09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5MART2000PAZAR 10 \A/i\\ i [email protected] 'Stuttgart'ın ortasına cami yapacağız'Ben, rahmetli T.O.'ın "işmi bilen" dedıklenndenım. Konya Karamanlıyım. Beş vakit namazında bir dinibütünüm. lslamı, Said-i Nursi'nin kitaplanndan uygulanm. Muhterem Üstadım Efendim Hazretleri'nin risaleleridir yoluma hep ışık tutan. Benim gibilerine "tarikatçT dıyor, kendini Atatürkçü sananlar. Biz onlara karşıyız. Ne anlar o laıkler dınımızden! Tüm çabalan, biz Türkler'le Almanlar'ın aıasuu açmak. Ben Aimanya'da evlendim. Alman eşımı Müslüman yaptım. O artık tûrbanlı gezıyor. Birçok cemaat üst düzey yönetıcisinın son yıllarda yapnğı gibi ben de Türk vatandaşlığından çıkıp Alman oldum. Sonra Türk pasaportumu geri ıstedım Vermediler. Ankara beni vatandaşlığa almadı. Neden acaba? Son yıllarda cemaatımiz ûzerindekı etkim arttı. Sözcüleri oldum. Gittikçe güçleniyoruz. Çûnkü biz yolumuzdan hiç şaşmayız. Sabırhyız ve işbirliğine hep hazınzdır. Ortamı uygun bulmadığımızda köşemize çekilir, susanz. BekJeriz. Fakat düşümüzden hiç vazgeçmeyiz. tnatçı sayılınz. Almanya'daki tüm Türk Müslümanların taş çatlasa yüzde 15'i bizim gibi cemaatlerde toplanmıştır. Ancak Islam dini bizden 'sornlur'. Nurcular olarak Stuttgart'ta Milli Görüş ile pek anlaşamıyoruz. Almanya genelınde ise önemli dın kuruluşu Islam Konseyi'ni birlikte yûrütmekteyiz. Suudiler'le Süleymancılar'ın elindeki Müslümanlar Merkez Konseyi ile de uzun süre kavgalı idik. Fakat şimdi ileriye dönük ortak projelerde birleşmek karanm aldık. Orneğin, Alman okullanndaki Müslüman çocuklara Islam din derslerinin Almanca verümesini destekliyoruz. Bu projede Diyanet'i dışlayan Almanlarla işbirliğine hazınz. Türkiye'de uygulanan Islamın "gerçek" Islam olmadığına onlan sonunda inandırdık. Aynca biz Nurculann da bir girişimi var. Stuttgart'ta din okulu açmak istiyoruz. Eyalet Eğitim Bakanlığı'na müracaatımızı yaptık. Bekliyoruz. Eşim de boş durmuyor. Büyükkent belediyesine, Alman anaokullanndaki Müslüman çocuklann eğitiminde kullanmalan için bir "İsiam El Kftabı" hazırladı. Laikler küplere binince, yakın STUTTGART AHMET ARPAD dostlanmdan Yabancılar Danışmanı kitabın dağıtımını bir süre durdurdu... Stuttgart basım ve büyükkent belediyesi ile aram çok iyi. tslam üzerine bilmek istedikleri bir şey oldurou,önce bana danışıyoriar. Belediye protokolünde de benden başka cemaat temsilcisinin adını göremezsiniz. Diyanet mi? Onlan pek umursayan, ciddiye alan makam yok. Katolik ve Protestan kılıselen ile de iyi anlaşıyorum. Katolik Kilisesi'nin Güney Almanya Piskoposluğu'nun gözünde ben "Müslümanlann temsflcisi"yim. Dinlerarası diyalog benden sonıluyor. Herhangı bir kent ve kasabaya cami yapmak istiyorsak, arnk karşı çıkmıyorlar. Stuttgart'ın merkez ilçelerinden Heslach'ın göbeğinde Süleymancılar 5 milyon marka 3000 metrekarelik büyük bir bina satın aldı. 5 milyon marka maloldu. Restore ve iç tadilatlarla beraber 8 milyon markı bulacak. Biz Nurcular da bu projeye ortağız. Binanın içi kocaman bir camiye çevrilecek. Bir bölümüne de cemaatlerimize yakın ailelen yerleştireceğiz. Yıllardır burada yaşayan Almanlan ellerine para verip, teker teker çıkartmaya başladık. Giriş katındaki dükkânlan da boşaltıyoruz. Hepsi bize gerekli. Tabii çevreden kızanlar oluyor. Faİcat ne yapahm, Aimanya'da din özgürlüğü var! Aralık ayının ilk haftasında satın aldık binayı. Tapuda artık üzerimize kayıtlı. Heslach ilçesi yöneticıleri sanştan bir ay sonra haberdar oldu. Büyükkent Belediye Başkanı Schuster kımseyı bilgilendirmemişti. Derdim ya, iyi anlaşıyoruz. Heslach yöneticisi Jedtke şoke olmuş satışı bir ay sonra gazeteden öğrendiğinde. Adamcağız şimdi basına açıklama üzerine açıklama yapıyor: "Çoğu kimse onlan istemjyor" dıyor. Bir şeyler yapmak için çırpınıp duiruyor. Boşuna. Atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti... Hem oraya sadece cami açacak değiliz ki. "Mr kültür merkezT olacak bina. Içinde kitaplık, toplanü salonlan, çocuklanmıza Kuran kurslan, gençlerimize din dersleri, kalacaklan yatakhaneler... - Süleymancılar Aimanya'da 60 bin gencimize "eğMnn" veriyor. Türk güvenlik ve istihbarat birimlerinin raporlanna göre sözcüsü olduğum tslam Dini Birliği Fethullah Gfilen bağlantıhymış. Olabilir. Ne yapahm? Fethullahçılar'm da arası iyidir kent yöneticileri ile. Birkaç yü önce açtıklan okulu belediye parasal destekliyor. Iş bilenin, kılıç kuşanamn. Öyle değil mi? Bizi eleştirenlere, benimle uğraşanlara gülüp geçiyorum. Ben hep gülümseyen bir insanımdir. Erbakan Hoca örneği. Fethullah Gülen'in: "Mümin hep tebessüm eder" sözünü hiç unutmam. Bir gün gelecek, Stuttgart'ın göbeğıne de bir cami konduracağız. Göreceksiniz. Hem de çifle minareüsini. Bizim gibilerin arkası güçlüdür. Dilekçemizi verdik. Arsanın yeri belli. Yıllardır bu düşle yarıp kalkıyorum. Tann bana uzun ömür verirse, Almanlar da bizi böyle desteklemeye devam ederse, o camide namaz kılacağım günler hiç de uzak değil. Stuttgart'ta her 1000 Türk'e bir cami, her 3000 Alman'a bir kilise düşüyor... Donan nehirde buz dansıTerk ettiği baba evine, ydlar sonra, üstelık yanında arnk koskoca bir delıkanlı olan oğhıyla dönen Sonva. Bu dönüşe anlam verememelerine karşm bir yandan da tekrar birlıkte olmanın şaşkınlıkla kanşık heyecanını yaşayan anne (Kazakistan Curnhuriyeri devlet sanatçısı unvanlı oyuncu Natatya Kosenko) ile baba... Yaşanması kaçınılmaz olan kuşaklar arası çatışma, değişen değer yargılan -paranın her türlü unsurun önüne geçmesi-, farklılaşan günlük yaşama karşm dırenen eski alışkanlıklar, davranış biçimleri... En önemlısı, geçmişte verilen savaşımın, benimsenen ideolojilerin, ilkelerin bir çırpıda tüketümesi. AJeksey Dudarev'ın yazdığı, Yuri Haninga'nın sahneye koyduğu, 'Maksün Gorld Rns Devlet Dram Tiyatrosu' oyunculannın canlandırdıği 'Sumerkah' (Günbaümında) adlı oyun, gelenekselliğini sürdürenlerle degışım içinde olanlann çaaşmasını sorguluyor. Günlük yaşamda Coca Cola'nın, cep telefonunun, televizyonda reklamlann, düzeysiz yanşma programlannın, lotolann vazgeçilmez hale gelmesi, sürekli tüketimın pompalanması ince bir ironiyle irdeleniyor. Izleyici kitlesini, tepkisini, karılımı görmek amacıyla ve "Tryatro evrensel bir dâdü-" sözünden hareketle gitriğimiz oyunda, pek çok diyaloğun yanı sıra esprileri anlamak güç olsa ASTANA GÜL YILMAZ da o atmosferde bulunmanın değişik duygular tattırdığıru söylemek mümkün. Tiyatro pyununun da konusunu oluşturan bu kültürel değişimle birlikte, Almaû'dan başkentliği devraldığı andan itibaren yapılaşmasmda da dönüşüm yaşayan bir kent Astana (Istanbul-Ankara) ve bu sürecin 2030 yılında tamamlanması planlanıyor. Eski yapılann özellikle cepheleri yenileniyor, sürekli yeni konutlar, iş merkezleri, oteller inşa ediliyor. . Bunlardan1>i#i de Kazakistan Milli Müze v* Kültür Merkezi. Yükleniciliğini bir Türk inşaat şirketının üstlendiği ve yapımı süren kültür sitesinde müzenin yam sıra kütüphane, 400 kişilik konser salonu ve galeri yer alıyor. Devlet yöneticilerinin, konsolosluklann, özel ve kamuya ait işletmelerin Astana'ya taşınmasıyla birlikte bu tip mekânlann yoğun bir taleple karşılaşacağma kesin gözüyle bakılıyor. Kış boyu kar altında olan kentteki gençler için tiyatro ve yeni açılan Cinema City'nin yanı sıra en büyük eğlence, donarak pist haline gelen nehirde özellikle geceleri kayak yapmak, patenle dans etmek. Tuğla formundaki buzlardan yapılan heykellerden oluşan Buzkent ise daha çok çocuklann gözde mekânı. Tabii sayılan gün geçtikçe artan atari, bowling salonlan ve internet kafeler de... Kadınlar mı?.. Hizmet • sektörünün ana unsunı kadınlar. İçinde yer almadıklan işkohı hemen hemen yok. Yollardaki karlan temizleyen, inşaaüarda sıva, boya, seramik işlerinde çalışan, iş makinelerini, otobüsleri kullanan kadmlara sık rastlamak mümkün. Pazarlarda çeşitü mağazalarda satıcılar, restoranlarda garsonlar, berberler genelde kadın. Yurtdışından çalışmak üzere buraya gelen erkeklerle birükte olarak yaşamını sürdüren kadınlann sayısı da oldukça kabank, üstelik artık bir sektör i* -haline getarfş dnrnmda. Pek çok • *kfcdının -yurtdışından gelen, kır kökenli-, erken yaşta görücü usulü evlendirilmiş bırlıkteliği söz konusu. İş bitimiyle ülkesine dönen erkeklerin ardından umut, yeni gelecek olanlarda... Kendisine yapılan birlikteük teklifmi reddettiği için işten çücanlan kadınlann öyküsü ise hüzün verici. Sovyetler Birliği döneminde geleceğe ilişkin hiçbir kaygı taşımaksızın yaşarken bugün temizlik ışlennde çalışan, açık havada gazete-dergı satan ya da dilenmek zorunda kalan çok yaşlı kadınlar... Işte Astana'nın genel panoraması... Rio karnavalı başladıÇügu ve sabahlara kadar süreneğJencfleriyieünhıRio karnavao, Scala Klüp'te ya- pılan geleneksel partiyk başladı. Dünyanın birçok yerinden gekn turistierin de kaüknğı çügın eğlenceleride Brezflyah kıziar samba yaparak ortama ayak uydurdular. Rio karnavalı bir hafta sürecek. (Fotoğraf: REUTERS) Müziğin Kâbesi'nde TürkiyeFransa'da 5. Cumburiyet kurulah beri (1958) her curnhurbaşkanı ardından bir veya birkaç anıt/eser miras bırakmayı, kraliyet devirlerine yaraşır bir titizlikle alışkanlık haline getirdi. Özellikle Georges Pompidou döneminde (1969-1974) başlayan ve onun adıyla anılan çağdaş ve popüler kültür merkezinin yanı sıra bir dığer sağ eüketlı başkan, Vfelery Giscard d'Estaing (1974-1981), hem de merkez kent Paris içerisinde 65 hektarlık bir alana yayıhnış, yine kamunun yaranna ve genış kullanımına açık bir bilim ve endüstri sitesi kuruhnasına öncü oldu. 19601ann sonuna doğnı bazı modernleştirme çabalanna rağmen terk edilmeye başlanan La Vülette mezbahalannın metruk kahntılan arasında önce bir kültür parkı yeşerdi. Daha sonra, bu kez de solcu cumhurbaşkanı François Mitterrand ın (1981-1995) önayak olduğu ve aynı mekânın uygun bir köşesinde bir "Kâbe" yükseldi. 33.000 m2'siyalnızca konservatuvara aynlmış, 53.200 m2'lik bir «Müzik Kâbea" nam-ı diğer, "Cit'e de la Muskjue - Müzik Stes". Son yanm yüzyılın en iyi mimarianndan kabul edilen; "Cafe Beaubourg",u Paris Operas Dans Okuhı", "üngaro Butikieri" gibi mimari yapıtlanyla uluslararası birçok ödüle layık görülmüş Christian de Portzamparc elınden çıkan "MüzikKâbesi'', gerçekten çağdaş ve zarif ve şiirsel kent mimarisinin en değerli örneklerinden bin. "Estetik" kaygı kadar "akdo- kuflanınrhk" ölçütlerine de ağırlık veribniş olan yapıda bir "Müzik MüzesT, "Müzik ve Dans Bflgi Merkezi'', "Pedagojik Medyatek", "Dokümantasyon Merkezi'', "Mfizik ÇıJgınlığı Köşesi" vs. ve izleyici kapasitesi ihtiyaca göre 8001e 1200 arası modüler olarak değişebilen bir konser salonu mevcut. 1995 yıhndan itibaren aşamalı olarak hizmete giren bu mekânda her yü her türlü müzik "tematik"bir yaklaşımla ele ahnır. 11-13 Şubat'ta meraklılan için bu "cennet mekân'ın konugu Türkiye'ydi. Daha nice ülke müziği böyle bir "oour''a henüz kavuşamazken Türkiye, kendisinin (!) bile "resmen" farkına varamadığı tt müzik ve kültür'' zengınlığını "Müzik Kâbesi''nde sergilerken, ayncalıklı "haaJar" faah'yetlerini Paris merkezli sürdüren "Hftit Derneği''sayesinde olağanüstü PARİS UĞUR HÜKÜM hızlanduılmış bir "Türldye'' göstensı yaşadı. Bülent Ersoy*un veya "Deprem Da>^mşmalanıını'' yan-resmi (!) konserlermde birbiriyle yanş eden "böyök baan" mensuplanmız tek tek şahsen ıcabet ettikleri davetlerin dışında bizim duyabıldiğimiz kadanyla Türk basınına bu gerçek ">Tirtdışj- tanıam*'ı pek yansıtmadılar veya onlar yansıtn da yukandakıler pek takmadı (!). 3-4 küçük haber dışnıda sanki böyle bir olay yoktu. Bizim ve tüm özgür dünya ve anlayışın "zaıgiııfflc''iye telaSuz ettiğimiz "ınflK varükİanmn''ın, -hani yani taröşma götürür derseniz tarnşınz da- fakat "belirH çevrekr, iktidar ve nüAız odatdanndâ" halen utangaçça "aynmahk" kaynağı (resmi çevrelerdeki değişmeyi teslim etmek zonmdayız, zira eskiden olsa "atangaçca" alınan baskıcı tavııiar "utanmazca" sınbrdı, biz de buralarda iğneyle kazdığımız kuyulan kürekle kapatanlara "ver yansm ADah" ederdık) görühnesinin bunda maalesef payının olduğuna olan inancımız değışemiyor. lnci Çayaiı gibi bir Türk Sanat Müziğj *üstadı''ntt, "Sulukule Çingene Orkestrası'' veya Kürtçe ezgi yakan Nflüfer Akbal'la veya klasik sanat müzikçileri pnianta gibi dört gençten oluşan "Boğaziçi D6rtfüsü"yle Laz müziği yapan Birol Topaloğfu, Fotem Dans Grubu'yla ülkemizin en güzel türkülerinden çoğuna imza atan Sababat Akkiraz'la sazm bir başka ustası. Musa Eroğlu. tanıtacak söz bulamıyacağımız Oktzy Temiz'le, maalesef çok az kımsenın tanıdığı bir "yöresel mücevher'', Elazığ Musiki Cemiyeti'ni izlemek •TMihtivarlığınaTürkiye'de kaç kişi ulaşabilir acaba? Hitit Derneği'nin sorumlusu Kenan Öztürk'ün dedığı gibi "teşekkürden vazgeçtik, gölge etmeseler bari". Niçin diyeceksiniz? Le Monde, Liberation gibi gazetelerin, Le Nouvel Observateur, L'Express, Telerama gibi haftalık yayuı organlannda sayfalar boyu Tüiidye müziğinden, kültür(lerin)ünden konuşulmasına 77 yıllık Türkiye Curnhuriyeti tarihinde rastlanmamışar. Bınlerce Fransız veya turist bu vesüeyle bu engin ülkenin gerçek "zengmfikferryle tanışmış ve şaşmış ve hayran kalmışnr. Milyonlarca insan Paris'in dört bir yanına yayılan afişlerde Türkiye'nin zenginliğini, "kâğtf üstünde" de olsa gönnüştür. Faaliyetüı başlığı "Tûrk" değil de "Türkiye Klasik \v Halk MûzUderi" diye mi veya sözünü ettiğimiz bastn- yayın organlannda çıkan bazı yazüarda "Atatürk'ün nasd baskıa yöntemlerte Bab müziği dışmda hiç bir müziğe izin vermediği eteştinTerini" vesile ederek ver yansın eieştiren ve gelişmeleri kaynagından izleme şansına sahip "muhterem böyülderimize'' (!) ve bu saürlann. "hoşgörüsüne* inanrnak Lstediğim okuruna soruyorum. Her yapOğımız "cennetten mi" çıkma ki, binleri bizleri ipek halılar üzerinde ağirlasın? Bu cumhuriyetin adını koyanlar "Türk" değifde "Türkiye" koymuşlarsa *jua hırayla" mı kairar vermişler? "M3K varhğmı" çeşitlendirmeye, çeşnilendirmeye çalışmayan bir tane "mııasr cemiyet" tanıyor musunuz? Kör Ayşe neredennereye... Kör Ayşe'nin boyunu posunu, kilosunu, kocası fabrikada iş kazasmda ölünceye kadar kimseler fark etmedi. Temizlikçi tbrahim öldü ve Kör Ayşe'ye yüklümü yüklü ölüm tazminatı ödendi. Paralan alır almaz önce şaşı gözlerini ameliyatla düzelttirdi. Sonra da en pahalı giyim mağazalanndan giymeye başladı. Artık o silik, kimsenin varlığından haberdar olmadığı kadın gitmiş, yerine, alımlı nu alımlı, çalımlı mı çalımlı bir kadın gelmıştı. Birdenbire, bu, boyuna göre kilolu, uzun boylu kadını herkes fark etti. Sydney'in iti, kopuğu, çakah düştüler Kör Ayşe'nin peşine. öyle ki, tamdıklanndan birinin düğünü mü var, düğüne kendileri çağnlrmşsa bile, davetiyelenni götürüp Kör Ayşe'ye venyorlardı. Filanca düğün sahibi düğününe çağırdı, diyorlardı. Veya düğün sahibi ile biraz içli dışlı iseler bir davetiye de Kör Ayşe'için rica edıp ahyorlardı. Sonra da düğünde, Kör Ayşe'ye en yakm masaya kuruluyorlardı. Ama Kör Ayşe bir kez bile dönüp bakmıyordu. Düğünlerimizde arük çiftetelliyi, Bitlis koçerosunu, horonu, harmandahnı, hatta erkeklerimizin oynamak isteyip bir türlü oynayamadıklan zeybek barlannı en güzel Kör Ayşe oynuyordu. O oynadıkça Sydneyli bıçkınlann bağırlannın yağlan eriyordu. Hepsi iç çekerek, göğüs geçirerek bakıyorlardı. Bazen Kör SYDNEY Ayşe'yi ^^"™""™~'™ kıskanıp, "Ne çok baktm ulan!-" diye birbirlerinin boğazına sanlanlar oluyordu. Kör Ayşe ise hiçbirini görmüyordu bile. Hep görmezlikten, duvmazbktan geliyordu. Ne kadar' ''' ^,,,, £ görmezlikten geldiyse, o kadar puan topladı. Kopuklar daha çok üstüne düştüler. Sokakta, bakkalda, pazar yerlerinde, her yerden evlenme teklifleri yağmaya başladı. Kör Ayşe bütün bunlan dikkate aldı, tek tek inceledi. Öyle ya.. kim kendisine göre ideal koca idi? Evlenecek olanlann maldan, servetten neleri var neleri yok, tek tek araşürdı. Sydney'in en işlek caddelennde iki dükkânı olan birisine, "Evet" dedi. Yalnız bir şartı vardı: Dükkânlardan birini Kör Ayşe'nin üzerine tapulayacakü koca adayı. Yoksa, yok. Adanı çok düşündü. Neticede, Ayşe kendisinin hanımı olacağına göre ne önemi vardı? Evet, dedi, evlendiler Ayşe boş durur mu? Kendi üstüne olan dükkânı, beyin haberi olmadan, 5 bin dolar masraf ederek oğluna bağışladı. 6 ay sonra da, şiddetli geçimsizlikten kocasmdan aynldı. Bey işin farkına geç vardı. Avukatlara başvurdu, mahkemelere gitti. Avustralya yasalanna göre dükkânda hiçbir hakkı ohnadığmı anladı. Kör Ayşe boşanıp serbest kalınca yine düğünlerin baş çağnlısı oldu. Yine en güzel oyunlan oynadı. Bel büktü, gerdankırdı. Kopuklanrmz yine ofladılar, pufladılar; bağırlannı yumrukladılar, yolunu kesip evlenme teklif ettiler, dünürler gönderdiler. Kör Ayşe yine teklifleri inceledi. Sydney yakmlannda çütliği olan ve eşinden yeni ayrümış birisine, bir şartla, evet, dedi. Şartı da çıftlığın tapusunu kendisine vermesiydi, adam kabul etti, evlendiler. 5 ay sonra yine aşın geçimsizlikten aynldılar. Tabii adam çıftliğinden de aynldı. Kör Ayşe çiftliği de oğluna bağışlamıştı. Bir ara düğünlerimize gelmedı. Boşanmış olduğu halde niye gehniyor, diye kopuklanmızı bir meraktır sardı. Ne zaman görseler sormaya başladılar. Türk müziği çok ilkel, kaba ve banahniş, ınsanı da yoruyormuş. Bu nedenle gehniyormuş. Bıçkmlanmız şaştılar. Oysa, onlann bildıği, Kör Ayşe oynamadan duramazdı. Bunda bir bit yeniği vardı. Sonra duyduk ki, Mısır Büyükelçiliği 'nden birilerini tanımış, onlarla berabermiş. Kısa bir süre sonra da iki düğün salonu sahibi bir Arapla salonlardan birisini üstüne alarak evlenmiş. Tahmin edileceği gibi boşanmış. Artık Kör Ayşe, Ayşe Hanımefendi ohnuştu. Boşanmıştı ama, boş duracak değildi ya. O boy, o pos, o endam, o çalun onda iken evlenme teklif etmeyen insan mı yoktu, koca Sydney'de? Şimdi en lüks gece kulüplerinin kadını ohnuştu o. Çok geçmeden yaşh bir Yahudi bulmuş, hem de bir düzine beş yıldızlı otel sahibiymiş. Ama Ayşe Hanımefendi beş yüdızlı otellerden yalnızca birisini üzerine alarak evlenmiş. Eh, tabii sonu belli. Ayşe Hanım aksınklı, üksınklı bir yaşh Yahudinin kansı olacak değil ya... Ondanda aynhnış, otellerden birinin üzerine yatarak. Bir zaman sonra, ALİ özel şoförlü bir AKBABA Rolls-Royce'tan merken ^ _ _ _ ^ ^ ^ görmüşler. Neden ~ ~ ~ ~ görünmüyorsun, diye sormuşlar. cevap hazır. "Türk toplumu çok dedikoducu, herkes işini gücünü bırakmış benim arkama düşmüş, bereket versin kısa zamanda; da,çıktırniçlerİB€ttn.' böyle dedikoducu millet görülmemiştir" demiş. Sonra da dönmüş şoforüne, " Yanm saat sonra beni buradan al eviadım" demiş, yürümüş gitmiş. Şimdi, en lüks otelin sahibi. Bununla da kabnamış, oteline müşteri olarak gelen İsviçreli bir müyarderle evlenmiş. Malezya'da bir deri giyim eşyası fabrikasmı elınden alarak hemen aynlmış. Fabrikayı sattınnış. Ben bu olan]ara kızmıyorum. Hanımını kaybeden bir arkadaş var, ona kızıyorum. Geçenlerde bana: - Evin borcu bitti, dedi. - Haydi gözün aydın, dedim. Bir şeyler daha söyleyecek, utanıyor. - Haydi, utanma, söyle, dedim. - Yahu, dedi, şu Ayşe Hanım bulsam da, evi üzerine tapu etrirsem, iki aylık beylik beyliktir. Bunlan duyunca, kudurmuş sandrm, hemen yamndan aynldım. Aramış, buhnuş Ayşe Hanım, "Bir evim var, al tapusunu, sadece 2 ay beraber kalalım, demiş. Ardmdan: "Bir canım var, istersen onu da al, sana feda obun Ayşe" demiş. Ayşe ne cevap vermiş biliyor musunuz? » "UtenketeMkadarmı r düştüm? Bu Sydney'in Türkleri ne kadar utanmaz iiKanlar ben onlardan kaçükça onlar beni arayıp buhıyorlar vaDahL Herkes haddini bflsin. Davul bile dengi dengine döver." Adamlanna bir işaret etmiş, almışlar götürmüşler bizim arkadaşı bir başka odaya. Yer misin yemez misin?.. BuaradaAyşe Hanım, insan haklan kuruluşuna üye olmak için araya adamlar koymuş. Ama tek bu işi başaramamış... SİVEREKASLÎYE HUKUKMAHKEMESİ'NDEN 1997/173 Davacılan Sabri Hamidanoğlu, fevziye Şenateş (Ateş-Ateşçi), Saadet Bahçecı (Ateş-Ateşçi), Sultan Baylan (Ateş-Ateşçi), Makbule Ateş (Ateşçi-Öztaşdönderen) mirasçılan Adurrahman. Mefamet ve Mûs- lüm Oztaşdönderen ve Kadnye Önder (Oztaşdön<teren) vekıli Av. Şeyhmus tnal taıafindan davalılar Ra- mazan Kömlü Konlu, Halıl Rafet mirasçılan, Mehmet Musa oğlu mirasçılan ve Abdullah Musa oğlu mi- rasçılan aleyhıne Sıverek ilçesi Camıkebır MahaJlesı Kurtkaya mevidınde kain 184 parsel No'lutaşrnma- zm davalılar adına olan tapusunun iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tescilioe daır mahkememize açüan tapu iptali ve tescıl davasmıo yapılan duruşması sırasında verilen ara karan gereğioce; Davalılar- dan: Halit Rafet mirasçılan, Mehmet Musa oğlu mirasçılan ve Abdullah Musa oğlu mirasçılan mahke- memizce yapılan tüm zabtta araştumalannarağmentespit edılememiştir. Siverek ilçesi Camikebır Ma- hallesı Kurtkaya mevkiinde kain 184 parsel No'lu taşınmazla ılgılı yukanda esas numarası yazılı dava dosyasına davalılar; Halit Rafet mirasçılan, Musa oğlu Mehmet mirasçılan, Musa oğlu Abdullah miras- çılannın durusmanın a&lı bulunduğu 24.03.2000 gümı saat 09.25'te duruşmaya biz2at gelmeleri ya da kendılennı vekille temsıl etmelen aksi takdırde yargıJamanın yokluklannda sûrdürülüp sonuçlandınlaca- gıHMUK'nin231 ve375. maddeleri gereğınce karar verileceği ilan olunur. 18.02.2000 Basın: 10634 ARHAVt KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1994-68 Davacı Onnan Işletme Müdürlüğü'nün davalılar aleyhine acmış olduğu kadastro tes- pıtıne itıraz davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan uyannca; Aşağıda açık kimlikleri belinilen davalılann yapılan bütün adres araştınlmalannda, tebligata yarar açık ve kesin adreslen tespit edılememış olup davalılar adına ilanen teb- ligat yapılmasma karar verilmiştir. En son duruşma 29.03.2000 günü saat 09.00'a talik olunmustur. Davahlann belirtilen gün ve saatte mahkememizde hazır bulunmalan, varsa dava ile ilgili delilleri ibraz etmelen, aksi takdirde tebligatın yapdmış sayılacağı ve toplanan de- hTlere göre bir karar verileceği hususu ilanen duyurulur. 23.02.2000 Davaüan 1- Ali HaydarKıral, Osman oğlu, 1944 doğ., 2- Ömer Lütfu Kıral, Osman oğlu, 1950 doğ., 3- Türkan Kıral, Naznn kızı, 1943 doğ., 4- Güler Kıral, Ergün kızı, 1961 doğ., 5- Gülten Kıral, Ergün kızı, 1963 doğ., 6- Erol Kıral, Ergün oğlu, 1964 doğ., 7- Ayşe Kıral, Ergün kızı, 1967 doğ. Basın: 10882 BOLU1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1999/232 Davacı Adnan Bayrak tarafmdan davaular Nazım Topal ve Mehmet Yavan aleyhine ikame olunan tazminat davasmda: Davacı vekıli dava dılekçesinde 4.4.1999 tarihinde Bolu Seymenler Parkı mev- kiinde davab Nazun Topal'ın sahibi olduğu 06 VPA 28 plakalı araç sûrücûsü Mehmet Yavan, sısli ve yağışlı havada kaza nedeniyle duran araçlara çarptığını, çarptığı araçlann 8 adedinin zarar gör- düğûnû, önûnde duran 3. aracm da davacıya ait 54 ET 359 plakalı olduğunu, bu nedenle davacı ara- cında hasar meydana geldiğıni ve Dûzce Sulh Hukuk Mahkemesı'nm 1999/39 müt. sayılı dosyası ile hasar tespıti yapürdıklanm belirterek davacı zaran olan 1.779.500.000.- TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faızi ile biriikte davalılardan muştereken ve müteselsilen tahsiüne, yargıla- ma giderleri ile ücreti vekâletin davahlara yükletilmesıne karar verihnesim talep ve dava etmiştir. Yapılan yargılama sırasında davalılardan Naznn Topal'a Kara Kıım Mahallesi 29 Sokak Hasköy - Ankara adresinde dava dilekçesi ve dutuşma gûnü tebliğ edilemediğinden ve yeni adresi de tespit- lenemedığinden durusmanın 11.04.2000 gûnü saat 09.00 olduğu, dunışmada kendisıni bir vekille temsıl etürmesı veya bızzat hazır bulunması, cevap süresinin 10 gün olduğu, aksi takdirde davanın yokluğunda devam edip neticelendınleeeği hususu ilanen tebliğ olunur. Basuı: 10555
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle