Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 ARALIK 1999 PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGUN
AÜ StRMEN
Zaman ve Değişim
Sevgili,
Haftanın ilk gününü Isviçre'de Leman Gölü kıyı-
sındaki asude Cenevre kentinde geçirdim. Isviç-
re, Avrupa içinde bir vaha, bambaşka telden ça-
lan birada. Cenevre çarpıcı güzelliğine karşın, san-
ki bir Avrupa kenti değil. Temizliğine temiz, düz-
günlüğüne düzgün, gelişmişliğine gelişmiş, lüksü-
ne ise diyecek yok. Orneğin pazartesi akşamı Le-
man kıyısına bakan le Lion d'Or'da yemek yediği-
miz sırada, arka masada Iran'ın eski Kraliçesi Fa-
rah Diba oturuyordu ahbaplarıyta. Ama diyeceğim
o ki, Avrupa metropollerinde gördüğün her şeye
sahip olmasına karşın asude Cenevre onlardan
çok daha değişik. Kendini başka bir zamanda ve
mekânda gibi hissediyorsun. Bu kent, kent olma-
sına kent de aynı zamanda da değil gibi.
" SankiCenevre'de zaman daha yavaşakıyor, her
şey, hiçbir müdahale olmadan tabii seyri içinde
akıyor gibi. Son zamanlarda az yerde böylesine de-
ğişik ve çelişkili duyguları, huzur ile sıkıntıyı bir ara-
da yaşadım.
•••
Oysa, özellikle Batılılann çok sevdiği "Vakit na-
kittir" deyişini orada elle tutulur biçimde yaşıyor-
sun. Evet, Cenevre dünyanın saat merkezi. Za-
manı, mümkün olan en büyük kesinlikle ölçme sa-
natı, orada birtutku. Dünyaca ünlü markalann mer-
kezi Cenevre. Ben de zaten oraya, dostum AJi E-
sat Göksel'in çok ünlü Vacheron Consantin firma-
sı için, Osmanlı'nın 700. yıldönümü için dizayn et-
tiği, üzerinde Kanuni'nin tuğrası bulunan enfes
özel saati görmek için gittim kendisiyle birlikte. Bu
modelden yalnızca 100 küsur tane yapılacakmış.
Onu izleyecek olan ve fiyatının çok daha yüksek
olacağı söylenen Iznik modelinden ise birkaç dü-
zine yapılacak.
Vacheron Consantin, saatçiliğin doruk fimnala-
nndan biri. Doruğa nicelik ile değil, nitelik sayesin-
de ulaşmış. Yoksa adını herkesin bildiği bu firma,
şaşılacak kadar az mal üretiyor. Yılda topu topu ,
her türden 12 bin saat. Ama hepsi de elle monte
edilen bu saatlerin içinde, tanesi 1 milyon dolara
satılanlan bile var. En basit, komplikasyona hiç
yer vermeyen modellerin en ucuzuna ulaşabilmek
için bile 8-10 bin dolar ödemek gerekiyor. Bütün
bunları görünce anladım ki vakit gerçekten nakit-
miş. Özellikle de vakti ölçmeyi hüner haline getir-
mişfirmalann sahipleri ve çalışanlan açısından...
Saatçilik, küçük yaşlardan öğrenilmeye başla-
nan bir meslek. Bu hemen hemen 250 yıllık kurum-
da çalışanlann hepsi saatçilik okulundan mezun ol-
muşlar, sonra kimiieri öğrenimi sürdürerek, mü-
hendislik unvanı alarak yükselmişler. Jura Vadi-
si'ndeki yeni üretim merkezine gittiğimizde, karlar
arasındaki kasabada, inanılmaz birsabırla, büyük
bjr sessizlik içinde çalışan insanları izlerken duy-
dum huzuru ve sıkıntıyı aynı anda Sonra düşüRr .
dürrı, "Acaba isivçre'de de 'saatleri ayarlama ens-
titüsü' varm/?" diye.
Ne garip değil mi Sevgili, saatlere ve zamana bu
denli düşkün olan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ro-
manlanndan birinin adı da "Huzur".
• • •
Pazartesi akşamı Leman Gölü'ne bakan lüks
restoranda yemek yerken, firmanın Ortadoğu tem-
silcisi Bay Boven, çok gezmiş görmüş ve bunlan
içine sindirmiş, bilge tavnyla, değişen yeni zaman-
lann ne kadar güzel olduğunu anlatıyordu. O, kü-
reselleşmenin nimetlerine inanıyor. Eskiden dün-
yanın çeşitli bölgelerinde, hiç diyalog kuramadığı
insanlann, şimdilerde Ronaldo, Romario gibi fut-
bol yıldızları, Hollyvvood filmlerinin kahramanlan
veya fast food ürünlerinden olsun söz ettiklerini,
böylelikle aralannda bir ilişki oluştuğunu söylüyor
ve bundan hoşnutluğunu dile getiriyor.
Bir gece önce, Galatasaray üsesi'nin Tevfik Fik-
ret Salonu'nda geleneksel 50. yıl mezunlan gece-
sinde konuşan Fransa'nın eski başbakanlanndan
ve önde gelen iktisatçılanndan. sağ kanatta yer
alan Raymond Barre ise bu yeni ortak dünyanın
bizi kültür açısından yoksullaştırmasından pek
Noşnut olmadığını şu sözlerle dile getiriyordu: "Kü-
feselleşmeden ve onun bütün kültürieri yerte bir
eden, önüne geçilemez, tek kitle kültüründen çok
sözediliyor. Bu, kültürünü, kimliğini koruyabilecek,
araçlara ve kurumlara sahip olamayan ülkeleriçin
doğnıdur. Ama Galatasaray gibi kurumlan olanla-
nn bu yıkıcı akıma direnebileceklerine inanıyo-
rvm."
Işte, değişen zamana, ikı değişik ve zıt bakış...
Iskenderun
Polis ifadesiyle
mahkumiyet
AHNBODUR
ISKENDERUN - Ada-
ria DGM'de yargılanan
NCS (16), Fatma Deniz
Polattas. (18). Abdülcab-
bar Karabağ. Mehmet Şi-
rin Kaplan ile Özgür Ya-
şar, Yüsuf Öntaş ve Müs-
lüm Doğan'a verilen top-
lam 80 yıl 1 ay 2 günlük
mahkumiyet karanna,
avukatlan itiraz etti.
Yargıtay Ceza Dairesi
Başkanlığı'na ileülmek
ûzere Iskenderun Ağır Ce-
za Mahkemesi'ne karara
itiraz dilekçesi veren ve
Yargıtay'da duruşmah gö-
rûşme talep eden Avukat
Bülent Akbay, dilekçesin-
de, yerel mahkeme karan-
nın sadece polis ifadesıne
dayandığını savundu.
Sanıklann mahkemede
işkence gördüklerine ıliş-
kin ifadeleri ile TTB Mer-
kez Konseyi'nin hazırladı-
ğı yorum raporunun da
dikkate alınmadığını savu-
nan Akbay, gözaltında iş-
kence yapıldığı doğrultu-
snnda ifade verecek bir
görgü tamğının dinlenme-
dığıne de dikkat çektı.
Akbay. Iskenderun Em-
nıyet Müdürlüğü'nde 6
Mart 1999 tarihinde teca-
vüze uğradığını öne süren
Fatma Deniz Polattaş ile
işkence ve cinsel tacize
uğradığını belirten
NCS'nin (16), 24 Kasım
1999'da Adli Tıp Kunı-
mu'nda yapüan muayene-
sinde işkencenin izlerini
taşıdığına dikkat çekti.
16 yaşındaki NCS'nin
18 yaşındanküçükolması-
na rağmen 7 gece 8 gün
boyunca poliste ifadesinin
alınmasının da kanuna ve
usule aykın olduğunu vur-
gulayan Akbay, sanıklar
hakkında Adana DGM'-
nin verdiği mahkumiyet
karanmn bozulmasını ve
Yargıtay'da yapılacak in-
celemenin duruşmah ol-
masını talep etti.
TBB, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası'nın 'Güneydoğu Raporu'nu açıkladı
dehşet saçıybr'
ÖZCANGÜNEŞ
ŞANLIURFA - Türkiye Barolar
Birliği (TBB), Güneydoğu'daki
olaganüstü hal uygulamasınm
ülke ve bölge genelinde ikili
hukuk sıstemi yarattığını, idare
tarzı nedeniyle yurttaşla devlet
arasmda güven bunalımı
yaşandığmı öne sürdü.
Başta Anayasa olmak üzere
birçok yasamn çok kültürlü
toplum yapısı dikkate alınarak
yeniden düzenlenmesi
gerektigini savunan TBB,
resmi dılde ilköğretim
zorunluluğu saklı kalmak
koşuluyla etnik kökenli
yurttaşlara kendi kültür, dil ve
kimliklerini ifade ile eğitim,
öğretim ve özel kitle ileşım
araçlanndan yararlanma
olanağı verilmesini istedi.
TBB Başkanı Eralp Özgen,
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi
Odası'nda düzenlediği basın
toplantısı ile hazırladıklan 16
sayfalık "Güneydoğu
Raporu"nu açıİdadı.
Güneydoğu sorununun
kimilerince terör, kimileri
tarafından Güneydoğu,
kimilerince ise Kürt sorunu
diye adlandınldığını belirten
Özgen, ülke kaynaklannı
tüketen sorunun ağırlığı gibi
çözümünün de çok zor
olduğunu söyledi. Bugüne dek
soruna sadece güvenlik
boyutuyla bakıldığmı, siyasal,
sosyal ve ekonomık
boyutlannın yeterince
değerlendirilmediğini
kaydeden Özgen şöyle
konuştu: "Güneydoğu
sorununu tartışan kişi ve
kurumlar hakkında genelde
soruştunna açıimakU ve
karşüanna TCY 312. ve Terörie
Mücadele Yasasf nın 8'hıci
maddesi çıkmaktadır.
Düşünceyi açıklama özgürlüğü
önündeki engeDer nedeniyle
sorunun tarrjşuması ve çözûm
önerüeri sunulması da
güçleşmektedir.
TBB, sorunu uluslararası
sözteşmeter, insan haklan ve
toplumsal yapunız ve
devlctimizin üniter bürünlüğü
açısından değeriendirmeye özen
gösterdL Türkiye bu sorunu
çözdüğü takdirde demokrasi
daha da sağlam temellere
oturmuş, önü açık ve geleceği
avdınhk bir ülke olacaknr."
PKK'nin terör örgütü olarak
anıldığı raporda, bölgede
güvenlik ve terör nedeniyle
1997 yıh rakamlanyla 3 bin
428 köyün boşaltıldığı ve
devletin yerleşime kapattığı
köylerle ilgili hiçbir hukuki
sorumluluk üstlenmediği öne
sürüldü. İşkencenin bölgede
yaygın olarak görüldüğü ve
kurumlann bunun önüne
geçilmesi için görevlerini
yapmadıklan ıddia edilen
raporda, bölgede 1000'i aşkın
faili meçhul cinayet olduğuna
da dikkat çekildi.
Ağahk, şeyhlik ve aşiretsel
yapuıın devam ettıği bölgede
koruculann devletten aldıklan
silahlarla çevreye dehşet saçtığı
anlatılan raporda, bölgede GAP
dışında devletin ekonomik
yatınmlannm yok denecek
kadar az olduğu öne sürüldü.
Sonuç bölümü
TBB tarafmdan hazırlanan
"Güneydoğu Sorunu"
raporunun sonuç bölümünde
ise şu görüşlere yer verildi:
"Atatürk, Türkiye
Cumhuri\etini kurarken
Batüüaşmayı ve çağdaşlaşmayı
hedef göstermiş ve sorunlann
çağdaş Baü demokrasisindeki
yöntemlerie çözühnesini
öngörmüştür. Bu
demokrasilerde bireyin devletle
bağmı ohışturan vatandaşhk
kavTamı yeniden düzenlenmiş
ve yeni boyut getirümiştir.
Ancak ülkemizde uygulanan
yönetim anlayışı çağdaş
demokrasilerin gerisindedir."
'thlalkr
azakh'
DtYARBAKIR
(Cumhuriyet Burosu) - İHD
Genel Başkan Yardımcısı
Avukat Osman Baydemir.
Güneydoğu'da ınsan
haklan ihlallerinde son
zamanlarda azalma
yaşandığmı söyledi.
Osman Baydemir, bölgede
yoğun bir şekilde gündeme
gelen gözaltında işkence
vakalannda 1993-98
yıllanna oranla düşüş
yaşandığmı v-urgulayarak,
bu durumun sevindirici
olduğunu kaydetti.
Ağustostan bu yana kırsal
alanda meydana gelen
sılahlı çatışmalarda büyük
bir düşüş gözlendiğini
vurgulayan Baydemir şöyle
devam etti: "Ağustos aymda
başlayan düşüşten sonra
ekün ve kasım aytarmda
nispeten bir yüksehne oidu.
Bu da hukuk dışı
örgütienmelerden
kaynaklamyor. Böigede
devlet dışı örgütknmeler.
oluşan banş iklimi ve
olüğan yaşamtn önünde
engelteşldlediyDif
ÎĞNELÎ nRÇA ZAFERTEMOÇİN
feK N Oft*t« PUKMUŞ
cOmtejıyle gü(viemdek:ı yermi
*1AVW BfiKHCA O
?U baftad büinnalamlannm
faylarla ilgilı tartişmalan Sürdii
Avrupa Birliği adaylığının ilk gününde azınlıklarla ilgili sorunlar gündeme getirildi
Dink: Eıiııeııileıiıı kökü kazmdıtstanbul Haber Servisi - Türki-
ye'de yajımlanan Ermeni Agos
Gazetesi Genel Yaym Yönetmeni
Hrant Dink, Ermenilere bugüne
dek aynmcılık uygulandığını öne
sürerek Türk devletinin Ermeni
azmlığı yalnızca din konusunda
serbest bıraktığını ve 1915'te Er-
menilenn "kökünün kazmdığmı"
iddia etti.
Avrupa Konseyi'nin katkılany-
la İnsan Haklan İçin Uluslararası
Helsinki Yurtaşlar Federasyonu ta-
rafından Armada Oteli'nde düzen-
lenen "Avrupa Konseyi ve
AGİT'in Cyesi Oiarak Türki-
ye'nio Benimsediği tnsan Haklan
Standartiaruun Lygulanrjıası"
konulu konferansın dünkü bölü-
münde azınlıklann kültürel hakla-
n konusunda devlet eleştirildi.
Konferansta konuşan Agos Gaze-
tesi Genel Yaym Yönetmeni Hrant
Dink, 1915 öncesinde 2 milyon
200 bin olan Türkiye'deki Ermeni
nüfusun 1915'te "kökunünkazuv
dtğnu" ve günümüzde 8 bine düş-
tüğünü savundu. Atalarmın Tür-
kiye'ye kültürel zenginlik kattık-
lanru belirten Dink, "Ama bu in-
sanlar. kültürelzen^nlikleriyk bir-
Bkte harcanddar" dedi.
Türkiye'ye AB'ye aday ülke
statüsünün verilmesinin Türki-
ye'deki Ermeniler için bu anlam-
"AVKUrV ,.w.:
— -
İNSAH HAKURISTANDARTUR N-UYGUUNMASI
10-11 Aralık 1999 Istanbul
Helsinki Citiıeos
Intematîonal HelsmKi Federatıon "
c
Assembly
For Humart Righst
AVRUPA KONSEYİ'NİN nM,'i(ILAHIYLA
Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Tflrkiye'deki Ermeni nüfusun 8 bine dûştfiğfinü sasımdu.
da sevindirici olduğunu belirten
Dink, toplumun Ermeni azınhğa
hoşgörülü olmasma karşın devle-
tin din dışında kültürlerini "ayak
ojnnlanyia" asimile ettiğini ileri
sürdü. Hrant Dink, "Bize alay
edercesine, 'gidin Allahınıza ya-
kann' dercesine sadece kinseyibı-
rak&iar" diye konuştu.
Tarihten husumet çıkarmadığı-
nı, bugünden husumet çıkanlma-
ması gerektigini savunan Dink,
Ermenılenn l. Dünya Savaşı sıra-
sında "kadedfldiğini"' öne sürdü.
Dink, "Bazen kendimi, ayıpor söy-
lemesi Tûrk hissediyorunr dedi.
'Azmbklar reddediüyor'
Demokratik Uzlaşma ve Kürt
Sorununa Uzlaşma Girişimi (DE-
MOS) adına konuşan Hasip Kap-
lan ise Türkiye'de farklı etnük azın-
lıklann yasalarla reddedildiğini
savunarak devletin etnık azınlık-
larla ilgili söylem geliştirilmesini
yasaklayıp cezalandırdığını, bu
yaklaşımın Kopenhag kriterlenne
aykın olduğunu söyledi. Azınlık-
lann tarihsel ve kültürel gerçeklik
olduğunu belirten Kaplan, 21.
yüzyılda insan haklannın hiçbir
ülkenın iç işi olmadığını savuna-
rak Türkiye'de Kürtler ve diğer
azmlıklara yönelik tutumun da
Türkiye'nin iç sorunu ohnadığım
ileri sürdü. Kaplan, Kürtlerin rad-
yo, televizyon, Kürtçe öğretilen
okul açması ve devletin bunlan
desteklemesini istedi. Kaplan,
"Kürtler azmlık değilse, grup de-
ğüse, uhıs değilse nedir" diye ko-
nuştu.
Yunan Helsinki Gözlemcisi Pa-
nayote Elias Dimitras da Türki-
ye'nin birAGlT ülkesi olarak baş-
ka bazı AGlT ülkeleri gibi insan
haklan sorunlan yaşadığını savu-
narak "İnsanlan oMuklangibi ka-
buletmh'orvetstediğiniz gibi otana-
ya zoriuyorsanız bu yanhştjr" de-
di. Dimitras, Türkiye'nin de, Yu-
nanistan'ın da azınlıklann kültürel
haklan tanımasmı istedi. Dimit-
ras. her Kürt'ün PKK'li görülme-
mesi gerektigini de söyledi.
Helsinki Yurttaşlar Derneği adı-
na konuşan Murat Betge ise 21.
yüzyılda azınlıklar üzerinde cema-
atlerin içinden gelen baskılann da,
devletten gelen baskılann da kal-
dınlması gerektigini söyledi.
Danimarka Helsinki Komite-
si'nden Erik Siesby de Türki-
ye'nin kuruluşunda ulus devlet ol-
mak için genel Avrupa eğilimini
izlediğini belirterek AB'ye giri-
şiyle birhkte tüm üye ülke halkla-
nnın azınlık durumuna düşeceğı-
ni söyledi. Siesby, Türk devletinin
Kürt azınlıkla arasındaki sorunla-
n çözmesi gerektigini savıındu.
KİDOC
Kadına
yönelik
şiddet
iurtişütyor
Istanbul Haber Servisi -
164 ülkenin taraf olduğu
BM Kadınlara Karşı Her
Türlü Aynmcıhğm Onlen-
mesi Sözîeşmesi'ni, imza-
ladığı halde onaylamayan
•iki ülkeden birinin ABD,
diğerinin ise Afganistan ol-
duğu belirtildi.
Amacuıı kadının yaşam
kalitesini yükseltmek ola-
rak tanımlayan ve çalışma
alanlannı eğitim, sağlık ve
yasal haklar olarak belirle-
yen Kadın tçin Destek
Oluşturma Grubu (Kl-
DOG), kadının insan hak-
lannı ve kadına yönelik
şiddeti 10 Aralık Dünya İn-
san Haklan Günü çerçeve-
sinde bir kez daha tarüşma-
ya açtı.
1995 yılında kurulan ve
20 sivil toplum kuruluşun-
dan oluşan KtDOG'un Le-
vent Kültür Merkezi'nde
düzenlediği panelde konu-
şan tstanbul Barosu Kadın
Haklan Komisyonu Başka-
nı avukat Nazan Moroğlu,
vazgeçilemez, de\Tedile-
mez nitelikteki insan hakla-
nmn, herkes için geçerli ol-
ması gerektigini kaydede-
rek "Tarihe, istatistiklere
baktığunızda kadınlann in-
san haklanndan daha az
yarariandığını görüyoruz.
948 milyon okuryazar ol-
mayan insarun 600 milyonu
kadın" dedi. Aile içinde
demokrasi oluşmadan, top-
lumdaki demokrasinin sağ-
lanamayacağını vurgula-
yan Moroğlu, BM Kadınla-
ra Karşı Her Türlü Aynm-
cılığın Önlenmesi Sözleş-
mesi'ne 1999'da 164 ülke-
nin taraf olduğunu kaydet-
ti. Moroğlu, 1980'debuan-
laşmayı imzaladığı halde
onaylamayan iki ülkeden
birinin ABD olduğuna dik-
kat çekti.
İnsan haklan alanında
çalışmalar yapan örgütlen-
melerin en genış katılımlı-
sımn BM olduğunu söyle-
yen Moroğlu, BM taraftnT
1
dan önceden bir denetmr
mekanizması olmayan Ka-
dınlara Karşı Aynmcüığm
Önlenmesi Komıtesi'ne
(SEDAV), Avrupa İnsan
Haklan Mahkemesı statü-
sünde bir yetki verildiğini,
komitenin denetim organı
olarak görevlendirildiğini
kaydetti.
Bakırköy Ruh ve Sınir
Eğitim ve Araştırma Has-
tanesi'nde görev yapan
Doç. Dr. Peykan G. Gökalp
da kadın erkek eşitliğine aıt
en can alıcı ve can acıtıcı
konunun şiddet ve kadının
ruh sağlığı üzerindeki etki-
leri olduğuna değinerek
şiddeti. insanın kendini ger-
çekleştirme olanaklanmn
kısıtlanması olarak tanım-
ladı. Dünya çapında yapı-
lan çalışmalara bakıldığin-
da şiddete en çok maruz ka-
lanlann kadınlar olduğunu
kaydeden Gökalp, "Kadm-
lara, tehlikeye maruz kal-
mamalan için bir erkeğin
himayesinde bulunmalan
ve evden uzaklaşmamaları
öğütleniyor. Oysa ki yapdan
çalışmalar, kaduüann en
fazla aile içinde şiddete uğ-
radıklannı gösteriyor.
1994'te ABD'de şiddet kur-
banı olan kadınlann yüzde
62'si yakmlan tarafından
şiddete maruz kalrıuş" dedi.
Gökalp, aile içi şiddette
toplumun, kamuoyununbu
konuda bilinçli olmaması-
nın etkili olduğunu kayde-
derek çatışma-çözme bece-
rilerinin eksik, kalabalık,
çevresinden soyutlanmış
ailelerin şiddete daha yat-
km olduğuna dikkat çekti.
tlFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Beyoğlu Muammer Karaca Tiyat-
rosu'nun sahnesinde saçlan dağınık
adam, nefeslerini kesmiş oyunu izle-
yen seyircilere, 27 yıl öncesinden, bir
askeri darbenin cezaevinden sesle-
niyon "Bugün Ondokuz Mayıs I Ma-
yıs'ın ondokuzu! I Sen ey Türk istik-
lalinin koruyucusu, I Sen ey ülkemi-
zin geleceği, I Ulusumuzun gözbe-.
beği, I Sen ey demirparmaklıklarda
barfiks yapan, I Ranzalarda paren-
de atan I Sportmen ve kahraman
Türk Gençliği, I Önünde senin bütün
Kilit-bahirier açık, /Ama her zaman
Samsun'a çıkılmaz a, I Bu sabah da
avluda volta atmaya çık!"
Gözyaşlannı silen, ardından kah-
kahalar atan duygu yüklü seyirciler,
Koca Şair'in dizeleriyle, Türkiye'nin
son 30 yıllık kaderini izliyoriar. Şiirden
oyun olur mu? Merak edenler, cuma
Can Yücel Şöleni
20.30, cumartesi 18.00 ve pazar
günleri de 15.00'te Muammer Kara-
ca'da oynanan bu şiir dolu oyunu
mutlaka izlesinler.
"Can" isimli oyun, bir koca şairle
bir büyük tiyatro oyuncusunun bu-
luşması. Can Yücel ve Genco Er-
kal el ele vermişler, bir şiir pınan ola-
rak akıp gidiyoriar. Can Yücel'in şiir-
lerinden Genco Erkal öylesine etkili
ve güçlü bir senaryo çıkarmış ki se-
yirciye yalnızca hayranhkla izlemek
kalıyor.
Can Yücel'in doğumundan ölüm-
le yüz yüze geldiği Datça'ya uzanan
70 yıllık yolculuğu, sanki hepimizin
yolculuğu olarak sahnede yerini alı-
yor. Can Yücel, "En son teftişine çı-
kana değin I Koştunırken ardından
o uçmaktaki devin, I Daha başka tür
aşklar, geniş sevdalariçin /Açıldı ne-
fesim, fikrim, canevim I Hayatta ben
en çok babamı sevdim... I derken,
babası Cumhuriyet'in büyük eğitim-
cisi Hasan Âli Yücel'i anlatıyordu.
Genco Erkal, yıllann deneyiminden
süzülen yeteneğiyle Can Yücel'i öy-
lesine güzel anlatıyor ki, Can Ağa-
bey'in kızı Su'ya, "Bu sahneleri Can
Ağabey görse ne güzel olurdu" de-
yiverdim. Su Yücel'in, günebakan çi-
çekleriyle süslediği dekor, Sıvas Kat-
liamı'nı simgeleyen kınmızı alevli per-
deler, tam Can Ağabey'e layıktı.
"Görseydı" dedim kızı Güzel'e. Gör-
seydi, dedik hep beraber.
Güler (Yücel) Abla'ya sordum;
"Datça'ya kadar olanı bıliyoruz, oyu-
nun Datça bölümünü nasıl buldun?"
Cevabı yerindeydi: "Genco'ya Dat-
ça'dan güller getirdim. Bahçemizin
güllerinden, Can 'ın güllen'nden." Şi-
irlerin Datça bölümü de çok etkileyi-
ci. O koca adam, o deli adam, o şi-
irin, sevdanın dehası büyük adam;
Datça'yı, 70'inde Özgürlük ve Daya-
nışma Partisi'nden (ODP) milletveki-
li adayı oluşunu, boğazına yapışan
kanser illetini, ölüme direnişini öyle
güzel anlatmış ki!
Nükleer santral, siyanürlü altın,
Bergama köylüleri, Susurluk, Güney-
doğu sorunu bir şiir olup akıp gidiyor.
Genco Erkal'a, Su Yücel'e ancak eli-
nize, dilinize, yüreğinize sağlık de-
mekten başka bir şey demek müm-
kün değil. Bize bir Can Yücel şöleni
sundular.
Can Yücel'in ölümü alaya alan şi-
iri, o koca çılgını, o büyük ozanı ne
güzel anlatıyor: "Ölüm bu ara çokol-
dun sen I Ortalığı kırıp geçirdin I
Dostlara taktın, gençlere taktın kan-
cayı... I Kendim için söylemiyorum,
yanlış anlama bak! I Nasıl olsa benim
miyadım doldu, I Ama sen de boku-
nu çıkarma işin! I Birsüre ara verbu
işgüzarlığa! I Tek dur biraz! I Ne der-
sin tam maaş emekliliğe? I Işsizliksi-
gortası da veririm istersen..."
Ne Can Yücel'in şiirlerini, ne de
Genco Erkal'ın şiir gibi oyununu an-
latmak mümkün değil. Siz en iyisi,
gidip kendintz izleyin "Can"oyunu-
nu.