Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT 1996 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
/. Ü. HukukFakültesi Dekanı Prof. Dr. Aysel Çelikel ile 70. yılında Medeni Kanu 'nu konuştuk
'Demokrasi önce aile içindebaşlar'SUNUŞTürkiye'de Medeni Kanun'un kabulünün 70. yıldönümünü kutluyoruz.
Kanun, özellikle aile hukuku ve miras hukuku konulannda dönemine göre kadın-
lara çok önemli haklar getirmiş. Selanik, Istanbul, Izmir gibi batı kentlerinde Os-
manlı döneminde haklannı almak için bayrak açan kadınlar, cumhuriyet dönemin-
de bu haklara sahip olmak mutluluğuna erişirken kendilerinin insan yerine konul-
duğunun da ayırdına varmışlar. Ama aradan yıllar geçmiş. Değişen çağla, gelişen
sosyolojik ve kültürel yapıyla birlikte Medeni Kanun bugünkü Türk kadınmın ge-
reksinimlerini tam olarak karşılayamama noktasına gelmiş.70 yıl önce mirastan
erkekle eşit pay almak, kocasını başka kadınla paylaşmamak, hakça bir hukuk sis-
temine göre boşanmak isteyen kadm, bugün artık toplum ve meslek yaşamında da
erkekle eşit olmayı, onunJa eşit haklan paylaşmayı amaçlıyor. Ailede "reislik" di-
ye bir kavramı reddediyor. Medeni Kanun'un kabul edilişinin 70. yıldönümünde
bu yasanın Türk kadınına neler getirdiğini ve bugünkü eksikliklerini îstanbul Üni-
versitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof Dr. Aysel Çelikel'le konuştuk.
Prof. Dr.
AYSEL ÇELİKEL
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
Türkiye'de Medeni Kanun'un kabul
edilişinin 70. yıldönümünü kutluyoruz. Bu ka-
nun neden kadınlar çevresinde kopanlan birfir-
tına ortamında oluşmuş?
ÇELİKEL - Bu, bütün Türk toplumu, özellik-
le de kadınlar için çok büyük önem taşıyan bir
olay. Çünkü bu kanunla kadınlar ilk defa özgür-
lüğe kavuştular. Toplum içinde medeni haklan-
na tam olarak sahip olan, ekonomik ve sosyal
olarak varlıklan kabul edilebilen, kendilerini ge-
liştirme olanaklannı bulan kişiler olarak yerleri-
ni aldılar.
Bu bakımdan kadınlar bu yıldönümünü kutla-
mak zorundadırlar. Ben Medeni Kanun'un kabu-
lünü "Kadınlann İnsan Haklan Günü" olarak
değerlendiriyorum ve kadınlar kendı insan hak-
lanndan ılk defa bu yasanın kabulüyle yararlan-
maya başlamışlardır.
Bu, Müslüman bir toplum için kolay erişilecek
bir düzey değildir. Çünkü, Islam hukukunun yü-
rürlükte olduğu dünya ülkelerine baktıfımız za-
man, o ülkelerde yaşayan kadınlann konumu,
haldan gözlemlendiğinde, Türk kadınmın bugün
Batı standartlannda erişmiş olduğu düzey çok
daha iyı anlaşılabilir.
Bugün ülkemizde Medeni Kanun'un ve cum-
huriyetin diğer kanunlannın kadınlara verdiği
haklardan yararlanmış olan çok sayıda eğitim
görmüş, prestijli mesleklerde çalışan ve Batı stan-
dartlannı özümsemiş olan, Batı'da Türkiye'yi
çok iyi temsil edebilecek nitelikte kadınlanmız
yetişmiştır. Şunu da yine iftiharla söyleyebilirim:
Sözünü ettiğim bu prestijli mesleklerde çalı-
şanlann en az yüzde 30-35 'ini kadınlanmız oluş-
turmaktadır. Bu. dünya ölçülerinde çok yüksek
bir orandır. Müslüman ülkelerdeki kadınlarla kı-
yasladığıruz zaman, esasen mukayese etmeye ge-
rek olmayan bir üst düzeydir.
O bakımdan biz Medeni Kanun'un varlığına ne
kadar değer versek azdır diye düşünüyorum.
O dönem, Türkiye Cumhuriyeti yeni bir hukuk-
sal, toplumsal ve siyasal düzen yaratma amacm-
daydı. Bu değişikliği de doğal olarak hukuk yo-
luyla yapmıştır. Atarürk devrimleri dediğimiz
devrimlerin de özü hukuk devrimleridir. Hukuk
devriminin özü de laik hukuktur.
• • ^ H tsterseniz Medeni Kanun 'un özellikle-
rinden soz edelim...
ÇELİKEL - Demin söylediğim bakımlardan
Medeni Kanunumuzun iki temel karakteri vardır.
Bunlardan birisi laik, öbürü de kadm-erkek eşit-
liğine yer veren özgürlükçü, eşitlikçi, demokrat
karakteridir.
Laik karakteri derken şunu kastediyorum:
Medeni Kanun'dan önce uygulanan Islam di-
ni kurallan kadına belirli bir statü tanımıştı. Bu
da değişmez bir statüydü. Çünkü din lcurallan
değişmez; yüzyıllar içinde aynı biçimde uygula-
nır. Oysa toplumda değişmeyen hiçbir şey yok-
tur. Her şey sosyoloji biliminin gereği olarak de-
ğışir, değişmemek de eşyanın tabiatına aykındır.
Yüzyıllar içinde yeni düşünceler, yeni akımlar
ve çağdaş doktrinler ortaya çıktıkça insan hakla-
n kavTamı gelişmiş, bununla birlikte de kadının
konumu değişmiştir.
Işte, Medeni Kanun da değişebilen bir yasa
olarak devreye girmiştir. Şer'i kurallann kayna-
ğı din olduğu halde laik kurallann da kaynağı in-
sandır; insan akJı ve bilimdir. Medeni Kanun, in-
san akh ve bilimsel metotlara uygun olarak ihti-
yaçlara göre değişen bir yasa karakteri taşımak-
tadır. O nedenle de laik karakterli yasalar, çağı-
mıza uygun yasalardır.
Medeni Kanun'un kabul gerekçesinde bu özel-
lik o dönemin Adliye Bakanı Malımut Esat Boz-
kurt tarafından şöyle ifade edilmiştir:
"Yasalan dine davalı devletier, kısa zamanda
yurdun ve ulusun isteklerini karşılayamazlar.
Çünkü dinler. değişmez kurallan kapsariar. Oy-
sa yaşam yürür. Gereksinmeler hızla değişir.
Din yasalan, her ne surette olursa olsun, ilerie-
yenyaşamın karştsında biçimden veveölü sözcük-
İerden Ueri bir değer ve anlam taşıyamazlar.
Bu nedenle dinlerin yalnız bir ibadet ve vicdan
işi olarak kalmasu çağdaş uygarlığm temellerin-
den biridir."
Medeni Kanunumuzun ikinci temel özelliği,
kural olarak kadm-erkek eşitliğine ilk defa yer
vermesidir. Bu kanun, bu niteligiyle eşitlikçi, öz-
gürlükçü, ferdiyetçi ve liberal birkanundur. Ama
aynı zamanda toplumcudur; toplumun zayıf ke-
simini koruyan. adalet getiren hükümJerini de
beraberinde taşımaktadır.
Işte, hem laik hem de kadm-erkek eşitliğini
içeren karakteri nedeniyle, din devleti kurmak
isteyenler ve Atarürk 'e karşı olanlar Medeni Ka-
nun'a karşıdırlar. ÖzellikJe Medeni Kanun'un ai-
le hukuku, miras hukuku, kişiler hukuku hüküm-
lerine karşı çıkmaktadırlar. Çünkü o hükümler-
de kadına yasal, eşitlikçi, koruyucu statülertanın-
mıştır.
^ • • ^ " Dikkat çeken bir nokta, dinsel ideolo-
jilerin hep kadının konumu çevresinde hüküm-
ler getirdiklert Bunu nasıl değerlendirfyorsu-
nuz?
ÇELİKEL-Evet. Bugün ülkemizde yayılmak-
ta olan dinsel ideoloji de aynı biçimde büfün fır-
tınayı kadınlann konumu üzerinde koparmakta-
dır. Bu nedenle de, kadının konumu konusunda
daha ileriye dönük değişiklikler istediğiniz za-
man. •'Türk toplumunun geleneklerine, dine ay-
kındır" diyerek karşı çıkmaktadırlar.
Madem ki bir toplumda kadın bu kadar önem
taşıyor -ki kadın gerçekten önem taşıyor ve bü-
tün ideolojiler bunun böyle olduğuna inanıyor-
lar- o zaman neden, kadınlann bütün insan hak-
lanndan eşit biçimde yararlanmasına karşı çıkı-
yorlar? Bunu anlamak mümkün degil.
• • • 1 Erkek egemen toplumda yaşamak iste-
dikleri için olabiür mi?
ÇELİKEL- Belki erkekler sahip olduklan ik-
tidârdan, güçten vazgeçmek istemiyorlar. Çünkü
erkeğin hem aile içinde bariz bir gücü var, hem
siyasal yaşamda, karar mekanizmalannda, top-
lumsal yaşamda açıkça güçlü.
Kuskusuz, yetkilerini, güçlerini başka kişiler-
le paylaşmak istemiyorlar. Oysa, demokrat bir
ülkede yaşadığımızı iddia ediyoruz. Gerçekten de
öyle olduğuna inanıyoruz; eksiklerimizi, şikâ-
yetlerimizi gidermeye çalışıyoruz. Bunlan da ya-
salarla, uygulamalarla başarmak amacmdayız.
Ama demokrasi varsa toplumun yansını oluş-
turan kadınlann da demokratik haklannı kullan-
Ortaöğrenimini tstanbul Beyoğlu Kız Lisesi 'nde
yaptı. /. Ü. Hukuk Fakültesi 'ni bitirdikten sonra
ABD'deColumbia Üniversitesi'nin verdiğiburstan
yamrianamk bir mastır pmgramına devam etti.
I.O. Hukuk Fakültesi 'nde doktor, doçent, pmfesör
unvanlannı aldı. Aymfakültede Devletler Özel
Hukuku dersi verdi. Istanbul Üniversitesi Kadın
Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi 'nin üç
kurucusundan birisi. Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği üyesi. Şu anda Istanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dekanhğı göreviniyürütüyor.
yapabileceği fazla bir şey yoktur. Evli kadın; Me-
deni Kanun'da şimdi değiştırilmesini istediğimiz
bu hükümler değişmeden, kendini tam anlamıy-
la özgür hissedemez, kendini geliştiremez.
Burada birşey eklemek isriyorum. Bütün bu kı-
sıtlayıcı hükümlere rağmen, cumhuriyet dönemi
itibanyla ve özellikle son 10-15 yıl içinde kadın-
lann düşünceleri değişti. Artık farklı ^eyler isti-
yorlar. Bir hafta kadar önce Istanbul Üniversite-
si Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Mer-
kezi bir istatistik yayımladı. Kadınlar, "Ençokne-
ye önem veriyorsunuz" sorusuna karşılık olarak
eskiden en çok "Güzeüik" derken bugün aynı so-
ruyu bilgiye, eğitime, meslek sahıbi olmaya önem
verdikleri biçiminde yanıtlamışlar.
Eskiden üniversite bitirmiş, ya da bitirmeden
meslek sahibi olmuş kadınlar daha sonra çoğun-
lukla çalışmamayı tercih ederlerdi. Oysa şimdi,
evdeki yükümlülüklerini yerine getirmekle bir-
likte ekonomik ve sosyal güce sahip olmak için
çalışmayı daha ön planda tutuyorlar.
Bugün üniversite öğrencileri arasında bir an-
ket yapsanız, yüzde 90'ının, "Çahşıp şu mesteği
yapacağız''yanıtını vereceklerinden eminim. Kız
öğrencilerimizle sürekli temastayım. Hepsi top-
lumda tek başına ayakta duracak insanlar olarak
bir mesleği yapmayı istiyorlar.
Kadın son 10-1Syd içinde daha çok ça-
lışmak, meslek sahibi olmak, ekonomik güç el-
de etmek istiyor. Ama bir de aile hayatı var. Aca-
ba erkeğin bu aile içi ilişkilere bakıs açısı değiş-
ti mi?
ÇELİKEL-Oda bir ölçüde değişti. Tamamıy-
la değişti diyemeyeceğim. Ekonomik şartlar, ka-
dınlann da güç sahibi olmalannı gerektiriyor. Ya-
ni para kazanmalannı, eve katkıda bulunmalan-
nı, sosyal olarak bir muhit sahibi olmalannı ge-
rektiriyor. Bu bakımdan kocalar da eşleri için ba-
zı olanaklann tanınmasından yanalar.
Hatta artık evde eşlerine yardım eden koca sa-
yısı gittikçe arrıyor. Ev işlerini tam olarak payla-
malan lazım. Demokrasi ailede başlamalıdır. Ka-
dınlann, toplumda, siyasette haklannı kullanma-
lanna izin vermek lazım.
Demin erkekler için "egemen güç" dediniz. Bu
egemen güçler egemenliklerini paylaşmak zo-
rundadırlar. Hiç kimsenin, öbüründen daha faz-
la güçlü olmasına gerek yok. Her cins aynı dere-
cede güçlü olmalıdır.
^••^B Medeni Kanun 'un özelliklerini anla-
tırken bunun sosyoloji bilimine uygun olarak da
değişen bir kanun olduğunu belirttiniz. Peki,
Türkiye koşullannda uygulamada bu değişebi-
lirlik niteliği ön plana çıktyor mu?
ÇELİKEL- Yasalar, toplumun ihtiyaçlan için
konulur. Bir yerde de toplumla uyum halinde ol-
malıdır. Toplum sosyolojik olarak geliştikçe ya-
salar da ona uygun olarak gelişmelidır diye bir
düşünce ileri görülmektedir. Bugün Medeni Ka-
nun'un daha eşitlikçi hükümler taşıması konu-
sunda yaptığnnız mücadeleye karşı da tutucu çev-
relerin cevabı bu olmaktadır.
Bir yerde haklıdırlar. Ama toplumun sosyolo-
jik ve kültürel yapısmı geliştiremiyorsanız o za-
man bu gelişmeyi yasalarla desteklemek zorun-
dasınız. Kültürel gelişmeyi, eğitim sürecini top-
lumun gelişmesi yönünde olumlu olarak kullana-
mıyorsanız, yasalar da değişmiyor, gelenekler
aynı kalıyorsa, o zaman sosyolojik gelişmeyi na-
sıl sağlayacaksınız? Toplumu nasıl daha ileri gö-
türeceksiniz?
Bu düşünceden hareket edersek hiçbir yasanın
değişmemesi gerekir. Kadınlar ve erkekler bütün
olarak meslek eğitimi. kültüreğitimi yoluyla top-
lumun genel yapısmı değiştirirsiniz. Yasalar da
buna öncü bir güç olur.
O zaman mesele kalmaz. Zaten bizim istediği-
miz de budur. Bu değişiklik yapılamıyorsa yasa-
lar her toplumun önünde öncü güç olarak gitme-
lidir. Bu çok doğal bir olaydır. Cumhuriyet döne-
minde de böyle olmuştur; bütün dünyada da böy-
le olmuştur.
Yasalann, hukuk kurallannın öncü gûç olma
özelliği vardır. Bunlar toplumun biraz önünde
gitmelidir ki getirdikleri uygulamalar olumlu bir
gelenek olarak kültürel gelişme sağlasın. Çünkü
yasalar uygulanarak toplumun kültürel düzeyi
daha da gelişmekte ve artık bazı düşünceler ge-
lenek haline gelmektedir.
Bu bakımdan da yasalann çok önemli bir yeri
var.
Medeni Kanun da bu süreç içinde gelişmek
zorundadır. Aile hukuku hükümleri bakımından
olaya baktığımız zaman Medeni Kanun, 1900'lü
yıllann kültürel şartlannı taşır. Biz de zaten bu-
nu 1^26'da kabul ettik. Oyıllarda aile içinde ka-
dının konumu farklıydı. Ozgürlükler daha kısıt-
lıydı. Oysa İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanmış
olan olaylar insan haklannın herkese tanınması
düşüncesini ortaya çıkardı. Bunun paralelinde de
kadınlann insan haklannı korumak için ulusla-
rarası sözleşmeler yapıldı.
Işte, 'Kadınlara Karşı Her Türiü Ajruncılığın
Kakünunası' bu aynmcılığm kaldınlması esası-
na dayanmaktadır. Sözleşmesi yine Avrupa Kon-
seyi çerçevesinde kabul edilmiş protokoller, özel-
likle 7 nolu protokol, aile içinde eşlerin eşit ko-
numda olmasını öngörmüştür. Türkiye, bu söz-
leşmelere taraftır; ama uygulamaya geçılmemek-
tedir.
Demin, kadınlar acaba Medeni Kanun'da sağ-
lanmış olan haklan tam olarak kullanıyorlar mı
biçiminde bir soru sordunuz. Toplumun bütün
kadınlannıri; bütün bireylerinin bunlan tam ola-
rak kullandığını söylemem çok zor. Ancak, bü-
yük şehırlerde eğitim olanaklanndan yararlan-
mış olan, toplumsal gelişmenin var olduğu yer-
lerdeki kadınlar bu haklannı kullanrruşlardır. Eği-
tim düzeyi yükseldikçe, olanaklar arttıkça bu
haklan kullanma olanağını bulmuşlardır.
Ama bu olanağı kullanamayan kadınlanmız
vardır.
i^i^iM Bunun nedeni nedir?
ÇELİKEL - Bunun temel nedeni ailede eşler
arasında eşit bir hukuksal düzenin olmamasıdır.
Yani bızim çok takdir ettiğimiz, çok beğendiği-
miz Medeni Kanun'un aile hukuku hükümleri o
zamanın şartlan çerçevesinde kadın-erkek eşitli-
ğine aile içinde yer vermemiştir.
Bunun en açık hükmü "Aiİenin reisi kocadır"
cümlesidir. Buna göre ailede bütün ilişkiler, ko-
canın riyaseti altında düzenlenmiştir. Kadın an-
cak kocanın yardımcısıdır. Açık hükümlere gö-
re söylüyorum: Eve kadın bakacaktır.
Dış dünyayla temas eden, sosyal olarak kendi-
sini geliştiren, ekonomik olarak geliştiren koca-
dır. Kadın, kendisini geliştiremeyen, eve hapsol-
muş, evdeki bitmek tükenmek bilmeyen hizmet-
lerin içinde bunalmış durumdadır. Böyle bir ka-
dına, " Medeni Kanun'da sağianmış olan haklan
kullan" demek biraz güçtür. Çünkü o, durumun
farkında değildir; doğurduğu çocuklara bakmak,
evinin hizmetlerini görmek zorundadır. Aynca,
kocasının isteğine bağh olarak toplumsal hayata
katılabilecek birisidir. Onun izin verdiği ölçüde
bunu yapabilir.
Ekonomik gücü, sosyal gücü olmayan insanın
şıyorlar diyemeyeceğim. Ama yardım eden, bu
konuya hoşgörüyle bakan kocalann sayısı hızla
artmaktadır. tster eğitimli, ister eğitimsiz olsun,
bunu yapmaktadırlar.
Oran olarak sorarsanız bunu veremem. Toplu-
mun kültür yapısını değiştirmek kolay değil. Ama
son 10 yılda çok önemJi değişiklikler olduğu ka-
nısındayım.
•^i^H /926yılında büyük çoğunluğu Müslü-
man olan bir topluma bir Batı ülkesinden, yani
İsviçre'den bir Medeni Kanun ithal edildL Bu,
uygulamaya kondu. Bu nasıl' başanlabilmiştir?
ÇELİKEL - Çok önemli bir konuya değindi-
niz. Bu, Medeni Kanun'a karşı olan kışilerin, Is-
lamcı ideolojilerin temel hareket noktasıdır. On-
lann söyledikleri gibi, bu Medeni Kanun Türk
toplumuna, hiç hazır olmadığı bir sırada getiril-
miş ve zorla, şiddetle, baskıyla empoze edilmiş
bir yasa değildir. Bunu, çok inanarak söylüyo-
rum.
Çünkü son dönemin siyasi ve hukuki tarihini
iyi bilenler, her zaman, Türkiye'nin çağdaşlaşma
tarihinin 1839'dan, yani Tanzimat'tan başladığı-
nın bilincindedirler. Tanzimat döneminden itiba-
ren toplumun içinde, aydın kesimin de mücade-
lesiyle bir Batılılaşma hareketi başladı.
Bu Batılılaşma hareketiyle birlikte Batı'nm ya-
salan kabul edildi ve bu yasalar uygulamaya İco-
nuldu.
• ^ • ^ Peki, otarihte neden Baülıyasalara ge-
rek görülmüştü?
ÇELİKEL -Çünkü Islam dininin hukuk kural-
lannın yeterli olmadığı görülmüştü. Kuran'da çok
fazla sayıda hüküm yoktur. İnsan ilişkileri ve dev-
let yapısı bakımından bütün hukuk düzenini içi-
ne alacak kapsamlı bir hukuk düzeni bulunma-
maktadır. tnsanlar arasındaki bütün hayat ilişki-
leri bu nedenle birçok bakımdan yetersiz kalıyor-
du. Bunu kapatmak gerekiyordu.
O zamanın Batı'yla ilişkileri içinde de, gerek
siyasal gerekse ekonomik ilişkiler bakımından
yeni yasalann kabulü zorunlu olmuştu. Ceza Ka-
nunu. Ceza Usul Kanunu, Medeni Usul Kanunu,
Ticaret ve Deniz Ticaret kanunlan Batı hukukla-
nndan alınmıştır. O zamana kadar, yürüyen şer'i
hükümlerin yanında bu kanunlar da devreye gir-
miştir. Şer'i mahkemeler aile hukuku ve miras
hukuku konulannda yetkiliyken nizamiye mah-
kemeleri de bu yeni yasalan uygulamaya başla-
mışlardır
1880'Ii yıllarda kurulmuş olan ve ilk hukuk fa-
kültemİ2 olan Hukuk Fakültemızde Bahlı tarzda-
ki yasalan uygulayacak yargıçlar yetiştirilmiştir.
O bakımdan Türk toplumu laik yasalara yaban-
cı değildi.
Ancak kadının konumunu miras, aile hukuku
bakımından düzenleyen hükümler hâlâ şer'i hü-
kümlere tabiydi ve şer'i mahkemeler tarafından
ele alınıyordu.
tslam hukukunun özellikle çok eşlilik ve ko-
canın tek yanlı iradesiyle kadım boşamasına yö-
nelik hükümlerinin değiştirilmesi o dönemde ka-
dın hareketinin esas amacını oluşturuyordu.
O yıllarda Istanbul, tzmir gibi büyük şehirler-
de çok önemli bir kadın hareketi vardır. Kadın-
lara destek veren Osmanlı aydınlan da vardı. Er-
kek-kadın aynmı yapılmadan bir mücadele veril-
di ve 1917'de bir Aile Hukuku Kararnamesi ka-
bul edildi. Bu kararname; şer'i hükümlerde bir
yumuşama, çağa uygunluk getirme amacını taşı-
yordu. Ama o dönemin siyasi şartlan içinde ka-
rarname yürürlüğe giremedi; aynı yıl yürürlük-
ten kaldınldı.
Cumhuriyet ise yeni bir toplum yapısı, yeni bir
hukuksal düzen getirmeyı amaçlıyordu. Bunu ya-
parken de hep kadın çevresinde olay gelişiyor.
Kadının konumu çok önemli. Şer'i hükümlerle
desteklenen bir Medeni Kanun yapma hareketi
ortaya çıkıyor. Adalet Bakanlığı bünyesinde ko-
misyonlar kuruldu. Bu komisyonlar, iki yıl bo-
yunca, kökünü Kuran 'dan alan, ama o günün ko-
şullannda kadına özgürlük getiren birtakım hü-
kümler koymaya çalışıyorlar.
Özellikle boşanma konusuna çok önem veril-
di. iki kadın tanığın bir erkek yerine kabul edil-
mesi konusunu düzeltmek istediler. Evlenmeyi
yasal çerçeveye oturtup tek eşlilik getirmeyi
amaçladılar. Bütün bu çalışmalar ve tartışmalar
sürerken Kuran'ın âmirhükümlerinegöre bunun
olamayacağını savunan bir kesim ortaya çıkıyor.
Bir türlü işin içinden çıkılamıyordu. Cumhu-
riyet kurulalı uç yıl olmuş, ama bu üç yıl içinde
hâlâ insan ilişkilerini düzenleyecek bir yasaya
kavuşulamamıştı. Bunun üzerine Atatürk'ün gi-
rişimiyle ve onun gibi düşünen insanlann yakla-
şımıyla Türk Medeni Kanunu'nun kabulü yolu-
na gidildi. Bu, tsviçre Medeni Kanunu'ndan bü-
yük Ölçüde alınmıştır. Bazı hükümlennde deği-
şiklik yapılmıştır. Özellikle mal rejimi ve başka
bazı konularda değişiklik olmuştur; ama bu, te-
mel olarak lsviçre Medeni Kanunu'dur.
Peki neden lsviçre Medeni Kanunu?
ÇELİKEL - Çünkü lsviçre, o dönemde Türk
toplumuna en çok uygun olan yasayı benimsemiş
görünüyordu. Kadına özgürlük getirirken evli ka-
dını kocanın kontrolü altında tutmak isteyen bir
yaklaşımı da vardı. Bu, o dönemin kültürel yapı-
sına uygun şartlar taşıyordu.
Bir noktada, söylenenın doğru yani da var. Bir
Hıristiyan yasası bir Müslüman topluma adapte
edildi. Ama olaya bence şöyle bakmak lazım:
Bir yasa ve o yasanın getirdiği hükümler insa-
nın tabiatına uygunsa, çağa uygunsa, toplumca
benimsenebiliyorsa ve eşit adalet dağıtıyorsa bu
yasanın Doğusu Batısı, Hıristiyanı Müslümanı
olmaz.
70. yılını kutladığımız bu yasa yürürlükteyken
doğmuş ve bu yasanın sağladığı haklardan doğal
olarak yararlanmış insanlanmız var. Bu insanlar
bu haklan doğal olarak almışlar ve bunlann hiç-
bir zaman değişmeyeceğini düşünmüşlerdir.
Bu arada uygulamaya çalıştığımız ve eksikle-
rini tamamlamaya çaba harcadığımız demokra-
tik düzenden şiİcâyeti olanlar, sonuçta yine de-
mokrasiye saldırarak Medeni Kanun hükümleri-
nin kendılenne uymadığını iddiaya çalışmakta-
dırlar.
Ama bir şeye kızarken, başka bir rejimi savu-
nurken önce konunun üzerinde ıyı düşünmek,
konuyu iyi irdelemek, olaya boyutlu bakmak, bil-
gilenmek gerekir. Biz, demokrasinin eksiklerini
gidermeye çalışırken rejimi ortadan kaldıracak-
sak bunu iyi düşünmeden yapmış oluruz.
Bizim yapmamız gereken, demokrasımizde in-
san haklan bağlamında var olan eksikleri gider-
mektir, eşitlik sağlamaktır, insan onuruna lâyık
bir rejimi ortaya koymaktır. Yoksa, demokrasiyi
ortadan kaldıracak akımlara güç vermek değildir.
Bugün yürürlükte olan Medeni Kanun'un ge-
tirdiği rejimin değerini en iyi, hem Osmanlı hem
cumhuriyet dönemini yaşamış olanlann bilece-
ğini düşünüyorum. Bugünkü kuşak bunu tam ola-
rak anlamayabilir. Ama ben yine de onlara diyo-
rumki:
"Gelin, Medeni Kanun'un önemini ve değeri-
ni, topluma ve kadınlara neter sağladığını bir kez
dahadeğerlendirin."
••^•B Galiba Türkiye 'de yarım hak almaya
hevesli kadınlanmız da hâlâ var. Şeriatçı kadın-
laruntzın kendi 'medeni kanun larını hazırlama
çalışmalan yaptıklannı auydum. Bu gerçekten
doğruysa böyle bir çalışmayı nasd değerlendirir-
siniz?
ÇELİKEL - Bunu ben de duydum. Ama doğ-
ru olup olmadığını bilmiyorum. Bu, bir ideoloji-
nin sonucu olarak hazırlanmış bir hukuk metni
olabilir diye düşünüyorum.
Hangi ideolojiye bağlı olurlarsa olsunlar, bû-
tün kadınlar, verilmiş haklan neden reddetsin-
ler? Bunun doğru olacağına da ihtimal vermiyo-
rum. Hangi ideolojiye bağh olurlarsa olsunlar
bütün kadınlarkendilerineaitolan haklan savun-
ma durumundadırlar. Neden daha çok hak alma-
yı savunmasınlar?
Ben bugün gerçekten lslam ideolojisine bağlı
olan kadınlann da toplumda ekonomik, sosyal
haklar aradıklanm biliyorum. Istanbul Büyükşe-
hir Belediyesi'nde bir 'kadın meclisi' kurma ça-
lışması var. Bunun içinde haklannı aramak iste-
yen genç kadınlar görüyorum. Bu kadınlar ken-
dilerini neden yeniden hapsetsinJer de aldıkJan
bütün miras hakkının yansını erkek kardeşlerine
versinler? Ya da neden eşlerini başka bir kadınla
paylaşmak için bir kural getirsinler? Bunun doğ-
ru olabileceğine inanmıyorum.
Ben bugün kadınlann sahip olduklan haklar-
dan daha çoğunu isteyeceklerini düşünüyorum.
Daha azını neden istesinler? O bakımdan, böyle
bir girişim var olsadahi. haklannın kaybedilmesi
anlamında gelişeceğinı görüyorum.
Medeni Kanun'un bugün evli kadın konusun-
daki eşit olmayan hükümlerine rağmen Türk
kadını, sosyal ve ekonomik statü olarak yasalann
önüne geçmiştir. Din kurallannın kadınlar aley-
hinde yorumlanma geleneğine rağmen yine
günümüzde kadın haklan, sosyal ve siyasal gün-
demimize oturmuştur.