Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 OCAK 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Karae
papası
llk ve orta dereceli
okullann yan ytl tatili
yaklaşıyor; öğrenciler iki
hafta sonra ilk dönem
karnelerini alacaklar...
Büyük olasılıkla yine
bazı öğrenciler, parasını
ödemediği için
karnesini alamayacak
ve birkaçı medyaya
haber olacak... Karne
parası kaç para? Okul
karnelerini, Milli Eğitim
Bakanlfgı'na bağlı vakrf
basıyor... Dağttımını da
bakanlıığa.bağlı yayınevi
yapryor... Öğrenci
kamesinin satış fiyat 50
bin lira... Stoklarda
fazlastyta karne olmalı
ki Afyon'da fiyat
kınlmış; öğrenci
kamesinde yüzde 45
indirim yapılmış; 27 bin
500 lira oimuş...
Piyasada arök 2 bin 500
lira bozuk para olmadtğı
için yuvarlak hesap üç
adet 10 binlik
diyebiliriz... Gelelim
Afyon'un Bohvadin
ilçesindeki okullann
öğrencllerden topladığı
karne parasına...
Bolvadin üsesi'nde 1
milyon lira, Bolvadin
llköğretim Okulu'nda 1
milyon lira, Gazi
llköğretim Okulu'nda
500 bin lira, Atatürk
llköğretim Okulu'nda
250 bin lira... Bir "mal"ı
toptan 27 bin 500
liradan al, perakende 1
milyon liradan sat...
Buna ticaret değil
soygun denir...
Tel: 0212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: denizsomecurnhuriyet.corn.tr
- Devlet Tıyatrolan'nda da
yolsuzluk varmış...
"Yolsuzluk sanatı!"
nkara'dan gazeteci dostumuz AtMa Aşut, yer-
li sermayenin Türkiye'den kaçtığı haberieri-
nin yaratılan yapay gündemler sayesinde
güme gittiği bir sırada yine yapay gündem-
lerle güme giden yabancı sermayeye sağlanacak ola-
naklan konu edinen bir yazı göndermiş...
Yazı, internet ortamında "Turist Sermaye" başlığı ile
bir "tartışma listesi"nde yer alıyor.
Güme giden konu, Sabah gazetesinde kısa bir sü-
re önce Erhan Seven ve Okan Müderrisoğlu'nun
"Yabancı Sermayeye Otomatik Geçiş Izni" başlıklı
haberi.
Haberin aynntılan internetteki "tartışma listesi"nde
açıklanıyor; 15 gün kadar önce Bakanlar Kurulu'ndan
çıkan bir yasa tasansı ile yabancı yatınm seferberliği
öngörülüyor ve bakın neler vaat ediliyor
1. Yabancı sermayeli yatınm başvurulan Hazi-
ne Yabancı Sermaye Genel MüdûrtOğü tarafın-
dan 15 işgünü içinde sonuçlandınlacak. 2. istem-
leri kabul edilen yabancının tüm bürokratik işlerini Ha-
Tunist sermaye
zine takip edecek. 3. Kamu kurum ve kuruluşlann-
daki izin, ruhsat gibi işlemleri de 10 gün içinde ta-
mamlanacak. 4. Bürokratik işleri gerekçesiz redde-
den ya da zamanında tamamiamayan memurlann, Ha-
zine Müsteşan'nın talebi üzerine beşer aylıklan ke-
silecek. Aynı kusurun tekrarlanması halinde memu-
riyetten çıkarma cezası uygulanacak. 5. Yabancı
sermayeli yatınmtar, OHAL Bölgesi'ndeki teşvik-
terden de yararlanacak. Bedelsiz arazi tahsis edi-
lecek. 6. Yerli yatınmcılann en az yüzde 6O'ı yaban-
cı sermayeli ortaklıklan da yabancı sermaye yatınmı
statüsüne girecek. 7. Teknoloji transferi sağlayan,
katma değeri yûksek, istindamı arttıncı ve sabit
yatınm tutan 10 milyon dolann üstünde olan yer-
li yatnmlar da yabancılara sağlanan haklan kul-
lanabilecek. 8. Yabancı yatınmcılan teşvik etmek
amacıyla Endüstri Bölgeleri kurulacak. Yabancıların
önerecekleri yerter de bu statüye alınabilecek. 9. En-
düstri bölgeleri içinde kalan özel mülkiyete konu
araziler için acele kamulaştrma yapılabilecek. 10.
Yatınmlan Teşvik Koordinasyon ve Danışma Kurulu;
Hazine Müsteşan (Başkan) Sanayi, Enerji, Bayındır-
lık, Çevre, Dış Ticaret ve DPT Müsteşarlan'ndan olu-
şacak. Kurul, TOBB ve YASED'in görüşlerinden de ya-
rarlanacak. 11. Bürokrasinin azattlması için Imar
Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Ka-
nunu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün Teş-
kilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Çevre Kanu-
nu, Belediye Kanunu ve Yabancı Sermayeyi Teş-
vik Kanunu hükûmleri uygulanmayacak. 12. Ha-
len yanm kalmış ya da tamamlandığı halde işletme-
ye geçmemiş veya faaliyeti durdurulmuş olan yerti ve
yabancı sermaye yatınmlan da gerekli koşulları taşı-
malan halinde, yeni teşvik kolaylıklan kapsamına alı-
nacak.
Vatanımıza ve milletimize hayırlı ve uğurtu olsun!
SESStZSEDASIZ(î) NVRlKURTCEBE Gazetecinin itibar ve hüsnümuamelesi
Radikal'de yazarken Hürriyet'teki
odasını Milliyet'e taşıyıp Hürriyet'te-
ki oğlunu da yanına almasını ve oğlu
Serdar'a Yeni Milliyet'te takma adla
bir dedikodu köşesi açılmasını ve kö-
şeyi kendisinin yazdığı yolundaki de-
dikoduları sanki çok kanşık, şüpheli,
türlü dolaplann döndüğü bir ortam
gibi algıladığımızı varsayıp, yaşlı (1929,
Eskişehir) bir meslektaş olarak çalış-
tığı yerlerde itibar ve nedense çift tır-
nak içinde hüsnümuamele gördüğü-
nü yazıyor Hakkı Devrim...
Daha kısa birtümceyle konuya de-
vam edersek; yaşlı ya da genç her-
hangi bir meslektaşımızın eski ya da
yeni işyerinde hüsnükabulden sonra
çift tırnak içinde ya da dışında hüs-
nümuamele de görerek çalışması bi-
zi ancak sevindirir... Kaldı ki Hakkı
Devrim gibi bir üstadın eski işyerierin-
den uzun bir aradan sonra mesleği-
ne dönüp Radikal'deki yazarlığının
yanı sıra aynı patrona ait Doğan Ki-
tapçılık'ta yayın kurulu üyeliği, CNN
Türk'te sohbet ve Kanal D'de dede-
lik yapıyor olması görmekte olduğu
hüsnümuamelenin kanıtıdır. Bu ko-
nuda bütün hüsnüniyetimizle belirti-
riz ki gördüğü muamele hakkıdır, en
ufak bir hüsnükuruntuya yer yoktur...
Kızı Aylin üvaneli köşe yazan ol-
masına karşılık eşi evde oturan
Zürfü Livaneli bile medyada-
"* ki patronlarından böylesine
hüsnümuamele görmemiştir.
Çünkü Hakkı Devrim'in oğlunun
yanı sıra kızı ve eşi de bu muamele-
den haklan olan payı almakta, Doğan
Kitapçılık'ta kızı Zeynep yayın eşgü-
dümcüsü olarak, eşi Güiseren Harum
çevirmen olarak çalışmaktadır.
Asker Komışunca...
SÖNMEZ TARGAN
Türkiye'de ilginç işler oluyor.
Ama bu işlerin üzerine yapılan yo-
rumlar daha da ilginç. ömeğin
aialım şu son günlerin en fazla
tartışılan "Beyaz Enerji Operas-
yonu "nu.
Birileri ülkenin en temel ve
stratejik kaynaklarından birini
haraç mezat satıyor ve bunun
üzerine milyonlarca dolar rüş-
*eti ahp kasasında sakbyor. Ama
bu olayı askerler gün ışığına çı-
kardı diye kıyametler kopanlıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan-
lığı'nın Türkiye Elektrik Kuru-
mu'nun (TEK) özelleştirilmesi için
görevlendirdiği üst düzey bü-
rokratlannın önemli bir bölümü
bu olay nedeniyle tutuklanıp gö-
zaltına alınıyor ve özellikle aydın
ve gazete yazan geçinen kesim-
de bir tek Allah'ın kulu çıkıp bu-
nun üzerine gitmiyor. Ama "Vay
askerniye bu işlere kanştyor" di-
ye tepinen tepinene gırta gidiyor.
Bu nasıl bir anlayıştır, ben an-
layamıyorum. Bir ülke düşünün,
her konuda siyasetçisinden be-
zirgânına, tapu memurundan
maliye müdürüne, hatta polis ör-
gütünden mahalle muhtanna va-
rana değin herkes konuşuyor,
ama asker konuştu mu "Demok-
rasi risk altına giriyor" yaygara-
sı kopartılryor.
Pekiyi, boyutu yüz trilyonlara
varan böylesi bir yolsuzluk altı
aydır bakanlık raflarında tozlan-
maya bırakılınca mı demokrasi-
miz daha da gelişip kök salacak-
tı ya da jandarmanın masasının
üstüne getirilen bu dosyayı, "Bu
benim işim değil, siyasilerin so-
runudur" diyen bir anlayışla bu
dosyalar çöpe atılsaydı mı de-
mokrasimiz daha iyi korunacak-
tı?..
Bu kafada olanlar, öteden be-
ri demokrasiyi çalışma, soyma ve
hortumlama özgürlüğü olarak
algılayan Özal mantığının liberal
şövalyeleridir ki, asker deyince
hemen militarizm kavramının dar
anlamına sığınarak saldın okla-
nnı fırlatırlar.
önce bir belirleme yapmak
gerekir, demokrasilerde asker
konuşmaz diye bir kural yoktur.
Tersine askerin konuşmayıp ni-
yetini saklaması daha tehlikeli
ve düşündürücüdür. Çünkü cun-
talara ve darbelere giden yol
böylesi bir tutumun ürünüdür.
Bu asker 28 Şubat'ta da ko-
nuştu. Konuşmasaydı da Türki-
ye Iran'a dönse ya da ülkede
kanlı bir iç hesaplaşmaya gidil-
se mi daha iyi olurdu?
Sen sırtüstü yatacaksın, kapı-
na gelip dayanmış irticaya kar-
şı direnmek şöyledursun korkun-
dan köşe bucak kaçaksın ya da
sarmaş dolaş olup medyada de-
mokrasi havariliğine soyunacak-
sın, ama birileri çıkıp masaya
yumruğunu vurup oyunu bozun-
ca, pisliğine basmış ayı gibi ho-
murdanıp demokrasi nutuklan
atacaksın:
özellikle Türkiye'de yaşanan
özalizm demokrasisinden (çal-
ma-soyma-hortumlama özgür-
lüğü) sonra bu ucuz aydın hok-
Yabazlığma arttk toplumun ge-
niş kesimleri de pek inanmıyor.
Buyazdıklanmızdan, birilerinin
rahatsızlık duyacağını biliyorum.
Hatta bizi asker savunucusu ola-
rak da niteleyebilirler. Bunlara
son sözümü söylemeden bir iki
anımsatma yapmamız gereke-
cek.
Bir yazımda da değinmiştim.
Tanzimat'tan bu yana Türkiye'ye
getirilen yenilikçi birçok girişim-
ler genellikle ordu içinde başla-
yarak sonradan toplumsallaş-
mıştır. Kurtuluş Savaşı ve cum-
huriyet de ordunun ürünleridir. 27
Mayıs'ı da ordu yapmış ve 61
Anayasası gibi son derece çağ-
cıl ve ilerici bir beratı bırakmış-
tır. Askerier hep doğru mu yap-
mıştır? Şüphesiz hayır. örneğin
12 Mart ve 12 Eylül, yakın tari-
himizin aradan bunca zaman
geçmesine karşın silinmeyen iki
kara sayfasıdır.Ve bu satıdann
yazan her iki dönemde de gerek
nesnel, gerekse moral olarak za-
rar görenlerden biridir. Ama as-
kerler yaptı diye Kurtuluş Sava-
şı ve cumhuriyeti savunmaya-
lım mı?
Şimdi yazıya son noktayı, bir
başka anımsatmayla koyalım.
Rusya'da 1917 Devrimi'nden
sonra kurulan Soyyet hüküme-
tinde yaşanan bir tartışmada,
parti dışından gelen her türlü
eleştiri ve öneriye kuşkuyla ba-
kanlara Lenin'in verdiği yanıt
son derece öğreticidir. Der ki Le-
nin: "Doğnınun ve gerçeğin sı-
nıfı olmaz, kaynağı sorgulanmaz.
Bunlara nereden ve ne biçimde
gelirse gelsin sahip çıkılır.'
Yentden başa dönüyorum. Hır-
sıza, namussuza, arsıza kim kar-
şı duruyorsa buna sahip çıkılır.
Hangi gerekçeyle olursa olsun,
buna sahip çıkılmryorsa, açık de-
ğilse bile örtülü bir biçimde bu
soygun düzeniyte bağlaşma için-
de olunuyor demektir.
Bu soygun düzeninin sorum-
lulan, askerin konuşmasından
rahatsız oluyoriarsa önce aske-
rin konuşmasına olanak sağla-
yan ortamı ve koşullan yaratma-
sınlar. Değilse bu tutumlanna,
yavuz hırsız ev sahibini bastınr
özdeyişinde olduğu gibi sadece
gülünüp geçilir.
KİM KlME DUM DUMA BEHİÇAK [email protected]
0 v*6
once jofaCakJtntZ o
H A K B İ SEMtHPOROY •'• '
•
s ' ' [email protected]
; «
TARlHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 17Ocak
Lcmbart/ eldüğU S/n-
fCI+GU ,1e.,
eyfiudi..
S/R STARIN AN/ ÖlÜMUf.
1342 'DE Bll&ÜN, ÜNLÜ 4tAE£İtC*U SM/EM* On//*CUSV
CA/tOC£ LOİ*&4££>/
S/tÇ UÇ4K ACı42AS
i
tHM ÖIMÜŞTÜ-
SlLİMEtJ SİSÇOfZ <aeVfftf>/V /4/CS'/A/E~, AİL£Sİ
KOA/USUHDA
HEM/Z
t, HOU.ru/OOP'Grt ÇAUÇM4K4
77. OHUN ÜSrz/AJLÜSü,
A4/9/V/A/
ORDU SULH HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 1997/808
Davacı Hasan Alakaş vekili Av. Rüşan Yûksel ve Av. Melike Inal
tarafından Ali Bol ve arkadaşlan aleyhine mahkememizde açılan or-
taklığın giderilmesi davasının yapılan açık duruşması sırasında tüm
aramalara rağmen adresleri tespit edilemeyen Ordu merkez Yıldızlı
Köyü'nden Omer Bol mırasçılan 1959 d.lu Adem Bol ve 1969 d.lu
Mehmet Bol'a ilanen tebligat yapilmasına karar verilmiştir.
Karar gereğınce davalılar Adem Bol ve Mehmet Bol'un duruşma
günü olan 8.2.2001 günü saat 9.10'da mahkememizde bizzat hazır
bulunmalan veya kendilehni bir vekille temsil ettinneleri ve ibraz
etmek istediği belgeleri duruşma gününe kadar mahkememize gön-
dermeleri veya duruşma g ^ ü bizzat getirmeleri, aksi takdirde du-
ruşmaya yokluklarında devam edileceği ve karar venleceği 7201 sa-
yılı kanun gereğince dava dilekçesi yerine kaim olnıak üzere ilanen
tebliğ olunur. 03.01.2001 Basın: 1066
İZMİR 16. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 49 ÖRNEK ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİDtR
DosyaNo: 2000/349
Alacaklı: Suzan Olgun, 3117 Sokak No: 11 Bozyaka/lzmir Borçlu: Ismet Ölgeli, 2014 Sokak No:6/1 Bostanlı/lzmir
Borç MikUn: 125.392.310-asıl alacak, 1.336.100-lşl. Faızi, 39.185.-KKDF, 65.309.-BSMV, 21.662.862.-Odenen Faiz: Cem'an
158.465.836.- Borcan Sebebi: Toplam alacağın ta. tarihinden itibaren faiz, icra harç ve masraflanyla tahsili (19.1.2000 tarihi itibany-
la). Yukanda adı ve adresi yazılı borçlu hakkında yapılan icra takıbuıde, borçluya göndenlen ödeme emrinin bila tebliğ iade edıhnesi,
emruyet marifetiyle yapılan tahkikatta yeni adresinin temın edılememesı nedeniyle ödeme emrinin 7201 sayılı tebligat kanununun 28.
maddesi gereğince ilanen tebliğine karar verilmiştir. Işbu ilanın gazetede yayım tarihine 10 gün ilavesiyle borcu ve takip masraflannı,
17 gün içinde ödemeniz, teminat vermeniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklımn takibat icrası hakkına dair bir itirazımz
varsa yine bu 17 gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, borca itirazmızı yazılı veya sözlü olarak icra dairesine 17 gün içinde bildirme-
diğınız takdirde aynı müddet içinde 74. madde gereğince mal beyanında bulunmamz, aksi halde hapisle tazyik olunacağmız, hiç mal be-
yanında bulunmaz veya hakikate aykın beyanda bulunursanız yine hapisle cezalandınlacağınız, borç ödenmez veya itiraz edılmezse
cebri icraya devam edileceği, tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan ve ihtar olunur. 09.01.2001 Basm: 1677
KARADENİZ EREĞLİ1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
Esas No: 2000/280
Davacı Cevat Türkyılmaz vekili Av. Mehmet Aydan tarafından davalı Ayşe Türkyımıaz aleyhine açılan boşanma davası sebebiyle,
Zonguldak ili, Ereğli ilçesi, Sankorkmaz Mah. Cilt: 0008, Kütük Sua No: 0186'da nüfusa kayıtlı Ali ve Elmas kızı 1.1.1960 doğum-
lu davalı Ayşe Türkyılmaz adına çıkartılan tebligatın bila tebliğ iadesinden sonra yaptınlan zabıta araştırmasında da adresi tespit edile-
mediğinden adı geçenin duruşma günü olan 1.3.2001 günü saat 10.00'da mahkememiz salonunda hazır bulunması veya kendisini bir ve-
kille temsil ettirmesi, ilan tarihinden itibaren 10 gün içerisinde davaya karşı cevaplannı ve varsa delillerini ibraz etmesi, duruşmaya gel-
mediği takdirde yokluğunda karar venleceği hususu ilan olunur.
Basm: 1842 -*i. •
t
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Çözülme
Mahkeme kapısının önünde toplanmış o kala-
balık, kollarına girmiş görevlilerin arasında o ka-
labalığı yararak mahkeme kapısına doğru yürü-
yen elleri kelepçeli o adamlar bir "çözü/me"nin
televizyon ekranlannayansıyan görüntüleriydi...
Kalabalığın ortasında bir kadın çığlıklar atıyordu.
Çevresi, kendisini susturmak isteyen birtakım
adamlaria sarılmıştı. "Benim kocam suçsuz..." di-
ye bağınyordu. "Esas suçlulan birbiraçıklayaca-
ğım..." Otuz beş yıldır hayatını paylaştığı eşini de-
mir parmaklıklar arasına uğuriamak hiç kolay de-
ğildi. Hüznü öfkeye dönmüştü kadının...
Hüzünler de öfkeler de anlaşılabilir duygular-
dı. Hele umur görmüş, hayatın güzel yüzünü ya-
şamış eski bir bakan eşinin çığlıklaria dışa vuran
duygulan daha da kolay anlaşılabiliyordu. Fakat
o, yaralı eşini bir dişi kaplan gibi sahiplenirken
kendisini de yaralıyordu aynı zamanda... Ağzın-
dan çıkan sözlerie, geri dönüşü kolay olmayan
bir yola giriyordu. Yarın biri çıkıp "Haydi açıkla!"
dese, ne yapacaktı. Açıklayacak mıydı "esassuç-
lulan?" Yoksa, "Biranlık öfkeyle söylenmiş söz-
lerdi onlar..." deyip susacak mıydı? Işlenmiş bir
suçun faillerini bilip hiç ses çıkarmamak; aylar-
ca, belki de yıllarca gizlemek, ortada hiçbir şey
yokmuş gibi davranmak, o suça ortak olmak de-
mek değil miydi?
• • •
Kadın "esas suçlulan" biliyor muydu gerçek-
ten? Onca yıllık eşinin çantasındaki belgelere bir
gün merak edip bakmış ya da biriikte gittikleri bir
davetle çevrede konuşulanlar dikkatini çekmiş,
konuşmalar arasında geçen birtakım adları bel-
leğine kazımış olabilirdi örneğin... Benzer olay-
lara kimbilir kaç kez tanık olmuştuk izlediğimiz
sinema filmlerinde... Senaristler de çoğu zaman,
bizim heyecanla izlediğimiz o filmlerin öyküleri-
ni yaşanan gerçeklerden esinlenerek kurgulamı-
yoriar mıydı? O kadın da, birtakım rastlantılar
sonucu hiç düşünmediği, hiç aklına getirmediği
bir anda, kurgusu gerilim filmlerininkini andıran
gerçek bir öykünün tanığı olrnuş olabilirdi... Pay-
laşılamayan, dillendirilemeyen, gizlenen tanık-
lıklar, taşındıkça ağıriaşan yüklerdi... Kadın, mah-
keme kapısında haykırdığı gibi "Beyaz Enerji"
olayının "esas suçlulan"n\ gerçekten biliyorsa,
taşıdığı yük gerçekten çok ağır olmalıydı...
Filmlerden biliyorduk... Tanıklaria suçlular ay-
nı ortamları paylaşan insanlar oluyorlardı genel-
de... Günlük yaşamlannda yollan ister istemez ke-
sişiyordu çoğu zaman. Kadın, bildiğini haykırdı-
ğı "asıl suçlular"\ evlerinde konuk etmek, ağırla-
mak zorunda bile kalmış olabilirdi. Kan koca,
görkemli bir otelin salonunda "suçlular^a aynı pro-
tokol masasını paylaşmış olabilirlerdi. Bir hırsı-
zın, "hanımefendi..." diye başlayan sahte iltifat-
lannı dinlemenin, dinlemek zorunda olmanın ça-
resizliği kimbilir ne kadar ağır gelirdi insana...
"Teşekkür ederim beyefendi, çok naziksiniz..."
yanıtı da aynı şekilde tabii... Hırsıza "hırsız" di-
yememek, suçlunun suçunu yüzüne vurama-
mak.'yûkü'tâşmâmayacak kadar ağir bir aşag^f-
lanmaydı insan için... Kadının mahkeme kapı-
sındaki çığlıklan, öfkeye dönüşmüş bir hüznün
sesi olduğu kadar o "çözülme" anında birden
uyanıveren, önceleri yaşanmış, ama artık çok
gerilerde kalmış başka bir hayata içten içe hep
duyulmuş bir özlemin sesi de olabilirdi...
• • •
O içten içe özlediğimiz hayatlar, oturduğumuz
görkemli konutlarla, altımızdaki pahalı arabalar-
la, bir türiü dinmek bilmeyen tüketim hırsımızla,
övündüğümüz parlak yaşantımızla yavaş yavaş
uzaklaşmıştı bizden... Sırtımızda taşıdığımız, al-
tında ezildiğimiz, o ağır yükler yeni hayatlarımı-
zın ödemek zorunda olduğumuz bedeliydi... Ta-
şıdığımız yüklerden kurtulmayı gerçekten istiyor-
sak, çığhklarımızda eğer içtensek, gerçeklerie
yüz yüze gelmekten, gerçekleri dillendirmekten
korkmamalıydık... Yaşadığımız "çözülmeler" bi-
ze büyük acılar getirdiği kadar, belki bir daha ya-
kalayamayacağımız umutları da getiriyordu be-
raberinde...
Çözülerek arınıyordu insan...
Faks:0212-723 84 97
(e-posta: dkavukcuogluft tuyap.com)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5SOLDANSAĞA:
1/Beyaz üstü-
ne koyu be-
nekli postuyla
tanınan köpek 3
cinsi. 2/Birşe-
yi oluşturan
parçalann ken- 5
di aralannda
ve parçalarla
tüm arasında
bulunan uy-
gunluk...
Uzaklık işare-
ti. 3/ Bir cins güver-
cin... Trafiği yoğun
yol. 4/ "Behçet —
": Çizerimiz... Içel'in
Silifke ilçesinde antik
bir kent... Adlan sıfat
yapan bir yapım eki. „
5/ Ipten düğümlü sa-
çaklarla olıışturulan
birel sanatı. 6/Savaş-
larda giyilen zırh. II ^
Üstü toprakla örtülü saman yığını... "Pencereden
kar geliyor / Gurbet bana — geliyor" (Türkü). 8/
Asya'da bir ırmak... " Leman — ": Şarkıcımız. 9/ Gü-
neydoğudan esen yel.
YUKARIDAJV AŞAĞIYA:
1/ Beyinde bulunan ve sinir iletisinde rol oynayan azot-
lu organik bileşik. 2/ Iri taneli bezelye... Ispanyolla-
nn sevinç ünlemi. 3/ Dili tutulmuş, İconuşamaz hale
gelmiş... Mısır fıravunu II. Ramses ile Hitit kralı III.
Hattuşili arasında imzalanan ilk yazılı antlasma. 4/
Manganezin simgesi... Tümör... Kars'ın doğusunda-
ki ünlü antik kent. Sac üstünde pişen yufkayı çevir-
meye yarayan yassı, tahta aygıt... Yemek. 6/ Balıkçı-
lann, ateşbalığı avlarken üzerinde çıra ve fiında yak-
tıklan ızgara. 7/ Çeşitli renklerde kareli olan kumaş.
, 8/ Kınk kemikleri bir arada tutmak amacıyla kulla-
nılan tahta gibi düz nesne... Rahat, huzur, dinlenme.
9/ Uranus gezegeninin bir uydusu... Kuzu sesi.