Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 1997 PAZARTESİ
HABERLER
Cünümüzde benzerlerinin yaşandığı 31 Mart olayı-3
Şeriatçıyaordu yumruğu
BİZBİZE
BAR1Ş DOSTER
Ayaklanmanın önderlerinden Derviş
Vahdeti, isyanın İttihadı Muhammedi
Cemiyeti'nce düzenlendiğini değil,
fakat olayın fıkir babalığmı kabul
ediyor ve ortaya çıkacağını umduğu iyi
sonuçlan sahiplenmek istiyordu. Bu
arada isyanda Abdülnamit'in de
parmağı bulunduğunu sanarak ona
yanaşmaya çahşıyordu. Prens
Sabahattin'ın manevi önderliğini
yaptığı Ahrar'ın yayın organı Osmanlı
eazetesinde ise Süleyman Nazif,
Ittihat ve Terakki'ye karşı başlatılmış
bir hareket karşısında sevinmediğinı
belirterek. isyanı yeriyordu. 16
Nisan"da Hereket Ordusu'nun 2
taburunun Çatalca'ya vardığı duyuldu.
Başta Kapalıçarşı ve Beyoğlu olmak
üzere çarşı yine tenha. dükkânlar yine
kapalıydı. Hareket Ordusu'nun gelişi
ûzerine Çatalca önlerine mebuslardan
oluşan bir heyet yollandı ve pazarlık
yapılmasi istendi. Ahrarise
gelişmelerden dolayi kendisini
korumak istiyor ve sorumluluğu kendi
parçası olan İttihadı Muhammedi
Cemiyeti'ne atmak ve Derviş
Vahdeti'yi harcamayı düşünüyordu.
Beşinci Gün, 17 Nisan 1909
Cumartesi, 4 Nisan 1325
lstanbul yönetimi artık Çatalca'ya
gelmiş olan Hareket Ordusu
birliklerinden etkilenmiş ve isyanın ne
denli tehlikeli olduğunu kendi kendine
itiraf etmeye başlamışti. Meclıs.
giderek isyancılann etkisinden
çıkıyordu. tsyanm destekçilerinden
İkdam gazetesi ise Harbiyeli subaylara
karşı politikasını yumuşatmaya
başlamıştı. Bu sırada hükümet de.
Çatalca'ya gelcn Hareket Ordusu'nun
orada kalmasını sağlamak için Hurşit
Paşa'yı elçi yolladı. Yine hükümetin
isteğiyle Mebusan da, 30 üyeden
oluşan bir mebus heyetini askere öğüt
vermesi için özel bir trenle Çatalca'ya
yolladı. Hurşit Paşa'dan gelen telgrafta
Selanik'ten gelen askerin "şimdilik"
îstanbul'a girişini ertelediği yazılıydı.
Hükümet bir yandan da halkı ilanlar
vererek yatıştırmaya ve isyancılann
Hareket Ordusu'na karşı bir eylem
yapmasını önkmeye çalışıyordu.
Hareket Ordusu ise îstanbul'a girmeye
kararlıydı. Isyancılan cezalandırmak
istediğini vurguluyor, karşı taraftan
mukavemet gelmezse kan dökmemeye
özen göstereceğini bildiriyordu.
Beşinci güuün.bir.diger önemii
gelişmesi de. Heyet-ı Müttefika-i
Osmaniye adlı bir cephenin
kurulmasıydı. Cephe için hazırlanan
bildiriye başta İttihat ve Terakki ve
Ahrar olmak üzere pek çok fırka ve
cemiyet imza atmışlardı. Bildiriye göre
fırkalar, meşrutıyeti tehdit eden
durumlara karşı. aralanndaki tartışma
ve çekişmeleri unutup meşrutiyet için
işbirliği yapacaklardı. Cephenin asıl
amacı, 31 Mart isyanını gerçekleştiren
askerlerin Abdülhamit yandaşı bir
eğilim göstermeleri karşısında,
meşrutiyetçi ve istibdat karşıtı bir tavır
koymaktı. Heyet-i Müttefika-i
Osmaniye bu bildiriyle, kendisine
meşrutiyeti ve vatanı koruma yönünde
Meclis'in ve hükümetin üzerinde bir
yetkı tanıyordu. Böylelikle heyete
katılan Rum ve Ermeni örgütleri.
Osmanlılığın çevresinde de birleşmiş
oluyorlardı. Heyetli ilgili bir diğer
önemii nokta ise şeriatçı cephenin iki
önemii kuruluşu olan Ittihad-ı
Muhammedi Cemiyeti ile Cemiyet-i
tlmiye'nin heyete alınmamasıydı. Bu
da Ahrar ile ulema arasına belirgin bir
soğukluk gırdiğinin kanıtıydı.
Alüncı Gün, 18 Nisan 1909
Pazar, 5 Nisan 1325
Meclis-i Mebusan Çatalca'daki
Hareket Ordusu'nu ziyaretten dönen
vekillenni dinledi. Vekillerde
Istanbul'daki karmaşa sürdükçe
Hareket Ordusu'nun lstanbul
önlerinden aynlmayacağını, fakat
Meclis'in buyruğu olmadıkça da
hareket etmeyeceğini belirtiyor.
Hareket Ordusu'nun Istanbul'daki
kışlalardaki askerlere öğüt verilmesini
olumlu karşıladığını belirtiyorlardı.
Fakat bu görüşmeler sonucu. Hareket
Ordusu'nun lstanbul önlerinden
aynlmayacağı ve er geç şehre gireceği
anlaşılmıştı. Yani. Hareket Ordusu'nun
• îstanbul yönetimi artık Çatalca'ya gelmiş olan Hareket Ordusu birliklerinden etkilenmiş ve
isyanın ne denli tehlikeli olduğunu kendi kendine itiraf etmeye başlamıştı. Meclis, giderek
isyancılann etkisinden çıkıyordu. tsyanın destekçilerinden İkdam gazetesi ise Harbiyeli subaylara
karşı politikasını yumuşatmaya başlamıştı. Bu sırada hükümet de, Çatalca'ya gelen Hareket
Ordusu'nun orada kalmasını sağlamak için Hurşit Paşa'yı elçi yolladı.
en azmdan tstanbul'a girmesini
önlemek için giden heyetler
amaçlanna ulaşamamış, belki ordunun
girişini biraz geciktirmişlerdi. Babıali
ise büyük bir aymazlık içinde Hareket
Ordusu'ndan düzeni sağlamak
konusunda faydalanmayı düşünüyordu.
Buna göre Hareket Ordusu Nazım
Paşa'nın emrine girmesi şartıyla
lstanbul askerince selamlanacak ve
gereksinimleri giderilecekti.
Yedinci Gün, 19 Nisan 1909
Pazartesi, 6 Nisan 1325
İsyanın 7. gününde Hareket
Ordusu'nun Îstanbul'a gırmesinin
sonra îngiliz bandıralı Tevfikiye
gemisine sığındı. Mahmut Şevket
Paşa, Sadrazam'a yolladığı bir
telgrafla Hareket Ordusu'nun
amaçlannı açıkladı ve isteklerini
bildirdi. Paşa aynca, istekleri 24 saat
içinde kabul edilip uygulanmazsa.
sorumluluğun buna sebep olanlarda
olacağını belirtti. Meclis'te ise
çoğunluk sağlanamadığından toplantı
yapılamıyordu. İttihat,\e Terakki
Cemiyeti de gelişmeler karşısında.
Hareket Ordusu v« diğer ftrkalarla
ilişkilerini aydınlatma gereği duydu.
Cemiyet, ordunun Ahrar fırkasma karşı
kullanılmasının söz konusu olmadığını
ve daha önceki isteklerini yineliyordu.
Meclis-i Mebusan ve Mecîis-i Ayan
ise Meclis-i L'mumi-i Milli adı altında
Ayastafanos'ta toplamyor ve bir bildiri
hazırlıyordu. Bu bildiri baş gösteren
istibdadın kökünden kazınması.
meşrutiyet ve asayişin sağlanması ve
isyana sebep olanlann şeriat ve
• kânunlar çerçevesinde cezalandınlması
için Hareket Ordusu'nun yayimladığı
bildiriyı destekliyordu. Böylece
Hareket Ordusu'nun yaptıklan ve
yapacaklan meşruiyet kazanmış
oluyordu.
Gazeteler Hareket Ordusu'nun
karargâhını Kalfaköy'e taşıdığinı
Osmanlı Meclisi (Heyet-i Mebusan) 31 Mart ayaklanmasının başlannda normal toplantılanna devam etti. Hareket Or-
dusu'nun İstanbul önlerinde yığınak yaptığı haberi geldikten sonra bölünmeler başladı. Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan
üyelerinin bir bölümii Hareket Ordusu destcğinde Yeşilköy'deki bu konakta Sadrazam Küçük Sait Paşa'nın da kaüldığı
"Mecüs-i Umumi-i Milli" adı ahında yaprjklan ortak toplannlarda Istanbul'u kurtarma planlannı görüştüler.
heyetler yoluyla önlenemeyeceği
anlaşıldı ve büyük devletlerin
temsilcilerinin işe kanşması gerektiği
konuşülmaya başlârid'ı. lstanbul'un
direnemeyeceği, dahası askenn askefle
karşı karşıya gelmemesi gerektiği
belirtildi. Bu arada Osmanlı Devleti
uzun süredirgörüşmelerin sürdüğü
Bulgaristan'm bağımsızlığını birtakam
mali tavizler karşılığında tanıyordu.
Böylelikle Bulgarlann, 31 Mart
tehlikesinden faydalanarak Osmanlı'ya
savaş açma olasılığı ortadan
kalkıyordu. lstanbul hâlâ kararsızlığmı
yaşarken, Hareket Ordusu da
Ayastafanos ve Bakırköy'ü işgal
etmişti. Hareket Ordusu Kumandanı
Hüseyin Hüsnü Paşa İstanbul halkına
yazdığı beyannamede ordunun
amacmın meşrutiyeti güçlendirmek
olduğunu ve hainlere katı bir ders
vereceklerini belirtiyordu. Buna göre
halk ve isyana kanşmamış kimseler
Hareket Ordusu'ndan korkmamalıydı.
Hareket Ordusu'nun bu kararlı ve sert
tavn Ittihatçı olmayan çevrelerde
paniğe yol açıyor. ayaklanmaya
katılmış ya da en azından desteklemiş
kişileri korkutuyordu.
Sekirinci Gün, 20 Nisan 1909
Sah, 7 Nisan 1325
İkdam gazetesı Hareket Ordusu'nun
Îstanbul'a nasıl gireceğini anlatırken,
\blkan gazetesinin son sayısı
çıkıyordu. Çünkü gazetenin sahibi
Derviş Vahdeti savcıhktan ve Zaptiye
Nezareti'nden iki davet almıştı. Bu
durum Volkancılan güç duruma
sokmakla birlikte. hâlâ 31 Mart'ı
desteklemelerine engel olmuyordu.
Derv iş. Vahdeti önce Sait Paşa'yı sonra
da Şehzade Vahdettin'i ziyaret etti. Bu
durum bu kişilerin Ittihat ve Terakki
düşmanlığı ile tngilız yandaşlığında
nasıl buluştuklannı gösteriyordu.
İsyanın bir diğer önemii ismi İsmail
Kemal de Hareket Ordusu'nun
tutuklanmasını isteyen telgrafından
bildirerek, ülke içinde bırliğin
sağlanmasını bütünüyle orduya bıraktı
ve diğer frrkalarla ilişki kurmaya
yanaşmafİT." ' ' " **
Dokıızuncu Gün, 21 Nisan
1909 Çarsamba, 8 Nisan 1325
Rami ve Davutpaşa kışlalannın da
katılmasıyla kalabalıklaşan Hareket
Ordusu giderek yaklaşıyordu. Bu hem
İstanbul'daki söylentileri hem de
heyecanı arttırdı. Bu nedenle içinde
gerçek olmayan bir sürü iddianın
bulunduğu resmi bir bildiri, sırf havayı
yumuşatmak için yayımlandı.
Mahmut Şevket Paşa ise Hareket
Ordusu'nun başına geçmek için
Selanik'ten yola çıkmıştı.
Onuncu Gün, 22 Nisan 1909
Perşembe, Nisan 1325
Her gün giderek kalabalıklaşan
Hareket Ordusu, Şişli ve Beşiktaş'ta
konaklayacağı yerleri belirlemiş.
ordunun bazı kollan Ortakey'e
yürümeye hazırlanıyorlardı. 3ir subaya
göre ordu 25 bin muvazzaf, i 5 bin de
gönüllüden oluşuyordu. Asker arasına
31 Martçılann kanşmasını önlemek
isteyen komutanlar, sürekli olarak
subaylan casus ve kışkırtıcılara karşı
uyanyorlardı. Bu arada Mahmut
Şevket Paşa, Niyazi ve Enver Beylerin
de aralannda bulunduğu komutanlar
Ayastafanos'ta toplanmışlardı.
lstanbul'da ise hava önemii ölçüde
Padışah Abdülhamit'in aleyhine
dönmüştü. Panikte olan Abdülhamit'in
saltanatına dokunulmaması için 10
milyon lira teklif ettiği iddia
ediliyordu. Babıâli ise Hareket
Ordusu'nun Istanbul'a girişini çaresiz
kabullenmiş. fakat bu girişin yumuşak
ve kansız olmasını istiyordu. Fakat
Hareket Ordusu'na çektiği telgrafta da
Hareket Ordusu'nun kararlan
Babıâli'yle birlikte ittifakla alması
isteniyordu. Ama Mahmut Şevket Paşa
Babıali'nin bu tavnnı hiç önemsemiyor
yazdılar. Padişahla ilgili ise farklı
yorumlar yapılmaktaydı. Bir bölümü
Abdülhamif-nı sinir krizi geçirmekte
dlduğunu. trirbrjrûmü Tapkâjîf
Sarayr nın hızla onanldığırfı ve
Mehmet Reşat'ın birkaç gündür
Yıldız'da "•misafir" olarak
tutulduğunu yazıyorlardı. 31 Martçı
askerlerin ise Hareket Ordusu'na karşı
boyun eğeceği söylenmekteydi. Bu
arada muhalefet de dört elle sanldığı
Heyet-i Müttefika-yı Osmaniye'nin
çalıştınlmasını istiyor ve Ittihat ve
Terakki'yi çalışmalann içine çekmeye
çalışıyordu. Ittihat ve Terakki ise
dolaylı olarak. daha önce kendisini bu
kuruluşta temsil etm'ek iddiasında
olanlan reddetmiş ve her türlü girişimi
orduya bıraktığını açıklamıştı. O gün
heyetin encümen toplantısı yapıldı ve
Ittihat ve Terakki'nin temsil
edilmemesi. gerekli kişilere haber
verilmemiş olmasınabağlandı. Heyet
de bazı kararlar alıp bunlan Meclis'e
ve hükümete sunmaya karar verdi.
Onbirinci günün gecesi Hareket
Ordusu öncüleri Maslak ve Kâğıthane
yönlerinden İstanbul'a girdiler. Bunun
üzerine telaşa kapılan isyancılar,
Hareket Ordusu askerinin barışmak
için geldiği ve karşı konulmaması
yönünde kendilerine yapılan öğütleri
unutarak cephane depolamaya
başladılar.
Onikinci Gün, 24 Nisan 1909
Cumartesi, 11 Nisan 1325
İsyanın onikinci gününde Hareket
Ordusu Istanbul'u işgal etti. Davut
Paşa Kışlası işgal edilmesine karşın,
Fatih Zaptiye dairesinde ve özellikle
Babıâli, Taksim ve Taşkışla'da asker
Hareket Ordusu'na direndı. Buralar
ancak yoğun top ateşi sonucu teslim
alındı. Akşam olduğunda Selimiye
Kışlası hariç işgal tamamlanmıştı.
Çarpışmalann sabahın erken
saatlerinde başlaması, halktan çok az
kayıp verilmesini sağlamıştı. Yıldız'da
asker çok kolay teslim olurken,
Harbiyeliler de Hareket Ordusu ile
birleşerek elçiliklerin korunması ve
Taksim kışlasının işgaline yardım
etmişlerdi. Hareket Ordusu'nun
asayişe büyük önem verdiği kolayca
anlaşılıyordu. Sonuçta 31 Martçılann
büyük bir bölümünün teslim olduğu,
çok az bir kısmının direndiği
görülüyordu. Bu direnme de çaresizlik
ve korku dolu bir direnmeydi.
Onüçüncü Gün, 25 Nisan 1909
Pazar, 12 Nisan 1325
Halk, Hareket Ordusu'nun Îstanbul'a
girişini Istanbulu'un ikinci fethi olarak
algıladı. Mahmut Şevket Paşa
sıkıyönetim ilan ederek hain ve
canilerin cezalandınlacağını. fesatlık
ve nifakçılığa meydan verilmeyeceğini
hatırlattı. Aynca, Hareket Ordusu'nun
İttihat ve Terakki'nin bir organı
olmadığını da belirtti. Ama Harbiyeli
öğrencilerin İttihat ve Terakki'yi
kurduklan ve omurgasmı
oluşturduklan düşünülürse, bu bölüm
havada kalıyordu. Bu bildiriyle
subaylara kendilerini biraz olsun
frenlemeleri tavsiye ediliyordu.
Onüçüncü günün en önemii olayı
Vahdeti'nin yakalanmasıydı.
Vahdeti'nin dışında pekçok isyancı da
yakalanmıştı. Ortadaki en garip durum
ise adeta iki hükümetin olmasıydı.
Birincisi resmi, fakat hiçbir yürütme
gücü olmayan hükümet. ikincisi ise
yürütme gücünü elinde toplayan
Hareket Ordusu idi. Bu arada toplanan
Meclis, süresız olarak kabul edilen
sıkıyönetimin kaldınlması,
sınırlandınlması ve uzatılması
yetkilerinin kendinde olduğunu
hatırlatıyordu.
Ondördüncü Gün, 26 Nisan
1909 Pazartesi, 13 Nisan 1325
Mahmut Şevket Paşa'nın dün
yayımlanan bildirisindeki geniş yorum
nedeniyle bazı muhalifier ortalık "
durulana dek imparatorluk dışına
çıktılar. Buna karşın 31 Mart
sanıklannı yargılamak için kurulan
harp divanı işe koyulmuş ve başta
Prens Sabahattin olmak üzere isyana
kanşanlar tutuklanmaya başlanmıştı.
Fakat kısa bir süre sonra Prens
Sabahattin serbest bırakıldı. Prensin
serbest b\rak\lmasında İngilizlerin
rolünün olabileceğı belirtilir. Hükümet.
tüm yetkisizliğine karşın bir süre daha
görevını sürdüreceginipadışaha
bildirdi. 'T^Z "''.".' '
Onbeşinci Gün, 27 Nisan 1909
Sah, 14 Nisan 1325
tsyanın onbeşinci günü toplanan
Meclis-i Mebusan Abdülhamit'i
tahttan indirerek. yerine V. Mehmet
Reşat'ı getirdi. Gazi Ahmet Vluhtar
Paşa'nın veliahdın Meclis'e getirilerek
kendisine biat edilmesini öneımesi
alkışlarla kabul edildı. Ardından,
Osmanlı Devleti islam devleti olduğu
ve taşra halkına da tam güven gelmesi
gerektiği için fetva alınması istendi.
Şeyhülislam Ziyaettin Efendi ve Fetva
Emini Hacı Nuri Efendi Meclis'e
geldiler. Hacı Nuri Efendi görevinden
2 aydır istifa etmiş olduğunu belirterek
bu yüzden fetva verme işinin
şeyhülislama ait olduğunu savundu.
Sonunda ise Abdülhamit'in tahttan
indirilmesi yerine ona istifa önerilmesi
şartıyla bu görevi kabul etti ve
şeyhülislamı da ikna etti. Saat 13.30'da
Sait Paşa önce tahttan indirmeyi ve
ardından da Mehmet Reşat'ın tahta
çıkışını oylamaya sundu. Üyeler
oybirliğiyle kabul ettiler. Reşat,
Harbiye Nezareti'ne gelerek Ayan ve
Mebusan başkanlannm, ikinci
başkanlann, kabinenin ve bazı
kumandanlann huzurunda ant içti ve
kendisine biat edildi.
Ardından Sadrazam Tevfik Paşa'yı
sadrazamlıkta tutacağı anlaşılınca
İttihat ve Terakki bu oldubittiye karşı
harekete geçti. Çünkü lttihatçılar
Tevfık Paşa'ya karşıydılar ve sonunda
Tevfik Paşa istifa etti. Tevfik Paşa
yerine Hüseyin Hilmi Paşa'nın
sadrazam olması İttihat ve Terakki'nin
31 Mart öncesi günlerindeki gücüne
yeniden kavuşması şeklinde
yorumlandı.
•BİTTİ-
Almanya'dan
eğitim uzmanı
getirtecek
ANKARA(ANKA)-RP,
8 yıl kesintisiz temel eği-
tim konusunda ortaği DYP
ile askerlerin kararlılığını
görünce bu kez 4+6+3 mo-
delini uygulayan Alman-
va'dan eğitim uzmanlan
getirerek konunun tartış-
maya açılması ve zamana
yayılması planıyla hareket
etmeyi kararlaştırdı.
DYP'nin kesin tavn
RP'yi yeni planlar devreye
sokmaya itti. RP'de eğitım-
ciler grubu tarafından ha-
zırlanan dünyadaki eğitim
modellerine ilişkin rapor
çerçevesinde yapılan de-
ğerlendirmede konunun.
uzmanların tartışmasına
açılması benirnsendi.
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
GİRNE / KIBRIS - imam-
hatip liselerinin orta kısımlan-
nın kapatılmasının gündeme
gelmesiyle birlikte, Islamcı
cephenin demokrasi ve özgür
irade itirazlan da buna bağlı
olarak artmaya başladı. Siyasi
Islamcılara göre zorunlu eğiti-
min 8 yıla çıkarılması, halkın i-
mam-hatip liselerine yönelişi-
ni kınmak amacını taşıyor.
AJi Kırca yönetimindeki "Si-
yaset Meydanı" programında
bir üniversiteli gencin söyledi-
ği sözler bütün sorunun özünü
dile getiriyordu. Gencin özetle
ifade etmek istediği fıkir şuydu:
8 yıllık eğitimi destekliyoruz.
Bu 8 yıllık zorunlu eğitimden
sonra kendi yönelişimizi. ken-
dimiz daha iyi belirleyebiliriz.
Genç arkadaşımız, 5 yıllık
eğitimden sonra meslek okul-
larına gitmeyi kendi özgür ira-
delerine bir müdahale olarak
Gençlerin Özgür îradeleri
kabul ettiklerini belirtti. Çünkü
5 yıllık zorunlu eğitimin sonun-
da çocuk ancak 11-12 yaşın-
da oluyor. Bu durumda anne
ve babanın tercihleri çocuğun
bütün geleceğini belirliyor.
Yani bir çocuğun imam-ha-
tip lisesine gitmesine anne ve
özellikle baba karar veriyor.
Imam-hatip liseleri çocukların
değil, velilerin tercihi olarak şe-
killeniyor. Daha sonra ise ço-
cuğun bu tercihi değiştirmesi
imkânsız hale geltyor.
Gençlerin bu noktadaki hak-
lı tepkisi şu: Biz kendi okulu-
muzu kendimiz seçelim, ken-
di geleceğimizi kendimiz belir-
leyelim. Bu nedenle zorunlu 8
yıllık eğitimi destekliyoruz.
Böyle bir önlem, bizim kendi
mesleğimizi kendimizin belir-
lemesi açısından önemii birtu-
tamak olabilir.
Gençler bunu söylerken, ço-
cuğunu imam-hatip lisesine
yollamış bir veli şöyle bir tepki
gösterdi: "Biz çocuklanmız
için iyi şeyler isteriz, bunu
niye reddediyorsunuz?" Ti-
pik bir veli tepkisi. Ama haksız
bir tepki. Hiçbirimizin gençle-
rin geleceğine ipotek koyma-
ya hakkımız yok. lyilik istiyoruz
sözcüğü, yalnızca kendi kav-
raytşımız doğrultusunda bir iyi-
liktir.
Imam-hatip liseleri ve zorun-
lu 5 yıllık eğitimin en kritik nok-
tasını gençler yakaladılar. Ne
olmak istediklerine kendileri
karar vermekistiyortardı. Imam
da olacaksa, tapu kadastro
memuru da olacaksa, mühen-
dis de olacaksa buna ailesi de-
ğil kendisi karar vermek isti-
yordu. Sırf bu gerekçe 8 yıllık
eğitimin ne kadar doğru oldu-
ğunu kanıtlamaya yeter, onla-
rı bu tavırları ve kavrayışlan ne-
deniyle kutluyor ve destekliyo-
rum.
•••
Pakistan-Bangladeş gezisi-
nin hemen ardından bir grup
Mülkiyeli (SBF) gazeteci arka-
daşla Kıbrıs'a geldik. Lefko-
şa'daki Yakındoğu Üniversite-
si'nin davetiyle geldiğimiz ge-
zinin ilk gününde okul arkada-
şımız Türkiye'nin Kıbns Büyü-
kelçisi Ertuğrul Apakan'la öğ-
le yemeğinde Kıbrıs sorununu
tartıştık. Yemekte Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Dışişleri ve
Savunma Bakanı Taner Etkin
de vardı.
Yakındoğu Üniversitesi Rek-
törü Dr. Suat Günsel'in konu-
ğu olarak Girne sahillerinde
güzel bir tekne gezisi yaptık.
"Teal" isimli tekne üniversite-
ye aitti. Aynı zamanda uygula-
malı denizcilik eğitimi için kul-
lanılıyordu.
Kıbns, uzaktan görüldüğün-
den farklı sorunlara sahip. 4-5
günlük gezimiz sırasında bu
sorunları daha iyi öğrenmeye
çalışacağız. Öğrendiklerimizi
size de aktarınm.
Pakistan ve Bangladeş'ten
sonra Kıbrıs çok farklı bir ikli-
mi ve çok farklı sorunları içeri-
yor. Nereden nereye?
Girne'ye bahar gelmiş, pa-
patyalar her yani sarmış.
Türkiye 8 yıllık eğitime kilit-
lenmiş. Hükümetin kaderi
uzaktan da pek farklı görün-
müyor.
ERDAL ATABEK
Takıyye Düştü, Çil
Gorundu...
Ülkenin içine düşürüldüğü durumu görmeyen kal-
dı mı, bilmiyorum. Sekiz aylık REFAHYOL iktidan,
Türkiye'yi iç savaşın eşiğine getirmiştir. Sekiz yıllık
ilköğretim karan, artık bir eğitim konusu olmaktan
çıkmış, bir rejim sorununa dönüşmüştür. Refah Par-
tisi, imam-hatip okullarının kendileri için rfade ettiği
anlamı, bir "yeşilbayraklı kıyam" gerginliğiyle orta-
ya çıkarmıştır. Başbakan Erbakan, sözcüklerin ara-
sına gizlemek istediği "şehitliği bilen Müslüman"
tanımıyta açıkça bölücülük ve kışkırtıcılık yapmak-
tadır. Oğuzhan Asittürk, MGK kararlannın "prose-
dürü tamamlamak için imzalandığını", aslında ka-
rarlara katılmayanlar olduğunu söylemektedir.
Refah Partisi, cihat ilan etmektedir.
Bu cihat, kimlere karşı ilan edilmektedir?
"Dini için şehit olmayı göze almak", kimleri tanım-
lamaktadır?
Açıkça görülmelidir ki ülke "İslam dini ve şeriat dü-
zeni" ekseninde bölünmektedir.
Cihat ilan edenler, "İslam dinine ve şeriat düzeni-
ne inananlardır".
Cihat ilanında düşman tarafı sayılan, bu nedenle
de "katli vacip" olacaklar ise "laik cumhuriyetçiler,
Atatürkçüler" olmaktadır.
1950'lerden başlayan Demokrat Parti dönemin-
de sağın efsane Başbakanı Adnan Menderes'in
parti grubundaki tartışmalar sırasında "Siz isterse-
niz hilafeti bile getirebilirsiniz" sözleriyle başlayan
çizgi, bugün buraya kadar gelmiş bulunuyor.
27 Mayıs ihtilaliyle 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri-
nin farkı da böylece ortaya çıkmış bulunuyor.
Kuran kurslanyla, imam-hatip okullarıyla adım
adım kitlesini oluşturan "İslam dini ve şeriat düzeni
egemenliği" ptanlayıcılan, artık kendi dışındakilere
meydan okuyacak, cihat ilan edecek noktaya gel-
diklerini düşünüyortar.
Milli Güvenlik Kurulu kararları bir bahanedir.
Bu kararlann Atatürk'ün gösterdiği yolun, çağdaş
uygarlığa giden yolun kararları olduğunda kimsenin
kuşkusu yoktur.
Bu kararlara -şehitliği göze alan Müslümanlar ta-
nımıyla- silahlı çatışmayı göze alacak kadar karşı
çıkmanın arkasında yatan stratejik karar, artık Tür-
kiye Cumhurıyeti'nin temel ilkesi olan "laik cumhu-
riyet" ekseninin "şeriat düzeni" ekseniyle değiştiril-
mesini amaçlayan karardır.
Bu noktada demokrasinin kullanılması, MGK kim-
liğinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin devre dışında bı-
rakılması amacıyla yapılmaktadır. Yıllar boyunca as-
kerlerin politik müdahalelerine karşı olan, ama aynı
zamanda şeriat düzenine de bütünüyle karşı olan
demokratik güçlerin etkisiz kılınması amaçlanmak-
tadır.
Şeriat düzeni planlayıcılan, sağ partilerin oy kay-
gısıyla "din adına" yapılacaklara karşı çıkamaya-
caklannı hesaplamaktadırlar.
Sol partilerin ise gerilemiş olduğunu, olaylara doğ-
ru tanı koyan Bülent Ecevit'in ise örgütlerin birleş-
mesine karşı olan saplantılı tutumunu hesaplarına
koymaktadırlar.
12 Eylül dönemi, sendikalara, meslek kuruluşla-
nna indirdiği ağır darbelerle bu demokratik güçteri
zayıflatmış. gündemi belirieme alanının dışına çıkar-
mıştır.
Böylece, sivıl toplumun 'laik cumhunyetçi' kesi-
minin kendini koruyamayacağı hesaplanmaktadır.
Parlamentonun bu gidişi durduracak gücü yok-
tur.
Hükümet, MGK vartasını da atlatırsa önünde du-
racak hiçbir güç kalmayacaktır.
Şeriat düzeni planlayıcılarının hesabı budur.
Ve bu hesap yanlıştır.
Bu yanlışı aralannda gören kişi Aydın Mende-
res'tir.
Onu dinlemeye de Refah Partisi kurmaylannın ta-
hammülü yoktur.
• • •
Takıyye düşmüş, çil görünmüştür.
Refah Partisi, 'İslam dinine ve şeriat düzenine da-
yalı bir rejim' yandaşıdır ve bunun için çalışmakta-
dır.
Tansu Çiller sadece kendisini kurtarmaya çalış-
makta ve Doğru Yol Partisi de onun peşine takılmış,
Refah Partisi'ne destek olmaktadır.
Bu hükümet derhal işbaşından uzaklaştınlmalıdır.
Laik cumhuriyetten yana, Atatürk'ün çizdiği çağ-
daş uygarlıktan yana herkes, aralanndaki her türlü
aynlığı bir yana bırakarak iş ve güçbiriiği yapmalıdır.
Bu, Türkiye'nin mutlak çoğunluğudur.
İç savaş bir felakettir. Hayatlannda vuruşmamış,
ölüler ve yaralılar görmemiş, kardeşin kardeşe silah
çektiği acılan yaşamamış kişilerin kışkırtıcılığı mut-
lak olarak engellenmelidir
Bunun için toplumun bütün kurumsal ve kişisel
güçlerini kullanmak, artık bir görevdir.
8 ydlık eğitim
ANAP'ı böldü
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - MGK kararlan-
nın ardından alevlenen ve
REFAHYOL hükümetini
sarsan 8 yıllık eğitim tartış-
ması, ANAP'ı da böldü.
ANAP, 8 yıllık kesintisiz
eğitime. Kuramkerim ve
Arapça'mn seçmeli ders
olarak okutulması koşuluy-
la destek verirken. Adana
Milletvekili İmren Aykut
"Seçmeli ders formülü ke-
sintisiz eğitimi sulandır-
maknr1
" dedi.
8 yıllık eğitim tartışmala-
nnm başlaması üzerine.
ANAP Genel Başkanı Me-
sut Yümaz, "Din eğitimin-
den vazgeçemejiz" diyerek.
imam-hatip liselerinin orta
bölümlerinin kapatılması
görüşlerine karşı ara bir for-
mül geliştirdi ve "İmam-
hatip liselerine devam ede-
ceklere de Arapça ve Kura-
rukerim'in seçmeli ders ola-
rak okutulması'' görüşünü
savundu. ANAP grubu da.
olağanüstü toplantı yapa-
rak, 8 yıllık eğitimi kendi
içinde tartıştı. Yapılan gö-
rüşmelerde, farklı görüşler
dile genrildı. Başta. tstan-
bul Milletvekili AliCoşkun,
olmak üzere muhafazakâr
kanadın temsilcileri. imam-
hatip liselerinin orta bölüm-
lerinin kapatılmasına karşı
çıkarken, bazı milletvekil-
leri de 8 yıllık temel eğiti-
min son üç yılında seçmeli
ders okutulmasından yana
tavır koydu. Görüşmelerde,
Arapça ve Kuranıkerim'in
seçmeli ders olarak okutul-
ması görüşü ağırlık kazan-
dı. Nevşehir'de dün çeşitli
incelemelerde ve ziyaret-
lerde bulunan ANAP Genel
Başkan Yardımcısı Abdül-
kadir Baş burada yaptığı
açıklamada, 8 yıllık eğiti-
me karşı olmadıklannı, an-
cak dini eğitim ve öğretime
zarar gelmeyecek şekilde
düzenleme yapılması ge-
rektiğini söyledi.
Adana Milletvekili İm-
ren Aykut ise Cumhuriyet'e
yaptığı değerlendirmede,
ANAP grubunda ağıriık ka-
zanan Arapça ve Kuranıke-
rim'in seçmeli ders olarak
okutulması formülünün ke-
sintisiz eğitimi sulandır-
mak anlamına geleceğini
sövledi.