17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Karae papası llk ve orta dereceli okullann yan ytl tatili yaklaşıyor; öğrenciler iki hafta sonra ilk dönem karnelerini alacaklar... Büyük olasılıkla yine bazı öğrenciler, parasını ödemediği için karnesini alamayacak ve birkaçı medyaya haber olacak... Karne parası kaç para? Okul karnelerini, Milli Eğitim Bakanlfgı'na bağlı vakrf basıyor... Dağttımını da bakanlıığa.bağlı yayınevi yapryor... Öğrenci kamesinin satış fiyat 50 bin lira... Stoklarda fazlastyta karne olmalı ki Afyon'da fiyat kınlmış; öğrenci kamesinde yüzde 45 indirim yapılmış; 27 bin 500 lira oimuş... Piyasada arök 2 bin 500 lira bozuk para olmadtğı için yuvarlak hesap üç adet 10 binlik diyebiliriz... Gelelim Afyon'un Bohvadin ilçesindeki okullann öğrencllerden topladığı karne parasına... Bolvadin üsesi'nde 1 milyon lira, Bolvadin llköğretim Okulu'nda 1 milyon lira, Gazi llköğretim Okulu'nda 500 bin lira, Atatürk llköğretim Okulu'nda 250 bin lira... Bir "mal"ı toptan 27 bin 500 liradan al, perakende 1 milyon liradan sat... Buna ticaret değil soygun denir... Tel: 0212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: denizsomecurnhuriyet.corn.tr - Devlet Tıyatrolan'nda da yolsuzluk varmış... "Yolsuzluk sanatı!" nkara'dan gazeteci dostumuz AtMa Aşut, yer- li sermayenin Türkiye'den kaçtığı haberieri- nin yaratılan yapay gündemler sayesinde güme gittiği bir sırada yine yapay gündem- lerle güme giden yabancı sermayeye sağlanacak ola- naklan konu edinen bir yazı göndermiş... Yazı, internet ortamında "Turist Sermaye" başlığı ile bir "tartışma listesi"nde yer alıyor. Güme giden konu, Sabah gazetesinde kısa bir sü- re önce Erhan Seven ve Okan Müderrisoğlu'nun "Yabancı Sermayeye Otomatik Geçiş Izni" başlıklı haberi. Haberin aynntılan internetteki "tartışma listesi"nde açıklanıyor; 15 gün kadar önce Bakanlar Kurulu'ndan çıkan bir yasa tasansı ile yabancı yatınm seferberliği öngörülüyor ve bakın neler vaat ediliyor 1. Yabancı sermayeli yatınm başvurulan Hazi- ne Yabancı Sermaye Genel MüdûrtOğü tarafın- dan 15 işgünü içinde sonuçlandınlacak. 2. istem- leri kabul edilen yabancının tüm bürokratik işlerini Ha- Tunist sermaye zine takip edecek. 3. Kamu kurum ve kuruluşlann- daki izin, ruhsat gibi işlemleri de 10 gün içinde ta- mamlanacak. 4. Bürokratik işleri gerekçesiz redde- den ya da zamanında tamamiamayan memurlann, Ha- zine Müsteşan'nın talebi üzerine beşer aylıklan ke- silecek. Aynı kusurun tekrarlanması halinde memu- riyetten çıkarma cezası uygulanacak. 5. Yabancı sermayeli yatınmtar, OHAL Bölgesi'ndeki teşvik- terden de yararlanacak. Bedelsiz arazi tahsis edi- lecek. 6. Yerli yatınmcılann en az yüzde 6O'ı yaban- cı sermayeli ortaklıklan da yabancı sermaye yatınmı statüsüne girecek. 7. Teknoloji transferi sağlayan, katma değeri yûksek, istindamı arttıncı ve sabit yatınm tutan 10 milyon dolann üstünde olan yer- li yatnmlar da yabancılara sağlanan haklan kul- lanabilecek. 8. Yabancı yatınmcılan teşvik etmek amacıyla Endüstri Bölgeleri kurulacak. Yabancıların önerecekleri yerter de bu statüye alınabilecek. 9. En- düstri bölgeleri içinde kalan özel mülkiyete konu araziler için acele kamulaştrma yapılabilecek. 10. Yatınmlan Teşvik Koordinasyon ve Danışma Kurulu; Hazine Müsteşan (Başkan) Sanayi, Enerji, Bayındır- lık, Çevre, Dış Ticaret ve DPT Müsteşarlan'ndan olu- şacak. Kurul, TOBB ve YASED'in görüşlerinden de ya- rarlanacak. 11. Bürokrasinin azattlması için Imar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Ka- nunu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün Teş- kilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Çevre Kanu- nu, Belediye Kanunu ve Yabancı Sermayeyi Teş- vik Kanunu hükûmleri uygulanmayacak. 12. Ha- len yanm kalmış ya da tamamlandığı halde işletme- ye geçmemiş veya faaliyeti durdurulmuş olan yerti ve yabancı sermaye yatınmlan da gerekli koşulları taşı- malan halinde, yeni teşvik kolaylıklan kapsamına alı- nacak. Vatanımıza ve milletimize hayırlı ve uğurtu olsun! SESStZSEDASIZ(î) NVRlKURTCEBE Gazetecinin itibar ve hüsnümuamelesi Radikal'de yazarken Hürriyet'teki odasını Milliyet'e taşıyıp Hürriyet'te- ki oğlunu da yanına almasını ve oğlu Serdar'a Yeni Milliyet'te takma adla bir dedikodu köşesi açılmasını ve kö- şeyi kendisinin yazdığı yolundaki de- dikoduları sanki çok kanşık, şüpheli, türlü dolaplann döndüğü bir ortam gibi algıladığımızı varsayıp, yaşlı (1929, Eskişehir) bir meslektaş olarak çalış- tığı yerlerde itibar ve nedense çift tır- nak içinde hüsnümuamele gördüğü- nü yazıyor Hakkı Devrim... Daha kısa birtümceyle konuya de- vam edersek; yaşlı ya da genç her- hangi bir meslektaşımızın eski ya da yeni işyerinde hüsnükabulden sonra çift tırnak içinde ya da dışında hüs- nümuamele de görerek çalışması bi- zi ancak sevindirir... Kaldı ki Hakkı Devrim gibi bir üstadın eski işyerierin- den uzun bir aradan sonra mesleği- ne dönüp Radikal'deki yazarlığının yanı sıra aynı patrona ait Doğan Ki- tapçılık'ta yayın kurulu üyeliği, CNN Türk'te sohbet ve Kanal D'de dede- lik yapıyor olması görmekte olduğu hüsnümuamelenin kanıtıdır. Bu ko- nuda bütün hüsnüniyetimizle belirti- riz ki gördüğü muamele hakkıdır, en ufak bir hüsnükuruntuya yer yoktur... Kızı Aylin üvaneli köşe yazan ol- masına karşılık eşi evde oturan Zürfü Livaneli bile medyada- "* ki patronlarından böylesine hüsnümuamele görmemiştir. Çünkü Hakkı Devrim'in oğlunun yanı sıra kızı ve eşi de bu muamele- den haklan olan payı almakta, Doğan Kitapçılık'ta kızı Zeynep yayın eşgü- dümcüsü olarak, eşi Güiseren Harum çevirmen olarak çalışmaktadır. Asker Komışunca... SÖNMEZ TARGAN Türkiye'de ilginç işler oluyor. Ama bu işlerin üzerine yapılan yo- rumlar daha da ilginç. ömeğin aialım şu son günlerin en fazla tartışılan "Beyaz Enerji Operas- yonu "nu. Birileri ülkenin en temel ve stratejik kaynaklarından birini haraç mezat satıyor ve bunun üzerine milyonlarca dolar rüş- *eti ahp kasasında sakbyor. Ama bu olayı askerler gün ışığına çı- kardı diye kıyametler kopanlıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan- lığı'nın Türkiye Elektrik Kuru- mu'nun (TEK) özelleştirilmesi için görevlendirdiği üst düzey bü- rokratlannın önemli bir bölümü bu olay nedeniyle tutuklanıp gö- zaltına alınıyor ve özellikle aydın ve gazete yazan geçinen kesim- de bir tek Allah'ın kulu çıkıp bu- nun üzerine gitmiyor. Ama "Vay askerniye bu işlere kanştyor" di- ye tepinen tepinene gırta gidiyor. Bu nasıl bir anlayıştır, ben an- layamıyorum. Bir ülke düşünün, her konuda siyasetçisinden be- zirgânına, tapu memurundan maliye müdürüne, hatta polis ör- gütünden mahalle muhtanna va- rana değin herkes konuşuyor, ama asker konuştu mu "Demok- rasi risk altına giriyor" yaygara- sı kopartılryor. Pekiyi, boyutu yüz trilyonlara varan böylesi bir yolsuzluk altı aydır bakanlık raflarında tozlan- maya bırakılınca mı demokrasi- miz daha da gelişip kök salacak- tı ya da jandarmanın masasının üstüne getirilen bu dosyayı, "Bu benim işim değil, siyasilerin so- runudur" diyen bir anlayışla bu dosyalar çöpe atılsaydı mı de- mokrasimiz daha iyi korunacak- tı?.. Bu kafada olanlar, öteden be- ri demokrasiyi çalışma, soyma ve hortumlama özgürlüğü olarak algılayan Özal mantığının liberal şövalyeleridir ki, asker deyince hemen militarizm kavramının dar anlamına sığınarak saldın okla- nnı fırlatırlar. önce bir belirleme yapmak gerekir, demokrasilerde asker konuşmaz diye bir kural yoktur. Tersine askerin konuşmayıp ni- yetini saklaması daha tehlikeli ve düşündürücüdür. Çünkü cun- talara ve darbelere giden yol böylesi bir tutumun ürünüdür. Bu asker 28 Şubat'ta da ko- nuştu. Konuşmasaydı da Türki- ye Iran'a dönse ya da ülkede kanlı bir iç hesaplaşmaya gidil- se mi daha iyi olurdu? Sen sırtüstü yatacaksın, kapı- na gelip dayanmış irticaya kar- şı direnmek şöyledursun korkun- dan köşe bucak kaçaksın ya da sarmaş dolaş olup medyada de- mokrasi havariliğine soyunacak- sın, ama birileri çıkıp masaya yumruğunu vurup oyunu bozun- ca, pisliğine basmış ayı gibi ho- murdanıp demokrasi nutuklan atacaksın: özellikle Türkiye'de yaşanan özalizm demokrasisinden (çal- ma-soyma-hortumlama özgür- lüğü) sonra bu ucuz aydın hok- Yabazlığma arttk toplumun ge- niş kesimleri de pek inanmıyor. Buyazdıklanmızdan, birilerinin rahatsızlık duyacağını biliyorum. Hatta bizi asker savunucusu ola- rak da niteleyebilirler. Bunlara son sözümü söylemeden bir iki anımsatma yapmamız gereke- cek. Bir yazımda da değinmiştim. Tanzimat'tan bu yana Türkiye'ye getirilen yenilikçi birçok girişim- ler genellikle ordu içinde başla- yarak sonradan toplumsallaş- mıştır. Kurtuluş Savaşı ve cum- huriyet de ordunun ürünleridir. 27 Mayıs'ı da ordu yapmış ve 61 Anayasası gibi son derece çağ- cıl ve ilerici bir beratı bırakmış- tır. Askerier hep doğru mu yap- mıştır? Şüphesiz hayır. örneğin 12 Mart ve 12 Eylül, yakın tari- himizin aradan bunca zaman geçmesine karşın silinmeyen iki kara sayfasıdır.Ve bu satıdann yazan her iki dönemde de gerek nesnel, gerekse moral olarak za- rar görenlerden biridir. Ama as- kerler yaptı diye Kurtuluş Sava- şı ve cumhuriyeti savunmaya- lım mı? Şimdi yazıya son noktayı, bir başka anımsatmayla koyalım. Rusya'da 1917 Devrimi'nden sonra kurulan Soyyet hüküme- tinde yaşanan bir tartışmada, parti dışından gelen her türlü eleştiri ve öneriye kuşkuyla ba- kanlara Lenin'in verdiği yanıt son derece öğreticidir. Der ki Le- nin: "Doğnınun ve gerçeğin sı- nıfı olmaz, kaynağı sorgulanmaz. Bunlara nereden ve ne biçimde gelirse gelsin sahip çıkılır.' Yentden başa dönüyorum. Hır- sıza, namussuza, arsıza kim kar- şı duruyorsa buna sahip çıkılır. Hangi gerekçeyle olursa olsun, buna sahip çıkılmryorsa, açık de- ğilse bile örtülü bir biçimde bu soygun düzeniyte bağlaşma için- de olunuyor demektir. Bu soygun düzeninin sorum- lulan, askerin konuşmasından rahatsız oluyoriarsa önce aske- rin konuşmasına olanak sağla- yan ortamı ve koşullan yaratma- sınlar. Değilse bu tutumlanna, yavuz hırsız ev sahibini bastınr özdeyişinde olduğu gibi sadece gülünüp geçilir. KİM KlME DUM DUMA BEHİÇAK [email protected] 0 v*6 once jofaCakJtntZ o H A K B İ SEMtHPOROY •'• ' • s ' ' [email protected] ; « TARlHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 17Ocak Lcmbart/ eldüğU S/n- fCI+GU ,1e., eyfiudi.. S/R STARIN AN/ ÖlÜMUf. 1342 'DE Bll&ÜN, ÜNLÜ 4tAE£İtC*U SM/EM* On//*CUSV CA/tOC£ LOİ*&4££>/ S/tÇ UÇ4K ACı42AS i tHM ÖIMÜŞTÜ- SlLİMEtJ SİSÇOfZ <aeVfftf>/V /4/CS'/A/E~, AİL£Sİ KOA/USUHDA HEM/Z t, HOU.ru/OOP'Grt ÇAUÇM4K4 77. OHUN ÜSrz/AJLÜSü, A4/9/V/A/ ORDU SULH HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo: 1997/808 Davacı Hasan Alakaş vekili Av. Rüşan Yûksel ve Av. Melike Inal tarafından Ali Bol ve arkadaşlan aleyhine mahkememizde açılan or- taklığın giderilmesi davasının yapılan açık duruşması sırasında tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemeyen Ordu merkez Yıldızlı Köyü'nden Omer Bol mırasçılan 1959 d.lu Adem Bol ve 1969 d.lu Mehmet Bol'a ilanen tebligat yapilmasına karar verilmiştir. Karar gereğınce davalılar Adem Bol ve Mehmet Bol'un duruşma günü olan 8.2.2001 günü saat 9.10'da mahkememizde bizzat hazır bulunmalan veya kendilehni bir vekille temsil ettinneleri ve ibraz etmek istediği belgeleri duruşma gününe kadar mahkememize gön- dermeleri veya duruşma g ^ ü bizzat getirmeleri, aksi takdirde du- ruşmaya yokluklarında devam edileceği ve karar venleceği 7201 sa- yılı kanun gereğince dava dilekçesi yerine kaim olnıak üzere ilanen tebliğ olunur. 03.01.2001 Basın: 1066 İZMİR 16. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 49 ÖRNEK ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİDtR DosyaNo: 2000/349 Alacaklı: Suzan Olgun, 3117 Sokak No: 11 Bozyaka/lzmir Borçlu: Ismet Ölgeli, 2014 Sokak No:6/1 Bostanlı/lzmir Borç MikUn: 125.392.310-asıl alacak, 1.336.100-lşl. Faızi, 39.185.-KKDF, 65.309.-BSMV, 21.662.862.-Odenen Faiz: Cem'an 158.465.836.- Borcan Sebebi: Toplam alacağın ta. tarihinden itibaren faiz, icra harç ve masraflanyla tahsili (19.1.2000 tarihi itibany- la). Yukanda adı ve adresi yazılı borçlu hakkında yapılan icra takıbuıde, borçluya göndenlen ödeme emrinin bila tebliğ iade edıhnesi, emruyet marifetiyle yapılan tahkikatta yeni adresinin temın edılememesı nedeniyle ödeme emrinin 7201 sayılı tebligat kanununun 28. maddesi gereğince ilanen tebliğine karar verilmiştir. Işbu ilanın gazetede yayım tarihine 10 gün ilavesiyle borcu ve takip masraflannı, 17 gün içinde ödemeniz, teminat vermeniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklımn takibat icrası hakkına dair bir itirazımz varsa yine bu 17 gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, borca itirazmızı yazılı veya sözlü olarak icra dairesine 17 gün içinde bildirme- diğınız takdirde aynı müddet içinde 74. madde gereğince mal beyanında bulunmamz, aksi halde hapisle tazyik olunacağmız, hiç mal be- yanında bulunmaz veya hakikate aykın beyanda bulunursanız yine hapisle cezalandınlacağınız, borç ödenmez veya itiraz edılmezse cebri icraya devam edileceği, tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan ve ihtar olunur. 09.01.2001 Basm: 1677 KARADENİZ EREĞLİ1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN Esas No: 2000/280 Davacı Cevat Türkyılmaz vekili Av. Mehmet Aydan tarafından davalı Ayşe Türkyımıaz aleyhine açılan boşanma davası sebebiyle, Zonguldak ili, Ereğli ilçesi, Sankorkmaz Mah. Cilt: 0008, Kütük Sua No: 0186'da nüfusa kayıtlı Ali ve Elmas kızı 1.1.1960 doğum- lu davalı Ayşe Türkyılmaz adına çıkartılan tebligatın bila tebliğ iadesinden sonra yaptınlan zabıta araştırmasında da adresi tespit edile- mediğinden adı geçenin duruşma günü olan 1.3.2001 günü saat 10.00'da mahkememiz salonunda hazır bulunması veya kendisini bir ve- kille temsil ettirmesi, ilan tarihinden itibaren 10 gün içerisinde davaya karşı cevaplannı ve varsa delillerini ibraz etmesi, duruşmaya gel- mediği takdirde yokluğunda karar venleceği hususu ilan olunur. Basm: 1842 -*i. • t PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Çözülme Mahkeme kapısının önünde toplanmış o kala- balık, kollarına girmiş görevlilerin arasında o ka- labalığı yararak mahkeme kapısına doğru yürü- yen elleri kelepçeli o adamlar bir "çözü/me"nin televizyon ekranlannayansıyan görüntüleriydi... Kalabalığın ortasında bir kadın çığlıklar atıyordu. Çevresi, kendisini susturmak isteyen birtakım adamlaria sarılmıştı. "Benim kocam suçsuz..." di- ye bağınyordu. "Esas suçlulan birbiraçıklayaca- ğım..." Otuz beş yıldır hayatını paylaştığı eşini de- mir parmaklıklar arasına uğuriamak hiç kolay de- ğildi. Hüznü öfkeye dönmüştü kadının... Hüzünler de öfkeler de anlaşılabilir duygular- dı. Hele umur görmüş, hayatın güzel yüzünü ya- şamış eski bir bakan eşinin çığlıklaria dışa vuran duygulan daha da kolay anlaşılabiliyordu. Fakat o, yaralı eşini bir dişi kaplan gibi sahiplenirken kendisini de yaralıyordu aynı zamanda... Ağzın- dan çıkan sözlerie, geri dönüşü kolay olmayan bir yola giriyordu. Yarın biri çıkıp "Haydi açıkla!" dese, ne yapacaktı. Açıklayacak mıydı "esassuç- lulan?" Yoksa, "Biranlık öfkeyle söylenmiş söz- lerdi onlar..." deyip susacak mıydı? Işlenmiş bir suçun faillerini bilip hiç ses çıkarmamak; aylar- ca, belki de yıllarca gizlemek, ortada hiçbir şey yokmuş gibi davranmak, o suça ortak olmak de- mek değil miydi? • • • Kadın "esas suçlulan" biliyor muydu gerçek- ten? Onca yıllık eşinin çantasındaki belgelere bir gün merak edip bakmış ya da biriikte gittikleri bir davetle çevrede konuşulanlar dikkatini çekmiş, konuşmalar arasında geçen birtakım adları bel- leğine kazımış olabilirdi örneğin... Benzer olay- lara kimbilir kaç kez tanık olmuştuk izlediğimiz sinema filmlerinde... Senaristler de çoğu zaman, bizim heyecanla izlediğimiz o filmlerin öyküleri- ni yaşanan gerçeklerden esinlenerek kurgulamı- yoriar mıydı? O kadın da, birtakım rastlantılar sonucu hiç düşünmediği, hiç aklına getirmediği bir anda, kurgusu gerilim filmlerininkini andıran gerçek bir öykünün tanığı olrnuş olabilirdi... Pay- laşılamayan, dillendirilemeyen, gizlenen tanık- lıklar, taşındıkça ağıriaşan yüklerdi... Kadın, mah- keme kapısında haykırdığı gibi "Beyaz Enerji" olayının "esas suçlulan"n\ gerçekten biliyorsa, taşıdığı yük gerçekten çok ağır olmalıydı... Filmlerden biliyorduk... Tanıklaria suçlular ay- nı ortamları paylaşan insanlar oluyorlardı genel- de... Günlük yaşamlannda yollan ister istemez ke- sişiyordu çoğu zaman. Kadın, bildiğini haykırdı- ğı "asıl suçlular"\ evlerinde konuk etmek, ağırla- mak zorunda bile kalmış olabilirdi. Kan koca, görkemli bir otelin salonunda "suçlular^a aynı pro- tokol masasını paylaşmış olabilirlerdi. Bir hırsı- zın, "hanımefendi..." diye başlayan sahte iltifat- lannı dinlemenin, dinlemek zorunda olmanın ça- resizliği kimbilir ne kadar ağır gelirdi insana... "Teşekkür ederim beyefendi, çok naziksiniz..." yanıtı da aynı şekilde tabii... Hırsıza "hırsız" di- yememek, suçlunun suçunu yüzüne vurama- mak.'yûkü'tâşmâmayacak kadar ağir bir aşag^f- lanmaydı insan için... Kadının mahkeme kapı- sındaki çığlıklan, öfkeye dönüşmüş bir hüznün sesi olduğu kadar o "çözülme" anında birden uyanıveren, önceleri yaşanmış, ama artık çok gerilerde kalmış başka bir hayata içten içe hep duyulmuş bir özlemin sesi de olabilirdi... • • • O içten içe özlediğimiz hayatlar, oturduğumuz görkemli konutlarla, altımızdaki pahalı arabalar- la, bir türiü dinmek bilmeyen tüketim hırsımızla, övündüğümüz parlak yaşantımızla yavaş yavaş uzaklaşmıştı bizden... Sırtımızda taşıdığımız, al- tında ezildiğimiz, o ağır yükler yeni hayatlarımı- zın ödemek zorunda olduğumuz bedeliydi... Ta- şıdığımız yüklerden kurtulmayı gerçekten istiyor- sak, çığhklarımızda eğer içtensek, gerçeklerie yüz yüze gelmekten, gerçekleri dillendirmekten korkmamalıydık... Yaşadığımız "çözülmeler" bi- ze büyük acılar getirdiği kadar, belki bir daha ya- kalayamayacağımız umutları da getiriyordu be- raberinde... Çözülerek arınıyordu insan... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuogluft tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA: 1/Beyaz üstü- ne koyu be- nekli postuyla tanınan köpek 3 cinsi. 2/Birşe- yi oluşturan parçalann ken- 5 di aralannda ve parçalarla tüm arasında bulunan uy- gunluk... Uzaklık işare- ti. 3/ Bir cins güver- cin... Trafiği yoğun yol. 4/ "Behçet — ": Çizerimiz... Içel'in Silifke ilçesinde antik bir kent... Adlan sıfat yapan bir yapım eki. „ 5/ Ipten düğümlü sa- çaklarla olıışturulan birel sanatı. 6/Savaş- larda giyilen zırh. II ^ Üstü toprakla örtülü saman yığını... "Pencereden kar geliyor / Gurbet bana — geliyor" (Türkü). 8/ Asya'da bir ırmak... " Leman — ": Şarkıcımız. 9/ Gü- neydoğudan esen yel. YUKARIDAJV AŞAĞIYA: 1/ Beyinde bulunan ve sinir iletisinde rol oynayan azot- lu organik bileşik. 2/ Iri taneli bezelye... Ispanyolla- nn sevinç ünlemi. 3/ Dili tutulmuş, İconuşamaz hale gelmiş... Mısır fıravunu II. Ramses ile Hitit kralı III. Hattuşili arasında imzalanan ilk yazılı antlasma. 4/ Manganezin simgesi... Tümör... Kars'ın doğusunda- ki ünlü antik kent. Sac üstünde pişen yufkayı çevir- meye yarayan yassı, tahta aygıt... Yemek. 6/ Balıkçı- lann, ateşbalığı avlarken üzerinde çıra ve fiında yak- tıklan ızgara. 7/ Çeşitli renklerde kareli olan kumaş. , 8/ Kınk kemikleri bir arada tutmak amacıyla kulla- nılan tahta gibi düz nesne... Rahat, huzur, dinlenme. 9/ Uranus gezegeninin bir uydusu... Kuzu sesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle