29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 1997 PERŞEMBE 12 KULTUR •• • Unlü Italyan yazar okurlanyla buluşacak, 'Sinema ve Edebiyat' konulu sohbete katılacak Antonio Tabucchi Türldye'de• Istanbul îtalyan Kültür Merkezi ve Afa Yayınlan'n ın davetlisi olan Tabucchhi cumartesi günü okurlanyla buluşacak. •Aynı adlı romanında n Roberto Faenza'nın sinemaya uyarladığı 'Pereira İddıa Ediyor' filminin galasına katılacak. Antonio Tabucchi edebiyatın işlevi konusunda 'şüphe' kavranıı üzerinde duran bir yazar. Soru soran bir edebiyatı yeğlhor. Kültür Servisi - Dünyanın ya- şayan en sevilen Italyan yazarla- nndan biri olan Antonio Tabucc- hi, 20 - 24 eylül tarihleri arasın- dalstanbul'daolacak. Tabucchi. Istanbul'dakı ılk günü olan 20 eylül Cumartesi günü saat 17.0O"de İstıklal Caddesfndekı AFA Kitabevi"nde okurlarıyla buluşacak. Tabucchi, 22 Eylül Pazartesi günü saat 18.00'de Tepeba- şı'ndaki Italyan Kültür Merke- zi 'nde gerçekleştirilecek olan ba- suMoplanüsından sonra yine ay- nı yerde düzenlenen bir kokteyl- le de saat 19.00"da Türk yazarla- nyla tanışacak. 23 eylül günü ise Tabucchi. 1995 yılında Jean Monnet ödülünü alan avnı adlı TABUCCHrNIN ROMANINDAN UYARLANA1N FlLMtN GALASI YAPILACAK Yazar beğendi, eleştirmenler sırt çevirdi CUMHUR CANBAZOĞLU Antonio Tabucri'nin Sostiene Pe- reira (Pereira tddıa Edıyor) adlı ro- mamnın, Italya içın önemli bir ra- kam sayılan 80 bin tirajma vurdu- ğu günlerde Italyan yönetmen Ro- berto Faenza hasta yatağında roma- nı bir solukta okumuştu. lyileşir iyi- leşmez Tabucchi'yle görüşmüş, film ıçin onayını aldıktan sonra üç ayda Fransızlar ve Portekizlilerden para bulmuş, oyunculan ikna etmiş ve yedinci fılmi olacak Sostiene Pe- reira'nın çekimlerine Portekiz'de başlamıştı. Işin içinde Marceflo Mastroian- ni'nin bulunması, o günlerde Ital- ya'nın kuzeyinde aynlıkçı politika- İann yeniden gündeme gelmesi, fa- şizmi işleyen fılme ılgiyı arttırmış, Lizbon ve Cascans'ın 40 ayn yerin- de kurulan sete gazeteci ve TV ka- merasının girmediği gün olmamış- tı. Filmdeki performansıyla daha sonra Italyan Oscan sayılan David di DonateDo ödülünü kazanacak Mastroıanni'nin o günlerde Visao dergisiyle yaptığı söyleşide söyle- dikleri, ölümünden sonra çok kul- lanılmıştı: "100 yaşuıa kadar yaşa- yacağım ve 50 film daha yapaca- ğun." Yine aynı dönemde Tabucchi se- ti ziyaret etmiş, Itarya'da dağıtılan iki önemli edebiyat ödülü Vlareggk) ve Super CampieDo'yu kazanan Pereira İddia Ediyor yapıtının. daha önce beyazperdeye aktanl- mış diğer romanlan Mu- amma (yön: MassimoGugUermi), Hindjstan'da Gece Müaği (Alain Corneau) ve U- fiık Çizgisi (Hemando Lopez) kadar başanlı uyarlanacagına inandığını belirtmişti. Her şey Tabucchi'nin söylediği gibi gelişmış, yönetmen Faeanza, romanın sonunda ümit verdiği ka- reira'ya politik bir film sey- rettirdiği sahne dı- şında ya- zara sa- dık ka- larakişi kotar- rruştı. Görün- tü yö- netmeni Blasco Giurato ise turistik bir Liz- bon sunmak yerine acı çeken ken- tin panoramasını çarpıcı karelerle yakalayarak görevini yapmıştı. An- cak, filmin senaryosunu da yazan Faenzo'nm Tabucchi'ye aşın sada- kat göstermesi sinema eleştirmen- lerini bir hayli rahatsız etmişti... Eleştirmenlerin görüşlerini aktar- madan, beğenihneyen filmin konu- suna göz atalım: Lizbon, 1938 ya- zı; Saiazar'ın baskıcı yönetimi ül- kenin boğazını sıkarken yaşlı ve yorgun gazeteci Pereira (Mastro- ianni) Lisboa gazetesinin kültür sayfasını çıkarmakla meşgul. Her akşam yemek yediği bardaki tartış- malaryardımıyla ülkede nelerolup bittiğini, uzaktan izleyebiliyor. Bir gün iş icabı tanıştığı genç komünist Monteiro Rossi (Stefano Dionisi), onun kız arkadaşı Manha (Nicolet- taBraschi) ve demokrat doktor Car- doso'yla (Daniel Auteııil) gelişen dostluğu sonucu yaşlı Pereira, kö- şesine çekilmek yerine yaşama so- nuna adek asılmaya karar veriyor... Batı basınında "•Yineiyikitap,ha- yai kınklığı yaratan film" gıbı baş- lıklarla şekillenen eleştiriler, Faen- za'nın birbest-seller için fazla kor- kak davrandığında, iyilerle kötüle- ri ayn köşelere ayırdıktan sonra çar- pıştırarak kolay yolu seçtiğinde, yaşlı bir adamı yaşama döndürmek- le uğraşırken kitabm politik yönü- nü unuttuğunda birleşiyordu. Filmi beğenen az sayıdaki eleş- tirmen ise TV haberciliği anlatımı- nın egemen olmaya başladığı Avru- pa sinemasında, Faenza'nın eski di- le bağlı kalmasını alkışlıyor, bu an- lamsız karalamanın ardında filmin, sayfalannda tatlısu gazeteciliği ya- panlann gerçek yüzünü göster- mesinin yattığmı iddia ediyorlardı. romanından yönetmen Roberto Faenza tarafından sinemaya uyarlanan "Pereira tddia Edi- yor" filminin Beyoğlu Alkazar Sıneması'ndaki 21.45 gösterimi öncesinde saat 20.00'de Kafe Ke- >ıf'teki kokteyle ve Rekin Tek- soy'un yöneteceği "Sinema ve Edebiyat" başlıklı sohbete katı- lacak." 24 Eylül 1943 tarihinde Pısa'da doğan Antonio Tabucchi, 1962 yılında Portekizli yazar FernandoPessoa'nın kitaplan ile tanıştığmda yazar olmaya karar verdi. Pisa Üniversıtesi'nın Portekiz Dıli bölümünü bitirdikten sonra Portekizli eşi ile birlikte Pes- soa'nın tüm eserlerini Italyan- ca'va kazandırdı. Halen Sienna Üniversitesi'nde Portekiz edebı- yatı dersleri vermekte olan Ta- bucchi. "Avrupa dışı ülkelerde Avrupa kökcnli kitaphklar" pro- jesi için Güney Amerika ve Hin- distan'da birçok arşiv araştırma- sı yaptı. Italyan ve yabancı der- gilerde birçok eleştiri yazısı ve denemesi yeyımlanan Tabucchi, yaşamını Floransa ve Lizbon arasmda geçirmeyi sürdürüyor. Tabucchi. edebiyatın işlevi ko- nusunda "şüphe" kavramı üze- rinde duran bir yazar. Cevap ve- ren değil, sonı soran bir edebiya- tı yeğlediğini ve bir matematık- çi değil, bir sanatçı olduğunu be- lirtiyor: "Bugün gerçeğin dilini konuşmaya meyleden pek çok söylem var" diyor Tabucchi, "Dünyamızı istila eden politika- da olduğu gibi medyada da bu böyle işte. Bana göre yanıhıa ve ezici olan bu gerçeklere karşı ede- biyatın koruması gereken alan. insanlarm kafasında şüphe uyan- dıran alandır. Onlara, gerceğin sadece kameranm gösterdiği ol- madığuu, ölü açüann var oldu- ğunu, karanlık köşelerin bulun- duğunuu oralara, kameranm gö- remediği yere bakmak gerektiği- ni söylemek için. Evet, ben bugün edebiyatın görevinin bu okluğu- na inanıyorum: Kösenin arkast- na gecmek ve arkada ne olduğu- nu görmek." ıtalyan sağının yeni soluğu olarak ortaya çıkan medya patro- nu SUvk» Berlusconi iktıdara gel- diğinde gazetelere sert demeçler veren Tabucchi, bunu yaparken bir yazar olduğunu unutmadığı- nı belirtiyor: "Müdahale etmeyi >a da ce\ > ap vermeyi kendimeya- saklamadim; ama bunu da bir bakış açısı ve bir yazann keüme- leri ile, bir yazar olarak yapıyo- rum. Bu önemli; çünkfi edebiyat yolun karşı kıyisına geçmelL Medyayla yanşa girilmez. bunu da yapmamalı. Onlann dilini ve metodannı kulanmamah. Edebi- yatın dünyayta başka bir iüşkisi var, metafor gereknnyor.". 1975 Inedito, 1982Luigi Rus- so ve 1985 Comisso ödüllerinin de sahibi olan Tabucchi'nin Türkçe'ye çevrilmiş olup AFA yayınlanndan piyasaya çıkan eserlerinin isimleri şunlar: Ufuk Çizgisi, Hint Gece Müziği, Re- quiem, Femando Pessoa'nm Son Uç Günü, Pereira İddia Ediyor ve Önemli Olmayan Kiiçük Yan- lış Anlamalar (hazırlanıyor). Hint Gece Müziği isimli k- itabı Alain Corneau, Ufuk Çiz- gisi isimli kitabı Fernando Lopes. Önemli Olmayan Küçük Yanlış Anlamalar'daki Bilmece isimli öyküsü de Massimo Gug- lielmi tarafından sinemaya uyar- lanan Tabucchi'nin yine aynı ad- lı romanından Roberto Faen- za'nın beyazperdeye aktardiğı "Pereira İddia Ediyor" filminin 24-25 eylül tarihleri arasında Be- yoğlu Alkazar Sineması'nda hal- ka açık gösterimi yapılacak. Y A P I K R E D 1 S A N A T F E S T 1 V A L 1' 9 7 Keman virtüözü Nigel Kennedy açıkhavada Kültür Servisi - Yapı ICredi Sa- nat Festivali '97 kapsamında bu- gün saat 21 00'de İngıltere'nin en büyük keman vırtüözlennden bı- ri olarak adlandınlan Nigel Ken- nedy'nin konseri yer alıyor. Nigel Kennedy'ye. gitanyla John Ethe- ridge, kontrbasıyla ise Rory McFariane eşlik edecek. Julliard Müzik Okulu'na git- meden önce, Ingiltere'de Yehudi Menuhin'ın okulunda eğitim gö- ren Kennedy, Elgar'ın Keman Konçertosu'nu seslendirdiği ilk konserinı, Menuhin yönetiminde Royal Albert Hall'da verdi. Diskografisinde yer alan Elgar. Brahms, ÇaykovskL Mendels- sohn, Bruch, Sibelius konçertola- nyla aldığı çok sayıda ödülün ya- nı sıra, VTvaldi'nin 'DörtMevsim'i ve kendi kompozisyonlannı içe- ren Kafkakayıtlan, bütün zaman- lann en çok satan klasik albümü unvanını kazandı. Dört mevsim yonımu ile müzik dünyasmda ye- ni bir çığır açan Kennedy, ulaştı- ğı satış rakamıyla Guinness Re- korlar Kitabı'na girmeyi de başar- dı. Beş yıllık uzun bir aradan son- ra, Nisan 1997'de Londra'da tek- rar konser vermeye başlayan Ni- gel Kenndy'nin, 1980 yılı ortala- nnda Veraon Handley yönetimin- deki Londra Flarmoni Orkestrası ile çaldığı, Elgar'm Keman Kon- çertosu'nun konser kaydı, tüm dünyada 250 bin satarak rekor kır- dı ve 1985'te Gramophone Maga- zine 'Yıhn Albümü', BRIT Ödül- leri'nde 'Yıhn Klasik Albümü' ödüllerini kazandı. Kennedy, 1997 yaz tumesinde Elgar'ın Keman Konçertosu'nu, trlanda, Yeni Zelanda, Polonya, Danimarka'da ve Sir Neville Mar- riner yönetimindeki Academy of St Martin in the Fiekls ile birlik- te Hong-Kong'da, Sir Simon Ratt- leyönetimindeki CBSO ile birlik- te Birmingham'daki EMI konser- lerinde ve ekim 1997'de Royal Festival Hall'da çalacak. Bartok, Bach ve Hendrix reper- tuvarlanyla Istanbul'un yanı sıra lngiltere, Fransa ve Ispanya'da konser verecek olan Nigel Ken- nedy, Almanya konserinde , Hendm'in Suit Formunda Kon- çerto'su ve Vivaldi'nin Dört Mev- simı'nı, ABD'de Beethoven'ın Keman Konçertosu'nu , Kasım 1997'de ki lngiltere tumesinde ise Ingiliz Oda Orkestrası'yla Bach ve Beethoven konçertolannı yo- rumlayacak. Nigel Kenndy, müziğin kesin- likle sessiz bir ortamda gerçekleş- tirilmesi gerektiğine inananlar- dan. Müziğe piyanoyla başlayan sanatçı başlangıçta sadece zevk almak için uğraştığı bu alanda ka- lıcı bir yer edinmek için en önem- li koşulun tutku ve hırs' olduğu- nu söylüyor. "M uzik geniş bir özgürlük veri- yor kişiye. Bu alanın içinde hayal edemediğiniz kadarçokşeye sahip oluyorsunuz. Kendimi koşulsuz olarak bu ise verebilirün; çünkü pek çok ilişkinin aksine, keman ve benim aradaki bağın her zaman taze kalacağını biUyorum." Nigel Kennedy için hergün bir- kaç saat keman çalmak, ayaklan- nı toprağa daha sağlam basmak demek. "Eskiden beri kendimi güven- cede hissetmediğim anlar vardır. Yehudi Menuhin"in okuluna girdi- ğün günden beri müzisyenliğimi ve insanlığımı karşüaşünp duru- rum. Çok hassaslaştığım zaman- larda duyduğum derin hisleri ke- mammdan değil de sanld benden daha büyük,yüce bir güçten ahyo- rum. Sonra müziği duyuyorum. Farkh bir dünyavı daha önce hiç bakılmanuş bir gözlegörüyorum." ÎDOB, Türk balesinin 50. yılını çeşitli etkinliklerle Carousel'de kutluyor Alışveriş merkezinde her yaşa, her kesime baleKültür Servisi-Türk balesinin doğuşunun 50. yılı ve Carousel Alışveriş \e Yaşam Merkezi'mn 2. yaşı nedeni ile düzenlenen et- kinlikler. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara ile Caro- usel Genel Müdürü Aydın Bil- gin'in katıldığı bir toplantıyla ta- nıtıldı. tstanbul Devlet Opera ve Balesi v e Carousel işbirliğiyle dü- zenlenen etkınlikler. 22 eylül - 27 eylül tarihleri arasmda Caro- usefde özel olarak kurulan bir sahnede gerçekleştirilecek. Toplantıda yaptığı kısa konuş- mada Bilgin. bir ahşvenş. merke- zınin. tıcan ışlevıni yerine getir- rnenın yanı sıra bulunduğu yöre- nin kültür ve sanat yaşamına çe- şitli etkinliklerle katkıda bulun- ması gerektiğini. Carousel'ın de bu yönde bir çaba içersinde oldu- ğunu belirtti. Kara ise Türk balesinin kısa geçmişinde gösterdiği büyük iler- lemenın mutluluk verici olduğu- nu vurgularken, balemizın 50. ya- şınm böyle bir organizasyonla kutlanıyor olmasının önemini şöyle özetledr "İlkemizdeükkez Carousel gibi büyük bir alışveriş • 22-27 Eylül tarihleri arasında çeşitli baleler sunulurken, kostüm ve fotoğraf sergisi de sergüenecek. merkezinde bu denli kapsamh bir sanat olayı gerçekleştiriliyor. Bura- da bir hafta boyunca devam ede- cek olan temsillerie balenin, AKM'nin dört duvannın arasın- dan çıkıp geniş Idtleiere ulaşması, farkh bir izleyici kesimi ile buhış- ması sağlanacak. Bizim balemiz, şu anda da sanatseverlerin yoğun Ugisiyle karşı karşıyu, temsüleri- miz AKM'de kapalı gişe oynuyor; ama biz yine de her yaştan ve her kesimden insanın baleyi sevmesi- ni Ktiyoruz.". Kendilenne bu firsatı tanıyip Türk balesine sahip çıktıklan için Bılgin'e teşekkürlerini belirten ve birlikte gerçekleştirdikJeri bu ça- 11şmanın gelecek için de bir ömek oluşturmasım dileyen Kara, Ca- rousel'in hareketli ortamı içersin- de sahnelenecek olan temsillerin ne denli verimli olabileceğı konu- sundaki endışelere şöyle yanıt verdi: "Baleo denligüzdolacak ki, herkesinilgisisahnedeyoğunlaşa- cakveburadakioahşılmışugultu- dan eser kahnayacak. Tabii bu- nunla birlikte müzikde çokyoğun olacakve sanatçı arkadaşlanmızın profesyonelliği her şeyin yohında ghmesim sağlayacak." Etkinlikler, 22 eylül günü saat 18.00'de, tngiltere'den gelen bale öğretmeni ve koreograf DameNi- nette de Valois'nın bundan tam 50 yıl önce Türk balesinin temelleri- ni attığı Yeşilköy Pansiyonlu tl- kokulu'na Kültür Bakanhğı müs- teşannın da katılımıyla bir plaket takılmasıylabaşlayacak. Etkinlik- ler kapsamında "Kuğu Gölü" ve "Spartacus" gibi klasik bale eseT- lerinden ömeklemelerin yanı sıra koreografısini yine Valois'nın ha- zırladığı, önde gelen Türk beste- cilerinden Ferit Tüzün'ün "Çeş- mebaşı" adlı yapıtının tamamı sahnelenecek. Türk koreografla- nn "Beyaz", "Gel Beni Bul", "Bayram Sabahı" ve "Taşjkardi" gibi modern bale çalışmalan ve Yıldız Alpar Bale Okulu'nun iki çocuk balesi yer alacak. Aynca Türk balesinin ardında bıraktığı 50 yılı özetleyen kostüm ve fotoğ- raflar sergilenecek. Türk balesinin doğuşunun 5O.yıh ve Carousel Ahsveriş ve Yaşam Merkezi'nin 2.yaşı nedeniyle yapıla- cak etkinlikJeri Yekta Kara ve Aydın Bügin tanıtü. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Günümüzün Efsaneleri Dağ, taş çiçekti; Buckingham Sarayı'nın kapısı, Harrods mağazalannın önü, çeşitli simgesel anla- mı olan yerlerde; binlerce, milyonlarca çiçek var- dı. Hele Prenses Diana'nın sarayı olan Kensington Sarayı'nın kapısı ve çevresi, anlatılması oldukça güç bir çiçek dağıyla kaplıydı. Sarayın kapısında- ki çiçekler ve çeşitli büyüklükteki yazılar, "görme- sem inanmam"denilen sosyal bir durumdu. Bilmiyorum buna sosyal bir durum mu demek gerekir. Kuşkusuz ki bu çiçeklerin, birçok nedeni var; ancak görüntü, anlam olarak tüm bu neden- leri aşmış, kendi anlamına ulaşmıştı. Ne var ki bu anlamı çözmek de oldukça güç; tapınma, protes- to, sevgi, hüzün, acı. kıtle psikolojisi, medyatik bir durum, vb. vb. Sonuçta kıta Avrupası'nın gerçek bir efsanesi oluyordu. Tabii ki kıta Avrupası'nın "çağdaş efsa- neleri" arasında, John Lennon'u da anmak gere- kir. Ne var ki Prenses Diana, bırakın Lennon'un mi- tik boyutunu, ABD patentli, James Dean, Elvis Presley, Marityn Monroe gibi efsaneleri aşıyordu. Bırakalım olayın trajik biçimini, prensenin önce- ki yaşamını, dedikoduları, medyanın gayretkeşliği- ni, Israil'den beş mılyon poundluk çiçek ithal edil- diğini, çiçeklerin toplandıktan sonra hayır kurum- lanna bağışlanacağını ya da Diana adlı bir koku- nun yapımında kullanılıp gelırinin çeşitli kurumlara. bağışlanacağını; insanlann olaya duyduklan ilgi ve üzüntünün bir göstergesi olan, ki demin de dedi- ğim gibi, bu başka bir anlamı ifade etmektedir ar- tık, çiçek dağının "anlamı"etrafında dolanalım. ••• Belki de insanoğlunun, tapınma gereksinimi hiç bitmiyor. Binlerce yıldır sürüyor ve sürmesi "gere- kiyor. "Genlerinden, variığından gelen bir özellik belki de. Dolayısıyla, tapınma, tabulan doğuruyor. Çiçek- ler, bu tapınmanın, çağdaş anlamdaki bu tapınma- nın göstergesiydi. Ne var kı durumun yalnızca ken- disi yok. Öncesi de var. Üstelik 1981 yılına uzanan öncesi. Diana'nın kraliyetailesinegirişine uzanan... Bir başka açıdan bakarsak, masallarda yer alan prenseslerin, gerçek yaşamda kodlanması (masal kahramanının mitleşmesi) ve insanlann bir masal kahramanı olarak özlemlerinin hep süregelmesi. Dolasıyla da bu durumla özleşilmesi. Kuşkusuz ki medyanın inkâredilemezgücü. Ne var ki medyanın bile boyutlannı aştığını bir kez da- ha yinelemeliyim. Kensington Sarayı'nın önündeki çiçeklerin son günü (ertesi gün kaldırılıyordu), bölge adeta ziya- ret edilen kutsal bir yere dönüşmüştü. İngıltere'nin her yerinden akın akın gelen "ye/ii turistlerin" ya- nı sıra; hahamından Cezayirlisine, Fransızından Türküne kadar yetmiş yedi milletten ziyaretçi var- dı. Çoğunun ellerinde çiçek; sessiz birayinin susan üyeleri gibi, bir bakıma tavaf edercesine sarayın et- rafında gözlerini çiçeklerden ve yazılardan alama- yarak dolaşıyorlardı. Film çekenlerin, fotoğraf çe- kenlerin, bir şeyler yazıp bırakanlann sayısı da ol- dukça fazlaydı. öte yandan bir başka bakış açısı da bunun çağ- daş, ama gerçek anlamda çağdaş bir protesto bi- çimi oluşu. Kraliyet ailesine, kuruma, yapıya karşı bir başkaldın. Uygar bir başkaldın. Belki de günümüzün protesto ve başkaldın bi- çimleri açısından da bu ilkti. Bu anlamda, Prenses Diana'nın çiçeklerini örnek almak gerekir birçok "eylem" için. Simgesel anlamının yanı sıra "yaşayan" bir kral- lık olarak belki de miladını tamamlıyordu, Kraliyet ailesi. Klasik anlamdaki "soyluluk" böylece 1997 yılının Eylül ayında son oyununu sahneliyordu. Yani. perde bir daha hiç açılmamak üzere kapa- nıyordu, belki de... • • • Kuşkusuz ki tüm bunlann ekseninde "aşk"m ol- duğu kesindi şu veya bu şekilde. Aşk temasıydı hangi açıdan bakarsız bakın, gerek tabunun, ge- rek masal mitinin, gerekse de protestonun arka planında olan. Nitekim, yazılanlardan da bu ifadesini buluyor- du. "Yüreklerimizin Prensesi", "Gönüllerimizin Prensesi." "Doğdun Prenses oldun, öldün efsane oldun!" Böylece insanlık, kolay kolay başka hiçbir kim- seye vermediği bir "mertebeyi" veriyor, şimdiye ka- dar görülmedik bir "ey/em"i gerçekleştiriyor ve dünya tarihine, yeni bir "mit" ekleniyordu: Galler Prensesi Diana... Douglas, irons ve Moreau, San Sebastian Rlm Festivairnde • Kültür Servisi - Michael Douglas, Jeremy Irons ve Jeanne Moreau, San Sebastian Film Festivali'nin açılış konuğu. Bugün başlayacak festivalde 15 film yanşacak. David Fincher'ın yönettiği ve Michael Douglas'ın rol aldığı "The Game" isimli film, , festivalin kapanış filmi olarak gösterilecek. Douglas, aynca "Wall Street" ve "Basic Instinc" • isimli fîlmlerde gösterdiği başanlanndan dolayı "Avrupa Prix Donostia" ödülünü alacak. Irons da ilk kez Avrupa Prix Donostia Ödülü'nü alacak. Stanley Kubrick'in "Lolita" fılmi ise yanşma dışı kategoride gösterilecek. Moreau da sinema dünyasındaki başanlı çalışmalanndan dolayı "Prix Donostia" özel ödülünü alacak. Alan Rudolph'un yönettiği "Afterglovv", Alman yönetmen Marleen Gorris'in "Mrs. Dallovvay", Amerikalı bağımız yönetmen John Sayles'in ilk Ispanyolca filmi ^'Hombres Armados" ve Claude Chabrol'un yönettiği "Rien ne va plus" isimli filmler ise festivalde yanşma bölümünde yer alacak. Michelle Pfeiffep'm yeni filmi Kümır Servisi - Michelle Pfieffer "A Thousand of Acres" isimli yeni bir filmde rol alıyor. Jason Robards, Jessica Lange ve Jennifer Jason Legih'in de rol aldığı filmin prömiyeri geçtiğimiz akşam Beverly Hills'de gerçekleştirildi. Film yanndan itibaren Amerika"da gösterime giriyor. Keyin Kline ve Bon Jovi, Gottıam Ödülleri galasında Kültür Servisi - Oyouıcu Kevin Kline ve sinema oyuncusu ve şarkıcı Jon Bon Jovi, NevvYork'da Manhattan Centre'da düzenlenen "Independent Feature Project Gotham Awards"da biraraya geldi. Kline "The lce Storm" isimli filmde rol alırken Bon Jovi de "The Leading man" isimli filmde rol alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle