Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 MART2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Ş yrim kaitesi
ölçülecek
• AJNKARA (ANKA) -
KesLntısız 8 yılük eğitimin
yarygınlaştınlması ıçin 2
yılda 500 trilyon lirayı aşan
harcama yapan Milli Eğitim
Bakanlığı, ıkıncı aşamada
eğitrmın kalitesinin
artınJmasına çauşacak.
Bakauıhk, 8 yıllık eğitim
uygulamasmın eğitünin
niteliğine katkısını ölçmeye
yönelik olarak 4 ve 8'inci
sınıf öğrencilerini merkezi
sınava alacak. Merkezi
sınav sonuçlan ilk 1-2 yıl,
eğitim planlaması ıçin
kullanılacak. Öğrencüerinin
büyuk bölümü başansız
olan okuJ ve iliere yönelik
yeni politikalar
geliştirilecek ve önlemler
alınacak.
Çüpük raponı
alanlar
• ANKARA(AA)-
Askerük yapmamak için
çürük raporu almak
amacıyla sahtecilik
yapanlann cezalannın
ertelenmeyeceği ve paraya
çevrilemeyeceğini öngören
tasannın bu hafta
yasalasması beklenıyor.
Askeri Ceza Kanunu'nda
değişiklik yapan tasan
aynen benimsenirse asker
kişilerin yabancı ülkelerde
işledikleri suçlar,
Türkiye'de işlenmiş
sayılacak. Bunlar hakkmda
yabancı ülkelerde hükûm
venlmış olsa bile,
Türkiye'de yargılanacaklar
ve o ülkede aldıklan ceza
Türkiye'de aldıklan cezadan
ındınlecek.
Bostancnğhr
E-maiNe
haberteşiyor
• ANKARA(AA)-Milli
Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu, artık
öğretmenlerle e-mail
aracüığıyla haberleşiyor.
Her gün kendisine gelen e-
mailleri okuyan
Bakan Bostancıoğlu, yine e-
mail ile yanıt gönderiyor ve
ilgili birimlere de anında
talimat vererek sorunlann
çözümünü istiyor.
Bostancıoğlu ile
öğretmenler arasrndaki
elektronık haberleşme,
devlet kademelerindeki
bürokrasiyı de ortadan
kaldırdı. Öğretmenler artık
kendi bilgisayarlan
aracüıgıyla her türlü
sonmlannı, istek ve
şikâyetlerini Bakan
Bostancıoğlu'na doğrudan
aktarabiliyorlar. Milli
Eğitim Bakanı'nın, e-mail
adresi şöyle:
'' Metin.Bostancioglulmeb.
gov.tr"
TUBtnKtan
refcorburs
• ANKARA(AA)-
Türkiye'nin gözde bilirn
kuruluşu TÜBİTAK,
bilımsel araşnrmalara
sağladığı katkılann yanı
sıra, lisans ve lisansüstü
düzeydeki öğrenciler ile
doktora sonrası
akademisyenlere sağladığı
burslarla da bir rekora imza
att. TÜBÎTAK'tan bugüne
kadar yurtiçi ve yurtdışı
yarlaşüc 19 bin kışi burs
alâ. TÜBİTAK burslan,
agılıklı olarak temel
bitmler alanında öğrenim
gören öğrenciler ile
arîşnrmacılara veriliyor.
CMUK Uygutama
IMerkezi
• BURSA (Cumhuriyet) -
Bırsa Barosu'nun CMUK
LJjgulama Merkezi
himete girdi. Bursa
Adiye Sarayı'nda, kadrolu
2 îvukatm görev yapacağı
nmrkez 24 saat bizmet
vcecek. Baro Başkanı
Ç t i n Göz, gözaltına
atbanlann hangi saatte
olırsaolsun 0 533
220802,0 533 2721214
v«0 224 272 5044
ıntnaralı telefonlan
aıyarak avukat talep
e^bileceklerini, halka
fcnaık eğitimiyle ilgili
fcumetlerin de verileceğini
i i d e etti.
Yılmaz Güney 'den 'Sanat, sinema, oyunculuk ve yönetmenlik üzerine gelişigüzel düşünceler'
Sanathayatameydanc
Sanat 87 dergisi
Film Yönetmenleri
Derneği tarafindan
son dönemde Yıl-
maz Güney hakkm-
da yapılan düzeysiz
tartışmalara bir ya-
nıt olarak Beyoğlu
Sineması nda ger-
çeklestirilen Umut
filminin gösterimi
öncesinde Yavuz
özkan şöyle dedi:
"Bir yaratıcı, eser-
leriyle varolurve
tarihte yerini ahr.
Şimdi siû senarist, yönetmen ve aktör Yıl-
maz Güney'in yaratttğt Umutfitmiyle baş-
başa bıraktyorum." Yılmaz Güney 'in 1982
yılında Paris 'teki bir sinema okulunda öğ-
rencilerle yaptığı konuşmamn metnini su-
nuyoruz. Buyazı 1987deAvrupadaya-
yımlanan Sanat 87 dergisinin haziran sa-
yısından alınmıştır.
•••
^eğerli arkadaşlar... Sizleri
elamlanm... Sizlerle konuşma ve
'tarnşma olanağı yarattıklan ıçin
arkadaşlarım Patrice Chereau ve Pkr
Roman'a teşekkür ederim.
Daha önce okulunuzda, "anema, yönetim,
senaryo, oyuncuhık, kurgu üzerioe" kışisel
görüş ve deneyimlenmı içeren, yaklaşık iki
ay sürecek bir çalışma düşünmüştük. Ancak,
benim kişisel konumumda meydana gelen
değişiklıkler, düşündüğumüz çalışma
programını engelledi.
"Sanat, sinema, qynnciılıık ve yönetmeniîk
üzerine gelişigüzd düşünceler" diyeceğim
konuşmalanma. Çünkü, henüz hiçbir konuda
tam anlamıyla sistemleşmiş sonuçiara
varmış değüün. Hayat ve onun çeşitli
ürünleh, eğılımlen, hiçbir teorik kalıp ve
şemanın içine sığmayacak kadar geniş,
hareketli ve değişkendir. Ancak genel olarak
sanata, özel olarak sinemaya nasıl
yaklaşuğım, oyuncu-yönetmen yönetmen-
çevre, çevre- oyuncu ilişkilerini nasıl ele
aldığun, bir sanatçı olarak hayan nasıl
kavradığım ve çalışma yöntemun
tartışılabüir. Bugüne kadar yaptıklanm, esas
olarak kendi deneyimlerune, kişisel, teorik-
pratik tespitlerime ve bunlann
geliştirilmelerine dayanıyor. Kazanılmış
deneyimlenn ve bilgilerin ve hatta sezgilerin
başkalanna aktanmı, çalışmalanmızı
boyutlandınr, kavrayış uflcumuzu genişletir.
Bu anlamda, umarun ki konuşmalanm
«izkreyararüolur. ,
Insanm doflaya egemen olması
B
ana göre sanat, insanın kendi dışındaki
nesnel ve öznel şeylerle,
kavTayabildiğı oranda başkalannca
yaşanmış, yaratılmış, duygular, düşünceler,
tutkular ve değişık ılışkıler bütünüyle
arasındaki ilişkinin özel bir biçimidir. Bu
üişkiler yeniden üretılerek sanatlaşırlar.
Aynca sanat ve sanatçılık, toplumsal
işbölümünün bir biçimidir. Bir doktor, bir
mühendis, bir işçi gibı. Sanat bir çeşit
yabancılaştırma eylemidir, kökünü
hayattan, gücünü ve etkinliğini ise hayata
hesap sormaktan, meydan okumaktan alır.
însan doğayla ılışkisinde, onu değiştirmeye
çalışarak işe başlamıştır. tnsanı insan yapan
şey, değiştirme eylemi ve değiştirme
eyleminin araçlannı yaratmasıdır. İnsanın
doğaya egemen olmasmm gizi burada
saklıdır, değiştirmek ve bilınçli müdahale ve
müdahalenin araçlannı geliştirme. Sanat ıçin
de aynı şeyleri söyleyebiliriz.
Değiştirilmeden kullanıian, yani insan
emeğinin katümadığı şey nasıl meta değüse,
hayattan aktanlan ve fakat değiştihhneden
sunulan hiçbir "sanatsal" eylem de sanat ve
sanat eseri değildir.
Tesadüflerfn yarattıgı
sanat olmaz
S
anatçı kendi özyaşamından yola çıksa
bile, onu kendi gerçekliğinden
koparmak, onu yaratım sürecinin
duygulanyla beslemek ve yeniden yaratmak
zonmdadû". Gerçeğin kendisine bağlı anılar
ne denli canlı, etkın olurlarsa olsunlar, sanat
eseri adına layık mıdırlar?
Öte yanda, doğal yaşam içinde, yağmur,
rüzgâr, toprak kayması, erime vb. etkenlerie
biçim değiştirmiş doğa harikalan vardır.
Heykele benzeyen kayalar. yataklannı
değiştiren ve hayranlık yaratan görünümleT
çizen ırmaklar, çağlayanlar, yıllarca uğradığı
değişikliklerle çarpıcı özelliklere sahip ağaç
kökleri vardır. Bunlann hiçbiri sanat eseri
değildir. Tesadüflerin yarattığı sanat olamaz.
Sanat, bilinçli müdahalenin, yeniden
yaratmanın, heyecanm, tutkunun sonuoı
varolur. En etkın toplumsal ya da bireysel
olaylan kendi gerçekliği ve kendi bütünlüğü
içinde aktarmak da, onun sanat eseri olması
için yeterli değildir. Belgesel çaüşma ile
sanatsal çahşma iki ayn şeydir. Sanatçıya
"sanatçı'' sıfatını kazandıran şey, onun
• Sinema sanatı, çağımızın en etkin ve en gûçlü sanatıdır. Kitlelerle
ilişkisinin gücü, onun üzerinde sermaye ve devlet denetimini olağanüstü
boyutlara ulaştınnıştır. Diğer sanat dallanyla kıyaslandığında, özgürlüğü
en çok kısıtlanan, sermayeye en çok bağımlı olanıdır. Yine de onunJa
çok etkili şeyler yapılabilir. Çünkü sermaye, kendisine kazanç
sağlayacağı her şeye kapılarını açar.
bilinçh' sanatsal eylemi ve yararnğı şeye
kattığı kişisel büyüdür. Bir anlamda, hayatın
sihnni, gızini, hayatuı içuıde saklı olup da
herkesin göremediği şeyi yakalamadan ve
onu yeni bir biçimde yaratmadan sanatçı
olunamaz. Çünkü sanatçılık bir tutku, delıce
heyecao, bilinçli eylem, kararlı çalışma ve
toplumun resmı anlayışlanna, ideolojik
kahplanna, geleneksel tanımlamalanna
cesaretle meydan okuma işidir.
Yaratmak ve tükenmek
Tek başına siyasal doğrulan söylemek,
toplıunsai gerçekliklen açıklamak da
sanatçılık değildir. Her sanatın ve «anatrmın
kendine özgü teknık ve çalışma yöntemi,; :. •:
onun yaraücılığınm sadece araçlandırlar.
Sanatçı bir yaratıcıdır ve ürünlerini üretirken,
yaratırken, bir yanıyla da tükenir; bir yanıyla
da kendını yeniden yaratır. Sanatçı aynı
zamanda, toplumdaki çeşitli sorulann,
arayışlann, kuşkulann da sözcüsüdür. En
gelişmiş toplumlar bile, binlerce yasakla
donatılmıştır. Bu anlamda cesaret, kararlılık
ve bilımsel araştıncılık, sanatçınm kişiliğini
belirieyen belli başh öğeler sayılmahdır.
B
azı sanatçılar, kendilerini yeniden ve
yeniden yaratamazlar. Kendilerini
beUi smırlar ve uzlaşmalar içinde
tekrarlarlar. Yeni bir şey söylemeyen, kendini
aşmayan, kendini tekrarlayan sanatçıyı
bekleyen şey, esnaflıktır.
Sanatın ve sanatçınm kaynağı yaşadığunız
hayat ve onun eski ve yeni ürünleridir. Yani
geçmişi, anı ve geleceği ile hayat. Ancak
sanatçı, yalnız kendi yaşamı ile yarancdığını
sınırlayamaz. O, hayat bütun yönleriyle
gözlemeye çalışmalı, ona tanıkhk etmelidir.
Kitap, sinema, belge, gezi.. insanlarla canlı
Uişkıler kurmah ve dolayh bilgıler de
edinmelidir. Toplumsal, siyasal hayatın
çalkannlan, ahlaki sarsmniar, gelenekler,
yeni-eskı çatışması, umut- umutsuzluk,
özlem, hayal kınklıklan, direnişler, vb. onun
için işlenmesi gereken hammaddelerdir.
Sanatçı, kendi içindeki ve dışındaki, yani,
yaşadığı ve başkalannca yaşanılan üişkiler,
duygular bütününü yeniden üreten insandır,
dedik. tşte bu noktada, bilinçli seçim, bilinçli
eylem, siyasal-ideolojik doğruluk, sanatçuun
hem kişiliğini belirler, hem de onun
kişüiğine ve sanatına damgasını vnrur.
Sanatçılann ilgi alanlan ile onlann özel
sosyal-siyasal konumlan, yetışme koşullan,
çevre ilişküeri arasmda kopmaz bağlar
vardır.
B
u anlamda her bireysel eylem, aynı
zamanda siyasal ve ideolojik bir . •
tavırdır. Her sanatsal eylem de siyasal
ve ideolojik bir tavırdır. Bu anlamda sanat,
taşıyacağı içerik ne olursa olsun, sonucu
bakımuıdan siyasal bir eylem aracıdır.
Çünkü her sanat eseri, şu ya da bu biçimde
kitleleri etkıler. Kimisı üısanlan hayata
bağlarken, güncel olaylara uyanık kılarken,
bazılan hayattan kopanr. Kimilerine göre
"angaje sanat" sadece hayata soldan bakan
sanatnr. Onlar gericiliği körükleyen,
insanlara umutsuzluk saçan, ahlaksızlığı
çekici kılan filmleri, kitaplan, vb. şeyleri,
angaje görmezler. Sanat geniş bir kavramdır
ve birçok sanat dahnı kapsamına ahr. Soruna
geniş açıdan değil, sadece sinema sanatı
açısından yaklaşacağun. Ve gideTek,
konuşmalanmı, "oyunculuk, oyuncu-
yönetmen, yönetmenin bir yaraöcı oiarak
önemi" üzerinde yoğunlaştıracağun. Sonra
da oyuncunun yararlanacağı kaynaklar ve
malzemeler üzerinde duracağun.
Sinema sanaü, çağunızm en etkin ve en
güçlü sanatıdır. Kitlelerle ilişkisinin gücü,
onun üzerinde sermaye ve devlet denetimini
olağanüstü boyutlara ulaştırmıştır. Diğer
sanat dallanyla kıyaslandığında, özgürlüğü
en çok kısıtlanan, sermayeye en çok bağımlı
olanıdır. Yine de onunla çok etkili şeyler
yapüabilir. Çünkü sermaye, kendisine
kazanç sağlayacağı her şeye kapüannı açar.
Bir anlamda, sennayenın tek geçerli kuralı
kazanmak, daha çok kazanmaktır.
Yönetmen, hem tek başına yarancı, hem de
yarancüann yöneticisidir. O, bir çeşit
orkestra şefidir aynı zamanda. Bu anlamda,
tasanlannı en ince noktalanna kadar bilmek,
yaratıcüanlannı iyi tanımak, onlarla birlikte
kullanacağı diğer malzemeler arasmdaki
ilişkiyi aynnnlanyla düşünmek zorundadır.
Kendini tanımayan yönetmen, çevresini
tannnakta zorluk çeker. Kendini tanımak,
kendi yeteneğıni, eğüimlenni, nTmanlılf alan
ve suurlannı, deneyimlerini, zayıf ve güçlü
noktalannı tanımak demektir. Kendini
tanıma olgusunu, oyuncu üzerinde
açıklamaya çalışırsak, daha anlaşılır olabilir.
Oyuncunun kendinl tanıması
B
ir oyuncu her şeyden önce fıziği ile
sunrhdır. Bu nedenle bir oyuncu her
şeyden önce fiziğini, fızücsel
yeteneklerini iyi tanımalıdu. Fiziğine
egemen ohna, onu denetim alünda tutabüme,
tanunayı gerektinr. Oyuncunun bedeni,
yüzü, kollan oyuncunun süahlandır. Bu
silahlan iyi kuUanabUmek için, hem fıziki
sağlığa, hem zıhınsel ve büinçsel sağlığa
gerek vardır. Bir oyuncu kendini eğıürken,
teorik anlamda bUgüendirirken, organ ve
duyumlanru da pratik çalışmalar içinde
eğitmelidir. Bir oyuncu çeşitli duygulan
yaratırken, fızüci organlan ile uyum halinde
olmalıdır. tnsanlar, hangi işte çalışıyorlarsa,
bedenleri, duruşlan, tavırlan, büinçlen esas
olarak o iş tarafindan belirlenir. Sürekh aynı
işi yapmak, insanın yüzünü de biçimler. Bir
gardiyan Ue bir tezgâhtar farklı biçimlerle,
farklı duygulara sahıptırler. Bir gangster üe
papaz birbirlenne benzemezler. Ozel bir iş
bölümünün bir unsuru olan, oyunculuğu
meslek olarak seçmiş ve oyunculuk işi
tarafindan biçimlenmiş oyuncu da bir
başkasma benzemez. O kendisini, hem
gardiyan, hem tezgâhtar, hem papaz, hem
gangster, hem de işçı olabüecek yumuşaklık
ve esneklıkte tutmalıdır. O, fızücsel ve
psikolojık biçimlenmesini, canlandıracağı
rolün kişüiğine göre yapacaknr. Kendi
fiziğini ve yeteneklerini iyi tanıyan bir
oyuncu, kalıbına gıreceğı kişiliğe uyum
sağlayıp sağlamayacağmı bılır. Doğaldır ki,
oyunculann kişüüdere dağıtım işini,
oyuncunun kendisi değıl, yönetmen
yapacaktır.
Y
önetmeni tarafindan herhangi bir - --.p
kışilüc için sectfen oyuncu, - ^ •)
canlandıracağı tipi iyi tanımalıdır.
Onu, sosyal, kültürel, psikolojüc, biyolojik
konumu üe derinliğine işlemeli ve
incelemelidır. Oyuncunun yarancüığı, tipini
derinleştirmekte, kendini gösterir. Doğaldır
ki ona yönetmeni yol göstericidir, ama
kişüiğe asıl ruhu veren oyuncudur. Bir tipi
incelemek, onu beürleyen, diğerlerinden
ayıran ana noktalan bulmak ve bu temelde
aynntüara inmek demektir. Duruş, oturuş, el
ve kollann hareket biçimi, gözlerin durumu,
bakış biçimleri ve yüzün aldığı biçimler,
konuşma ve diğer organlar arasındaki ilişki,
sesin ve sessizliğin kullanılışı vs. bütün
bunlar dış görünümlerdir. Oyunda bütünlük
ve canlılık sağlamak için, hareketlere can
veren özü, psücolojik çeşiüilikleri bulmak ve
yaşamak gereku. Bir oyuncunun mekanik
anlamıyla, oyunu aşabümesi, ancak onu
yaşama düzeyine yükseltmesi üe
mümkündür. Yaşayabümek zordur ve fakat
başan için zorunludur. Oyunun sürekülığini
sağlayabilmek için, oyuncu özel hayatmı
sümeh ve rolünü hayatmda yaşamalıdır.
Oyuncunun fızüci davranışlanyla, psücolojik
konumu uyum içinde olmahdır.
Duvar filminin Cannes'dald ilk gösterimi. Nicolas Hossein, (Robert Hossein'in oğiu) Yılmaz Güney, Ayşe Emd Mesçi, Tuncel Kurtiz.
UINTERNAT1ONAL w P» »•
Yimaz Güney, Fatoş Göney'k bûükte
Oyuncunun
organlannı
kullanması
Oyuncu bir "hint faJdri" depdir.
Bir yogi gibi kaslanna egemen
otmaktan da söz etmiyoruz.
Oyunda esneklik. inisiyatif
sağlamak için, oyun aracı olacak
organlanna egemen olmahdır ki,
' Qnii değişen durumlara göre
ayoBiiçinde yönkndirebilsin.
Değişik duygulan tanunadan,
onlann organlara nasıl yansıdtğını
bflmedea, organ ve duyulannuzı
kuüanamayız. Ömeğin korku,
sevinç, endişe, heyecan, çeşitli
dozlan olan duy gulardır. Öhlm
• korkusuvla, polise yakalanma
korkusu, ikisi de korkudur. Ama
aralannda hem içerik, hem de
biçimsel farklar vardır. Bu ikisi
arasmdaki farkı bilmek ve
ayırmak,fiziğimizifarklı biçimde
yönlendirmeyi emreder.
Duygulan farkhhklan ile
tanımak, o ruh haline girmemizi
ve fiziğûnizi etküemeyi
kolayfaştınr. Tanımadığımız
duygulan, pratik ve teorik
arayışlana bulmaya çahşmz.
Böylesi bir arayış binmsel
araşürnıa yöntemini gereldi kdar.
Hayatmda hiç genelev kadını
görmemiş bir kadm oyuncu,
hayatmda hiç psikopat görmemiş
bir erkek oyuncu, bu tipleri nasıl
oynar~ Eğer tipler uygunsa,
burada yönetmen devreye girer ve
duygulan, davramşlan, somut
durumlaria, davranışlarla
almasınm yollanru arar.
Oyunculannı teorik ve pratik
verflerle ayduüatmaya, onlan
biçimlemeye ve kendine tabi
kümaya çalışır.
Oyuncunun, oyun öncea ve oyun
sürednde kendi» ve çevresi De
üişkilerinL eşyalaria ve duygularia
ilişkisini, karşıhldı o> nayan
oyuncular arasındaki oyun ahş-
verişi Hişküerini, az sonra
yapacağnmz canlı konuşma içinde
açıklamak istivorum. Oyuncunun
çevresinden kopması, kendini
cesaretiendirmesi oyıınun birliği
konulannı yine Dgilendiğiniz
ölçûde, sonılaruuza göre
cevaplamak istiyorunı.
Bir yaratıcı olarak yönetmen, eserinin tannsıdırHer şeyin bir biçimi olduğu gibi, duygulann,
düşüncelerin de, insan bedenine ve çeşitli
organlanna yansıyışlannın biçimleri vardn".
Yönetmen hayata tanüdığı süresince, değişim,
acdar, sevinçler, kaygılar, korkular görmüşse,
bireysel ve toplumsal firtınalara tanık olmuşsa,
günün birinde, bütün bunlan yeniden biçimleyebilir,
yeniden üretebüir. Bireyleri ve kitleleri yeniden
üretim için yönetebilmek bir gözlem işi olduğu
kadar bir yetenek sorunudur da. Duygulann,
düşüncelerin yeniden inşası. El, kol, yüz ve bedenin
çeşitli biçimlerine girerek istenilen duygulan
işlemesi, üretmesi.
Yönetmenin oyuncu ile üişkisinde, oyuncunun
niteliği, yeteneği, deneyimi önemli bir rol oy.ıar.
Eğer oyuncu deneyimli biri ise, profesyonel bir
oyuncu ise, yönetmenin onunla ilişkileri, meslekten
olmayan, fakat işe yeni başlayanlarla ilişkilerinden
farklı olacaktır. Yani ilk kez oyunculuk yapacak
biriyle, profesyonel bir oyuncunun yönetimi
arasmda fark vardır. Yönetmenin oyuncusundan
başanlı bir sonuç alabılmesi için, onu, bütün
yönleriyle aynntılı olarak tanıması gerekir.
Oyuncusunu derinliğine tanımayan bir yönetmen,
ondan iyi sonuçlar alamaz. Oyuncuyu tanıma. onun
hem yeteneğini hem de zayıflıklannı tammaktır.
Oyuncuyu iyi tanımak, onu yönetebilmenin tek
koşuludur.
Yönetmen, oyunculanyla ikili ilişki ve çalışma
içinde olmalıdır. Yani, onlan, genel olarak rollerine
yatkın bir atmosfer içinde tutmak, ajite etmek,
onlan cesaretlendirmek. Ve çekim süreci içerisinde
aynntılı yönetimlerini sağlamak. Her oyuncunun
canlandıracağı tipin özel gereklikleri, oyuncu-
yönetmen arasmdaki ilişkileri, biçimleyen ve
koşullandıran bir başka etkendir.
Eğer yönetmen, oyuncusunu, rolünün gereği,
hayattan kopanp rolünün içine sokamazsa, rolünü
yaşar hale getiremezse, başanlı sonuç alamaz.
Oyuncu oyun sürecinde, kendi hayatmı, kişiliğini
unutmalı, rolünün kişiliğini yaşamalıdır. Burada
oyuncunun yeteneği, oyuncunun yönetmence iyi
tanınması, temelinde başan için, belirleyici rol
yönetmene düşer. Bu anlamda otoritesi olmayan,
bürokrat karakterli, kişiliği silik bir yönetmen bu
işleri başaramaz. Gerçek bir yönetmen, otoriter,
güçlü ve işinin tutkunu anlammda işinin delisi
olmahdır. O kimi zaman çılgındn-, o bir tutku ve
kararhlık simgesidir, o ekibin gözünde bir güven ve
inanç anahtandu". O gemisini firtmalardan
kurtarabilecek yeteneklerde kaptandır. O, kendisine
sonsuz bir güven duyan ve gerektiğinde,
oyunculannı, çevrenin, hayatın hikâyesine dayattığı
şeyleri, yeni ilişkileri hikâyesınin eski kalıbuıı
bozarak yeniden ele alan ve değerlendiren kişidir.
Yönetmen bir yaratıcı olarak eserin tannsıdn".