Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5MART2000PAZAR
14 JvLJijA LJJ\ kultur@cumhuriyet.com.tr
Şârâ Sayın, Alman Liyakat Nişanı'ndan sonra Goethe Madalyası'na değer görüldü
Sıracbşıbir akademîsyen• "Artık farklı bir yaklaşımım var edebiyata karşı. Edebiyat taribi
yazmayı düşünürdûm, tamamıyla vazgeçtim, çünkü edebiyat
tarihleri de tek bir görüşü vermeye çalışıyor. Yönlendirme
olmadan, yapıtı okumak lazım, yapıta yorumla yaklaşmak yanlış.
Edebiyat, felsefe, tiyatro, toplumbilim metinlerini birbirleriyle
konuşturabileceğim bir kitap yazabilirdim yaşım müsait olsaydı...'
S.RAYANYİRMİBEŞ
Şârâ Sayjn,ödühınü 22 MaıttaV^mıarUdd törende aiacak.
Şârâ Saym, Iona KnçuradVten sonra Goet-
he MadaJyas'na değer görülen ikjnci kadın bi-
limcimiz. Ünlü Alman yazar Goethe'nin ölüm
yıldönümü olan 22 Mart'ta Weimar'da düzenle-
necek törenle, aralannda ünlü tiyatro adamı Ge-
orge Tabori'nin de bulunduğu bir gnıp seçümiş
kişiyle birlikte, 1954'ten beri yazm ve tiyatro gi-
bi sanat dallannda uluslararası ıletişirne katkı-
da bulımanlara verilen Goethe Madaryası'nı ala-
cak. 1992'de de kendısine Alman dili, edebiya-
tı ve kültürü üzerine yaptığı başanlı çalışmalar-
dan dolayı birinci derece Alman Liyakat Nişa-
nıverilmişti. 1972'deUffiGüçeçBerkeYudaı;
Akşit Göktürk ve özcan Başkan ile birlikte ts-
tanbul Üniversitesi bünyesinde Yabancı Diller
Yûksek Okuhı'nu kurdu. Istanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi'nde profesörlük payesi ile
Alman dili, edebıyaü ve kültürü üzerine calış-
malannı sürdürüyor.
tznrirer CoBoqtden, Bağfaun ve 1ÜAhnan Di-
live Edebfyaü dergileri, 'Çağdaş Aynsturva öy-
kflleri' seçkisi, Türkiye Almanca Öğretmenleri
Derneğı Yayını- 'Lerntradiaoııen und Fremdsp-
rachenenverb', 'MetinlerieSöylesi' adlı yapıtla-
n var. Aynı zamanda Griflparzer, Goethe, Bücb-
ner, ChristaWDtf, Kaflo, Eozensberger gibi ya-
zarlar üzerine çalışmalan bulunuyor. Küitürle-
rarası etkileşim, kültürel kimlik, yazınbilim, ya-
zında dil sorunsalı, alımlama estetiğı ve yorum-
bilim gibi alanlarda da yapıtlar verdi.
Düşgûcüyle faridı boyut yakalamak
Şârâ Sayın, Alman kültürüyle Alman Lisesi'nde
tanıştj. Nazi rejiminden kaçarak ülkemize gelen
Alman öğreûm üyelerinden eğıtım almış bir ku-
şağnı temsilcisi. Üniversitede tercihini ilgi duy-
duğu matematik yerinc o dönemde Germanis-
tik başlığı taşıyan Alman Dili ve Edebiyatı bö-
lümüne girmekte kullandı. Yanı sıra Türkoloji
okudu. Sanat tarihi ve felsefe derslerini de takıp
etti.
u
Çercewsibeffibirokukia,NasyoııalsojyaHst
görüşhî hocalann. diyalektik düşfinceyi yansı-
tan eğitiıni, demokratik düşünceyi yakaiamamı
sağhMh. Ekştird dûşûncenin ÖDemini bize, doğ-
nıdmdeğfl edebiyat gabisembotik bir alandaak-
tardılar. Bu dogrultoda, biçbir zaman bir ülke-
yi veya kârtüru, toptanahk düsüncesiyle değer-
lendirmedim.''
O yülarda yalnız Alman değil, tüm filoloji-
lerdeki tutum, Batı örneğini kopyalama yolun-
daydı. Tamamen Alman kültürüyle yetişmiş ki-
şi, hangi konulara yönelirse, onlarla ilgilenil-
meye başlandı. "Ban gdeneğinm içindebüyümö-
Beşinci eleman: Sanatya dapara
Düsseldorf'ta çağdaş sanatın para ile kurduğu ilişkiyi inceleyen bir sergi
• WarhoFun inekli
duvar kâğıtları,
Beuys'un karatahtalan,
Huber'in banka maketi
gibi işler, çerden
çöpten 'sanatı' ortaya
çıkaran ve bunu paraya
dönüştürebilen
sanatçıların ekonomik
güçlerini anımsatıyor.
NECMİSÖNMEZ
DÜSSELDORF - Jürgen
Harten tarafından düzenlenen
Das FünfteEfcment-GeModer
Kunst" başlıklı sergi, paranın
uluslararası değer sistemi için-
de çağdaş sanatla kurduğu ya-
km ilişkiyi sorgulayan bir özel-
liğe sahip. KunsthaDe Düssd-
dorfta açdan bu geniş kapsam-
h sergi, hem yüze yakın çağdaş
sanatçının işlerini hem de eko-
nomi ile dinin kesiştiği nokta-
da paranın standart değerini
sorgulamayı hedeflediği için,
arkaik zamanlardan gûnümüze
dek uzanan bir süreç içinde me-
ta ile sanat arasındaki diyalo-
ğu, ilginç örnekler eşliğinde
retrospektifbir açıdan inceliyor.
Tematik olarak alü bölüme ay-
nlmış olan bu büyük etkinlik,
Harten'in son otuz yıl içinde
yakından çahştığı sanatçılan
da yan yana getirdiği için 'ser-
gi içindeki sergi' sistemine da-
yanarak temellendirilmiş.
Berlin'in başkent olmasın-
dan sonra gıderek ıssızlaşan
Rheinland bölgesi, yeni binyı-
la girerken Global Art Rbein-
land2000' projesiyle Avrupa'da
çağdaş sanatın kalbinın attığı
merkezlerden biri oldugunu is-
pat etmeye çahştığı için, birbi-
Sergide'rjüyük para'ya ulaşmış sanatçılardan Huber, VVarbol ve Droese çahşmalan yer ahyor.
rine yakın olan Bonn, Köln,
Oüsseldorf ve Duisburg gibi
kentlerde açılan dev boyutlu te-
matik sergilerin, bir şekilde ge-
çen yüzyılm sorgulamasım he-
defledıklen için cansıkıcı bır
özellikleri var. Harten'in ser-
gisini diğer etkmliklerden ayı-
ran özellik, filozofi, din, eko-
nomi ve sanat arasındaki 'ga-
rip' etkileşimi su yüzüne çıkar-
mak istemesi.
özel bir sergi mimarisiyle
izleyicüere sunulan serginin ilk
kısmı 'DasMuseumderhöchs-
ten Werte' başhğmı taşıyor. Mı-
sır, Yunan, Roma, önasya uy-
garlıklanna ait tarihi objeleri-
ni, dini araç gereçlerin arasın-
da Sieverdmg, Spitzer,Kienboiz
başta olmak üzere, çağdaş sa-
nat ürünlen ilk bakışta biçbir or-
tak özelliğe sahip değıller. An-
cak 'Kabinettder VYfehnıngen'
isimlı ikinci kısım, paranın
1960'lardan sonra günümüz sa-
natını ne denli yakından etki-
leyen bir faktör oldugunu orta-
ya koyuyor.
hgjnç karşrtfak şağlflnmış
Bir yanda 'gerçek paralan',
öte yanda ise Klem,Beuys,Bro-
odtnaers, Byars gibi sanatçıla-
rın değişım değeri olan nesne-
ler üreterek paranın gücünü sor-
guladığı çalışmalannın yer al-
dığı bu bölümde, gerçekle sah-
tenin, değerliyle değersizin kar-
masa uyandıracak şekilde bir
araya getirilmeleri öncelikle
can sıkıcı bir izlenim uyandı-
nyor. Sanatçının en eski düşle-
rinden biri olan 'para basma'
tutkusunun analizi daha az ele-
man kullanılarak başka tûrlü
gerçekleştirilebilirdi.
'Betwixt and betmen' bölü-
münde gösterilen de Maria,
Dochamp, Boodthaers, Rfch-
fer, Bourgois ve Leindr'in ça-
hşmalan, paranın etık ve este-
tik olarak öşıdığı değerleri sor-
gulayan bir özelliğe sahip. An-
cak bu çağdaş sanatçıların ço-
ğu kez farklı noktalardan hare-
ket ederek ulaştıklan yorumu
ortak bir çerçeve içinde almak
pek mümkün görünmüyor. Bu
bolümün tntmadığı', okun he-
defe değıl sadece sıradan bir
sanat tarihi yorumuna rastladı-
ğını gördük. Kunsthalle'nin
üçüncü VatiTiHalri büyük salon-
da ise 'Atefier des Kaprtab' kıs-
mında gerçekten 'büyük pa-
ra'ya ulaşmış sanatçıların ger-
çek ve sahte çalışmalan yan
yana getirilerek ilginç bir kar-
şıtlık sağlanmış. Warhoi'un
inekli duvar kâğıtlan, Beuys'un
karatahtalan. Polke'nin resim-
leri ve Tbomas Huber'in ban-
ka maketi gibi işler, çerden çöp-
ten 'sanao' ortaya çıkaran ve bu-
nu paraya dönüştürebilen sa-
natçıların ekonomik güçlerini
tekrar hatırlaüyor. Sahle bırLa,
Tour resminin de yer aldığı bu
bölüm, çağdaş sanatın garip
simyası sayesmde, diğer hiçbir
üretim nesnesinde olmayan gü-
ce eriştiğini duyumsayan bir
özelbğe sahip.
'TM' (Trademark) başlığı
altında sunulan bölümde ise
Vautier, Haacke, Gilbert & Ge-
orge, 1KVVTV, Knıger, Connert,
EKDS gibi sanatçıların, sanat-
çı gruplannm işleri sunuluyor.
Sanat piyasasının yarattığı 'de-
ğer sistemini' alaya alan, sorgu-
layan bu işler arasmda 'söyiem
eşjfligi'yok. Ne demek bu?.. Bir
gnıp sanatçının işleri eskimiş,
bugünün ölçütleriyle bakıldı-
ğında hiçbir etkileyicilikleri
yok. Diğer gruptakı çalışmalar
ise, yapıldıklan tarihten belli
bir zaman geçmesine rağmen
sorguladıklan kavramlar gün-
celliğini hâlâ koruyor. Hans
Haacke bu gruba öraek göste-
rilebilir. Durum böyle olunca
serginin akışkanlığrmn durdu-
ğunu, kavTamsallığın nkanıklı-
ğa uğradığını görüyoruz. Son
bölüm 'Las Reserves'de sergi-
nin ilginç bir amacı oldugunu,
ama eski ve yeni sanatçı pozis-
yonlannın belli bir düzey göze-
tümeden yan yana getirildık-
leri için sonuçta serginin birkaç
panltısı dışmda 'bfldik' bir ta-
rihe yaslandığını düşündürii-
yor.
Kunsthalle Düsseldorf'taki
sergi 14 Mayıs 2000 tarihine
dek izlenebiİr.
şüzcesiııe tezleryazdık. Batahlaşma sürecinin bir
rİHamı nlHııgıifnıı/Hanringaltiıh» rl'inLl"ı hilnmin
üzerineyenibir yapjkurmak başka tflrtü olanak-
azdL"
Başta Alman idealızmınin soyut düşüncesini
yansıtan yazarlardan etkılendı. Ardından GriD-
parzer gibi dram yazarlannın oyunlarla dolu, can-
L alamna geçiş yaptı. Goethe'nin yanı sıra Ge-
org Büchner'in yapıtlannı düz okuma yerine
duşgücünü işin içine katarak okumaya ve tiyat-
ro metinlerindeki farklı boyutu yakalamaya baş-
ladı. Metın dramatuıjısi yaptığı Devrimci Dram
Yazan Georg Büchner adlı kıtabı, 30 yıl sonra
yeniden yayımlandı. "Büchner, sanat alanında
baa şeyleri kmn ve çok daha farklı bir biçim an-
bryışıyla ortaya çıkfj. Örneğin,'Woyzeck' ile ilk
defa aşağı snuftan birinin sıkıntıian, edebiyat
konusu oldu. Büchner'in yapıttan yapısal an-
lamd»;rtilminmı"i7İkalWgi; rihiıi ve yansrtftgı gfir-
seflik halnmıiMİjin opera olarak da ele almmış-
ür. Konulann işkniş biçimi bakımından da her
edebiyat yapıanda bulunmayan özeUikkr taştr."
Kitabın yayım öyküsü de ilginç. ilk yayımla-
nışında, başlığmdaki 'devrimd' sözcüğü bazı
çevrelerde büyük tepki uyandırdı Aslında sanat-
taki devrimden söz ediyordu, ama sözcüğe aler-
jisi olanlardan düpedüz tehditler alınca kitap
toplatıldı. Şımdi, rahat rahat tekrardan raflarda-
ki yerim almış durumda kitap.
Tiyatro metinleriyle ilgilenmeye başladıktan
sonra kuruluş aşamasında da katkıda bulundu-
ğu Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesı Ti-
yatro Bölümü'nde de bir dönem öğretim üyeli-
ğinde bulundu. Brecht, tbsen, Strindberg gibi ya-
zarlann dramaturji bakımından ele alındığı ders-
ler verdi. Tiyatronun seyirlik sanat oldugunu ve
metnin yorumdan sonra geldiginı düşünüyor."Ba-
na göre ekştinnen, yönetmen met-
ni ne hale sokmus demek yerine
sahnekmevte ne verildiğuıe bakan
veizfcyk^ieüişkiokişidir.Dnuna-
turgise metnicânta tutupbaşka yer-
fcre getirmeyi dener ki geçen yü iz-
ledi^m, Katalan topiuluk La Fura
Del Baus'un Faust yonımunda bu
net biçimde gozüküyordu."
Edebiyat dışında kültür kuram-
lan, kimlik konusu, yorum bılgisi
ve düşünme biçimleri ile ilgilenme-
sinin temelinde, anlamamn nereye
kadargerçekleştirildiği sorunuya-
tıyor. "Aıiık farkh bir yaklaşımım
var edebiyata karşı. Edebiyat tari-
hi vazmsyı düşünürdûm, tamamıy-
la vazgeçtim. çünkü edebiyat tarih-
leri de tek bir görüşü vermeye çab-
şryor. Yönlendirme olmadan yapi-'
b okumak laam, yapıta yorumla
yaklaşmakyanhş. Edebijîû, febefe,
tiyatro, tophımbiim metinlerini bir-
buieriyle konuşturabUeceğim bir
Idtapyazabihrdmı yaşnn mûsah ol-
saydL-"
Ünlü besteci, 250. ölüm yıldönümünde Almanya'da bir festivalle anılacak
Bach - Bir Son ve Bir Başlangıç'
KûltürServisi-Almanlar, 1685-1750
yıllan arasmda yaşayan en büyük bes-
tecıleri Johann Sebasrian Bach'ın, 250.
ölüm yıldönümünü konserlerin yer aldı-
ğı bir festivalle kutlayacak. Bach'ın ölü-
müne dek uzun süre yaşadığı Leipzig
kenti kutlamalann merkezı olacak.
Bestecinin doğum günü olan21 Mart'ta
gerçekleşecek açıhş konserinde, Bach'm
'St Matthew Passion' adlı eseri çalına-
cak. Asıl etkinlikler ise 21-30 Temmuz
tarihleri arasmda yapılacak. 'Bachfest
Leipzig 2000' çerçevesinde klasikmüzi-
ğin en iyi isımleri bir araya gelecek.
'Bach - Bir Son ve Bir Başlangıç' te-
malı festival, dünyaca tanrnan sanatçıla-
rm 87 konserine ev sahipliği yapacak. Le-
ipzig Gevvandhaus Orkestrası, Bach Col-
legium Japan, Amsterdam Barok Or-
kestrası, dünya gençlik orkestrası Jeun-
nesses Musicales ve Collegium Vocale
Gent. topluluklan konserler verecekler.
Philippe Herreweghe, Ton Koopman ve
Gustav Leonhardt gibi uzman klasik
müzikçilerin yam srra Bobby McFerrin,
orkestra şefı Fabfc» Luisl ve viyolonsel-
• Festivalin açılış konseri
Johannn Sebastian Bach'ın
doğum günü olan 21 Mart'ta
gerçekleşecek. 87 konsere
ev sahipliği yapacak olan
Leipzig kentindeki asıl
etkinlikler ise 21-30
Temmuz'da yapılacak.
ci Sarah Chang gibi adlar Leipzig'deki
Bach festıvaimde sahne alacaklar. Kon-
serlerde, yamız Bach'm başyapıtlan ola-
rak tammlanan, 'B minor Mass', 'St
John ve St Matthew Passkm', 'The Art
ofFngne' ve 'Musfcal Offering' gibi org-
la çalınan oda müziği çerçeveli, dini ve
dünyevi kantatlara yer verümeyecelc
Aynı zamanda gûnümüze uzanan çiz-
gide Bach'm müziğinden etkilenen bes-
tecılenn yapıtlan da konserlerde çalma-
cak. Aynca caz konserlen de düzenle-
necek. Festival kapsamında Bach'ı çe-
şitli yönleriyle ele alan paneller, semi-
nerler gerçekleştirilecek.
Bach'm asıl ölüm günü olan 28 Tem-
muz'da EuroArts Entertaintments adfı
televizyon kanalı, 24 saat ara vermeden,
Leipzig konser kayıtlannı da içeren bır
Bach yayım yapacak.
Leipzig Bach arşivinin sözcüsü Joerg
Clemen, "Salzburg için Mozart, Beyrut
için VVagner ne anlama geliyorsa, Bach
da bizim için aynı değeri taşıyor" diyor.
Gerçekten de Bach, 27 yaşındayken St.
Thomas kilisesinin müzik şefliği ile ken-
disine verilen 'Kantor' unvanmı, pek
çok başyapıtmı bestelediği Leipzig'de
almıştı. Leipzigliler, Bach festivalıne
yahıız Avrupa'dan değil, dünyanm dört
bir yamndan katılrm beklediklerini söy-
lüyorlar. 43.500 adet basılan festival bi-
letlerin büyük bir bölümü için rezervas-
yon yapılmış.
Leipzig 'in yanı srra bestecinin bir dö-
nem yaşadığı, eski Doğu Almanya kent-
lerinden Thuringia'da, Arnstadt'da, do-
ğum yeri olan Eisenach'da, Weimar'da ve
Errurtta da Bach etkmlikleri düzenlene-
cek. P * çokbaşjapırmı Leipzig'de bestelemişti.
Kûltür göçebe bir kavram
Kültürü, ne eğitim ne savaş din-
leyen, büyük bir evreni içeren çok
canlı ve 'göçebe' birkavram olarak
tanımlıyor. Kültürün karmaşık, or-
ganik ohnayan bir yapıyı bütün
farklılıklan da içerdiğıni bu tanıma
eküyor Küreselleşen dünyada, kül-
türlerin hangi yapıda oldugunu öğ-
renmenin gerekliliğine değiniyor.
Aym kültür içüıdeki davranışlann
büe kültür katmanlarına göre fark-
lı algılandığını söylerken bir ulusun
kültürünü, belli bir zamana ve me-
kâna hapsetmekten kaynaklanan
tehlikelere dıkkat çekiyor. Türk kül-
türünün, edebiyatı, felsefesi, tarihi,
dilin geçmişi gibi geniş bir alanda
değerlendirihnesi gerektiğini sa-
vunuyor. "Avrupa, Asya karşıthğı-
nıkoyuyonız, oysa bir alaş var. Geç-
mişte, Asya'dan Avrupa'ya, şimdi
tam aksi yönde. Kab biçimde bir-
birine karşı konumlandırdığuuz-
da,kültûrleri bir anlamda düşman
ilan ediyorsunnz. Farkhhklar, ye-
tersiz tammlandığmda kültürel ge-
çirier nkamyor. E\Tenseüik çokteh-
Kkeli bir kavram» AvTupa değer-
leri, evrensd değB. Muziğin kendi-
si evrensd ama Beethoven müziği
demekdepevrenseDik. Goethe, ev-
renseffiğintüm insanlara verflen bir
göcüBük oldugunu söyler. Avrupa,
Amerika bunu kuDamr ama Japon
müriğine evrensel demiyorlar."
Kendisini Goethe uzmanı olarak
nitelemiyor. 'Sevmenin ilk koşuhı
onu putlaşarmamakrır'. görüşüy-
le yakJaştığı Goethe, ilgi alanlann-
dan bir tanesi. Klişelerle okunma-
dığında çok farklı boyutlarda ele ah-
nabılmesı ve faridı alanlarla ilgilen-
mesi bakımından kendısine yol gös-
teren yazarlann başında Goethe yer
alıyor.
"Sanatm doğabDhnlerinden ke-
sin düsünmeyi, doğabflhnlerinin de
sanattan duygusal, sezgisel düşûn-
meyialması gerektiğini söylerken re-
sim yapıyor, müzikle ve doğabihrn-
lerrvle de ilgilL Hepsi üzerine yazı-
lan var. Bugünkü deyimle disipün-
lerarası sanaü savunuyor. Yaşâmla
örtüşen görsel duşünce taraftan ve
kavramlara karşL 'Evreni tanımak
istiyorsanız onu size verilen tüm
yetilerle; aklrnızla, sevginizle, sez-
ginizle yaklaştığınız zaman kavra-
yabilirsiniz', der Goethe. Çok yön-
hı; bütüncül bakışınedenryieçokda
ekştirihniş.' Yazarken pek çok 'de-
li' ve akıllı insamn söylediklerin-
den yararlandım ve aslında yapıom
yalnız benden değil, tesadüfen Go-
ethe adım taşır' demesivledebugü-
nfin metinlerarası kavramma denk
dûşûyoıf
Y A P I Y O R L A R ?
Led Zeppelin ve
Who bir arada
• Led zeppelin ve
Who, Amerika'ya
yapacaklan bir dizi
konser için bir araya
geliyor. İimmy Page'li
Led Zeppelin, Black
Crowes ve 'VV'ho'nun,
temmuz ayında
başlayacak olan turda,
30'dan fazla şehirde
konser vermesi
planlamyor. Geçen
ağustos aymda Who,
Zak Starkey ve aşrn doz
nedeniyle kaybettikleri
Keith Moon'un yerine
Ringo Starr'ın oğlu ile
îngiltere ve Amerika'da
gösteriler yapmışn. İlk
önce sadece Amerika'da
yapılması düşünülen
tumenin Avnıpa'da da
yapıhnası planlamyor.
• Madonna tngiiiz
füm yönetmeni Guy
Ritche ile evlenmeyi
planlıyor. Erkek
arkadaşmın isteğiyle
Londra'ya taşmaıl"' '"
Madonna, aynca bu
kentte yaşarnaktan
hoşlandığmı,
Ingilizlerin 'mizacnıı ve
soğuk ironisini'
sevdiğini ifade etti.
Önceki evliliğini aktör
Sean Penn ile yapan
Madonna'nın, Kübalı
Carlos Leon'dan da üç
yaşında bir kızı var.
• Tlm Burton
1968'deFranklinJ.
Shaffner'in yönettiği
'Maymunlar Gezegem'
adlı fihnin yeni
versiyonunu çekmeye
hazrrlanıyor. Pierre
Boulle'nin
romanuıdan
uyarlanan fihnin
ilk versiyonunda
başrolü oynayan
Charlton Heston'm
yerine Leonardo
DiCaprio ya da
Matt Damon'm rol
alması
düşünülüyor.
• Luc Besson
Bormes-les-
Mimosas'daki
villasına izinsiz
olarak yaptığı
havuz, dış asansör ve
iki yeraltı mahzenini
yıktrrmak zorunda
kaldı. Aynca belediyeye
'binayı izinsiz olarak
değiştirmek'ten dolayı
300 bin frank ceza
ödeyecek.
• Nastassja Klnskl
Michael
Winterbottom' un
Amerika'daki altına
hücum dönemini konu
ettiği 'Kingdom Come'
adlı filmde rol alıyor.
Kinski'nin yanında
Milla Jovovich ve Peter
Mullan rol alıyor.
• Claudla
Cardlnale geçen
hafta UNESCO'nun 'iyi
niyet elçisi' olarak
atandı. Böylece
Cardinale, aralannda
Fransız aktris Catherine
Deneuve, Ispanyol
soprano Montserrat
Caballe, Arjantinli
piyanist Miguel Angel
Estrella ve Italyan
mimar Renzo
Piano'nun da
bulunduğu 'uluslarası
ünlü elçiler listesi'ne
dahil edildi.
• Lenl
Rlefenstahl, ünlü
Alman fotoğrafçı ve
fihn yapımcısı,
geçirdiği helikopter
kazasından yara
almadan kurtuldu. •'•-
Sanatçınm Nuba
dağlannda yaptığı
geziden dönerken '
bindiği Coptrade
Company'e ait
helikopterde aynca 6
Alman ve 3 Sudanlı
bulunuyordu.
'Triumpof the
VVill' adlı füminde
Hitler'in
propagandasmı
yaptığı iddia edilen
Riefenstahl, Nuba
dağlannda yaşayan
yerlilerle ılgili bir
fotoğrafçahşması
yapıyor.
• LOU Reed de
Avusturya'daki aşrn
sağcı 'Özgürlük
Partisi'nin
hükümetteki
koalisyonda yer
almasını protesto eden
sanatçılar kervamna
katıldı. Bu nedenle,
Reed yeni çıkardığı = •"
A
Ecstasy'isimli • '»
i (
«
l
albümünün tanıtılacağı
tur kapsammda mayıs
ayında Avusturya'da
vermeyi planladığı
konserlen iptal ettiğini
açıkladı.
• Alain Delonun
Fransız televizyon
kanalı TF1 'de bir dizıde
rol alması isteniyor. 25.
Cesar ödülleri töreninin
başkanı olan Delon,
henüz bu konuya bir
açıklama getinnedi
fakat televizyon kanalı
şımdıden sanatçının rol
alacağı isimleri
seçmeye başladı.
• Ralph Flennes
kendini dünya
çocuklanna adamayı
söz verdi. 'tngiiiz
Hasta' fılmınde başanlı
bir oyunculuk
sergileyen Fiennes, . -
BBC radyosunda ^ '
gerçekleştirdiği bir
söyleşide UNICEF'e
desteîc vereceğini
açıkladı. Ocak ayında
Romanya'ya giden
sanatçı, Balkanlar'daki
savaşlann çocuklan çok
etkilediğini ve bu
nedenle UNICEF'te '
gönüllü yer almak
istediğini belirtti.
• Jamle Lee
Curtis
Hollywood
dünyasmı sarsan
bir açıklama yaptı.
National Enquirer
dergisinde
kendisiyle yapılan
röportajda babası
Tony Lee Curtis'le
defalarca kokain
aldığmı söyledi.
1994yılmda
kardeşi Nicholas
Curtis'i yüksek dozdan
kaybeden yıldız, aynca
Billy Bob Thonıon'un
'Daddy and Them'
(Babam ve Onlar) adh
komedi filminde rol
alacağuu sözlerine
ekledi.