Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5MART2000PAZAR
HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALİ StRMEN
Galatasaray Olayı
Sevgili,
Galatasaraylı olduğumu biliyorsun. Hem oku-
lunda okudum, hem de kısa birsüre genç takımın-
da koştuğum kulübün, üyesiyim.
Ama Galatasaray olayına eğilmemin nedeni ta-
raftarlık değil. Üç gündür gazetelerde en çok ya-
zılan konu Galatasaray.
Herhangi bir Avrupa ülkesinin takımı bu tür ga-
libiyetler elde etmiş olsaydı, hiç kuşkun olmasın
ki, bu denli büyük heyecan doğmaz, medyada bu
kadar büyük yer almazdı.
Türkiye'nin özel durumu, her alanda olduğu gi-
bi futbolda da, başanya hasret kalan toplumun
boynu büküklüğüdür, olayı böyle önemli hale ge-
tiren.
Tabii olayın bir de Almanya cephesi var ki, onu
da iki yönden ele almak daha doğru olur.
Çoğu ikinci, kimi üçüncü kuşaktan Almanyalı
olan Türk asıllılar, Galatasaray'ı büyük bircoşkuy-
la desteklediler, galibiyete belki de, Türkiye'deki
insanlardan daha çok sevindiler. Çünkü onlar ora-
da yıllar yılı ikinci sınıf insan muamelesi görüyor
ve hep Almanların üstün görüldükleri birtoplum-
da boynu bükük yaşıyorlardı.
Daha önceki yıllarda yapılan maçlarda ise 1951
yılında Berlin'de oynanan ilk milli maçımız, Gala-
tasaray'ın Frankfurt'ta berabere kaldığı Eintraht
Frankfurt'u burada elemesi dışında büyük bir ba-
şarımız yoktu.
Cimbom'un çok iyi oynayıp rakibini sürklase
ederek kazandığı maçta ise ilk kez oradaki insan-
lanmız, bizim de onlara üstün gelebileceğimizi ka-
nıtfamanın sevincini yaşadılar.
";
•••
n Kimi Alman vatandaşlığına geçmiş, kimi de ge-
çecek olan insanlann Fenerbahçeli veya Beşiktaş-
lı olanlarının bile, büyük bir şevkle Galatasaray'ı
desteklemeleri, oradan gelen haberlerden öğren-
diğimize göre çok olumsuz tepkilere neden olma-
dı.
Ama hiç kuşku yok ki, yann öbür gün, bu konu-
da olumsuz yorumlar da çıkacak ve Türklerin en-
tegrasyonunun ne denli güç olduğunun kanıtı ola-
rak gösterilecektir bu olay.
Neyse biz Türkiye'ye dönelim.
Hemen birnoktayı vurgulamak istiyorum. Olay-
lan abartmaya çok yatkın olan toplumun Galata-
saray'ın yabancı ülkelerdeki başarısını da oldu-
ğundan fazla büyütmesinin sakıncalan olacaktır.
" Evet çok abartmayalım. Ama yine de Galatasa-
ray olayının önemli olduğunu görelim ve bunu yal-
nızca bir futbol takımına ya da kulübe bağlı kal-
rtiadan incelemeye çalışalım.
• • •
Galatasaray olayı, bizim insanımızın da, elveriş-
li koşullar verilince, başanya azimle koşabildiğini
gösteriyor.
Futbolculuğunda, döneminin yıldızlanndan biri
p^ifıaşınş karşın hiç şampiyonluktadamamış olan
Fafih Terîrn bu koşullan yarattığı için bu başan-
dâ
J
b1r rTıJrfiarâîı pay^sahibidir,
Kimse takımdaki yabancılann payını yadsıya-
maz, ama onlar olmadan da çok önemli maçlann
kazanıldığını unutmayalım. Ayrıca o bütün takım-
larda da, yabancı yıldızlar bulunduğunu unutma-
yalım.
Fatih yerlisi ve yabancısıyla bir takım yaratmış,
onları başanya motive etmiş, aynı zamanda da,
amaca yönelik sıkı çalışmayı gerçekleştirmiştir.
Bir nevi toplum mühendisi gibi, koşulları yarat-
mayı becermiştir.
Bundan çıkarılacak ders ise Türkiye'de de ba-
şanya giden toplumsal koşullan yaratacak kadro-
lar olanak bulurlarsa, insanımızın bugün olanak-
sız görülen birçok şeyi yaşama geçirebileceğidir.
Zaten yüzyılın başında bu toplum bu gerçeği ka-
nrtlamıştı.
Diyarbakır DGM'de dava açıldı
THKOvePKK'tt
ateistHizbuilahçı
MAHMUTORAL
DİY4RBAJOR - Istan-
buFun Beykoz ilçesindeki
Hizbullah hücre evinde ele
geçirilen disketlerin çözü-
müyle ortaya çıkan isim-
ler birer birer incelemeye
alındı. Disketlerin incelen-
mesiyle. örgüte özgeçmiş
verdikleri saptanan l'i i-
mam 21 kışi hakkında Di-
yarbakır 1 No'lu DGM'de
dava açıldı. Sanıklardan
Kadri Tezgel'in ise Hiz-
bullah'a katılmadan önce
PKK ve THKO (Türkiye
Halk Kurtuluş Ordusu) ör-
gütleri adına faaliyet yü-
rüttüğü ve ateist fıkirleri
benımsediği ortaya çıktı.
Geçen günlerde Hizbul-
lahçı olduklan gerekçesiy-
le gözaltına alınan 21 kişi-
den, aralannda Diyarbakır
'E Tipi Cezaevi Doktoru
jVeysi Fidantekin'in de bu-
;lunduğu 14 kişi tutuklandı.
DGM Cumhuriyet Sav-
cısı Galip Karayaa tara-
fından hazırlanan iddiana-
mede, Beykoz'da ele geçi-
lilen disketlerde adlan bu-
'lunan Cıuna Ezgin, Diya-
din Fidanay, Ferdi Çelik,
Halit Kaya. İsnıet Düken,
Ömer Tohay, Remzi Gün-
ci. Mehmet Örnek, Ömer
Aygün'ün Hizbullah örgü-
tüne üye olduklan belirtil-
di. Sanıklardan Fehmi
Mennutoğlu, Kadri Tez-
gel, Zeyneddin Şam ve
Faysal Çetin'in daha önce
;de Hizbullah adına faali-
yetlerde bulunduklan ge-
rekçesiyle gözaltına altn-
dıklan, ancak güvenlik
güçlerine bilgi venneme-
leri nedeniyle serbestbıra-
kıldıklan belirn'lirken, ad-
lannın Beykoz'daki evde
ele geçen disketlerde bu-
lunması nedeniyle tekrar
yakalandıklan büdirildi.
Zeyneddin Şam adlı
Hizbullahçının M. Akif
Camii'nde imamlık yapö-
ğı, daha sonra Afgan Ca-
mii'nde imamlık yapma-
sına karşın Islami bilgile-
rinin yetersiz olduğu ge-
rekçesiyle Seytthan Araz
adlı Hizbullahçıdan ders
aldığı öğrenildi. Şam'ın,
öldürülen Sebhatön lu-
ran adlı Hizbullahçıya öz-
geçmiş raporu verdiği ve
bu raporun Beykoz'daki
evde ele geçen disketlerde
bulunduğu büdirildi.
Orgûteyardım
Diğer sanıklardan Sait
Mercan,FaikGençdaL Sa-
lim Yıbnaz, Mehmet Ko-
yuncu. Hüseyin Oğuz, Sü-
leyman Güngör, Hamdul-
lah Bozkır ve Mehmet
Ekin Pişkin'in de Diyarba-
kır'daki camilerde örgütün
tebliğ çahşmalanm yürüt-
tükleri "Infak" adj altında
örgüte para topladıklan ve
örgütün diğer faaliyetleri-
nin ele geçen disketlerden
anlaşıldığı belirtildi. Iddi-
anamede sanıklann "Hiz-
bullah terör örgütüne üye
obnak" suçundan 12 ile 15
yıl arasında ayn ayn hapis
cezası ile cezalandınlma-
lan talep ediliyor.
Sanıklann önümüzdeki
günlerde yargılanmalanna
başlanacak.
CHP PM üyeleri Sağlar ve Karakaş, karanlık güçlerin demokrasi ve banş istemediğini söyledi
'Karanhğı sağ besledi'• CHP Zeytinbunıu Ilçe
Başkanlığı'nca önceki gün
düzenlenen "Terör ve
Türkiye" konulu panelde
konuşan Fikri Sağlar, "Bu
düzende emekçi, kadın ve
erkek yok. Sömürülen ve
sömüren var" dedi. Ercan
Karakaş da, Adnan
Menderes ile başlayıp
Süleyman Demirel ile
devam eden sağ iktidarlann,
dini duygulan istismar
ettiklerini söyledi.
Istanbul Haber Servisi - CHP PM
Üyesi Fikri Sağlar, Türkiye'de
istikrann Cumhurbaşkanlığı süresinin
uzatılmasma bağlandığını belirterek
"Böyle bir düzene isyan etmek, bu
düzeni değiştirmek gerekir" dedi. CHP
PM Üyesi Ercan Karakaş da, sağ
iktidarlann eğitim birliğinden ve
laiklikten sürekli ödün verdiklerini
kaydetti.
CHP Zeytinbumu Ilçe Başkanlığı'nca
önceki gün düzenlenen "Terör ve
Türkiye'' konulu panelde konuşan
Sağlar, 1950'li yıllarda "Siz isterseniz
şeriatı bile getirebüırsiniz'' diyenlerin
bugün Hizbullah'ı yarattığını söyledi.
"Bu düzende emekçi, kadın ve erkek
yok, Sömürülen ve sömüren var. Renk
okun diye de biraz demokrasi, biraz da
hukukvar" diyen Sağlar, 1950-İ960
yıllan arasında komünizme karşı
oluşturulan güçlerin, 1960-70 arasında
demokrasi ve emeğe karşı, 1970-80
arasında ise sağ sol kavgası içerisinde
kullanıldığını ifade etti. Sağlar,
Hizbullah'm Güneydoğu'da
"Düşmanımın düşmanının geüşmesi
iyidir" görüşüyle desteklendiğini
söyleyerek 1995'te kurulan Faili
Meçhul Cinayetleri Araştırma
Komisyonu'nun hazırladığı raporun 60
sayfasuun Hizbullah'a aynldığını
belirtti. Sağlar şöyk devam etti:
"Adana'da 'Murat Bektaş'ı yanlışlıkla
öldürdük' diyenlere inanmıyoruz.
Aynen, Ulucanlar Cezaevi'nde olduğu
gibL Bu dûzenin devam etmesi için
Cumhurbaşkanlığı süresini uzatmaya
çahşıyorlar. Sürenin uzaülmasuu
isteyenler de, ülkeyi > öneten ikisi
anadan doğnıa biri sonradan olma üç
sağcı siyasi partidir."
'Dini duygular sömürfildü'
CHP PM Üyesi Ercan Karakaş da, 76
yıl önce Öğretim Birliği Yasası'mn
kabul edildiğini anımsatarak Adnan
Menderes ile başlayıp Süleyman
Demirel ile devam eden sağ
iktidarlann, dini duygulan istismar
ettiklerini, bu yasaya uygun
davranmadıklannı söyledi. Karakaş,
12 Eylül faşist darbesinin, solu ezip
düşünce özgürlüğünü yasaklarken
Türk- îslam Sentezi'ni desteklediğini,
bu sentezin de IBDA-C ve Hizbullah'ı
doğurduğunu belirtti.
Güneydoğu'da 15 yıldır süren düşük :
yoğunluklu savaşuı çeteleri, mafyayı
ve silah ticaretini beslediğini
kaydeden Karakaş, Kürt sorununun
süahlann sustuğu bu dönemde banşçı
yollarla çözülmesi gerektiğini ~ '
vurguladı. Son 15 yılda
Güneydoğu için 140 milyar dolar
harcandığmı vurgulayan Karakaş,
bölgedeki sorunun savaşla değil,
demokrasiyle çözülebileceğinin
görüldüğünü belirtti.
Karakaş, Türkiye'de karanlık işler
çevirenlerin, Güneydoğu'daki savaşın
bitmesini istemediğini ifade etti. -
CHP'de panel
'Kişiye
özelyasa
olmaz'İstanbul Haber Servisi -
CHP Partı Meclisi üyesi Ha-
san Fehmi Güneş, Ata-
türk'ün. "Kiştseliktidargibi
zararfa bir Örnek bırakarak
ölmeyeceğim. parlamenter
bir cumhuriyet kuracağız
r
ve "Büdiğini/ gibi görevim
dolavısıyla bugün CHP'nin
genel başkanhğuu fiilen ya-
pamamaktayun. Cumhur-
başkanhğı görevim sona erdi-
ğinde, CHP'nin başkanhğını
yapacağnn" sözlerini anım-
satarak. gündemdekı
u
istik-
ran kişiye bağh cumhurbas-
kanhğı süresini" eleştirdi.
CHP Şişli Örgütü'nce dü-
zenlenen "Demokratikleşme
Sürednde Türldye" konulu
panelde konuşan Güneş,
Atatürk'ün, basın özgürlü-
ğünden doğabilecek sakınca-
lan, daha çok basın özgürlü-
ğünün gidereceğine inandı-
ğını anımsatarak. "Cumhu-
riyet sonrasında. kişisei ikn-
dann arOk geri gebneyeceği-
ni Mustafiı Kemai «h lemiş-
tir. Cumhurbaşkanlığı sıra-
anda kendine önerilen Baş-
kanhkStstemi'nivecumhur-
başkanına Mecüs'i fethetme
yetldsinijı verflmesini de red-
detnüştir. Saltanab kaldır-
mış, yerine halkı ko>ınuştur
n
diye konuştu.
Güneş, Türkiye'nin devlet
yapısımn eskidiğini, polis
devleti kunımlan ile yönetil-
meye çalışıldığını vurguladı.
Güneş,"Toplumsal banş ih-
tiyacmm gkierilmesi, bugün
demokrasinin önünü okayan
en önemli sonınlardan biri-
dir. Bunlara çözüm üretebü-
memiz gerek" dedi.
Gazeteci-yazar AH Bayra-
moğlu demokrasilerde
önemli olanın, farklı grupla-
nn, tehUkeli ve gizli biçimde
içine kapanmasını önlemek
olduğunu vurguladı. Bayra-
moğlu. "Bu nedenle de, siya-
si alan genişJetflmetidir. An-
cak 1980 Anayasası. siyasi
partilere çok dar bir hareket
alanı vıermektedir. 1980 Ana-
vasası, temelbukuki prensip-
lerin tersine, MiDi Güvenlik
Kurulu'nuo ohışturduğu ya-
salardan harekeile ohışturul-
muştur" diye konuştu. Bay-
ramoğlu, "Yasaklann beör-
lenmesinde. kamu otoritest-
ne aşın derecede yer veren,
toplumsal ve çeşitli örgütie-
rin doğal kanallaria kendini
ifade edip üişkiye geçmesini
engeiieyen kaö bir anayasa
duruyor karşunızda" dedi.
ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
CHP, ilk, orta ve üniversite düzeyindeki okullarm profilini çıkardı
"Eğitiıııde tarikat etkinliğî
9
MUTLUSERELİ
ANKARA - 1950 sonrası iktidar-
lann "oy" uğruna, Öğretim Birbği
Yasası'nı (Tevhid-i Tednsat Kanunu)
delerek dinsel eğitim kurumlanna,
vakıflara ve tarikatlara sürekli ödün
vermesiyle, 21. yüzyıla girerken Tür-
kiye'de eğitim sisteminin dinselleşti-
ği belirtildi. Bugün Türkiye'deki
1704 özel okuldan 276'sııun tarikat
ve vakıflara ait olduğu, bunlann 199
tanesinin de Başbakan Bülent Ece-
vit'in "eleştirileri göze alarak
&a\unduğu- FethuUah Gü-
len'e bağlı olduğu kaydedildi.
CHP Kadın Kollan Genel
Başkanlığı, Öğretim Birliği
Yasası'mn 3 Mart 1924'te ka-
bul edilışının 76. yıldönümü
nedeniyle hazırladığı rapor-
da, Türkiye'de eğitim siste-
minin tarüısel sürecini irde-
leyerek problemlere ve önü açılan
dinsel eğitimin ulaştığı noktaya dik-
kat çekti. CHP Kadın Kollan Genel
Başkanı GüldalOkuducu. "'mançla-
ra saygıh laiklik", 'iyi tarikat, kötü ta-
rikat' kavramlannı dilimi/e kazandı-
ranlann ülkenin geleceğine yönelik
kararİL karanlık yürüyüşü görmele-
ri, örtülmek istenen kara örrüyü güç-
lendirici, cesaretlendirici konuşma ve
uygulamalardan uzak durmalan ge-
rektiğini söylüyor, son günlerde yaşa-
nan dehşet olaylannın sürecin bir
parçası olduğuna işaret etmek istivo-
ruz" dedi. Hazırladıklan çalışmayla,
"siyasal tslamın arka bahçesini ohış-
turan" dinsel eğitim kurumlanna ve
tarikat okullanna ilişkin çarpıcı ger-
çekleri sunmaya çalıştıklanm belir-
ten Okuducu, 8 yıllık temel eğitimi
delen uygulamalann, Fethullah Gü-
len'i meşnılaştırma propagandalan
ve benzeri politikalann büyük bir ra-
hatsızlıkla toplum taraündan izlen-
diğini vurguladı.
Raporda, 21. yüzyıla girerken nü-
fusun yüzde 20'sinin okuma-yazma
bilmediği, 12 yaş ve üzeri erkek nü-
• "Türkiye'deki 1704 özel okuldan
276 tanesi tarikat ve vakıflara aittir. Bu okullann
199 tanesi Fethullah Gülen grubuna, 29 tanesi
Milli Görüş Teşkilatı'na, 19 tanesi KadiriJer'e,
12'si Esat Coşan grubuna, 11 'i Musa Topbaş
grubuna, 5'er tanesi de diğer Nakşibendi ve
Işıkçı gruplara aittir."
fusun yüzde 7'sinin, aym yaş grubun-
daki kadın nüfusunun yüzde
24.4'ünün okur-yazar olmadığı be-
lirtildi. Ilköğretimin zorunlu olması-
na karşm 7-11 yaş grubunun yüzde
13'ünün eğitim süreci dışında oldu-
ğu, erkek çocuklann yüzde 88.6'sı-
nın, kız çocuklann ise yüzde 66.9'u-
nun ortaokula kayıt yapnrdığı kay-
dedildi. Raporda, dinsel eğitim ku-
rumlanna ilişkin olarak şu veriler y-
er aldı:
• Açıkta kalan imam hatip çıkışlı-
lar özellikle Hukuk. Siyasal Bilgüer
Fakültesi ve Polis Akademileri'ne
yönlendirihnektedir. Siyasal Bilgiler
Fakültesi 'nin kamu yönetimi bölü-
müne giren öğjencilerin yüzde
50'den fazlasını imam hatip lisesi
mezunlan oluşturmaktadır.
• Özel burslar aracılığıyla yurtdı-
şında yüksek lisans eğitimi görenle-
rin yüzde 9O'ı, resmi bursla eğitim
alanlann yüzde 50'den fazlasının ta-
rikat yanlısı olduklan dile getiril-
mektedir.
• Türkiye'deki 1704 özel okuldan
276 tanesi tarikat ve vakıflara aittir.
Bu okullann 199 tanesi
Fethullah Gülen grubuna,
29 tanesi Milli Görüş Teş-
kilatı'na, 19 tanesi Kadi-
riler'e, 12'si Esat Coşan
grubuna, 11 'i Musa Top-
baş grubuna, 5 tanesi de
diğer Nakşibendi ve Işık-
çı gruplara aittir.
• Gülen grubuna ait
199 okul yurdun hemen her yerine
dağümış durumdadır. Aynca büyük
çoğunluğu dini gruplara ait olmak
üzere, yurtdışında; Azerbaycan, Ka-
zakıstan, Özbekistan, Kırgızistan,
Tacikistan, Türkmenistan, Rusya
Federasyonu, Moğolistan, Pakistan,
Bangladeş, Afganistan, Irak, Gür-
cistan, Ukiayna, Kınm, Makedonya,
Almanya, Fas, Güney Afrika, Su-
dan, Endonezya, Avustralya'da top-
lam 181 okul bulunmaktadır. Bu
okul ve kurslardan 165'i, 15 üniver-
site ve yüksekokuldan 4'ü Gülen
grubuna aittir.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
CHP'de parti içi eğitim çalışması
'Gülen 'in kitaphmnı
MEB yasakladı, ı
Ecevüövdü' ' ""'"
ANKARA/tSTANBLL(Cumhurrvet)-CHP MYK üye-
si Mustafa GazaJa, Fethullah Gülen'in okullarmı öven
Başbakan BüJent Ece\it'i eleştirerek "Türkiye'de garip
şeyler oluyor. Bir yandan Milli Eğitim Bakanhğı Gülen'in
kitaplannı şeriat propagadası yapıyor diye yasaklıyor,
DGM toplatma kanuı çıkartıyor, diğer yandan Ecevh bu
okuuan övüyor" dedi.
CHP 1. Dönem Parti İçi Eğitim Semineri'ni tamamlayan
393 üyeye sertiıîkalan
dün yapılan törenle ve-
rildi. Düzenlenen eği-
tim seminerlerinin lcu-
rumsallaştınlarak sü-
rekli hale getirilecegini
vurgulayan Gazalcı,
"CHP bugün bir bay-
nun yaşryor. Burada
seruTıkalannı alan ar-
kadaşlar ilk ürünlerdir.
2000 yıhna kadar bü-
tün CHP'likr eğitim-
den geçmiş oiacaklar-
Karayalçın
'Hizipçiliği
gömmetiyiz*
ANKARA (Cumhuriyet '
Bürosu)-CHP Parti Meclisi I
(PM) Üyesi Murat Karayal- j
çm, parti tabanmm ve Türki-
ye kamuoyunun artık
CHP'yi "ka\
<
galann w oto- j
ğanüstü kunıltaylann partt-
a" olarak görnıek istemedi-
ğini vurguladı. Parti içi bü-
tüniüğuB mutlaka sağlanma-«g
sı gerektigüü belüten i^ıatm
yalçın, "CHP'de yeni bir si-
yaset vapma aniayışuu ege-
men kümak zorundayız. Hi-
da. Bizim tarlamız bir
kere ürün vermez'' di-
ye konuştu.
CHP Ankarall Baş-
kanı Le\entGSk. laik
cumhunyetın uzlaşma
noktası olarak tarikat-
lan gösteren Başbakan
Ecevit'i eleştirerek,
"Udaşma tarikaüarla
değil laik cumhuriyet
temehnde ohır" dedi.
CHP'lilerin Uğur
Mumcu'yu. Bahriye
Üçok'u, Sıvas'takatle-
dilen 37 aydını unut-
madıklannı belirten
Gök, "Belki Ecevit'in,
Demirel'in elleri tari-
kattann kinde oiabiur,
ancak CHPTflerineBe-
ri tarikatçüann yaka-
smda obcakûr" diye
konuştu.
IstanbuJ'da panel
CHP İstanbul II
Başkanlığı'nda parti
içi eğitim çalışınalan
kapsammda dün dü-
zenlenen ve CHP PM
üyesi Prof. Nuretön
Sozen'in yönettiği
toplantıya Bilgi Üni-
versitesi Rektönı
Prof fiter Turan, Bo-
ğaziçi Üniversitesi Si-
yaset BUimi Bölümü
Öğretim Üyesi Prof.
Ersin Kalayaoğlu ve
siyaset bilimci Prof.
Zafer Üskül konuş-
macı olarak katıldı. 'Parti tçi Demokrasi' konulu toplantı-
da, parti içi demokrasinin Türkiye 'de kurulabilmesi için ön-
ceükle ekonomik eşitsizliklerin giderilmesi ve bazı yasal
düzenlemelerin yapılması gerektiği belirtildi. Partilerin tü-
münde "oJ^arşBc" eğUimler gözlendiği ve bunun önüne ge-
çiknesi için yasal düzenlemeler yapüması istendi.
yfa" diye konuştu.
Murat Karayalçın. Cum-
horiyet'e, CHP'de yeni yö-
netimin göreve başlamasın-
dan itibaren yürütülen "yeni-
den yapüanma çalışmaian-
m" değerlendirdi. Partinm 3
önemli projesi olduğunu be-
lirten Karayalçın, bunlann
"üye kayınaruu, tüzüğü \t
prognunı" kapsadığını kay-
detti.
23 Nisan'da tüm aşamala-
n sona erecek olan üye kayıt-
lannm yenüenmesi projesi-
nin büyük ölçüde tamamlan-
dığım belirten Karayalçın,
bu projeyi son derecfc önem-
sediğıni vurguladı.
Karayalçın, kayıtlannı ye-
nileyen üyelerin sayısınrn
140 bin civannda olduğunu,
ancak üyenin niceliğinden
çok nitehğmin önem taşıdı-
ğmı belirtti. Siyasi partilerin
hizmet almak için üye kay-
dettüdermi belirten Karayal-
çın, bu hizmetin parti yöne-
timlerinin üyelerine yaptık-
lan yatınmla ilgili olarak de-
ğerlendirilmesi gerektiğini
söyledi.
oralcalislar@yahoo.com
Film birtiğinde koftuğa çakılıp kal-
dık. Sungu Çapan, Cumhuriyefte
filmi tanıttığı yazısına 'RealiteyeZor-
lu Yolculuk' başlığını koymuştu. Ye-
şim Ustaoğlu'nun "Güneşe Yolcu-
luk" filmiyle bir başyapıta imza attı-
ğını söylemişti. Çapan'ın 'son onyı-
Itn en iyisi' dediği filmi görmek için
salona girdiğimde, doğrusu bu kadar
etkileneceğimi sanmıyordum.
Yeşim Ustaoğlu, Türkiye'nin 15 yı-
hnadamgasını vuran ve büyükşehir-
lerin varoşlanna da taşınan "savaş
ve göç" sorununu ince bir oya gibi
işleyip birfilmedönüştürmüş. Oyun-
cular amatör, ancak oynadıklan rol-
le öylesine bütünleşmişler ki... Oyun-
culann içtenliğiyle film, bir gerçeklik
lezzeti içinde akıp gidiyor.
Filmin kahramanlan tam anlamıy-
la yaşadığımız hayattan. Kanlı, can-
h yaşayan tipler: Kaset satıcısı Ur-
fa'nın bir sınır köyünden göç etmek
zorunda kalan Berzan. İSKİ borula-
nnda su kaçağı arayan Egeli Meh-
met. Çamaşımanede çalışan Meh-
met'in kız arkadaşı Arzu. Konuşma-
Sinemamız Adına Yeni 'Umuf
laryerli yerinde. Her gün Istanbul'un
sokaklarında karşılaştığımız, hayatı-
mızın bir anında yer alan insanlar
bunlar. Film işte bu gerçekliğe doğ-
ru, bu bildik insanlaria derin bir yol-
culuğa çıkıyor. Yüreğiniz onlaria çar-
pıyor. Kurtulmalannı, acı çekmeme-
lerini istiyorsunuz. Bunun mümkün
olmadığını bile bile böyle bir duygu-
ya kapılıyorsunuz.
"Savaş ve göç" nedeniyle Irak sı-
nınndan Istanbul'a uzanan yolculuk-
ta Berzan'ın yaşadıkları hepimizin
bildiği şeyler. Görmek istemediğimiz,
yüreğimizin kaldırmadığı, zaman za-
man çaresiz kaldığımız bir gerçeklik
bu. Henüz büyük şehrin acımasızlı-
ğının bozamadığı insan tipleri de ya-
bancımız değil. Bir maç sonrası ırk-
çı şiddete tepki gösteren iki genç
adamın, çok farklı diyariardan gel-
miş olmalanna karşın ortak birkade-
rin parçası olmaları, yaşanan dramı
derinleştiriyor.
Filmin akışının yavaş olduğunu
söyleyenler çıkabilir. Filmin içerdiği
yoğun duygusallık ve katı gerçekçi-
lik, bu tempoyu sanki kaçınılmaz kı-
lıyor. Görüntülerin şiire dönüşmesi-
nin ardındaki sır, uzun diyaloglar ye-
rine görüntüyü öne çıkaran bu sakin
temponun ürünü değil mi? Ustaoğ-
lu'nun temposu, ünlü Yunanlı yönet-
men Angelopoulos'la karşılaştınldı-
ğında çok daha hızlı ve çok daha di-
namik. En önemlisi de yaşadığımız
ve bütün ömrümüzü altüst eden bir
gerçekliğin üzerine kurulmuş.
Ustaoğlu'nun "Güneşe Yolculuk"u
birçok uluslararası ödül kazandı.
Bunlan gazete haberierinden izliyor-
duk. Bir yıldır dünyanın dört bir ya-
nında gösterime girmişti. Birtürlü yo-
lu Türkiye'ye düşmüyordu. Nedeni-
ni filmi izleyince anlamak mümkün.
Biz kendi gerçeklerimizle hesaplaş-
maya, kendi gerçeklerimizle yüzleş-
meye pek alışık değiliz. Başkalannın
yanlışlan, her zaman bize daha çe-
kici geliyor.
Ancak, bunun kaçışı yok. Yine de
görmek istemeyiz. Aynı olguya Al-
manya'da yaşarken Almanlarda da
tanık olmuştum. Onlar da, hemen
yanı başlarında yaşayan Türklerin
gerilikleri üzerinden yapılan filmlere
ilgi gösterirken kendi ırkçılıklan ve iti-
cilikleri üzerine yapılan filmleri gör-
mek istemiyorlardı.
"Güneşe Yolculuk" çok güzel gö-
rüntülerle ve çok çarpıcı bir müzikle
bezenmiş. Yaşanan acıyı ve dramı
evrensel bir sinema diliyle ölümsüz-
leştiımiş. Filmi izleyince Sungu Ça-
pan'a hak vermemek mümkün değil.
O, filmi Yılmaz Güney geleneğine
yakışan bir film diye tanımlıyor. Aynı
duygular içindeyim.
Le Monde'da Fransız eleştirmen
Jean Michel Frodon iseşunlan söy-
lüyor: "Yeşim Ustaoğlu, Tavernier
ve Cronenberg'/n üzerinde tökezle-
diği sinematografik denklemiakılal-
maz basitlikte çözüyor." Dünyanın
çeşitli ülkelerinde birçok sinema
eleştirmeni benzer biryargıyı dile ge-
tiriyor. Ülkemiz sineması adına umut
verici, gururiandıncı saptamalar bun-
lar.
Ancak daha önemlisi, kendi gerçe-
ğimiz üzerine yapılmış, başarılı birsi-
nema yapıtı olması. Bir ülkenin tari-
hi yalnızca resmi devlet açıklamala-
nyla yazılmıyor. O ülkenin sanatçıla-
n, bilim insanlan, yazarian, çizerieri
de bu tarihin ayaklan üzerine otur-
masını sağlıyor. Asıl kalıcı olan da bu
olsa gerek.
"Güneşe Yolculuk" kendi tarihimi-
ze, kendi gerçeğimize yolculuk. Üs-
telik üstün bir sinema diliyle yapılan
yolculuk. "Güneşe Yolculuk" sessiz
bir çığlık. Binlerce insanımızı yitirdi-
ğimiz, milyonlarcasının yerinden yur-
dundan olduğu bir acının çığlığı.
Yeşim Ustaoğlu'nu, oyunculan ve
bu filme emeği geçen herkesi kutlu-
yorum. "t7muf"umuza umut kattılar.
Ellerine sağlık.