Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Türk tiyatrosunun Oscar'lan olarak nitelendirilen Afife Ödülleri, 28 nisanda görkemli bir törenle sahiplerini bulacak
Afife'nin ismi ödüllerle yaşayacak• 13 dalda verilecek olan
'Afife Ödülleri' gecesinde
Londra Kraliyet Filarmoni
Orkestrası Istanbul'a
gelerek Türkiye'de ilk kez
konser verecek. Konseri
dûnyaca ünlü keman
virtüözü ve orkestra şefi
Yehudi Menuhin yönetecek.
• Halk Sigorta'nın sanat
danışmanı Haldun Dormen,
"Bugün ben Afife'nin
tnatrocu yönünden çok
devrimci yanıyla
ilgileniyorum. Kadınlan
arka plana atmak isteyen
siyasi eğilimlerin su yüzüne
•çıktığı günümüzde Afife'nin
' öneminin vurgulanması
gerekiyor" diyor.
GÜLERÇETtlS
ReUam harcamalannin yüzde yirmi-
beşini sanata katkıya ayıran Halk Sigor-
ta28 msanakşamı 'Türk Tiyatrosunun
Oscarlan' olarak nitelendirilen 'Afife
Ödülleri'ni veriyor. Halk Sigorta geçti-
ğimiz ağustosta sanat danışmanlığına
Haldun Dormen'i getirmiş ve Türk ti-
yatro&unu destekleme karan almıştı. 13
dalda ödül verilecek olan gecede Lond-
ra Kraliyet Filarmoni Orkestrasi da İs-
tanbul'a gelerek Türkiye'de ilk kez kon-
ser verecek. Konseri dünyaca ünlü ke-
man virtüözü ve orkestra şefi Yehudi
Menuhin yönetecek. Haldun Dormen
ödül töreni sırasında gösterilmesi ama-
cıyla bırde Afife Belgeseli hazırladı.
- 'Afife ÖdüUeri' ile ne amaçlaıuyor?
DORMEN-Kalıcı bir ödül yaratmak
istiyoruz. Türkiye"de başka ödüller de.
veriliyor. Ancak bunlann ya ömürleri kı-
sa oluyor ya parasal sorunlar nedeni ile
devam ettirilemiyor ya da duyurulamı-
yor. Bu tür etkinliklerin arkasında sağ-
lam kuruluşlann yer alması gerekiyor.
Amacı çok iyi saptanmış. saygın bir jü-
riyi içeren, Oscar gibı gelenekselleşmiş
bir ödül \ermek istiyoruz. Ödülün tıyat-
ro yaşamımıza bir canlılık katması ve
saygınlığıyla riyatro yaşamımızda yeri-
ni almasını istiyoruz.
- Peki neden "Afife" ödülleri?
DORMEN-Afife benim için bir tut-
ku aslında. Çocukken bir gün Kadıköy
vapuruyla karşıya geçiyordum. Annem
de bana bir perde ve sahne dergisi aldı.
DergnJen Afife ./ale'nın ölümünü anla-
HaJdun Dormen, '.Afife Ödülleri'nin sayguılığıyla tiyatro yaşamımızda yerini almasını istiyoruz' diyor. (Fotoğraf: KUBlLAY TÜNTÜL)
tan bir makale okudum ve çok etkilen-
dim. Türkiyede ilk kez sahneye çıkmış
olan bir Müslüman kadının sefalet için-
de, bir akıl hastanesınde ölmesı çok üz-
dü beni. Sonra Amerika'ya gittim. Dön-
düğümde kimse Afife "den bahsetmiyor-
du. Tam anlamıyla unutulmuştu Türki-
yede.
İsmail Cemin TRT Genel Müdürlü-
ğü yaptığı dönemde ben de televizyon
içın 'Lnutulanlar' diye birdizi hazırla-
dım. İlk bölümü de Afıfe'ye ayırmıştım.
Bu dizi ıçin çok araştırma yapmak zo-
rundakaldım Bizde arşivcilik çok azge-
liştiği için çok az şey. bula bula iki resim
buldum. Ama o dönem için çok önemli
bir çahşmaydı çünkü Afife'den söz etti-
ğimde 'O kim, kantocu falan mı?' de-
niliyordu. O diziden sonra Afife hatırlan-
dı Türkiye'de.
Şimdi Afife Kültür Merkezi kuruldu.
Bir film bir de oyun yapıldı. Denizli'de
Afife Tiyatrosu var. Ancak bugün ben
Afife'nin tiyatrocu yönünden çok dev-
rimci yanıyla ilgileniyorum. Kadınlan
arka plana atmak isteyen siyasi eğilim-
lerin su yüzüne çıktığı günümüzde Afi-
fe'nin öneminin vurgulanması gereki-
yor. Tutuklanmayı göze alarak, zaman
zaman da tutuklanarak sahneye çıkma-
sı, tiyatroya böyle bir aşlda bağlı olması
önemli benim için. Ödüle böyle bir ka-
dının ismini koymak çok anlamlı geldi.
- Ödül töreni ve adaylar hakkında bfl-
gi verir misiniz?
DORMEN-Jürimiz 14 nisanda topla-
narak her daldan dört adayını belirleye-
cek. Ödül sahipleri ise Oscar gibi tören
gecesi açıklanacak. Ödülü alacak kişile-
rin ve bizim de son ana kadar haberimiz
olmayacak. Sadece 'Muhsin Ertuğrul
Yaşamboyu Başarı Ödülü', bir kadın
sanatçıya verilecek olan 'Nisa Serezli
Ödülü' ve 'Cevat Fehmi Başkut Yılın
En tyi Oyunu' önceden belirlenecek.
- Ödüller hangi dallarda verilecek?
DORMEıN-En İyi Prodüksiyon, En
İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyun-
cu, En iyi Müzikal ya da Komedi Erkek
Oyuncu, En İyi Müzikal ve Komedi Ka-
dın Oyuncu. En İyi Işık, En İyi Müzik,
En İyi Ses, En Jyi Dekor, En ryi Kostüm
daJlannda.
- Jüri kimlerden oluşuyor?
DORMEN- Prof. Sevda Şener, Prof.
Ayşegül Yüksel, işadamı ve yazar Can
Kjraç, eleştirmen Dikmen Gürün. çc-
virmen Hale Kuntay ve Suat Özturna.
- HazniadığınızAfife Belgeseü hakkın-
da bilgi verir misiniz?
DORMEN-Yalnız ödüller çok kuru
olacaktı. Oscar gibi aralara bir şey koy-
mak ıstedik. Küçük bir konser olmazdı,
arkada zaten koskoca orkestra olacaktı.
- Bir projeyi desteklemeden önce ne gibi
ölcütleri göz önüne auyorsunuz?
DORMEN-Hadi Çaman ülkemıze
bir tiyatro kazandırdı, bu nedenle salonu-
nun yenilenmesine yardımcı olduk. Di-
lek Türker'in "Kuvayi Milliye Kadın-
lan" da Atatürkçü ilkelerden yola çıkmış
bir oyundu. Bu da bizim için önemli bir
ölçût. Bunun dışında genç sanatçılara
destek olmak amacıyla birlikte yeni ku-
rulan tiyatroya yardımda bulunduk.
- İlerisi için ne gibi projeleriniz var?
DORMEN-Halk Sigortadan biraz da-
ha bağımsız bir vakıf kurmak istiyoruz.
Halk Sigorta Tiyatro Vakfı niteliğinde
tiyatro salonuyla, kütüphanesiyle, dü-
zenlediği gecelerle tiyatroya katkıda bu-
lunan bir kurum olacak bu. Bu ışın ben-
den sonra ve Halk Sigorta'nın şimdiki
yöneticilerinden sonra da devam etme-
sini sağlayabileceğız böylelikle.
- Özcl tiyatrolar bugüne kadar kendi
yağlanyla kavralmavı denediler ya da
devlet desteği beklediler. Şimdi özel ku-
nıluşlann sanan desteklemesini, sanatın
da bu kuruluşlann dcstegivle gelişmeye
çalışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
DORMEN-Şu anda Türk tiyatrosu
için en önemli gelişme büyük kuruluşla-
nn tiyatroya yardım etmeye başlarr.ast.
Türk tiyatrosunun artık yalnız olmadıği-
nı gösteriyor bu. Tiyatrolann başka tür-
lü ayakta durması mümkün değıldi. Bu
nedenle tiyatrolann yaşamlannı sürdüre-
bilmeleri için parlak bir umut ışığı bu ve
sponsor firmalar hiçbir şekilde oyunla-
nn içeriğine kanşmadığı içın hiçbir
olumsuz yanı yok. Ben bu gelişmeler
sonrasında Türk tiyatrosunun geleceğı
için umutluyum.
Sinemada görkemli bir aıut: Unutulmuşlar
SUNGU ÇAPAN
Festivalde, 'Anısına: LuisBunu-
ePbölümünün başyapıtlanndan bi-
ri saydığımız, günümüzün 'La Ha-
ine' benzeri kimı ses getiren film-
lerini 45 yıl öncesinden haberleyen
'Los Olvidados-Unutulmuşlar'.
büyük şehırleri kuşatan yoksul ke-
nar mahallelerin yitik gençlerini.
suça eğilimli yeniyetmelerini an-
latan bir Bunuel klasiğidir kuçku-
suz. Bunuel'in deyişiyle doğrudan
doğruya 'toplumsal çaüşmanın fü-
mi' olan ve büyük ustaya 1951
Cannes Fesrivali'nde en iyi yönet-
men ödülünü kazandıran 'Unutui-
muşlar'ın konu.su, bizzat Bunu-
el'in gözlemlerine, kılı kırk yaran
araştırmalanna dayanarak polis ar-
şivindeki suçlu gençlik dosyalann-
dan alınmıştır. Kuru kuruya ger-
çekçi bir tarzla yetinmeyip hayatın
karanlık yüzünü olabildiğince ak-
taran birtakım düş, arzu, güç ve
korku öğeleriyle, şiddeti şiirselleş-
tiren o haşin, hoyrat ve etkileyici
tarzıyla, yürek burkucu malzeme-
sini işleyen Bunuel'in başansında,
kuşkusuz aynlmaz kameramanı,
Meksikalı Gabriel Figueroa'nın
usta işi, siyah-beyaz görüntüleri-
nin de katkısı var.
Islahevinden kaçarak onu gam-
mazlayan çocuğun peşine düşmüş,
şiddet düşkünü, gözü kara, bıçkın,
gençlik çetesi reisi Jaibo'yla (Mi-
guel Indan). hırsızlık yapmaya ve
başka suçlar işlemeye yönelttiği, a-
ma sonunda cani ruhlu Jaibo'dan
korkup kaçan çömezi Pedro'nun
(Alfonso Mejia) hikâyesini son de-
rece gerçekçi bir şekilde anlatan
'Unutulmuşlar'ın Meksika'daki ilk
gösterimı tepkilerle karşılanmış,
çoğu Meksikalı filmin ûlkelerini
karaladığı kanısıyla Bunuel'e sal-
dırmıştı. Ama film 1951 Cannes
Festivali'nde olay haline gelerek
Uluslararası Eleştirmenler Birlı-
ği'nin ödülüyle en iyi yönetmen
ödülünü alınca Meksika'da 2 ay
afışte kalmış, Avrupa'da kazandı-
ğı saygınlık ve başan sonucunda.
zaman içinde, eskimeyen görkem-
li bir Luis Bunuel klasiğine dönüş-
müştü 'Los Oh/idados'.
Bunuel'in anasının gözü, körbir
dilenciyi döven, bacaklan olma-
yan, aciz zavallı bir sakatı soyan,
köşe dönebilmek için her yola baş-
vuran, polisin kovaladığı, ergen
yaşta hertürlü pisliğe bulaşarak ka-
şarlanmış, zalimleşmiş bu acıma-
sız genç kahramanlannı ve bu fil-
min dehşetengiz atmosferinı kolay
kolay unutamayacaksınız 'Unutul-
muşlar'ı seyrettikten sonra. O ba-
yat deyişle, tam kaçınlmayacak'
ve her zaman yakalanmayacak tür-
den unutulmaz bir 'Üçüncü Dûnya'
klasiği "l nutulmuşlar".
Eşcinsel
tutkunun resmi
MURATOZER
Japon sınemasının son yıllardaki
rehavetinden kurtulma çabalannın
bir göstergesiyle karşı karşıyayız;
genç yönetmen Ryosuke
Hashiguchi'nin ilk 35 mm'lik uzun
metrajlı "Kum Tanecikleri Gibi"
(Nagisa no Sindbad) filmiyle.
Utangaç lise öğrencisi Ito. en iyi
arkadaşı Yoshida'yı platonik bir
•_ aşkla sevmektedir. Bu "gizli
eşcinser ilişkinin dışında farkJı
ripler de vardır. Sınıfın "taze"
öğrencisi Aihara ise kimseye dostluk
göstermeyen bir tiptir. Oysa onun bu
durumunun nedeni, daha önceki
okulunda tecavüze uğramasıdır.
Yoshida ile Shimizu'nun ilişkisi ise
"ideal" gibi görünmesine karşın,
Shimizu'nun bitmek tükenmek
bilmeyen kuruntulanyla
zedelenmektedir. Hiçbir şey, hiçbir
kişi göründüğü gibi değildir bu
öyküde...
"Kum Tanecikleri Gibi", lise
yıllannı süren genç insanlann
aşklan ve düş kınklıklan üzerine
kurulmuş önemli bir Japon filmi.
"Gençlik filmi" deyip hafıfe
r ;
aiınmaması gereken yapım, 1996
•** Rotterdam vc Dunkerque film
' festıvallerinden büyük ödülle
dönmüş.
Karakter çözümlemelerini
sinemasına ustaca yansıtan genç
sinemacı Hashiguchı. şimdiden
geleceğin ustalanndan olmaya aday.
Yönetmenin bu filmden önce çekti&i
"Sunset"(1982), "La La.» 1981-
1983" (1983), "Fa" (1983), "H>ıı-
Ru-Ru... 1985" (1986), "The Secret
of Last Night" (1989) adlannı
taşıyan 8 mm'lik beş filmi, bir de 16
mm'lik uzun metrajlı "A Touch of
Fever" adlı filmi var. Aşkın,
eşcinsel tutkunun ve gençliğin
psikolojik sorunlannın iç içe geçtiği
"Kum Tanecikleri Gibi",
beklenmedık biçimde şiirsel bir
anlatıma da sahip. Evrensel
temalann çewesinde gezinen
yönetmen Hashiguchı, filmin
başansını genç kadrosunun
"inançlı" performanslanna da
borçlu, özellıkle de başroldeki üç
gence. İki saati aşkın süresine karşın
temposunu. çekicıliğini yitirmeyen
film, zaman zaman içine düşme
sınınna geldiğı melodram
tuzağından da son anda yakasını
kurtarmayı biliyor.
Çarpıcı bir dram ya da sınemada
gençliğin çığlıklannı yansıtan
filmlerin ilginç bir ömeğini
izlemek ıstiyorsanız, "Kum
Tanecikleri Gibi" bu tür
beklentılerınıze yanıt vermeyı
başarabilecek özelliklere sahip.
(129dakika)
B U G Ü N
LMEK: Kapnsli Yaz (12.00- 18.30), Yüzbaşı|
:pnan( 15.00-21.30)
FİTAŞ-1: Dekalog 1-2 (12.00-18.30), Unutul-
nuşlar( 15.00-21.30)
tTAŞ-3: Sen de Gitme (12.00) Kum Tanecik-I
Beri Gibi (15.00-21.30), Hollywood Kaçakla
(18.30)
İTAŞ-5: Kalabahkta Bir Yüz (12.00-18.30),|
Tam Anlamıyla D****müş (15.00-21.30)
£KS: Noel'de Kar Yağacak (12.00), Erotik
)yküler II (1){ 15.00). Sıkı Denetlenen Trenlerj
(18.30). Mahvedicı Melek (21.30)
İ1S.UIUSI«R«R*SI
İSTAMBÜt
FİLM FESTİVMİ
Y A R I N
EMEK: Oksedeki Tarla Kuşlan (I2.00-
|18.30), Öpülmüş (15.00- 21.30)
FİTAŞ-1: Dekalog 3-4 (12.00-18.30), Robin-
onCrusoe (15.00-21.30)
FİTAŞ-3: Akrebin Yolculuğu (12.00),
5.00-21.30), Bir Erkeğin Anatomisi
(18.30)
FİTAŞ-5: Aşk Bahçesi (12.00-18.30), Eve
îahaYakın (15.00-21.30)
REKS: Gece Inerken (12.00), Erotik Öyküleı
11(2) (15.00), Aşk Bahçesi (18.30), Bir Oda
iizmetçisinin Gûncesi (21.30)
Fransız Bonamy çok başarüı
CUMHUR CANBAZOĞLU
Bu yıl festivallerden önemli ödüller
çıkaran Tunç Başaran'ın 'Sen de Gitme'
filmi ilk kez İstanbullu sinemaseverle bu-
luşuyor. Tunç Başaran'ın AylaKutlu'nun
öyküsünden beyazperdeye aktardığı 'Sen
de Gitme'nin ilginç bir ödül öyküsü var.
Antalya .\ran Pbrtakal'da en iyi filmi 'Ta-
butta Rövaşata'ya kaptıran Tunç Başa-
ran, en iyi yönetmeni almış; Meriç Başa-
ran en iyi yardımcı kadın oyuncu, Yalçın
Tura da en iyi müzikle ödüllendirilmiş.
Ardından Alön Koza'da hem en iyi filmi
hem de yönetmeni almış 'Sen de Gitme'.
Filmdeki rolüyle Olivia Bonamy en iyi
kadın oyuncu. Ayla Kutlu, Tunç Başaran
\e Macit Koper de en iyi senaristler se-
çilmış. Son olarak Ankarada en iyi yö-
netmen, Ömer Kavur'a giderken film yi-
ne 'Sen de Gitme'nin, en iyi kadın oyun-
cu ödülü de Bonamy'nin olmuş.
Işte, buzengin ödül kartvizitiyle İstan-
bul seyircisinin ve jürinin önüne çıkan
'Sen de Gitme' 1930'larda Fransız yöne-
timinden Türkiye topraklanna katılan
Antakya'da geçiyor. Eşrafın zenginlerin-
den Rum kökenli Mösyö Antuan kent
Türklerin yönetimine girince ailesiyle
Beyrut'a göçmek için hazırhklar yapar-
ken özürlü kızı Triyandafilis bir Fransız
askenn ardından e\ den kaçıyor. A>TII Tri-
yandafilis bir süre sonra Antakya'daki ev-
de bekçilik eden Sultan'ın yanına dönü-
yor. Sultan doğduğundan ben üzerine tit-
rediği bu güzeller güzeli kızı kazasız be-
lasız büyütebilmek için elinden geleni ya-
pıyor...
•Piano Piano Bacaksız" ve 'Biri ve Di-
ğerleri'yle insanın karmakanşıkdünyası-
nı aktarmadaki becerisini kanıtlayan,
'L'çurtmayı Vurmasınlar'da seyircinın
nasıl yakalanabileceği ve oyuncu kullan-
ma konusunda adeta ders veren Başaran,
'Sen de GHme'de bazı anlatım eksiklik-
lerine karşın yine başanlı. Bir-iki yürüyüş
ve kutlama sahnesinden başka dönemin
özelliklerini beyazperdeye hiç yansıtma-
ması, son yanda Bonamy'yle tek başına
kalınca iyi oyunculuk vermeye başlayan
Işık Yenersu'nun özellikle ilk yanm sa-
atteki vasat performansı. Fikret Hakan'ın
rolünün sınırlannı çok zorlaması seyirci-
yi olumsuz etkilesedeikınciyandaki 'boş
karesi' olmayan anlatım. ölçülü roman-
tizm ve görüntü yönetmeni Colin Mouni-
er'nın dört duvar arasına sıkışmış filmi
çok iyi ışık yaparak rahatlatması hayli et-
kileyici. Bunca ödül. 'Sen de Gitme'nin
şu ana kadar sinemalarda gösterilmesine
yetmedi; bundan sonra ne olacağı da açık
değil. Sinemaseverlerın bugün 'Sen de
Gitme'yi kaçırmamasında yarar var.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
"Film Festivali'nin
Düşündürdükleri
Iktidardaki politika esnafına inat, sanat dostlan,
demek ki düşünmenin, yaratmanın dostlan, eylem-
lerini sürdürüyor.
Uygarlığın belki de birincil öğesi sanat. Birlikte
yaratmayı simgeleyen sanat dalıysa egemen güç-
lerin korkulu rüyası sinema.
Yüzyıl boyunca Avrupa'sında, Amerika'sında ya
güdümüne almaya çalıştı bu güçler sinemayı. Ya da
gizli-açık "sansür" uygulamalarıyla çelme takmak
istedi sinemaya.
Bizde de 1939'lann Mussolini Italyası'ndan ör-
nek alınarak hazırlanan denetim aracının adı bile
yasak kokuyordu:
"Sinema Sansür Tüzüğü... °
Ceza Yasası'nda o çağdışı, o her biri birbirinden
özgürlük düşmanı 142'lerin, 312'lerin yanı sıra bir
de "Sansür Tüzüğü".
Kaç kuşağın sanatçısı böylesine yasaklann kuşat-
tığı çalışma ortamında yarattı bu ülkenin sineması-
nı.
Ana daman yitirmeden.
• • •
Bizim çocukluğumuzun tenha istanbulu'nda Şeh-
zadebaşı üç sinema banndırıyordu ana caddesin-
de.
Hilal, Milli, Ferah.
Üçü de 1910'lardan kalma. Ferah'ın sahnesinde
tiyatromuzun tarihi var. Naşit'lerin, Muhsin Ertuğ-
rul'ların, Raşit Rıza'lann gençlıklen.
Ve oyun yazmaya hevesli, adları da, yapıtlan da
unutulmuş, şairier, edebiyat adamlan: Tahsin Na-
hit, Halit Fahri (Ozansoy), Hüseyin Suat (Yalçın),
Şehabettin Süleyman...
Evet, tiyatro yerini, hafta boyunca düşlerini kur-
duğumuz sinemalara bırakmış artık çocukluğumun
Şehzadebaşı'nda.
Cumartesi nereye gidiyoruz?
Milli'ye...
Hele bir ışıklar sönsün, beyaz perdeye yansıyan
dünya başka bir zamana özgü kuralların geçerli ol-
duğu bir yeriere alsın götürsün bizi. 12-13 yaşların
yüreğinde çarpıntı. Kafasında merak ve gerilim.
Konulannı bile hayal meyal anımsadığımızfilmler-
den bizde nelerin kaldığını bilebiliyormuyuz bugün?
Ferdi Tayfur'un Lorel ile Hardi'si, Arşak Palabı-
yıkyan'ı gülmeyi öğretmedi mi bıze.
Tarzan'la doğasal olanı yaşamadık mı. II. Dünya
Savaşı yıllarında işgale uğramış Paris'te Nazilerle
namus dövüşü yapan "mukavemetçıler'den biri de-
ğil miydik...
Romancı mı olmadık Paul Muni'nin, Emile Zo-
la'sını seyrederken. XIX. yüzyı! mahkemelerindeyar-
gılanmadık mı?..
•••
Sanatın yanı sıra endüstriyel bir yarışı da berabe-
rinde getirmiş sinema bugüne değin.
Yanşın arkasında emperyalizmin doğasına özgü
oyunlarvar. -/•i'V-
L
' ' " ^
Birincisi:
Avrupa filmciliğine karşı Holivut.
Ikincisi:
Çağdaş hümanizmayı arayan Holivut'a karşı Mac
Cartism (Hareketin öteki adı baskı ve yasak).
1946-50 arası baskı ve yasaklara yenik düşen
Holivut "para getirme"ve "kültürihracatı" öğesi ol-
du ABD ıçin.
Oysa Avrupa, sinema sanatında yarattığı sıçrama-
larla ABD sinemacıhğına kapılannı kapattı kapata-
cak duruma gelmişti.
Avrupalı seyirci Amerika'nın gerçeğinı anyordu.
Ne var ki, savaş uluslararası para dengelerini boz-
muş, özellikle Nazi işgaline uğrayan Avrupa ülkele-
ri ekonomik bunalım girmişti. Bu nedenle ABD'den
gelen "yardım projeleri"nin uzağında kalamıyordu
Avrupa.
"Yardım projeleri "nin satır aralannda ise Holivut
yayılmacılığı.
Birikmiş 2000'i aşkın filme pazar.
Ve özetleyin ulusal olan her şeye karşı kültür em-
peryalizmi.
Bu yanm yüzyıllık iç ve dış engeller döneminden
varlığını kanıtlayarak çıktı sinemamız.
Çağdaş dünyadan kopmama başarısıyla.
Ulusal olma özelliğini koruma bilinciyle.
Şiire Altm Portakal ödülü
• ANKARA (ANKA) - Altın Portakal Kültür ve
Sanat Vakfı ile Insan Şiir Dergisi tarafından
düzenlenen 'Altın Portakal Şiir Ödülü'nün ikincisine
katılım koşullan belirlendi. Şiir dalındaki ürünleri
değerlendirerek, şiirin toplumsal yaşama katılımını
yaygınlaştırmak amacını taşıyan 'Altın Portakal Şiir
Ödülü'nün seçici kurulu, şair Ali Cengizkan,
eleştirmen Ramis Dara, sairMetin Demirtaş,
eleştirmenAhmet Oktay'dan oluşuyor.'Altın Portakal
Şiir Ödülü' 1 Aralık 1996 tarihinden 1 Ocak 1998
tarihine kadar yayımlanan kitap bütünlüğündeki
birinci baskı yapıtlar arasından seçilecek yapıta
verilecek. Bu tarihler arasında şiir kitabı
yayımlanan şairler ya da yayınevierinin
6 tane kitabı 1 Ocak 1998 tarihine kadar 'Insan
Dergisi'nin adresine ulaştırmalan gerekiyor.
100 milyon lira para ve ödül plaketı değerindeki
'Altın Portakal Şiir Ödülü', 1998 yılı mart
ayında Antalya'da yapılacak bir törenle sahibine
verilecek.
Türk Spastik Çocuklar Derneği
Sinop Şubesi'nden yarışma
• Kültür Servisi - Türk Spastik Çocuklar Derneği
Sinop Şubesi, 'Yalnız Değilsiniz' başlıklı şiir,
kompozisyon ve resim yanşması düzenliyor. Amacı,
özürlü insanlann toplumun bir parçası oiduğunu
göstermek, onlan duyarlı kılmak için kalemlerin,
firçalann yaratıcılığını seferber etmek olarak
belirlenen yanşma, orta dereceli ve yüksekokul
öğrencilerine açık olacak. Kelime sınırlaması ve
resim ebadı sınırlamasının olmadığı yanşmaya
yanşmacılar en fazla üç eserle katılabilecek.
Yanşmaya gönderilecek resimlerde çizim tekniği
serbest olup, renkli veya siyah beyaz olabilir.
Yanşmada orta dereceli okullar ve yüksekokullardan
katılanlar ayn değerlendırilecek ve
derecelendirilecek. Resimlerin postada kınlmayacak
şekilde ambalajlanması, rulo yapılmaması ve
Kefevi Mahallesi Sarabil Caddesi
Demircarlar Koop. A Blok Kat 1: Sinop adresine
03.05.1997 tarihine kadar gönderilmesi gerekiyor.
Yanşmada binnci. ıkınci ve üçüncü gelen
yanşmacıya, plaket, Sinop'a özgü gemi modeli vc el
sanatlan örneği verilecek.