04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 1996 PAZAR HABERLER Manisa Vali Yardımcısı, işkence iddiaları için CHP'ii Ergül hakkında suç duyurusunda bulundu kkenceyi örtbas etme çabasıNECATİ AYGIN İZMİR - Manisa Emniyet Müdürlüğü'ndeki iş- kence sa% lanndan kaynaklanan tartışmalar sürüyov. Bir yandan işkenceyc uğrayanlar. diğer yandan da işkence yaptığı savlananlardünarkaarkayayaptık- lan açıklamalarla birbirlerini suçladılar. İşkence gö- renlerin ailelerini, yaşadıkları köylerde ziyaret eden çeşitli partı \e kuruluşlann üyeİeri, baskılara dik- kat çektiler. CHP İzmir İl Başkanı Osman Ozgüven. " Baskılar yüzünden vatandaş,devlete karşı diişman dunıma getiriliyor" dedı. Aralannda lise öğrencilerinin de bulunduğu genç- lere işkence yapılrpası. tartışmalan büyüttü. CHP Izmir İl Başİcanı Özgüvcn, yetkililerin işkenceyi "örtbasetmeye" çalıştıklannı belirtti. Manisa Em- niyet Müdürü Kemal İskender de CHP İzmir Mil- lervekili Sabri Ergürü ~Medyayaatetolmak'"la suç- ladı. Bu arada siyasi partılerle. demokratık kitle ör- gütlerinden oluşan bir grup . işkence sa\ lannın yo- ğunlaştığı köylerde incelemelerde bulundu. Köyleri ziyaret İşkence görenlerin ailelerinin y aşadığı ve polisın gözefim altında tuttuğu köylerde gerginlik sürüyor. Dün İzmirden, Bergama'nın Narlıca ile Kınık'ın Tas- tepe köylerine giden bir grup CHP, ÖDP. HADEP. İHD, ÇHD, K.amu Emekçileri Sendikalan Konfe- derasyoniaşma Kurulu (KESK) üye ve yöneticile- ri. incelemelerde bulundular. Heyeti karşılayanTaş- pınar Köyü Muhtan Abidin Nura>. köylerine yö- nelik baskı olmadığını savlayarak inceleme yapıl- masina gerek olmadığını söyledi. Ancak işkence CHP'den valİIİğe prOteStO CHP İzmir İl Başkanı Osman Ozgüven. Manisa Vali Yardımcısı Nurdoğan Kaya'nın görevini yapmak yenne. işkenceyi örtbas etme çabasmda olduğunu savunarak "Manisa Emniyet Müdürlüğü'nde 15-16 yaşındaki gençlere yapılan çağdışı, insanlık suçu işkenceleri belgeleriyle kanıtlayan Sayın Sabri Ergül hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunan Manisa Vali Yardımcısf nı şiddetle kınıyoruz" dedi. gördüğü savlanan ve Buca Cezaevi'nde tutuklu 14 yaşındaki M.G. ile LeventGöktaş'ın babası Muhar- rem Göktaş gerçeklerin saklanamayacağını söylc- di. Göktaş şunlan anlattı: "Arareıada evimizde hiçbir şey huiunmadı. Ama oğlumu ve beni gözaltına aldılar. Vlanisa'ya gider- ken Soma'da kömiir ocaklannda çalışan diğer oğ- lum Levent Göktaş'ı da gözaltına aldılar. Manisa Em- niyeti'nde gözlerimin önündc çocuklarıma işkence yaptılar. Bana da işkence yapıkiı." Heyet BucaC'ezaevi'ndegeçcn eylül ayındakıjan- darma operasyonunda ölen Turan Kılıç'ın eşi Me- nekşeKıuç'ladagörüşmek ıstedi. Kocasının meza- nnı bile ziyaret etmekten korktuğunu bclirten Me- nekşe Kılıç, "Neden korkuyorsun" sorusuna :>u ya- nıtı verdi: "Baskı var. halkın baskısı var, bunun için konuşmuyorum. Kocam \e çocuğum dev rimci. ben değUim. Vlezara gitmek yasak degiL ama döndüğüm- de baskıyla karşılacağımı bildiğimden gitmiyorum. Beni de gözaltına almışlardı.Ozam-an terörist olma- dığımu Alevi olduğum için gözaltına aldıklarını söy - lediler. Bana başka bir şey sormayın, cevaplamam." Polis takibi altında daha sonra Bergama'nın Nar- lıca Köyü'ne giden heyet. Manisa daki operasyon sırasmda bir sürc gözaltına alınan Metin Andaşı zi- yaret cttı. Aııdaş. heycte »unlan anlattı. -13 şubatta 100-150 polis vejandarma tarafından e\im kuşatıldı. Evimin içiııde çocuklanma ve bana işkence yaptılar. Daha sonra beni Bergama'ya gö- türdüler. Bergama'da ÖDP'nin toplantı yaptığı sa- lona götürüp, katılanlan tanıyıp tanımadığımı sor- dular. Tanınıadığımı söyledikçe de katama keser saplarıyla vurdular. I5'ine kadar işkence gördiim. Sonra serbest bıraktılar" Zıyaretlerden sonra bir açıklama yapan CHP İl Başkanı Osman Özgüvcn şunlan söylcdı: " Bu incelenıemizden Alev i köy lerine bir baskı ol- duğu anlaşılıyor. Güneydoğu ve Doğu Anadolu köy- lerindeki boşaltma buralarda da uygulannıaya so- kuluvor. Bu. sindirmc ve baskıdır. Hcr iki köydeki y urttaşlardan dinlcdiğimi/ kadanyla devlet terörii yaşanıyor. Vatandaş. dev leie karşı döşınan duruma getiriliyor. İnsanlara. dev lete karşı jjeldiği için işken- ce yapılıyor. Bu olayları kamuoy una duy uranlar da suçlu olarak gösteriliyor. Bu davranışlaronursuzca davranıştır. Bu lııtumu sergileyenler ortaya çıkanl- nıalıdır. Devk't hu ayıptan kurtulmalıdır." İHD İz- mir Şube Başkanı Ercan IK-nıir de köy lülcrc işken- yapıldığını. ancak baskı yüzünden olayların ay- dınlatılamadığını belirtti. Ozgüven konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklama- da Manisa Vali Yardımcısı Nurdoğan Kaya'nın, Sabri Ergül'eyöneliksuçlamalannayanıt verdı. İş- kenccnin örtbas edilmeye çalışıldıgını belirten Öz- güven. "Manisa Emniyet Müdürlüğü"ndel5-16yaş- lanndaki gençlere yapılan çağdışı. insanlık suçu iş- kenceleri belgeleriyle kanıtlayan Sayın Sabri Ergül hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunan Ma- nisa Vali Yardımcıstnı şiddetle kınıyoruz. Görevi, iş- kencecileri bulup ortaya çıkarmak olan Manisa Va- li Yardımcısı'nın işkenceleri örtbas etme çabaiannı, işkencecilerie olan suç ortaklığının telaşı olarak esef- lc Kİemckteyiz. Millctvckilimi/ Ergül'ün, bu olay da- ki duyariılığını destekliyoruz" diye konuştu. Bu arada Manisa Emniyet Müdürü Kemal İsken- derdün konuyla ilgili yaptığı açıklamada. Ergül'ün "medyayaalet olduğunu" savunarak şunlan söyle- di: "İşkence iddiaları. bu kişilerin İzmir'de, cezaevi- ne girmelerinden sonra ortaya ahlmıştır. Cezaevin- den planlanan olay lardır. Say ın Ergül ve medya ko- nuya alet edilmiştir. İşkence yapılmamıştır. Rapor- lann hepsi dosyadadır. Ben görcvimi yapıyorum. Manisa'da PKK ve DHKP-C'nin belini'kırdık.Oy- sa bcn gelmeden önce onlar. y utmak için Manisa'ya kı/armış et gibi bakıyorlardı. Şimdi bu feryatlar bu yü/den. \rtık bu olay lardan sonraterörörgütleri bir ko/ yakalamıştir. Bu ko/u. medya ve Sayın ErgüPle birlikte kullanmaya çalışıyoıiar. Bundan sonra kim- senin üstüne gidemeA elimiz kolumuz bağlı kalırsa Emnivet'in hali ne olur?" Öğretim Birliği Yasası'nın 72. yılı Laikliği zedeleyen yasalara dava Haber Merkeâ -Atatürk- çü Düşünce Derneği İzmir Şubesi. Öğretim Birliği Ya- sası'nın kabul edilişinin 72. yıldönümünde. Türkiye'de îaikiik ilkesini ve ÖgTetim Birliği Yasası'nı zedeleyen yasal düzenlemelerin İcal- dınlması için dava açma ka- ran aldı. 'Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun (Öğretım Bir- liği Yasası) kabul edılme- sinin yanı sıra. hilafete son verilmesinin. Şenye ve Ev- kaf Vekâleti'nin kaldınldı- nlnıasının yıldönümü do- layısıyla Almanya Atatürk- çü Düşünce Derneği tarafın- dan yapılan açıklamada da 3 Mart 1924'ün ulusal tari- himize damgasını vuran 'Cumhuriyet Aydınlanma- sı'nın en bü\ ük hamlelenn- den birinin gerçekleştinldi- ği gün olduğunu belırtildi. Almanya Atatürkçü Dü- şünce Derneği Genel Baş- kanı Dursun Atılgan.hugü- nün tarihimizdekı önemini belirten bir açıklama yaptı. Atılgan'ın açıklaması özet- le şöyle: "Cumhuriyet tarihinde 3 Mart 1924'ün çok önemli bir yeri vardır. Bu tarihte ulusumuzun bilimde ve uy- gariıkta. çağdaşlıkta layık olduğu yüksek düzeye ta- şınmasına engel oluşturan kurumlar kaldınlmış ve ye- ni ya.salarla yeni kurumlar gerçekleştirilmiştir. Öğre- tim buiiğinin kabul edibne- siyleTürkulusu bir taraftan da cumhuriyctin güçlendi- rilmesi ve yükseltilmesi için gerekli olan yeni dinamik kuşaklann yetiştirilmesini gerçekleştirecek kurumla- rın temelini atmıştır. Hilafe- tin kaldırılmasıy la dini ide- oloji yerine ulusal laik ide- otoji ihdas edilmiş, onun hu- kuk sistemiolan şeriata son verilmiş ve çağdaş hukuk sistemine geçilmiştir. \Ied- rese y erine laik eğitim siste- mi kabul edilmiştir." ADD'den dîîekçe Atatürkçü Düşünce Der- neği İzmir Şubesi. imam- hatipokullannın asıl işlev- lerine dönüştürülmesi yö- nünde bir dilekçeyle Milli Eğitinî Bakanlığı'na baş- vurdu. ADD izmir Şubesi, yasal süre içinde yanıt ala- mazsa hakkını Idare Mah- kemcsi'ndearayacak. ADD İzmir Şubesi Yönetim Ku- rulu Başkanı İskender Öz- turanlı. "Laikligin sarsılma- sı durumunda. cumhuriye- tin bütün kurumlan yara aür"dedi. ADD İzmir Şubesi, Mil- li Eğitim Bakanlığı'nayap- tıklan başvuruyu bilgilendir- me amacıyla Cumhurbaş- kanlığı ve Başbakanlığa gönderdi. ADD yönetimi, yasal süre olan 60 gün için- de dilekçeye yanıt verilmez- se ve TBMM'ye getirilmez- se İdare Mahkemesi'nde da- va açacak. 1973 yılında yürürlüğe giren Milli Eğitim Temel Yasası 'yla imam-hatiplerin lıse düzeyine çıkanldığını belirten Ozturanlı. 1983'te de imam-hatip çıkışlılara, üniversitelerin tüm fakülte- lerine başvurma hakkının getirildiğine dikkat çekti. \1uğla Barosu da imam-ha- tip çıkışlılann imam-hatip- lik dışında bir meslek yap- mamaları için kampanya başlattı. Muğla Baro Başka- nı Birdal Ertuğrul. demok- ratik kitle örgütlerince Tev- hid-i Tedrisat Yasası'na ters düşen gidişe dur denilmesi gerektiğini belirtti. M Galatasaray Lisesi önünde yakınlan gö/ültında kaybolan ailelerin katildığı ve bugüne kadar düzenli bir şekilde siirdürük-neylemde, kendilcrinden haber alınamayan Van'ın Aydemir Köyü'nden Beşir Sayın. llavdar V ılmaz, M.Emin Yılma/ ve Vusuf Aktaş tanıtıldı. Kayıp yakınlannın aksatmadan sürdürdüğü oturma eylemi 42. haftasına girdi 'Devletten oğlıımıı sağ istiyorum' Istanbul Haber Servisi - (Jocukları nerededir bilinmiyor. ancak anneleri yine üalatasaray Lisesi önündeydi. Polis tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybedildiklcri ileri sürülenlerin yakınlan. 42 haftadır cumartcsi günleri sürdürdükleri otuıma eylemini dün de gerçekleştirdiler. Güvenlık önlcmi alan polis sayısının önceki haftalara göre daha fazla olması dikkat çekü. Oturma eyleminde. 4.5 aydır kendilerinden haber alınamayan Van'ın Aydemir K.ö>ü"nden Beşir Sayın (33). Havdar Yümaz (45)", M. Emin V ılmaz (78) ve Vusuf Aktaş(70) tanıtıldı. K.ayıp aileleri tarafından yapılan açıklamada. bu kişilerın. kaybolan 2 çobanı ve koyunlannı aramak üzerc Aydemir Jandarma KLarakolu'ndan aldıkları izin belgesıyle atlarıvla birlikte Feraşin Yayla.sfna çıktıkkırı bclirtildı. •\ciklamada. Sayın. Akta* \c N ılmaz ailelerine yetkililenn "Bizdeyok" yanıtını vermelenne karşın atlarının llakkâri'nin Geçitli Karakolu önündc görüldüğü anlatıldı. Yetkililerin "PKK'ye katıldıklan" ıddıalarına karşilık. kavbolanlar araMiıda 70-78 vaşlarındj ıtisanlar olduğuna dıkkaı çckıldi. Ocak'ın babası BabaOcak ı>c "Başkalannın çocuklan da kaybolmasın diyı- burada oturuyorum. l'manm gözaltında ölen son çocuk benim çocugum olur" şekhnde konuştu. Oğlunun mezartaşının bıle •gözaltına' alındığını belirten Ocak. şunları söyledr "Ben, 49 gün oğlumun cesedini aradım. Şimdi de 45 »ündür mezartası anyorum. Ama mermerciyle konuştum. Oğlumun başına mezartaşını mutlaka koyacağım." 5 aydır kayıp olan Duzgün Tekinın annesi ElifTekin de devletten oğlunu sağ istediğini belirtcrek "Devlet oğlumu mahkemeyc çıkarsın, yargılasın. ama kaybetmesin" dedi. Basının yoğun ilgi gösterdığı eylenıi. Alman ARD telev izyonu da izledi. MIKRO DINÇ TAYANÇ İnsanlık Hakkı Yaşamımın ılk anından bu yana "haklarımı" kulla- nıp kulianamadığım; dahası, kullandırılmayan hakla- nmı elde edebilmek için neler yaptığım sorusu kur- calıyor kafamı son günlerde. Örneğin ilk hakkım olan "doğum"u ben mi kullan- mışım, yoksa yaşama "inaf've de "neş'e"mi önce- den kestiremeyen doktorum bendenızi sezaryanla doğurtup bu hakkımı elimden mi almış pek ernin de- ğilim doğrusu. Ama gene de "doktordur, haklıdır" demeden ede- mezmişim gibi gelıyor... Yıllarca "beslenme" ve "büyüme" haklarımı kulla- nıp kullanamadığımdan daemin değilim! Örneğin, önü- me konan aşa "yemem", öğlen uykusuna "yatmam", hastalanınca "iğneyaptırtmam" deme haklarımın tü- münün ana-babam tarafından ve de en "anti-de- mokratik" uygulamalarla gasp edildiğine inanıyo- rum... Ama gene de "Ana-babamdır, elbette bilip haklı oldukları bir şeyler olmalı" dıye geçirıyorum içimden... iş okumaya geldiğinde en azgın arkadaşlarımla de- ğil de semtın "muhallebi çocuklan "yla aynı sınıfa yol- lanmamın da "yaramaz7/k"hakkıma vurulmuş bir neş- ter olduğu görüşündeyim. (Aynı neşteri orta ve lise- de de yediğimden ve de bu "haksızlığı" içime sindi- remedığimden kolumu kırmaktan, yüksekten atlayıp bağırsaklanmı düğümlemeye. "hak" aramanın tüm yol-. larını denediğim kişisel tarihimde yazılıdır!) Ama gene de "Okuyup adam olmam için böyle yap- tıklanna göre haklı olmalılar" diyebiliyorum... Tüm öğrencılik yaşantım boyunca "tembellik"' hak- kımdan da yoksun bırakıldığımı anımsadıkça geçmi- şime yanmadan edemiyorum. Bir yandan "çalışa- cak, okuyup büyük adam olacaksın" baskısı, beri yandan "parasızlığın" çift dikişe izin vermediği aile büt- çesınin haksızlıklarına uğraya uğraya (ve de "kopya çekme" hakkımı fazlasıyla kullanarak) ilk, orta, lise der- ken kendımi üniversitede buluveriyorum... Ama ge- ne de "Çevre baskısı parasızlığın kamçısıdır. Tembel- liğıme izin vermeyenler de haklı o/ma///ar"demeden edemiyorum... Üniversiteyle birlikte de hak aramanın o güne dek uygulamayüreği bulamadığtm yolunu denemeye ko- yuluyorum: Başkaldırı hakkımı kullanmakü! Koyulu- yorum da "demokratik eğitim.. yönetime katılım.. "la başlayan "68'lılik"haklarımın polis, "demokratik Tür- kiye... bağımsız Türkiye"y\e tırmanan "yurtsever- lik"haklarımın sermaye emrindeki politikacılar, "kah- rolsun emperyalızm.. yaşasın işcçi sınıfı "y\a doruğa çıkan "solculuk" haklarımın faşist cuntalar tarafın- dan katledılmesıne hiç mi hiç hak veremiyorum, ve- remeyeceğim... ••• Öğrencılikle birlikte ve sonrasından bugüne yaşa- mımı gazetecilik belirliyor... Insanlann, toplumlann, ulus- ların ve dünyanın haklarını yazıyorum. O hakları ya- zıyorum da, kendi emeğımin hakkını ne kadar kuila- nabiliyorum? Önceleri "emekçilik" hakkımı sendika- laşarak savunmaya kalkıyorum... Karşımdakiler "iş- sizlendirme" haklarını kullanıveriyorlar!.. Ardmdan, "doğru habercılık" hakkımı savunuyorum... Karşım- dakiler "ekmek teknesı" gazeteciliği (!) hakkına sığı- nıyorlar!.. Çoğalıyoruz. 'ga2efec/7;7<"hakkımızı, "gazete ol- ma"hakkımızı korumaya savaşıyoruz... Karşımızda- kiler "medyacılık" ve de "kuponculuk" haklarına sa- rılıyor... Hak savaşımı böylece sürüp süredursun; bu toplumda, hâlâöğrenciler "eşitöğrenim, parasızöğ- renim, demokratik öğrenim" hakkı için gözaltlarında işkence görüyorlar: hâlâ aydınlar birer birer vurulu- yor ya da toplu olarak yakılıyor; hâlâ birbirlerinin sö- vülmedik yanlarını komamış politikacılar el ele verip umut kesiliyor; hâlâ kara yobaz çetelerınin şeriatçı tır- manışına kimse "dur" demeye yanaşmıyor... Ve iş- kencede, ve demokrasi çerçevesinde (!) ve hukuk devletinde insan hakları çiğneniyorü! Çeyrek yüzyılı aşan gazetecilik ve de yanm yüzyı- la merdıven dayamış insanlık yaşamımda belki hiç- bir hakkımı doğru dürüst kullanamadım, ama bu kez elimde kalan en köklü hakkı kullanmaya kararlıyım; kendi adıma, insanlarım adına ve de toplumum adı- na UTANMA HAKKIMI!!! Ana fikir Hak verilmez, alınır! Ana fikrin ana fîkri: Hak ettiği haklarını almak için bile tepki göstermeye yüreği olmayan toplumlar do- ğanın kendisine verdiği hakların da haksızlar tarafın- dan gasp edilmesini hak ediyor demektirü! OTLAR / ORAL ÇALIŞLAR m "jrruguay ın ünlü Tupamaro M I gerillalarının sanatçı ön- m J derlerinden MauricioRo- M J sencofbir söyleşimiz sıra- ^ > n-^ sında. şunlan söylemişti: u Devrimcidediğin deligibi âşık olandır." Aşk. sosyalistler için herzaman tartış- ma gündemindeki yerini korumuştur. Ya- şadıklan ülkenin kültürüne uygun bir aşk anlayışı genellikle devrimcilere yol gös- termiştir. 1970"li yıllardaTürkiyede kır ve aaha çok kasaba kültürünün sevgi ve aşk anlayışı solcular içinde egemendi. Çünkü o dönemde solculann başına kır \e kasaba kökenli gençler geçmişti. Kasabanın ahlak ve sevgi anlayışı. ya- sakçı bir anlayıştı, sevgiyi de saf ahlak- tan bir sapma olarak değerlendiriyordu. 1970'liyıllarıngençliği, 1968gençliğin- den farklı olarak el ele tutuşup gezmeyi. öpüşmeyi ayıp ve solculuğa aykın dav- ranışlar olarak kabul ediyordu. O zaman, gençlik içinde seks, öpüşme gibi açıktan sevgiyi ve aşkı ifade eden hareketler ne- redeyse yasak denecek düzeydeydi. Ardından 12 Eylül yönetimi geldi. Sol- culann. devrimci ahlak sandıklan birçok uygulama, daha katı bir şekilde askeri cunta tarafından sürdürüldü. Öğrenci yurtlanna atanan emekli albaylann, di- siplin ve denetım görevi olarak en çok dik- kat cttikleri konunun başında kızlann oğ- lanlarla ilişkisi geliyordu. Akşam güneş battıktan sonra, kız öğ- renciler yurtlara kapatılıyor ve bir "ah- Devrimci dediğin âşık olmalıdır... laksızhğa" meydan vermemek için yur- da gıren çıkanlar ciddi şekilde gözleni- yordu. Erkek öğrencilerle fazla s:kı fıkı olan kızlar takibe alınıyor ve fazla ileri gittiğini hıssettikleri an yurttan kov uyor- lardı. Diğer ülkelerin devrimcilerinin de aşk ve ahlak konusunda da^a ileri olduğunu söylemek pek gerçekçi sayılmaz. Örne- ğin Çin'de Mao"nun ölümünden sonra kansı aleyhinde kampanyalar yürütül- müştü. Mao'nun eşi ÇiangÇing. siyasi rakipleri tarafından alt edilince. ona yö- nelik en ciddi suçlamalar cinsellikle il- gili olanlardı. Çin yöneticileri. Ciang Çing'in çok sayıda se\ gilisi olduğunu. aşk- laryaşadığını söyleyerek prestijini sars- maya çalışıyorlardı. Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin (ÖDP) aşk ve devrim partisi olarak ka- muoyuna sunulması, aşk ve devrim söz- cükleri arasındaki ilişkiyi yeniden gün- deme getirdi. Devrimciler, uzun süren yasakçı ve bastıncı birdönemi aşmanın sınınnagel- diklerini ifade etmek istiyoriardı. Aşkı ya- saklamakla. devrimi bir baskı ve dikta- törlük rejimi olarak algılamak. şimdiye kadar birlikte yürüdü. Sosyalizmin ilk- çağı diyebileceğimiz ilk denemeler sıra- sında Hıristiyan ahlakçıhğı bu ülkelerin uygulamalanna egemen oldu. Cekoslo- vakya'dan Cin'e kadar sosyalist ülkclcr- de insan özgürlüğünün önemli bıradımı olan sosyalizm. kadın erkek ilişkılerin- deneyazık ki ciddi bir ılerlemcsağlaya- madı. Çünkü bu ülkelerin geleneksel kül- türüne egemen olan Hıristiyanlann pü- riten. yani saf ahlakçıhğı. sosyalistlcrin -temiz ahlak" diye ele aldıkları vc cin- sellıği bastıran bir özellık olarak önpla- naçıktı. Sosyalizmde kadın Ancak v ine de şu gerçeği kabul etmck v c sosy al ist ülkelerin her şeye rağmen bu alanda ciddi adımlar attığını da görmek gerekir. Örneğin. sosyalist ülkclerde ka- dınlann çalışma yaşamına daha fazla ka- tılması. kadınlara tanınan haklar. kadın- lan daha kişiliklı hale getirdi. Sovyet- lerde. Küba'da kadınlar vc erkekler. di- ğer ülkelere göre daha ileri aşklar yaşa- yacak bir ilerleme sağladılar. Ülkedckı ge- leneksel kültürlerin de etkisı olmakla bir- likte. sosyalist ülkelerde her şeye rağ- men bazı adtmlar atıldığını inkâr etme- mek gerek. Aynı şey Türkiye'deki dev- rimci harekct için de söylenebılir. Köv- den. kasabadan geleıı devrimci gençler. bir yandan kendi kültürlerinı devrimei- lere taşırken kendılcn dc özgürleşmişler ve geleneksel anlayışlardan koparak da- ha özgür bir yaşama adımlannıatmışlar- dı. ÖDP'nin aşk vedevrimpartisi olarak sunulması. kımı çevrelenntepkisiııe ne- dcn oldu vc bir yozlaşma olarak değer- lendirildi. Biraçıkoturumda DSP'li Uluç GUrkanfki odaeski bir sosyalist) ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Atilla Ayte- mur'u şıkıştmyordu "Nedemekaşkve dev rinı. siz bununla ne demek istiyorsu- nuz?" Atilla, utangaç bir yüzle kitle önün- de sıkıştırılmanın endişesini yaşıyor ve kendisine yönelik eleştiri dolu saldınyı şöyle sav uîjturuyor:" Biz devrimi aşklasa- vunduğumu/ için böyle bir slogana baş- vurduk." L luç Gürkan. ÖDP'yi üstü kapalı ola- rak ahlaken yoz bir slogana başvurmak- la suçluyordu. Atilla Aytemur dabu eleş- tiri karşısındasloganlannı savunmaktan çekiniyordu. Dev riınle aşkın bir ilişkisi gerçekten var mıydı? A^kın ve devrimin partisi olabi- lırmiydı?Olma.sı gerekiyordu. Sosyaliz- min temel hedeflerinden birisi, insanın ekonomik olarak özgürleştirilmesi, bütün duyguları üzerindeki baskılann kaldırıl- ması anlamına geliyordu. Yani sosyalist anlayiş insanın özgürce düşünmesini ve ö/gürce duy uıılarını av'iklayabileceği bir ortanı sağlamayı hcdetliyordu. Halbuki bugünkü sıstemde, iki cins arasındaki aşk ve sevgi. ekonominin ve geleneksel düşüncelerin cenderesinde sı- kışıyor. İnsanlaraşkı doya doya ve bağım- sız duygularla y aşayamıyor. Dev letin te- meli olarak görülen aile kurumu erkek ege- men ve kadının her koşul altında erkeğe bağlı olduğu bir vapı yaratıyor. Ekonomi ve aşk İnsanın. özgürleşmesinin en önemli hedeflerinden birisi aşk alanında olacak- tır. İstediğini, istediği gibi sevebilen ve aşkı doya doya yaşayan insan, geleceğin insanıdır. Sosyalizm. insanın üzerindeki baskılan kaldınrken aşkın önündeki en- gel leri aşmayı da hedeflemektedir. Dev- nm. aşk\n önündeki engelleri de kaldı- racaktır. Bugünün insanı. uygarlaştıkça ve üze- rindeki ekonomik baskı hafifledikçe aş- kı da daha doya doya yaşıyor. Aşkın öz- gürleşmesi. kadının kimlik kazanmasıy- la ve üzerindeki erkek egemen baskının kalkmasıyla paralel yürüyor. Aşk iki cins arasında eşit bir ilişki anlamına da geli- yor. Bu cşit ilişkinin gerçekleşmesi için kadının da, erkeğın de özgürce davrana- bıleceğı birbilince ulaşmalan anlamına geliyor. Devrim. aşkın önünü açacaktır. Ben olsam Uluç Gürkan'a şöyle söy- lerdim: Evct bu parti aşkın ve devrimin partisi. Çünkü özgürluğü ve eşitliği he- detliyor. Devrim. güzel aşkların dünya- sına ilk adım olacaktır. Mehmet N. Yılmaz dikkat cekti Diyanet'ten siyasetçiye uyarı ANK.\Jt4 (Cumhuriyet Bürosu)-Diyanet işleri Baş- kanı Mehmet Nuri Yılmaz. "Diyanet İşleri Başkanlığı. hükümetin değil, dev letin bir müessesesidir" diyerek hükümetin kurujması süre- cınde Diyanet İşleri Baş- kanlığı'nın paylaşılması için pazarlık yapan siyasetçile- ri uyardı. Başkanlığın "Bütün si- yasi görüş ve düşüncelerin; mezhep, meşrep ve tarikat- lann dışında kalarak mil- letçedayanışmavebutünleş- meyiamaçedinerek" toplu- mu din konusunda aydın- latma ve ibadet yerlerini yö- netme görevlerini yerine ge- tirdiğini vurgulayan Yıl- maz, "Diyanet İşleri Baş- kanlıği'nın varlıği üzerinde yapılacakolumsuz tasarruf- lann. ne ülkemize ne de mil- letimize herhangi bir fayda- sı olmayacaktır. Aksine. bu konuda atılacak yanlış bir adım. ülkcmizdetahmin edi- lemeyecek derecede kaos ve' karmaşanın doğmasına se- bep olabilecektir" dedi. Yılmaz, dün yaptığı ya- zılı açıklamada. herkesi bu konuda dikkatli olmaya da- vet ederek *İslam tarihi bo- yunca kurulan bütün dev- letlerde şu veya bu adla oluş- turulan dini müesseseler, hep devlet çarkı içinde yer almıştır. CumhuriyetimLfln kurucusu Gazi Mustafa Ke- mal Atatürk ve arkadaşlan da bu realiteyi göz önünde bulundurarak3 Mart 1924 tarihinde, devlet mekaniz- ması içinde kalmak üzere Diyanet İşleri BaşkanuğTnı kurmuşiardır" görüşünü di- le getirdi. Yılmaz. başkan- lığın, anayasanın 136.mad- desinde ifade edildiği üze- re, "Türkiye Cumhuriyeti dev letinin genel kJaresi için- de" yeraldığını ve din hiz- metleri alanında yetkili ve önde gelen bir kuruluş ol- duğunu kaydetti. \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle