04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 1996 PAZAR 8 PAZAR KONUGU TÜBA üyesi, TÜBITAK danışmanı IÜöğretim görevlisi Prof. Ulubelenle kadın haklarını konuştuk: ' Kadın özgürlüğünükazanmalı8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Bütün dünyada, kadınlann erkeklerle eşitliğine duyarlı ülkelerde etkinlikler düzenlenecek, konuşmalar yapılacak, panellerde kadınlann erkeklerle eşit haklan paylaşımmdan söz edüecek. Ama sözü geçen pek çok kadın yine tecavüze uğramaya devam edecek, kocalanndan dayak yiyecek, Medeni Kanun'un ilgili maddeleri yetersiz kaldığı için neredeyse parasız pulsuz kendilerini sokakta bulacak. Peki, bu kadınlara yardım eli nasıl uzatılmalı? Saygın bir bilim insanı olan Prof. Ayhan Ulubelen'le bu sorulann yanıtlannı aradık. Prof Ulubelen, kadınlann sorunlannın toplumun genel eğitimsizliğinden kaynaklandığını, yasa maddeleri değiştirilse bile eğitim olmadan meseleye çözüm bulunamayacağı inancında. Prof. Ulubelen, feminist harekete aykın kaçabilecek düşünceler de taşıyor. Bunlann başmda kadın haklannın genel insan haklanyla paralel olarak ele alınması geliyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kut- lantyor. 8 Mart'ta günün anlam ve önemini belir- ten konuşmaiar, kutlama toplantıları yapılacak. Ama ertesi günü yine gündelik yaşama dönülecek ve Türkiye'de her şey eskisi gibi olacak. Siz Türki- ye 'de kadınlann erkeklerle eşit haklan paylaşhkla- nnt düşünüyor musunuz? - Buna, hem evet hem de, hayır, diyeceğim: Evet, çünkü bu eşit paylaşım büyük şehirlerde yaşayan eği- tilmiş kadınlar için geçerli. Ben bir üniversite öğretim üyesi olarak, ya da ya- kın çevremdeki kadın arkadaşlanmdan örnek vermem gerekirse, bizler hiçbir zaman kadın olduğumuz için aynmatabi tutulmadık. Kadın oldugum için akademik kariyerim hiçbir biçimde engellenmedi. Ama öbür yanda, eğitimsiz, ekonomik gücünü kazanmamış ka- dınlara bir aynm yapıldığı ise ortada. Bu kadınlar er- keklerle aynı haklardan yararlanamıyorlar, çünkü du- rumun ne olduğunu bilmiyorlar. Kendi haklannın ne olduğunun bile bilincinde değiller. Bu kadınlann ken- di haklannı savunma güçleri, durumlan da yok. Baba evınden koca evine gidiyorlar. Baba evinde gördükle- ri baskıyı koca evinde de aşağı yukan yaşıyorlar. Ka- dınlar ekonomik özgüriüklenni kazanabiiirlerse er- kek tarafından ezilmeyeceklerdir. Burada demek iste- diğim kadın. hatta evlerde hızmetçilik de yapsa, eko- nomik gücünün bilincine vardığı zaman kocası tara- fından ezilmeyecektir. Bunlann yanında zavallı du- rumda olan, haklannın farkında olmayan kadmlanmız çok sayıda. Bunlar da eziliyorlar... Türkiye'de, hatta dünyada erkeklerin çok üstünde, erkeklerden çok daha fazla haklara sahip kadınlar da var. Tabii bunlar çoğunlukta değil; ama varlar. MMHB örneğin? - lsim vermek istemiyorum. Çok güzel, çok para sahibı kadınlar erkekleri ezebiliyorlar, istediklerini yaptırabiliyorlar ve erkeklerden çok daha fazla hakla- ra sahip olabıliyorlar. Bunlar Türkiye'de de, dünyanın bir çok ülkesinde de varlar. Yaşadıklan topluma, bir- likte olduklan erkeklere dilediklerince yön verebilı- yorlar. ^•••M Bir anlamda kadutut güçlû olması, hu- lunduğu toplumsal sınıfa da mı bağlı? - Muhakkak... Bulunduğu sınıfa ve büyük şehirlı ohıp olmatnasınaçok bağlı... Büyük şehre yeni göç et- miş olan ailelerin kadınlanyla, uzun süre büyük şehir- de yaşamış ailelerin kadınlan arasında büyük fark var. Bir de büyük şehirlerde şimdi yeni bir olgu var. Ba- zı kadınlar örtünmeye başladılar. Bunlar. kendi ıstek- leriyle kendilerini ikinci sınıf vatandaş haline getiri- yorlar. • • ^ ^ Sizce bunu neden bilinçli olarak yapıyor- lar? - Bunu söylemek çok zor. Bu konuyu üniversitede tanıdığım bu tipten genç kızlarla zaman zaman konuş- maya çahştım. Ama oniarla bunu konuşmak kesinlik- le mümkün değil. Burada ikı neden var, diye düşünü- yorum. Birincisi, çok küçük yaştan itibaren beyinle- rinin yıkanması. Once Kuran kurslanna, sonra da imam-hatip liselerine gönderrliyorlar. Onlara göre na- mus, dürüstlük örtünmekten geçiyor. Bir de ünıversi- teye girdikten sonra örtünenler var. Bunda bana göre para rol oynuyor. Bunlara bazı güç odaklan parasal yardım yapıyorlar. gerçekten de iyice bir yaşam sağ- îıyorlar. Onlar da bunu kabul ediyorlar. ^ • • ^ Yani ikinci sınıf vatandaş olmayı böylece kabullenmiş mi oluyoHar? -Onlar kendilerini ikinci sınıf vatandaş olarak gör- müyorlar. onlara, "Şeriat hukukuna göre evtendiğin adam dörtkan alırlarsa ne yaparsuT diye sorulduğun- da yanıtı. "Hayır öyle bir şey olmaz. Dört kanstna da eşit muamele yapması laznn. Bunu hiçbir zaman ya- pamayacağı için bugerçekkşmez,* oluyor. Böyle, ken- dilerine göre bir takım bahaneler buluyoriar. ^ • ^ ^ ^ Ama şeriathukukuna göre bir de kadının şahitliği de sayılmtyor. Ancak iki kadın ve bir erkek şahitlikyapabiliyorlar. O konudaki düşünceleri ne- dir? - Onu da kabul etmek istemiyorlar. "Böyle şey ol- maz'' diyorlar. Yani hem örtünürken hem de laik Tür- kiye Cumhuriyeti yasalanndan yararlanmak istiyorlar. Bu kızlanmızın, kadınlanmızın sayılan da hızla ar- tıyor. Özelliklede üniversitelerde... Paraalıyorlarçün- kü... Bir de Anadolu'dan büyük şehre göç eden kadın- larda bu çok yaygın. Tarikatlar ve bu gibı odaklann bu kadınlara bir şahsiyet verdiği. bunun da onlan cez- bettiği anlaşılıyor. Bunlara karşı ne yapılabileceğını bı- lemiyorum. Ama her halükârda artık imam-hatıp li- selerinin sayısı doyum noktasma gelmiştir. Bunlann teknik liselere kaydınlması gerektiğini ve bunun da ye- ni hükümetlerin politikası haline getirilmesi gerekti- ğini düşünüyorum. Bu sorunun üstesinden mutlaka gelinmelidir. • • • • Türkiye 'deciddibir kadın haklan hareke- ti var. Ama sizce Türkiye'da kadınlar homojen bir topluluk oluşturuyorlar mı? Kadın haklan derken, Türkiye 'dekihangi kadınlann haklanndan söz edi- liyor sizce? - Benım gördüğüm aydın, büyük şehirli kadınlar burada kendi haklannı savunuyorlar. Bu kadın hakla- nnı öne süren kadınlar acaba kırsal alanda yaşayan ka- dınlarla ilgili ne düşünüyorlar? Ya da büyük şehirle- rin varoşlannda yaşayan kadınlar nasıl uyanlacak, na- sıl aydmlatılacaktar? Kadın haklan konusunda militan gipi çalışan bazı tanıdıklanm var. "Kadın haklan, özgürlükler'' der- ken bence kendilerini. ya da kendileri gıbi olan kadın- lan düşünerek konuşuyorlar. diye düşünüyorum. Ko- calanndan dayak yıyen kadınlar için açılan "KadmSı- ğmma Evieri" var. Bu tür hareketler güzel, ama sonrası ne olacak? Ka- dın o eve sığınacak, ama orada ömür boyu mu yaşa- yacak? Oraya sığınan kadınlara bir kimlik kazandın- labilecek mı? Onlara ekonomik özgüriüklenni sağla- yacak bir eğitim verilebilecek mi? Türkiyc'de kadın hareketi. bu yardıma muhtaç du- rumdaki kadınlara bir şey saglayabıliyorsa tabıi kı çok iyi. Ama onlara btr şey sağlayamıyorsa, o zaman ha- vada kalan soyut bir hareket gibi göriilebilir. Prof. AYHAN ULUBELEN Yükseköğrenimini ÎÜ Eczacılık Fakültesi 'ndeyaptı. Aynı fakülteye asistan olarak girdi. Doçentliğinin ardınhdan iki yıllığına Fullbright bursuyla ABD'de öğrenim gördü. Bir yıllığına Türkiye 've geldikten sonra yeniden bir süre ABD 'de National Insütute ofHealth da (Ulusal Sağlık Enstitüsü) dört yıla yakın süre bitkilerin kanser üzerindeki etkisi ile ilgili arastırmalar vaptı. Istanbul 'a ikinci dönüşünde, 1967'deprofesör oldıı. Halen IÜ Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi. aynı zamanda TÜBİTAK'ta da danışman ve araştırmacı olarak görev yapıyor. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üvesi. nuı o kadar önemi yok. Bir de kadının, oğlunu evlendirdikten sona gelıni- ni rakip olarak görmesi olgusu var. Bütün bunlar bir araya gelince kadın kaçınılmaz olarak ezilıyor. Ama yine başka bir kadının marifetiyle... Kadm kişilik olarak da ekonomik olarak da güçlüy- se tabii ki kendini ezdirmiyor. Aksine güçlü olan ken- disi oluyor. Özetle söylemek gerekirse toplumun, kadma bakış açısı konusunda mutlaka eğitilmesi gerekiyor. Peki, kadmayeni haklarsağlayacakyasa- larla sorunun çözülebileceğine inamyor musunuz? - Hayır, hiç inanmıyorum. Sadece Medeni Ka- nun'da yapılacak evlilik sırasmda edinilmiş mallann paylaşımı konusundaki değişikJik etkili olabilir. Ama burada da bir sorun var. Bizim millet, malına pek düş- kündür. Özellikle kırsal kesimde mal paylaşımı yüzün- den cinayetler işlenebilir mi? Türkiye 'de erkeğin kadma bakış açısı na- - Farklı bölgelerin erkekJeri farklı bakıyorlar. Göz- lemlerine göre Anadolu'dan gelmiş erkek büyük şe- hırden bir kadınla evlendiğinde kansına çok saygilı davranıyor. DavTanışı kendi memleketınden bir kadı- na olan davranışından çokfarklı. Bu, tıpkı, bizim Türk erkeklerinın yabancı uyruklu bir kadınla evlendikJeri zaman o kadına fevkalade saygılı davranmalan gıbi... Bir de mal mülk sahibi kasaba erkekleri var... Onlar ıçın kadın bir meta. Büyük şehır erkeklen, özellikle yeni kuşak gençlerçok çağdaş. Son olarak, insanın içi- ne sıkıntı veren, kadınlan korumayı kendine iş edın- miş erkeklenmız var. Bunlar adeta sizın namusunu- bekçiliği görev ini üstlenmişler. Clkemizin acı gerçeklerinden birisi de ai- leiçidayak vetecavüzoiaylan... Butürolaylanduy- duğunuzda tepkiniz ne oluyor? - Bunlar çok korkunç olaylar. İnsanın tüyleri diken dikcn oluyor. Çok fazla dışan yansıtılmıyor. bu tür olaylar. Aile içı tecavüzde bulunan erkeğin fevkalade hasta ruhlu olması gerekiyor, diye düşünüyorum. Muhtemelen bu tür olaylara, kadın-erkek ilişkileri- nin yüzyıllardırböylesine baskı altında tutulması ne- den oluyor. Dayak, daha önce de söylediğim gibi ge- lenek olarak çocuklann dövülmesiyle başhyor. Al- manya'da anne ya da baba çocuğunu dövdügü zaman çocuk derhal aileden alınıp çocuk yurtlanna konulu- yor. Gelişmıştoplumlarda çocuklaryasalarla korunuyor. Oysa Türkiye'de bu yok. Diyelim ki babasmdan da- yak yiyen kız çocuğu, gitti, karakola şikâyette bulun- du. Ama o çocuğun başına gelecek şey daha çok da- yak yctnek olacak. Toplumda. "Babadırdöver'\'*[)avakcennettençık- atarsa adam da evinde kansını döver. Televizyonlar. küçük aile fılmleriyle dayağın ne ka- dar kötü bir eylem olduğunu duyursalar bence son de- rece yararh bir işlevı yerine getirmiş olurlar. Bu şekil- de insanlar farkında olmadan belli bireğitim almış ola- caklar. sunuz? Aile içi tecavüz konusunda ne düşünüyor- Şimdi en büyük çaba Medeni Kanun 'da kadınlann haklannın korunabilmesiiçin değişiklik yapılması yönünde. Örneğin evlilik boyunca aile içinde edinilmiş mallann eşit paylaşımı öngörülü- yor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Bu tabii ki çok güzel. çok olumlu bir yaklaşım. Bu. meslek sahibi kadma da ekonomik bakımdan güçsüz olankadına da çok faydalı. Ama is. kı. kabul edilsın. • • • • Sizce neden erkek egemen toplumlarda yaşıyoruz? - Galiba daha çok Doğu toplumlan böyle. Batı bu sorunu çoktan halletmış. Kadın ve erkek hemen he- men her bakımdan eşit duruma gelmışler. Rejımler. gelenekler, dinsel inançlar bunda çok önemli etken- ler. Ama yine de bu işin başı geliyor, ekonomiye da- yanıyor. Ekonomik neden bence en önde gelenı. Ben her şeyden önce ve mutlaka kadının ekonomik özgür- lüğünü kazanması gerektiğine inanıyorum. Kadın, öğ- rendiği beceriyle para kazanmaya başladığı anda er- kek egemenliğini kıracaktır. Erkek egemen toplum yapısını özendir- mekte sizce kadınlann payı da yok mu? - Bence çok var. Ben annelen çok suçluyorum. Er- kek annelen, kendi çektiklennı tamamen unutarak oğullannı aileye egemen olmaya. kansını ezmeye yö- neltiyorlar. Tabii kı. bütün kadınlar böyle davranmı- yorlar. Ama Türkiye"de geleneksel olarak anneler er- kek çocuklannı böyle yetiştinyor. Genelde bu anne- lererkek çocuklannı böyle yetiştinyor. Genelde bu an- neler oğullannı. ataerkıl aile düzenini korumaya eği- lımli insanlar olarak eğitiyorlar. liu, Türkıye'nin ger- çeğı. Bir de bızım toplumda kadın kadını çekemiyor. Pek çok olay, pek çok cinayet, kadının başka bir ka- dın hakkında yaptığı dedikodulardan kaynaklanmış- tır. Çok ilginç bir durum bu. Belki de kadının ezilmişliğinden kaynaklanan bir komplekstir. Ben ezıldım. o da ezılsin. duygusu hâ- kim olabilir. Bırde annelerin çocuklanna attıklan da- yak olgusu var. Çok dayak yiyen çocuk erişkın çağda sert, dövücü. kıncı, yırtıcı bir insan haline geliyor, di- ye düşünüyorum. Burada annelerin davranışlan, tu- tumlan çok önemli. Özellikle vurgulamak istediğim nokta, annelerin oğullanna çok özel davranış içinde olduklan. Bu da toplumun erkeğe çok önem verme- sinden ileri geliyor. Anne, erkek çocuğu küçükken onu, *Benim paşa oğlum,betıim aslan oğjum." diye se- viyor. Bizim toplumda erkek çok önemli. ama kadı- madır" zihniyeti yerleşik olduğu için karakoldakı po- lisın dûşüncc biçimi de farklı değil. Ancak çocuk dayaktan hastanclik olunca iş adale- te intıkal ediyor. mahkeme el koyuyor. Sonuç? Baba mahkûm edildi; çocuk da evıne döndü. Baba altı ay hapiste yattıktan sonra dışan çıktı. Peki, o çocuğun du- rumu ne olacak? Budurumda dahiçkimseaileiçişid- det, ya da dayak yüzünden şikâyette bulunmuyor. Bu koşullar altında yasa olsa ne olur, olmasa ne olur? Ön- ce toplumun görüşünü, zihnıyetini değiştırmek lazım. Dayak olayını toplumdan şu ya da bu şekilde kaldır- mamız zorunludur. İHHM Yanidayağın son derecesakmcalı olduğu- nu kuşaktan kuşağa anlatmalı mıyız? - Evet. Bunda televızyonlann da çok büyük katkı- sı olabilir. Özellikle özel televızyon kanalian kurul- duktan sonra televizyon çok fazla izlenir otdu. Ama ne yazık ki. özel televizyonlanmızın hiçbir eğitici ta- raflan yok. Aksine. o "reality show" denilen program- larda şiddetin her türlüsü adeta özendiriliyor. Bir de yerii filmlere bakın. Hele eski yerli filmlere... Kadın oyuncu, erkekten mutlaka dayak. en azından bir tokat ycr. Falanca erkek artist, fılanca kadın artiste tokat - Korkunç, dehşet verici bir şey. Bir kocanın kan- sına nasıl tecavüz edebileceğıni aklım almıyor. Bunu da bırakm... Dört beş kişı, hiç tanımadıklan bir kadını kaçınp tecavüz edebilıyorlar. Hatta küçük çocuklara tecavüz edilıyor: sonra da bunlan öldürü- yorlar. Bu tür suçlann cezalannın her halde çok arttı- nlması lazım. Bu cezalann çok caydıncı olmalan ge- rekiyor. Öylesine caydıncı olmalı ki, bu suçu işleme- ye cesaret edilemesın. • • • • Sizce zinanın hilâ Türk Ceza Kanunu ge- reğincesuç sayılması kadınlaraçısından hakça mı? - Değil tabii. Hele bugünkü topluma bakarsanız... Türkiye'de milyonlarca kışı ımam nıkâhlı yaşıyor. Bu, Türkiye Cumhuriyeti kanunlanna göre bal gibi zina- dır. Dersınızki: "Bizçok püriten bir tnplumuz. Zina>a da. imam ni- kâhhyaşamavT»dakarşı\ız. Herşeyy-asalarauygunoia- cak.""O zaman anlaşılabilir. Ama biz öyle pünten bir toplum fılan değılız ki. Üstelik bu tür ıhşkilere de ba- yağı esnek. hatta çok rahat bakanz. Bizim kırsal kesimde. hatta son yıllarda büyük şe- hirlerin varoşlannda imam nikâhlı yaşamak çok yay- gındır. Hatta geçenlerde bir tanesi dört tane kansıyla Başbakan'a bile çıktı. Buna hiç kimse sesini bile çı- karmadı. Kalkıp da "Sen zina suçu işliyorsun. Vanın- daki kadınlar zina suçu işliyorlar" diyen olmadı Madem olaya bu kadar e:>nek bakılıyor, hatta böy- le insanlar başbakan yanında bo\' gösterebiliyorlar. o zaman fiilen zina suç sayılmıyor demektir. O halde Türk Çeza Kanunu'ndan kaldınlsın. ^ * ^ ^ * Başlangıçta da konuştuğumuzgibi 8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle paneller düzenlenecek, konuşmaiar yapılacak, kadınlann erkeklerle eşit haklan paylaşımmdan söz edilecek. Sizce bu tür ko- nuşmaların, böyle toplantılann kadınlara yararı oluyor mu? - Bence hayır. En azından büyük bır kadın kıtlesi- ne yaran dokunmuyor. çünkü onlara ulaşamıyor. Sa- dece büyük şehirlerde yaşayan meslek sahibi bazı ay- dın kadınlar bunlan dinlıyor, bunlarla ilgılenıyor. Bu toplantılarda gerçekten çok güzel konuşmaiar yapılıyor. Ben dc bunlara katılıyor. dınliyor ve alkış- lıyonım. Ama öbür yanda dayak yıyen. horlanan, en zavallı durumda olan kadınlara bunlann yaran olmu- yor ki. O kadınlar bu toplantılardan haberdar bile de- ğil. Zaten bu toplantılara gazeteler pek ycr vcrmıyor; televizyonlar da kısaca geçıştıriyorlar. Bu tip konuş- malarla asıl amaca vanlacağına ben inanmıyorum. Evet, Medeni Kanun vc Türk Ceza Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilmelı. Tecavüzcdene, dayak atana çok büyük cezalar verilmelı. Ama dediğim gibi sade- ce kanun değişikliklen, cezalann arttınlması. yani ka- nunlarçıkanlması hiç yelerlı değil. Bu ışin başı da eği- tim. tlkokul birinci sınıftan başlayıp, lıse son sınıfa ka- dar. aşamali olarak çapı genişletilen bir sosyal bilim- ler. ya da sosyal davranış dersı konulmalıdır. Evet, okullarda bir din ve ahlak dersi var. Ama bunun din kısmına ağıriık verihyor. .AJılak bölümünde ıse ağır- lık sadece kadının örtünmesınde kalıyor. Gerçekten bır sosyal davranış dersı konulmastnın zorunlu olduğuna inanıyorum. Toplum dehşetli davranış bozukluklan ıçındc. • • ^ H Bunun bir nedeni Türkiye 'de nüfusun hız- la artması olabilir mi? - Ben buna kesinlikle inanıyorum. Hızla artan nü- ftısa paralel olarak davranış bozukluklan da belirgin bir biçimde görülüyor. Son iki yılda üniversitede fark ettığım bir şey var. Her zaman hocaianna saygı vc sevgiyle davTanan öğrencilenn tavırlan değişti. Ama bunu kasıtlı yapmadıklannı da bilıyorum. Nasıl dav- ranmalan gerektiğinin farkında bile değiller. Üstelik bunlar lise bıtırmış çocuklar... Çocuklanmıza doğru dürüst bir sosyal eğitim verilmediğınihepimizbiliyo- ruz. Hem anne-baba, hem anne-baba-çocuk. hem m- sanlannbaşkalanylaılışkilennde ciddi bir sosyal dav- ranış eğitımıne ihtıyaç var. Bunun Mılli Eğitim Bakan- lığı tarafından temel eğıtıme alınması şarttır. Aynca yayın organlan ve medyanın da buna dıkkat etmesı, ciddi eğitici programlar yapmaya özen göstermesi ge- rekir. Çok üzülerek söylüyorum, ama Türkiye sosyal akımdan hiç iyı bir yolda değil. Ben burada kadın hak- lanndan söz ederken genelde insan haklannın da al- tını çizmek ıstiyorum. Nasıl olur da Türkiye gibi bir ülkede insan haklan bu kadartecavüze uğrayabilir, in- sanlar dev let eliyle oöylesine mağdur edılebilir? Bu, beni en çok düşündüren, en çok üzen konulardan bi- risi. İnsan haklan ihlallen adeta politika haline gelmiş. Yine eğıtımsizlikten gücü eline geçıren kişiler istedik- lerine istediklerini yapabileceklennı düşünüyorlar. Ha aılede dayak, ha karakolda dayak... Kadın haklanyla, genelde insan haklan paralel olarak ele alınmalı. Önemli olan insan. Türkiye"de. insan haklanna ıçten- likle saygı gösterildiği gün kadın haklan sorunu da en azına inecektir. Âdnatı Menderes'ten günümüze uzanan şu cılız ses ATİLLACOŞKUN Gazetedeki çalışma odama gırdiğimde, masa- rrun üzerine bırakılmış bir fotokopi buldum; Par- lamento dergisinde yayımlanan bir yazı ile ilgi- liydi. "Kültûr Bakam Yanih>x)r'T)aşlığını taşıyan. Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak tarafından yazılmış biryazıydı (Parlamento. Aralık 1995 s. 20-21). Kültür Bakanı Fıkri Sağlar'm, Nâam Hik- met'in heykelinin açılışı sırasında yaptığı ko- nuşmayı eleştiriyordu; Kültür Bakanı'nın, Nâ- zım'ın yurttaşlıktan çıkanlması karannı "Cum- huriyet tarihinin en büyük ayıbTolarak nitele- mesine karşı çıkıyordu: - Nâzrnı'ı 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkaran hükümete karşı ne büyükhaksızhk. Sa- dece haksızlık değil, aynı zamanda insanı şaşır- tan bir bilgisiziik Kültür Bakanı'nın olay hak- kında hiçbir bilgisi olmadığı aıılasılıyor. Bu sözlen okuyunca, gerçekten şaşırdım ve irkildim. Adının başmda "Prof." unvanı olan bir insan, nasıl olur da dünyaca ünlü bir ozanı yurt- taşlıktan çıkaran birkaran savunabilir? Yazının ilerleyen satırlannda, bu tutumun ne- deni açıkça görülüyor, Rıfkı Salim Burçak, şöy- le diyor yazının bir bölümünde: - Ben, Nâzım Hikmet'i Türk vatandaşlığın- dan çıkaran hükümetin hayatta kalan tek üyesi- yim. Otay hakkında kendi adıma ve bugün artık aramızda bulunmavan arkadaşlanm adına Türk kamuoyuna kısa bir bilgi sunmayı. Kültür Baka- nı'nın bu tecavüz ve saldınlanna cevap vermeyi kendim için bir görev sa% dım. Evet, bu anlaşılır bir gerekçe; işlediği bir ayıp karşısmda. insanoğlunun kendisini sav unma iç- güdüsü. onun doğasından ileri gelmektedir; hat- ta, böylesi bir durum insanı saldırgan bir tutu- ma da sürükleyebilmektedir. Su götttrür bir tutum Rıfkı Salim Burçak. Kültür Bakanı'na karşı. hem "kendiadına" hem de "arkadaşlan adına" konuştuğunu söylüyor; Burçak'ın. arkadaşlan adına. ama özellikle AdnanMenderesadma ko- nuşrnası, epeyi su götürür. Ünlüu Yassıada Mah- kemesi'* duruşmalannı anımsayanlar, Rıfkı Sa- lim Burçak'ın, Adnan Menderes ile ilişkileri- nin, onun adına konuşmaya elvenşli olmadığını pekâlâ bilirler. Yüksek Adalet Divanı'nın 1960/1 esas sayılı dosyasında yer alan gerekçeli kararda. ilginç bir olay anlatılmaktadır. Adnan Menderes, 1959 yı- lında yapılan bir toplantıda söz alan Rıfkı Salim Burçak'ın konuşmasına dayanamaz ve toplantı- yı terk eder (S. 303; Ethem Menderes'in 5 Ma- yıs 1959 günlü notlanndan). Yine aynı mahkemenın 1961 • 7 esassayılı dos- yasındaki gerekçeli karara göre de Rıfkı Salim Burçak, "Vatan Cephesi" örgütlenmesıyle ilgi- li olarak şaşırtıcı bir savunma yapar bazı arkadş- lanylabirlikte; Burçak'agöre, "VatanCephesi" konusu, üyesi bulunduğu Genel tdare Kuru- lu'nda hiç konuşulmamıştır: Adnan Mende- res'in. "Parti Genel Başkanı sıfatıvla yapmış ol- duğu tamimlerden haberlcri olmadığını" da söy- ler(!). Bututumuyla, Adnan Menderes'i, "Vatan Cephesı" örgütlenmesi suçlamasıyla baş başa bırakır. Menderes'in bu tutum karşısmda yanıtı açıktır: "Meseleningenel kurukla konuşulupgö- rüşülmetnesine imkân tasavv ur edilemez." (Ge- rekçeli karar, s. 29) Rıfkı Salim Burçak'ın, adına konuştuğunu söylediği arkadaşlan ile ilişkisi, işte böyleydi İ961 yılında. Nâzıın'ın yurttaşlıktan çıkanlışı Rıfkı Salim Burçak'ın. Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlması karannın eleştirisine karşı savun- ması gerçeği yansıtmıyor, olayın özünü çarpı- tıyor. Şöyle diyor Burçak: - Nâzım Hikmet. komünist bir şair olduğu için mi Türk vatandaşlığından çıkanldı? Bu. şimdi- lerde iddia edildiği gibi. o zaman ki hükümetin keyfi bir karan mıvdı.' Voksa Nâzııtı. o dönemin hükümetlerini elestirdiği için mi bu muameleye maruz kaldı? Burçak'a göre Nâzım, bu gerekçelerle ve key- fi bir uygulama ile değil, başka gerekçelerle yurttaşlıktan çıkanlmıştır. Rıftı Salim Burçak. Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlmasına ilişkin kendi gerekçelerini şöyle sıralıyor: - Nâzım Hikmet artık yurdumuz ale>hineyo- ğun bir propagandava başlamıştı. (_) Türkiyc'yi elefsc.irTnek,MustafaSuphi'lerinvediğerlerinin yapamadıklan işi şimdi gcrçeklestirmek amacı- nı güdüyordu. (...) Türkive alevhine giriştiği bu yoğun propaganda faaliytli ülkemizde hüyükbir öfke ve hevecan uyandırdı. (...) İşte bundan son- radır ki Bakanlar Kurulu, 25 Temmuz 1951 ta- rihinde cıkardığı bir karamarne ile Nâzım Hik- met'in Türk vatandaşhğı sıfatını kaldırdL Görüldüğü gibi, Rıfkı Salim Burçak, Nâzım Hikmet'in yurttaşlıktan çıkanlması; onun siya- sal mücadelesi, yani düşünce ve inançlan ile il- gilidir demek istiyor. Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlması karannı eleştirelerin de söylediği zaten budur. Nâzım Hikmet, komünist düşüncelere sahip olduğu ve Türkiye'deki hükümet biçimini ve hükümet edenleri elestirdiği için yani düşünce ve inanç- lan nedeniyle, eleştiri hakkını kullandığından ötürü yurttaşlıktan çıkanlarak cezalandınlmış- tır; böylelikle. ülkedeki tüm solculara, hatta De- mokrat Parti yönetimini eleştirebilecek tüm ay- dınlara bır gözdağı verilmek istenmiştir. Nâzım'ın düşünceleri nedeniyle ve hüküme- ti ve hükümet edenleri eleştirdiği için yurttaşlık- tan çıkanldığı gerçeği, hükümetin o utanılası ka- rarnamesinde açıkça görülmektedir. Hükümetin, 15 Ağustos 1951 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan karan şöyle: "._ radvn yayınlannda Türkiye'nin Hükümet şckli ve hükümeti idare edenler aleyhinde geniş propaganda kampamasına girişerek komünizmi yaymak maksadını güden neşriyatıyla Sov'j'et hü- kümetinin verdiği hizmeti ifa etmekte olân ma- ruf komünist Nâzım Hikmet Ran'ın (...) Türk va- tandaşlığından çıkanlması karaıiaştınlmıstır." Bu karar, Nâzım Hikmet'in,w Hükümet şekli ve hükümeti idare edenler aleyhinde geniş pro- paganda kampanyasına'ginşme eylemini. yani eleştın hakkını sözc konu etmıyor mu? Nâzım Hikmet'in "komünizmi yaymak maksadını güt- tüğünü" açıkça söylemiyor mu? Bu karar. Nâ- zım'ın, u _ Neşriyatıyla Sovyethükümetinin ver- diği hizmeti ifa etmekte" olduğu soyut suçlama- sını içermiyor mu? Anlaşılan, dönemin Gümrük ve Tekel Baka- nı Rıfkı Salim Burçak Bey. bu karan okumadan imzalamıştır; aradan kırk beş yıl geçmesine kar- şın, karann bu içeriğinden hâlâ habersizdir. Keyfılik deyince Keyfılik deyince akla ne gelir? Keyfılik, hukukun bittiği yerde başlar; hukuk ve keyfılik, her ikisi de birbirini yadsır. Insanlık tarihi. keyfılikten hukuk egemenliğıne yürüyü- şün sayısız ömeklerini içerir. Nâzım Hikmet'in yurttaşlıktan çıkanlması karannın keyfı olup olmadığı, o karann huku- kiliği ile ilgili bir sorundur kuşkusuz. Hükümet karamamesinden anlaşıldığına gö- re; Nâzım. 1312 sayılı Vatandasjık Kanunu'nun 10. maddesi uyannca yurttaşlıktan çıkanlmıştır. Bu madde şöyle: "Ecnebi bir devletin askerlikten gav n bir hiz- meüni deruhteetmiş olanlardan kabul ettiğj hiz- metin tavin olunacak müddet zarfinda terki için Türkiye'de bulunduklan mahal hükümetleri ve ecnebi memleketinde Türk elçilik veya şehben- derhaneleri vasıtasile verilecek emre imtisal et- meyen veya Türkiye ile muharip bir devletin hiz- metinde bilâmezuniyet devam eden Türkler, va- tandaşlıktan ıskat olunabilirler." Demek ki. yabancı bir ülkede yaşayan bir Türk yurttaşının yurttaşlıktan çıkarılabilmesı için, o yurttaşın yaşadığı ülkede askerlik dışın- da birdevlet görev ı almış olması gerekir: elbct- te böyle bır durumun kanıtlanyla somut olarak belirlenmesi ön koşuldur. Ancak yasaya göre, bir kişinin yurttaşlıktan çıkanlabilmesi için. bu unsurun yerine gelmiş olması da yeterli değıldır. Türk hükümetinin, yurttaşlık bağı bulunan ki- şiden. o ülkedeki elçıîiğı aracılığı ile söz konu- su görevden aynlmasını istemesi ve ona bir za- man tanıması da gerekmektedir. Kuşkusuz, hü- kümetin. bu istencini. bu kişiye bildirmesi zo- runludur. Ancak bu yasal gereklilik yenne geti- nldikten sonra bu kişinin üstlendiği yabancı dev- let görevini terk etmemesi halindc yurttaşlıktan çıkarılması mümkündür. Eğer bu yapılmazsa uygulama kcyfi sayılır! Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlma karanmn keyfı olup olmadığını. ilgili hükümet karama- mesini okuyarak görmek olanaklıdır. Kararda şöyle deniliyor: "_ Nâzım Hikmet Ran'ın kendisine bu hizme- ti terketmesi hususunda yapılacak tebligatın bir fayda vermcyeceği mülahaza edikliğinden Türk vatandaşlığından çıkanlması (_.) Bakanlar Ku- rulu'nca karariaştınlmıştır." Görüldüğü gibi. Adnan Menderes hükümeti, yasanın bağlayıcı kuralı olan "hizmetinterkedil- mesi" konusunda Nâzım Hikmet'e bıldinmde bulunma yükümlülügünü yenne getirmemiş; hatta, yasanın bu kuralını uygulamaya gerek ol- madığına karar vermiştır. Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkanlması karan, "Cumhuriyet tarihinin en büyük ayıbı" değil de nedir11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle