04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15KULTUR Llk gençlik yıllanmdaki felsefe merakımın bütün ömrüm boyunca faydasını gördüm. Beraber çalıştığım arkadaşlanmın, ya da seçmenlerimin bana sevgi ve saygı göstermelerinde, sanıyorum, karakter yapımla birlikte, felsefe merakımdan kaynaklanan bir insancıl yaklaşım önemli bir rol oynamıştır. Beni insafsızca eleştiren siyasal rakiplerime, ya da parti içindeki muhaliflerime karşı tepkilerimin hep ılımlı kalması da gene felsefi bir yaklaşımın sonucudur. JL asaşamında da, anılannı, düşüncelerini yazarken bile önem ve önceliğin sırasmı gözeriyor. "Siyasetçiler genellikle bunu bildiMeri halde, kullanmıyorlar. Dolayısıyla bu konuda daha büyük bir algılama olsa kamuoyunda ve köşeyazarlanmızda, o zaman boş birtakım tartışmalardan kurtuluruz. Yoksa her gün başka bir şeye atlarsanız perişan olursunuz." Fırbnah denizde bilge bir kaptan HANDANŞENKÖKEN Yıllarca kımi zaman şaşkınlıkla, kımı za- man hayranlıkla ama hep keyifle ızlemıştik onu. Alışılmış sıyasetçi görüntüsünün dı- şinda, bılge kışılıgı, sadelıği, hoşgörüsü, ne- zaketi en çok da müthiş espri yetenegi etki- lemıştı bızı. Özelhkle seçim dönemlerinde ii, ilçe. köy. kasaba. gece-gündüz saatlerce dolaşırken; yasamını bırdenbire degıştınp neden böyle bir özveriye katlandığını, na- sıl bu denlı dırençli olabıldıgıni düşünmüş- tük. Bu dönemlerde daha yakından gö7İe- dığımız, genış kıtlelen hemen saran. onlar- la kaynaşabılen, büyük. küçük herkese se\ - gi ve saygıyla yaklaşan, yorumlanyla. yap- tığı esprilerle mıting atanlannı coşkuyla ter- keden. aslında mütevazi görünümlü ama kanzmatık bir lıder. gerçek bir filozoftu o. Belki de 'fîlozofluğu' Türk sıyasetine fark- lı ya da fazla gelmıştı. Erdallnönü. yıne farklılığını gösterdı ve anılannı, yaşamının degişık bölümlennden alınmış bazı olaylan. onda bıraktığı izle- nimJeri, düşüncelerinı yazdj, Pört cijtten oluşacak "Anıhır\et>üşiiııcder''kîtabıhın birinci cildinde Erdal lnönü"nün kişilıgtne dair birçok aynntı \e ipucu var. Bu kitap. Erdal beyı tanımak ıçın bır başlangıç. Gö- TÜştnemızın başındaönce bunu belırttıgım- de, içtenlıkle gülüyor: "Ö>lemi?Güzel,b»- zılan hiçbir şey yok diyoriar. Bravo— Tanı- dtğuuz için btıİdunuz herfaaMe-." Kitabını büyük ölçüde belleğınde kalan- lara dayanarak yazmış. Amacı, bir tarih yaz- mak değil, başından geçen ilginç olaylan anımsayarak, onlan anlatırken de çeşitli olaylar arasında benzerlikler bulmak. Üste- lik ilginç bir yöntem izleyerek yapıyor bu- nu. "BiMmle uğraşügım için hayanmın bü- yük bolümünde insan ister istemez olayla- nn nedeıuerini düşünmeye başlıyor. Bir ki- şiyle mücadele ederken bile, o kişi neden böyle davranıyor diye düşünmek hoşuma gidiyor. O şekilde yaklaşnm; dolayısıyla de- diködunun az olması da biraz bundan kay- naklanıyor. Çünkü orada gerekli olan, han- gi kişinin olduğu değjL, fakat hangi ortam- da nastl ve niye öyle davrandığı. Bu, daha ön- ce bilimle uğraşmamdan gelen bir arayışsa- nıyorum." Bazı bölümlerı, örnegın Il.Dün- ya Savaşı bölümünü, gazetelerden, arşıv- lerden. ansiklopedilerden. çocukluguyla, si- yasetegirme, birleşme dönemi ıle ilgili bö- İümleri de gazetelerden, Meclıs kütüphane- smden yararlanarak yazmış. "Hatırlarsınız, ben siyasetteyken güncel olaylar biro'ğinde, "babanızla ılgılı daha anı- lannızvarmı? 'diye sorariardı. Ben de,ma- dem Id sonıyorlar. akhmda kalan varsa on- lan yazmaja çalışayım dedim." İsroet İnöniTnün evdeki yaşamı Bunu yaparkende baştan başlıyor, yanı çocukluğundan. Önce başbakan sonra da cumhurbaşkanı olan babası İsmet !nö- nü'nün evınde geçen çocukluk ve gençlik döneminden söz ederken, İsmet tnönü ve onunla ilgili anılar gündeme gelıyor. "Babamın evdeki hayatını anlaüyorum. Bizi yanına çağınp. bunu böyle yapüm, şu- nu şöyle yapam diye tızun boylu anlatmayi sevme/di. Oyle. -çocuklaruıa bile, yabancı- lara da- kendini övmek gibi bir huyu yoktu. Amasofralardaki konuşmalarçokdeğerliy- dL Her gün öğle sofrasında biraraya gelir- dik. Konuşmalar biraz güncel olay lar üze- rinde ohırdu, undan sonra aklına birşey ge- lir, o zaman bir anısını aktanrdı. Dolayısıv- la babamın anlattığı birtakım anılar aklun- dakalmış." Aklında kalanlar büyük ölçüde onda ız bırakanlar. babasının birkaç kez aniattığı aru lan ya da tkinci Dûnya Savaşf yla, o gün- kü olaylarla ılgılı söyledikleri... Bunlan ya- zarken, daha anlaşılır bir hava vermek için, îkinci Dünya Savaşı'yla ilintili bölümler eklemiş. fkinci Dünya Savaşı, Erdal tnö- nü'nün yaşamında da önemli bır dönem. "Bir defa Türkiye'nin savaşa girmeınesi en önemli amaçu. O zamanki potitik hükü- metier bunu başardı. Aynı zamanda Türki- ye'debilhassa külriir ve miüi eğitim alanın- da. çağuı sonuna doğru dcmokratik düzen- de geüşmeler oluyordu." İsmet Inönü, arulanndaçocuklanyla 'ar- kadas.gibiyasadığfnıbelırtıyor. "Bunuyap- mak ısıedıgı doğnı. Yalnız etrafimızda herke- sın babama, Başbakanya da Cumhurbaşka- nı olamk gösterdığı büyüksaygı havası ıçın- de bu arkadaşlığı gerçekleştirmek o kadar kolaydeğildi:\Ssyfâ 58) Erdallnönü de bu kıtabında evdeki İsmet tnönü'yüanlatıyorbize. "Bizevdeöğrendi- ğimiz kadar, siz de burada göreceksiniz." Bunlan yazarken, unuttuğunu sandığı bır- çok şeyi anımsıyor. Babasının söyledikle- ri, davranışian, bazı farkında olmadan ver- dıği örnekler. sonradan benzerolaylarla kar- şılaşınca hep aklına gelıyor. Felsefe yerinc fiak Erdal Inönü, 1995'te Nor\eçlı felsefeöğ- retmenı Jostein Gaarder'ın "Sophie'nin DünyasT adlı. felsefe tanhını öyküler ha- lınde anlatan kıtabının dünyada en çok sa- tılan kitaplararasmagırmesını şaşırtıcı bul- madığını belırtıyor.(Sayfa 165) Rastlantı. bugünlerde de f ürkıye'de en çok satan kı- taplann üst sıralarında hem Erdal Inö- nü'nün hem de Jostein Gaarderın kıtapla- n yer alıyor. 1943 Hazıran'ında Gazı Lısesı'nı bıtın- \or Erdal Inönü. Son sınıfa dek, sakın gö- rünüşlü yapısı, süreklı okuması. ınsanlan yardım etmeye ve sorunlannı anlamaya ça- İışan tavn nedenıy le hukuk ya da siyasal bıl- gıler fakültesıne gıdeceğıne yönelık kanı yaygın. Ancak lıse sonda bılım ya da felse- fe gıbı bır fıkır ugraşını meslek edınmeye karar venyor. Fızık olursa eğıtımını Istan- bul'da sürdürmek zorunda olması düşün- ,djirüyor aileyı. Ankara'da bır fakülteye gıt- mesi yeğlenince felsefeyı tercrh edıyor. An- cak babasının "felscfeyeömür verilmez' gö- rüşü baskın çıkıyor, çok kısa sürede Anka- ra'da Fen Fakültesı kuruluyor ve Erdal Inö- nü. Rıza anıeasının ıstedığı gıbı 'geieceğjn Cumhurba$kanı' olmak ıçın sıyaset yerine fızık dalında öğrenım yapmaya başlıyor. Zaten bu dilek karşısında yanıtı da kesın: nın anlanıı olmadığım hep düşünmüşümdur. Kıtlelen' karşı yaptığım sıyasel konuşmala- rında da <, ok de/a lelsefe kuaplaıından edın- dığım vaktaşımlardan varurlandım. Sıvasel- le ınsan çok defa, bılmedığı. aynntılanna aşı- na olmadığı konulania ırtıcalen komışmak zorunda kalıyor. Bıranlamı olan. amayanlış olnıman bır şeyler sövlemek gereken bu hal- lerde neyapacağımı dıişümirken lelsefe kiil- tüıii ımdadıma y elıştı Genel olamk doğnı olan şırler \ıhle\vn'k bu durunılanlan kıır- tuldunı Tabıı bunun bır vıkıncusı da olnıu- vor değıldı Sozlenmtn anlaşılmadığı eleştı- n sme ıığnıdını. Inıa herhalde anlm anlarda olııvonlıı "(Sayfa 176) Andre Gide'ın "külriir. herşeyi okuyup unuttuktansonraakhnızda kalanlardır'gö- rüşünü bcnınısemış Erdal bev. Okumayı çok sc\en bırısı olarak. "hiç bir şekilde ya- zartann esiri olmama\r>cğlı>or. Bıraz da bılımadamlığından gelen vaklaşımla soru- yor: "Aklımda ne, neden kalmış?" Fransız, Ingılız. Rus edebıvatından okudugu bırçok kıtaptan ne anımsıyor? Bazılanndan hıçbır sey. Proustun "GeçmisZaman r\şmde"s\- rrm başlangıanı >a da "Savas w Bcmş "'tan bırsürüşe>...Sofradakıkonuşmalanıse,tı- yatroya benzedığı ıçın anımsadığını düşü- nüyor. Shakespeare'ın oyunlanndan da bır- çok sey anımsıyor, tıradlannın ötesmde. Tı- yatro onun tçın. romandan daha akılda ka- İıcı. Günümüz sanat dünyasından söz etmek değışmıştı. Cemal Süreva'nın dediği gibi. "Demokrasimizin utangaç jokeri / Gerçek anlamdacesaretşahibrydı. Ünıversıte ya- şamında. ODTÜ'de dekanlıgı sırasında "Bura>a nasıl gekUm?" diye kendi kendıne sormuştu (Saş'fa 334) Sıyasi yaşamında hıç bu noktaya gelmış mıydı? "Siyasette pek aklımdan geçmedi. Çün- kü siyasetin ne oMuğunu girerkcn biliyor- dum. Zaman zaman şö>le şe> ler aklımdan fjcçti: Bü> ük bir kalabalık sizi bekiiyor ora- \a gideceksiniz (kahkahalar)onlara bir şeyler sö\le>eceksini/ vani bcn gitmc«em, o kalabalık boşa yiHmiş. gitmiş olacak. Ba- zan ö> le tuhaflıklar gö/ümün önünden gel- di,geçti." Ünıversıte hocalığının sıvası yaşamda, özelhkle genış kıtlelere seslenırken hcrhan- gı bır katkısı oldu mu? "Oiabilir kuşkusuz. Siyasetçiler arasın- da öğretmenler \ar. Ögretmenlik, tabii bir kitlcvf hitap etme alıskanlıgını \e tepkisini takip etıne dikkatini getiriyor. Bazı Taydala- n var. Öte yandan birtakım kurallar \a da alışkanlıklar da getirnor. Onlar ba/en o ka- dar faydalı olma>abilir. Örncgin. çoctıklan kandırmak diye bir şe> aklınızdan geçmez, ayıpbr. Çocukİara öğreteceksiniz. Siyasette her/aman bu kadaröğreoci vedidaktikko- nuşmak pek hoşolmayabilivor. Si>asette.in- sanlann o günkü duygulanna hitap ederek, onlann kızgınlıgmu üzüntüsünü. heyecanı- nı paytaşmanı/ gerekli. Bunlar öğretmen- Çok üretken bir dönemdiBu kitapta o günlenn havasmı vermeye çalıştım. Çünkü zamanla çok değişıvor kultürel vaşam. ınsanlann birikimi artnkça esh durumu unutuyorlar. Ama o zamanlar. çok üretken ve ilensı ıçın bırıbm sağlayan dönemlerdı. Babam Memduh Şevket Esendal'a sormuştu "Nasıl edebiyat alanında gelişme oluyor mu?"dıye. Esendal "Büyük bir hazırlık, öğrenme, inceleme; adeta bir kaynama dönemiyaşıyoruz Pasam. Inanıyorum kiyakında patlama olacak "demıştı. Dedığı gibi de oldu. Şımdi bahyorum da. Millı Eğitim Bakanlığı 'nın çeviri dizisinden, benim yaşımdakiler ve daha genç. mesela Zülfii Livaneli söz edıyor. bunlan okuduk dıyor. O dönem balıdan ve doğudan çevınler vapılıyordu ama ben daha çok batıdan okuyordum. tlkokula gittığımde Ankara ya tstanbul Şehir Tıyatrosu turneye gehrdı, biıyük bir zevkle izlerdık. Y'asfiRıza, Hazım, Behzat, Seyyire !Seyir, Gatip An:an, Bedia Muvahhit, bunlar çok takdir ettiğimiz sanatçılardı. çok da zevkle izlerdik. Bızim için tiyatro. tstanbıd Şehir Tıyatrosu 'vdu. Shakespeare ıle başlardı her sene Konservatııann Tatbikat sahnesimn açılışında ıh pıyes seyrettık, Maeteriinck 'in "Evin Içi" ve Motiere 'in "Gülünç Kibariar "/. Oldukça hoşumuza gitti. biraz dafarklı oynuyotiardı Şehir Tiyatrolan 'ndan. Daha kilabi belki daha okul havası vardı. Fakat gördük kı, daha farklı. daha cıddı bir vaklaşım vardı. Tatbikat Sahnesi 'nde Sophokles'ın "Kral Oidipus " oyununun ilk temsilınde hepimiz çok ethlenmıştık. O zaman bütün de\let erkanı, başta Cumhurbaşkanı, Meelis Başkanı. Başbakan. bakanlar hm varsa hepsi gelırrfı ılk temsillere. Mesela unutmuşum. gazetelerdegörünce farkettim. babam vedevlet erkanı ilk operaya frak gıyerek gitmiş. Arkadan bir. iki komedı. "Anasının Kuzu.su " diye bir Rus komedısi oynadılar. çok gülnnışnik. Anlaşdmıştı kı. her türlıi pivesi oynayabılır Devlet Tıyatrosu da. Bır süre sahnesızlık sorunlan oldu. Sergi binası opera bmasına çevrılınce bırdenbire Büyük Tıyatrv \v kazandı •\nkaru ve opera da orada yapıldı. büyük eserler oynandı. Sonra süratleyenı tıyatrolar açıldı ve bugünkü hale . geldl. Ama tıvatro çokcanlandı oyıllarda. Ben BI1Lİ1İİ IE DUŞUMCELEB \\ tıyatmyu çok severdım. Hatta arkadaşlanm tablıriardı: 'Yahu, yalnız sen mi destekleyeceksin tiyatroyu?' diye. Çünkü gıtmedığımpıyesyoktu Ankamda...Amerika da dagittim. Arihur MUler'ın ovunlarına da giderdim Paris len de her geçlığimde gıderdım. Arkadan da opera geldi tabii. Babam çok severdi operayı. Iler operaya birkaç kez giderdi, Cumhurbaşkanı ıken. Sonradan demokratik sıyaset gelışince. odaaz gider oldu. Ama çok ze\kalırdı. bizidegötüriirdü. TabiiAnkarahlar da bunu vavaşyavaş öğrendder. Mesela Mozart'ın "Figaro'nun Düğünü "oynadı, gi'ızel şarhlar ama çok uzun. buna dayandmaz. offoff' diyenler oluyordu. Fakat sonra herkes çok se\di. Bale lemsillerı henüz başlamamıştı. Ama müzik, konserier... Mesela ilk kez TüHaye'de 9.Senfoni çalındı. büyük başanydı. Savaş esnasında tarafsız olduğumuz için. Avnıpa'dakıpekçoktanmmış vinüöz Türhye vegelipkonserier wrdi. Resimde ise. ikinci ciltteyazacağım; Helikon dıvebir denıek kundmuştu Ankara da. Sayın Biilent Ecevit 'le öyle lanışmıştık. Helikon; resim. tiyatro, müzik, heykel. mımarlık... edebiyat dışındaJa güzelsanatlaria ilgilenen bir dernektı. O zaman ümversite asistandım. orada çok şey öğrendım "Benbilim alanındabaşkan olrnayı. Cumhur- başkanı olmaya tercıh ederim."(Sayfa 159) Ama felsefeyı hıç bırakmıyor Erdal bey. On beş-onaltı yaşlanndayken babasının kü- tüphanesındeelıne geçen Platon'un iMkhes adlı dıyalogunu bır çırpıda okuyarak başla- >an felsefeye ilgısi. Sokrates. Descartes, PascaL Vbitaire. Erasmus,Sophokks, Spino- za, Kant, Bergson, Betrand Russcll ve baş- ka bır çok ünlü jazann yapıtlanyla artıyor ve 'düşünceözgüıiüğünetam bağhhk' ılke- si bu kitaplarla oluşuyor. Fen Fakültesfne gırdığı sırada, Ankara Halke\ fnın düzenledigi bir kitap özetleme yanşmasında. Ernst Mach'ın "Bilgi ve ffa- ta " adlı felsefe yapıtıyla yanşmayı kazanı- yor. Yıne Fen Fakültesfne devam ederken firsat buldukça Dil Tarih Cografya Fakül- tesı'nde NusretHızır'ın derslennı izlıyor. O yıllarda aklından geçıriyor özgün bir felse- fe sıstemı kurmayı. "...İlk gençlikyıllanmdah felsefe merakı- mın tnitün ömrüm boyuncajaydasımgöırhim Beraberçalıştığımarkadaşlanmın,ya daseç- menlenmin bana sevgi ve saygı göstermele- rinde, sanıyorum. karakteryapımla birlikte, felsefemerahmdan kaynakİanan bırinsancıl yaklaşım önemli bır rol oynamıştır. Benı in- safsızca eleştiren siyasal rakiplerime, ya da partı içindeki muhaliflerime karşı teplalen- min hep ılımlı kalması dagenefelsefi biryak- laşımın sonucudur. Ölümlü bir kaderipayla- şan ınsanlann birbirlermefazla hzmalan- ıçin bir yıl beklememız gerekecek. Çünkü Erdal Bey. "gercekten, benim kültürüm es- ki küfrür' savıyla. şimdıkı romancılanmızı daha yeni yeni okumaya başladığını. herşey gibi kültürün de çağdaş gelişmelerden etkı- lendiğını, ömegın postmodernızm'ı bıraz ögrenmesı gerektiğinı söylüyor gülerek. Bu, tabıı ışın şakası. asıl "mesele, sizin ho- şunuza giden bir şey varsa, onu gormek,on- dan zevk almak." Şımdıye dek hep başka görev dolayısıy- la istedigı kadar sanat olaylannı ızlemedı- ğinden de yakınıyor. "Siyasetegirince- Ma- alesef babamın zamanındaki sivasetten bi- raz farklı şimdiki sıyaset, o zaman akşam- lan gene büyük ölçüde kendilerine ait ola- biliyordu. Ama zamanla o ilcrledi. Başlan- gıçta demokratik mücadele bu kadar haya- 0 kaplamıyordu. Gene de gidiyordum ama genellikle şimdi siyasetçilerin yaptığı, ak- şamlan bir yemeğe gitmek. Bir gece oluyor, tabii ilimiz çok masallah. ilçelerimiz de var. Hepsinin bir gecesi var. Gitmemezlik edile- miyor. Dolayısıylatiyatrova.sinemaya,cunıa akşamlan konseıiere gitmek pek oîmuyor." Platon'un dıyalogundaki Sokrates'ın ce- saretı. "neden korkulup, neden korkulmaya- cağını bilmek "olarak mantıksal yaklaşım- la tanımlaması, bır anlamda Erdal inö- nü'nün gözünü açmış, filozoflann değışık yorumlanyla yaşama yeni anlamlar katabı- lecegıni göstermışti. Siyasete atılmakla da, bırdenbire yaşamı likte yok. İnsan. bir yerde ahşkanlıklannı değiştirip, başka yeni alışkanlıklar ediniyor. Onun için öğretmenliğin bazı faydalan var ama başka bir şey. rlatırlıyorum, ilk genel başkan olduğum, muhalefet yaptığımız dönemde bır yaban- cımuhabir, muhalefetlıdennın Inönüoldu- ğunu duyunca, "Ooo. he ıs a teacher' demiş, yani öğrctmen muhalefet yapama/anlamın- da. Böyle bir yaklaşım da var. Çünkü,ögret- mek başka bir şey, insanlan beraber, sava- şa, mücadeieyc götürmek başka bir şey." Bilimle uğraşan daha gerçekçi Siyasete gırmeyı kabul etmesınde başlı- ca etkenler, babasının büyük esen olan çok partilı demokratik düzeni tehlıkeden kurtar- maya çalışmak, ünıversıtelerin o günkü ara rejım elinde düştügü duruma tepkı göster- mek ve ODTfj rektör vekillıgı ve rektörlü- gü sırasında haksız yere suçlanması, şımdı de kendısınden böyle bır hızmet beklenme- sinin, bu hatanın itirafı olarak degerlendır- mesı. Acımasız, günlük ve anlık çıkarlara da- yalı siyasette, her zaman 'ilkeli davra- nan'Erdal Inönü, basınada hiç ödün verme- dı. medyayla_yakın ılışkıler kurmayı düşün- medı bile. Ustelik bunu çekinmeden de eleştırdi: "Gazeteciler, hem gazetecilik. hem sivasetçilikyapıwriar."(Sayfa 370) "Dikkat edilecek nokta bence, olgun de- mokrasilerde bu, nasıl vürüyor? Tabii, ba- sının önemi birinci derecede. Demokrasi o(- tnası için halkın haber alması ve yorum da yapması lazım. Doğrusu köşeyazaıian da bunu çok güzel yapıyorlar, hiçbir itirayjm yt)k.Amageneo demokrasilerde bir soru m- luluk anlayışı da var. Kim yonetiyor? Kinv den hesap soracağı/? Onun belli olması la- zım. Vönetenin sonımluluğunu dikkatle gö- rürmesi gcrekiyor. tşte, o ikisini ay ırmak la- nm. Köşeya/an yönetici değil. \a/arukyap- Oğı esnada yaptığı yorum kendi fikri ve yö- netkiden bağımsı/ olmalı. Benim sakıncalı gördüğum. yöneticilerin yapmayı düşün- dükleri girişimlerin önceden ögrenilip, bu bflgiye dayanan bir taruşmanın basında ya- püması. "' Bilimle ugraşanın siyasette daha gerçek- cı oldugunun somut bir kanıtı Erdal Bey. Bılgı alma işlemının ıncelenen olayı nasıl degıştırebıldıgını bılım yaşamındakı dene- yımle ögrendıgınden, siyasette de hep tem- kınlı davranıyor. Seçımler, aslında bılımde- ki dcncylenn bir ölçüde karşılığı ona göre Işte bu yüzden. birdurum saptaması yapar- ken, sıyasetçılenn genellikle gözlemleri ye- rine özlemlerine baglı kalma hatasına düş- tüklcnni görebilıyor. Önem başka, öncelik başka! Kıtabındaöncelıkleönemın farkı uzenn- de duruyor. Bu. onun ıçın çok önemli. Ya- şamında da, anılannı, düşüncelenni yazar- ken bile önem ve önceligın sırasmı gözeti- yor. "Siyasetçiler genellikle bunu bildikleri halde. kullanmıyorlar. Dolayısıyla bu konu- da daha büyük bir algılama olsa kamuoyun- da ve köşeya/arianmızda, o zaman boş bir- takım tartışmalardan kurtuluru/. Çünkü oimayacak şeyleri tartışmanın bir anlamı yok. Âma bu önemlidir diye. tarbşmaya gi- riliyor, özellikle televizyonda. Her gün baş- ka bir konuy u ele alıp, anlatıvor tek-\ i/yon- culanmız. Bunlan nasıl çö/eceksiniz? Her gün başka bir konuy la uğraşamazsınız. Bir sıraya kov up. çözcrseniz bir ileneme ohır. Yoksa her gün başka bir şeye atlarsanız pe- rişan olursunuz." Küçüklügünde 'doğrucu çocuk' olan Erdal Inönü'nün gerçeklen söyleme huyu hiç degışmemış. bu kez dogrudan dogruya söylemenin yennı dolaylı bir şekilde. dın- leyenleri incıtmeyecek, ya da mümkün ol- dufu kadaraz mcıtecek bır üslup almış. Bu dolaylı ifade biçimi, zaman zaman espn olarak algılanınca, bunun nerden kaynak- landığını aramaya çalışmış. çocukluğundan başlayarak. ODTÜ'de Prof.Şerif Mar- din'in Erdafizmaadını takarak, özel bırgüf- mece kategonsıne koyduğu bu espnlerin özelligine gelince: kelıme oyunlanna da- yanmıyor, ya somut gerçeklere, ya da man- tık usavurmalara dayanıyor, ınsanlan etki- lemesı dinleyenlerin o andaki nıhsal du- rumlannı yakalamasına bağlı. Yakalabılı- yorsa etkili oluyor, aksı halde hıç bır etkısı yok. Gözleme dayanan bır şey söyleyecek- senız, o andaki ruhsal durumu iyi algılamak şart. Sözün espn karakten ancak o ortam- da meydana çıkar. Başka yerde. başka za- manda tekrar edıldığınde o sözde hiç bir gülmece tarafı gözükmeyecek. Mantığa da- yalı ilginç. çarpıcı sözler ıse, söylendıklen ortamda etkili olmakla biriıkte, bu ortam dı- şında da espn karakterinı koruyor. Erdal Bey. kitabmda espri konusuna da bır bölüm ayırarak kuram açısından ıncele- miş. Hatta bırarkadaşı sormuş: "Espriyide çokciddiye almışsın, uzunboylu esprinin te- orisini yapmışsın. Ciddi mi yapOn? Şaka mı?" Insanın kendini analiz etmesının güç ol- dugundan söz etse de, esprinin ikılı yapısı- nı. anti-esprileri, iltifatlan, gaflan, potlan. çamdev irmeleri anektodlarla örneklıyor kı- tabında. SODEP kuruculannı Kral Arthur destanındakı Yuvarlak Masa şövalyelenne benzetmesi, Sanşo Pança'nın sofra protoko- lü ile sözünü anımsatması... Bu ömeklerde geneldeolumsuzlan seçmeyı yeglemış, an- cak bunlar okura, Erdal Inönü'nün karak- terine ilışkın ıpuçlan veriyor. Daha sonra- kı ciltlerde de umanz bizim de keyifle ta- nık olduğumuz olaylara yer venr. Siyası yaşamında da kitlelerce hemen se- vilmesınin ve etkilemesınin nedenı de ya- şama böyle bakması olsa gerek. Hiç degişmemiş. Sanki sıyaset onu hiç yıpratmamış gibi, daha dinç, dahaespnh ve huzurlu görünüyor. Insanlann ıçınde, ya- şamlan boyunca hepsinı kullanamadıklan yetenekleri ve potansiyelın olduguna ınanı- yor. Bu, büyük bir güç. Siyasete giren kışı de görevi üstlendığinde de sonuna dek gö- türüyor. Erdal Inönü de, görevını yapmanın rahatlıgı ıçınde. Onu. geç de olsa. daha iyi tanıyabılmek, keşfedebılmek, gızemini çö- zebilmek ıçın kıtabının yeni cıltlerini merakla beklıyoruz. PENALTI MEMET BAYDUR Eleştirel İroni "Filozoflaratlet olsaydı, ya da atletler filozof... du- rumun fazla değişeceğıni sanmıyorum. Ben de efen- dimiz. Yazık. Tarzan 'ın bize anlatacak ne kadar şeyi birikmiştir. Kimbilir? Tarzan gıbı çok yazar var efen- dimiz. Eşsiz maceralarını sürükleyıci bir biçimde yaz- mışlar. Bu kıtaplan bile, mıdesi sağlam olmayan in- sanlar okuyor Olric. Tarzan ne derdi bunlan okusay- dı?Sıkılırdı herhalde efendimiz. Doğru: Aydınlardan başka hiçbir kalabalık kendi hakkında yazılan eser- leri okuyacak sabn göstermez. Aman bizi ne de gü- zel anlatmış, ne kadar da böyleyiz demezler herhal- de. Derier efendimiz derler. Demesinler o halde Ol- ric. Insanlan artık olmalan gerektiği gibi düşünmek istiyorum. insanlar, artık aydınlara verdikleri umumi vekâletnameyi gerı alsınlar istiyorum. Bütün bunlar çok söylendi efendimiz." Yukandaki satırlar Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar adlı yapıtının 536. sayfasından. Tutunamayanlar, Türkçe edebiyatın doruk noktalarından biridir. Ortıan Pamuk'un Beyaz Kale'si gibi. Sayın Memet Fuat'ın Yapı Kredı Yayınlan'nda çı- kan İki Yönlü Yozlaşma adlı enfes deneme kıtabının 114. sayfasında Atay ve yapıtı üzerine çok doğru saptamalar var. Şöyle diyor Sayın Fuat: "Tutunama- yanlar'ın yazan dünya romanmın büyük bir okuru ol~ duğunu, kitabının her sayfasında ortaya koyar. Üs- tün teknik kolaylıklara ulaşmış, buyük bır rahatlıkla her istediğini anlatabilen biryazardır. 1950-1970 ara- sı ülkemizde yaşayan, ülkemızin gelışmesi üstünde etkili olan, ama modaya uygun düşmediği için ro- man dışı bırakılmış aydın kesim insanlarımızı, başka bir söyleyişle, edebiyat dünyamızın tanımadığı yep- yeni bir içeriği, başına buyruk bir biçimle işlemiştir. (...) Tutunamayanlar her şeyden önce bır sanat ya- pıtı, bir başyapıttır, ama bunun ötesmde, Türk roma- nmın ele aldığı konulan sınırlayan, görüş açılannı da- raltan birmodanm baskısını kınşıyla da aynca önem- lidir. " Sayın Memet Fuat'a tümüyle katılıyorum. Oğuz Atay'ın yapıtı, bir sevgıli dostumun da yıllarca önce söyiediği gibi "Ancak Turkçe yazan bir insanm kale- me alabileceği" bır yapıttır. Atay, Tutunamayanlar'la kanıtladığı ustalığını (bir ilk kitaptır bu) ikinci romanı olan Tehlikeli Oyunlar'\a bir başka doruğa taşır. Teh- likeli Oyunlar'ı bir başka yazıya bı- rakıp Tutunama- yanlar hakkında okumaya devam edelim şımdi. Yeni Dergfnin 99. sayısında, 1972yılının Araltk ayında Murat Belge'nin Tutu- namayanlar üs- tüne bir yazısı çı- kar. 24 yıl olmuş! O yıl doğan ço- cuklar şimdi yırmı dört yaşındalar. Murat Belge ya- zısını, Sağmalcı- lar Cezaevi'nde yazmış. Değerli herkes hapistey- dioyıüTümülke- nin büyük bir ha- pishaneye dönüştüğü yıllardan biri. Sayın Belge'nin Tutunamayanlar üstüne Sağmalcılar'dan kaleme al- dığı yazı, Edebiyat Üstüne Yazılar adlı kıtabında var. Bu kitap da Yapı Kredi Yayınlan'ndan. İlginç bir yaklaşımı var Murat Belge'nin bu roma- na. "Sevdimama beğenmedim" anahtarıylaaçıkla- nacak birtavır. Bu tavnn temelinde, eleştıri kavramıy- la, Tutunamayanlar'ın başlıca yapısal özelliği olan ironi kavramını birbirinden ayrı tutmamızı öneren yak- laşım yatıyor. Bana göre son derece yanlış bir öne- riyle başlıyor Murat Belge: "İki kavram (eleştih ve iro- ni) aslında hayata karşı birbirine tamamen karşıt iki tavn temsil eder. İroni, alaycı ve hatta nihilist bir ta- vırdtr. Yanlışlarla alay eder ama yanlışı bir doğruyla karşıtlamak gereğinı duymaz. Doğruya zaten pek inanmaz. Belli bir değerin üstüne çıkar, ötedeki bir değerı alaya alır; sonra bır başka değere oturur, az önce üstünde durduğu değerıyerin dibine batınr. (...) Eleştiri birsistematığin sonucu, ironi ıse bir sistema- tiğin yokluğudur." Yanılıyor Sevgili Murat Belge. İroni ne edılgendir, ne de durağan, ne de her şeyın her zaman alaya alın- masını öngörür. Paylaştığımız dünya görüşü ve ya- zıyı kaleme aldığı dönemin özel koşullan nedenıyle mi yanlış okuyor o yazısında Tutunamayanlar'ı? işin bence güzel, ilginç ve gülümseticı tarafıysa, o da ay- nmında bu yanlışın. Bu eleştirinin üç beş satır son- rasında, aynı yazıda aynı roman için "Toplum eleşti- risi (evet! Toplum eleştirisi!) Acı, mizahi, genellikle başarılı, birçok yerde çokbaşanlı" dıyor. Belge, na- muslu bir aydın olduğu için: "Bu da benı tedirgm edi- yor, çünkü kitap aleyhine bu kadar uzun konuştuğum halde gerçekten övülmesı gereken yanlarına yerayı- ramadım"diyoryazısının sonunda. Keşkeayırsaydı. Belge'nin bu yapıt üzerine yazdığı tek yazıdan öğre- nemiyoruz bu başyapıtın övülmesi gereken yaniarı- nın neler olduğunu. • Oğuz Atay biliyordu, bir çoğumuz da sonre keş- fetti: İroni hem insancıl, hem eleştirel, hem devrim- ci, hem de açıklayıcı olabilir. ironi iyidir. Elzemdir. Woody Allen'dan başarılı konser VİYANA (AA) - Tanmmış film yönetmeni. yazar, oyuncu \e caz klarnetçisi Woody Allen, New Orleans Jazz Band adlı grubuyla birlikte çıktığı turnenın ilk durağı olan Viyana'da başanlı bir konser verdı. Allen, konserde. iki saat boyunca Nev\ Orleans cazının güzel örneklerini sundu. Yaklaşık 25 yıldır Manhattan'daki küçük bir barda çalan ünlü sanatçı Allen'ın turnesinın ikinci durağı Roma. Allen, gelın geçen günlerde yanan La Fenice operasının onanmında kullanılmak üzere Venedik'te de bir konser verecek. Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması sonuçlandı BANDIRMA (AA) - Türk Edebiyatı Vakfı ile Balıkesir'in Gönen ilçesi belediye başkanlığı tarafından düzenlenen "Ömer Seyfettin Hikâye Yanşması" sonuçlandı. Yanşmaya katılan 234 eser arasında birinciliği Asuman Şenel'in "Çeşmeler" adlı hikâyesi, ikinciliği Timur Kocaoğlu'nun "Şapkalar" adlı hikâyesi, üçüncülüğü de Zafer Altunkozaoğlu'nun "Korkut Hoca" adlı hikâyesi aldı. Jüri, aynca yedi hikâyeye özendirme, beş hikâyeye dejüri özel ödülü verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle