18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SflYFA CUMHURİYET 12 ARALJK 1999 PAZAR PAZAR KONUGU Emekli Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Atilla Kıyat 'la Kıbrıs ve AB üstüne söyleştik 'Kıbns'ta çözümsüzlük kahraman yaraüyor' M Bt İçerde guçlu devlet - AB'nin insan haktan kriteri var. TûHaye'de, insan haklan, denildiği zaman sadece Kürt haklan kastediliyormuş gibi izlenim veyanügı içine girüiyor. Oysa Türkiye onlarca yü önce BM İnsan Haklan Bildirgesi'ne imza atmasına karşın BM anayasasmut temelinî oluşturan ik ânemü antlaşmaya taraf olmamtş. Bunlardan birisi sivil vepolitik haklar, öbürü de kültürel ve ekonomik haklar antlaşmalaru Böytece de Türkiye insan haklannın uluslararası hukuk tarafinı göz ardı etmiş, Türkiye 'de insan haklanna bu açıdan bakarsak mesafe alabüir miyiz? -Tabii ki mesafe alabiliriz. Tüıkiye'nin şuna inanması lazım: İçerde güçlü devlet, dışarda büyük ülke rolünü oynaması lazım. Çünkü biz gerçekten böyleyiz. O bakımdan, insan haklannda ilerleme olamaz, demek 21. yüzyıla girerken Türkiye'nin en büyük ayıbı olur. Bu sadece Türkıye'nin değil, jw ayıbıdır. O bakımdan, önemli olan insan haklannın henüz Türkiye'de arzu edilen düzeyde olmadığını kabul edebilmektir. Eskiden onu da kabul etmiyorduk. "Ne kanşıyorlar? Bu bizim ıçtşimizdir", diyorduk. Ama bugün hiç olmazsa devlet bakanlanmızdan, dışişleri bakanlanmızdan, hatta cumhurbaşkanımızdan insan haklan bağlamında ahnması gereken mesafelr olduğu ve bu yolda da olumlu adımlar atıldığı mesajı veriliyor. Türkiye bunlan yapmak zorundadır ve bence de yapacaktır. İnsan haklannı ve tam olarak uyguladığınızda bu haklan kötüye kullanacak birtakım zümrelerin çıkabileceğini var sayabılirsiniz. Ama güçlü olduğunuz için, siz o zümreleri elimıne edibileceğinize inanmalısınız. Aksi takdirde, "Ben insan haktannı tanımak suretiyte bu çıkan zümrekrden dolayı ülkem bötfinür", gibi birtakım vesveselere kapılmak bence yanlıştır. Türkiye, insan haklannı ülkede yasayan her vatandas için en gniş boyutta uygulamak mecburiyetindedir. Bunun için gücü vardır. Bundan devletin bölünmez bütünlüğü hiçbir zarar görmez, kanısındayım. "Büyükler adaylığı destekledi1 - Güneydoğu 'daki savaşa Hyüda 100 mifyar dolar harcandu Bu bağlamda Amerikan Narkotikie Mücadele Ajansı rakamlanna gâre bu bölgeyüda 150 mifyar dolariık eroin traflğine tanık oluyor ve buparanın 15 mifyar doları Türkiye'de kalıyor, Bu ticaretin kökü kazındığı zaman sizce Güneydoğu sorununa da çözüm getirilebilir mi? - Getirilir. Bakın, biz Güneydoğu'da hep askeri çözümü tercih ettik. Bu yüzden de asker orada tek başına bıraküdı. Sonunda asker bölgeye arnk ekonomik çözümlerin de getirilmesi gerektiğini en yetkili ağızlardan duyurdu. Bir kere, bölgedeki bu olaylardan rant elde eden kişileri yok etmek lazım. Bu rantı ortadan kaldırdığımz zaman göreceksiniz ki bu olay çok daha çabuk çözülecektir. - Bütün bu gerçeklerin ışığında sizce Helsinki'den Türkiye 'nin AB üye adaylığı için ne gibi bir sonuç çıkar? - Türkiye'nin lehinde büyük bir hava estirildi. ABD'nin desteğinin samimi olduğuna inanryorum. AB'nin büyükleri diyebileceğimiz birçok ülke ilk ağızlardan Türkiye'nin adayhğıru desteklediklerini açıkladılar. Ben, üd olasılık var, diyorum. Birincisi, Türkiye'ye adayhğın ön koşulsuz sunulması. tkincisi, koşullu bir adayhk sunulacak bunu Türkiye kabul etmeyecek. Denilecek ki: Biz ona adayhk verdik, kendisi istemedi.Ben, AB'nin bütün üyelerinin karanyla Türkiye'ye koşulsuz adaylık sunulursa Yunanistan'ın tek başma adaylığı veto etme riskini üstüne almayacağım tahmin ediyorum.Yunanistan Türkiye'nin aday olmasını istemiyorsa, ya da aday olmasıru istemesine karşın Başbakan Simitis seçimlerde bunun kendisine oy kaybı getireceğine inanıyorsa o zaman mücadelesini ortaklanyla verecek ve Türkiye'nin sadece "hayır" diyebileceğgi bir karan aldırtabilecektir. Savaşı sadece orada kazanabüir. Böyle bir savaşı kazanamazsa herkes Türkiye'ye koşulsuz adayhk sunarken Yunanistan tek başına bunu veto etmek ve AB'den dışlanmak, birçok konuda ABD desteğini kaybetmek gibi bir riski göze alamaz. Bakın, Yunanistan'ın 2001 yılında Euro'ya giremeyeceği mesajı verilirse Simitis seçimlerde yine oy kaybeder. Bence Simitis şunun hesabını yapmak durumunda: Türkiye'nin adaylığını kabul etngi takdirde kaybedeceği oy oranından sadece kendisi Türkiye'nin adayhğını veto edip yalnız kalacagı ve ABD'nin desteğini kaybedeceği için kaybedeceği oy kaybı daha fazla olacaktur. LEYLA TAVŞANOGLU Bugün AB 'nin Helsinki zirvesinden Türkiye 'nin üye adaylığı için lehteya da aleyhte uzun zamandırbeklenen karar çıkmış olacak Biz Helsinki öncesi Türkiye 'nin adayhk olasıhkları ve ülkemizin önündeki aşması gereken zorlukları 30 Ağustos 'ta Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) karanyla emekliye ayrılan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Atilla Ktyafla konuştuk. Kıyat'ın üzerinde önemle durduğu konu, Yunanistan ve Kıbrıs sorunlarının çözümünün yanı sıra ekonominin durumu ve insan haklan kriterlerine tam olarak uyulmasıydı. Koramiral Kıyat, AB 'nin, genişleme süreci içinde her üye adayı ülkeden istediği Maastricht ve Kopenhag kriterlerine uyulması koşulunu kaçınılmaz bir kural olarak görüyordu. Ama Türkiye 'nin, Kıbrıs ve Yunanistan konusunda oldubittiye getirilmesine de karşıydı. Hele Yunanistan Başbakam Simitis 'in, martta yapılacak genel seçimler öncesi Türkiye 'nin adayhğını veto ederek oy toplama olasılığını da eleştiriyordu. Koramiral Kıyat 'ın şu sözleri bizce üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken cümlelerdi: "Asker, Güneydoğu Bölgesi'ne artık ekonomik çözümler getirilmesi gerektiğini en yetkili ağızlardan duyurdu. Bir kere, bölgedeki bu olaylardan rant elde eden kişileriyok etmek lazım. Bu rantı ortadan kaldırdığımzda göreceksiniz ki olay çok daha çabuk çözülecektir." PORTRE/EMEMA KORAMİRAL ATİLLA KIYAT 1961 'deDenizHarp Okulu'ndan, 1974He Deniz Harp Akademisi'nden, 1979'da Silahlı KuvveûerAkademisVnden mezun oldu. BrükselNATO Karargâhı 'nda Türk Askeri Temsil Heyeti içinde ikiyıl deniz plan subayuğı, biryüda Türk Askeri Temsil Heyeti Başkan Yardımcıhğt yapü. 1974'teki iki Kıbns Bartş Harekâtı'na katıldu Amiral olduktan sonra sırasıyla Deniz Kuvvetleri'nde Plan Teşkilat Daire Başkanlığı, iki yü Deniz Harp Okulu Komutanlığı, Akdeniz Bölge Komutanlığı yapü. Tümamiralliğe terfi ettikten sonra ikiyıl Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanlığı, biryıl Hücumbot Filosu, biryü da Harpfilosu komutanlığı görevlerinde bulundu. Koramiralliğe terfi ettikten sonra Brüksel'deki NATO karargâhmda üç yıl Türk Askeri Temsil Heyeti Başkanlığı 'nı yürüttü. 1998 'de Kuzey Deniz Saha Komutanı oldu. 30 Ağustos 1999'dan geçerti olmak üzere emekliye aynldı. - NATO'nun yeni geiiştirdiği alan dışıük kavramı var. Türki- ye'nin, özeltikle Deniz Kuvvetleri açısından bu alan dışıhk kav- ramına hazuükh olduğunu düşünüyor musunuz? MYAT - NATO'nun alan dışıhk konsepti yeni bır konsept de- ğil. Benim özellikle NATO'da görev yapüğım 19801i yıllarda ABD'nin önderliğinde ve ABD'nin Ortadoğu'ya özel ilgisi ne- deniyle NATO'da alan dışı konsepti daima gündeme gelmiştir. A- ma bu, NATO'nun öbür müttefik ülkeleri tarafından pek de rağ- bet görmüyordu. Türkiye de o zaman alan dışıhk konseptine kar- şı görüş belirten ülkeler arasındaydı. - Türkiye alan dtşıhğa neden karşı çıkmışti? - Çünkü bu konsept, ABD'yle birlikte herhangi bir maceraya sürüklenmeriskinitaşıyordu. O bakımdanTürkiye bunao zaman- lar karşıydı. Ama şimdi hepimizin bildiği gibi NATO, 1990 yıhn- da iki kutup arasında başlayan yakınlaşma, daha sonra Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'nın çöküşüyle birlikte kuruluş amacı olan kolektif savunmaya ittifala yöneltecek olan tehdidin çok azaldı- ğrnı gördü. NATO, "Benim arnk kolektif savunma gibi bir görevim yok. Çünkü arnk böyie bir tehdit kahnadı'' deseydi ve işi orada bırak- saydı bu NATO'nun da sonu olurdu. Çünkü kuruluş amacı tamıy- la ortadan kalkardı. Sizin de bildiğiniz gibi NATO, kolektif savun- manın dışında da kendisine bazı görevler aradı. Bu görevler baş- ta Avrupa, dolayısıyla da dünyanın güvenliği açısından bence çok önemliydi. Bunlarbanşı koruma, banşı sürdürme, insani yardım, tahliye gibi görevlerdi. Biz bunlara "Madde 5 dışı görevler'' de- mekteyiz. Bu görevleri NATO üstlenince, Avrupa'nm da güven- lik alanı genişleyince tabii ki alan dışıyla ilgilenmek de NATO'nun görevleri içine girdi. Deniz Kuvvetleri açısından bizim alan dışüığa hazır olup olma- dığımıza gelince... Bizim Deniz Kuvvetleri'nin bir iki takviyey- le buna hazırlıklı olduğumuzu düşünüyorum. Hepimizin bildiği gibi NATO değil, ama BM göre- vi olarak bir Somali örneği yaşa- dık. O zaman Somali'de görevli Türk birliğini Deniz Kuvvetle- ri'nin bir gemisi, yine Deniz Kuv- vetleri'nin firkateynlerinin refa- katinde götürdü. Karada her şey yerli yerine oturuncaya kadar da bu birliğimiz o gemimizin deste- ği sayesinde öbür ülkelerin bır- liklerine kıyasla o geçiş dönemi- ni çok daha az sıkıntıyla yaşadı. -Deniz Kuvvederi'nin alan dı- şı konseptine haztr olması için bir iki takviye gerektiğini söyle- diniz. Negibi takviyeler gerekli? - Alan dışı deniz aşın bir yerde olabilir. Bu denizaşın yere birlik sevketmek, birliğin aynı zaman- da emnıyetıni sağlamak, harekât herhangi bir başansızlıkla sonuç- landığı takdirde hiç kimsenin burnu kanamadan askerimizi ge- ri almak gibi görevlerimiz de var. Takviye derken hiçbir zaman ABD Deniz Kuvvetleri'nin sahip olduğu imkân ve kabüiyetleri kastetmiyorum. Ama Batı Güven- lik Bloku içinde, onlarla yapacağunız bir harekâtuı içinde o gö- reve bizim de hazr olduğumuzu, bunu bizim de başanyla yapabi- leceğimizi vurgulayan talcviyelerden söz ediyorum. - Osmanlı İmparatorluğu denizlerdeki gücü sayesinde büyük bir dünya gücü haline gelmişti, Ama denizlerdekigücünü kay- betmesiyle birlikte önce duraklama, gerileme ve sonra da düşüş dönemleriniyaşadL Acaba Türkiye, NATO'nun alan dışı kavra- mındayerini ahrken denizlere daha çok mu açdacak? - Biz denizci olarak bu sözleri sizin ağzınızdan duymak benim için son derece mutluluk verici. Biz, kendi güvenliğimiz dışında kendi güvenliğimizi dolaylı olarak etkileyecek alan dışı olaylarla ilgiliysek mutlaka denizlere açılmak mecburiyetindeyiz. Çünkü denizlere açıhnayı sadece bir harekâtı icra etmek üzere düşünme- mek lazrm. Bugün madem ki artık tehdit ortadan kalkmıştır, bir- takun riskler vardrr. Buna karşın caydrncılık önemini muhafaza etmektedir.Caydrncılık, siyasi baskı, politikada saptanmış askeri stratejinin desteklenmesinde Silahlı Kuvvetler'in rolünü takdir edersiniz. Ben bunu alan dışı sorunuzla birleştirdiğim zaman böy- le bir stratejiyi desteklemekteki en büyük unsurun Silahlı Kuv- vetler içinde Deniz Kuvvetleri olduğunu söyleyebılirim. - Türkiye 'nin Batı 'ya açüma politikası gittikçe güç kazanıyor. Ülkemiz AB *ye üye olmak istiyor, ama önünde de belli sorunlar var. AB 'nin de üye adaylığı için koyduğu esas olarak dört krite- ribiliyoruz. ABD Başkanı Cünton da AGİT zirvesi için tstanbul' a geldiğinde bu kriterleri şu şekilde ortaya koydu: - Yunanistan'la ilişkilerin düzeltilmesi - Kıbns sorununa çözüm getirilmesi - Ekonomiye çelri düzen verihnesi - tnsan haklanna saygı gösterihnesi - Türkiye'yle Yunanistan arasında onlarcayüdtr süren bir di- dişme var? Türkiye, Yunanistan 'la sorunların aşılabilmesi bakı- mından kendine düseni sizceyeterinceyerine geûriyor mu? - Türkiye'nin bunlan tam anlamıyla yaptığmı söyleyemem. Çünkü Türkiye'yle Yunanistan arasında yıllardır süren sorunlar var. Bugünlerden değil, ama iki ülkede de yıllar içinde yöneticilik yapmış kişileri kastediyorum. Ben onlann bu sorunlara çözüm ge- tinlmesıru samimiyetle istediklerine inanmıyorum. - Peki neden istemediler? - Çünkü çözümsüzlük bazı kişileri kahraman yapıyor. Her iki ülkeye de çok pahalıya patlayan bu olayuı ucuz kahramanlıklan- nın artık yapıhnaması lazım. Her iki taraf da samimiyetle inanı- yorlarsa ki, inanmalan lazım, mutlaka sorunlan karşılıklı çözme yoluna giderler. Bu her iki ülkenin de çıkannadu'. İki ülke de en son AGIT bildirisine imza attıklaraıa göre buna inamyorlar, d«- mektir. îki müttefik ülkenin, AB'ye girdiğimiz takdirde aym ai- lenin iki ferdinin, birbiriyle konuşup anlaşamamalan, devamlı olarakbirbirlerini silah tehdidi altmdamasaya davet etmeye kalk- malan her iki tarafin da masaya oturmak istemediklerinin beurli bir kanındır. Diyalog istiyorsanız, bir ülkeyi masaya davet ederken uluslara- rası alanda ve herkesin gözü önünde ona birtakım şantajlar yapa- mazsınız. - Galiba biz bu işi çokyapük... - Bunu sadece biz değil, her iki taraf yaptı. Bu, Yunanistan için de geçerli olan bir konu. Ama her iki taraf da yanlış yaptı, bence. Biz o yüzdenyıllan kaybettik. Silahlı Kuvvetler bütçesine çok bü- yük paralar ayırdık. Büyük harcamalar yapmak zorunda kaldık. Bunlann bir bölümünü halkın refahı doğrultusunda harcayabi- lirdik. Bugün çözülmemiş görünen birçok sorunumuzu, Türk-Yu- nan sorunlan ohnasaydı çözebilirdik. Bölgenin coğrafı durumu dikkate ahndığında Türk Silahlı Kuv- vetleri tabii ki güçlü olmak durumunda. Tabii ki belirli bir bütçe- si olacaktır. Güvenlik ve refahmı dengeleyemeyen ülkeler her za- man hüsrana uğramaktadırlar. Güvenliği bir tarafa bırakıp sade- ce refaha bakalım, ya da refahı bir yana ıtip sadece güvenliğe ba- kalun, diyemezsiniz. Ama Yunanistan'la olan sorunlar bizde dengelerin güvenlik le- hine oluşturuhnası rolü oynadı. Aym şey Yunanistan'da oldu. Ben- ce bu durum her iki ülke için de kayıptı. tki ülke mutlaka bır ara- ya gelip aralanndaki bütün sorunlan çözmenin her iki ülke hal- kmın çıkanna olduğunun bilinci içinde davranmalılar. Ama 21. yüzyıla bu sorunlarla girilirse bunlar bölge güvenliğini, Avnıpa güvenliğini, hatta Ortadoğu ve Kafkaslar'ın güvenliğini tehdit ed- er hale gelirse o zaman her iki ülkeye de yakışmayacak başka bir hal tarzı ortaya çıkacaktrr. Çözüm ne Yunanistan'ın ne de Türkiye'nin istediği çözüm ola- caktır. Birisi gelip her iki tarafta da sağduyuyla ve hedefın mut- laka konuşarak anlaşmak olduğunu saptayarak masa başına otur- malan ve bu sorunlan çözmelerini bekliyorum ve umut ediyorum. -Emekli OrgeneralIsmailHakkı Karadayı Genelkurmay Baş- kanıyken Yunanistan 'a gitmiş ve Yunan Genelkurmay Başka- nı'yla dostça görüşmeler yapmış, Yunanistan 'da olumlu bir at- mosfer oluşmasım sağlamıştt. Acaba bu atmosfer devam ettiri- lemez miydi? - Ben üç yıl süreyle Sayın Karadayı'nın NATO karargâhmda temsilcisi olma onurunu taşıdım. Üç yıl içinde bütün çabam ora- daki Yunanh meslektaşımla diyalog içinde olmak, her iki ülkenin çıkannm banştan kaynaklandığı biçimindeki samimi inancımı ona söylemek ve olabildiğince birlikte çaba harcayarak en aznı- dan NATO içindeki Türk Yunan sorunlannı çözeTek konuya yak- laşmak ve bunu başardığımız takdirde de ileride iki ülke arasm- daki bütün sorunlann çözümüne katkıda bulunacağına kendisini inandırmaktı. - Bir de NATO'daki ülke raporlanyla ilgili vetolaşmalar da o dönemde kalkmıştu.. - Evet. Bir de yıllardır çözülemeyen bir komuta kontrol sorunu vardı. O da çözüldü. Beş-on yıl önce hayal edilemeyecek derece- de Türkiye ve Yunanistan'da birer karargâh kurularak Yunanis- tan'daki karargâha bir Türk generalin kurmay başkam, Türki- ye'deki karargâha bir Yunan generalin kurmay başkam olması gerçekleştirildi. Saym Karadayı'nin da tam üye olmamamıza rağmen Batı Av- nıpa Birliği (BAB) Genelkurmay Başkanlan toplantısı için Ati- na' ya gelişi gerçekten iki ülke arasında çok olumlu bir hava oluş- turdu. Ondan önce Saym Karadayı Yunan Milli Günü nedeniy- le Ankara'daki Yunanistan Büyükelçiliği'nin verdiği resepsiyo- na da katılmıştı. Atina'ya gidişi bu hareketinin bir devamı ola- rak görüldü ve Yunan halkının kafasında, "Acaba biraz da be- nim potitikacun mı yanlış yapıyor?" sorusunun oluşmasına ne- den oldu. Saym Karadayı, sadece Atina'da değil, her yerde bu yakınlığı- m gösterdi. Arada çıkan sorunlarda da köstekleyici değil, destek- leyici rol oynadık. Bizim bu iyi niyetimiz anlaşıldığı zaman bir- çok konunun kolayca çözülebildiğini gördük. Bu yaklaşun Silah- lı Kuvvetler bazında devam etmiyor, diyemem. O nedenle bu ha- vanm sadece genelkurmay başkanlan düzeyinde değil, deniz kuv- vetleri komutanlan düzeyine geldiğinı biliyoruz. Onlar arasında da bir dostluk, arkadaşlık var. Havanın yumuşamasmda her iki de- niz kuvvetleri komutanının yakm ılişkilerinin çok büvük rolü ol- du. Eskiden kendi civanmızda bir Yunan gemisi gördüğümüzde tüylerimiz diken diken olurdu. Yunanlılar da aym duygular için- deydiler. Ama artık Ege'de birbirimizi gÖTdüğümüzde el sallar du- nıma geldik. - Helsinki'de Türkiye'nin üyelik adayhğının konuşulmasının hemen öncesinde Türkjetlerinin, bu sefer silahsız olarak Girit Adası açıklarmda Yunan jetleriyle bir it dalaşına girişmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Gerçekten Yunan havası ihlal edildiyse, Yunanistan"ın iddia ettiği gibi Yunan adalan üzerinde uçulduysa ve bu kasıth olarak yapıldıysa çok yanlıştrr. Ama eğer Yunanistan'm kendisine aıt olduğunu iddia ettiği ha- va sahası altı mılle on mil arasmdaki bir alansa o zaman Yunanis- tan'm yaptığı yanlıştrr. Eğer Türkiye Yunan hava sahasını gerçek- ten ihlal ettiyse o zaman Türkiye anlaşmamak üzere bahane an- yor, demektir. Ama yok Türk uçaklan 6 mille 10 mil arası alanda uçmuşsa o zaman Yunanistan anlaşmamak için bahane anyor, an- lanuna gelır. Yine söylüyorum. Eğer altı mil içinde adanın üze- rinden uçulduysa o zaman Türkiye tam bu dönemde birtakım ba- haneler arayan taraf durumuna düşer. Yok, aksiyse o zaman Yu- nanistan bahaneler arayan taraftur. - İsterseniz ikinci kritere gele- lim. Bu da Kıbns 'ta çözüm olma- SL Siz ikiKıbrıs harekâtına katılan bir eski komutan olarak$u aşama- daKıbrıs 'ta birçözüm olasılığıgö- rüyor musunuz? - Siz de takdir edersiniz ki şu üç- beş gün gibi kısa bir sürede Türki- ye'nin bu şartlan kabul edip baskı- lara boyun eğmesi beslenmemeli. Türkiye'nin AB'ye üye adaylığı kabul edilirse bu adaylıktan sonra tam üyeliğe giden uzun yolda tabii ki bu konular tek tek önümüze ko- nulabilir. Biz de hangısini alıp han- gisini almayacağımız konusunda kesin bır karar veririz. Ama şu anda New York'ta de- vam eden Kıbns dolaylı görüşme- lerine gelirsek... Bunlardan ben bir çözüm çıkacağına şu anda inana- mıyorum. Çünkü yine birtakım şartlar öne sürülerek masaya otu- ruldu. Konfederasyondan ödün vermemek sizin politikanız, ya da hakkınız olabilir. Ama görüşme masasına giderken, "Ben kofhede- rasyondan başka şıkkı kabul et- mem," tavn içinde olursanız karşı taraf da, "Ben de seni 1974 öncesine döndüreceğün," tutumuna gi- rerse o zaman, "Niçm masaya geldiniz?" sorusu akla gelir. Peşın hükümler öne sürerek konuşmak, "Bidm buluşabileceği- miz bir asgari müşterekolamayacak," mesajını daha önceden ver- mek demektir. Umanm yamlıyorumdur. - Üçüncü kriter ekonomi. Şu anda Türkiye ekonomisifaizden para kazanmak üzerine kurulu görünüyor. Bu sistem hiçbirya- tınma olanak sağlamıyor. Büyük şirketler bilefaizden para ka- -anmayıyeğliyor. Ülkenin bu eknomik ortamında iç banş vegü- venlik sorunlan çözülebilir mi? - Bundan sonra dilerim bir daha yaşamayız, ama geçmişte Tür- kiye'de sisteme bazı müdahaleler oldu. Bu müdahaleler öncesi tab- lo hep şuydu: Terorizm en üst nokatya gelmişti. Ama gözden kaçan bir nok- ta vardı. Belki de gözden kaçmıyordu, ama telaffuz edihniyordu. Sadece telaffuz edilen taraf günde 20-50 kişinın sokaklarda öldü- rüldüğüydü. Ama bu müdahalelerin birkaç yıl öncesine baktığı- mız zaman Türkiye ekonomisinin hep tepetakla gitmiş olduğunu görürüz. Bunun sonucunda, sizin de dediğiniz gibi, iç güvenlik de sağlanamamıştu-, kaçmıhnaz terör olaylanyla karşılaşılmıştrr. Bunun ardından da bir daha hiç gerçekleşmemesini temenni etti- ğim müdahaleler ohnuştur. Türkiye ne yapıp edip ekonomisini toparlamak zorundadır. Eko- nomıja toparlamakbence Türkiye'nin refahını mümkün olduğun- ca geniş halk kitlelerine yaymasıyla mümkün olabilir. Bütün gelirin yüzde 80'i sadece Türkiye'nin yüzde 20 nüfusu tarafından paylaşılıyorsa kişi başına düşen yıllık gehr yüksekse de o rakamlar aldatıcı rakamlar olur. Bir de AB açısı var. Çünkü AB"ye giren her yeni üye, birlik için bir külfet ohnuştur. Türk-Yunan, Kıbns sorunlan Avrupahlar tarafından AB'ye gir- memize engel olarak gösterilmekle birlikte bence esas kafalan- nrn içinde yatanın Türkiye'nin girişiyle birükte oluşacak külfetin nasıl karşılanacağı kaygısıdır. Belki kendi kendilerine en çok sor- duklan sonı budur. Sonuçta bunu finanse edecek olanlar biriik içindeki üç dört zengin ülke, AB'nin tamamı değil. Bakın. Almanya tercihini ortaya koydu; Doğu A\Tupa ülkele- rinin oluşturacağı külfeti karşılayacağmı da beyan etti. Türki- ye'nin de AB'ye çok büyük bir maliyeti olacaktır. Belki onlan e- sas ürküten sebeplerin başmda bu ekonomik durum ve karşılan- ması gereken maliyet gehrıektedir. O bakımdan belki de bu kri- terlerin içinde en önemlısi Türkiye'nin ekonomik açıdan kendi- sini toparlamasıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle