Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 1996 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
îyifihnmsun sddbnak ve bddemek
9
70'li yıllann sonunda
Maden'le Yeşilçam
serüvenindeki rotasını
değiştiren Soygazi, o günden
bugüne az, ama nitelikli
yapımlarda oynuyor.
Soygazi'ni son projesi Banş
Pirhasan'm yöneteceği îshak'ın
Hikâyesi. Mayıs ayında
Budapeşte'de çekimlerine
başlanacak bu ortak yapımda
(Macar-Türk-Alman) Soygazi
bir fahişeyi canlandıracak.
CUMHUR CANBAZOĞLU
On Yönetmen İki Film projesinde Aşk
Üzerine Söylenmemiş Herşey adlı
ikincı bölümde rolü var Hale
Soygazi'nın. MonteKristoadlı kısa
metrajın başrol oyuncusu; yanındaki
isımler de Cazibe Hanımın Giindüz
Düşlerj'ndekı kadrodan: yönetmen
lrfan Ozüm ve rol arkadaşı Macit
Koper.
70'li yıllann sonunda Maden'le
Yeşilçam serüvenindeki rotasını
değiştiren Soygazi, o günden bugüne
az, ama nitelikli yapımlarda oynuyor.
Soygazi'ni son projesi Banş
Pirhasanın yöneteceği İshak'ın
Hikâyesi. Mayıs ayında Budapeşte'de
çekimlenne başlanacak bu ortak
yapımda (Macar-Türk-Alman) Soygazi
bir fahişeyi canlandıracak. Soygazi'nin
on yönetmenın filmleri ve tshak'ın
Öyküsü konusunda düşüncelenni
aldık.
- On Film İki Yönetmen projesinde yer
alan Monte Kristo'nun
başrolündesiniz. Kısa metrajlı film
havası yakalanmış mı Monte
Kristo'da?
-Nazh Eray'ın fantastik dünyasını hep
sevdım; yıllar önce Monte Kristo'yu
lüsa film olarak düşünmüştük, Banş
Pirhasan da senaryosunu yazmıştı.
Sonra frfan Tözüm projeyi ıstedi. Film
yaklaşık 45 dakika çekıldı, sonra
montajda yinni dakikaya indınldi.
Bence bırtakım aynntılar gitmiş, bazı
bölümlerde de sesler duyulmuyor.
trfan'la konuştum, sesler vardiyor,
sonra da salon diyor. Ben yine de
memnunum fılmden, iyi çalışma.
- Peki, bürün olarak on yöneönenin iki
filmini nasü buldunuz?
- Genelde iyı filmler; bir ustalık
sezıliyor. Sonra görsel açıdan da
önemli. Bütün olarak böyle, ama tek
tek iyıler de var, kötüler de. Vakıf olayı
önemli gelişme. Vakıf para birikimini
sağlayıp üretim yapacaik. Ilk etapta
gelir sağlamak için atılmış bir adım bu.
Çünkü artık Kültür Bakanlığı'ndan
para gelmiyor, televizyonlar fazla
destek olmuyorlar. Sponsorluk iyi
işlemıyor, çünkü vergi muafiyeti
yasası hâlâ çıkmadı.
- Filmlerdeki sevgi ve hoşgörü teması,
Türk filmine gitmeyen insanlan sinema
salordanna çekecek kadar ilginç mi?
Yönetmenler istedikleri konuyu
kullanmakta serbestler, ama en
azından böyle bir lokomotif proje için
daha ilginç bir tema seçilemez miydi?
- Yılda elli film yapılsa en azından
seyircinin eğilimi anlaşılacak, ama bu
sisli ortamda el yordamıyla bu temalar
seçildi.
- Yerli sinema aşağı yukan bu tür
konularla krize diiştü. Vakıf çaüsı
alrında toplanan on yönetmenin
geçmişte avantürden gençb'k filmine
dek farklı tüıierde çalışmalan var.
Şimdi yine sevgiye dönmek kısır bir
döngü değil mi?
- Sorun konudan önce teknık ve
ekonomik. Senarist yazdığı senaryoyla
geçinemiyor, reklam sektörüne
gidiyon diğerleri de aynı şeyi yapıyor.
Biz ne yapıp yapıp Batı standartlannı
getirmeliyiz. Ancak kalite gelince
rekabete girebilirsiniz yabancı
filmlerle. En basit yabancı filmin
maliyeti bile Türk filminden daha
fazla, çünkü onlar önhazıriığa büyük
paralar harcıyorlar. araştırmaya para
yatınyorlar; senaryoyu birkaç defa
yazdınyorlar. Anlaşıldı ki ıç pazar bızı
yaşatmayacak, bu nedenle muhakkak
ortak yapımlarla dış pazara açılmak
gerekiyor.
- Ortak yapım deyince sözii İshak'ın
Öyküsü'ne getirelim. Banş Pirhasan
yurtdışında olduğundan sizden filmle
ilgili bûgi alalım...
-îshak'ın Hikâyesi Banş Pirhasan'm
senaryosunu yazdığı, Bilge Karasu'nun
'Usta Beni Öİdürsene' öyküsü. Bu
proje Banş'ın mezuniyet tezi olacaktı
ve kısa metrajlı düşünülmüştü. Sonra
uzun filmde İcarar kıldı, senaryoyu beş
kez yazdı. Macar-Türk-Alman ortak
yapımı olacak ve mayısta Budapeşte'de
sesli çekilecek. Konu bir usta-çırak
ilişkisi, ip cambazlığıyla ilgili ve bir
sirkte geçiyor. Kadroda Ingiliz
oyuncular var, Türk oyuncu olarak ben
ve Tuncel Kurtiz rol alacağız.
- Siz hangi rokJesiniz?
Senaryoyu okurken bir fahişe rolüne
Haşık oldum; Banş'la konuştum,
prodüktör de kabul edince bu rolü
aldım. Ancak lngılızce çok uzun bir
tiradım var, şimdi sürekli bu role
hazırlanıyorum.
- Macarlar filmin Budapeşte'te
çekilmesine özel bir destek mi verdikr?
- Teknik ekip trlanda'da ve Türkiye'de
mekân baktı, en son Budapeşte'yi
beğendi. Ondan dolayı orada
çekilecek, yoksa artı bir katkı gelmedi.
Banş şu anda Almanya'da casting
üzerinde çalışıyor. Görüntü yönetmeni
de VVim VVenders'le çalışan Jurgens
olacak.
- Yeşilçam starlan televizyona haber
programı yapıp adalet dağıtmayı çok
sevdiler. Siz bu tür programlarda yer
almayı düşünüyor musunuz?
- Son günlerde haber programı yapınca
sanki bir misyon yüklenilmiş gibi hava
doğuyor. Hiç söylenmemiş sözleri
söyleyeceklermiş gibi davranıyorlar.
Bakış açılan bana hiç ilginç gelmiyor.
Tamam, bu işler para için yapılıyor
ama ben oyuncuyum ve televizyona
ancak oyuncu olarak yaklaşıyorum, iyi
bir film projesi bekliyorum.
- Sürekli iyi proje bekleyen Yeşüçam
starlan TV dışında nasü ayakta
dunıyor, aktüelüğini nasıl koruyor?
- ÖncelıkJe mesleğımı sürdürmek
istiyorum. Bunun için de beklemek ve
sıkjlmak gerekiyor Çevremde yaşam
akıp gidiyor, etkinlikJere duyarlıyım
ama beş yere gitmek istesem bile
ancak bir yere gidiyorum. Çünkü
medya sürekJi peşinizde. Her an ilginç
olmayan şeyleri ilginç gibi göstenneye
çalışıyor, gittiğiniz etkinlik de sizin
reklamınıza dönüşüyor. Rahatsız
oluyorum. Aynca politikayla da ilgili
tekJifler oluyor, ama o benim seçtiğim
meslek değıl; tekrar ediyorum ben
oyuncuyum ve doğru dürüst filmler
yapmak istiyorum.
Kelebeklerin elle dokunulmayan güzelliği
AHMETSAY
ANKARA - Yırmi dört dönüm yapı
alanını kapsayan, yepyeni, şık, modern,
dev gibi bir binanın içinde, balkonlany-
la birlikte sadece 732 oturma yeri bulu-
nan, özenerek yapılmış, biraz da şatafat-
lı, ama küçüklüğü ölçüsünde sevimli gö-
zükmeyen bir konser salonundayız. Bil-
kent Müzık ve Sahne Sanatlan Fakülte-
si'nin konser salonu...
Fakültenin öğretim üyelerinden olu-
şan ve bu özelliğiyle 'akademik' bir sen-
foni orkestrası olan BASSO'nun 15 şu-
bat akşamı verdiği konsen, Jean Fournet
yönetiyordu. Ravel'in, savaşta sağ kolu-
nu yitirmiş piyanist arkadaşına incelikli
bir dayanışma örneği olarak sunduğu 'sol
el için' piyano konçertosunun solisti İdil
Biret'ti
idiJ Biret olgusu, bir konser progra-
mına tek başına cansuyu katar, oysa
program, müzik diline yeni yollar açan
ızlenimciliğin 'üııı saflığı'nı belirlemek
amacıyla çerçevelenmişri. Bu bilinçli,
tutarlı, ilginç seçim, hedefi bütünlüğe,
özgünlüğe ve mesaja yönelik konser
programlannın güzel bir örneği kabul
edilmelıdir. Debussy ve Ravel gibi, yüz-
yıhmızın başlannda Fransız entelektü-
alizmini temsil kalitesinin sınavdan geç-
mesini göze almış demektir. Arkasında
yanm yüzyıllık bir birikım ve deneyım
olan şef Fournet, insanlığa Heraklit'ten
miras kalan 'iki kez yıkanılması olanak-
sız olan bir nehir'deki gibi, gerçeğın bir
varlık değil. bir 'oluşum', bir koşul de-
ğil, bir 'süreç' olduğunu anlatabilen ız-
lenimci müziğin düşsel, uçuşan, pınltılı
tını renklerini özenle duyurdu. Aralann-
da bağ olmayan ekorlann ışık ve gölge-
li yanm renklerini. kelebeklerin elle do-
kunulmayan güzelliğiyle sundu. Bu mü-
zikte ritim ve ölçümün belırsizJiğe eği-
Hm gösterdığini, bir tutku haline gelen tı-
nı renklerinin incelikli, uçucu yumuşak-
lığını, zengin bitki örtüsünün suda yan-
Çetin Işıkö/Jü
sıması gibi anlattı. Düşünün ki o günler-
de Ankara'da kapkaranlık, kaskatı poli-
tik pazarlıklann rüzgârlan esiyordu ve
biz bu kabalık zincirine karşı izlenimci
müziğin 'suda titreşen renkleri'ni tatabi-
liyorduk.
Bilkent'te yadırgadığım tek şey, salon-
da saymakla bitmeyecek kadar fazla öğe-
nın sıkışıklık duygusu yaratmasıydı. Bu
tıkış tıkış durum podyumda herhalde da-
ha belirgm olmalıydı ki İdil Biret elleri-
ni kullanmakta ekonomi yaparak sadece
'sol el için' konçerto çaldı.
Bestecilerimiz ve sorunlan
Ertesi günler, 16 \ - 17 şubatta Cum-
hurbaşkanlığı Ser.töni Orkestrası'nın
konserleri vardı. CSO, bu iki etkinliğin-
de 170 yıla ulaşan geçmişi, yerleşik ve
oturmuş kadrosunun özgüveniyle öyle-
sine görkemlı ve dinleyicisıni coşturan
bir program sundu ki şef Rengjm Gi'k-
men'in kişiliğinde orkestra dakikalarca
'SO, haftasonu
konserlerinde
170 yıla ulaşan geçmişi,
yerleşik ve oturmuş
kadrosunun özgüveniyle
öylesine görkemli ve
dinleyicisini
coşturan bir program
sundu ki şef Rengim
Gökmen'in kişiliğinde
orkestra dakikalarca
alkışlandı ve tekrar üzerine
tekrar çalma sevincini
yaşattı.
alkışlandı ve tekrar üzerine tekrar çalma
sevincini yaşattı.
Bu başanda programın rengârenk,
canlı ve dinleyicinin özlemlerini karşıla-
yacak nitelikte olmasının payı vardı sa-
nıyorum: Ippolitov-Ivanov'un Kafkas
halk temalanna Rus müziğinin ateşiyle
yaklaşımmı sergileyen dört parçalık
'Türk Fragmanlan', Viktor Pikaizen'ın
solist olarak seslendirdiği Çetin Işıközlü
ve Mozartkonçertolan, final yapıtı ola-
rak da Georgi Sviridov'un 'Kar Fıröna-
a' film müziği.
Keman Konçertosu'nu başkentte ilk
kez dinlediğimiz Işıközlü. Ankara Dev-
let Konservatuvan'nda Saygun'un kom-
pozisyon öğrencisi olmuş, 1969'da oku-
lu bitirdikten sonra Roma'daki Santa Ce-
cillia Konservatuvan'nın kompozisyon
ve orkestra şefliğı bölümlerini tamamla-
mıştır. Işıközlü, 'Judith' bale müziğiyle
dünya repertuvanna girmiş ilginç bir
bestecimizdir. Kompozisyonlannda ge-
rimizi özendirmemek demektir bu. Ata-
türkçü kültür politıkasının birer ürünü
olan müzik kurumlanmızın ve müzikçi-
lerimizin, genci politikalan göğüsleme-
si için daha çalışkan olmalan gerektiği-
ni düşünüyonım.
Burjuvazimiz nerede?
Viktor Pikaizen
nel olarak Türk makamsal ve ritmik sis-
temlerinden yararlanmakta, atonal ve
amodal teknikleri kullanarak ulaştığı
sentezle kendi özgün deyişini sergile-
mektedir.
Pikaizen'in başanyla seslendirdiği bu
konçertosu da yukardaki genel tanım
çerçevesindeydi: Çağdaş. sevimli, renk-
ten renge atlayan kısa bir yapıt... Kendi-
sini kutlarken "Yaraöcılığuıa gereksini-
mimiz var, sürekli üretmelisin" dedim.
Yanıtı anlamlıydı: "Bestecinin üretken-
liğjni destekleyen, yaprtlannın gecikme-
den sesk-ndirilmcsidir".
Evet, CSO'nun ve öteki üç senfoni or-
kestramızın yıllık program saptarken
Türk yapıtlannın sayısını arttırması ge-
rekir. CSO, bu sezon 100 dolayında ya-
pıt seslendinyor ve bunlardan sadece ye-
disi Türk yapıtı. 'İlkscslendirmc' ise sa-
dece iki. Türk bestecilerin bugüne kadar
>azılmış orkestra yapıtlan sıraya kona-
cakolsa,yüzyıllargerekecek. Bestecile-
Birkaç yıldan beri Ankara Konserva-
tuvan'nda keman öğretmenlıği yapan
Viktor Pikaizen, çağımızın en başanlı
kemancılanndandır. David Oistrakh'ın
öğrencisi olarak Moskova Konservatu-
van'nı bitirmiş, uluslararası yanşmalar-
da ödüller almıştır. Kazandığı ödüllerin
hepsi de dünyanın en önemli konkurla-
ndır: Kraliçe Elizabet, Long-Thibaud,
Çayk^vski ve Kubelik. Böyle bir sanat-
çının orkestralanmıza solist olarak katıl-
ması, ız bırakan onursal ve kalıcı katkı-
lardır.
Pikaizen ömeğinden yola çıkarak, ni-
ce Rus, Beyaz Rus, Ukraynalı, Gürcü,
Azeri ve başka halklann müzikçılerine
yurdumuzda yerleşme olanağı açmak
acaba komünistliğe mi girer? Futbolcu
ve basketbolculara yüz milyar transfer
ücreti veriyoruz da müzikçilere neden
kucak açmıyoruz? Biliyorum, dev let bu-
nu yapamaz. Tasarruf önlemleri, ödenek
kjsıtlılığı falan feşmekân... Bundan son-
ra önümüz daha da karanlık...
Sanayide, n'carette devletin yapamadı-
ğını burjuvazi yapıyorsa ve sıstemin adı-
na liberalizm deniyorsa, kültür/sanat ala-
nmda da burjuvazinin öncülük etmesi
gerekir. Hani nerede? 'Sponsor' diye bir
laf icat edildi, bazı zenginlerimiz iane
verir gibi üç beş kuruş uzatıp yasak sa-
vıyor. Burjuvazinin önderliği bu değildir.
Kültür politikalan üreten, kültürün geJi-
şimine yol açan. beste yapan, çalgı çalan
burjuvalar anyoruz. Nerede?
Durun, ben yann başkentte At-
pazan'na gideyim de bakliyat toptan-
cılanndan Rus müzikçilerin maaşİannı
toplayayım...
Charlie Haden, Quartet
West ile Türiaye 'de
Kültür Servisi - "Basçı,
besteci, topluluk lideri. po-
litik sanatçı, yaratıcı. bas
şairi, caz efsanesi" gıbı sı-
fatlarla anılan Charlie Ha-
den. gnıbu Quartet West ıle
birlikte 24 şubat Cumartesı
akşamı Cema! Reşit Rey
Konser Salonu'nda ve 25
Şubat Pazar akşamı Ankara
Saklıkent'te bir konser ver-
mek üzere Türkıye'ye geli-
yor. Ustası Onıette Cole-
man'ın cazda başlattığı dev-
rimde önemli bir rol üstle-
nen Haden, müzıkle küçük
yaşlarda tanışmış. 1937'de
Iowa'da doğan ve iki yaşın-
dan on beş yaşına kadar ön-
ce radyoda daha sonra da te-
levizyonda ailesınin "Co-
untry and Wfestern" grubun-
da şarkılar söyleyerek mü-
zik kanyerine ba^layan Ha-
den, lıseden mezun olduktan
sonra Los Angeles'a taşına-
rak burada Art Pepper,
Hampton Hawes, Dexter
Gordon ve Paul Bley ile ta-
nışıp birlikte çaldı. Sanatçı-
nın Omette Coleman ile ta-
nışması 1957 yılında ger-
çekleştı ve Ornette'nın Don
Cherry, Billj' Higgins'ın de
yer aldığı maceralı quar-
tet'inde bas çalmaya başladı.
Bu gıup, solisti, geleneksel,
daha önceden saptanmış
(hem organik hem de ntmik)
yapılardan kurtararak caz
dünyasında bir devnmi baş-
lattı.
1960'lar boyunca John
Coltrane, Archie Shepp ve
Pee Wee RusseD'la da çalış-
malar yapan Haden. 1966'da
Keith Jarrett'la tumelere
çıktı. 1969'da ıçlennde Don
Cherry, Dewev Redman ve
Ed BlackwelL brnette Cole-
man'ın bestecilik ve doğaç-
lamadakı yaklaşımlannı ya-
şatmak için "Old and New
Dreamsw
i kuran sanatçı, ay-
nca Liberation Music Orc-
hestra'yı iseyeniden canlan-
dırdı. Charlie Haden ve
Jack De Johnette. "Song X"
ıle Dtmıı Beat'ın "Okuyucu
ve Eleştinnen Ödülü"nü al-
dı. Charlie Haden. aynı za-
manda Calıfornıa Instıtute
of Jazz Studıes'in de kuru-
cusu.
Doğru cümleyi bulana kadar yaztnak
Kültür Senisi - Genç Fransız düşünür, yazar
Bernard- Henri Levy, anılannı bir araya
getırdiği yeni kitabıyla Avrupa yazınının
gündemınde. Medyanın, 'modern filozoflann
prensi' diye nitelendirdiği Le\y, 47 yaşında
anılannı kaleme alan belki de ilk düşünür.
Sanat, edebiyat ve felsefe alanlannda yetkin
yapıtlanyla çağımızın modern entelektüel
aydınlan arasında yer alan Levy, anılanna
ilişkin olarak "Bu kitapta bugünün siyasetini
değerlendiriyorum. Bugün benim için güncel
olanlar. belki gcleceğin tarihçileri açısından
politikacılan değerlendirirken bir işe yarar"
diyor.
Fransız yazarlar arasında üretkenliği ile dikkat
çeken Levy, Fransız entelektüellerinin
neredeyse 'miDi' sembolü durumunda.
Kendine güvenli tavırlan, düşüncelerini
sakınmadan ortaya koyabilmesi ve hatta
düzgün fiziği ile medyanın tüm ilgisini
üzerinde topluyor. Fransız kültür yaşamının
her alanında (roman, film eleştirisi.
gazetecilik, deneme yazarlığı) adından söz
ettiren Levy, geçen aylarda sinemalanmızda
gösterilen 'Küçük Yerli' adlı Fransız filminden
tanıdığımız güzel model-oyuncu Arielle
Dombasle ile evlenerek entelektüel çe\Telerin
tepkisini almıştı. Siyasi eğilimıni sol
hareketten yana koyan Levy'nin sürdürdüğü
lüks yaşamı çoktandır eleştirmek isteyenler, bu
evliliği bahane ederek Levy'nin aslında işe
yaramaz bir adam olduğunda inat etmişlerdi.
Paris Ecole Normale Superieure'de felsefe
eğitimi alan Bernard-Henri Levy, Bangladeş
devrimı üzerine yazdığı ilk kitabını 1973
yılında yayımladı. 30 yaşında. kendilerine
'yeni filozoflar' adını veren. Marksizmi
eleştıren bir entelektüel hareketin sözcülüğünü
üstlendi. Sonrakı yıllarda Fransız aydınlannı
yerden yere
vuran kıtaplan
art arda
yayımlandı
('Adventureson
the Freedom
Road'). Radyo
ve
televizyonlarda
sıklıkla boy
göstermeye
başlayan genç
düşünür, son
olarak 1994
yılında
Bosna'dakı
insanlık suçunu
konu alan
'Bosna'adlı belgeseli ile medyanın gündemine
yerleşmişti. Bu belgesel. 1994 yılının Cannes'
Film Festivali'nde de üzerinde en çok
konuşulan yapımlardan bin oldu.
Son kitabı 'The Lfly and the Ashes' (Lily ve
Küller) ile, yaşamının son dört yılını kapsayan
gazetecilik deneyimlerini okur ile paylaşan
Levy. aralannda François Mitterrand, Jacques
Chirac, Alain Juppe, Margaret Thatcher,
Pamela Harriman ve Aliya İzzetbegoviç'in de
bulunduğu pek çok devlet adanu ile yaptığı
söyleşilerine yer venyor bu kitabında.
Levy'nin söz konusu çalışmasınm Fransa'daki
yankılanna gelince.. Fransız yazar Philippe
Soüers'e göre bu kitap, bir yazann politikayı
algılayış biçimini göstermesi açısından sıradışı
bir belgesel. 'Geçmişe dönük' olması
yüzünden aldığı eleştiriler bu kitapla birlikte
azalsa da Levy'nin medyatik kişiliğı
konusunda tüm Fransız aydınlan tepki
gösteriyor. Kadınlann, genç düşünürün
söylediklerinden çok, nasıl giyindiği ya da
kimınle beraber olduğu gibi konularda
Levy'ye ilgi gösteriyor oluşu söz konusu
eleştirilerin temel dayanağı... 1993'te evlendiği
Arielle Dombasle ile birlikte katıldığı bir TV
programında sanılanın aksine birlikte 'çok
uyumlu' olduklannı söyleyen Levy, evlilikleri
hakkında çıkan söylentilere "Beraberliğimizi
bizden başka kimse değerlendiremez" yanıtını
vermışti.
Onümüzdeki günlerde Ernest Hemingway'ın
yaşamı üzerine bir film yapmak üzere
Meksika'ya gidecek olan Levy, yazarlık
uğraşında Hemıngway'in kendisine her zaman
yol gösterdiğini söyiüyor yazann şu
cümleleriyle: "Yapmak zorunda olduğun tek
şey, doğru cümleyi yazmakbr. O cümleyi bulana
kadar vazmava devam."
Ali Haydar Pektaş'ın 21. sergisi
Kültür Servisi- Ressam Ali Haydar Pektaş, 21.
kişisel sergisini 26 şubat- 10 mart tarihlen arasında
Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde açıyor. Resme
1964 yılında başlayan Pektaş ilk sergisini 1969'da
tstanbul'da açtı. 1986'da emekJi olduktan sonra
Anadolu'yu dolaşarak resimler yapan Pektaş, son iki
yıldır Toronto'da araştırmalarla birlikte resim uğraşını
da sürdürüyor. Konulannı doğadan, ter kokan
kadınlardan, balıkçılardan, işçilerden, parça parça ışık
düşmüş dar sokaklardan, yıkık dökük evlerden alan
sanatçı, "Bunlarda gördüğüm estetik, renkte olsun,
şekilde olsun. düzende olsun beni harekete geçirir.
Eğer istediğim mesajı veremedimse buna neden
seçilen konu değil. resimde yerini almayan bazı
şeylerdir. Çünkü kötü konu yoktur, kötü yapılmış
resim vardı r" diyor
Litvanyalı balet Beriozoff öldü
PARİS (AFP) - Dansçı, koreograf ve Nureyev,
Baryshnikov, Alicia Markova gibi dünya çapında
dansçılann hocası olan Nicholas Beriozoff, 98
yaşında Zünh'te öldü. Lıtvanya'nın Kaunas eyaletınde
doğan Beriozoff, 1935- 1944 yıllan arasında Monte
Carlo'da çeşitli topluluklarda dans etti. Milan Scala
Operasf nda bale hocası olarak uzun yıllar görev
yaptı. Sruttgart ve Zürih'te çok sayıdakı dans
topluluğu için koreografilergerçekleştirdi. Kansı
Doris Catana ile birlikte Zürih Opera ve Bale
Okulu'nu kurarak burada dans dersleri verdi.
Beriozoff'un dünyaca tanınan koreografileri arasında
Prokofıev'in 'Romeo ve Juliet'i ve "Cinderella'sı
başta geliyordu.
Hasan Hüseyin Korkmazgil
amlıyor
Kültür Servisi - 26 Şubat 1984 tarihinde yitirdiğimiz
ozan Hasan Hüseyin Korkmazgil'i anma toplantısı 24
Şubat Cumartesi günü saat 15.00'te BEKSAV'da
gerçekJeştırilecek. Suna Aras'ın yöneteceği 'Acıyı Bal
Eyledik' başlıklı toplantıya Hasan Hüseyin'in eşi
Azime Korkmazgıl, yazar-şair Vecihi Tımuroğlu. şair
Hüseyin Atabaş katılacaklar. Zihni Anadol. Gül
Göker, Zekı Göker, tsmet Kemal Karadayı, Suna
Aras'tan oluşan 'Nehirler Şiir Topluluğu', toplantının
ardından bir şiirdinletisi sunacak; Mecıdiyeköy
Müzik Topluluğu ise Hasan Hüseyin'in sevdiği
türküleri seslendirecek.
'Abdülcanbaz1
İDT'de yeniden
sahneleniyor
Kültür Servisi - Turhan Selçuk'un unutulmaz yapıtı
'Abdülcanbaz', lstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim
Sahnesi'nde yeniden sahneleniyor. Devlet
Tiyatrolan'nda ılk kez 1993 yılında sahnelenen
oyunda kalabalık bir oyuncu kadrosu rol alıyor. Kenan
Işık'ın yönettığı oyun, hafta içinde saat 20.00,
cumartesi günü 15.00 ve 20.00, pazar günü ise saat
15.00'te sahneleniyor.
idyı'nın şubat sayısında Nusret
Kemal Otyam
Kültür Servisi - Yayın hayatını Trabzon'da sürdüren
aylık kültür ve sanat dergısi 'Kıyı'nın 119. sayısı şair
Nusret Kemal Otyam'a aynlmış. "Atardamar' başlığı
altında ülkemizin kültürel, sosyal, siyasal yapısına
getirdiği yorumlan kendi kaleminden dile getiriyor
Otyam. Kıyı'nın şubat sayısında... Fahrettin Demir,
'Aykın Bir Şiir Okurunun Notlan', Ahmet Özer ise 4
Aralık 1995 tarihinde yitirdiğimiz dilbilimci Yaşar
Yörük'ün ardından kaleme aldığı 'Yaşar Yörük
Kardeşim' başlıklı yazısıyla Kıyı dergisinin
sayfalannda yer alıyor.
Vephoeven'ın filmine Berlin'de
yoğun ilgi
BERLtN (Reuter) - Alman yönetmen Michael
Verhoeven'ın Yahudi asıllı tiyatro yazan George
Tabori'nin 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden
kaçan bir Yahudi kadının dramını anlattığı 'My
Mother's Courage' adlı öyküsünden uyarladıgı filmi,
Berlin Film Festivali'nde izleyicinin yoğun ilgisi ile
karşılaşıyor. 1990 yapımı 'The Nasty Girl' adlı filmi
ile tanınan yönetmen Verhoeven, bu filmi ile 1995
Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı ödülüne değer
bulunmuştu.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
KÂMİL MASARACI