23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Yönlendirmö Eğitimi ve Yöntem PAKİZE TÜRKOĞLU A ylardır dillerden düşme- yen 8 yıihk zorunhı eğiti- minyasalaşması ülkemiz için önemli bir kazanım- dır. Bu başanda, hükü- metın ve parlamenterle- rin tutarlı tutumlan yanında, kamuoyu desteğinin de büyük payı oldu. Kişiler- den. çeşitli kurum ve kuruluşlardan bu iş için akan ekonomik yardım, Kurtuluş Sa- vaşı dayanışmamızı anımsatıyor. Tutucu mılletvekıllerinin Meclis"te kurşun asker gibi kürsüye firlayıp durmadan yinele- ^ dikleri ka\Tam karmaşasına yol açıcı sav- • lan, çoğunhığu yanıltamadı. Karşı olanlann. "5+3 kademeü", "ke- sintili ve yönlendirmeü"' gibi adlarla ge- lenekçi kesimin kafasını kanştırdıklan önceki yapılaşma, onlann dayattığı gibi, halk çocuklannın yaranna bir düzenleme değildi. Tersine, yoksullann en yetenek- lilerini bile küçük yaşlarda din eğitimine, çırak okullanna bağlayarak, devletin eği- tim olanaklannın sosyo-ekonomik duru- mu daha iyi kesimlere akmasına yarayan eleyici bir düzenlemedir. Böyle bir eği- tim yapılasması, koşullan değişmiş. olan günümüz için oldukça antidemokratiktir. 8 yılın kesintisiz olması nedenlerinden başta geleni bu haksızlığı ortadan kaldır- mak, yoksul ve kırsal kesımler lehine oyunu bozmaktır. Eğer bu düzenleme 1973'te başjatıldığında ya da daha önce- leri tam olarak uygulanabilseydi. bugün sokaklara dökülenler, adalet bakanını kendi beldesinde taşlayanlar, yetenekle- rine uygun daha başka işlerin başında. içinde olabilirlerdi. Günümüz düne göre daha karmaşıktır. Bilgiler, meslekler çoğalıyor, teknoloji hızla değişiyor. Öğrencinin hangi alana ve mesleğe yöneleceğinı. anababanın se- çimıyadaçocuklann u PoBsolmak, imam olmak istiyonım''diye kafadan attıklan vaşlardakı hayalleri değil. sekiz yıllık çok yönlü bir programdan geçerken ortaya koyacaklan yeteneklerin saptanıp değer- lendirılmesi belirleyecek. Böyle olması. toplum kesimleri arasında sosyo-ekono- mik ve kültürel yönden büyük farklılık- lar bulunan bizim gibi toplumlar için da- ha yaşamsaldır. Devlet, yoksul kesim ço- cuklanna aile ocağında götüremediği ekonomik ve sosyal gönenci. ilköğretim süresüıi uzatarak eğitimde yarattığı de- mokratikleşme ile sağlayarak, kitlelere olan borcunu bu yolla biraz olsun ödeye- cektir (1). Tüm çocuklar. 8 yıl boyunca kesintisiz ve ortak programla eğitim gö- rürken. yoksul kesim çocuklannın ola- naksızlıktan ileri gelen farklılıklan, kül- tür eleksikleri, yoksunluklan azalınca, kendi yeteneklerinin aynmına varan gençlerin eğitimden beklentileri artacak; "Biz de isteriz mühendislik, subajiık" di- yerek başlara güreşeceklerdır. Aynca yoksulun, zenginin, köylünün, işçinin, dindarm, gelenekçinin çocuğu benzer bir eğitimden geçerken, ortak yurttaşlık bil- gileri ve bilinç içinde, uçlar arasındaki açıklık azalacak, iletişimleri artacak. bu demokrat ilişkiler ülkede esenlik yarata- caktır. DYP Başkanı'nın "kurşunasker" benzetmesi, RP Başkanı'nın "Bunlann akkndan zoru var" demesi, okumamış dindar kesimleri yanlanna çekmek için başvurduklan, yanıltıcı bir sapma idi. On- lara göre kendi çocuklan her zaman bü- yük asker, köylüler yoksullar küçük erier olacaktır; herkes aynı programı alırsa •*kurşun asker" olunur. Ekonomik gücü olanlann özel derslerden. dershanelerden geçerek, devlet parasıyla dönen, yabancı dille eğitim yapan seçkinci okullan kap- ması, elenenlerin umarsızlıktan küçük yaşta imam-hatiplere, Kuran kurslanna gitmek zorunda kalması nasıl bir yönlen- dirmedir, bunun açıklamasını yapabilir- ler mi? Onlar halkı dün de böyle yanılt- mışlardı. Ama bugün çoğunluk konuyu anlamıştır. Program ve yöntem 8 yıllık zorunlu eğitim programı, bu- günkü "koleje hazırlama kursu"na dö- nüşen ilkokulla, ezberci ortaokul progra- mının, ya da 25 yıl önce hazırlanıp test edilmemiş olan yürürlükteki ilköğretim okulu programının birbirine yamanması olmamahdır. Yeni programı. öncelikle ül- kenin içinde bulunduğu "eğitiınsizlik" gerçeğinin gösterdiği çağdaş gereksin- meler ve eğitim biliminin ölçüleri belir- lemelidir. Ulkemizin durumuna baktığı- mızda, bir yandan yaşamın işlerine, bir yandan ileri öğrenime hazırlayan 8 yıllık temel eğitimde öncelikli ve önemli olan, din eğitimi ya da yabancı dille eğitim de- ğildir. Imam-hatipler ve Kuran kurslan ile yabancı dille eğitim veren okullar dahil, yapıhnakta olan ezberci eğitim, eli kolu, hatta kafası çalışamaz, sorun çözmeye yönelemez. iş ve üretim yapamayan. dü- şünce de üretemeyen, kıvraklığı olma- yan, motor makine kullanamayan, bu ne- denle uçurumlardan ölûme atlayan; gü- zellikten, sanattan anlamayan, sıkışınca saldıran, maç kazanmaya sevinirken adam öldüren kitleler yetiştirmektedir. Toplumun gereksinimi ve eğitimden bek- lentisi bu değildir. 8 yıllık temel eğitim aşamasında öğ- rencilere, gerekli bilgiler yanında beceri kazandıncı, sanatın estetiğin, "hE"ın kül- türünü, bilgisini, alışkanhklannı verecek çalışmalar programın belirleyici yanlan olmak zorundadır. Önemli olan, dersle- rin ezberci yöntemle değiL, iş içinde uy- gulama içinde özgürlük içinde; akılcı, araştırmacı ve tüm öğrencilerin etkinle- şeceği bir yöntemle yapılabilmesidir. Bu nedenle ilköğretim okullan birçok işlik, laboratuvar bilgisayar, kitaplık, te- levizyon, vıdeo, müzik-resim odalan ve araç gereçleriyle donanmış olmalıdır. Kırsal kesimlerde kümesler, ağıllar, okul çitlikleri olabilmelidir. Yapılacak iş- lerden biri, program ve yöntemin belirle- nip ona göre öğrermen yetiştirme ve el- deki öğretmenlerin hizmet içi eğitim yo- luyla yeni programa uyumlannın sağlan- masıdır. Konunun bir uzmanı, önsözünü Sayın Mümtaz Soysal'ın yazdığı yapıtında şu yaklaşımı getinyor bu konuda: Türki- ye'de her şeyden önce ve özellikle ilköğ- retimde program, öğretim ve öğrenme yöntemleri, çalışma teknikleri baştan aşa- ğı değişmelidir. Bedensel çalışmayla zi- hinsel çalışmayı birbirinden ayıran gele- neksel görüşten dönülmelidir. En geçer- li ve bilimsel öğretim yöntemi bu iki ku- tuplaşmayı bireşime (senteze) götüren çok yönlü öğretime geçilmelidrr. Çok yönlü öğretime ilköğretimin bi- rinci sınıftndan başlanmalıdır. ilköğretim geniş anlamıyla bedensel ve zihinsel yön demektir. Çok yönlü öğretim genel bir öğretim, genel bir eğitimdir. Yalnız be- densel ya da yalnız zihinsel yönü ele al- madığı için geneldir. Bu öğretim, öğren- cinin yeteneklerinin gelişmesini sağlaya- cak bir ortam hazırlar. Oğrenciyi kendi- ne en uygun düşen ve topluma en çok ya- rarlı kılacak mesleğe yöneltir. Kimileri zihinsel çalışmaya, kimileri bedensel ça- lışmaya yatkın olarak gelen öğrencilerbu ortamda kökenlerinden ileri gelen alış- kanlıklann dışında yeteneklerini geliştir- me olanağı bulacaklar. Bu çok yönlü or- tamda eğitim görürken her yıl öğretmen- lerince izlenecekler, kendilerine ve top- luma uygun mesleklere becerilere yönel- tilecekler. Toplum ilerledikçe, yeni mes- leklere, yeni işlere uğraşlara, yeni dersle- re geriksinim duyulacaktır... Öğretim ile üretici işin birleştirihnesı demek olan üretici eğitim, öğretimin çok önemli bir öğesidir. İş dersleri çok yönlü eğitimin kaçınıhnaz koşuludur. Önemli olan en iyi öğrenmeye doğru yönelmek- tir. En iyi öğrenme öğrencinin kendine en uygun düşeni öğrenmesidir. Çok yönlü öğretim her şeyden önce bir yönlendirme öğredmidir, yönlendirmedir. Ilk ve orta- okul (temel eğitim) ortamı, yetenekleri geliştirmenin, saptamamn, böyle biryön- lendirmenin ortamıdır. Çok yönlü öğre- tim, insanı kendine en uygun düşen bir yöne yönlendirme ortamıdır. Bu yolla eğitimde firsat eşitliği sağlanır. yönlen- dirmede 11-15 yaş arası evrensel bir or- talamadır. 11. yaştan önce yönlendirme düşünülmemektedir vb (2). Böylece öğrenciler kendi ilgi alanlan- nın aynmına vanp ana babalar çocukla- nnın yeteneklerini tanıyınca, bugünkü kördövüşü biçimindeki zorla yöneltme yönlendirme çabalanna gerek kalmaya- cak; haksızlıklar, yanlışlar en aza inecek. Kimin hangi liseye. mesleğe yöneleceği kolayca anlaşılacak. Dahası, liselerde yeniden ortaya çıkan yetenekler için yatay geçişler sağlanabi- lecek; öğrenciler, ana-babalarokulla, eği- timle banşacak. Liseye gitmeyenler için açılacak yay- gın eğitim meslek kurslan ile onlara mes- lek adamlığı niteliği kazandınlacak. Bü- yükler, politikacılar ne derlerse desinler, çocuklanmız ve gençlerimiz böyle bir uy- gulama özlüyor. Türkiye'de çocuklar, kü- çük yaşta kendilerine dayatılan ve örse- lenmelerine yol açan "iki kurs"tan çok çektiler. Kuşkusuz eğitun politikalan toplumu yöneten düzenin bir uzantısıdır. Ama bu- nun yanında iktidar olan politikalann sö- küp atamayacağı, ya da yok sayamayaca- ğı, devletin vazgeçilmez sağlam dayanak- lan, eğitimin temel ilkeleri vardır. Hangi parti iktıdarda olursa olsun, eğitim prog- ramlannı anayasada yeT alan bu temel il- kelere aykın düzenleyemez. Bunlardan biri cumhuriyetin getirdiği laik ilkedir. Öbürü de çağdaş gelişmelerin ve büimin verileri doğrultusunda herkesin temel eğitimden geçmesi zorunluluğu ve çağ- dışı eğitim yapılamayacağıdır. Bunun ter- si eğitimde firsat eşitliğini ve demokrat- laşmayı, engeller zedeler. En başta hu- kuk devletini zedeler. Bugüne kadar ha-' fıfe aluıdığı ve geçmişte çok yanlış yapıl- dığından eğitimimiz verimli olmamakta, beklenen sonuç alınamamaktadır. Çarpıcı bir yanhşı yine Sayın Doğan Ergımsaptıyor adı geçen yapıtında: Ilko- kullarda ön koşul ohııası gereken resim- iş derslerinin, 1936'da haftada 6 saat iken (TCöy Enstitüleri dönemi atlanıyor), 1948 programında 4 saate indirildiği görülüyor. Amerikan örneği olarak geliştirilen, ün- lü 1968 programında adı geçen dersler 4'ten 3'e iniyornedense. Daha ilgjnç olan 1973'te, resim-iş derslerinin haftada bir saate indirihnesi, yerine din ve ahlak ders- lerinin koyulmasıdır. Oysa bu dönemin hükümeti olan iki partiden büyüğü (CHP) düzen değiştirme, küçüğü (MSP) büyük sanayi kurma savıyla oy alıp iktidar ol- muşlardı. Buna karşın, düzen değiştirmede ve sa- nayi yaratmada programın belirleyicile- rinden biri ohnası gereken iş derslerinin sayısını azaltarak, yerine küçük ortağın kendi tutucu ideolojisine uygun ahlak dersi koydurtması. eğitimden kendi ide- olojisini yürütmekten başka bir beklenti- si ohnadığını gösteriyordu. Dahası, ilköğ- retim okullannda da iş dersleri 4. sınıfta başlatılıyordu vb. (s. 106). (1) P. Türkoğlu: Tonguç ve Enstitüle- ri, YKY. 1997, lstanbul (2) Doğan Ergun: Sosyoloji ve Eği- tim, VYayını, 1987 Ankara, s. 92 ARADABİR AHMET ARPAD Dolarla Yazanlar ., plinçli ve kültürlü tetevizyon yönetici ve yapımcı- larVtöplumu crtumlu etkiler. Ülke kültür ve sanatına karşı yükümlüdürler, dolayısıyla da bir sorumluluk taştmaktadırlar. Ancak yanlış yön verişler, gerçek- dışı değerlendirmelerle toplum küttürüne "ihanet" de edebilirler. Türkiye özel televizyonlan, eğitim ve kültür prog- ramlan ile belgesellere kapalı. Sahiplerinin siyasal tercihine göre magazin türünde habercilik yapanlar da var. Geçen yıl haber spikeri bir bayanın 1.5 mil- yon dolara kanal değiştirmesi. yapımcılann habere verdiği "değer"'m belirtisi değil mi? 20 dakikaya sığ- dmlması mümkün bir saatlik akşam haberieri bıktı- nyor, sabaha karşı sona eren "açıkoturumlar" izle- yiciyi usandırdı ızlemekten vazgeçtiler. Günlük toplam yayın saatinin yüzde 10'unu rek- lama ayıran özel kanallar, reklam aralannı, panayır tiyatrosunu andıran yerii ve yabancı dizilerte doldur- makta birbirleri ile yanş ediyor. Özel TV ler sayesin- de çok sayıda değerli yazar, senarist ve oyuncu ye- tiştiğine inanan Sayın Süleyman Demirel'e göre "sanat olayı" dizilerimiz de var. Günümüz Türkiyesi'nde son 10 yıldır sık sık kul- lanılmaya başlanan "medya" sözü, televizyon ve basının artık holdingleşmiş olduğunun kanıtıdır. De- ğişik alanlarda başanya ulaşmış ünlü işadamlan ga- zete çıkanp televizyon kanalı kurarken ülke politi- kasında etkili olmayı planlamakta. Babıâli'den Iki- telli'nin "cenfer'ierine gidenler, gazetecilikten uzak- laştılar, basını tekelleştirdiler. Babıâli, Osmanh'nın son döneminden başlayarak ülkenin politika yaşa- mını yönlendiren düşün merkezi idi. Kıraathaneler, kitap ve yayınevleri, Gazeteciler Cemiyeti aydınla- nn ve gazetecilerin buluştuğu, söyleştiği, tartıştığı yerierdi. Babıâli'nin düşünce yapısını buralar bes- lerdi. Günümüzün iyice semirmış büyük sermaye grup- lan basını yönlendirirken gazetecilik kisvesi attında da partileri etkilemeyi, siyasal iktidarlan saptamaya yöneldiler. Medya, kamuoyunu aydınlatmak, bilinç- lendiımek yerine onu yönlendirmeye kalkıştığı an- da tehlikeli bir aşamaya gelinmiş demektir. Gazeteleri holdinglerin kurması artık olağan kar- şılanıyor. Fakat geçenlerde bir gazete köşe yazan- nın dev sanayi şirketine mityariarca ortak girmesi- ne ne demeli? Bu gazeteciden "gazetecilik" bekle- nebilır mi? Ünlü Amerikalı yazar Upton Sincler "Do- lar Yazdınyor" kitabı ile büyük para babalannın med- yada ne denli etkili olabildiği korkunç gerçeğini göz- ler önüne serer. Sincler'in eleştirdiği sermaye grup- ları ile basına devlet kaynaklanndan yüzlerce milyon dolar dağıtan. kendi çıkarlanna uyduğu sürece med- ya tekelleşmesine göz yuman günümüz üst düzey politikacılan arasında hiç fark yok. Her ikisi de pa- ra silahı aracılığı ile "besleme" medyayı, toplum üzerinde etkili olmak için kullanıyor. Gazetelerin ve televizyonlann tarafsızlığını yitirdiği, gerçekamacın- dan saptınldığı ülkelerde demokratik yaşamın da tehlikeye girmesi çok kolaydır. Tekelleşen medyanın sendikasız gazetecileri, ba- sn ve düşünce özgürlüğünü yitirir. Çok değerli bu iki özgürlüğün kalmadığı ülkede demokrasiden söz eden, gerçeklere kör gözlüğü ile bakıyor demektir. Ulusal çaptakı basın tekelinin çokuluslu ortaklıkla- ra dönüşmesi de toplumlann bağımsızlığını ve kül- tûrel kimliğini etkiler. Çokuluslu ortaklıklann Türki- ye'deki gazete gruplannı ve TV istasyonlannı ele çeçirmesi yasal düzenlemelerte bir an önce önlen- nelidir. Ne de olsa dolaryazdırıyor. Para silahını kullanan sermaye gruplan acımasız kapitalist de olabilir, ılım- I Islamcı da... Ye^ıldırek Spor Kulübü"ndc olan lısansımı kaybettim Hukümsüzdür. BAYFL4MASLAN Yeşildırek Spor FCulübü'nde olan lisansımı kaybettım. Hukümsüzdür. MVSTAFA TEPE HALXMÜZKİ:EOİPAKBAYRAM-S£LDA YOfiUMCU: YAVUZ B1KGOL GAZETECİ YAZAR: ORALÇAUaAfl ?*$** M»V0 TEL (0.212) 231 41 31, 32 PENCERE Hüzünle Yunmak...Bu haftanın başında, bizim gazetenin ikinci sayfa- sında bu köşenin hemen yanı başında, bir ölümün duyurusu yayımlandı: "Dr. Nuran Bozer Akşit'/ kaybettik." "Yaşamın derinlığinden hoşgörü ve sevecenlikle geleceğe baktın. Cesaretle kalıplan kırdın, 'insanV kırmadın. Sevdin, sevildin, tartıştın, tartışmalara hoş- luklar kattın. Her zaman dünya insanı oldun; sevgili Nuran Bozer Akşit, daima birlikteyiz." • Yıl 1951... Sirkeci'de, Osmanlı'dan kalmagörkemli 'YeniPos- tahane' binasının üst katı, lstanbul Adliyesi'ne aynl- mıştı. Nuran Bozer'in ölümünü gazetede okuyunca, bu taş yapının mermer basamaklannı tırmanmaya başladım, üst kata çıkınca yürüdüm, boş koridoria- nn dibindeki Ağır Ceza Mahkemesi'nin duvarian bo- yunca koyu kahverengi lambriyle kuşatılmış salonu- na girdim, avukat stajyerlerine aynlan sıraya iliştim; tam karşımda yargıçlar kurulunun oturduğu kürsü, solda savcının köşesi, altta tutanak görevlisinin ma- sası vardı; sanık sıralarına kızlı erkekli gençler dizil- mişlerdi. "Laleli Çiçek Palas Davası" görülüyordu. Solcu gençler, o sırada cezaevinde yatan Nâzım Hikmet için Laleli Çiçek Palas Salonu'nda toplant düzenlemişler, sağcılar saldırmışlar; polis, karakol, savcı derken ağır cezada dava açılmış... Nuran Akşit sanıklara aynlan sıralarda oturan bir- kaç genç kızdan biriydi... Dava gizli görülüyordu. • Avukatlık stajı yaptığım için duruşmalara girebiliyor- dum; bu ayrıcalıktan yararlanarak davayı izlemeye başladım; yaşanan olayda, beni çeken bir şey vardı... Sanıklann içinde değildim... Yanlannda mıydım?.. Ağır Ceza Reisi Nefi Bey, saygın bir Cumhuriyet yargıcıydı; yansızlığını korumak isterken zorlanıyordu. Türkiye çok partili rejime geçmişti; ama, Demokrat Parti, iktidara gelir gelmez, sola karşı ceza yaptinrrh lannı ağırtaştırmıştı. Bir süre, her duruşmadan önce Yeni Postahane'nin üst katındaki koridorlarda volta atıp durdum. Yerine oturtamadığım bir şey vardı ki bir duruşmada çözülüverdi. Savcı, sanıklardan bir genç kıza başkanın izniyle şu soruyu yöneltti: - Siz Nâzım Hikmet'in şiirierini bilir misiniz?.. - Evet... - Bir şiirini okuyabilir misiniz?.. Savcıya göre Nâzım "azılı komünist ve vatan ha- ini" değil miydi?.. Sanık şimdi köşeye sıkışmıştı. Bir sessizlik oldu. Boş salonda çıt çıkmıyordu. Genç kız -adı Şehnaz- sol ayağını öne attı, şu şiiri okudu: Dört nala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim Bilekler kan içinde ; dişler kenetli ayaklar çıplak ve bir ipek halıya benzeyen toprak bu cehennem bu cennet bizim. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, ıj<ı ,(,>' <••• buhasrotbizim... Şiiri önceden biliyordum, kimbilir kaç kez okumuş- tum, ama, içinde bulundumuz zaman, uzam ve ko- numda dinleyince çarpıldım. Nefi Bey savcıya dönüp sordu: - Başka bir şey var mı?.. ! Hiç unutmayacağım, savcının "Teşekkür ederim] efendim" deyıp sandalyesine çöküşü, bugünkü gibi| gözlerimin önündedir. ; • ; Laleli Çiçek Palas Davası'nın anılanna ekleyeceğim! çok şey var; bu şiirin öyküsü yıllar sonra Paris'te can-. landı. Nuran Bozer'i ise o yıllardan sonra ancak bir-! kaç kez gördüm; ölümünü gazetede okuyunca Ga-; lip Paşa Camisi'nde cenaze törenine katıldım. ; Insan üç zamanda birden yaşayabilen tek yaratık-; tır. Geçmişi, bugünü ve geleceği bir anda duyumsa-' yabilmek yetisi başka hangi hayvanda var?.. Tabut musallataşındayken, hava rüzgârlıydı; ama, hüzün-! le yunan zaman durulup saydamlaşmıştı. Çevremde' ömrünü sömürüsüz bir dünya için insanlığa adamış nice değerli insan vardı. Nihat Sargın'a sordum: - Sizin içinizden dönek çıktı mı?.. Yanıtladı: - HayırL Yaz'a Ege'de Veda Her öğün baiık 1 kişi (T.P.) 2.850.000 Bektaş Köyiı Sütlüce Koyu ">v Ttel.: (0.286) 723 40 42-43 . TEMA TÜRKİYE^İ SEVENLERE DUYURU TEMA VAKFI DOĞA VE EROZYON EĞİTİM GEZİSİ Vakfımız 27-28 Eyiül tanhlerinde, lstanbul çıkışlı olarak Bolu, Seben, Ye- digöllef güzergâhmda "Doğa ve Erozyon Eğitm Gezisf gerçekleştirecektır. Gezı ücret; ulaşım, kahvaltı. konaklama ve rehbertik dahil. yanm pansiyon, kışı başı 10.000.000 TL olarak belırienmştır. . Katılımcı sayısı sınırtı olduğundan başvuru sırastna gore öncelik venlecek- tır. Not Gezı bedelı Ufuk Sayan ya da Fatoş Çelik ile görüşüldûkten sonra aşağıdakı hesaba "Gezi Bedeli" açtklaması ile yatınlacaktır. Banka Numarası: 201 Vakrfbank Levent Şubesı 2017256 TÜRKİYE ÇÖLOLMASIN! Tel . 0512 283 7816 - 0.212 281 10 27 • dahılı 169-129-148 Faks 0.212 2811132 Adres ÇayrÇtmerıSoi(akBrtakKredıBk3WanA-2BlokOaıre10Levent-lstanbU ELEMAN Kitap konusunda deneyimli, en az lise mezunu, 25 yaşmı aşmamış, ofis makineleri kullanabilen bayan satış elemanlan aranmaktadır. - Tel: 514 01 95 - 96 TEŞEKKUR Tiyatromuzun sergilediği "MEMLEKET HtKAYELERÎ" adlı oyunun 38 il ve ilçede yasa dışı uygulamalarla yasaklanmasındaki hak arayışımızda bize destek olan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın YEKIA GÜNGÖR ÖZDEN e Başbakan Yardımcısı Sayın ÎSMET SEZGİN'e TBMM Başkanvekili Sayın ULUÇ GÜRKAN'a CHP Milletvekilleri Sn. ATİLASAV, Sn. FİKRİ SAĞLAR, Sn.MUSTAFA YILDIZ, ANAP Milletvekili Sn. YÜKSEL YALOVA'ya, Ayancık Bel. Bşk. Sn.RIFAT ÖRNEK'e, Altınoluk Bel. Bşk. Sn. tSMAİL AY'NUR'a, Eğit-DerGen. Bşk. Sn. MUSTAFA GAZALCI'ya, Hukukçu Sn. HALİT ÇELElVK'e, ADD Gn. Bşk. Yrd. Sn. TEVFİK KIZGINKAYA'ya, tHD'ye, AST'a, Tiyatro Sütüdyosu'na, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'ne, TOBAV'a, Ankara Kültür Sanat Platformu'na, ÖDP Ankara II Başkanlığı'na, TGS Ankara Şube Başkanlığı'na, Ankara ve Antalya Cumhuriyet Okurlan'na (CTJMOK), basm kuruluşlanna, sanat dostlanna ve cumhuriyetirnizin yürekli ve bağımsız yargıçlanna içten teşekkûr ederiz Sevgi ve dostlukla ANKARA EKİN TtYATROSU Beyoğlu'nda sahibinden satılık restorasyonlu apartman dairesi. Tel.: 225 71 98 224 14 39 BASİIKURULUŞUNA S/mŞBfllMIİAMIİYOR • Ünivefsıte Istatistik / Pazartama Bölümü veya AÖf öğrencisi, • Seyahate engel hali olmayan, • Tercıhen Excel / Word kullanabilen, • lletişimde başanlı. Adaylann mesaı günlennde saat 10.00-12.00 arası aşağıdakı adrese şahsen başvurulan nca olunur. Türkocağı Caddesı 39-41 Cağaloğlu/İSTANBUL Nüfus cüzdanırru kaybettim. Hukümsüzdür. GÜRBÜZ EMELGEN TEŞEKKÛR Şeker ve kalp hastası 84 yaşındaki bir ihtiyarı başarılı bağırsak amelıyatı ile ölümden kurfarıp saglığına kavuşturan International HospitaTda Cerrahi Bölüm Başkanı Sayın Prof. Op. Dr. İLTER BİLGİN'e, Sayın Uzman Op. Dr. İSMET AKKAYA'ya, Sayın Uzman Op. Dr. MEHMET TEKİNEL'e, Sayın Uzman Op. Dr. BÜLENT KOÇ'a, Sayın Uzman Anesteziolog GÖKHAN NOKAY'a şükranlarımı sunarım. Hastanede kaldığım süre içinde bana çok iyi bakan, yetenekli, iyi kalpli, üçüncü kat hemşireleri; GÜLSER DİLBAZ'a, YASEMİN ASLAN a, AYNUR KAYNAR a, NESRİN CANSU'ya, SAADET IŞILAY'a, LEYLA ÇELİK'e, YASEMİN YILMAZ'a, ŞEHER ŞENEL'e, SEMRA GÖKÇE ye, ÖNSEL GÖKER'e ve FATMA BASKIN'a ayn ayrı teşekkûr ederim. İBRAHİM GÜRSEL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle