17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 OCAK 2001 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur(Ş cumhuriyet.com.tr Cem Davran, Balalayka'da küçük detayları küçük anlarla vermeye çalıştığını söylüyor > % • Gelenekçi bir , yapıdan geliyorum, hayatım Şehir Tiyatrolan'nda geçti ve o ruh içime çok sindi. Balalayka'daki kuşaklar da böyleydi, birbirimize çok şey söyledik.Kahpe Bizans'tan Balalayka'ya yumuşak bir geçiş yaptım. Bir sürii pencereden bakınca Balalayka'yı önemli bir yere koyuyorum. Çoğalmamı sağlayan bir film oldu. Oyunculuk serüvenimde Kahpe Bizans gibi Balalayka da başköşede yerini aldı. ilm, çoğalmamı sağladı'OZLEM ALTUNOK Yaşam bır yolculuğa benzetilirse eğer. Cem Dav- ran kendi yolculuğunda oldukça renkli ve üretken bir süreç yaşıyor. Erken başlayan tiyatro ve sine- ma yaşamınm ana duraklannda TürkbankÇocuk Tîyatrosu, Şehir Tîvatrosu, özel tiyatrolar, Ömer Kavur'un yönettiği 'Yusuf üe Kenan' fılmi yer alıyor. Davran'ın yolu, son olarak AfiÖzgentürk'ün Batum'dan Türkiye'ye uzanan 'Balalayka' filmiy- le kesişti. Fılmde babalannın vasiyetini gerçekleş- tirmek için yıllar sonra bir araya gelen üç kardeş- ten Gemici Hasan'i canlandıran sanatçı, Balalay- ka'yı filmografisınde çektiği acılarla, yaşadıkla- nyla çoğaltan bir fılm olarak başköşeye koyuyor. Kendi deyışiyle 'Kahpe Bizans'tan 'Balalayka'ya yumuşak bir geçiş yapan Cem Davran'la Balalay- ka ve oyunculuk üzerine konuştuk: 'Senaryo aynen yaşam gibiydi' - Balalayka filmi Kemal Sunal'ın ölümüyle ve senaryodaki degiştmkrie farklı süreçler yaşadt. Tüm bu değjşimler sizi nasıl etkiledi? CEM f>AV RA\ - Aü Özgentürk'ün de söyledi- ği gıbı Kemal Sunal öldükten sonra o film bitti, öldü ve biz başka bir film çektik. Tabii ana hatla- rı aynı kaldı, ama başka bir film oldu; işleyişiyle. duygu olarak nerede durduğu, hangi duygudan daha yoğun baktıği değişti. Senaryodaki değişik- lıklerse tamamen sanatsal, kritik duygusu oyunculuk olan birtakım rahatsizlıklardan kaynaklandı, bun- lan yönetmenle de paylastık. Bun- lar senaryodaki değişikliklerin man- tığı ve uygulanış biçimiyle ilgiliy- di. Ama tabıi ki smema yönetmen işidir; önemli olan, ortaya çıkan so- nuçtur. Sinema dilinde ifade etmek gerekirse. pedıküle ne yansıdığı önemlidir. Bence iyi bir fılm oldu Balalayka. - Canlandınhğuuz Gemici Hasan karakteri, bugüne kadar oynadığn nız rotierden oldukça farklıvdı. Na- sıl buldunuz rolünüzö? DAVRAN - Tipten tipe girmek büyük bir aldatmacadır bence, eş- yanın doğasına aykmdır. Oyuncu- luk enstrümanını kullanmakla ilin- tili bir iştir, sen flütsen senden her zaman flüt sesi çıkar, keman sesi çık- maz ki. Biroyuncu malzeme olarak belirli bir rolde başanlı olunca -ben mesela tiyatroda son dönemjönko- mik roller oynadım- bir sonraki se- zon başka bir yönetmen yine o tarz bir rolde yine o oyuncuyu istiyor. Be- nim durumum da böyleydi, ama te- levizyonu birkenara itersek sinema- da en son rol aldığım fılm grotesk- absürd bir komediydi. Ondan son- ra yapacağım en aptalca iş, yine o tarz bir filmde oynamak olurdu. Kahpe Bizans'tan Balalayka'ya yu- muşak bir geçiş yaptım ben. Deği- şik tipler oynamak gibi bir iddiam yok. bazı duygulan oyunculuk di- liyle aktarmaya çalışıyorum sade- ce. Bu bazen hüzünlü, bazen ko- mik oluyor, ama aynı şeyi oynamak anlamma gelmiyor bence. Dünya- nın en iyi oyunculan da birtakım ges- tuslanyla, duruşlanyla aynıdır, bu da kötü bir şey değildir. Çûnkü ka- rakterler oyunculann içinden çıkar, ne tamamen sizdir ne de tamamen sizin dışınızdadır. Gemici Hasan karakteri ise çok renkli gibi görü- nen hayta bir kimlik sunuyordu, ama a>nı zamanda ince ruhlu, naif bir adamdı. Gemici Hasan çok ra- hat komik olma tuzağına düşülebi- lecek, enerjısiyle önde olan, kendı- ni gösteren bir karakterdi, bu bıçak sırtı ve riskli durumu baştan seze- rek karakterin hikâyesine uzak ka- lıp komik olmayı seçmedim. Küçük detayları, küçük anlarla vermeye çalıştım. - Balalayka biryokuluk fılmi, siz- ler de filme paralel bir yolculuk ya- şadınız çekim süresince. Nasd bir süreçti çekim aşaması? DA\ RAN - Yönetmenimiz Ali Özgentürk, IşılÖzgentürk'le yaptığı röportajda, çe- kim aşamasında sette yaşanan bazı hassasiyetleri set ahlakıyla açıklamışlar. Bu konuda onlara ka- tılıyorum. Setahlakına ilişkin neredeyse ikino bir film oluşturabilecek kadar malzeme vardı Bala- layka'da. Yine de diğer yandan, fılmin çekim aşa- ması başından sonuna kadar başka bir fılm oldu. Hiç tanımadığımız Rus oyuncularla, aynen fılm- de olduğu gibi, hikâyelerimız yan yana geldi, her- kes bırbirine uzun yolculuklarda olduğu gibi hi- kâyelerini anlatmaya başladı. Anlattıklanmıza üzüldük, sevindik, İcimi zaman inanmadık, kımi zaman yalan söyledik. Senaryonuu cazibesi biraz da buradaydı, aynen yaşam gibiydi. Yan yana yü- rüdü bu iki fılm, gerçekten filmle birlikte biz de yol aldık. - Yanşma progranu, televizyon dizisi, reklam filmkri._ Popülarite sizi nasıl etkiliyor? DAVRAN-Çelişkileryaşıyorum tabii. Bütün ya- şamım Şehir Tiyatrolan'nda geçiyordu. bir yan- dan özel tiyatrolarda oynayıp bir yandan da yine ŞT'de yoneticilik yapiyofaurh. Böyle bir yajam- dan çıkıp duygulannı, ilişkilerini bilmediğim bir yaşamın içine girdim. Şu anda durduğum yerden baktığımda her iki ortamın birbirinden çok da faz- la farkı olmadığını görüyorum. Hayatımda böyle bir yoğunluk olduğu doğru, talep geliyor ve bun- lardan bana yakın duranlan kabul edıyorum. Ka- bul ettiklerimle değil, reddettiklerimle değerlen- dirilmeyi istiyorum. Televizyon dizisinde de. ya- nşma programmda da çok duru davranmaya çalı- şıyorum, ben oluyorum ve üstüne de para veriyor- lar. Oyunculuğumu kontrol altında tutarak bana ya- ran dokunmasını sağlamaya çalışıyorum. Yeni filmi 'Mılo' haziranda başlayacak - 25 yıldır tiyatronun içindesiniz, genç kuşak oyuncusu olarak yakaiadığınız bu başanyı bir ti- yatrocu olarak Türldye'de yaşamak çok zor. Neler düşündüriiyor bu durum si/e? DAVRAN-Tiyatrodayken birkanalm üstdüzey yöneticisinin oyunu izleyip beni beğenmesiyle başladı 'Ruhsar" dizisi, benim tercihim değildi. 1979'da 'Yusuf ile Kenan'da oynadığım zaman da pek çok teklif gelmişti. Ama artık 1979"da deği- liz, o dönem belki Türkiye kanşıktı, ama bir este- tik beğeni düzeyi vardı. Şimdi içinde bulunduğu- muz su bulanık; kirlenmemeye çalışarak yaşamı sürdürmek lazım. Şimdiki oyuncular bu popüla- yatım Şehir Tiyatrolan'nda geçti ve o ruh içime çok sindi. Balalayka'daki kuşaklar da böyleydi, bir- birimize çok şey söyledik, bırbirimizle ilgilendik. Orada da gelenekçi bir yapı vardı. Oyunculukta kuşaktan kuşağa alışverişe. usta-çırak ilişkisine çok inanıyorum. Sinemada da, tiyatroda da tek kişiye inanmadım hiçbir zaman. Oyunculugun pratiğinde böyle bir şey yoktur. karşındaki oyun- cularla varsındır. Bunlar bana ustalanmın devret- tiği şeylerdir. - Yeni projeleriniz var mı? DAVRAN - Şu anda oyunum yok, ama sezon so- nuna bir oyun hazırlamayı düşünüyorum. Özel ti- yatrolardan teklifler var, ama önce ŞT'de bir oyun yapmam gerektiğine inanıyorum. Hatta belki bir oyun yönetmek. ekip çalışması içinde kotanlan bir işin içinde olmak da istiyorum. Sinema fılmi ola- rak ise çekimlerine haziranda başlayacağımız 'Mı- lo' adlı bir film projesi söz konusu. ŞT oyuncula- nndan. aynı zamanda sinema yazan Arslan Ka- car'ıruAİzerinde 1.5 yıldır çalıştığımızprojesindenriteyi istiyor, konservatuvara bunun için giriyor- lar, ondan sonna *tiya«ro kökeHİ ovuııto 7 iMtoyo1s«^öla^îlcl^.~yâpımcmğınfytne TMt* şirketmin lar. Doğru düzgün oyunlarda oynamadan, çırâk- «•' üstlendığı 'Mılo'yu çekmeye başlayacağız. Film, lık yapmadan yükseliyorlar. Problem daha çok bu, şöhret olmak değil. bu yolun tıkanması gerekıyor. -Sözerfiğini/ usta-çırak ilişkisL Balalayka'da, üç farklı kuşak arasında -Uğur Yücel, siz ve Ozan Güven- arasında nasıl yaşandı? DAVRAN-Gelenekçi biryapıdan geliyorum, ha- Doğu'da yaşayan, yörenin insanlannı, efsaneleri- ni, şarkılannı sahnede hicveden Mehmet Mulazım Muhittin Munzuroğlu'nun trajikomik öyküsünü ko- nu ediyor. Yönetmenliğini büyük ihtimalle Zeki Alasya'nın yapacağı fılmin oyunculan ise henüz belli değil. Semiramis Sokul'un Aksanat'taki Saklı Cörsel Cünlük'ünde herkese ait bir seyler var Iç heyecanla akıpgiden çizgiler NENAÇALİDİS Semiramis SokuL Aksanat "ta kâğıt işlerini sergiliyor. Calışmalanndan arta kalan zamanlannda oluşturduğu bu serginin diğer bir özelliği de plan- sız programsız olması. Sokul, sürp- riz sergisi için yıllarca kullandığı yağ- lıboya tuvalini bir köşeye atıp ilk kez mürekkep ve kâğıt gibi yeni araçlar kullandığını belirtiyor. - Sergiyi oluştururken nelerden yo- la çıktuuz? Temcl izieğiniz neydi? SEMtR.4MİS SOKUL - Resimle- ri oluştururken aklımda sergi yoktu. Bunlar günlük olarak tuttuğum not- lardı. Son sCTgimi 1993 yılmda açmış- tım, o tarihten bu yana var olan biri- kimlerimi değerlendirmek istedim. Planlanmış ve projelenmiş bir çahş- ma değil. - Bu serginizde daha önce hiç kul- ianmadığuuzhangi teknikkre yer ver- diniz? SOKUL - Birincil kimliğim res- samhk. Yaşamın öne çıktığı alanlar- da resim benim hep arta kalan za- manlarda oluşturduğum bir şey. Re- sim yaşamımda hep vardı. ama kopuk- tu. Yedi yıl önce açtığım sereimde yağhboyaya agırlık vermiştim. fik kez sırf kâğıt ve çrni mürekkebi kullan- dım. Bu sergim gerek malzeme gerek yapı bakırrundan bir ilki simgeliyor. - 'SakhGörseJ Günlük'teneler sak- lı? SOKUL-Görsel günlükte yaşama dair yaşanmışlıklarla ilgili ve bütün bu notlann bende bıraktığı izler var. Insana dair çok şey var, onlann not- lan da bende ben olmuş şeyler. Izle- yici oradaki notlardan ipucu elde ede- rek kendi günlüğüne ve kendine bak- mayı, benim kanalımla başka rürlü bakacaklannı, resimlerle kuracakla- n kendi diyaloglarla da resimleri fark- lılaştırma yolunda bir başka boyut oluşturacaklannı düşünüyorum. - Bu desenleri hangi dönemkrde gerçekleştirdiniz? SOKUL-Darzamanlarda, dar alan- larda, daralmış formatlarda oluşturu- lan desenler bunlar. Galeri yönetici- lığimın artakalan kendıme ait zaman- larda oluşturduğum desenler bunlar. -Onun için midar \e uzunkâğıtfbr- matım tercih ettiniz? SOKUL- Yola çıkarken darve uzun kâğıt formattnı düşünmemiştim. Yo- ğun çaiışma hayatında ve disiplin için- de dar kâğıtlar önüme geldi. Bunlar baskı atölyelerinde basılan resimlerin dışmda kalan kâğıtlardı, fakatbu öy- lesine bir hız kazandı ki bu kâğıtlar- dan sonra dar kâğıtlar kesmeye baş- ladım. - Serginizde tek renk \e çok lekeci çalışmalar egemen. Bunlar ruh hali- nizin bir yansunası mı? SOKUL - Hiç şüphesiz içsel biri- kimim ve beni ben yapan olaylann bir yansıması. Fakat alnıış olduğumuz disiplinlerin, eğitimin, birikimlerin ve onlarla bağlantılı uzun çalışmâ dö- nemierimin ve resimle ilgili oîan ger- çeklerin de önemli bir payı var. Sırf ruh hali ile yola çıkılmış şeyler değil. - Siyah rengin öne çıkması dışavu- rumctıluğunuzun bir göstergesi mi? SOKUL - Karanlık renklerin hâ- kim olması tabii ki dışavurumculuğu- mun bir ifadesi. Doğada kontür yok, ama sanatçı o çizgi ile belki elinden kaçıp giden veya hâkim olmak iste- diği bu dünyaya bir smır koyuyor ken- dince. Çizginin öne çıktığı bir sergi. Soyuta kaçan, aynı zamanda sponta- ne bir iç heyecanla akıp giden çizgi- ler. - 'Saklı Görsel Günlük'te çini mü- rekkebi ve pastcl bo\a\a ağuiık ver- diniz. Malzemeler içsel dünyanızla bağdaşryor, hangi malzeme size neyi çağnştınyor? SOKUL- iki renk mürekkep kul- landım. Biri siyah, diğeri kırmızı. Bü- tün o çok renkliliği bu iki renkle el- de ettim. Rengi biraz daha öne çıkar- mak için pastelin olanaklannı da kul- landım. Serginin ağırlığı mürekkebe dayalı. Akıcı, aynı zamanda o akanı kontrol altına alma isteği de var. Ora- da suluboya etkisi yaratan zaten o. Suyun akışkanhğı içinde deseni elde tutmanın zorluğu, elimden kaçıp gi- den bir şeyleri kontrol etme isteğim- de var. - Çahşmalan neden isimlendirme- diniz? SOKUL - Yapılan işlerin isimlen- dirilmesinekarşıyım. fzleyiciyi birta- kım kelime veya cümlelerleyönlen- dirmek bana son derece sınır bir ta- vır olarak geliyor. Ben resim yapar- ken oluşturduğum ve bitirdiğime inan- dığım zaman artık resim benim dişı- 'örsel günlükte yaşama ve insana dair yaşanmışlıklarla ilgili ve bütün bu notlann bende bıraktığı izler var. Izleyici oradaki notlardan ipucu elde ederek kendi günlüğüne ve kendine bakacak. Resimleri farklılaştınrken başka bir boyut oluşturacak. ma çıkıyor. Seyircinin karşına çıktı- ğı zaman o resme biranlam yükleme- ye çalışıp da izleyiciyi o doğrultuda yönlendirmeye kafkmak son derece sa- kıncalı geliyor. fstiyorum ki benim oluşturduğum resmin karşısına ge- çen izleyici kendi ipuçlannı oluştur- sun ve resmimde kendi serüvenini alabildiğince yaşasın. Saklı Görsel Günlük ismini genel bir ifade verdi- ği için seçtim. -ÇabsmaiannızdakadiiıiarönplaD- da» SOKUL - Kadınlann ön planda ol- masının en önemli nedenı kadın ol- mamda yatıyor. Hayata bir kadın gö- züyle bakıyorum. Birçok yaşanmış değer var, hepsi artı değil: olumsuz- luklar da var. Yaşamış olduğum bü- tün değerler bende resimse! tatlar bı- rakıp resim halıne dönüşen değerler. Tümüne saygı duyup sahip çıkıyo- rum. - Sergide yer alan çicekler sizht için birkaçışmı? SOKUL - Çalışmalanmda tek ba- şına manzara resirrüerine yer vermi- yorum. Arada srrada çizdiğim çiçek resimleri benim için soluklanma ama- cı taşıyor. Resimlerimde insan figür- lerine ağırhk veriyorum. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Uzaklaşan 'Giizel Aydmlık' Aydınlıktan, şairin deyişiyle bin bir anlama bü- rünen "Güzel Aydmlık"tan ayrılalı aslında çok ol- du. Nurullah Ataç, "Güzel Aydınlık'ı okuduğunda, "yalnız o ad esrikleştiriyor, (yani mestediyor) insa- nı." diye yazmıştı, 30 Aralık 1951 'de. Ardından da eklemişti: "Necati Cumalı ne iyi etmiş deyazmış bu şiiri! Bundan sonra daha kışlar görürsem bu şiiri okuyarak bahan, yazı bekleyeceğim.' Geleceğe umutla bakılan yıllardı kırklar, elliler, alt- mışlar. Edebiyat, gelecek güzel günleri anlatır, gü- zelliklerin peşinde verirdi en güzel ürünlerini. Güzel aydmlık. Umutsuz kaldıkça seni düşündüm. Düşünecek bir aydınhklan var demek. Gelin de günümüz dünyasında düşünün bakalım aydınlığı. Şiirlerin yaşama sevincini anlatması, onu toplu- ma yayması ne coşkulu bir duygudur. "Aydmlık, insanoğlunun tabii iklimidir." Günümüz insanı ve toplumu bu doğal iklimi yi- tirdi. Çevresindeki her şey insana düşman oldu. İnsan da çevresindeki her şeye kuşkuyla bakıyor Denizden çıkan balık temiz mi, yediğimiz et has- talıklı mı, sebzeler hormonlu mu, soluduğumuz havazehirmi?.. Bu düşünceler içindeki insan, geleceğin aydın- lığını düşünerek mutlu olabilir mi?.. Her şey birbırine bağlı yaşadığımız şu yeryüzü yuvarlağında. İnsan da, çevre de, şiir de... Zor ko- şullann kuşatmasındaki insanın ne şiire bakacak hali kalmış, ne aydmlığa. Yirminci yüzyılda yeni bir toplum, yeni bir ede- biyat yarartık. Necati Cumalı da bu yeni edebiyatın yaratıcıla- nndan biriydi. Türkçe bir dünya kurdular bizlere. Onların yapıtlarıyla sevdik dilimizi, yaşadığımız dünyayı, insanı, ülkeyi. Son yirmi yıldır dili bağlı edebiyatın. Yaşadığı topluma yeterince seslenemiyor. Küreselleşme rüzgârları sesini kıstı dilin, güzelliklerin. Ne edebi- yat hayatı anlatabiliyor, ne hayat edebiyatı dinliyor. "Günaydın tavuklar, horozlar" diyebilmek kimse- nin içinden gelmiyor. Hayatın anlamsızlaşması, sözü de anlamsız kılıyor. ••• Necati Cumalı için, yaşamınm son dönemlerin- deki en mutlu olaylardan biri doğduğu kentten al- dığı çağn olmalı. 1921 'de doğduğu, üç yaşında ailesi ile birlikte Urla'ya göç ederek aynldığı Yunanistan'ın Arna- vutluk sınınna yakın küçük bir kasaba olan Filori- na yöneticileri, kentlerinde doğan şairin 75. yaş gü- nünü unutmamışlar, kutlamalar düzenleyerek ken- disini de çağırmışlardı. Eray Canberk ile Ataol BehramoğluVıun da ka-ı trtdığı kutlamalarda Necali Cumalı bu değerbilirlik* karşısında çok mutlu olmuştu. Kent yakınındaki göl kıyısında, kent yönetimine ait yazarlar evinde ko- nuk edılmışlerdi. Böylesi duyarlıklarla karşılaşınca şaşınyor in- san, yeryüzünde böyle şeyler kaldı mı diye. Ama insan bu işte, "tükenmıyor", en olmadık yer- lerde ya da zamanlarda umutlu, aydmlık yüzünü bir yerlerden gösterıveriyor. Ne denlı karanlığa gömülse de, gözü bir ışık an- yor. Bu da insanın "tabii /W/m/"nin bir sonucu. Necati Cumalı yeryüzünün güzel zamanlannı da gördü, karanlıkiarı da. Ardında bıraktığı ışık insan- lığı güzelleştirsin. Metis Yayınlan'ndan Murathan Mungan şiir dizisi • ANKARA (AA) - Metis Yayınlan, Murathan Mungan'm 1975-2000 yıllan arasında yayımlanan bütün şiir kitaplanyla '13+1 Şiirler 1975-2000' adh yeni bir dizi oluşturdu. Dizide, 'Osmanlıya Dair Hikayat', 'Kum Saati', 'Bahtiyar', 'Yaz Sinemalan', 'Eski 45'Iikler', 'Mınldandıklanm', 'Yaz Geçer', 'Oyunlar, Intiharlar ve Şarkılar", 'Mürekkep Balığı', 'BaşkalannınGecesi', 'Metal', 'Omayra', 'Oda, Poster ve Her Şeyin Kederi' adlı kitaplann 2001 baskısı ile sanatçının öykü ve şiirlerinin yer aldığı 'Fazladan Bir Kitap' isimli eser yer alıyor. Mungan'ın şiir ve öykülerinden oluşan bu yeni kitap, koleksiyon dışında tek başına yayımlanmayacak. Özel bir kutu içinde 25 milyon liraya satışa sunulan dizinin kapak tasanmını Bülent Erkmen hazırladı. 'Bütün Oğullanm' Antalya Devlet Tıyatposu'nda • KünürServisi-llkkez 1947yıhnda Broadway'de. Elia Kazan'ın rejisiyle sahnelenen, Arthur Miller'in ünlü klasiği 'Bütün Ogullanm' adlı oyun Antalya Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenıyor. Ülkü Tamer'in dilimize çevirdiği, Zekai Müftüoğlu'nun sahneye koyduğu oyunda, toplumun onurlu bir üyesi olma uğruna ticari kazancın ahlaki değerlere baskın çıkanhşı Keller ailesi çevresinde anlatıiıyor. Ovunda Defhe Yalnız, Selim Gürata, Sedat Savtak, Tuna Orhan, Bahadır Karasu, Şule Gezgöç, Tuncer Salman, Yasemen Büyükağaoğlu ve Sevin Atasoy rol alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle