kurtanl-
mış bölge" olarak görüp 1990
sonlannda Batı'ya açılan ör-
güt her iki bölgede de çok cid-
di darbeleryedi. Şimdi bir yan-
dan ülke çapında toparlanma-
ya çalışan örgütün diğer yan-
dan Avrupa'daki göçmen işçi-
lere yönelebileceği söyleniyor.
Hizbullah'ın zayıfohnakla bir-
hkte hep bir Avrupa örgütlen-
mesi vardı. Hem polis operas-
yonlanndan uzak ohnası, hem
geniş maddi imkânlara kapı
aralaması, hem de Türkiye'de
olup bitenlere bir ölçüde ya-
bancı yepyeni bir kitle tabanı
bulunması nedeniyle Avru-
pa'nın Hizbullah'a cazip ge-
lebileceğı söyleniyor.
5) Örgüt strateji değiştirebi-
lirrni?
Örgüt tabanının, özellikle
Velioğlu'nun intikamını almak
için yanıp tutuşruğu biliniyor.
Son dönemde yapılan operas-
yonlarda da Hizbullah'ın ses
genrecek suikast türü eylemler
için istihbarat topladığı ortaya
çıktı. Fakat bu bılgiler örgütü
yakındari tanıyan uzmanlan şa-
şırtmış durumda. Onlar örgü-
tün bu tür eylemler düzenle-
yebilecek güçte olmadığını dü-
şünüyorlar. Daha önemlisi hep
sessiz gitmeyi tercih etmiş Hiz-
bullah'ın strateji değiştirip pro-
paganda hedefli eylemlere yö-
nelmesini beklemiyorlar. Yi-
ne de Hizbullah'ın bir "inti-
kam örgütü"ne dönüşmesi az
da olsa ihtimal dahilinde.
İran ile lllşkiler
6) örgüt globalleşebilir mi?
Hizbullah'ın daha ilk yılla-
nndan itibaren Iran'la çok sı-
kı ilişkileri olduğu biliniyor.
Fakat Muhammed Hatemi'nin
1997'de cumhurbaşkanı seçil-
mesinden sonra Tahran'm di-
ğerülkelerdeki tslamcı hareket-
lerle Uişkisinde önemli değişik-
lik oldu. Her ne kadar Iran'da-
ki muhafazakârlann deneti-
mindeki bazı kurumlar, terör te-
melli birtakım örgütleri des-
teklemeyrsürdürse de eski gün-
ler geride kaldı. Uluslararası
desteğe her zamankinden da-
ha fazla ihtiyacı olan Hizbul-
lah'ın, Usame bin Ladin'in
sponsorluğundakine benzerye-
ni global şeriatçı şebekelerle
ilişki kurması veya bu tür bir
şebekenin Hizbullah'a "yar-
dım efini uzatması" pek de şa-
şırtıcı olmayacaktır.
7) Örgüt bir "cezaevi örgö-
tû"ne dönüşebiliı mi?
Geçen ekim ayuıda Elazığ
Cezaevi'nde bir grup Hizbul-
lahçı küçük çaplı bir isyan çı-
karmıştı. Değışik Hizbullah
davalanndanyargüanan yüzler-
ce tutukhı ve hükümlünün önü-
müzdeki dönemde neler yapa-
cağı da merakla bekleniyor.
Hizbullah uzmanlan, örgütün
cezaevlerindeki elemanlanm
denetim altında tutacağı, ama
inisiyatifı asla içeriye bırak-
mayacağı değerlendirmesini
yapıyorlar. Aynı şekilde, Hiz-
bullahçılann devletle zıtlaşma
içine girmemeye özen gösterip
cezaevlerini birer "meârese'yz
çevirmeyi hedefleyecekleri yo-
rumlan yapılıyor.
AVRUPA'DAN
GURAY OZ
Çağımızın Tostmodepn'
Bir Kahpamanı
Avrupa Birliği Türkiye'yi tam üyeliğe almaya niyet-
li değil. Neden değil? AB kurmaylan, AB'nin etkinül-
kelerinin önde gelenleri ve ideotoglan şu sıralardaya-
rar-zarartartışması yapıyorlar. Etkin ideologlardan bi-
risi, Alman sosyolog demokratlannın "em7/şlerin-
den Helmırt Schmidt'tir. Son günlerde bu konuyla
ilgili olarak söylediklerinin üzerinde çok duruldu
ama özetle yineleyelim: "Türkiye başka bir dünya-
ya aittir, bize uymaz!" Tûrkiye'nin adayiar arasında
yer almasındaki "emeğini" unutamayacağımız esto
militan, ikiyıllık Yeşil Dışişleri Bakanı JoschkaFısc-
her ise konuya daha "pragmatik" yaklaşıyor: ''Tür-
kiye, Avrupa Savunma ve Güvenlik Kimliği konusun-
da zoriuk çıkarmasın; yoksa başı derde girer."
Nice zirvesinde küçük bir ayak oyunuyla, tam
üyeliği on yıl ertelenen Türkiye'de ise Avrupa Birliği
konusu pek bir tuhaf tartışılıyor.
• • •
Bazı çok açık gerçeklerin, bile bile mi, yoksa ce-
haletten mi anlaşılmaz hale gettrildiğini anlamak git-
tikçe zorlaşıyor. Bir ülke, uluslararası bir aniaşmaya
nasıl ve neden taraf olur? Ya zorunluluklar vardır ya
da o ülkenin geniş anlamda çıkarlan, söz konusu an-
iaşmaya taraf olmasını gerektirmektedir. Bir ulusla-
rarası topluluğa da aynı nedenlerle ya katıhrsınız ya
da katılmayı reddedersiniz. Ortada bir zorunluluk
hali varsa, bu durumu da ülkenizin insanlanna an-
latırsınız. ("Çağımız değişti; artık ulusal çtkartarsöz
konusu değildir" diyenlere aldırmayın siz, ulusal çı-
kariann nasıl ve kıyasıya savunulduğunu Nice'te ol-
salar da görselerdi.) Avrupa Birtiği'ne katılma konu-
su en genel hatlarıyla bu çerçevenin dışında değil-
dir.
Türi<iye'de sanayiciler, tüccarlar Avrupa Birliği'ne
katılmaktan yanalar. Çok irdelediklerini söylemek
olanaklı değil ama, anlaşılabilir. AB'ye katılınca, her
şey çok iyi olur, ihracat patlar, AB olanaklan Türki-
ye'yi kalkındınr sanıyorlar. Yabancı yatınmcılar Tür-
kiye'ye daha fazla yatırım yapar iddiasındalar. On-
lara söylenecek sadece kısa bir sözdür: Nüfusu on
milyonun üstünde olan ve Yunanistan gibi özel ko-
şullara sahip olmayan hiçbir ülke, kalkınmasını Av-
rupa Birliği'ne havale edemez. AB böyle bir havale-
yi zaten kabul etmez. Ama sanayicilerimiz, tüccar-
lanmız kendi açılanndan haktı olabilirier. Gümrük bir-
liğinden nasıl "yarartandılarsa" tam üyelikten de o
şekilde yararlanabılirter.
Tûrkiye'nin işsizhk somnuna kestir^-ie çözüm bul-
ma meraklısı hükümetler, 60'lı yıllarda oiduğu gibi ış-
sizlik sorunu ihraç edilebilir ya da "kökten" çözüle-
bilir hesabındalar. Aynı şekilde ülkemizin işsizleri,
Türkjye AB'ye tam üye olursa kapılar açılır, Avrupa'nın
her yerinde iş bulma şansı doğar diye düşünüyor-
lar. Yanılıyorlar; çünkü Avrupa Birliği'nin Tûrkiye'nin
tam üyeliğinden, ideolojik nedenler bir yana temel
korkusu, sahip olduğu büyük nüfusu ve işsizler or-
dusudur. Yanılıyorlar; çünkü Avrupa, öncelikle ken-
di işsizlerine iş bulma derdinde ve yakın bir gelecek-
te de bu konuda bir umut ve ufuk görmüyor. Avru-
pa ülkelerinin, özeltikle de Almanya'nın şimdi "drşa-
ndan" aradığı, yalnızca kalifiye bilgisayar uzmanıdır
ve bu istek geçicidir. Zaten Türkiye de elinde böyle
uzmanlar varsa onlan kaptırmamaya bakmalıdır.
•••
Asıl vahim olan ise Tûrkiye'nin ilericilerinin, demok-
ratiannın, solculannın, insan haklan savunuculannın,
Avrupa Birliği'ni ilericiliğin, demokratlığın, insan hak-
lan savunuculuğunun ölçütü haline getirmiş olma-
landır. İnsan haklan sorunu Türkiye'nin kültürel, sos-
yal ve politik yapısı ile bağlı bir sorundur. Avru-
pa'nın değeryargılan" belki bir ölçüde etkili olabi-
lir, ama belirieyici olamaz. Batılılık ile Avrupa Birliği'ni
sorgusuz sualsiz özdeşleştirenler, gerçekte "tarihin
sonu'türküsünü söylüyorlar. Dostlanmız yalnızca ya-
nılmıyorlar; fena halde yanılıyorlar. Hele romanlannı
büyük bir zevkle okuduğumuz, belki de son yıllarda
"Avrupaı" Türkler arasından çıkmış en iyi romanct
diyebileceğimiz Orhan Pamuk da yanılanlar arasın-
da. Bir söyleşıde Pamuk, ölçüyü o kadar kaçınyor
ki, "pozitivist" mektebin bu Avrupalı yazan, Türki-
ye'yi bir romancrya yakışmayacak şekilde "iyiler"
ve "kötüler" diye ikiye ayırmaktan kendini alamıyor.
Ona bakıhrsa; iyiler AB'ye katılmaktan yana olanlar-
mış, kötülerse karşı çıkanlar.
Tarihe ve hikâyeye çok yönlü, aynntılann derin la-
birentinde, ironiyie, sevinçle, hüzünle bakabilen; "iyi-
liği" ve "kötülüğü", hayata bakışı, romanlannda in-
sanlann, durumların ve hikâyelerin sayısı kadar ço-
ğaltabilen Orhan Pamuk, nasıl oluyor da konuya
böyle yaklaşabiliyor?
önce anlamakta zorlandım.
Sonra anladım: Bu babda, en azından bu söyle-
şide Oıtıan Pamuk, çağının sorunlan konusunda
söz söyleyen, alçakgönüllü bir düşünür değil, çağ-
daş ve "hülyah" postmodem romanın yalnızca bir
kahramanıdır.
Cennet Birgün, bir yandan özüriü anne, baba ve kar-
deşlerine bakryor, diğer yandan da okula gidrv'or.
13yoşındaki Cennet'in
trajık oykusu
KAHRAMANMA-
RAŞ (AA) - Kahraman-
maraş'ta, 13 yaşındaki
CennetBirgün, bir yan-
dan özüriü anne. baba ve
kardeşlerine bakıyor, di-
ğer yandan da okula gi-
diyor.
Merkez ilçeye bağlı
Elmalar Köyü'nde ya-
şayan baba Ramazan
Birgün'ün gözleri gör-
müyor, anne Hamiyet
ve çocuklar Euııas, Gül-
seren, Recep ve Medine
ise zihinsel özüriü. Böy-
le olunca da evin tüm iş-
lerini yapmak, ailenin
13 yaşmdaki kızı Cen-
net'e kalıyor. Anne, ba-
ba, ağabey ve 3 ablası ile
kendisi gibi sağhkh olan
4 yaşındaki kardeşine
büyük bir özenle bakan
Cennet, onlara daha gü-
zel bir gelecek sağlaya-
bilmek için ElmalarK.Ö-
yü llköğretim Oku-
lu'nun 6. sırufinda egi-
timini sürdürüyor.
Anne, baba ve 5 kar-
deşine bakmak zorunda
kalan Cennet Birgün ise
çok yorulmasına karşrn
durumundan şikâyetçi
ohnadığını söyledi.