Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 OCAK 2001 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur(Ş cumhuriyet.com.tr
Cem Davran, Balalayka'da küçük detayları küçük anlarla vermeye çalıştığını söylüyor
> % • Gelenekçi bir
, yapıdan geliyorum,
hayatım Şehir
Tiyatrolan'nda geçti ve
o ruh içime çok sindi.
Balalayka'daki kuşaklar
da böyleydi, birbirimize
çok şey söyledik.Kahpe
Bizans'tan Balalayka'ya
yumuşak bir geçiş
yaptım. Bir sürii
pencereden bakınca
Balalayka'yı önemli bir
yere koyuyorum.
Çoğalmamı sağlayan bir
film oldu. Oyunculuk
serüvenimde Kahpe
Bizans gibi Balalayka da
başköşede yerini aldı.
ilm, çoğalmamı sağladı'OZLEM ALTUNOK
Yaşam bır yolculuğa benzetilirse eğer. Cem Dav-
ran kendi yolculuğunda oldukça renkli ve üretken
bir süreç yaşıyor. Erken başlayan tiyatro ve sine-
ma yaşamınm ana duraklannda TürkbankÇocuk
Tîyatrosu, Şehir Tîvatrosu, özel tiyatrolar, Ömer
Kavur'un yönettiği 'Yusuf üe Kenan' fılmi yer
alıyor. Davran'ın yolu, son olarak AfiÖzgentürk'ün
Batum'dan Türkiye'ye uzanan 'Balalayka' filmiy-
le kesişti. Fılmde babalannın vasiyetini gerçekleş-
tirmek için yıllar sonra bir araya gelen üç kardeş-
ten Gemici Hasan'i canlandıran sanatçı, Balalay-
ka'yı filmografisınde çektiği acılarla, yaşadıkla-
nyla çoğaltan bir fılm olarak başköşeye koyuyor.
Kendi deyışiyle 'Kahpe Bizans'tan 'Balalayka'ya
yumuşak bir geçiş yapan Cem Davran'la Balalay-
ka ve oyunculuk üzerine konuştuk:
'Senaryo aynen yaşam gibiydi'
- Balalayka filmi Kemal Sunal'ın ölümüyle ve
senaryodaki degiştmkrie farklı süreçler yaşadt.
Tüm bu değjşimler sizi nasıl etkiledi?
CEM f>AV RA\ - Aü Özgentürk'ün de söyledi-
ği gıbı Kemal Sunal öldükten sonra o film bitti,
öldü ve biz başka bir film çektik. Tabii ana hatla-
rı aynı kaldı, ama başka bir film oldu; işleyişiyle.
duygu olarak nerede durduğu, hangi duygudan
daha yoğun baktıği değişti. Senaryodaki değişik-
lıklerse tamamen sanatsal, kritik
duygusu oyunculuk olan birtakım
rahatsizlıklardan kaynaklandı, bun-
lan yönetmenle de paylastık. Bun-
lar senaryodaki değişikliklerin man-
tığı ve uygulanış biçimiyle ilgiliy-
di. Ama tabıi ki smema yönetmen
işidir; önemli olan, ortaya çıkan so-
nuçtur. Sinema dilinde ifade etmek
gerekirse. pedıküle ne yansıdığı
önemlidir. Bence iyi bir fılm oldu
Balalayka.
- Canlandınhğuuz Gemici Hasan
karakteri, bugüne kadar oynadığn
nız rotierden oldukça farklıvdı. Na-
sıl buldunuz rolünüzö?
DAVRAN - Tipten tipe girmek
büyük bir aldatmacadır bence, eş-
yanın doğasına aykmdır. Oyuncu-
luk enstrümanını kullanmakla ilin-
tili bir iştir, sen flütsen senden her
zaman flüt sesi çıkar, keman sesi çık-
maz ki. Biroyuncu malzeme olarak
belirli bir rolde başanlı olunca -ben
mesela tiyatroda son dönemjönko-
mik roller oynadım- bir sonraki se-
zon başka bir yönetmen yine o tarz
bir rolde yine o oyuncuyu istiyor. Be-
nim durumum da böyleydi, ama te-
levizyonu birkenara itersek sinema-
da en son rol aldığım fılm grotesk-
absürd bir komediydi. Ondan son-
ra yapacağım en aptalca iş, yine o
tarz bir filmde oynamak olurdu.
Kahpe Bizans'tan Balalayka'ya yu-
muşak bir geçiş yaptım ben. Deği-
şik tipler oynamak gibi bir iddiam
yok. bazı duygulan oyunculuk di-
liyle aktarmaya çalışıyorum sade-
ce. Bu bazen hüzünlü, bazen ko-
mik oluyor, ama aynı şeyi oynamak
anlamma gelmiyor bence. Dünya-
nın en iyi oyunculan da birtakım ges-
tuslanyla, duruşlanyla aynıdır, bu
da kötü bir şey değildir. Çûnkü ka-
rakterler oyunculann içinden çıkar,
ne tamamen sizdir ne de tamamen
sizin dışınızdadır. Gemici Hasan
karakteri ise çok renkli gibi görü-
nen hayta bir kimlik sunuyordu,
ama a>nı zamanda ince ruhlu, naif
bir adamdı. Gemici Hasan çok ra-
hat komik olma tuzağına düşülebi-
lecek, enerjısiyle önde olan, kendı-
ni gösteren bir karakterdi, bu bıçak
sırtı ve riskli durumu baştan seze-
rek karakterin hikâyesine uzak ka-
lıp komik olmayı seçmedim. Küçük
detayları, küçük anlarla vermeye
çalıştım.
- Balalayka biryokuluk fılmi, siz-
ler de filme paralel bir yolculuk ya-
şadınız çekim süresince. Nasd bir
süreçti çekim aşaması?
DA\ RAN - Yönetmenimiz Ali
Özgentürk, IşılÖzgentürk'le yaptığı röportajda, çe-
kim aşamasında sette yaşanan bazı hassasiyetleri
set ahlakıyla açıklamışlar. Bu konuda onlara ka-
tılıyorum. Setahlakına ilişkin neredeyse ikino bir
film oluşturabilecek kadar malzeme vardı Bala-
layka'da. Yine de diğer yandan, fılmin çekim aşa-
ması başından sonuna kadar başka bir fılm oldu.
Hiç tanımadığımız Rus oyuncularla, aynen fılm-
de olduğu gibi, hikâyelerimız yan yana geldi, her-
kes bırbirine uzun yolculuklarda olduğu gibi hi-
kâyelerini anlatmaya başladı. Anlattıklanmıza
üzüldük, sevindik, İcimi zaman inanmadık, kımi
zaman yalan söyledik. Senaryonuu cazibesi biraz
da buradaydı, aynen yaşam gibiydi. Yan yana yü-
rüdü bu iki fılm, gerçekten filmle birlikte biz de
yol aldık.
- Yanşma progranu, televizyon dizisi, reklam
filmkri._ Popülarite sizi nasıl etkiliyor?
DAVRAN-Çelişkileryaşıyorum tabii. Bütün ya-
şamım Şehir Tiyatrolan'nda geçiyordu. bir yan-
dan özel tiyatrolarda oynayıp bir yandan da yine
ŞT'de yoneticilik yapiyofaurh. Böyle bir yajam-
dan çıkıp duygulannı, ilişkilerini bilmediğim bir
yaşamın içine girdim. Şu anda durduğum yerden
baktığımda her iki ortamın birbirinden çok da faz-
la farkı olmadığını görüyorum. Hayatımda böyle
bir yoğunluk olduğu doğru, talep geliyor ve bun-
lardan bana yakın duranlan kabul edıyorum. Ka-
bul ettiklerimle değil, reddettiklerimle değerlen-
dirilmeyi istiyorum. Televizyon dizisinde de. ya-
nşma programmda da çok duru davranmaya çalı-
şıyorum, ben oluyorum ve üstüne de para veriyor-
lar. Oyunculuğumu kontrol altında tutarak bana ya-
ran dokunmasını sağlamaya çalışıyorum.
Yeni filmi 'Mılo' haziranda başlayacak
- 25 yıldır tiyatronun içindesiniz, genç kuşak
oyuncusu olarak yakaiadığınız bu başanyı bir ti-
yatrocu olarak Türldye'de yaşamak çok zor. Neler
düşündüriiyor bu durum si/e?
DAVRAN-Tiyatrodayken birkanalm üstdüzey
yöneticisinin oyunu izleyip beni beğenmesiyle
başladı 'Ruhsar" dizisi, benim tercihim değildi.
1979'da 'Yusuf ile Kenan'da oynadığım zaman da
pek çok teklif gelmişti. Ama artık 1979"da deği-
liz, o dönem belki Türkiye kanşıktı, ama bir este-
tik beğeni düzeyi vardı. Şimdi içinde bulunduğu-
muz su bulanık; kirlenmemeye çalışarak yaşamı
sürdürmek lazım. Şimdiki oyuncular bu popüla-
yatım Şehir Tiyatrolan'nda geçti ve o ruh içime
çok sindi. Balalayka'daki kuşaklar da böyleydi, bir-
birimize çok şey söyledik, bırbirimizle ilgilendik.
Orada da gelenekçi bir yapı vardı. Oyunculukta
kuşaktan kuşağa alışverişe. usta-çırak ilişkisine
çok inanıyorum. Sinemada da, tiyatroda da tek
kişiye inanmadım hiçbir zaman. Oyunculugun
pratiğinde böyle bir şey yoktur. karşındaki oyun-
cularla varsındır. Bunlar bana ustalanmın devret-
tiği şeylerdir.
- Yeni projeleriniz var mı?
DAVRAN - Şu anda oyunum yok, ama sezon so-
nuna bir oyun hazırlamayı düşünüyorum. Özel ti-
yatrolardan teklifler var, ama önce ŞT'de bir oyun
yapmam gerektiğine inanıyorum. Hatta belki bir
oyun yönetmek. ekip çalışması içinde kotanlan bir
işin içinde olmak da istiyorum. Sinema fılmi ola-
rak ise çekimlerine haziranda başlayacağımız 'Mı-
lo' adlı bir film projesi söz konusu. ŞT oyuncula-
nndan. aynı zamanda sinema yazan Arslan Ka-
car'ıruAİzerinde 1.5 yıldır çalıştığımızprojesindenriteyi istiyor, konservatuvara bunun için giriyor-
lar, ondan sonna *tiya«ro kökeHİ ovuııto
7
iMtoyo1s«^öla^îlcl^.~yâpımcmğınfytne TMt* şirketmin
lar. Doğru düzgün oyunlarda oynamadan, çırâk- «•' üstlendığı 'Mılo'yu çekmeye başlayacağız. Film,
lık yapmadan yükseliyorlar. Problem daha çok bu,
şöhret olmak değil. bu yolun tıkanması gerekıyor.
-Sözerfiğini/ usta-çırak ilişkisL Balalayka'da, üç
farklı kuşak arasında -Uğur Yücel, siz ve Ozan
Güven- arasında nasıl yaşandı?
DAVRAN-Gelenekçi biryapıdan geliyorum, ha-
Doğu'da yaşayan, yörenin insanlannı, efsaneleri-
ni, şarkılannı sahnede hicveden Mehmet Mulazım
Muhittin Munzuroğlu'nun trajikomik öyküsünü ko-
nu ediyor. Yönetmenliğini büyük ihtimalle Zeki
Alasya'nın yapacağı fılmin oyunculan ise henüz
belli değil.
Semiramis Sokul'un Aksanat'taki Saklı Cörsel Cünlük'ünde herkese ait bir seyler var
Iç heyecanla akıpgiden çizgiler
NENAÇALİDİS
Semiramis SokuL Aksanat "ta kâğıt
işlerini sergiliyor. Calışmalanndan
arta kalan zamanlannda oluşturduğu
bu serginin diğer bir özelliği de plan-
sız programsız olması. Sokul, sürp-
riz sergisi için yıllarca kullandığı yağ-
lıboya tuvalini bir köşeye atıp ilk kez
mürekkep ve kâğıt gibi yeni araçlar
kullandığını belirtiyor.
- Sergiyi oluştururken nelerden yo-
la çıktuuz? Temcl izieğiniz neydi?
SEMtR.4MİS SOKUL - Resimle-
ri oluştururken aklımda sergi yoktu.
Bunlar günlük olarak tuttuğum not-
lardı. Son sCTgimi 1993 yılmda açmış-
tım, o tarihten bu yana var olan biri-
kimlerimi değerlendirmek istedim.
Planlanmış ve projelenmiş bir çahş-
ma değil.
- Bu serginizde daha önce hiç kul-
ianmadığuuzhangi teknikkre yer ver-
diniz?
SOKUL - Birincil kimliğim res-
samhk. Yaşamın öne çıktığı alanlar-
da resim benim hep arta kalan za-
manlarda oluşturduğum bir şey. Re-
sim yaşamımda hep vardı. ama kopuk-
tu. Yedi yıl önce açtığım sereimde
yağhboyaya agırlık vermiştim. fik kez
sırf kâğıt ve çrni mürekkebi kullan-
dım. Bu sergim gerek malzeme gerek
yapı bakırrundan bir ilki simgeliyor.
- 'SakhGörseJ Günlük'teneler sak-
lı?
SOKUL-Görsel günlükte yaşama
dair yaşanmışlıklarla ilgili ve bütün
bu notlann bende bıraktığı izler var.
Insana dair çok şey var, onlann not-
lan da bende ben olmuş şeyler. Izle-
yici oradaki notlardan ipucu elde ede-
rek kendi günlüğüne ve kendine bak-
mayı, benim kanalımla başka rürlü
bakacaklannı, resimlerle kuracakla-
n kendi diyaloglarla da resimleri fark-
lılaştırma yolunda bir başka boyut
oluşturacaklannı düşünüyorum.
- Bu desenleri hangi dönemkrde
gerçekleştirdiniz?
SOKUL-Darzamanlarda, dar alan-
larda, daralmış formatlarda oluşturu-
lan desenler bunlar. Galeri yönetici-
lığimın artakalan kendıme ait zaman-
larda oluşturduğum desenler bunlar.
-Onun için midar \e uzunkâğıtfbr-
matım tercih ettiniz?
SOKUL- Yola çıkarken darve uzun
kâğıt formattnı düşünmemiştim. Yo-
ğun çaiışma hayatında ve disiplin için-
de dar kâğıtlar önüme geldi. Bunlar
baskı atölyelerinde basılan resimlerin
dışmda kalan kâğıtlardı, fakatbu öy-
lesine bir hız kazandı ki bu kâğıtlar-
dan sonra dar kâğıtlar kesmeye baş-
ladım.
- Serginizde tek renk \e çok lekeci
çalışmalar egemen. Bunlar ruh hali-
nizin bir yansunası mı?
SOKUL - Hiç şüphesiz içsel biri-
kimim ve beni ben yapan olaylann bir
yansıması. Fakat alnıış olduğumuz
disiplinlerin, eğitimin, birikimlerin
ve onlarla bağlantılı uzun çalışmâ dö-
nemierimin ve resimle ilgili oîan ger-
çeklerin de önemli bir payı var. Sırf
ruh hali ile yola çıkılmış şeyler değil.
- Siyah rengin öne çıkması dışavu-
rumctıluğunuzun bir göstergesi mi?
SOKUL - Karanlık renklerin hâ-
kim olması tabii ki dışavurumculuğu-
mun bir ifadesi. Doğada kontür yok,
ama sanatçı o çizgi ile belki elinden
kaçıp giden veya hâkim olmak iste-
diği bu dünyaya bir smır koyuyor ken-
dince. Çizginin öne çıktığı bir sergi.
Soyuta kaçan, aynı zamanda sponta-
ne bir iç heyecanla akıp giden çizgi-
ler.
- 'Saklı Görsel Günlük'te çini mü-
rekkebi ve pastcl bo\a\a ağuiık ver-
diniz. Malzemeler içsel dünyanızla
bağdaşryor, hangi malzeme size neyi
çağnştınyor?
SOKUL- iki renk mürekkep kul-
landım. Biri siyah, diğeri kırmızı. Bü-
tün o çok renkliliği bu iki renkle el-
de ettim. Rengi biraz daha öne çıkar-
mak için pastelin olanaklannı da kul-
landım. Serginin ağırlığı mürekkebe
dayalı. Akıcı, aynı zamanda o akanı
kontrol altına alma isteği de var. Ora-
da suluboya etkisi yaratan zaten o.
Suyun akışkanhğı içinde deseni elde
tutmanın zorluğu, elimden kaçıp gi-
den bir şeyleri kontrol etme isteğim-
de var.
- Çahşmalan neden isimlendirme-
diniz?
SOKUL - Yapılan işlerin isimlen-
dirilmesinekarşıyım. fzleyiciyi birta-
kım kelime veya cümlelerleyönlen-
dirmek bana son derece sınır bir ta-
vır olarak geliyor. Ben resim yapar-
ken oluşturduğum ve bitirdiğime inan-
dığım zaman artık resim benim dişı-
'örsel günlükte
yaşama ve insana
dair yaşanmışlıklarla
ilgili ve bütün bu
notlann bende
bıraktığı izler var.
Izleyici oradaki
notlardan ipucu elde
ederek kendi
günlüğüne ve
kendine bakacak.
Resimleri
farklılaştınrken
başka bir boyut
oluşturacak.
ma çıkıyor. Seyircinin karşına çıktı-
ğı zaman o resme biranlam yükleme-
ye çalışıp da izleyiciyi o doğrultuda
yönlendirmeye kafkmak son derece sa-
kıncalı geliyor. fstiyorum ki benim
oluşturduğum resmin karşısına ge-
çen izleyici kendi ipuçlannı oluştur-
sun ve resmimde kendi serüvenini
alabildiğince yaşasın. Saklı Görsel
Günlük ismini genel bir ifade verdi-
ği için seçtim.
-ÇabsmaiannızdakadiiıiarönplaD-
da»
SOKUL - Kadınlann ön planda ol-
masının en önemli nedenı kadın ol-
mamda yatıyor. Hayata bir kadın gö-
züyle bakıyorum. Birçok yaşanmış
değer var, hepsi artı değil: olumsuz-
luklar da var. Yaşamış olduğum bü-
tün değerler bende resimse! tatlar bı-
rakıp resim halıne dönüşen değerler.
Tümüne saygı duyup sahip çıkıyo-
rum.
- Sergide yer alan çicekler sizht için
birkaçışmı?
SOKUL - Çalışmalanmda tek ba-
şına manzara resirrüerine yer vermi-
yorum. Arada srrada çizdiğim çiçek
resimleri benim için soluklanma ama-
cı taşıyor. Resimlerimde insan figür-
lerine ağırhk veriyorum.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Uzaklaşan
'Giizel Aydmlık'
Aydınlıktan, şairin deyişiyle bin bir anlama bü-
rünen "Güzel Aydmlık"tan ayrılalı aslında çok ol-
du.
Nurullah Ataç, "Güzel Aydınlık'ı okuduğunda,
"yalnız o ad esrikleştiriyor, (yani mestediyor) insa-
nı." diye yazmıştı, 30 Aralık 1951 'de. Ardından da
eklemişti: "Necati Cumalı ne iyi etmiş deyazmış
bu şiiri! Bundan sonra daha kışlar görürsem bu
şiiri okuyarak bahan, yazı bekleyeceğim.'
Geleceğe umutla bakılan yıllardı kırklar, elliler, alt-
mışlar. Edebiyat, gelecek güzel günleri anlatır, gü-
zelliklerin peşinde verirdi en güzel ürünlerini.
Güzel aydmlık.
Umutsuz kaldıkça seni düşündüm.
Düşünecek bir aydınhklan var demek. Gelin de
günümüz dünyasında düşünün bakalım aydınlığı.
Şiirlerin yaşama sevincini anlatması, onu toplu-
ma yayması ne coşkulu bir duygudur. "Aydmlık,
insanoğlunun tabii iklimidir."
Günümüz insanı ve toplumu bu doğal iklimi yi-
tirdi. Çevresindeki her şey insana düşman oldu.
İnsan da çevresindeki her şeye kuşkuyla bakıyor
Denizden çıkan balık temiz mi, yediğimiz et has-
talıklı mı, sebzeler hormonlu mu, soluduğumuz
havazehirmi?..
Bu düşünceler içindeki insan, geleceğin aydın-
lığını düşünerek mutlu olabilir mi?..
Her şey birbırine bağlı yaşadığımız şu yeryüzü
yuvarlağında. İnsan da, çevre de, şiir de... Zor ko-
şullann kuşatmasındaki insanın ne şiire bakacak
hali kalmış, ne aydmlığa.
Yirminci yüzyılda yeni bir toplum, yeni bir ede-
biyat yarartık.
Necati Cumalı da bu yeni edebiyatın yaratıcıla-
nndan biriydi. Türkçe bir dünya kurdular bizlere.
Onların yapıtlarıyla sevdik dilimizi, yaşadığımız
dünyayı, insanı, ülkeyi.
Son yirmi yıldır dili bağlı edebiyatın. Yaşadığı
topluma yeterince seslenemiyor. Küreselleşme
rüzgârları sesini kıstı dilin, güzelliklerin. Ne edebi-
yat hayatı anlatabiliyor, ne hayat edebiyatı dinliyor.
"Günaydın tavuklar, horozlar" diyebilmek kimse-
nin içinden gelmiyor. Hayatın anlamsızlaşması,
sözü de anlamsız kılıyor.
•••
Necati Cumalı için, yaşamınm son dönemlerin-
deki en mutlu olaylardan biri doğduğu kentten al-
dığı çağn olmalı.
1921 'de doğduğu, üç yaşında ailesi ile birlikte
Urla'ya göç ederek aynldığı Yunanistan'ın Arna-
vutluk sınınna yakın küçük bir kasaba olan Filori-
na yöneticileri, kentlerinde doğan şairin 75. yaş gü-
nünü unutmamışlar, kutlamalar düzenleyerek ken-
disini de çağırmışlardı.
Eray Canberk ile Ataol BehramoğluVıun da ka-ı
trtdığı kutlamalarda Necali Cumalı bu değerbilirlik*
karşısında çok mutlu olmuştu. Kent yakınındaki göl
kıyısında, kent yönetimine ait yazarlar evinde ko-
nuk edılmışlerdi.
Böylesi duyarlıklarla karşılaşınca şaşınyor in-
san, yeryüzünde böyle şeyler kaldı mı diye.
Ama insan bu işte, "tükenmıyor", en olmadık yer-
lerde ya da zamanlarda umutlu, aydmlık yüzünü
bir yerlerden gösterıveriyor.
Ne denlı karanlığa gömülse de, gözü bir ışık an-
yor. Bu da insanın "tabii /W/m/"nin bir sonucu.
Necati Cumalı yeryüzünün güzel zamanlannı da
gördü, karanlıkiarı da. Ardında bıraktığı ışık insan-
lığı güzelleştirsin.
Metis Yayınlan'ndan
Murathan Mungan şiir dizisi
• ANKARA (AA) - Metis Yayınlan, Murathan
Mungan'm 1975-2000 yıllan arasında
yayımlanan bütün şiir kitaplanyla '13+1 Şiirler
1975-2000' adh yeni bir dizi oluşturdu. Dizide,
'Osmanlıya Dair Hikayat', 'Kum Saati',
'Bahtiyar', 'Yaz Sinemalan', 'Eski 45'Iikler',
'Mınldandıklanm', 'Yaz Geçer', 'Oyunlar,
Intiharlar ve Şarkılar", 'Mürekkep Balığı',
'BaşkalannınGecesi', 'Metal', 'Omayra', 'Oda,
Poster ve Her Şeyin Kederi' adlı kitaplann 2001
baskısı ile sanatçının öykü ve şiirlerinin yer aldığı
'Fazladan Bir Kitap' isimli eser yer alıyor.
Mungan'ın şiir ve öykülerinden oluşan bu yeni
kitap, koleksiyon dışında tek başına
yayımlanmayacak. Özel bir kutu içinde 25 milyon
liraya satışa sunulan dizinin kapak tasanmını
Bülent Erkmen hazırladı.
'Bütün Oğullanm' Antalya
Devlet Tıyatposu'nda
• KünürServisi-llkkez 1947yıhnda
Broadway'de. Elia Kazan'ın rejisiyle sahnelenen,
Arthur Miller'in ünlü klasiği 'Bütün Ogullanm'
adlı oyun Antalya Devlet Tiyatrosu tarafından
sahnelenıyor. Ülkü Tamer'in dilimize çevirdiği,
Zekai Müftüoğlu'nun sahneye koyduğu oyunda,
toplumun onurlu bir üyesi olma uğruna ticari
kazancın ahlaki değerlere baskın çıkanhşı Keller
ailesi çevresinde anlatıiıyor. Ovunda Defhe Yalnız,
Selim Gürata, Sedat Savtak, Tuna Orhan, Bahadır
Karasu, Şule Gezgöç, Tuncer Salman, Yasemen
Büyükağaoğlu ve Sevin Atasoy rol alıyor.