27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT 1996 PAZAR 8 PAZAR KONUGU /. Ü. HukukFakültesi Dekanı Prof. Dr. Aysel Çelikel ile 70. yılında Medeni Kanu 'nu konuştuk 'Demokrasi önce aile içindebaşlar'SUNUŞTürkiye'de Medeni Kanun'un kabulünün 70. yıldönümünü kutluyoruz. Kanun, özellikle aile hukuku ve miras hukuku konulannda dönemine göre kadın- lara çok önemli haklar getirmiş. Selanik, Istanbul, Izmir gibi batı kentlerinde Os- manlı döneminde haklannı almak için bayrak açan kadınlar, cumhuriyet dönemin- de bu haklara sahip olmak mutluluğuna erişirken kendilerinin insan yerine konul- duğunun da ayırdına varmışlar. Ama aradan yıllar geçmiş. Değişen çağla, gelişen sosyolojik ve kültürel yapıyla birlikte Medeni Kanun bugünkü Türk kadınmın ge- reksinimlerini tam olarak karşılayamama noktasına gelmiş.70 yıl önce mirastan erkekle eşit pay almak, kocasını başka kadınla paylaşmamak, hakça bir hukuk sis- temine göre boşanmak isteyen kadm, bugün artık toplum ve meslek yaşamında da erkekle eşit olmayı, onunJa eşit haklan paylaşmayı amaçlıyor. Ailede "reislik" di- ye bir kavramı reddediyor. Medeni Kanun'un kabul edilişinin 70. yıldönümünde bu yasanın Türk kadınına neler getirdiğini ve bugünkü eksikliklerini îstanbul Üni- versitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof Dr. Aysel Çelikel'le konuştuk. Prof. Dr. AYSEL ÇELİKEL SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye'de Medeni Kanun'un kabul edilişinin 70. yıldönümünü kutluyoruz. Bu ka- nun neden kadınlar çevresinde kopanlan birfir- tına ortamında oluşmuş? ÇELİKEL - Bu, bütün Türk toplumu, özellik- le de kadınlar için çok büyük önem taşıyan bir olay. Çünkü bu kanunla kadınlar ilk defa özgür- lüğe kavuştular. Toplum içinde medeni haklan- na tam olarak sahip olan, ekonomik ve sosyal olarak varlıklan kabul edilebilen, kendilerini ge- liştirme olanaklannı bulan kişiler olarak yerleri- ni aldılar. Bu bakımdan kadınlar bu yıldönümünü kutla- mak zorundadırlar. Ben Medeni Kanun'un kabu- lünü "Kadınlann İnsan Haklan Günü" olarak değerlendiriyorum ve kadınlar kendı insan hak- lanndan ılk defa bu yasanın kabulüyle yararlan- maya başlamışlardır. Bu, Müslüman bir toplum için kolay erişilecek bir düzey değildir. Çünkü, Islam hukukunun yü- rürlükte olduğu dünya ülkelerine baktıfımız za- man, o ülkelerde yaşayan kadınlann konumu, haldan gözlemlendiğinde, Türk kadınmın bugün Batı standartlannda erişmiş olduğu düzey çok daha iyı anlaşılabilir. Bugün ülkemizde Medeni Kanun'un ve cum- huriyetin diğer kanunlannın kadınlara verdiği haklardan yararlanmış olan çok sayıda eğitim görmüş, prestijli mesleklerde çalışan ve Batı stan- dartlannı özümsemiş olan, Batı'da Türkiye'yi çok iyi temsil edebilecek nitelikte kadınlanmız yetişmiştır. Şunu da yine iftiharla söyleyebilirim: Sözünü ettiğim bu prestijli mesleklerde çalı- şanlann en az yüzde 30-35 'ini kadınlanmız oluş- turmaktadır. Bu. dünya ölçülerinde çok yüksek bir orandır. Müslüman ülkelerdeki kadınlarla kı- yasladığıruz zaman, esasen mukayese etmeye ge- rek olmayan bir üst düzeydir. O bakımdan biz Medeni Kanun'un varlığına ne kadar değer versek azdır diye düşünüyorum. O dönem, Türkiye Cumhuriyeti yeni bir hukuk- sal, toplumsal ve siyasal düzen yaratma amacm- daydı. Bu değişikliği de doğal olarak hukuk yo- luyla yapmıştır. Atarürk devrimleri dediğimiz devrimlerin de özü hukuk devrimleridir. Hukuk devriminin özü de laik hukuktur. • • ^ H tsterseniz Medeni Kanun 'un özellikle- rinden soz edelim... ÇELİKEL - Demin söylediğim bakımlardan Medeni Kanunumuzun iki temel karakteri vardır. Bunlardan birisi laik, öbürü de kadm-erkek eşit- liğine yer veren özgürlükçü, eşitlikçi, demokrat karakteridir. Laik karakteri derken şunu kastediyorum: Medeni Kanun'dan önce uygulanan Islam di- ni kurallan kadına belirli bir statü tanımıştı. Bu da değişmez bir statüydü. Çünkü din lcurallan değişmez; yüzyıllar içinde aynı biçimde uygula- nır. Oysa toplumda değişmeyen hiçbir şey yok- tur. Her şey sosyoloji biliminin gereği olarak de- ğışir, değişmemek de eşyanın tabiatına aykındır. Yüzyıllar içinde yeni düşünceler, yeni akımlar ve çağdaş doktrinler ortaya çıktıkça insan hakla- n kavTamı gelişmiş, bununla birlikte de kadının konumu değişmiştir. Işte, Medeni Kanun da değişebilen bir yasa olarak devreye girmiştir. Şer'i kurallann kayna- ğı din olduğu halde laik kurallann da kaynağı in- sandır; insan akJı ve bilimdir. Medeni Kanun, in- san akh ve bilimsel metotlara uygun olarak ihti- yaçlara göre değişen bir yasa karakteri taşımak- tadır. O nedenle de laik karakterli yasalar, çağı- mıza uygun yasalardır. Medeni Kanun'un kabul gerekçesinde bu özel- lik o dönemin Adliye Bakanı Malımut Esat Boz- kurt tarafından şöyle ifade edilmiştir: "Yasalan dine davalı devletier, kısa zamanda yurdun ve ulusun isteklerini karşılayamazlar. Çünkü dinler. değişmez kurallan kapsariar. Oy- sa yaşam yürür. Gereksinmeler hızla değişir. Din yasalan, her ne surette olursa olsun, ilerie- yenyaşamın karştsında biçimden veveölü sözcük- İerden Ueri bir değer ve anlam taşıyamazlar. Bu nedenle dinlerin yalnız bir ibadet ve vicdan işi olarak kalmasu çağdaş uygarlığm temellerin- den biridir." Medeni Kanunumuzun ikinci temel özelliği, kural olarak kadm-erkek eşitliğine ilk defa yer vermesidir. Bu kanun, bu niteligiyle eşitlikçi, öz- gürlükçü, ferdiyetçi ve liberal birkanundur. Ama aynı zamanda toplumcudur; toplumun zayıf ke- simini koruyan. adalet getiren hükümJerini de beraberinde taşımaktadır. Işte, hem laik hem de kadm-erkek eşitliğini içeren karakteri nedeniyle, din devleti kurmak isteyenler ve Atarürk 'e karşı olanlar Medeni Ka- nun'a karşıdırlar. ÖzellikJe Medeni Kanun'un ai- le hukuku, miras hukuku, kişiler hukuku hüküm- lerine karşı çıkmaktadırlar. Çünkü o hükümler- de kadına yasal, eşitlikçi, koruyucu statülertanın- mıştır. ^ • • ^ " Dikkat çeken bir nokta, dinsel ideolo- jilerin hep kadının konumu çevresinde hüküm- ler getirdiklert Bunu nasıl değerlendirfyorsu- nuz? ÇELİKEL-Evet. Bugün ülkemizde yayılmak- ta olan dinsel ideoloji de aynı biçimde büfün fır- tınayı kadınlann konumu üzerinde koparmakta- dır. Bu nedenle de, kadının konumu konusunda daha ileriye dönük değişiklikler istediğiniz za- man. •'Türk toplumunun geleneklerine, dine ay- kındır" diyerek karşı çıkmaktadırlar. Madem ki bir toplumda kadın bu kadar önem taşıyor -ki kadın gerçekten önem taşıyor ve bü- tün ideolojiler bunun böyle olduğuna inanıyor- lar- o zaman neden, kadınlann bütün insan hak- lanndan eşit biçimde yararlanmasına karşı çıkı- yorlar? Bunu anlamak mümkün degil. • • • 1 Erkek egemen toplumda yaşamak iste- dikleri için olabiür mi? ÇELİKEL- Belki erkekler sahip olduklan ik- tidârdan, güçten vazgeçmek istemiyorlar. Çünkü erkeğin hem aile içinde bariz bir gücü var, hem siyasal yaşamda, karar mekanizmalannda, top- lumsal yaşamda açıkça güçlü. Kuskusuz, yetkilerini, güçlerini başka kişiler- le paylaşmak istemiyorlar. Oysa, demokrat bir ülkede yaşadığımızı iddia ediyoruz. Gerçekten de öyle olduğuna inanıyoruz; eksiklerimizi, şikâ- yetlerimizi gidermeye çalışıyoruz. Bunlan da ya- salarla, uygulamalarla başarmak amacmdayız. Ama demokrasi varsa toplumun yansını oluş- turan kadınlann da demokratik haklannı kullan- Ortaöğrenimini tstanbul Beyoğlu Kız Lisesi 'nde yaptı. /. Ü. Hukuk Fakültesi 'ni bitirdikten sonra ABD'deColumbia Üniversitesi'nin verdiğiburstan yamrianamk bir mastır pmgramına devam etti. I.O. Hukuk Fakültesi 'nde doktor, doçent, pmfesör unvanlannı aldı. Aymfakültede Devletler Özel Hukuku dersi verdi. Istanbul Üniversitesi Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi 'nin üç kurucusundan birisi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyesi. Şu anda Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanhğı göreviniyürütüyor. yapabileceği fazla bir şey yoktur. Evli kadın; Me- deni Kanun'da şimdi değiştırilmesini istediğimiz bu hükümler değişmeden, kendini tam anlamıy- la özgür hissedemez, kendini geliştiremez. Burada birşey eklemek isriyorum. Bütün bu kı- sıtlayıcı hükümlere rağmen, cumhuriyet dönemi itibanyla ve özellikle son 10-15 yıl içinde kadın- lann düşünceleri değişti. Artık farklı ^eyler isti- yorlar. Bir hafta kadar önce Istanbul Üniversite- si Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Mer- kezi bir istatistik yayımladı. Kadınlar, "Ençokne- ye önem veriyorsunuz" sorusuna karşılık olarak eskiden en çok "Güzeüik" derken bugün aynı so- ruyu bilgiye, eğitime, meslek sahıbi olmaya önem verdikleri biçiminde yanıtlamışlar. Eskiden üniversite bitirmiş, ya da bitirmeden meslek sahibi olmuş kadınlar daha sonra çoğun- lukla çalışmamayı tercih ederlerdi. Oysa şimdi, evdeki yükümlülüklerini yerine getirmekle bir- likte ekonomik ve sosyal güce sahip olmak için çalışmayı daha ön planda tutuyorlar. Bugün üniversite öğrencileri arasında bir an- ket yapsanız, yüzde 90'ının, "Çahşıp şu mesteği yapacağız''yanıtını vereceklerinden eminim. Kız öğrencilerimizle sürekli temastayım. Hepsi top- lumda tek başına ayakta duracak insanlar olarak bir mesleği yapmayı istiyorlar. Kadın son 10-1Syd içinde daha çok ça- lışmak, meslek sahibi olmak, ekonomik güç el- de etmek istiyor. Ama bir de aile hayatı var. Aca- ba erkeğin bu aile içi ilişkilere bakıs açısı değiş- ti mi? ÇELİKEL-Oda bir ölçüde değişti. Tamamıy- la değişti diyemeyeceğim. Ekonomik şartlar, ka- dınlann da güç sahibi olmalannı gerektiriyor. Ya- ni para kazanmalannı, eve katkıda bulunmalan- nı, sosyal olarak bir muhit sahibi olmalannı ge- rektiriyor. Bu bakımdan kocalar da eşleri için ba- zı olanaklann tanınmasından yanalar. Hatta artık evde eşlerine yardım eden koca sa- yısı gittikçe arrıyor. Ev işlerini tam olarak payla- malan lazım. Demokrasi ailede başlamalıdır. Ka- dınlann, toplumda, siyasette haklannı kullanma- lanna izin vermek lazım. Demin erkekler için "egemen güç" dediniz. Bu egemen güçler egemenliklerini paylaşmak zo- rundadırlar. Hiç kimsenin, öbüründen daha faz- la güçlü olmasına gerek yok. Her cins aynı dere- cede güçlü olmalıdır. ^••^B Medeni Kanun 'un özelliklerini anla- tırken bunun sosyoloji bilimine uygun olarak da değişen bir kanun olduğunu belirttiniz. Peki, Türkiye koşullannda uygulamada bu değişebi- lirlik niteliği ön plana çıktyor mu? ÇELİKEL- Yasalar, toplumun ihtiyaçlan için konulur. Bir yerde de toplumla uyum halinde ol- malıdır. Toplum sosyolojik olarak geliştikçe ya- salar da ona uygun olarak gelişmelidır diye bir düşünce ileri görülmektedir. Bugün Medeni Ka- nun'un daha eşitlikçi hükümler taşıması konu- sunda yaptığnnız mücadeleye karşı da tutucu çev- relerin cevabı bu olmaktadır. Bir yerde haklıdırlar. Ama toplumun sosyolo- jik ve kültürel yapısmı geliştiremiyorsanız o za- man bu gelişmeyi yasalarla desteklemek zorun- dasınız. Kültürel gelişmeyi, eğitim sürecini top- lumun gelişmesi yönünde olumlu olarak kullana- mıyorsanız, yasalar da değişmiyor, gelenekler aynı kalıyorsa, o zaman sosyolojik gelişmeyi na- sıl sağlayacaksınız? Toplumu nasıl daha ileri gö- türeceksiniz? Bu düşünceden hareket edersek hiçbir yasanın değişmemesi gerekir. Kadınlar ve erkekler bütün olarak meslek eğitimi. kültüreğitimi yoluyla top- lumun genel yapısmı değiştirirsiniz. Yasalar da buna öncü bir güç olur. O zaman mesele kalmaz. Zaten bizim istediği- miz de budur. Bu değişiklik yapılamıyorsa yasa- lar her toplumun önünde öncü güç olarak gitme- lidir. Bu çok doğal bir olaydır. Cumhuriyet döne- minde de böyle olmuştur; bütün dünyada da böy- le olmuştur. Yasalann, hukuk kurallannın öncü gûç olma özelliği vardır. Bunlar toplumun biraz önünde gitmelidir ki getirdikleri uygulamalar olumlu bir gelenek olarak kültürel gelişme sağlasın. Çünkü yasalar uygulanarak toplumun kültürel düzeyi daha da gelişmekte ve artık bazı düşünceler ge- lenek haline gelmektedir. Bu bakımdan da yasalann çok önemli bir yeri var. Medeni Kanun da bu süreç içinde gelişmek zorundadır. Aile hukuku hükümleri bakımından olaya baktığımız zaman Medeni Kanun, 1900'lü yıllann kültürel şartlannı taşır. Biz de zaten bu- nu 1^26'da kabul ettik. Oyıllarda aile içinde ka- dının konumu farklıydı. Ozgürlükler daha kısıt- lıydı. Oysa İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanmış olan olaylar insan haklannın herkese tanınması düşüncesini ortaya çıkardı. Bunun paralelinde de kadınlann insan haklannı korumak için ulusla- rarası sözleşmeler yapıldı. Işte, 'Kadınlara Karşı Her Türiü Ajruncılığın Kakünunası' bu aynmcılığm kaldınlması esası- na dayanmaktadır. Sözleşmesi yine Avrupa Kon- seyi çerçevesinde kabul edilmiş protokoller, özel- likle 7 nolu protokol, aile içinde eşlerin eşit ko- numda olmasını öngörmüştür. Türkiye, bu söz- leşmelere taraftır; ama uygulamaya geçılmemek- tedir. Demin, kadınlar acaba Medeni Kanun'da sağ- lanmış olan haklan tam olarak kullanıyorlar mı biçiminde bir soru sordunuz. Toplumun bütün kadınlannıri; bütün bireylerinin bunlan tam ola- rak kullandığını söylemem çok zor. Ancak, bü- yük şehırlerde eğitim olanaklanndan yararlan- mış olan, toplumsal gelişmenin var olduğu yer- lerdeki kadınlar bu haklannı kullanrruşlardır. Eği- tim düzeyi yükseldikçe, olanaklar arttıkça bu haklan kullanma olanağını bulmuşlardır. Ama bu olanağı kullanamayan kadınlanmız vardır. i^i^iM Bunun nedeni nedir? ÇELİKEL - Bunun temel nedeni ailede eşler arasında eşit bir hukuksal düzenin olmamasıdır. Yani bızim çok takdir ettiğimiz, çok beğendiği- miz Medeni Kanun'un aile hukuku hükümleri o zamanın şartlan çerçevesinde kadın-erkek eşitli- ğine aile içinde yer vermemiştir. Bunun en açık hükmü "Aiİenin reisi kocadır" cümlesidir. Buna göre ailede bütün ilişkiler, ko- canın riyaseti altında düzenlenmiştir. Kadın an- cak kocanın yardımcısıdır. Açık hükümlere gö- re söylüyorum: Eve kadın bakacaktır. Dış dünyayla temas eden, sosyal olarak kendi- sini geliştiren, ekonomik olarak geliştiren koca- dır. Kadın, kendisini geliştiremeyen, eve hapsol- muş, evdeki bitmek tükenmek bilmeyen hizmet- lerin içinde bunalmış durumdadır. Böyle bir ka- dına, " Medeni Kanun'da sağianmış olan haklan kullan" demek biraz güçtür. Çünkü o, durumun farkında değildir; doğurduğu çocuklara bakmak, evinin hizmetlerini görmek zorundadır. Aynca, kocasının isteğine bağh olarak toplumsal hayata katılabilecek birisidir. Onun izin verdiği ölçüde bunu yapabilir. Ekonomik gücü, sosyal gücü olmayan insanın şıyorlar diyemeyeceğim. Ama yardım eden, bu konuya hoşgörüyle bakan kocalann sayısı hızla artmaktadır. tster eğitimli, ister eğitimsiz olsun, bunu yapmaktadırlar. Oran olarak sorarsanız bunu veremem. Toplu- mun kültür yapısını değiştirmek kolay değil. Ama son 10 yılda çok önemJi değişiklikler olduğu ka- nısındayım. •^i^H /926yılında büyük çoğunluğu Müslü- man olan bir topluma bir Batı ülkesinden, yani İsviçre'den bir Medeni Kanun ithal edildL Bu, uygulamaya kondu. Bu nasıl' başanlabilmiştir? ÇELİKEL - Çok önemli bir konuya değindi- niz. Bu, Medeni Kanun'a karşı olan kışilerin, Is- lamcı ideolojilerin temel hareket noktasıdır. On- lann söyledikleri gibi, bu Medeni Kanun Türk toplumuna, hiç hazır olmadığı bir sırada getiril- miş ve zorla, şiddetle, baskıyla empoze edilmiş bir yasa değildir. Bunu, çok inanarak söylüyo- rum. Çünkü son dönemin siyasi ve hukuki tarihini iyi bilenler, her zaman, Türkiye'nin çağdaşlaşma tarihinin 1839'dan, yani Tanzimat'tan başladığı- nın bilincindedirler. Tanzimat döneminden itiba- ren toplumun içinde, aydın kesimin de mücade- lesiyle bir Batılılaşma hareketi başladı. Bu Batılılaşma hareketiyle birlikte Batı'nm ya- salan kabul edildi ve bu yasalar uygulamaya İco- nuldu. • ^ • ^ Peki, otarihte neden Baülıyasalara ge- rek görülmüştü? ÇELİKEL -Çünkü Islam dininin hukuk kural- lannın yeterli olmadığı görülmüştü. Kuran'da çok fazla sayıda hüküm yoktur. İnsan ilişkileri ve dev- let yapısı bakımından bütün hukuk düzenini içi- ne alacak kapsamlı bir hukuk düzeni bulunma- maktadır. tnsanlar arasındaki bütün hayat ilişki- leri bu nedenle birçok bakımdan yetersiz kalıyor- du. Bunu kapatmak gerekiyordu. O zamanın Batı'yla ilişkileri içinde de, gerek siyasal gerekse ekonomik ilişkiler bakımından yeni yasalann kabulü zorunlu olmuştu. Ceza Ka- nunu. Ceza Usul Kanunu, Medeni Usul Kanunu, Ticaret ve Deniz Ticaret kanunlan Batı hukukla- nndan alınmıştır. O zamana kadar, yürüyen şer'i hükümlerin yanında bu kanunlar da devreye gir- miştir. Şer'i mahkemeler aile hukuku ve miras hukuku konulannda yetkiliyken nizamiye mah- kemeleri de bu yeni yasalan uygulamaya başla- mışlardır 1880'Ii yıllarda kurulmuş olan ve ilk hukuk fa- kültemİ2 olan Hukuk Fakültemızde Bahlı tarzda- ki yasalan uygulayacak yargıçlar yetiştirilmiştir. O bakımdan Türk toplumu laik yasalara yaban- cı değildi. Ancak kadının konumunu miras, aile hukuku bakımından düzenleyen hükümler hâlâ şer'i hü- kümlere tabiydi ve şer'i mahkemeler tarafından ele alınıyordu. tslam hukukunun özellikle çok eşlilik ve ko- canın tek yanlı iradesiyle kadım boşamasına yö- nelik hükümlerinin değiştirilmesi o dönemde ka- dın hareketinin esas amacını oluşturuyordu. O yıllarda Istanbul, tzmir gibi büyük şehirler- de çok önemli bir kadın hareketi vardır. Kadın- lara destek veren Osmanlı aydınlan da vardı. Er- kek-kadın aynmı yapılmadan bir mücadele veril- di ve 1917'de bir Aile Hukuku Kararnamesi ka- bul edildi. Bu kararname; şer'i hükümlerde bir yumuşama, çağa uygunluk getirme amacını taşı- yordu. Ama o dönemin siyasi şartlan içinde ka- rarname yürürlüğe giremedi; aynı yıl yürürlük- ten kaldınldı. Cumhuriyet ise yeni bir toplum yapısı, yeni bir hukuksal düzen getirmeyı amaçlıyordu. Bunu ya- parken de hep kadın çevresinde olay gelişiyor. Kadının konumu çok önemli. Şer'i hükümlerle desteklenen bir Medeni Kanun yapma hareketi ortaya çıkıyor. Adalet Bakanlığı bünyesinde ko- misyonlar kuruldu. Bu komisyonlar, iki yıl bo- yunca, kökünü Kuran 'dan alan, ama o günün ko- şullannda kadına özgürlük getiren birtakım hü- kümler koymaya çalışıyorlar. Özellikle boşanma konusuna çok önem veril- di. iki kadın tanığın bir erkek yerine kabul edil- mesi konusunu düzeltmek istediler. Evlenmeyi yasal çerçeveye oturtup tek eşlilik getirmeyi amaçladılar. Bütün bu çalışmalar ve tartışmalar sürerken Kuran'ın âmirhükümlerinegöre bunun olamayacağını savunan bir kesim ortaya çıkıyor. Bir türlü işin içinden çıkılamıyordu. Cumhu- riyet kurulalı uç yıl olmuş, ama bu üç yıl içinde hâlâ insan ilişkilerini düzenleyecek bir yasaya kavuşulamamıştı. Bunun üzerine Atatürk'ün gi- rişimiyle ve onun gibi düşünen insanlann yakla- şımıyla Türk Medeni Kanunu'nun kabulü yolu- na gidildi. Bu, tsviçre Medeni Kanunu'ndan bü- yük Ölçüde alınmıştır. Bazı hükümlennde deği- şiklik yapılmıştır. Özellikle mal rejimi ve başka bazı konularda değişiklik olmuştur; ama bu, te- mel olarak lsviçre Medeni Kanunu'dur. Peki neden lsviçre Medeni Kanunu? ÇELİKEL - Çünkü lsviçre, o dönemde Türk toplumuna en çok uygun olan yasayı benimsemiş görünüyordu. Kadına özgürlük getirirken evli ka- dını kocanın kontrolü altında tutmak isteyen bir yaklaşımı da vardı. Bu, o dönemin kültürel yapı- sına uygun şartlar taşıyordu. Bir noktada, söylenenın doğru yani da var. Bir Hıristiyan yasası bir Müslüman topluma adapte edildi. Ama olaya bence şöyle bakmak lazım: Bir yasa ve o yasanın getirdiği hükümler insa- nın tabiatına uygunsa, çağa uygunsa, toplumca benimsenebiliyorsa ve eşit adalet dağıtıyorsa bu yasanın Doğusu Batısı, Hıristiyanı Müslümanı olmaz. 70. yılını kutladığımız bu yasa yürürlükteyken doğmuş ve bu yasanın sağladığı haklardan doğal olarak yararlanmış insanlanmız var. Bu insanlar bu haklan doğal olarak almışlar ve bunlann hiç- bir zaman değişmeyeceğini düşünmüşlerdir. Bu arada uygulamaya çalıştığımız ve eksikle- rini tamamlamaya çaba harcadığımız demokra- tik düzenden şiİcâyeti olanlar, sonuçta yine de- mokrasiye saldırarak Medeni Kanun hükümleri- nin kendılenne uymadığını iddiaya çalışmakta- dırlar. Ama bir şeye kızarken, başka bir rejimi savu- nurken önce konunun üzerinde ıyı düşünmek, konuyu iyi irdelemek, olaya boyutlu bakmak, bil- gilenmek gerekir. Biz, demokrasinin eksiklerini gidermeye çalışırken rejimi ortadan kaldıracak- sak bunu iyi düşünmeden yapmış oluruz. Bizim yapmamız gereken, demokrasımizde in- san haklan bağlamında var olan eksikleri gider- mektir, eşitlik sağlamaktır, insan onuruna lâyık bir rejimi ortaya koymaktır. Yoksa, demokrasiyi ortadan kaldıracak akımlara güç vermek değildir. Bugün yürürlükte olan Medeni Kanun'un ge- tirdiği rejimin değerini en iyi, hem Osmanlı hem cumhuriyet dönemini yaşamış olanlann bilece- ğini düşünüyorum. Bugünkü kuşak bunu tam ola- rak anlamayabilir. Ama ben yine de onlara diyo- rumki: "Gelin, Medeni Kanun'un önemini ve değeri- ni, topluma ve kadınlara neter sağladığını bir kez dahadeğerlendirin." ••^•B Galiba Türkiye 'de yarım hak almaya hevesli kadınlanmız da hâlâ var. Şeriatçı kadın- laruntzın kendi 'medeni kanun larını hazırlama çalışmalan yaptıklannı auydum. Bu gerçekten doğruysa böyle bir çalışmayı nasd değerlendirir- siniz? ÇELİKEL - Bunu ben de duydum. Ama doğ- ru olup olmadığını bilmiyorum. Bu, bir ideoloji- nin sonucu olarak hazırlanmış bir hukuk metni olabilir diye düşünüyorum. Hangi ideolojiye bağlı olurlarsa olsunlar, bû- tün kadınlar, verilmiş haklan neden reddetsin- ler? Bunun doğru olacağına da ihtimal vermiyo- rum. Hangi ideolojiye bağh olurlarsa olsunlar bütün kadınlarkendilerineaitolan haklan savun- ma durumundadırlar. Neden daha çok hak alma- yı savunmasınlar? Ben bugün gerçekten lslam ideolojisine bağlı olan kadınlann da toplumda ekonomik, sosyal haklar aradıklanm biliyorum. Istanbul Büyükşe- hir Belediyesi'nde bir 'kadın meclisi' kurma ça- lışması var. Bunun içinde haklannı aramak iste- yen genç kadınlar görüyorum. Bu kadınlar ken- dilerini neden yeniden hapsetsinJer de aldıkJan bütün miras hakkının yansını erkek kardeşlerine versinler? Ya da neden eşlerini başka bir kadınla paylaşmak için bir kural getirsinler? Bunun doğ- ru olabileceğine inanmıyorum. Ben bugün kadınlann sahip olduklan haklar- dan daha çoğunu isteyeceklerini düşünüyorum. Daha azını neden istesinler? O bakımdan, böyle bir girişim var olsadahi. haklannın kaybedilmesi anlamında gelişeceğinı görüyorum. Medeni Kanun'un bugün evli kadın konusun- daki eşit olmayan hükümlerine rağmen Türk kadını, sosyal ve ekonomik statü olarak yasalann önüne geçmiştir. Din kurallannın kadınlar aley- hinde yorumlanma geleneğine rağmen yine günümüzde kadın haklan, sosyal ve siyasal gün- demimize oturmuştur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle