Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 2000 PAZAF
12 PAZAR KONUGU
Seçildiği günden bu yana çeşitli kesimlerin hedefi haline gelen ÎÜ Rektörü KemalAlemdaroğlu kendini savunuy
'Eleştirenler insaflı olsunlar'LEYLA TAVŞANOĞLU îstanbul Üniversitesi 'nde (İÜ) bir süredir kaynama var. Öteden beri îürbana karşı mücadele vermekle
tanınan Rektör Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, karşıtlarıyla rektörü destekleyenlerin çekişmelerinin yanı sıra pek çok eleştirinin de
hedefi haline geldi. Türbanla savaşımı yüzünden basında 'sağcılarla solcuları bir araya getiren rektör' olarak nitelendi. Ardından,
özellikle Iktisat Fakültesi öğretim üyelerinin odalarını değiştirdiği, YÖK Yasası 'nı sonuna kadar çalıştırdığı için eleştirildi. Bu arada
bazı öğretim üyeleri ÎÜdeki görevlerinden
istifa ettiler. TBMMAraştırma Komisyonu,
Hocaların
değiştirilen
odaları
- Peki hocaların odalan neden değiştirildi?
- Siz bu komılara yakın bir kişisiniz. Acaba
bildiğiniz üniversitelerde rektörlük bölümJeri-
nin hangisi burası gibıdir? Rektörlük odası bü-
yüktür, ama öbûr mekânlar çok dardır burada.
Ben de rektörlük odasııu böyle buldum zaten.
Ben yapmadım. Üç rektör yardımcısı tek bir
odada çalışıyorianû. Sekiz-on danışman da tek
bir odadaydı. Buna karşıiık yan koridorda bir
bsmı parti yetkilisi, bir kısmı politikada, doğ-
ru dürüst okula gelmeyen Iktisat Fakültesi öğ-
retim üyelerinin bazılannın odaları vardı. O
günün Iktisat Fakültesi dekanından, o odalan
rektörlük bölümünün genişlemesi için istedi-
ğimiz zaman gürültü koptu. Yani rektörlük ça-
lışamayacak, bir odaya sıkışıp kalacak, öyle
mı? Yapay çıkanlan sorunlan hele de kamu-
oyuna yansrtmak öğretim üyeliğiyle de, üniver-
site anlayışıyla da bağdaşmaz. Odalan alınan
öğretim üyeleri başka yerlerde şu anda rahat-
ça çahşıyorlar.
- Bilimselliği artttrdığtnızı söyiediniz.»
- Araşürma Fonu'nu yüzde 5'ten yüzde 6'ya
çıkardık. Bu yüzde 1 artış yılda 200 milyar li-
raya yakuı para ediyor. Bunu özellikle genç
öğretim elemanlannın yurtdışındakı bılımsel
etkinliklerine para olarak destek veriyoruz. Da-
ha önce böyle bir uygulama yoktu, ben başlat-
tun. Böylece uluslararası atıf indekslerinde ya-
pılan yayın sayısının hızla arttığını görmekte-
yiz. 1995-96-97'de ikinei sıradaydık. 1998'de
sayısı artar biçimde ikinci sırada olduğumuzu
saptadık. Inanıyorum ki 1999 'da belki de birin-
ci sırayı zorlayacağız.
Aynca, IÜ tarihinde olmayan İÜ Bilim ödül-
leri oluşturduk. Bunu dünyaya ilan ettik. Yurt-
dışından 33 yabancı, yurtiçinden de 22 araştı-
ncı eserleriyle başvurdu. Sosyal bilimlerde bi-
nncılık ödiUü ikiye, sağlık bilimlerinde de üri-
ye bölüştürüldü. Fen bilimlerinde tek ödül ve-
rildi. Bu, lÜ'niin uluslararası bilim ortamında
ne güçlü bir yere geldiğitün göstergesidır.
Bunun dışında bugiine kadar matbaada bek-
^yvn kitşç>lann ve dergılerifi hepsı bastınJdı.
Senatonun
kararıyla
tavır aldık'
- Siz geçen yü İÜ öğretim üyelerinin Yuna-
nistan '« gitmelerini yasakladınız. Daha sonra
ise 1999-2000 öğretim yıh açdışma Yunanistan
Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu 'yu davet et-
üniz, neden?
- Biz her zaman ulusal dış potirjkayı izleyen
bir ünfversite yöneticisiyiz. Dışişleri Bakanlığı
ve yetkililerin ulusal dış politıka gereği bilunsel
üişkilen kesen yazılan vardı. Bu tavır üzerine biz
konuyu senatomuza getirdik. Senatomuz da
Öcalan'a verilen destekler nedeniyle Yunanis-
tan'la ilişkileri kesme karan aldı. Haziran orta-
lannda Yunanistan büyükelçisi Ankara'dan be-
ni aradı ve beni ziyarete gelmek istediğini söy-
ledi. Haziran sonunda Îstanbul başkonsolosu ve
yardımcısıyla bırlıkte ziyarete geldi. Bu, ÎÜ ta-
rihinde iüc kez oluyordu. Ziyaret sırasında, "Se-
nato karannı gözden geçirmeniz düşünükbflir
nu?" dediler. Biz de ülkelerinin tavn nederuyle
bu karann ahndığıru, ama tavırda değışıkhk olur-
sa bizim de görüşlerimizi değiştirebileceğimizi
söyledim.
Nitekim, bir süre sonra Atina Üniversite-
si'nden Türkiye'deki bazı rektörlere davet yazı-
sı geldi. Bunu da dikkate alıp Papandreu'mın
Sayın Cem'le ilişkilerinin gayet olumlu gittiği-
ni fark ederek Papandreu'yu açılış törenine da-
vet ettik- Hatta Prof. Sdçuk Erez Atina Haber
Ajansı'nın Istanbul'daki temsilcisi Alkis Kur-
kulas'a bu davetten söz edince Kurkulas kendi-
si elçilik yaparak Papandreu'yu davet etri. 1
Ağustos tarihli, kendi imzasıyla yazalmış mek-
tubu da var. 17 Ağustos*ta deprem olunca bir sü-
re zaten bu konulan unuttuk. Deprem iki toplu-
mun çok sıcak yakJaşunıru sağladı. Ondan son-
ra bildiginiz gibi Papandreu geldi, çok sıcak bir
konuşma yapü. Bundan bir süre sonra Atina Tek-
nik Üniversitesi tarafindan davet edildim. Ora-
da 22 üniversite rektörünün katıldığj toplanttda
konuştum. Konusmadan sonra Atina Üniversi-
tesi Rektörü, üniversitesine davet etti. O üniver-
sitede konuşurken, "Bizde Yunan Düi w Edebt-
yaü Bölümü var. Sizde neden Türk IKH ve Ede-
bryaüBölümüyok?" dedim. Bunun üzerine üni-
versite senatosundan o doğrultuda karar çıkart-
0. Daha sonra da buraya geldiler. Insanlığı ilgi*
lendiren her türlü konuda ve bilim alamnda sıkı
işbirliği kurma düşüncesi oluştu.
-Peki,günün birinde Ankara veAtina 'ntn ta-
vtrian değişirse bu yumuşak hava bozulur mu?
- Biraz önce de belirttim. Biz ulusal dış poli-
tikamıza paralel bilimsel çalışmalanmızı yön-
lendiriyoruz. Aslında bilimsel çalışrnalarda ta-
vır değişmez. Ama ilişkilerimizi dondurabiliriz.
Benim devletnne karşı bir ilişkim söz konusu
olabilir mi? Ama devletlerarası politikalan ge-
liştiren, yumuşak bir düzleme oturtan genelde
hep bilim adamlandır.
PORTRE / Prof. Dr. KEMAL ALEMDAROĞLU
1939, Trabzon doğumlu. Yükseköğrenimini ffl Tıp
Fakültesi'nde tamamladu Daha sonra Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Cerrahi Kliniği'nde asistan, doçent,
profesör olarak görev aldu Yurtiçi veyurtdışında
pek çok kongre vepanele katıldu CerrahiAnabilim
Dalı Başkanlığı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekan
Yardımcılığı yaptu Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm
Başkanlığı, IÜ Yönetim Kurulu üyeliği ve İÜ Rektör
Danışmanlığıyaptıktan sonra Aralık 199?"de İÜ
Rektörlüğü 'ne seçildi
Alemdaroğlu hakkında bazı yolsuzluk
suçlamalarıyla ilgili araştırma başlattı.
Yunanistan 'la ilişkilerin gergin olduğu
dönemde İÜ öğretim üyelerinin Yunanistan 'a
gidişlerini yasaklayan Alemdaroğlu, daha
sonra ilişkiler yumuşadığında Yunan
Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu 'yu
üniversitenin açılış törenine çağırarak yine
eleştirilerin hedefi haline geldi. Son 2.5
yıldır hedef olduğu bu eleştirileri Prof. Kemal
Alemdaroğlu yla ayrıntılı konuştuk. Prof.
Alemdaroğlu bize, "Eleştirenler insaflı
olsunlar " dedi.
- Size, K rektörü olduktan bir süre sonra ciddi eleştirileryönel-
tümeyebaşlandı. "Üniversitenin bilimselliği, araştırma kapasitesiy-
le daha çok ilgilenecekyerde öğretim üyelerinin dışarıdayaptığı iş-
ler, çahştıklan odalarla uğraşıyor. Hatta sosyal demokrat eğilimli
öğretim üyelerini üniversiteden küstürüp kaçınyor " denüiyor. Sizbu
eUştirüere ne diyeceksiniz?
- Gerçekte bana eleştın yapmakta haksızlık ediyorlar. Ben üniver-
site rektörlük adaylığımdan önce bir broşür yayımladun. Broşürün adı
'21. Yüzyuda İstânbul Üniversitesi'. Bu broşürde ünıversıteyle ilgili
ne düşündüğüm, bilimsel arastumalann ne düzeye çıkması gerektı-
ği, eğitim ve öğretimin ne şekilde olması gerektiği ve topluma hiz-
meti ve toplumu yönlendirmesinin ne biçimde olması gerektiğiyle il-
gili düşüncelerim yer ahyordu.
Üniversitenin üç ana işlevi var: Bilimsel araştırmalar, eğitim-öğre-
tim ve topluma hızmetı.
Ben eğitim-öğretimde, çağın eğitim-öğrefimiyle paralellik göster-
mesı için yeniden yapılanma ve ondan neler anladığımızı konuşma-
lanmda vurguladım. Bilimsel araşurmalara nasü destek olacağımızı
ve özellikle genç öğretim elemanlanna ne gibi destekler verileceğı-
ni, parasal destek dabil ohnak üzere vurguladım; toplumu yönlendir-
mede nasü bir tutum ızleyecegımı belirttim.
Seçimden önce bir televizyon kanaünda beş rektör adayıyla ilgili
olarak yapılan bir programda açık, kesin bir dille her konudaki gö-
rüşlerimi ben de vurguladım. Örneğin türban konusunda, laik anla-
yış konusundaki görüşlenmiz sorulduğunda 1994 yılında üniversite-
mizin aldığı karar doğrultusunda 1996 yıhndaki uygulamam çok açık-
ü. Büiyorsunuz Cerrahi Kliniği'nde asistanlığa başlamış bir doktor
hanımuı görev yerini değiştirmekle Türkiye ayağa kalkmıştı.
Ben, 1997 Ocak ayında, yani 28 Şubat sürecinden önce TBMM In-
san Haklan Komisyonu'nun kurduğu alt komisyonda sorgulanmış-
üm. O konudaki tavnm, anlayışım çok açıktı Ben bunu çok açık ve
kesin bir dille orada vurguladım. Dedim ki: "Ben göreve gekUğirade
yasa. yÖDetmelik, Anayasa MahkemesL, Danıştay, bir baska deyişle
yüksek yargı organlan kararianyla ohışmuş mevzuat uygulanır."
Siz bana şunu sorabılırsuuz: "Laiklikanlayışınızda böylededemok-
raa anlayişuuzda anay^sayı ya da
sosyal hukuk devletini baska türlü
mû yorumluyorsunuz?''Hayu-, as-
la. Bir üniversite yöneticisi olarak
ve yıllardan beri tanınan kişiliğim-
le Anayasa'nın temel ilkelerine sa-
dık ve bu konuda ödün vermez bir
kişiyim. Bu anlayış doğrultusunda
eğitim ve öğretimde çagdaşlaşma
girişimlerinde bulunurken demok-
rasi, insan haklanna bağlılık ve hu-
kukun üstünlüğü ilkelerini koru-
mam gerektiği de bu işin doğal ya-
pısında var.
'Sorgulayın'
- Bu doğrultuda neyapünız?
- Bunun için şunu yapom: Rek-
tör olmadan önce yayunladığım
broşürde de vurguladığun gibi bü-
tün fakülte ve yüksekokullann aka-
demik kurullanna her yanyü en az
bir defa gıdeceğim, öğretim üyesi
arkadaşlanmla görüş alışverişinde
bulunacağun sözünü yerine getir-
dim. Üniversitemizde o tarihte 16
olan fakülte ve 10 yüksekokulun
akademik kurullannı 1998'de ikişer defa ziyaret ettim. Bu ziyaretle-
rimde eğitimin yeniden yapdanması konusunda neler düşündüğümü.
yani yanyü sistemi, kredili sistem, bağıl değerlendinne, teorikler sa-
atlerinin azaltılması, uygulamalı ders saatlerinin arttınlması ve müm-
kün olan bilim dallannda sektör içi eğitim yapümasını tartışmaya aç-
tım. Kaüluncı demokrasi anlayışımızın gereği olarak ikinci yapüğı-
mız iş şu oldu: Tatil olan cumartesi günleri, iki ayda bir olmak üzere
Fen Fakültesi Konferans Salonu'nda bütün öğretim üyeleriyle genel
görüşme toplantılan yaptık. Bu toplantılara öğrenciler, öğretim ele-
manlan ve idari görevliler davetli. Bütün fakültelerin dekanlanyla yö-
netim kurulu olarak sahnede oturuyoruz, "Bizi ekştiriniz, bizi sorgu-
byınE" diyoruz. Bu kadar kanhmcı bir anlayıştan sonra bazı konu-
lann taruşümadığını söylemek yanlış olur.
- Bu toplantdann yapüdığt, görüşlerin düe getirildiği, amasonuç-
ta, "Yine karar rektörün oluyor " eleştirisi de var~.
- Eleştiride hiçbir insaf yoksa sonsuza dek üretmek mümkün. Ben
size bir olguyu anlaüyorum. Olgu, binin üzerinde katılımlı toplantı-
lann gerçekleştiğidir. Bu toplantılarda ben o güne kadar yaptıklan-
mızı anlatıyorum, "Buynın, sorgulayın'' diyorum. Çok ağjr biçimde
sorgulayanın yarunda destekleyen de oluyor. Bu da çok normal. Biz
hepsine hoşgörü gösterip, hepsine yanıt vermeye çauşıyoruz. Ama so-
nuçta bu konuşmalar da zamanJa sınırh. îstanbul Üniversitesi'nde 12
ayn kampus, 5 bin öğretim elemam, 60 bin öğrenci. yıllardan beri ku-
rullar toplanmadığı için dağuııkhk vardı. Fakültelerde akademik ku-
rullar toplanmıyordu...
öflrencilerte lletlşlm
- EskJ rektörler Cem 'i Demirvğlu, Bülent Berkarda dönemlerin-
de akademik kuruüar hiç toplanmadı mı?
• Cem'i Demiroğlu döneminde akademik genel kurullar gösterme-
lik olarak bir ara toplandı. Bunlar zamanla sınırh toplantılardı.
Bülent Berkarda döneminde Prof. Berkarda ısrarla akademik ge-
nel kurullann her yanyü döneminde en az bir kez toplanmasını iste-
di. Fakat bunun gerçekleşmediğini kendisi de, bizler de büiyoruz.
Akademik toplannlann kendi içinde gerçekleşmesi için biz sena-
toda karar alarak her ay akademik genel kurulun yapümasını istedik
ve bunun izleyicisi olacağunızı söyledik. Bu rahatsızlık mıdır? Biz.
katüınıcı demokrasi oluşsun, diye akademik genel kurullann her ay
en az bir defa bir araya gelip fakülte yöneticüeriyle karşüüdı görüş
ahşverişinde bulunmasını istedik. Biz gerçekten baskıcı, öğretim üye-
lerinin görüşlerini dikkate almayan bir anlayışa sahip olsaydık fakül-
te kurullannın ayda bir toplanmasını istemezdik.
Bu toplantılarda çok olumlu sonuçlann çıktığını da gördüm. Ho-
calann özlük haklan, eğitim, bilimsel araştırma, topluma hizmetle il-
gili konuşmalar oldu. Öğretim üyeleriyle yaptığımız bu toplantılann
ötesinde, öğrencilerimizle toplantüar düzenledik. Öğrenciîerin o gü-
ne değin, buakmız rektörü, öğretim üyeleriyle sıkı bir iletişim içinde
olmadıklannı saptayarak her fakülte ve yüksekokulda öğrencüerie top-
lantüar yapmayı düşündük, bunu gerçekleştirdik. Gerçekten de çok
yararlı sonuçlan oldu. Bunlara ek olarak, araştırma görevlileriyle her
fakülte düzeyinde toplantüar yaptık. Bunlardan sonra öğrenci kon-
seyleri oluşturduk, fakülte ve yüksekokullarda öğrenci temsilcileri-
nin yönetime katılmasını sağladık. Berkarda döneminde bu yoktu. Ay-
nı şekilde araştırma görevlilerinin temsilcilerinin fakülte ve yükse-
kokul yönetim kurullanna katılmalannı sağladık. Onlann hepsının
seçtiği bir kişi de Üniversite Yönetim Kurulu'na kaühyor. Bu da yak-
laşık bir buçuk yıla yakuı bir zamandu* gerçekleşiyor.
Kıyametln kopması
-Akademik kurullarda, bilimselliğigeliştiriciya da araştırma doğ-
rultusunda fîkir ortaya çıkmıyor, sadece türbana odaklandtyor; so-
nuçta da Îstanbul Cniversitesi'nde sağcdar ve solculann birleştiril-
mesi başansına ulaşddı, deniliyor...
- Bu çok gülünç bir iddia. Biz akademik kurullarda türbanla ilgili
hiç konuşma yapmadık. Eleştiriler üretilmeye başlanınca insaflı olun-
ması zorunlu. Ben, "yanlış söylüyoriar". ithanunda bulunmak istemi-
yonım. Bizim yapüğımız her şey açık. Bundan sonra gideceğim aka-
demik kurullarda konuşmalann birçoğunu kasete aldırmayı bile dü-
şünebiürim. Ben çok açık bu tavır sergüiyorum. Bu açıkhğım nede-
niyle eleştirilebilirim. Daha önce rektörle konuşmak mümkün değil-
di. Bu iş Berkarda dönemınde başladı. Şimdi de ben bunu sürdürü-
yorum. Daha önce rektör karşısına çıkmakta güçluk çekenier bugün
çok rahatlıkla eleştiriyoriar. Bunlar bilimsel ve yönetsel eleştiri suur-
lannı da aşıyor. Ben bütün bunlara katlanıyorum. Bugüne kadar hiç
birine karşı herhangi bir işlemde bulunmadım.
- Sizin YÖK'ü eleştirdiğiniz biliniyordu. Bugün ise YÖK'ü sonu-
na kadar kullanan bir rektör olarak niteleniyorsunuz...
- YÖK'ü sonuna kadar kullanan rektör, derken insanlar bir yerde
yanlış yapıyorlar. Bu konuşma biçiminde ben bazı şeyleri henüz an-
latamadım. Önceükle ilk sorulannıza tam yanıt vermek isterim.
Yalnız, YÖK'ü sonuna kadar savunuyor, derken yülardan beri 4936,
115,1750,2547 sayüı üniversite yasalannda var olan tamgün ve kıs-
mi statüleri hiçe mi sayahm? Üniversite dışında çahşma yapmayı te-
lif gibi birtaktm konular içine sokma alışkanlığmdan vazgeçmek ge-
rekir. tÜ'nün kuruluşu, hatta 1933 öncesi Darulfunun devrinden bu
yana, üniversitede tamgün çalışanlar vardır, kısmi statüde çahşanlar
vardır. Tamgün çalışanlar bütün çahşmalaruu üniversite içine hasre-
derler. Bugün 2547 sayüı YÖK Yasası diye eleştirüen yasanın 36. mad-
desi yeni, yani 12 Eylül döneminin getirdiği yeni bir durum değüdir.
Bu, 1750,115 ve 4936 sayüı yasalarda da vardır. Evet, bazı konular-
da küçük değışikükler yapümıştır. Örneğin, öğretim üyesi ohnadüc-
ça kısmi statüde çalışmak söz konusu değüdir. Doçent kadrosuna ge-
çen kişi 1750 ve 115 sayüı yasalara göre isterse tamgün, isterse kıs-
mi statüde çahşabiliyorken 2547 bu konuda bir sınırlama getirdi.
"Öğretim üyesi olarak beş yü kadrolu çalışmak koşulu\ia" dedi. Bu-
nun da amacı akademik hayatın daha da ilerlemesıne gerek duyulan
kişi olduğu için doçentlikte beş yü tam kadrolu olunması zorunlulu-
ğu getirildi. 2547 sayılı yasa aynen, "Be$ yıl tamgün çahşbktan soo-
ra ve kurum izin verirse kısnıi statüye geçebilir". diyor. Bizim de yap-
tığımız bundan başka bir şey değil. Tamgün çahşanlann resmi veya
özel, ücretli ya da ücretsiz, üniversite dışında hiçbir çahşma yapama-
yacaklanm çok kesin ifadelerle beürtiyor. Yasanın yine 36. maddesi,
"...telif hakkı haric" diyor. 37. maddesi de uygulama alanında nasü
çahşma yapılacağun kesin kayda bağlamış. Somut olarak konuşahm.
Bülent Tanör olayı mı? TÜSİAD, üniversiteye ya da fakülteye başvu-
rup Tanör'ün bir çahşma yapmasuıı isteyebUir. Bunun karşüığı beür-
li bir ücreti de fakülte döner sermayesine yatırabüir, ya da Tanör, "bu
çahşmayı ücretsiz yapacağun", derse buna hiç kimsenin söyleyeceğj
bir söz olmaz.
Tanör, TÜSİAD'a başkalaruun da, bu arada YÖK Başkam Kemal
Gürüz'ün de çahşma yaptığuu söylüyor. TÜSİAD, 1990'h yülarm ba-
şmda ODTÜ'ye başvurmuş. Sayın Gürüz ve arkadaşlannın bir çahş-
ma yapmasını istemiş. Onlar ücret almak istememişler. Bunlann hep-
si belgeleriyle sabit. Telif hakkı, bir kitabın kapağına yazar adı kon-
ması demektir. Oysa rapora baktığınız zaman beyaz bir kapak. Alnn-
da TÜSİAD yazıyor. Uçüncü sayfasında ise, "Bu çahşmadan ötürü
Sa>m Tanör'e teşekkür ediyoruz'' yazıyorsa bu, telif hakkına girmez.
Bu anlayışımm doğru ya da yarüış olduğunu da kesin bir düle söyle-
yemem. Bir başvuru yapıursa benim yapacağun, fakülte dekanına,
"bumınlaügüi bir işlem^rmı?" diye sormaktu. Dekan, "Fakütteka-
yıdarmda bu konuda bir şe\ görmedik. Bu konudaki mfitaiaamz ne-
dir?" diye sormuştur. Kendisi de buna karşüık gayet sert bir yanıt ver-
mişür. Böyle bir başvuruya gerek ohnadığun, bunun bir telif olduğu-
nu söylemiş, fakülte dekanı da bunu bana göndermiştir. Bana göre bu
telif değüdir. Ona göre ise telif. O halde bunun araştınlması gereki-
yor. O nedenle de bir soruşturma açıhnışnr. Senatomuzun üç değerli
kişisi soruşturmacı olunca kıyamet kopmuştur. . .
Bu telaş neden?
- Sizinle ilgili bir TBMM Araştırma Komisyonu araşürması wu.
- Ben o konuda telaş içinde değüim. Ben öylesi telaş içinde deği-
lim ki birçok kişi koşaradun gidip Meclis komisyonuna ifade verir-
ken hiç bir rahatsı/lık duymadım. Beni de çağıracaklar. Gideceğim,
konuşacağun. Kişilerkendüerini yasalann üzerinde görerek, "hiçbir
yasa bana uygulanmasuT mantığı içinde davrandüdan sürece tabii ki
yönetici zor durumda kalır. Ben daha da öteye geçerek Îstanbul Üni-
versitesi Senatosu'nda bir başka kurul oluşturdum. Kurul, telıfle ü-
gılı 36 ve 37. maddelerin biraz daha fazla açıklanması çahşması ya-
pıyor. Onun da sonucunu bekliyoruz. 1933 reformunda da üniversi-
tede öğretim üyelerini bulamıyordunuz. Üniversiteyle ilişkdlerini kes-
mişler, üniversitedeki sıfatlannı sadece dışandaki işleri için kullanı-
yorlardı.
- Hiç kuşkusuz o zaman da özlük haklan ve maaşlan çok düşük-
tü.
- Genelde her zaman üniversite öğretim üyesinin maaşlan az. Ben
bunu her platformda söylüyorum. Bunun da mücadelesinı veriyo-
rum. 850-900 dolara bir öğretim üyesini çalıştıramazsınız. Bakın, ilk
beş yü kadrolu doçentken öğretim üyelerinden pek fazla istek çıkmı-
yor. Ondan sonratamgüncü öğretim üyesi olunca taruşıyor. Böyle bir
tarüşmaya girecek yerde kısmi statüde çalışabilir. Kısmi statüde ça-
hşan kişinin elde edemeyeceği makamlar dekanhk ve rektörlük gibi
makamlar. Birkaç da başka idari görev...
Kısmi statüde çalışıyorlarsa daha
fazla dışanda çalışabüirler.
Yasa uygulanır
- O zaman üniversite daha fazla
kan kaybetmez mi?
- Neden daha fazla kan kaybetsin?
Tamgün çalışan üniversiteye daha
fazla yarar sağhyor, kısmi statüde ca-
hşan daha az yarar sağhyor, aynmı-
nı yapmam mümkün değil. Ben 25
yü kısmi statüde çahştım. Üniversi-
te yönetim kurulu üyesiydim, Sayın
Berkarda'nındanışmamydım. 16'ya,
17'ye kadar çahşırdım, hiç de bundan
yüksünmezdim. Şu anda kısmi sta-
tüde çalışan bir profesörün aldığı ma-
aş 195 müyon üra. Kısmi statü ve
tamgün çahşma 1933 reformundan
sonra hep var. Bazı uygulamalan, be-
nim YÖK Yasası'na sarüdığım biçi-
minde yorumlamak çok yanhş olur.
Ben ne zaman, YÖK Yasası'nı tanı-
mam, diyerek bu biçimde eleştirmi-
şim? YOK Yasası içinde ben dekan
yardımeılığı, bölüm başkanlığı yap-
üm. YÖK Yasası'nı kabul etmeyen
bir kişinin böyle görevler üstlenmesi mümkün müdür? Ama yasanm
getirdiği bazı maddelerin yanhş olduğunu savunuyordum. Bugün de
bazı maddelerin değişmesi gerektığiıu yine savunuyorum. Ama bun-
lar beni mevcut yasayı uygulamaz duruma getiremez. Bir yasa varsa
o yasa yürürlükte olduğu sürece yönetici o yasayı uygulamak zorun-
dadır. Yoksa kaos doğar, üniversitede yönetim olamaz.
Beni eleştiren kişüer için hiç bir zaman da bir işlem yapmadım.
İfcna odaları
- Zaten öyle bir işlem yapmak ne kadar demokraüığa sığar?
- Aksine, hep toplumlar önünde. "Beni bizi ekştiriniz'' diyorum.
Eleştiriden çekınen bir kişi öğrenciîerin, araştınna görevlilerinin kar-
şısına çücabüir mi? Fen Fakültesi'ndeki toplantüanmız basına açık.
Basıntn önünde ben bununasü gizleyebilirim? Beğenmediğim bir şey
olunca hemen fikrimi söylüyorum. Beğenilmeyen yannnın da arka-
daşlanmın söylemesini istiyorum. Benim sosyal demokrasi anlayışım
da bu. Siz, sosyal demokrat hocalan küstürdüğümü söylüyorsunuz.
Hangüerini lunnışmı? Ama hangi sosyal demokratlar? Bunu da ke-
sin söyleyemiyorum. Bugün ikinci cumhuriyeti saVunup sosyal de-
mokrat olanlar, bölûcülügü savunup sosyal demokrat olanlar mı?
- Bazı çahşmalan ve uygulamalan beğenilmeyen öğretim üyele-
rinin özel odfllarda sorgulandûdan söyleniyor...
- Hayır efendim, ne münasebet, Hayır, böyle soyut kavramlar üze-
rinde, soyut senaryolar üzerinde konuşmayalım. Yani bizim Hizbul-
lahçüar gibi birtakım sorgulama odalanmız mı var? Baştan sol tan-
danslı kişilerle şeriatçılann birleşmelerini sağladığunın söylendiğini
söylediniz. Bu çok açdc bir biçimde kendini belli ediyor.
Öğrencüerle Ugüi 'ikna odalan' diye bir uygulamamızı eleştirme-
ye kajkıyorlarsa bu da insafsızhk Çünkü o ikna odalannda görev alan-
lar içinde kendüeri de var. tkna odalan uygulaması 1998-99 öğretim
yüı başlamadan üniversiteye gırmeye hak kazanan öğrenciîerin Av-
cüar kampusunda tek merkezden kaydedihnesiydi. Orada bütün fa-
kültelerin dekanlan, yüksekokullann müdüıieri vardı. Ben o tarihte
izinliydim. Kayıt işlemlerini yapan düzenleme kurulu. başörtülü öğ-
rencüere herkesin içinde tavır koymak yerine, başka bir odada psiko-
lojik yönden yaklaşırru yeğlediler. Çok da yararh oldu. Bunun dışın-
da ö^rencilerimiz ve öğretim üyelerimizle yan açüc ya da yan kapa-
h konuşmamız söz konusu değildir. Bu tür davramşlar bunu söyle-
yenlere özgü davranışlardır. Bunu söyleyenler geçende öğrenciyi kış-
kırtarak sokağa çıkarttılar. Bu kişüer öteden beri bu tür davranışlar-
da bulunmuşlardır.