Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
8 Yillık Temel Egitim ve Yöneltme
Prof. Dra
ADİL TÜRKOĞLU
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı
T
ürkiye, dûnyada öğrencile- ekonomik ve sosyal gereksinimlere göre
rine beş yıl temel eğitim ve- gençlerin çeşitli eğitim kademelenne dağı-
ren 5-6 ülkeden bıridir. tılması ve eğitimleri sırasmda amaçlanna
20OO"e 3 kala hâlâ bu duru- yaklaşmalandır. Öğrencilerin ıyı yöneltıl-
mun devam etmesi utanç mesiiçinailelere.çocuklannınçalışmatar-
vericidir. Sonın 2000'e var- zı ve yetenekleri hakkında bilgi verilmeli-
rine beş yıl temel eğitim ve-
ren 5-6 ülkeden bıridir.
20OO"e3kalahâlâbuduru-
mun devam etmesi utanç
vericidir. Sonın 2000'e var-
madan çözümlenmelidir. Sorun tartışılır-
ken kesıntJsız 8 \ ıllık zorunlu eğitim ya da
teş yıl ilk eğitim + üç yıl imam-hatıp lise-
len ve Anadolu liseleri ortaokullan biçi-
mınde tartışılmıştır. Sorun 8, 10, 11 yıllık
efitim \e yöneltmenın nasıl yapılacağıdır.
Yâneltme sorunu nedense ülkemizde az
ta-tışılmaktadır. Bu vazıda 8 yıllık zorun-
lu eğitim ve yöneltme birlikte ele alınacak-
tır. 15. Millı Eğitim Şûrası geçen mayısta
toplandı. Benim de üyesi olduğum îlköğ-
retım ve Yönlendirme Komisyonu, çoğun-
lukla 8 yıllık kesintisız temel eğitimi be-
nimsedi. Şûra Genel Kurulu'nda yapılan
O) lamada yine çoğunlukla 8 yıllık kesinti-
siz eğitim kabul edildi.
CHP'den AKan Öyınen. ANAPtan Ka-
>a Erdem, DYPden Hasan Denizkurdu ve
DSP'den Tahir Köse tatafından hazırlanıp
zorunlu eğitimi 8 yıla çıkaran yasa öneri-
si. 550 millervekılinm oybirliğıyle geçse
eğitim tarihımızde ne onurlu sayfa açılır.
Tartışmalar bilimsel dayanaklardanyok-
sundur. 8 yıllık kesıntisiz eğitim ya da 5+3
olursa ne olacaktır? Niçin eğitim kesintısiz
8 yıl olmalıdır? Temel eğitimde amaç ne-
dir, içerik ne olmalıdır? Temel eğıtımden
sonra öğrenciler hangi kademelere gitme-
lidır, nasıl gıtmelıdir? Öğrencılere kım, na-
sıl yardımcı olmalıdır? Bu sorulann yanıt-
lanması gerekmektedır.
Önce yöneltme nedir? Yöneltme, millı,
dir. Yöneltme konusunda üç anlayıştan söz
edilebılır.
Ozgür anlayış: Her öğrenciyi seçimine
uygun öğrenime yöneltme olanağı vardır.
Ozgür yöneltme, zengin bir ekonomi, ge-
niş iş olanaklan ve farklılaşmış okul siste-
miyle bağıntılıdır. Bu. Amerika Birleşik
Devletleri sistemi anlayışıdır.
Otoriter anlayış: Bu yöneltme anlayışı
toplum ve ekonominin gereksinımlerine
uygun bır ayıklamaya olanak verir. Sovyet-
lerBirliği ve Doğu Bloku ülkelerinde 1990
öncesi öğrenci yöneltmede temel ınsan gü-
cü gereksinimleri katı planlamaya göre sap-
tanırdı.
Dımh anlayış: Bu yöneltme sistemi eko-
nomik gereksınimlerle bireysel yetenekle-
ri uzlaştınr. Yöneltme, zorunlu eğitimden
sonra farklı eğitim kademelenne yapılır.
Fransa, lsveç ve öbür Avnıpa ülkelennde
farklı kriterlere göre yapılır.
Ülkemizde 5 yıllık eğitimi bıtırip orta-
eğıtıme devam edenlerin oranı yüzde
74'tür. Ilkeğıtımi tamamlayan öğrenciler
genellikle bulunduklan yerde ortaokul var-
sabirincı sınıfa kayıtlannı yaptırmaktadır-
lar.
VIII. Mılli Eğitim Şûrası'nda karar alın-
masma karşın ortaokulda ne seçmelı ders
vardır ne de öğrencınin ilgı ve yeteneğıne
uygun isteğe bağlı ders vardır. lmam-hatip
liselennin ortaokulunda bırkaç ders vardır.
Anadolu liseleri ve kolejlerde Ingilizce eği-
tim yapılmaktadır. Kalabalık sınıflar ve ıki-
lı öğretım nedeniyle sosyal faaliyetler yok
denecek kadar azdır. 70,80,90 öğrencınin
bulunduğu sınıflar nedeniyle öğretmenin
sadece dersinin öğretmeni olmayı yeğle-
mesi, öğretmenlerin ders dışı zamanlarda
okulda bulunmamalan nedeniyle öğrenci-
ler ortaokulu tamamladığında kendini tanı-
mamaktadır. Ortaokulu bitiren öğrenci,
oturduğu yerlerde bulunan okullara, ailenin
ekonomik durumuna, velilerin görüşleri-
ne, akraba, eş, dost tavsiyelerine, az da ol-
sa kendi bilinciyle ortaeğitim ikinci devre-
ye devam etmektedır. Öğrenci ne olacağı-
nı bılmeden tesadüfen ortaeğitim ikinci dö-
neme (liseye) devam etmektedir.
VII. Milli Eğitim Şûrası'nda (1971,
s. 129) Lise 1, yöneltme sınıfi olarak kabul
edilmıştir. Alınan kararlar uygulanmamış-
tır. 1970'ten bu yanaeğitim sistemımizi ye-
nileştirmeyi amaçlayan her reform girişi-
minde "yönehme", merkezi bir önem ka-
zanmasına karşın birçok engel aşılamamış-
tır. Yöneltme konusunda sorun çözümlen-
memesine karşın hâlâ imam liselerinin or-
ta kısmı, kolej ve Anadolu liselerinin orta-
okullan devam etsin anlayışı bilimsel da-
yanaklardan yoksundur. Tüm ülke çpcuk-
lannın yöneltme gereksinimi ortaktır. Her
öğrenci ortaokuldan sonra gideceği okulu
yöneitme sistemi içinde bilimsel verilere gö-
re seçmelidir.
Ne yapmah?
Öğrencilerin, aile çevrelerinin ekonomik
ve kültürel koşullan, öğretmenler arasında-
ki yetışme farklılıklan, öğrenim dallan ara-
sındaka hiyerarşiyle ilgıli önyargılar vardır.
O halde ne yapılmalıdır?
Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar her
alanda olduğu gibi eğitimde de verimi art-
tırmayı zorunlu kılmaktadır. Oysa halen ilk
ve ortaokullanmızda tek tip program uygu-
lanmaktadır. Programlar temel eğitim ver-
mek amacıyla hazırlanmamış. öğrencileri
bir üst öğrenime yetiştirmek üzere düzen-
lenmiştir. 1739 sayılı Temel Eğitim Yasa-
sı'na göre temel eğitimin işlevi öğrencile-
rin yeteneklerim tanımak, ortaya çıkarmak
ve yetenekleri doğrultusuntia bir mesleğe
yöneltmektır. Temel Eğitim, sınıf sistemi
yerine öğrencilerin gelişim düzeykrine gö-
re üç döneme aynlabilir.
Birinci dönem; 6-8 yaş (1,3'üncü) sınıf,
ikinci dönem; 9-11 yaş (4, 5'inci) sımf,
üçüncü dönem; 12-14 yaş (6, 8'inci) sınıf.
Böyle bır sıstemde öğrencilerin sürekli
gözleme ve değerlendirme olanaklan ola-
caktır. Öğrencilerin yetenek, ilgı, beceri ve
yönelimlerine ilişkin devamlı veriler yö-
neltmenin tutarlı yapılmasırü sağlayacaktvr.
Eğitimin son 2 yıh: Temel eğitimin son 2
yılı (7 ve 8'inci sınıflar) gözlem dönemi
olabilir. Bu dönemde seçımlik, isteğe bağ-
lı dersler ve eğitsel faaliyetlerle öğrencile-
rin ilgi, yetenek ve becerilerine ilişkin ve-
riler elde edilebilir. Yöneltme dönemiyle
birlikte gündeme rehberlik hizmetleri gel-
mektedir. Bunun için bölge ve okul rehber-
lik hizmetlerinin ve buralarda görevlendi-
rilecek uzmanlann niteliklerinin yanı sıra
öğrencilerin de rehberliğin önemi konu-
sunda hizmet içi eğitimden geçirilmeleri-
ne öncelık verilmelidır. Gözlem dönemin-
de (7 ve 8'inci smıflar) şu venler elde edi-
lebilir: Öğrencınin ilgi. yetenek ve beceri-
leri, öğrencinin istekleri, öğrenci aılesinin
görüşü, öğrencinin devam etmek istediği
programa gırme ve devam edebilme koşul-
lan, seçeceği mesleğin nitelikleri. Yukan-
daki konulara ilişkin verilerin elde edilebil-
diği gözlem döneminden sonra ortaeğitim
ikinci dönem birinci sınıf, "yönettme" sı-
nıfı olabilir. Bu durumda çok amaçlı okul-
dan ve mesleki-teknik okuldan oluşan or-
taöğretim sısteminin işlerliği gündeme gel-
mektedir. Uzun sürede amaç ortaeğitimde
bütünlüğü sağlamaktır. Şu anda ortaeğitim
ikinci dönemde dikkati çeken önemli sorun
okul çeşitliliğinin çokluğudur.
Sistemin gerçekleştirilmesi için:
- Programlarda ortak temel dersler her
öğrenci için zorunlu, alan dersleri derin-
leşme olanağı verecek nitelikte yalmzca il-
gili dalı seçen öğrenciler için seçimlik ders-
ler ise ilgi ve isteğe göre serbestçe seçıle-
bilecek derslerden oluşmalıdır.
- Ortaeğitimde yatay ve dikey geçiş ola-
naklannın yaratılması için yöneltme sını-
fmdan sonra çeşitli programlar arasındaki
geçiş farklı derslerden sınav yoluyla yapı-
labilır.
- Nüfus yoğunluğunun az olduğu bölge-
lerde açılacak ortaeğitim okullannda ge-
nel, mesleki ve teknik programlan kapsa-
yan çok amaçlı programlar açılması yolu-
na gidilebilir.
- Ortaeğitimde görevli öğretmen ve yö-
neticiler için hizmet içi yetiştirme kurslan
açılarak yeni modele uyumlan sağlanma-
hdır.
Sonuç: Eğitim sistemlerinde sorunlar
parça parça değil, bütün olarak ele alınır.
Yöneltme sorunu tüm aynntılanyla ele
alınmalı ve çözümlenmelidir. Yeni sistem
ve yöneltme sınıfi ışlerlik kazandığında öğ-
renciler ortaeğitimdekı alanlanna uygun
olarak yüksekeğitime devam edeceklerin-
den yüksekeğitim önünde yığılmalar önle-
necektir. Ortaeğitim sonrası yüksekeğiti-
me devam edemeyenler nitelikli işçi olarak
ış hayatına atılacaklardır.
Türkçe... Sorun mu?
KENAN HARUN
"KuUamlma" mı, "kuUanım" mı? Türk
dilinm kullanımı demek mi doğru, kullanıl-
ması demek mi? Buna bıle hâlâ karar ve-
rememişler ama Türk dılınin düzeltilmesi-
ne karar verebilmişler. Bravo doğrusu...
Hazırladıklan sözde kanun tasansının baş-
lığmda "Türkdilininkullanılmasına ilişkin
kanun
r
buyurmuşlar, onun hemen altında
yer alan 1. (amaç belirleyen) maddenin son
satınnda "kuilanım" sözcüğünü münasip
görmüşler. Çelişkinin, kararsızlığm bu ka-
dar belirginı, bu kadar iç içe geçmişi az gö-
rülmüş olsa gerektir.
Günlerdir basının dilindeki tartışmada
baş kahramanlann yaptığı ilk iş: Daha ilk
adımda bir Türkçe yanlışı... (İlişkin sözcü-
ğünün orada kullanılıp kullarulamayacağı
dahi tartışılabilir. o da ayn.) Devletı temsıl
mevkjlenne -herhalde- hasbelkader yerleş-
miş olanlar bu bilisi2lik içinde ıseler vann
gerisini kıyaslayın.
Bilmedikleri çok şey var da bir tanesi
çok önemli: Geçtikleri ögrenım basamak-
lannın düzeyinin normalden bile düşük ol-
ması ve eleklerdeki deliklerin genişliği...
Yani yükseköğrenim görmüşlerin bile bü-
yük ölçüdeki bilgisizlikleri, bilisizlikleri!..
Türkçe. edebiyat öğretmenlerinin bilgi
eksikliklerinin dahi bol keseden sınttığı bir
Türkiye'de öğrenciyi Türkçe konusunda
kim yetiştirecek? Dâvâ sözcüğündeki a'la-
n daha önceki a'lar gibi konuşan devlet ve
hükümet ileri gelenlerinı, mılletvekilleri-
ni, politika düzenbazlannı her Allahın gü-
nü TV'lerde, radyolarda sinir küpü kesile
kesile dınlemek zorunluğunda kalmıyor
muyuz? Tabii. daha nıce nice benzer-ben-
zemez yanlışlarla...
Herkesin çocuk yaşlarda bile aklını fik-
rini köşe dönmeciliğe ba|ladıği şu ortam-
da Türkçeyi, edebiyatı kim ciddiye alacak?
Yüksek mühendis olacağım. doktor olaca-
ğım diyor oğlan, bankacı. malıyeci, işlet-
meci olacağım diyor. Kızının. kadınının
dümeni de TV kanallannın teşhircıliğine
heveste: Sunuculuk da, spikerlik de, kan-
toculuk, şarkıalık da olsa hedef tek: Şöh-
ret, para...
Türkçeyi. edebiyatı ciddiye almazsan
"boş ver onbra" der geçersen öbür işleri pa-
ragözlerin hedefı olmaktan uzağa atamaz-
san sittin sene kanun çıkar, gerçek Türkçe-
ye kav-uşamazsın. Adam Başbakan olmuş,
"tesbıt" sözcüğünün kökenini bilmiyor,
"b" yerine "p" ile yazıyor. Milletvekili, ba-
kan, profesör, doçent, kırk yıllık gazeteci
bile öyle yazıyor, konuşuyor. 'KZeberutdev-
kt"ten şikâyet ediyor bızim Çetin'in oğul-
lan, çifte "r" ile "ceberrut" diye yazınca
devletten daha bir hınç almış gibi mi olu-
yor ne? Tabii aslında bilmediği için öyle ya-
zıyorlar, babadan bir takım sözcüklerin na-
sihatım almışlardır herhalde ama rahmetli
Devetltoğlu'nun koskoca Osmanhca-Türk-
çe ansiklopedik lûgatini sözde Bah (yahut
Kürt) kültürü değil, diye teğet geçmış ol-
salar gerek.
Açın Türk Dil Kurumu'nun ünlü dergi-
sıni... Nice Prof.lann, yıllanmış yazarlann,
müteşairlerin yanlış-yunluş Türkçelerini
görun: Hamzalanna, Hanzolanna vannca-
ya kadar... Adam, örneğin "23 Nisan 1920
tarihinde™" diyecek, "yıhnda" diye yazı-
yor. 23 Nisan 1920 gün müdür. tarih midir,
yoksa yıl mı? Kendisini Atatürkçü zanne-
den adaşımı (Kenan EvTen'ı) kandınp da
köküne kibrit suyu ektikleri ilerici Türk Dil
Kurumu'nu bugünkü perişan Türk Dili der-
gisine mahkûm etmelerini aslında normal
karşılamak gerek. Adlanna yakışır bir or-
gan olabilmek için her şeyden önce kendi-
leri Türkçeyı "düzgün ve güzel" kullanma-
yı bilmeliler herhalde.
Gelelım adına Bayan Bakan demlen Işı-
lay Hanımefendiye...
"Bu kanuna karşı çıkanın Türklüğûo-
den şüphe ederim" lafi şayet gerçekse çok
hazin.... Turancı kafatasçıliktan başlayarak
bugünün ünlü faşist MHP Türkçülüğüne
ulaşanlann ibretengiz grafiği cennet
vatanımızın başına ne işler açmıştır, herkes
gördü. Don Kişotvari çıkışlanylaTürkmiI-
liyetçiliği diye üç hilalli bayraklar açarak
kendisine karşı çıkan gerçek Atatürkçüleri
solcu diye. Moskof uşağı diye, din düşmanı
diye aforoz etmeye, zindanlarda süründür-
meye kalkmanın acı sonucu ortada. Ülkücü
denen çetenin nelere kanştığını halk iyice
görüp anladı.
Öyle Allah. Kuran şantajlanyla milleti
kandıra-korkuta bugüne getirenlerin Türk-
çe konusunda da bu şantajı kullanmalanna
aklı başında bır tek Türk bile izin ver-
memelidir. Ne kanun, ne şu, ne bu; sağlam
ve güzel Türkçe ıçın bır tek şey gerek, İ> ı
eğitim. ,&
CUMHURIYET'TEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ a
RP'nin Attatmak İstediği Varta
Erbakan Hoca "Kabahat samur kürk olmuş,
kimse üzerine almamış " sözünü geçen hafta rekor
sayılacak sayıdaki örneklerie yeniden kanıtladı. Ok-
kanın altına bu kez de gazeteciler gitti. Çünkü ken-
disi öyle konuşmalaryapmamıştı. Basın yalan yaz-
mıştı. Basının yalan yazdığı konusunda Erbakan
Hoca'ya hak vermemek elde değil. Çünkü kimi RP
temsilcilerinin açıklamalarını meslek ilkeleri yüzün-
den değiştirmeden okurlara aktarmak zorunda olan
muhabir arkadaşlarımız yalan yazdıklarının bilin-
cindeler. Amayalanı kendilerinin uydurmadığı inan-
cını taşıdıklan için suçlamalan pek de ciddiye alrru-
yorlar.
Medyamızın tekelleşme yüzünden güvenilirliğini
yitirmekte oluşu doğru. Ama RP'yi hedef alan eleş-
tirilerin salt bu nedenden kaynaklandığını ileri sür-
mek yanlış. Şeriatçılar dışındaki basın organları,
seçmen ile iktidar arasındaki iletişimi gereği gibi
sağlamaya çalışıyor. Bunun demokrasiye aykın,
RP'yi yok sayan bir yanı da yok. Basın, seçimler-
den ve REFAHYOL'un kuruluşundan bu yana ka-
muoyunda oluşan değişiklikleri dile getiriyor.
Atatürk bu gerçeği de pek çok konuda olduğu
gibi daha 1930'larda saptayarak şöyle açıklarmş:
"Ulusal egemenlik ilkesine dayalı temsili birhü-
kümette, kamuoyu büyük bir rol oynar. (...) Hükü-
metin fikri, memleketin fikrini temsil etmelidir. (...)
Gerçi hükümet seçım zamanlannda milletin fikir-
Ierini öğrenir; seçilen meclisler de milletin fikrini
temsil eder. Fakat seçim zamanlannda milletin or-
taya koyduğu fikirler sabit kalmaz. Bu sebeple
meclislerin bu fikirien temsil edebilmesi çok zaman
devam etmez. Kamuoyu, milletin içinden taşan
değişık fikirler denizidir.
Çeşitli akımlar o denizde çeşitli tartışma dalga-
ları meydana getihr. Orada cereyan eden fikirmü-
cadelesi, dikkatli gözlerden gizli katamaz."
REFAHYOL'un ekonomideki başarısızlıklarma
eklediği din devletine geçiş girişimleri kamuoyunun
kimi çevrelerinde ilk günlerde estirdiği iyimserliği
kötümserliğe dönüştürmüştür ve basın da bunu
Erbakan Hoca ile Bayan Çiller'e duyurmaya çalış-
maktadır.
MGK kararlarındaki diğer maddeleri bir kenara
bırakıp 8 yıllık sürekli eğitim önerisini ön plana çı-
karma çabası da RP'nin din devletine geçişte kul-
lanmak istediği insanların azalacağı korkusundan
kaynaklanmaktadır. lmam-hatip liselerinin kapatıl-
mak istendiği yalanını pompalayarak gerçekleri
saptırmaya çalışmaktadır. Çocuklann, beyinlerinin
istendiği yönde yıkanacağı yaştalarken laikliğe ve
Atatürk'e düşman olarak yetiştirilmesinin sürdürül-
mesi içinelinden negeliyorsaardınakoymamaça-
basındadır. Amaçlarını "Ağaç yaşken eğilir" gibi
cümlelerde ortaya koyup, din devletini onaylama-
yan Müslümanları da etkilemeye çalışıyor. Milli Eği-
tim Şûrası'nda 8 yıllık eğitim karan alındığında şe-
riatçı gazetelerden birinin manşeti "Çocuklar el-
den gidiyor" olmuştu. Hafta sonunda şeriatçi bir
MArkosıSo. 19,Sü.l'de
Ucretsiz Danışma Hattı: 0800 211 41 55Pimapen kullanıldığı mekana deger katar. Çünkü Pimapen'in her
ayrıntısı özenle düşünülerek tasarlanır. Size, evinizde, işyerinizde lider
bir markanın kalite farklılığmı yaşahr.
H E R P V C P E N C E R E P İ M A P E N D E Ğ İ L D İ R ! "Başkapen'le karıştırmayın lütfen"