23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Türk tiyatrosunun Oscar'lan olarak nitelendirilen Afife Ödülleri, 28 nisanda görkemli bir törenle sahiplerini bulacak Afife'nin ismi ödüllerle yaşayacak• 13 dalda verilecek olan 'Afife Ödülleri' gecesinde Londra Kraliyet Filarmoni Orkestrası Istanbul'a gelerek Türkiye'de ilk kez konser verecek. Konseri dûnyaca ünlü keman virtüözü ve orkestra şefi Yehudi Menuhin yönetecek. • Halk Sigorta'nın sanat danışmanı Haldun Dormen, "Bugün ben Afife'nin tnatrocu yönünden çok devrimci yanıyla ilgileniyorum. Kadınlan arka plana atmak isteyen siyasi eğilimlerin su yüzüne •çıktığı günümüzde Afife'nin ' öneminin vurgulanması gerekiyor" diyor. GÜLERÇETtlS ReUam harcamalannin yüzde yirmi- beşini sanata katkıya ayıran Halk Sigor- ta28 msanakşamı 'Türk Tiyatrosunun Oscarlan' olarak nitelendirilen 'Afife Ödülleri'ni veriyor. Halk Sigorta geçti- ğimiz ağustosta sanat danışmanlığına Haldun Dormen'i getirmiş ve Türk ti- yatro&unu destekleme karan almıştı. 13 dalda ödül verilecek olan gecede Lond- ra Kraliyet Filarmoni Orkestrasi da İs- tanbul'a gelerek Türkiye'de ilk kez kon- ser verecek. Konseri dünyaca ünlü ke- man virtüözü ve orkestra şefi Yehudi Menuhin yönetecek. Haldun Dormen ödül töreni sırasında gösterilmesi ama- cıyla bırde Afife Belgeseli hazırladı. - 'Afife ÖdüUeri' ile ne amaçlaıuyor? DORMEN-Kalıcı bir ödül yaratmak istiyoruz. Türkiye"de başka ödüller de. veriliyor. Ancak bunlann ya ömürleri kı- sa oluyor ya parasal sorunlar nedeni ile devam ettirilemiyor ya da duyurulamı- yor. Bu tür etkinliklerin arkasında sağ- lam kuruluşlann yer alması gerekiyor. Amacı çok iyi saptanmış. saygın bir jü- riyi içeren, Oscar gibı gelenekselleşmiş bir ödül \ermek istiyoruz. Ödülün tıyat- ro yaşamımıza bir canlılık katması ve saygınlığıyla riyatro yaşamımızda yeri- ni almasını istiyoruz. - Peki neden "Afife" ödülleri? DORMEN-Afife benim için bir tut- ku aslında. Çocukken bir gün Kadıköy vapuruyla karşıya geçiyordum. Annem de bana bir perde ve sahne dergisi aldı. DergnJen Afife ./ale'nın ölümünü anla- HaJdun Dormen, '.Afife Ödülleri'nin sayguılığıyla tiyatro yaşamımızda yerini almasını istiyoruz' diyor. (Fotoğraf: KUBlLAY TÜNTÜL) tan bir makale okudum ve çok etkilen- dim. Türkiyede ilk kez sahneye çıkmış olan bir Müslüman kadının sefalet için- de, bir akıl hastanesınde ölmesı çok üz- dü beni. Sonra Amerika'ya gittim. Dön- düğümde kimse Afife "den bahsetmiyor- du. Tam anlamıyla unutulmuştu Türki- yede. İsmail Cemin TRT Genel Müdürlü- ğü yaptığı dönemde ben de televizyon içın 'Lnutulanlar' diye birdizi hazırla- dım. İlk bölümü de Afıfe'ye ayırmıştım. Bu dizi ıçin çok araştırma yapmak zo- rundakaldım Bizde arşivcilik çok azge- liştiği için çok az şey. bula bula iki resim buldum. Ama o dönem için çok önemli bir çahşmaydı çünkü Afife'den söz etti- ğimde 'O kim, kantocu falan mı?' de- niliyordu. O diziden sonra Afife hatırlan- dı Türkiye'de. Şimdi Afife Kültür Merkezi kuruldu. Bir film bir de oyun yapıldı. Denizli'de Afife Tiyatrosu var. Ancak bugün ben Afife'nin tiyatrocu yönünden çok dev- rimci yanıyla ilgileniyorum. Kadınlan arka plana atmak isteyen siyasi eğilim- lerin su yüzüne çıktığı günümüzde Afi- fe'nin öneminin vurgulanması gereki- yor. Tutuklanmayı göze alarak, zaman zaman da tutuklanarak sahneye çıkma- sı, tiyatroya böyle bir aşlda bağlı olması önemli benim için. Ödüle böyle bir ka- dının ismini koymak çok anlamlı geldi. - Ödül töreni ve adaylar hakkında bfl- gi verir misiniz? DORMEN-Jürimiz 14 nisanda topla- narak her daldan dört adayını belirleye- cek. Ödül sahipleri ise Oscar gibi tören gecesi açıklanacak. Ödülü alacak kişile- rin ve bizim de son ana kadar haberimiz olmayacak. Sadece 'Muhsin Ertuğrul Yaşamboyu Başarı Ödülü', bir kadın sanatçıya verilecek olan 'Nisa Serezli Ödülü' ve 'Cevat Fehmi Başkut Yılın En tyi Oyunu' önceden belirlenecek. - Ödüller hangi dallarda verilecek? DORMEıN-En İyi Prodüksiyon, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyun- cu, En iyi Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncu, En İyi Müzikal ve Komedi Ka- dın Oyuncu. En İyi Işık, En İyi Müzik, En İyi Ses, En Jyi Dekor, En ryi Kostüm daJlannda. - Jüri kimlerden oluşuyor? DORMEN- Prof. Sevda Şener, Prof. Ayşegül Yüksel, işadamı ve yazar Can Kjraç, eleştirmen Dikmen Gürün. çc- virmen Hale Kuntay ve Suat Özturna. - HazniadığınızAfife Belgeseü hakkın- da bilgi verir misiniz? DORMEN-Yalnız ödüller çok kuru olacaktı. Oscar gibi aralara bir şey koy- mak ıstedik. Küçük bir konser olmazdı, arkada zaten koskoca orkestra olacaktı. - Bir projeyi desteklemeden önce ne gibi ölcütleri göz önüne auyorsunuz? DORMEN-Hadi Çaman ülkemıze bir tiyatro kazandırdı, bu nedenle salonu- nun yenilenmesine yardımcı olduk. Di- lek Türker'in "Kuvayi Milliye Kadın- lan" da Atatürkçü ilkelerden yola çıkmış bir oyundu. Bu da bizim için önemli bir ölçût. Bunun dışında genç sanatçılara destek olmak amacıyla birlikte yeni ku- rulan tiyatroya yardımda bulunduk. - İlerisi için ne gibi projeleriniz var? DORMEN-Halk Sigortadan biraz da- ha bağımsız bir vakıf kurmak istiyoruz. Halk Sigorta Tiyatro Vakfı niteliğinde tiyatro salonuyla, kütüphanesiyle, dü- zenlediği gecelerle tiyatroya katkıda bu- lunan bir kurum olacak bu. Bu ışın ben- den sonra ve Halk Sigorta'nın şimdiki yöneticilerinden sonra da devam etme- sini sağlayabileceğız böylelikle. - Özcl tiyatrolar bugüne kadar kendi yağlanyla kavralmavı denediler ya da devlet desteği beklediler. Şimdi özel ku- nıluşlann sanan desteklemesini, sanatın da bu kuruluşlann dcstegivle gelişmeye çalışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? DORMEN-Şu anda Türk tiyatrosu için en önemli gelişme büyük kuruluşla- nn tiyatroya yardım etmeye başlarr.ast. Türk tiyatrosunun artık yalnız olmadıği- nı gösteriyor bu. Tiyatrolann başka tür- lü ayakta durması mümkün değıldi. Bu nedenle tiyatrolann yaşamlannı sürdüre- bilmeleri için parlak bir umut ışığı bu ve sponsor firmalar hiçbir şekilde oyunla- nn içeriğine kanşmadığı içın hiçbir olumsuz yanı yok. Ben bu gelişmeler sonrasında Türk tiyatrosunun geleceğı için umutluyum. Sinemada görkemli bir aıut: Unutulmuşlar SUNGU ÇAPAN Festivalde, 'Anısına: LuisBunu- ePbölümünün başyapıtlanndan bi- ri saydığımız, günümüzün 'La Ha- ine' benzeri kimı ses getiren film- lerini 45 yıl öncesinden haberleyen 'Los Olvidados-Unutulmuşlar'. büyük şehırleri kuşatan yoksul ke- nar mahallelerin yitik gençlerini. suça eğilimli yeniyetmelerini an- latan bir Bunuel klasiğidir kuçku- suz. Bunuel'in deyişiyle doğrudan doğruya 'toplumsal çaüşmanın fü- mi' olan ve büyük ustaya 1951 Cannes Fesrivali'nde en iyi yönet- men ödülünü kazandıran 'Unutui- muşlar'ın konu.su, bizzat Bunu- el'in gözlemlerine, kılı kırk yaran araştırmalanna dayanarak polis ar- şivindeki suçlu gençlik dosyalann- dan alınmıştır. Kuru kuruya ger- çekçi bir tarzla yetinmeyip hayatın karanlık yüzünü olabildiğince ak- taran birtakım düş, arzu, güç ve korku öğeleriyle, şiddeti şiirselleş- tiren o haşin, hoyrat ve etkileyici tarzıyla, yürek burkucu malzeme- sini işleyen Bunuel'in başansında, kuşkusuz aynlmaz kameramanı, Meksikalı Gabriel Figueroa'nın usta işi, siyah-beyaz görüntüleri- nin de katkısı var. Islahevinden kaçarak onu gam- mazlayan çocuğun peşine düşmüş, şiddet düşkünü, gözü kara, bıçkın, gençlik çetesi reisi Jaibo'yla (Mi- guel Indan). hırsızlık yapmaya ve başka suçlar işlemeye yönelttiği, a- ma sonunda cani ruhlu Jaibo'dan korkup kaçan çömezi Pedro'nun (Alfonso Mejia) hikâyesini son de- rece gerçekçi bir şekilde anlatan 'Unutulmuşlar'ın Meksika'daki ilk gösterimı tepkilerle karşılanmış, çoğu Meksikalı filmin ûlkelerini karaladığı kanısıyla Bunuel'e sal- dırmıştı. Ama film 1951 Cannes Festivali'nde olay haline gelerek Uluslararası Eleştirmenler Birlı- ği'nin ödülüyle en iyi yönetmen ödülünü alınca Meksika'da 2 ay afışte kalmış, Avrupa'da kazandı- ğı saygınlık ve başan sonucunda. zaman içinde, eskimeyen görkem- li bir Luis Bunuel klasiğine dönüş- müştü 'Los Oh/idados'. Bunuel'in anasının gözü, körbir dilenciyi döven, bacaklan olma- yan, aciz zavallı bir sakatı soyan, köşe dönebilmek için her yola baş- vuran, polisin kovaladığı, ergen yaşta hertürlü pisliğe bulaşarak ka- şarlanmış, zalimleşmiş bu acıma- sız genç kahramanlannı ve bu fil- min dehşetengiz atmosferinı kolay kolay unutamayacaksınız 'Unutul- muşlar'ı seyrettikten sonra. O ba- yat deyişle, tam kaçınlmayacak' ve her zaman yakalanmayacak tür- den unutulmaz bir 'Üçüncü Dûnya' klasiği "l nutulmuşlar". Eşcinsel tutkunun resmi MURATOZER Japon sınemasının son yıllardaki rehavetinden kurtulma çabalannın bir göstergesiyle karşı karşıyayız; genç yönetmen Ryosuke Hashiguchi'nin ilk 35 mm'lik uzun metrajlı "Kum Tanecikleri Gibi" (Nagisa no Sindbad) filmiyle. Utangaç lise öğrencisi Ito. en iyi arkadaşı Yoshida'yı platonik bir •_ aşkla sevmektedir. Bu "gizli eşcinser ilişkinin dışında farkJı ripler de vardır. Sınıfın "taze" öğrencisi Aihara ise kimseye dostluk göstermeyen bir tiptir. Oysa onun bu durumunun nedeni, daha önceki okulunda tecavüze uğramasıdır. Yoshida ile Shimizu'nun ilişkisi ise "ideal" gibi görünmesine karşın, Shimizu'nun bitmek tükenmek bilmeyen kuruntulanyla zedelenmektedir. Hiçbir şey, hiçbir kişi göründüğü gibi değildir bu öyküde... "Kum Tanecikleri Gibi", lise yıllannı süren genç insanlann aşklan ve düş kınklıklan üzerine kurulmuş önemli bir Japon filmi. "Gençlik filmi" deyip hafıfe r ; aiınmaması gereken yapım, 1996 •** Rotterdam vc Dunkerque film ' festıvallerinden büyük ödülle dönmüş. Karakter çözümlemelerini sinemasına ustaca yansıtan genç sinemacı Hashiguchı. şimdiden geleceğin ustalanndan olmaya aday. Yönetmenin bu filmden önce çekti&i "Sunset"(1982), "La La.» 1981- 1983" (1983), "Fa" (1983), "H>ıı- Ru-Ru... 1985" (1986), "The Secret of Last Night" (1989) adlannı taşıyan 8 mm'lik beş filmi, bir de 16 mm'lik uzun metrajlı "A Touch of Fever" adlı filmi var. Aşkın, eşcinsel tutkunun ve gençliğin psikolojik sorunlannın iç içe geçtiği "Kum Tanecikleri Gibi", beklenmedık biçimde şiirsel bir anlatıma da sahip. Evrensel temalann çewesinde gezinen yönetmen Hashiguchı, filmin başansını genç kadrosunun "inançlı" performanslanna da borçlu, özellıkle de başroldeki üç gence. İki saati aşkın süresine karşın temposunu. çekicıliğini yitirmeyen film, zaman zaman içine düşme sınınna geldiğı melodram tuzağından da son anda yakasını kurtarmayı biliyor. Çarpıcı bir dram ya da sınemada gençliğin çığlıklannı yansıtan filmlerin ilginç bir ömeğini izlemek ıstiyorsanız, "Kum Tanecikleri Gibi" bu tür beklentılerınıze yanıt vermeyı başarabilecek özelliklere sahip. (129dakika) B U G Ü N LMEK: Kapnsli Yaz (12.00- 18.30), Yüzbaşı| :pnan( 15.00-21.30) FİTAŞ-1: Dekalog 1-2 (12.00-18.30), Unutul- nuşlar( 15.00-21.30) tTAŞ-3: Sen de Gitme (12.00) Kum Tanecik-I Beri Gibi (15.00-21.30), Hollywood Kaçakla (18.30) İTAŞ-5: Kalabahkta Bir Yüz (12.00-18.30),| Tam Anlamıyla D****müş (15.00-21.30) £KS: Noel'de Kar Yağacak (12.00), Erotik )yküler II (1){ 15.00). Sıkı Denetlenen Trenlerj (18.30). Mahvedicı Melek (21.30) İ1S.UIUSI«R«R*SI İSTAMBÜt FİLM FESTİVMİ Y A R I N EMEK: Oksedeki Tarla Kuşlan (I2.00- |18.30), Öpülmüş (15.00- 21.30) FİTAŞ-1: Dekalog 3-4 (12.00-18.30), Robin- onCrusoe (15.00-21.30) FİTAŞ-3: Akrebin Yolculuğu (12.00), 5.00-21.30), Bir Erkeğin Anatomisi (18.30) FİTAŞ-5: Aşk Bahçesi (12.00-18.30), Eve îahaYakın (15.00-21.30) REKS: Gece Inerken (12.00), Erotik Öyküleı 11(2) (15.00), Aşk Bahçesi (18.30), Bir Oda iizmetçisinin Gûncesi (21.30) Fransız Bonamy çok başarüı CUMHUR CANBAZOĞLU Bu yıl festivallerden önemli ödüller çıkaran Tunç Başaran'ın 'Sen de Gitme' filmi ilk kez İstanbullu sinemaseverle bu- luşuyor. Tunç Başaran'ın AylaKutlu'nun öyküsünden beyazperdeye aktardığı 'Sen de Gitme'nin ilginç bir ödül öyküsü var. Antalya .\ran Pbrtakal'da en iyi filmi 'Ta- butta Rövaşata'ya kaptıran Tunç Başa- ran, en iyi yönetmeni almış; Meriç Başa- ran en iyi yardımcı kadın oyuncu, Yalçın Tura da en iyi müzikle ödüllendirilmiş. Ardından Alön Koza'da hem en iyi filmi hem de yönetmeni almış 'Sen de Gitme'. Filmdeki rolüyle Olivia Bonamy en iyi kadın oyuncu. Ayla Kutlu, Tunç Başaran \e Macit Koper de en iyi senaristler se- çilmış. Son olarak Ankarada en iyi yö- netmen, Ömer Kavur'a giderken film yi- ne 'Sen de Gitme'nin, en iyi kadın oyun- cu ödülü de Bonamy'nin olmuş. Işte, buzengin ödül kartvizitiyle İstan- bul seyircisinin ve jürinin önüne çıkan 'Sen de Gitme' 1930'larda Fransız yöne- timinden Türkiye topraklanna katılan Antakya'da geçiyor. Eşrafın zenginlerin- den Rum kökenli Mösyö Antuan kent Türklerin yönetimine girince ailesiyle Beyrut'a göçmek için hazırhklar yapar- ken özürlü kızı Triyandafilis bir Fransız askenn ardından e\ den kaçıyor. A>TII Tri- yandafilis bir süre sonra Antakya'daki ev- de bekçilik eden Sultan'ın yanına dönü- yor. Sultan doğduğundan ben üzerine tit- rediği bu güzeller güzeli kızı kazasız be- lasız büyütebilmek için elinden geleni ya- pıyor... •Piano Piano Bacaksız" ve 'Biri ve Di- ğerleri'yle insanın karmakanşıkdünyası- nı aktarmadaki becerisini kanıtlayan, 'L'çurtmayı Vurmasınlar'da seyircinın nasıl yakalanabileceği ve oyuncu kullan- ma konusunda adeta ders veren Başaran, 'Sen de GHme'de bazı anlatım eksiklik- lerine karşın yine başanlı. Bir-iki yürüyüş ve kutlama sahnesinden başka dönemin özelliklerini beyazperdeye hiç yansıtma- ması, son yanda Bonamy'yle tek başına kalınca iyi oyunculuk vermeye başlayan Işık Yenersu'nun özellikle ilk yanm sa- atteki vasat performansı. Fikret Hakan'ın rolünün sınırlannı çok zorlaması seyirci- yi olumsuz etkilesedeikınciyandaki 'boş karesi' olmayan anlatım. ölçülü roman- tizm ve görüntü yönetmeni Colin Mouni- er'nın dört duvar arasına sıkışmış filmi çok iyi ışık yaparak rahatlatması hayli et- kileyici. Bunca ödül. 'Sen de Gitme'nin şu ana kadar sinemalarda gösterilmesine yetmedi; bundan sonra ne olacağı da açık değil. Sinemaseverlerın bugün 'Sen de Gitme'yi kaçırmamasında yarar var. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL "Film Festivali'nin Düşündürdükleri Iktidardaki politika esnafına inat, sanat dostlan, demek ki düşünmenin, yaratmanın dostlan, eylem- lerini sürdürüyor. Uygarlığın belki de birincil öğesi sanat. Birlikte yaratmayı simgeleyen sanat dalıysa egemen güç- lerin korkulu rüyası sinema. Yüzyıl boyunca Avrupa'sında, Amerika'sında ya güdümüne almaya çalıştı bu güçler sinemayı. Ya da gizli-açık "sansür" uygulamalarıyla çelme takmak istedi sinemaya. Bizde de 1939'lann Mussolini Italyası'ndan ör- nek alınarak hazırlanan denetim aracının adı bile yasak kokuyordu: "Sinema Sansür Tüzüğü... ° Ceza Yasası'nda o çağdışı, o her biri birbirinden özgürlük düşmanı 142'lerin, 312'lerin yanı sıra bir de "Sansür Tüzüğü". Kaç kuşağın sanatçısı böylesine yasaklann kuşat- tığı çalışma ortamında yarattı bu ülkenin sineması- nı. Ana daman yitirmeden. • • • Bizim çocukluğumuzun tenha istanbulu'nda Şeh- zadebaşı üç sinema banndırıyordu ana caddesin- de. Hilal, Milli, Ferah. Üçü de 1910'lardan kalma. Ferah'ın sahnesinde tiyatromuzun tarihi var. Naşit'lerin, Muhsin Ertuğ- rul'ların, Raşit Rıza'lann gençlıklen. Ve oyun yazmaya hevesli, adları da, yapıtlan da unutulmuş, şairier, edebiyat adamlan: Tahsin Na- hit, Halit Fahri (Ozansoy), Hüseyin Suat (Yalçın), Şehabettin Süleyman... Evet, tiyatro yerini, hafta boyunca düşlerini kur- duğumuz sinemalara bırakmış artık çocukluğumun Şehzadebaşı'nda. Cumartesi nereye gidiyoruz? Milli'ye... Hele bir ışıklar sönsün, beyaz perdeye yansıyan dünya başka bir zamana özgü kuralların geçerli ol- duğu bir yeriere alsın götürsün bizi. 12-13 yaşların yüreğinde çarpıntı. Kafasında merak ve gerilim. Konulannı bile hayal meyal anımsadığımızfilmler- den bizde nelerin kaldığını bilebiliyormuyuz bugün? Ferdi Tayfur'un Lorel ile Hardi'si, Arşak Palabı- yıkyan'ı gülmeyi öğretmedi mi bıze. Tarzan'la doğasal olanı yaşamadık mı. II. Dünya Savaşı yıllarında işgale uğramış Paris'te Nazilerle namus dövüşü yapan "mukavemetçıler'den biri de- ğil miydik... Romancı mı olmadık Paul Muni'nin, Emile Zo- la'sını seyrederken. XIX. yüzyı! mahkemelerindeyar- gılanmadık mı?.. ••• Sanatın yanı sıra endüstriyel bir yarışı da berabe- rinde getirmiş sinema bugüne değin. Yanşın arkasında emperyalizmin doğasına özgü oyunlarvar. -/•i'V- L ' ' " ^ Birincisi: Avrupa filmciliğine karşı Holivut. Ikincisi: Çağdaş hümanizmayı arayan Holivut'a karşı Mac Cartism (Hareketin öteki adı baskı ve yasak). 1946-50 arası baskı ve yasaklara yenik düşen Holivut "para getirme"ve "kültürihracatı" öğesi ol- du ABD ıçin. Oysa Avrupa, sinema sanatında yarattığı sıçrama- larla ABD sinemacıhğına kapılannı kapattı kapata- cak duruma gelmişti. Avrupalı seyirci Amerika'nın gerçeğinı anyordu. Ne var ki, savaş uluslararası para dengelerini boz- muş, özellikle Nazi işgaline uğrayan Avrupa ülkele- ri ekonomik bunalım girmişti. Bu nedenle ABD'den gelen "yardım projeleri"nin uzağında kalamıyordu Avrupa. "Yardım projeleri "nin satır aralannda ise Holivut yayılmacılığı. Birikmiş 2000'i aşkın filme pazar. Ve özetleyin ulusal olan her şeye karşı kültür em- peryalizmi. Bu yanm yüzyıllık iç ve dış engeller döneminden varlığını kanıtlayarak çıktı sinemamız. Çağdaş dünyadan kopmama başarısıyla. Ulusal olma özelliğini koruma bilinciyle. Şiire Altm Portakal ödülü • ANKARA (ANKA) - Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı ile Insan Şiir Dergisi tarafından düzenlenen 'Altın Portakal Şiir Ödülü'nün ikincisine katılım koşullan belirlendi. Şiir dalındaki ürünleri değerlendirerek, şiirin toplumsal yaşama katılımını yaygınlaştırmak amacını taşıyan 'Altın Portakal Şiir Ödülü'nün seçici kurulu, şair Ali Cengizkan, eleştirmen Ramis Dara, sairMetin Demirtaş, eleştirmenAhmet Oktay'dan oluşuyor.'Altın Portakal Şiir Ödülü' 1 Aralık 1996 tarihinden 1 Ocak 1998 tarihine kadar yayımlanan kitap bütünlüğündeki birinci baskı yapıtlar arasından seçilecek yapıta verilecek. Bu tarihler arasında şiir kitabı yayımlanan şairler ya da yayınevierinin 6 tane kitabı 1 Ocak 1998 tarihine kadar 'Insan Dergisi'nin adresine ulaştırmalan gerekiyor. 100 milyon lira para ve ödül plaketı değerindeki 'Altın Portakal Şiir Ödülü', 1998 yılı mart ayında Antalya'da yapılacak bir törenle sahibine verilecek. Türk Spastik Çocuklar Derneği Sinop Şubesi'nden yarışma • Kültür Servisi - Türk Spastik Çocuklar Derneği Sinop Şubesi, 'Yalnız Değilsiniz' başlıklı şiir, kompozisyon ve resim yanşması düzenliyor. Amacı, özürlü insanlann toplumun bir parçası oiduğunu göstermek, onlan duyarlı kılmak için kalemlerin, firçalann yaratıcılığını seferber etmek olarak belirlenen yanşma, orta dereceli ve yüksekokul öğrencilerine açık olacak. Kelime sınırlaması ve resim ebadı sınırlamasının olmadığı yanşmaya yanşmacılar en fazla üç eserle katılabilecek. Yanşmaya gönderilecek resimlerde çizim tekniği serbest olup, renkli veya siyah beyaz olabilir. Yanşmada orta dereceli okullar ve yüksekokullardan katılanlar ayn değerlendırilecek ve derecelendirilecek. Resimlerin postada kınlmayacak şekilde ambalajlanması, rulo yapılmaması ve Kefevi Mahallesi Sarabil Caddesi Demircarlar Koop. A Blok Kat 1: Sinop adresine 03.05.1997 tarihine kadar gönderilmesi gerekiyor. Yanşmada binnci. ıkınci ve üçüncü gelen yanşmacıya, plaket, Sinop'a özgü gemi modeli vc el sanatlan örneği verilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle