Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 1996 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
TÜBA üyesi, TÜBITAK danışmanı IÜöğretim görevlisi Prof. Ulubelenle kadın haklarını konuştuk: '
Kadın özgürlüğünükazanmalı8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Bütün dünyada, kadınlann erkeklerle
eşitliğine duyarlı ülkelerde etkinlikler düzenlenecek, konuşmalar
yapılacak, panellerde kadınlann erkeklerle eşit haklan paylaşımmdan söz edüecek. Ama
sözü geçen pek çok kadın yine tecavüze uğramaya devam edecek, kocalanndan dayak
yiyecek, Medeni Kanun'un ilgili maddeleri yetersiz kaldığı için neredeyse parasız
pulsuz kendilerini sokakta bulacak. Peki, bu kadınlara yardım eli nasıl uzatılmalı?
Saygın bir bilim insanı olan Prof. Ayhan Ulubelen'le bu sorulann yanıtlannı aradık.
Prof Ulubelen, kadınlann sorunlannın toplumun genel eğitimsizliğinden
kaynaklandığını, yasa maddeleri değiştirilse bile eğitim olmadan meseleye çözüm
bulunamayacağı inancında. Prof. Ulubelen, feminist harekete aykın kaçabilecek
düşünceler de taşıyor. Bunlann başmda kadın haklannın genel insan haklanyla paralel
olarak ele alınması geliyor.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kut-
lantyor. 8 Mart'ta günün anlam ve önemini belir-
ten konuşmaiar, kutlama toplantıları yapılacak.
Ama ertesi günü yine gündelik yaşama dönülecek
ve Türkiye'de her şey eskisi gibi olacak. Siz Türki-
ye 'de kadınlann erkeklerle eşit haklan paylaşhkla-
nnt düşünüyor musunuz?
- Buna, hem evet hem de, hayır, diyeceğim: Evet,
çünkü bu eşit paylaşım büyük şehirlerde yaşayan eği-
tilmiş kadınlar için geçerli.
Ben bir üniversite öğretim üyesi olarak, ya da ya-
kın çevremdeki kadın arkadaşlanmdan örnek vermem
gerekirse, bizler hiçbir zaman kadın olduğumuz için
aynmatabi tutulmadık. Kadın oldugum için akademik
kariyerim hiçbir biçimde engellenmedi. Ama öbür
yanda, eğitimsiz, ekonomik gücünü kazanmamış ka-
dınlara bir aynm yapıldığı ise ortada. Bu kadınlar er-
keklerle aynı haklardan yararlanamıyorlar, çünkü du-
rumun ne olduğunu bilmiyorlar. Kendi haklannın ne
olduğunun bile bilincinde değiller. Bu kadınlann ken-
di haklannı savunma güçleri, durumlan da yok. Baba
evınden koca evine gidiyorlar. Baba evinde gördükle-
ri baskıyı koca evinde de aşağı yukan yaşıyorlar. Ka-
dınlar ekonomik özgüriüklenni kazanabiiirlerse er-
kek tarafından ezilmeyeceklerdir. Burada demek iste-
diğim kadın. hatta evlerde hızmetçilik de yapsa, eko-
nomik gücünün bilincine vardığı zaman kocası tara-
fından ezilmeyecektir. Bunlann yanında zavallı du-
rumda olan, haklannın farkında olmayan kadmlanmız
çok sayıda. Bunlar da eziliyorlar...
Türkiye'de, hatta dünyada erkeklerin çok üstünde,
erkeklerden çok daha fazla haklara sahip kadınlar da
var. Tabii bunlar çoğunlukta değil; ama varlar.
MMHB örneğin?
- lsim vermek istemiyorum. Çok güzel, çok para
sahibı kadınlar erkekleri ezebiliyorlar, istediklerini
yaptırabiliyorlar ve erkeklerden çok daha fazla hakla-
ra sahip olabıliyorlar. Bunlar Türkiye'de de, dünyanın
bir çok ülkesinde de varlar. Yaşadıklan topluma, bir-
likte olduklan erkeklere dilediklerince yön verebilı-
yorlar.
^•••M Bir anlamda kadutut güçlû olması, hu-
lunduğu toplumsal sınıfa da mı bağlı?
- Muhakkak... Bulunduğu sınıfa ve büyük şehirlı
ohıp olmatnasınaçok bağlı... Büyük şehre yeni göç et-
miş olan ailelerin kadınlanyla, uzun süre büyük şehir-
de yaşamış ailelerin kadınlan arasında büyük fark var.
Bir de büyük şehirlerde şimdi yeni bir olgu var. Ba-
zı kadınlar örtünmeye başladılar. Bunlar. kendi ıstek-
leriyle kendilerini ikinci sınıf vatandaş haline getiri-
yorlar.
• • ^ ^ Sizce bunu neden bilinçli olarak yapıyor-
lar?
- Bunu söylemek çok zor. Bu konuyu üniversitede
tanıdığım bu tipten genç kızlarla zaman zaman konuş-
maya çahştım. Ama oniarla bunu konuşmak kesinlik-
le mümkün değil. Burada ikı neden var, diye düşünü-
yorum. Birincisi, çok küçük yaştan itibaren beyinle-
rinin yıkanması. Once Kuran kurslanna, sonra da
imam-hatip liselerine gönderrliyorlar. Onlara göre na-
mus, dürüstlük örtünmekten geçiyor. Bir de ünıversi-
teye girdikten sonra örtünenler var. Bunda bana göre
para rol oynuyor. Bunlara bazı güç odaklan parasal
yardım yapıyorlar. gerçekten de iyice bir yaşam sağ-
îıyorlar. Onlar da bunu kabul ediyorlar.
^ • • ^ Yani ikinci sınıf vatandaş olmayı böylece
kabullenmiş mi oluyoHar?
-Onlar kendilerini ikinci sınıf vatandaş olarak gör-
müyorlar. onlara, "Şeriat hukukuna göre evtendiğin
adam dörtkan alırlarsa ne yaparsuT diye sorulduğun-
da yanıtı. "Hayır öyle bir şey olmaz. Dört kanstna da
eşit muamele yapması laznn. Bunu hiçbir zaman ya-
pamayacağı için bugerçekkşmez,* oluyor. Böyle, ken-
dilerine göre bir takım bahaneler buluyoriar.
^ • ^ ^ ^ Ama şeriathukukuna göre bir de kadının
şahitliği de sayılmtyor. Ancak iki kadın ve bir erkek
şahitlikyapabiliyorlar. O konudaki düşünceleri ne-
dir?
- Onu da kabul etmek istemiyorlar. "Böyle şey ol-
maz'' diyorlar. Yani hem örtünürken hem de laik Tür-
kiye Cumhuriyeti yasalanndan yararlanmak istiyorlar.
Bu kızlanmızın, kadınlanmızın sayılan da hızla ar-
tıyor. Özelliklede üniversitelerde... Paraalıyorlarçün-
kü... Bir de Anadolu'dan büyük şehre göç eden kadın-
larda bu çok yaygın. Tarikatlar ve bu gibı odaklann
bu kadınlara bir şahsiyet verdiği. bunun da onlan cez-
bettiği anlaşılıyor. Bunlara karşı ne yapılabileceğını bı-
lemiyorum. Ama her halükârda artık imam-hatıp li-
selerinin sayısı doyum noktasma gelmiştir. Bunlann
teknik liselere kaydınlması gerektiğini ve bunun da ye-
ni hükümetlerin politikası haline getirilmesi gerekti-
ğini düşünüyorum. Bu sorunun üstesinden mutlaka
gelinmelidir.
• • • • Türkiye 'deciddibir kadın haklan hareke-
ti var. Ama sizce Türkiye'da kadınlar homojen bir
topluluk oluşturuyorlar mı? Kadın haklan derken,
Türkiye 'dekihangi kadınlann haklanndan söz edi-
liyor sizce?
- Benım gördüğüm aydın, büyük şehirli kadınlar
burada kendi haklannı savunuyorlar. Bu kadın hakla-
nnı öne süren kadınlar acaba kırsal alanda yaşayan ka-
dınlarla ilgili ne düşünüyorlar? Ya da büyük şehirle-
rin varoşlannda yaşayan kadınlar nasıl uyanlacak, na-
sıl aydmlatılacaktar?
Kadın haklan konusunda militan gipi çalışan bazı
tanıdıklanm var. "Kadın haklan, özgürlükler'' der-
ken bence kendilerini. ya da kendileri gıbi olan kadın-
lan düşünerek konuşuyorlar. diye düşünüyorum. Ko-
calanndan dayak yıyen kadınlar için açılan "KadmSı-
ğmma Evieri" var.
Bu tür hareketler güzel, ama sonrası ne olacak? Ka-
dın o eve sığınacak, ama orada ömür boyu mu yaşa-
yacak? Oraya sığınan kadınlara bir kimlik kazandın-
labilecek mı? Onlara ekonomik özgüriüklenni sağla-
yacak bir eğitim verilebilecek mi?
Türkiyc'de kadın hareketi. bu yardıma muhtaç du-
rumdaki kadınlara bir şey saglayabıliyorsa tabıi kı çok
iyi. Ama onlara btr şey sağlayamıyorsa, o zaman ha-
vada kalan soyut bir hareket gibi göriilebilir.
Prof. AYHAN
ULUBELEN
Yükseköğrenimini ÎÜ Eczacılık
Fakültesi 'ndeyaptı. Aynı fakülteye
asistan olarak girdi. Doçentliğinin
ardınhdan iki yıllığına Fullbright
bursuyla ABD'de öğrenim gördü. Bir
yıllığına Türkiye 've geldikten sonra
yeniden bir süre ABD 'de National
Insütute ofHealth da (Ulusal Sağlık
Enstitüsü) dört yıla yakın süre bitkilerin
kanser üzerindeki etkisi ile ilgili
arastırmalar vaptı. Istanbul 'a ikinci
dönüşünde, 1967'deprofesör oldıı. Halen
IÜ Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi.
aynı zamanda TÜBİTAK'ta da danışman
ve araştırmacı olarak görev yapıyor.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)
üvesi.
nuı o kadar önemi yok.
Bir de kadının, oğlunu evlendirdikten sona gelıni-
ni rakip olarak görmesi olgusu var. Bütün bunlar bir
araya gelince kadın kaçınılmaz olarak ezilıyor. Ama
yine başka bir kadının marifetiyle...
Kadm kişilik olarak da ekonomik olarak da güçlüy-
se tabii ki kendini ezdirmiyor. Aksine güçlü olan ken-
disi oluyor.
Özetle söylemek gerekirse toplumun, kadma bakış
açısı konusunda mutlaka eğitilmesi gerekiyor.
Peki, kadmayeni haklarsağlayacakyasa-
larla sorunun çözülebileceğine inamyor musunuz?
- Hayır, hiç inanmıyorum. Sadece Medeni Ka-
nun'da yapılacak evlilik sırasmda edinilmiş mallann
paylaşımı konusundaki değişikJik etkili olabilir. Ama
burada da bir sorun var. Bizim millet, malına pek düş-
kündür. Özellikle kırsal kesimde mal paylaşımı yüzün-
den cinayetler işlenebilir mi?
Türkiye 'de erkeğin kadma bakış açısı na-
- Farklı bölgelerin erkekJeri farklı bakıyorlar. Göz-
lemlerine göre Anadolu'dan gelmiş erkek büyük şe-
hırden bir kadınla evlendiğinde kansına çok saygilı
davranıyor. DavTanışı kendi memleketınden bir kadı-
na olan davranışından çokfarklı. Bu, tıpkı, bizim Türk
erkeklerinın yabancı uyruklu bir kadınla evlendikJeri
zaman o kadına fevkalade saygılı davranmalan gıbi...
Bir de mal mülk sahibi kasaba erkekleri var... Onlar
ıçın kadın bir meta. Büyük şehır erkeklen, özellikle
yeni kuşak gençlerçok çağdaş. Son olarak, insanın içi-
ne sıkıntı veren, kadınlan korumayı kendine iş edın-
miş erkeklenmız var. Bunlar adeta sizın namusunu-
bekçiliği görev ini üstlenmişler.
Clkemizin acı gerçeklerinden birisi de ai-
leiçidayak vetecavüzoiaylan... Butürolaylanduy-
duğunuzda tepkiniz ne oluyor?
- Bunlar çok korkunç olaylar. İnsanın tüyleri diken
dikcn oluyor. Çok fazla dışan yansıtılmıyor. bu tür
olaylar. Aile içı tecavüzde bulunan erkeğin fevkalade
hasta ruhlu olması gerekiyor, diye düşünüyorum.
Muhtemelen bu tür olaylara, kadın-erkek ilişkileri-
nin yüzyıllardırböylesine baskı altında tutulması ne-
den oluyor. Dayak, daha önce de söylediğim gibi ge-
lenek olarak çocuklann dövülmesiyle başhyor. Al-
manya'da anne ya da baba çocuğunu dövdügü zaman
çocuk derhal aileden alınıp çocuk yurtlanna konulu-
yor.
Gelişmıştoplumlarda çocuklaryasalarla korunuyor.
Oysa Türkiye'de bu yok. Diyelim ki babasmdan da-
yak yiyen kız çocuğu, gitti, karakola şikâyette bulun-
du. Ama o çocuğun başına gelecek şey daha çok da-
yak yctnek olacak.
Toplumda. "Babadırdöver'\'*[)avakcennettençık-
atarsa adam da evinde kansını döver.
Televizyonlar. küçük aile fılmleriyle dayağın ne ka-
dar kötü bir eylem olduğunu duyursalar bence son de-
rece yararh bir işlevı yerine getirmiş olurlar. Bu şekil-
de insanlar farkında olmadan belli bireğitim almış ola-
caklar.
sunuz?
Aile içi tecavüz konusunda ne düşünüyor-
Şimdi en büyük çaba Medeni Kanun 'da
kadınlann haklannın korunabilmesiiçin değişiklik
yapılması yönünde. Örneğin evlilik boyunca aile
içinde edinilmiş mallann eşit paylaşımı öngörülü-
yor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Bu tabii ki çok güzel. çok olumlu bir yaklaşım. Bu.
meslek sahibi kadma da ekonomik bakımdan güçsüz
olankadına da çok faydalı. Ama is. kı. kabul edilsın.
• • • • Sizce neden erkek egemen toplumlarda
yaşıyoruz?
- Galiba daha çok Doğu toplumlan böyle. Batı bu
sorunu çoktan halletmış. Kadın ve erkek hemen he-
men her bakımdan eşit duruma gelmışler. Rejımler.
gelenekler, dinsel inançlar bunda çok önemli etken-
ler. Ama yine de bu işin başı geliyor, ekonomiye da-
yanıyor. Ekonomik neden bence en önde gelenı. Ben
her şeyden önce ve mutlaka kadının ekonomik özgür-
lüğünü kazanması gerektiğine inanıyorum. Kadın, öğ-
rendiği beceriyle para kazanmaya başladığı anda er-
kek egemenliğini kıracaktır.
Erkek egemen toplum yapısını özendir-
mekte sizce kadınlann payı da yok mu?
- Bence çok var. Ben annelen çok suçluyorum. Er-
kek annelen, kendi çektiklennı tamamen unutarak
oğullannı aileye egemen olmaya. kansını ezmeye yö-
neltiyorlar. Tabii kı. bütün kadınlar böyle davranmı-
yorlar. Ama Türkiye"de geleneksel olarak anneler er-
kek çocuklannı böyle yetiştinyor. Genelde bu anne-
lererkek çocuklannı böyle yetiştinyor. Genelde bu an-
neler oğullannı. ataerkıl aile düzenini korumaya eği-
lımli insanlar olarak eğitiyorlar. liu, Türkıye'nin ger-
çeğı. Bir de bızım toplumda kadın kadını çekemiyor.
Pek çok olay, pek çok cinayet, kadının başka bir ka-
dın hakkında yaptığı dedikodulardan kaynaklanmış-
tır. Çok ilginç bir durum bu.
Belki de kadının ezilmişliğinden kaynaklanan bir
komplekstir. Ben ezıldım. o da ezılsin. duygusu hâ-
kim olabilir. Bırde annelerin çocuklanna attıklan da-
yak olgusu var. Çok dayak yiyen çocuk erişkın çağda
sert, dövücü. kıncı, yırtıcı bir insan haline geliyor, di-
ye düşünüyorum. Burada annelerin davranışlan, tu-
tumlan çok önemli. Özellikle vurgulamak istediğim
nokta, annelerin oğullanna çok özel davranış içinde
olduklan. Bu da toplumun erkeğe çok önem verme-
sinden ileri geliyor. Anne, erkek çocuğu küçükken
onu, *Benim paşa oğlum,betıim aslan oğjum." diye se-
viyor. Bizim toplumda erkek çok önemli. ama kadı-
madır" zihniyeti yerleşik olduğu için karakoldakı po-
lisın dûşüncc biçimi de farklı değil.
Ancak çocuk dayaktan hastanclik olunca iş adale-
te intıkal ediyor. mahkeme el koyuyor. Sonuç? Baba
mahkûm edildi; çocuk da evıne döndü. Baba altı ay
hapiste yattıktan sonra dışan çıktı. Peki, o çocuğun du-
rumu ne olacak? Budurumda dahiçkimseaileiçişid-
det, ya da dayak yüzünden şikâyette bulunmuyor. Bu
koşullar altında yasa olsa ne olur, olmasa ne olur? Ön-
ce toplumun görüşünü, zihnıyetini değiştırmek lazım.
Dayak olayını toplumdan şu ya da bu şekilde kaldır-
mamız zorunludur.
İHHM Yanidayağın son derecesakmcalı olduğu-
nu kuşaktan kuşağa anlatmalı mıyız?
- Evet. Bunda televızyonlann da çok büyük katkı-
sı olabilir. Özellikle özel televızyon kanalian kurul-
duktan sonra televizyon çok fazla izlenir otdu. Ama
ne yazık ki. özel televizyonlanmızın hiçbir eğitici ta-
raflan yok. Aksine. o "reality show" denilen program-
larda şiddetin her türlüsü adeta özendiriliyor. Bir de
yerii filmlere bakın. Hele eski yerli filmlere... Kadın
oyuncu, erkekten mutlaka dayak. en azından bir tokat
ycr. Falanca erkek artist, fılanca kadın artiste tokat
- Korkunç, dehşet verici bir şey. Bir kocanın kan-
sına nasıl tecavüz edebileceğıni aklım almıyor.
Bunu da bırakm... Dört beş kişı, hiç tanımadıklan
bir kadını kaçınp tecavüz edebilıyorlar. Hatta küçük
çocuklara tecavüz edilıyor: sonra da bunlan öldürü-
yorlar. Bu tür suçlann cezalannın her halde çok arttı-
nlması lazım. Bu cezalann çok caydıncı olmalan ge-
rekiyor. Öylesine caydıncı olmalı ki, bu suçu işleme-
ye cesaret edilemesın.
• • • • Sizce zinanın hilâ Türk Ceza Kanunu ge-
reğincesuç sayılması kadınlaraçısından hakça mı?
- Değil tabii. Hele bugünkü topluma bakarsanız...
Türkiye'de milyonlarca kışı ımam nıkâhlı yaşıyor. Bu,
Türkiye Cumhuriyeti kanunlanna göre bal gibi zina-
dır. Dersınızki:
"Bizçok püriten bir tnplumuz. Zina>a da. imam ni-
kâhhyaşamavT»dakarşı\ız. Herşeyy-asalarauygunoia-
cak.""O zaman anlaşılabilir. Ama biz öyle pünten bir
toplum fılan değılız ki. Üstelik bu tür ıhşkilere de ba-
yağı esnek. hatta çok rahat bakanz.
Bizim kırsal kesimde. hatta son yıllarda büyük şe-
hirlerin varoşlannda imam nikâhlı yaşamak çok yay-
gındır. Hatta geçenlerde bir tanesi dört tane kansıyla
Başbakan'a bile çıktı. Buna hiç kimse sesini bile çı-
karmadı. Kalkıp da "Sen zina suçu işliyorsun. Vanın-
daki kadınlar zina suçu işliyorlar" diyen olmadı
Madem olaya bu kadar e:>nek bakılıyor, hatta böy-
le insanlar başbakan yanında bo\' gösterebiliyorlar. o
zaman fiilen zina suç sayılmıyor demektir. O halde
Türk Çeza Kanunu'ndan kaldınlsın.
^ * ^ ^ * Başlangıçta da konuştuğumuzgibi 8 Mart
Kadınlar Günü nedeniyle paneller düzenlenecek,
konuşmaiar yapılacak, kadınlann erkeklerle eşit
haklan paylaşımmdan söz edilecek. Sizce bu tür ko-
nuşmaların, böyle toplantılann kadınlara yararı
oluyor mu?
- Bence hayır. En azından büyük bır kadın kıtlesi-
ne yaran dokunmuyor. çünkü onlara ulaşamıyor. Sa-
dece büyük şehirlerde yaşayan meslek sahibi bazı ay-
dın kadınlar bunlan dinlıyor, bunlarla ilgılenıyor.
Bu toplantılarda gerçekten çok güzel konuşmaiar
yapılıyor. Ben dc bunlara katılıyor. dınliyor ve alkış-
lıyonım. Ama öbür yanda dayak yıyen. horlanan, en
zavallı durumda olan kadınlara bunlann yaran olmu-
yor ki. O kadınlar bu toplantılardan haberdar bile de-
ğil. Zaten bu toplantılara gazeteler pek ycr vcrmıyor;
televizyonlar da kısaca geçıştıriyorlar. Bu tip konuş-
malarla asıl amaca vanlacağına ben inanmıyorum.
Evet, Medeni Kanun vc Türk Ceza Kanunu'nun bazı
maddeleri değiştirilmelı. Tecavüzcdene, dayak atana
çok büyük cezalar verilmelı. Ama dediğim gibi sade-
ce kanun değişikliklen, cezalann arttınlması. yani ka-
nunlarçıkanlması hiç yelerlı değil. Bu ışin başı da eği-
tim. tlkokul birinci sınıftan başlayıp, lıse son sınıfa ka-
dar. aşamali olarak çapı genişletilen bir sosyal bilim-
ler. ya da sosyal davranış dersı konulmalıdır. Evet,
okullarda bir din ve ahlak dersi var. Ama bunun din
kısmına ağıriık verihyor. .AJılak bölümünde ıse ağır-
lık sadece kadının örtünmesınde kalıyor. Gerçekten bır
sosyal davranış dersı konulmastnın zorunlu olduğuna
inanıyorum. Toplum dehşetli davranış bozukluklan
ıçındc.
• • ^ H Bunun bir nedeni Türkiye 'de nüfusun hız-
la artması olabilir mi?
- Ben buna kesinlikle inanıyorum. Hızla artan nü-
ftısa paralel olarak davranış bozukluklan da belirgin
bir biçimde görülüyor. Son iki yılda üniversitede fark
ettığım bir şey var. Her zaman hocaianna saygı vc
sevgiyle davTanan öğrencilenn tavırlan değişti. Ama
bunu kasıtlı yapmadıklannı da bilıyorum. Nasıl dav-
ranmalan gerektiğinin farkında bile değiller. Üstelik
bunlar lise bıtırmış çocuklar... Çocuklanmıza doğru
dürüst bir sosyal eğitim verilmediğınihepimizbiliyo-
ruz. Hem anne-baba, hem anne-baba-çocuk. hem m-
sanlannbaşkalanylaılışkilennde ciddi bir sosyal dav-
ranış eğitımıne ihtıyaç var. Bunun Mılli Eğitim Bakan-
lığı tarafından temel eğıtıme alınması şarttır. Aynca
yayın organlan ve medyanın da buna dıkkat etmesı,
ciddi eğitici programlar yapmaya özen göstermesi ge-
rekir. Çok üzülerek söylüyorum, ama Türkiye sosyal
akımdan hiç iyı bir yolda değil. Ben burada kadın hak-
lanndan söz ederken genelde insan haklannın da al-
tını çizmek ıstiyorum. Nasıl olur da Türkiye gibi bir
ülkede insan haklan bu kadartecavüze uğrayabilir, in-
sanlar dev let eliyle oöylesine mağdur edılebilir? Bu,
beni en çok düşündüren, en çok üzen konulardan bi-
risi. İnsan haklan ihlallen adeta politika haline gelmiş.
Yine eğıtımsizlikten gücü eline geçıren kişiler istedik-
lerine istediklerini yapabileceklennı düşünüyorlar. Ha
aılede dayak, ha karakolda dayak... Kadın haklanyla,
genelde insan haklan paralel olarak ele alınmalı.
Önemli olan insan. Türkiye"de. insan haklanna ıçten-
likle saygı gösterildiği gün kadın haklan sorunu da en
azına inecektir.
Âdnatı Menderes'ten günümüze uzanan şu cılız ses
ATİLLACOŞKUN
Gazetedeki çalışma odama gırdiğimde, masa-
rrun üzerine bırakılmış bir fotokopi buldum; Par-
lamento dergisinde yayımlanan bir yazı ile ilgi-
liydi.
"Kültûr Bakam Yanih>x)r'T)aşlığını taşıyan.
Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak tarafından yazılmış
biryazıydı (Parlamento. Aralık 1995 s. 20-21).
Kültür Bakanı Fıkri Sağlar'm, Nâam Hik-
met'in heykelinin açılışı sırasında yaptığı ko-
nuşmayı eleştiriyordu; Kültür Bakanı'nın, Nâ-
zım'ın yurttaşlıktan çıkanlması karannı "Cum-
huriyet tarihinin en büyük ayıbTolarak nitele-
mesine karşı çıkıyordu:
- Nâzrnı'ı 1951 yılında Türk vatandaşlığından
çıkaran hükümete karşı ne büyükhaksızhk. Sa-
dece haksızlık değil, aynı zamanda insanı şaşır-
tan bir bilgisiziik Kültür Bakanı'nın olay hak-
kında hiçbir bilgisi olmadığı aıılasılıyor.
Bu sözlen okuyunca, gerçekten şaşırdım ve
irkildim. Adının başmda "Prof." unvanı olan bir
insan, nasıl olur da dünyaca ünlü bir ozanı yurt-
taşlıktan çıkaran birkaran savunabilir?
Yazının ilerleyen satırlannda, bu tutumun ne-
deni açıkça görülüyor, Rıfkı Salim Burçak, şöy-
le diyor yazının bir bölümünde:
- Ben, Nâzım Hikmet'i Türk vatandaşlığın-
dan çıkaran hükümetin hayatta kalan tek üyesi-
yim. Otay hakkında kendi adıma ve bugün artık
aramızda bulunmavan arkadaşlanm adına Türk
kamuoyuna kısa bir bilgi sunmayı. Kültür Baka-
nı'nın bu tecavüz ve saldınlanna cevap vermeyi
kendim için bir görev sa% dım.
Evet, bu anlaşılır bir gerekçe; işlediği bir ayıp
karşısmda. insanoğlunun kendisini sav unma iç-
güdüsü. onun doğasından ileri gelmektedir; hat-
ta, böylesi bir durum insanı saldırgan bir tutu-
ma da sürükleyebilmektedir.
Su götttrür bir tutum
Rıfkı Salim Burçak. Kültür Bakanı'na karşı.
hem "kendiadına" hem de "arkadaşlan adına"
konuştuğunu söylüyor; Burçak'ın. arkadaşlan
adına. ama özellikle AdnanMenderesadma ko-
nuşrnası, epeyi su götürür. Ünlüu
Yassıada Mah-
kemesi'* duruşmalannı anımsayanlar, Rıfkı Sa-
lim Burçak'ın, Adnan Menderes ile ilişkileri-
nin, onun adına konuşmaya elvenşli olmadığını
pekâlâ bilirler.
Yüksek Adalet Divanı'nın 1960/1 esas sayılı
dosyasında yer alan gerekçeli kararda. ilginç bir
olay anlatılmaktadır. Adnan Menderes, 1959 yı-
lında yapılan bir toplantıda söz alan Rıfkı Salim
Burçak'ın konuşmasına dayanamaz ve toplantı-
yı terk eder (S. 303; Ethem Menderes'in 5 Ma-
yıs 1959 günlü notlanndan).
Yine aynı mahkemenın 1961 • 7 esassayılı dos-
yasındaki gerekçeli karara göre de Rıfkı Salim
Burçak, "Vatan Cephesi" örgütlenmesıyle ilgi-
li olarak şaşırtıcı bir savunma yapar bazı arkadş-
lanylabirlikte; Burçak'agöre, "VatanCephesi"
konusu, üyesi bulunduğu Genel tdare Kuru-
lu'nda hiç konuşulmamıştır: Adnan Mende-
res'in. "Parti Genel Başkanı sıfatıvla yapmış ol-
duğu tamimlerden haberlcri olmadığını" da söy-
ler(!). Bututumuyla, Adnan Menderes'i, "Vatan
Cephesı" örgütlenmesi suçlamasıyla baş başa
bırakır. Menderes'in bu tutum karşısmda yanıtı
açıktır: "Meseleningenel kurukla konuşulupgö-
rüşülmetnesine imkân tasavv ur edilemez." (Ge-
rekçeli karar, s. 29)
Rıfkı Salim Burçak'ın, adına konuştuğunu
söylediği arkadaşlan ile ilişkisi, işte böyleydi
İ961 yılında.
Nâzıın'ın yurttaşlıktan çıkanlışı
Rıfkı Salim Burçak'ın. Nâzım'ın yurttaşlıktan
çıkanlması karannın eleştirisine karşı savun-
ması gerçeği yansıtmıyor, olayın özünü çarpı-
tıyor.
Şöyle diyor Burçak:
- Nâzım Hikmet. komünist bir şair olduğu için
mi Türk vatandaşlığından çıkanldı? Bu. şimdi-
lerde iddia edildiği gibi. o zaman ki hükümetin
keyfi bir karan mıvdı.' Voksa Nâzııtı. o dönemin
hükümetlerini elestirdiği için mi bu muameleye
maruz kaldı?
Burçak'a göre Nâzım, bu gerekçelerle ve key-
fi bir uygulama ile değil, başka gerekçelerle
yurttaşlıktan çıkanlmıştır.
Rıftı Salim Burçak. Nâzım'ın yurttaşlıktan
çıkanlmasına ilişkin kendi gerekçelerini şöyle
sıralıyor:
- Nâzım Hikmet artık yurdumuz ale>hineyo-
ğun bir propagandava başlamıştı. (_) Türkiyc'yi
elefsc.irTnek,MustafaSuphi'lerinvediğerlerinin
yapamadıklan işi şimdi gcrçeklestirmek amacı-
nı güdüyordu. (...) Türkive alevhine giriştiği bu
yoğun propaganda faaliytli ülkemizde hüyükbir
öfke ve hevecan uyandırdı. (...) İşte bundan son-
radır ki Bakanlar Kurulu, 25 Temmuz 1951 ta-
rihinde cıkardığı bir karamarne ile Nâzım Hik-
met'in Türk vatandaşhğı sıfatını kaldırdL
Görüldüğü gibi, Rıfkı Salim Burçak, Nâzım
Hikmet'in yurttaşlıktan çıkanlması; onun siya-
sal mücadelesi, yani düşünce ve inançlan ile il-
gilidir demek istiyor.
Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlması karannı
eleştirelerin de söylediği zaten budur. Nâzım
Hikmet, komünist düşüncelere sahip olduğu ve
Türkiye'deki hükümet biçimini ve hükümet
edenleri elestirdiği için yani düşünce ve inanç-
lan nedeniyle, eleştiri hakkını kullandığından
ötürü yurttaşlıktan çıkanlarak cezalandınlmış-
tır; böylelikle. ülkedeki tüm solculara, hatta De-
mokrat Parti yönetimini eleştirebilecek tüm ay-
dınlara bır gözdağı verilmek istenmiştir.
Nâzım'ın düşünceleri nedeniyle ve hüküme-
ti ve hükümet edenleri eleştirdiği için yurttaşlık-
tan çıkanldığı gerçeği, hükümetin o utanılası ka-
rarnamesinde açıkça görülmektedir.
Hükümetin, 15 Ağustos 1951 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanan karan şöyle:
"._ radvn yayınlannda Türkiye'nin Hükümet
şckli ve hükümeti idare edenler aleyhinde geniş
propaganda kampamasına girişerek komünizmi
yaymak maksadını güden neşriyatıyla Sov'j'et hü-
kümetinin verdiği hizmeti ifa etmekte olân ma-
ruf komünist Nâzım Hikmet Ran'ın (...) Türk va-
tandaşlığından çıkanlması karaıiaştınlmıstır."
Bu karar, Nâzım Hikmet'in,w
Hükümet şekli
ve hükümeti idare edenler aleyhinde geniş pro-
paganda kampanyasına'ginşme eylemini. yani
eleştın hakkını sözc konu etmıyor mu? Nâzım
Hikmet'in "komünizmi yaymak maksadını güt-
tüğünü" açıkça söylemiyor mu? Bu karar. Nâ-
zım'ın,
u
_ Neşriyatıyla Sovyethükümetinin ver-
diği hizmeti ifa etmekte" olduğu soyut suçlama-
sını içermiyor mu?
Anlaşılan, dönemin Gümrük ve Tekel Baka-
nı Rıfkı Salim Burçak Bey. bu karan okumadan
imzalamıştır; aradan kırk beş yıl geçmesine kar-
şın, karann bu içeriğinden hâlâ habersizdir.
Keyfılik deyince
Keyfılik deyince akla ne gelir?
Keyfılik, hukukun bittiği yerde başlar; hukuk
ve keyfılik, her ikisi de birbirini yadsır. Insanlık
tarihi. keyfılikten hukuk egemenliğıne yürüyü-
şün sayısız ömeklerini içerir.
Nâzım Hikmet'in yurttaşlıktan çıkanlması
karannın keyfı olup olmadığı, o karann huku-
kiliği ile ilgili bir sorundur kuşkusuz.
Hükümet karamamesinden anlaşıldığına gö-
re; Nâzım. 1312 sayılı Vatandasjık Kanunu'nun
10. maddesi uyannca yurttaşlıktan çıkanlmıştır.
Bu madde şöyle:
"Ecnebi bir devletin askerlikten gav n bir hiz-
meüni deruhteetmiş olanlardan kabul ettiğj hiz-
metin tavin olunacak müddet zarfinda terki için
Türkiye'de bulunduklan mahal hükümetleri ve
ecnebi memleketinde Türk elçilik veya şehben-
derhaneleri vasıtasile verilecek emre imtisal et-
meyen veya Türkiye ile muharip bir devletin hiz-
metinde bilâmezuniyet devam eden Türkler, va-
tandaşlıktan ıskat olunabilirler."
Demek ki. yabancı bir ülkede yaşayan bir
Türk yurttaşının yurttaşlıktan çıkarılabilmesı
için, o yurttaşın yaşadığı ülkede askerlik dışın-
da birdevlet görev ı almış olması gerekir: elbct-
te böyle bır durumun kanıtlanyla somut olarak
belirlenmesi ön koşuldur.
Ancak yasaya göre, bir kişinin yurttaşlıktan
çıkanlabilmesi için. bu unsurun yerine gelmiş
olması da yeterli değıldır.
Türk hükümetinin, yurttaşlık bağı bulunan ki-
şiden. o ülkedeki elçıîiğı aracılığı ile söz konu-
su görevden aynlmasını istemesi ve ona bir za-
man tanıması da gerekmektedir. Kuşkusuz, hü-
kümetin. bu istencini. bu kişiye bildirmesi zo-
runludur. Ancak bu yasal gereklilik yenne geti-
nldikten sonra bu kişinin üstlendiği yabancı dev-
let görevini terk etmemesi halindc yurttaşlıktan
çıkarılması mümkündür. Eğer bu yapılmazsa
uygulama kcyfi sayılır!
Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlma karanmn
keyfı olup olmadığını. ilgili hükümet karama-
mesini okuyarak görmek olanaklıdır.
Kararda şöyle deniliyor:
"_ Nâzım Hikmet Ran'ın kendisine bu hizme-
ti terketmesi hususunda yapılacak tebligatın bir
fayda vermcyeceği mülahaza edikliğinden Türk
vatandaşlığından çıkanlması (_.) Bakanlar Ku-
rulu'nca karariaştınlmıştır."
Görüldüğü gibi. Adnan Menderes hükümeti,
yasanın bağlayıcı kuralı olan "hizmetinterkedil-
mesi" konusunda Nâzım Hikmet'e bıldinmde
bulunma yükümlülügünü yenne getirmemiş;
hatta, yasanın bu kuralını uygulamaya gerek ol-
madığına karar vermiştır.
Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlması karan,
"Cumhuriyet tarihinin en büyük ayıbı" değil de
nedir11