08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 1997 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER 8 Yillık Temel Egitim ve Yöneltme Prof. Dra ADİL TÜRKOĞLU Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı T ürkiye, dûnyada öğrencile- ekonomik ve sosyal gereksinimlere göre rine beş yıl temel eğitim ve- gençlerin çeşitli eğitim kademelenne dağı- ren 5-6 ülkeden bıridir. tılması ve eğitimleri sırasmda amaçlanna 20OO"e 3 kala hâlâ bu duru- yaklaşmalandır. Öğrencilerin ıyı yöneltıl- mun devam etmesi utanç mesiiçinailelere.çocuklannınçalışmatar- vericidir. Sonın 2000'e var- zı ve yetenekleri hakkında bilgi verilmeli- rine beş yıl temel eğitim ve- ren 5-6 ülkeden bıridir. 20OO"e3kalahâlâbuduru- mun devam etmesi utanç vericidir. Sonın 2000'e var- madan çözümlenmelidir. Sorun tartışılır- ken kesıntJsız 8 \ ıllık zorunlu eğitim ya da teş yıl ilk eğitim + üç yıl imam-hatıp lise- len ve Anadolu liseleri ortaokullan biçi- mınde tartışılmıştır. Sorun 8, 10, 11 yıllık efitim \e yöneltmenın nasıl yapılacağıdır. Yâneltme sorunu nedense ülkemizde az ta-tışılmaktadır. Bu vazıda 8 yıllık zorun- lu eğitim ve yöneltme birlikte ele alınacak- tır. 15. Millı Eğitim Şûrası geçen mayısta toplandı. Benim de üyesi olduğum îlköğ- retım ve Yönlendirme Komisyonu, çoğun- lukla 8 yıllık kesintisız temel eğitimi be- nimsedi. Şûra Genel Kurulu'nda yapılan O) lamada yine çoğunlukla 8 yıllık kesinti- siz eğitim kabul edildi. CHP'den AKan Öyınen. ANAPtan Ka- >a Erdem, DYPden Hasan Denizkurdu ve DSP'den Tahir Köse tatafından hazırlanıp zorunlu eğitimi 8 yıla çıkaran yasa öneri- si. 550 millervekılinm oybirliğıyle geçse eğitim tarihımızde ne onurlu sayfa açılır. Tartışmalar bilimsel dayanaklardanyok- sundur. 8 yıllık kesıntisiz eğitim ya da 5+3 olursa ne olacaktır? Niçin eğitim kesintısiz 8 yıl olmalıdır? Temel eğitimde amaç ne- dir, içerik ne olmalıdır? Temel eğıtımden sonra öğrenciler hangi kademelere gitme- lidır, nasıl gıtmelıdir? Öğrencılere kım, na- sıl yardımcı olmalıdır? Bu sorulann yanıt- lanması gerekmektedır. Önce yöneltme nedir? Yöneltme, millı, dir. Yöneltme konusunda üç anlayıştan söz edilebılır. Ozgür anlayış: Her öğrenciyi seçimine uygun öğrenime yöneltme olanağı vardır. Ozgür yöneltme, zengin bir ekonomi, ge- niş iş olanaklan ve farklılaşmış okul siste- miyle bağıntılıdır. Bu. Amerika Birleşik Devletleri sistemi anlayışıdır. Otoriter anlayış: Bu yöneltme anlayışı toplum ve ekonominin gereksinımlerine uygun bır ayıklamaya olanak verir. Sovyet- lerBirliği ve Doğu Bloku ülkelerinde 1990 öncesi öğrenci yöneltmede temel ınsan gü- cü gereksinimleri katı planlamaya göre sap- tanırdı. Dımh anlayış: Bu yöneltme sistemi eko- nomik gereksınimlerle bireysel yetenekle- ri uzlaştınr. Yöneltme, zorunlu eğitimden sonra farklı eğitim kademelenne yapılır. Fransa, lsveç ve öbür Avnıpa ülkelennde farklı kriterlere göre yapılır. Ülkemizde 5 yıllık eğitimi bıtırip orta- eğıtıme devam edenlerin oranı yüzde 74'tür. Ilkeğıtımi tamamlayan öğrenciler genellikle bulunduklan yerde ortaokul var- sabirincı sınıfa kayıtlannı yaptırmaktadır- lar. VIII. Mılli Eğitim Şûrası'nda karar alın- masma karşın ortaokulda ne seçmelı ders vardır ne de öğrencınin ilgı ve yeteneğıne uygun isteğe bağlı ders vardır. lmam-hatip liselennin ortaokulunda bırkaç ders vardır. Anadolu liseleri ve kolejlerde Ingilizce eği- tim yapılmaktadır. Kalabalık sınıflar ve ıki- lı öğretım nedeniyle sosyal faaliyetler yok denecek kadar azdır. 70,80,90 öğrencınin bulunduğu sınıflar nedeniyle öğretmenin sadece dersinin öğretmeni olmayı yeğle- mesi, öğretmenlerin ders dışı zamanlarda okulda bulunmamalan nedeniyle öğrenci- ler ortaokulu tamamladığında kendini tanı- mamaktadır. Ortaokulu bitiren öğrenci, oturduğu yerlerde bulunan okullara, ailenin ekonomik durumuna, velilerin görüşleri- ne, akraba, eş, dost tavsiyelerine, az da ol- sa kendi bilinciyle ortaeğitim ikinci devre- ye devam etmektedır. Öğrenci ne olacağı- nı bılmeden tesadüfen ortaeğitim ikinci dö- neme (liseye) devam etmektedir. VII. Milli Eğitim Şûrası'nda (1971, s. 129) Lise 1, yöneltme sınıfi olarak kabul edilmıştir. Alınan kararlar uygulanmamış- tır. 1970'ten bu yanaeğitim sistemımizi ye- nileştirmeyi amaçlayan her reform girişi- minde "yönehme", merkezi bir önem ka- zanmasına karşın birçok engel aşılamamış- tır. Yöneltme konusunda sorun çözümlen- memesine karşın hâlâ imam liselerinin or- ta kısmı, kolej ve Anadolu liselerinin orta- okullan devam etsin anlayışı bilimsel da- yanaklardan yoksundur. Tüm ülke çpcuk- lannın yöneltme gereksinimi ortaktır. Her öğrenci ortaokuldan sonra gideceği okulu yöneitme sistemi içinde bilimsel verilere gö- re seçmelidir. Ne yapmah? Öğrencilerin, aile çevrelerinin ekonomik ve kültürel koşullan, öğretmenler arasında- ki yetışme farklılıklan, öğrenim dallan ara- sındaka hiyerarşiyle ilgıli önyargılar vardır. O halde ne yapılmalıdır? Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar her alanda olduğu gibi eğitimde de verimi art- tırmayı zorunlu kılmaktadır. Oysa halen ilk ve ortaokullanmızda tek tip program uygu- lanmaktadır. Programlar temel eğitim ver- mek amacıyla hazırlanmamış. öğrencileri bir üst öğrenime yetiştirmek üzere düzen- lenmiştir. 1739 sayılı Temel Eğitim Yasa- sı'na göre temel eğitimin işlevi öğrencile- rin yeteneklerim tanımak, ortaya çıkarmak ve yetenekleri doğrultusuntia bir mesleğe yöneltmektır. Temel Eğitim, sınıf sistemi yerine öğrencilerin gelişim düzeykrine gö- re üç döneme aynlabilir. Birinci dönem; 6-8 yaş (1,3'üncü) sınıf, ikinci dönem; 9-11 yaş (4, 5'inci) sımf, üçüncü dönem; 12-14 yaş (6, 8'inci) sınıf. Böyle bır sıstemde öğrencilerin sürekli gözleme ve değerlendirme olanaklan ola- caktır. Öğrencilerin yetenek, ilgı, beceri ve yönelimlerine ilişkin devamlı veriler yö- neltmenin tutarlı yapılmasırü sağlayacaktvr. Eğitimin son 2 yıh: Temel eğitimin son 2 yılı (7 ve 8'inci sınıflar) gözlem dönemi olabilir. Bu dönemde seçımlik, isteğe bağ- lı dersler ve eğitsel faaliyetlerle öğrencile- rin ilgi, yetenek ve becerilerine ilişkin ve- riler elde edilebilir. Yöneltme dönemiyle birlikte gündeme rehberlik hizmetleri gel- mektedir. Bunun için bölge ve okul rehber- lik hizmetlerinin ve buralarda görevlendi- rilecek uzmanlann niteliklerinin yanı sıra öğrencilerin de rehberliğin önemi konu- sunda hizmet içi eğitimden geçirilmeleri- ne öncelık verilmelidır. Gözlem dönemin- de (7 ve 8'inci smıflar) şu venler elde edi- lebilir: Öğrencınin ilgi. yetenek ve beceri- leri, öğrencinin istekleri, öğrenci aılesinin görüşü, öğrencinin devam etmek istediği programa gırme ve devam edebilme koşul- lan, seçeceği mesleğin nitelikleri. Yukan- daki konulara ilişkin verilerin elde edilebil- diği gözlem döneminden sonra ortaeğitim ikinci dönem birinci sınıf, "yönettme" sı- nıfı olabilir. Bu durumda çok amaçlı okul- dan ve mesleki-teknik okuldan oluşan or- taöğretim sısteminin işlerliği gündeme gel- mektedir. Uzun sürede amaç ortaeğitimde bütünlüğü sağlamaktır. Şu anda ortaeğitim ikinci dönemde dikkati çeken önemli sorun okul çeşitliliğinin çokluğudur. Sistemin gerçekleştirilmesi için: - Programlarda ortak temel dersler her öğrenci için zorunlu, alan dersleri derin- leşme olanağı verecek nitelikte yalmzca il- gili dalı seçen öğrenciler için seçimlik ders- ler ise ilgi ve isteğe göre serbestçe seçıle- bilecek derslerden oluşmalıdır. - Ortaeğitimde yatay ve dikey geçiş ola- naklannın yaratılması için yöneltme sını- fmdan sonra çeşitli programlar arasındaki geçiş farklı derslerden sınav yoluyla yapı- labilır. - Nüfus yoğunluğunun az olduğu bölge- lerde açılacak ortaeğitim okullannda ge- nel, mesleki ve teknik programlan kapsa- yan çok amaçlı programlar açılması yolu- na gidilebilir. - Ortaeğitimde görevli öğretmen ve yö- neticiler için hizmet içi yetiştirme kurslan açılarak yeni modele uyumlan sağlanma- hdır. Sonuç: Eğitim sistemlerinde sorunlar parça parça değil, bütün olarak ele alınır. Yöneltme sorunu tüm aynntılanyla ele alınmalı ve çözümlenmelidir. Yeni sistem ve yöneltme sınıfi ışlerlik kazandığında öğ- renciler ortaeğitimdekı alanlanna uygun olarak yüksekeğitime devam edeceklerin- den yüksekeğitim önünde yığılmalar önle- necektir. Ortaeğitim sonrası yüksekeğiti- me devam edemeyenler nitelikli işçi olarak ış hayatına atılacaklardır. Türkçe... Sorun mu? KENAN HARUN "KuUamlma" mı, "kuUanım" mı? Türk dilinm kullanımı demek mi doğru, kullanıl- ması demek mi? Buna bıle hâlâ karar ve- rememişler ama Türk dılınin düzeltilmesi- ne karar verebilmişler. Bravo doğrusu... Hazırladıklan sözde kanun tasansının baş- lığmda "Türkdilininkullanılmasına ilişkin kanun r buyurmuşlar, onun hemen altında yer alan 1. (amaç belirleyen) maddenin son satınnda "kuilanım" sözcüğünü münasip görmüşler. Çelişkinin, kararsızlığm bu ka- dar belirginı, bu kadar iç içe geçmişi az gö- rülmüş olsa gerektir. Günlerdir basının dilindeki tartışmada baş kahramanlann yaptığı ilk iş: Daha ilk adımda bir Türkçe yanlışı... (İlişkin sözcü- ğünün orada kullanılıp kullarulamayacağı dahi tartışılabilir. o da ayn.) Devletı temsıl mevkjlenne -herhalde- hasbelkader yerleş- miş olanlar bu bilisi2lik içinde ıseler vann gerisini kıyaslayın. Bilmedikleri çok şey var da bir tanesi çok önemli: Geçtikleri ögrenım basamak- lannın düzeyinin normalden bile düşük ol- ması ve eleklerdeki deliklerin genişliği... Yani yükseköğrenim görmüşlerin bile bü- yük ölçüdeki bilgisizlikleri, bilisizlikleri!.. Türkçe. edebiyat öğretmenlerinin bilgi eksikliklerinin dahi bol keseden sınttığı bir Türkiye'de öğrenciyi Türkçe konusunda kim yetiştirecek? Dâvâ sözcüğündeki a'la- n daha önceki a'lar gibi konuşan devlet ve hükümet ileri gelenlerinı, mılletvekilleri- ni, politika düzenbazlannı her Allahın gü- nü TV'lerde, radyolarda sinir küpü kesile kesile dınlemek zorunluğunda kalmıyor muyuz? Tabii. daha nıce nice benzer-ben- zemez yanlışlarla... Herkesin çocuk yaşlarda bile aklını fik- rini köşe dönmeciliğe ba|ladıği şu ortam- da Türkçeyi, edebiyatı kim ciddiye alacak? Yüksek mühendis olacağım. doktor olaca- ğım diyor oğlan, bankacı. malıyeci, işlet- meci olacağım diyor. Kızının. kadınının dümeni de TV kanallannın teşhircıliğine heveste: Sunuculuk da, spikerlik de, kan- toculuk, şarkıalık da olsa hedef tek: Şöh- ret, para... Türkçeyi. edebiyatı ciddiye almazsan "boş ver onbra" der geçersen öbür işleri pa- ragözlerin hedefı olmaktan uzağa atamaz- san sittin sene kanun çıkar, gerçek Türkçe- ye kav-uşamazsın. Adam Başbakan olmuş, "tesbıt" sözcüğünün kökenini bilmiyor, "b" yerine "p" ile yazıyor. Milletvekili, ba- kan, profesör, doçent, kırk yıllık gazeteci bile öyle yazıyor, konuşuyor. 'KZeberutdev- kt"ten şikâyet ediyor bızim Çetin'in oğul- lan, çifte "r" ile "ceberrut" diye yazınca devletten daha bir hınç almış gibi mi olu- yor ne? Tabii aslında bilmediği için öyle ya- zıyorlar, babadan bir takım sözcüklerin na- sihatım almışlardır herhalde ama rahmetli Devetltoğlu'nun koskoca Osmanhca-Türk- çe ansiklopedik lûgatini sözde Bah (yahut Kürt) kültürü değil, diye teğet geçmış ol- salar gerek. Açın Türk Dil Kurumu'nun ünlü dergi- sıni... Nice Prof.lann, yıllanmış yazarlann, müteşairlerin yanlış-yunluş Türkçelerini görun: Hamzalanna, Hanzolanna vannca- ya kadar... Adam, örneğin "23 Nisan 1920 tarihinde™" diyecek, "yıhnda" diye yazı- yor. 23 Nisan 1920 gün müdür. tarih midir, yoksa yıl mı? Kendisini Atatürkçü zanne- den adaşımı (Kenan EvTen'ı) kandınp da köküne kibrit suyu ektikleri ilerici Türk Dil Kurumu'nu bugünkü perişan Türk Dili der- gisine mahkûm etmelerini aslında normal karşılamak gerek. Adlanna yakışır bir or- gan olabilmek için her şeyden önce kendi- leri Türkçeyı "düzgün ve güzel" kullanma- yı bilmeliler herhalde. Gelelım adına Bayan Bakan demlen Işı- lay Hanımefendiye... "Bu kanuna karşı çıkanın Türklüğûo- den şüphe ederim" lafi şayet gerçekse çok hazin.... Turancı kafatasçıliktan başlayarak bugünün ünlü faşist MHP Türkçülüğüne ulaşanlann ibretengiz grafiği cennet vatanımızın başına ne işler açmıştır, herkes gördü. Don Kişotvari çıkışlanylaTürkmiI- liyetçiliği diye üç hilalli bayraklar açarak kendisine karşı çıkan gerçek Atatürkçüleri solcu diye. Moskof uşağı diye, din düşmanı diye aforoz etmeye, zindanlarda süründür- meye kalkmanın acı sonucu ortada. Ülkücü denen çetenin nelere kanştığını halk iyice görüp anladı. Öyle Allah. Kuran şantajlanyla milleti kandıra-korkuta bugüne getirenlerin Türk- çe konusunda da bu şantajı kullanmalanna aklı başında bır tek Türk bile izin ver- memelidir. Ne kanun, ne şu, ne bu; sağlam ve güzel Türkçe ıçın bır tek şey gerek, İ> ı eğitim. ,& CUMHURIYET'TEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ a RP'nin Attatmak İstediği Varta Erbakan Hoca "Kabahat samur kürk olmuş, kimse üzerine almamış " sözünü geçen hafta rekor sayılacak sayıdaki örneklerie yeniden kanıtladı. Ok- kanın altına bu kez de gazeteciler gitti. Çünkü ken- disi öyle konuşmalaryapmamıştı. Basın yalan yaz- mıştı. Basının yalan yazdığı konusunda Erbakan Hoca'ya hak vermemek elde değil. Çünkü kimi RP temsilcilerinin açıklamalarını meslek ilkeleri yüzün- den değiştirmeden okurlara aktarmak zorunda olan muhabir arkadaşlarımız yalan yazdıklarının bilin- cindeler. Amayalanı kendilerinin uydurmadığı inan- cını taşıdıklan için suçlamalan pek de ciddiye alrru- yorlar. Medyamızın tekelleşme yüzünden güvenilirliğini yitirmekte oluşu doğru. Ama RP'yi hedef alan eleş- tirilerin salt bu nedenden kaynaklandığını ileri sür- mek yanlış. Şeriatçılar dışındaki basın organları, seçmen ile iktidar arasındaki iletişimi gereği gibi sağlamaya çalışıyor. Bunun demokrasiye aykın, RP'yi yok sayan bir yanı da yok. Basın, seçimler- den ve REFAHYOL'un kuruluşundan bu yana ka- muoyunda oluşan değişiklikleri dile getiriyor. Atatürk bu gerçeği de pek çok konuda olduğu gibi daha 1930'larda saptayarak şöyle açıklarmş: "Ulusal egemenlik ilkesine dayalı temsili birhü- kümette, kamuoyu büyük bir rol oynar. (...) Hükü- metin fikri, memleketin fikrini temsil etmelidir. (...) Gerçi hükümet seçım zamanlannda milletin fikir- Ierini öğrenir; seçilen meclisler de milletin fikrini temsil eder. Fakat seçim zamanlannda milletin or- taya koyduğu fikirler sabit kalmaz. Bu sebeple meclislerin bu fikirien temsil edebilmesi çok zaman devam etmez. Kamuoyu, milletin içinden taşan değişık fikirler denizidir. Çeşitli akımlar o denizde çeşitli tartışma dalga- ları meydana getihr. Orada cereyan eden fikirmü- cadelesi, dikkatli gözlerden gizli katamaz." REFAHYOL'un ekonomideki başarısızlıklarma eklediği din devletine geçiş girişimleri kamuoyunun kimi çevrelerinde ilk günlerde estirdiği iyimserliği kötümserliğe dönüştürmüştür ve basın da bunu Erbakan Hoca ile Bayan Çiller'e duyurmaya çalış- maktadır. MGK kararlarındaki diğer maddeleri bir kenara bırakıp 8 yıllık sürekli eğitim önerisini ön plana çı- karma çabası da RP'nin din devletine geçişte kul- lanmak istediği insanların azalacağı korkusundan kaynaklanmaktadır. lmam-hatip liselerinin kapatıl- mak istendiği yalanını pompalayarak gerçekleri saptırmaya çalışmaktadır. Çocuklann, beyinlerinin istendiği yönde yıkanacağı yaştalarken laikliğe ve Atatürk'e düşman olarak yetiştirilmesinin sürdürül- mesi içinelinden negeliyorsaardınakoymamaça- basındadır. Amaçlarını "Ağaç yaşken eğilir" gibi cümlelerde ortaya koyup, din devletini onaylama- yan Müslümanları da etkilemeye çalışıyor. Milli Eği- tim Şûrası'nda 8 yıllık eğitim karan alındığında şe- riatçı gazetelerden birinin manşeti "Çocuklar el- den gidiyor" olmuştu. Hafta sonunda şeriatçi bir MArkosıSo. 19,Sü.l'de Ucretsiz Danışma Hattı: 0800 211 41 55Pimapen kullanıldığı mekana deger katar. Çünkü Pimapen'in her ayrıntısı özenle düşünülerek tasarlanır. Size, evinizde, işyerinizde lider bir markanın kalite farklılığmı yaşahr. H E R P V C P E N C E R E P İ M A P E N D E Ğ İ L D İ R ! "Başkapen'le karıştırmayın lütfen"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle