Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyef
Imtiyaz Sahibi: Bcrin Nadi
Genel Yayın Yönetmem. Orhan Erinç •
Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet
Çetinkaya # Yazıişleri Mûdürlerı.
Jbrahim Yıldız (SonımJu), DJnç Tayanç
# Haber Merkezı Mtidürü. Hakan Kara
# Görsel Yönetmen: Fikret Eser
Dış Haberler: Ergun Balcı # Istıhbarat- Cene
Yıldırım • h
g
Yıldırım • Fkonomı. Bülent Kt
# Kültür: Handan Şenkökcn 0 Spor:
Abdûlkadir Yücelman • Makaielcr Sami
Karaören # Düzeltme. Abdullah Yazıcı
• Fotoğraf Erdoğan Köseoğlıı • Bilgı-Belge:
Edib« Buğra • Yurt Haberlen Mehmet Faraç
Yayın Kurulu. İJtuuıStlçııkiBaşkan),
Orfun Erinç, Ûkray Kurtböke.
Hikmet ÇetinkMŞa,Şükmn Sooer,
Ergun Bald,DinçTav»ııç, Ibrahim
Yıldız, Orhan Bıırsalı, Mujtafa
Bairıa), Hakan Kara.
Ankara TemsıJcısı: Mustafa BaJbay • Haber Müdünı:
Doğan Akın Atatürtc Bulvan No: 125, Kat.4, Bakaniıklar-
Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • lzmır
Temsıkısı. Serdar Kıak, H. Zıya Blv. 1352 S. 2 3 Tel
4411220. Faks:4419117• AdanaTemaJaa Çetm Ygenogu,
tnönü Cd 119 S. No. 1 Kat: I, Tel: 3522550, Faks. 3522570
MüesseseMüdürü:ErolErkut« MEDYAC:» Yönetırn MEDYA G
Koordaasör AhmeJ Korutean • Kunılu Ba$kanı-Genel Yönetım K.
Muhasebe BtUeDzYeoerfldare* Mûdür GDJIIBI Erduran Başkanı - C
HüstytoGürw#lşletme:Önder • Koordınalor Reb* Müdür C
ÇeOk • Bılgı-tşlem Nail İn*l • Ifrtmın• Genel Mûdûr Akmen • Mım
Bı!gısayarSısteiT):MöriivetÇîler YantaıcısıMiııeAlubg üye BoraGöa
Yayımij) an ve B*MD: Yeru Gün Haber Ajansj. Basm ve Yayıncıhk A $
Tilıvae.rM 3Y 41 C agalojlu 34334 lst PK 246 ktanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hal) Faks (0212)513 85 95
18ŞUBAT1996 îmsak: 5.24 Güneş: 6.49 Öğle: 12.25 Ikindi: 15.18 Akşam 17.47 Yatsı: 19.07 M E D Y A C Tel 514 07 53-513 95 80-513 84 60-61. Faks 511!
Eupovisfofi'a
'Beşinci Mevsim'
gidecek
• ANKARA (AA)-
Eurovision Şarkı Yanşması
Türkiye Finali'nde Levent
Çoker'in bestesini yaptığı,
sözlerini Selma Çuhaçı 'nın
yazdığı ve Şebnem Paker'in
seslendirdiği "Beşinci
Mevsim" adlı eser birinci
oldu. Norveç'in Oslo
kentınde 18 mayısta
yapılacak 41. Eurovision
Şarkı Yanşması'nda
Türkiye'yi temsil edecek
eser. dün gece yapılan
Türkiye finali ile belirlendi
TRT-1 'de canlı olarak
yayımlanan yanşmaya, daha
önce seçilen 10 finalist eser
katıldı. Eser, 20-21 martta
ilk kez uygulanacak
uluslararası ön efemeye
katılacak.
Tünelden18
• TOKYO(AA)-
Japonya'nın kuzeyindeki
Hokkaido adasında, geçen
hafta 50 bin ton
ağırlığındaki kayanın
düşmesiyle çöken tünelin
ıçinde kalan 20 kjşiden
18'inin cesedi çıkanldı. 700
kişinın katıldığı ve bir hafta
süren arama çalışmalan
sonucu önceki gün ilk kez,
tamamen ezilen arabasının
içinden genç bir adamın
cesedi çıkanlmjştı.
Atatürk
Vaktfndan uyarı
• İSTANBUL (AA) - Laik,
demokratik Türkiye
Cumhuriyeti 'ni, teokratik
devlete döniiştürmek
isteyenlere teslim etmeyi
göze alanlann, bu devleti
kuran kuşaklara en büyük
ihaneti yapmış olacaklan
bildirildi. Atatürk Vakfi
Yönetim Kurulu Başkanı
Osman Şentûrk yaptığı
açıklamada, söz konusu
ıhanetin bu ülkede çağdaş,
uygar ve saygın bir yaşam
sûrmesi istenilen gelecek
kuşaklara da yapıldığıru
belirtti.
Dm öğretmeııleri dayak şampiyoııu• Öğretmen Dünyası
dergisince gerçekleştirilen
"okullarda şiddet
uygulamalan" konulu
araştırma, öğretmenlerin büyük
çoğunluğunun öğrencileri
dövdüğünü ortaya koydu.
Şiddet kullanmayan
öğretmenlerin oranı yüzde 24'te
kahrken her gün şiddet
uygulayan ö|retmenlerin oraıu
binde 4.4 olarak saptandı.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Oğretmen Dünyası dergisince "okuüar-
da şiddetuygulamalarf" konusunda ya-
pılan araştırma, öğretmenlerin öğren-
cilere yaygın olarak şiddet uyguladık-
lannı ortaya koydu. Öğretmenlerin yüz-
de 24'ü şiddet kullanmadıklannı belir-
tirken her gün şiddet uygulayan öğret-
menlerin oranı binde 4.4 olarak sap-
tandı. Öğretmenlerin yüzde 80'inin okul
yaşamında ögretmenJerinden dayak ye-
dikleri belirlenirken öğrenciler üzerin-
de yapılan araştırmada da en çok dayak
atan ögretmeıılerin ortaokullarda haf-
tada 2, liselerde 1 saat derse giren "din
kûttürfi ve ahlak bilgisi" dersi öğret-
menleri olduğu ortaya çıktı.
Rehberoğretmen FatmaOnaJan Ak-
firaf ın, Oğretmen Dünyası dergisi tem-
sikilerince 22 ilde, 453 ilkokul, orta-
okul ve lisede yapılan anket çahşması
sonuçlannı değerlendirerek hazırladı-
ğı raporda, öğretmenlerinyalnızca yüz-
de 4 gibi küçük bir kesiminin, dayağın
eğitimi olumlu etkilediğıne ınandığı,
yüzde 7'sinin ise oJumlu ya da olum-
suz bir etkisi olmadığını düşündüğü
bildırildi. Öğretmenlerin yüzde 80'inin
eğitünleri sırastnda dayak yemiş olduk-
lan kaydedilen raporda, öğretmenlerin
yüzde 24'ünün öğrenciierinehiç dayak
atmadıklannı, yüzde 24'ünün de mes-
leğinin ilk yıllannda dayak attıklannı,
ancak sonra bu yola başvurmadıklan-
nı söyledikleri belirtildi.
Raporda, öğretmenlerin yüzde4'ünün
kuUandıkian şiddet nedeniyle mahke-
melik olduklan, yüzde 2'sinin öğrencı
velilerinden uyan aldıklan kaydedildi.
Öğretmenlerin şiddet kullanmalanna,
sınıflann kalabalıklığı, öğretmenlerin bu
konuda eğitilmemiş oluşu ve derse hâ-
kimiyetlerinin zayıflığı ile öğrencife-
rin iyi davranıştan anlamamasmı ge-
rekçe gösterdikleri bıldınldi. Öğret-
menlerin binde 4'ü her gün şiddete baş-
vururken yüzde 13.69'unun haftada,
21.63 'ünün ayda birkaç kez şiddet kul-
landıklannı söyledikleri belirtildi.
Derginin 5 bin 290 öğrenci üzerin-
de yaptığı anket çahşmasında da "Siz-
ce hangi branş ögretmenleri daha da-
yakçı?"sorusuna, öğrencilerin yüzde
16.05'le en yüksek oranda "diıı kültü-
rü ve ahlakbilgisi" dersine giren öğret-
menleri gösterdikleri belirtildi. Rapor-
da, din kültürü ve ahlak bilgisi branşı
da olan öğretmenlerin ortaokullarda
liselerde haftada ) saat derse girdikl
rine dikkat çekildi. Alınan sonuçla
göre, ortaokullarda haftada 6 saat de
se girmelenne karşın, yüzde 4.36 on
nıyla Türkçe-edebiyat derslerine gire
öğretmenlerin en az dayak atan öğre
menJer olduklan bildirildi. Ögrencik
rin yarıdan fazlası, dayak yedikleri za
man ne gibi duygulara kapıldıklanna ili^
kin soruya "Çok üzülüyorum", yüzdı
5.12 si de "Dayak yediğim dersi daiu
çokseviyoruın'' karşılığmı verdi.
Yekta Kara: Opera seçkinler için değil, herkes içindir. Önemli olan ulaşmak
'Önceönjmgdarkuılnuıh'ŞÜKRANSONER
Yekta Kara'yı, yaşamı boyunca opera ve bale-
ye hiç gıtmemiş insanlartelevizyon programlann-
dan, gazetelerde oldukça sık çıkan haberlerden ta-
nıyorlar. Opera ve baledalında yönetmenlik ödü-
lü de alan sanatçı, ünlü bir solist, opera ve tiyat-
ro sanatcısı, opera rejisi, yönetmen olarak alışıl-
mışın dışında bir portre çiziyor. îstanbul Devlet
Opera ve Balesi Müdürü ve Genel Sanat Yönet-
meni olarak bazen açılmayan perdenin gösteriyi
engellememesi için tonlarla ağırhğı, ipi çekerek
kaldımnaya çalışan işçilerin yanznda, bazen en an-
laşılır yalın sözcüklerle televizyonda, müzik-sa-
nat-sevgi-yaşama sevinci-opera ve bale sanatı ara-
sında köprü kurmaya çalışırken onu her zaman ve
her yerde görmek olası.
Yekta Kara, öncelikleopera ve baleye ilişkin ön-
yargılann değişmesi gerektiğine inanıyor. Opera
ve balenın kesinlikle seçkinci olmaması gerekti-
ğini, yanlış alışkanlıklardan vazgecilerek fildişi ku-
lelerin dışına çıkanlması gerektiğini savunuyor.
Opera ve balenin seçkinler için yapılan bir sanat
niteliğinin 15. yüzyılda kalmış olduğunu belirten
Kara, insanlık tarihinin en değerü kültür mirasla-
nndan, insanlara yaşama coşkusu veren opera ve
bale sanatlanndan herkesin kendine düşen payı ala-
bilmesı için çaba göstenlmesi gerektiğine inanı-
yor.
Yekta Kara'ya göre insanın fîziki yaşamın de-
vam etmesi için değil, ancak ruh sağlığı, birbirle-
ri ileolan ilişkilerinin sağlıkJı kurulabilmesi, içdün-
yasını keşfedebilmesi için bütün sanat dallanna
olduğu gibi opera ve baleye de gereksinimi var.
Böyle olunca da söz konusu sanatlann halktan
kopuk yapılması çok yanlış bir önyargı ve önem-
li eksikJik.
Türkiye'ye cumhuriyetlegehniş, Batı'dan 350
yıl sonra ülkemize girmiş klasik müzik sanatla-
nnda aslında onlan yakalamış bir düzeye ulaştı-
ğımıza inanan Yekta Kara, bu kadar kısa sürede
bunu başarmış bir başka ülke olmadığını, bir mu-
cizenin gerçekleştirildiğini düşünüyor.
'Risksiz sanat olmaz'
Yekta Karakendisini birazinatçı, kafasına koy-
duğunu yapan, beklemesini bilen biri olarak ta-
nımlıyor. Yapmak istediğı şeyler için hep uzun va-
deli programlar yapmış. Ancak risksiz sanat ola-
mayacağına da inanıyor.
Yekta Kara, her çocuğun bir biçimde sanatla iç
içe yetiştirilmesi gerektiğine inanıyor. Özel yete-
nek ve tutkusu olanlann sonradan sanatı seçebil-
mesi için değil, hoşgörüden, sevgiden yoksun in-
sanlar olmamak için... Sanatın herhangi bir dalı
ile ilişki kurabilmiş olmanın her insan için çok bü-
yük önem taşıdığına işaret eden Kara, ailelerin bu
işi ciddiye almalannı istiyor. Insani değerlerin,
sevginin egemen olduğu bir toplum için, aileler-
den çocukJan ile ilgilenmelerini, ellerinden tu-
tup sanat etkinliklerine katmalannı, sinemaya,
tiyatroya, konsere götürmelerini, televizyonlar-
daki sanat içerikli programlan çocuklann izleme-
sini sağiamaJannı öneriyor.
Yekta Kara, yaşamda tutkulanna göre seçimi-
ni yapmış ve bunlann gerektirdiği bedeli seve se-
ve ödemiş, ödemeye hazır bir insan olarak kendi-
si ile banşık. Tiyatro ve müziğin içinde, Istan-
bul'da olabılmenin bedeli olarak kendınj yaptık-
larına ve yapmak ıstediklerine adamış, büyük bir
sorumlulukalnndagörüyor. Çalışmalannınherasa-
masında ve şımdi de îstanbul Devlet Opera ve
Balesi 'nde sorumlu kişi olarak kendi yağı ile kav-
rulmanın kabul edilemeyeceğine inanıyor.
Evrensel düzeye ulaşmak
Yekta Kara'ya göre Türk operasmın dünyada-
ki yerini alması, uluslararası piyasada, evrensel bir
sanat yapmanın koşullanna uyulması gerekiyor.
O nedenle de evrensel ölçütleriçinde kaliteden as-
la ödün vermeden, yenilikçi, çağdaş çalışma-
lann sergilenmesi kaçınılmaz. Türk ope-
ra ve balesinin çaba gösterilirse bunu
başaracak altyapısının da var oldu- -
ğu kanısında. Aynca geçen iki yıl-
da yurtdışına ilk. açılmalan gerçek-
leştirdiklerini, beğeni kazandıkla-
nnı ve bu yıl da şimdiden "Salo-
me" ile davet edildiklerini, başa-
ndan emin olduğunu vurguluyor.
Kara, var olan ile yetinmemek,
sınırlan hep zorlamak gerektiğı
inancmda.
Günümüzdegörselliğin büyük
önem kazandığına işaret eden
Kara'ya göre opera ve balenin
gelişmesi, kıtlelere ulaşması
için, çağdaş tekniklerden yarar-
lanmak zorunlu. Bütün bunlara
dikkat edildiğindeoperanın Tür-
kiye'deki geleceğini çok parlak
gördüğünü, halkımızın küJtü-
rüne uymadığı ve kitleler tara-
findan sevilmeyeceği yolunda-
ki önvargılardan kurtulmak ge-
rektiğini söylüyor.
Tanımadıklan için bu sa-
nattan ürken insanlann kazanıl-
masının sanıldığı kadar güçol-
madığını savunuyor: "Opera
seçkinler için değil, herkes için-
dir. Hangi >aşta, hangi sosyaJ sı-
nıftan olursa olsun, openı herkes
içindir. Yeter ki herkese ulaşabil-
menin yohı bulunsun" diyor
Kara'ya göre ödün verilme-
mesi gereken tek şey kalite. Mü-
ziğin, sanatın kalitesi ko-
runarak çağın
geçerli
tüm
araçlarından yararlanmak zorunluluğu var. Yekta
Kara opera ve baleyi gündelik yaşama sokmak ge-
reğine inanıyor. Herkesin mutlaka operaya gıdip
biroyunu ızleyemeyeceğini, ancak herkesin bir bi-
çimde bu sanatlan tanımasının, sevmesinin çok
önemli olduğunu savunuyor. Televizyonlarda, ga-
zetelerde operayı, baleyi anımsatacak bırhabenn
yer almasını önemli görüyor. Örneğin olimpiyat-
larda 3 ünlü tenorun, araya popüler müzik de ka-
tarak kitlelerin daha kolay tanıyıp sevebileceği
parçalarla verdikleri konserin, dünya çapındaope-
rayı sevdirmede önemli bir işlevi yerine getir-
diğini düşünüyor.
SEYAHATNAME YAVUZGÖR
Azteklen ülkesinde
Kara, opera ve bale sanaünda bir yandan dünvaya açılmak, en rvUerie vanşabilecek düzeyi yakala-
mak, diğeryandan bu sanatiardan herkesin kendi pavina düşeni alabilmesi için savaşun veriyor.
Y
epyeni bir âlemde gidiyor bızim
Chevrolet.. OrtaAnadolu sanki..
kaktüs ağaçlan dışında manza-
ra yabancı değil.
ilk gece kaldığımız Monterreykentin-
dekı otelin resepsiyon memuru, "Bu
otel çok eskidir. Pancho Vılla, sık sık
buraya uğrar, atlannı hole bağlar, kafa-
ytçeker, fakirierepara dağıtır, toprak ağa-
lannın (Hacindadores)) defterini dürer-
miş"
diyor...
Pazar kurulmuş dışarda... Bibberter,
guavalar, kiwiler, sombrerolar, blucinler,
boyalı şekerden yapılmış aziz heykel-
ciklen yan yana...
Her köşede, büyük şapkalı müzis-
yenler. Aşağı sarkmış bıyıktan, mahzun
bakışlan, bembeyaz dışteri... Bütün bu
dekor ve sesler içerisinde, köylüter,
Meksika köyleri. Dünyanın, belki deen
çok rftiraya uğramış, mazlum halkı...
Hollyvvood filmlerinin bize daima, te-
quilaiçipkadınla-
ra, turistlere saJ-
dıran haydutlar
(Bandidos) diye
tanıttıklan bu
halk... Bijama'y
andıran beyaz
giysileri, sandal-
laniçindedevınen
bu halk, uzun yüz-
yıllar süren Avru-
pasömürgeciliği-
nin boyunduru-
ğundan kurtul-
muşamma, netefverenek kendisinden...
"Size uygartık ve Hıristıyanlıkgetirdık"
diye erkekleri altın madenlennde, ekmek
ve su vermeden, kırbaç attında otene ka-
darçalıştınp, ölünce uçurumlardan aşa-
ğı atan "Conquistador"\ar. Uçsuz, bu-
caksız toprak parçaiannın üstüne otu-
rup, halkı en koyu ve acımasız feoda-
lizmin mengenesi içinde sömüren, Is-
panyol veya melez toprak ağalan...
Sonralan, III. Napoteon'un marrfeti ile
oluşturulan bir "Meksika Imparatorfu-
ğu" dramı, bir gün (1867) Oueretaro'da,
Juarez'in adamlan tarafından kurşuna
dizilen bir kötü talihli Avusturyalı Prens
Maxmillian'la son buluyor.
Ondan sonraki süreçte, kuzey kom-
şulannın saldınsı, savaşırken karşı ta-
raftan rüşvet alıp ordusunu perişan bı-
rakıp kaçan Santa Anna gibi general-
ler, devleti soyup soğana çeviren cum-
hurbaşkanları...
Toprağı köylüye kazandırmak için
ayaklanan halkın başına geçip sava-
şan, gerçek bir "halk kahramanı" Ge-
neral Emiliano Zapata...
Bütün bu kanlı serüvenler artık geri-
de kalmış..
Geçmişin acı deneylerini yansıtan
önemli bir madde var Meksika Anaya-
sası'nda: 123. madde: "Suffrago uni-
versalyno re-eleccion.." Kısacası her-
kese oy hakkı. Bir kez cumhurbaşkanı
olan, bir daha olamayacak.." diyor bu
madde...
Chevrolet, yoğun yağmuraltında, Si-
erra Madre Onental dağlanna doğaı
yürüyedursun... Koca şapkalı adamlar,
çamur kulübelerinin önünde uyuyordur.
Çıplak ayaklı kadınfar, çıplak ayaklı ço-
cuklannı kucaklanna almış, uyutmaya
uğraşıyor.
San Lue Potosi, rüyamızda görüûğü-
müz Mexico City ufukta belirdi.
•••
1930'lu yıllarda Meksika'da görev
yapmış bir hariciye memuru, -biraz da
ozamanki "Güneş Dil 7eons/"ne de uy-
gun düştüğü için olacak-, kuzeyde (ABD)
oteun, Meksika'da olsun "ye^/°terin Or-
ta AsyakökenJi ol-
duğunu söylüyor
biryapıtında...
Orneğin, ünlü
"Comanchi" ka-
„ . . , . bilesinin çok iyi
kamalar yapan
"Kamacı"sözcü-
ğünden, keza
fnf "/\pacA)/"lerin pek
güzel (Aba) yap-
masını bilen
"Abacı" sözcü-
ğünden geldiğini
ifade ediyor.
Başkentte büyük sarayın bulunduğu
"Chapultepec
1
' semtinin adı da, "Ça-
pulTepe"...
Yüz hatlan açısmdan "Mongoloid"
olan yerti halkın dokuduğu kilimlerin
motifleri, bayraklanndaki ağzında yılan
tutan kartal sembolü, Aztek takviminin,
Hitrt amblemine olan benzerfiği, bütün
bunlar Anadolu'da da var...
Orada tanıştığım bir Ingiliz tarihçisJ-
ne sordum...
"Tarihte böyle benzertikler vardır.. ft
is only coincidence."
"Sadece birraslantı bunlar"^dedi. h-
giliz..
•••
Nereden, nasıl gelmiş olduklan bir
yana, Meksika halkının sevecenliği he-
men sarar insanı.
Ozerierine iğreti bir şal gibi örtülmüş
Hıristiyanlık... Çoğunun bilmediği is-
panyolca. Fakirlik. Batıl inanışlar.. Üc-
ra köşelerde piton yılanına tapanlar.
Meskâl ve marijuana.
Yarın: Mexico CKy'de bir yıl
SAK USTÜNDE MÜJDATGEZEN
Gençler
Size sesleniyorum
gençler...
Tryatro ve sanat eğitimi
konusunda sizden çok
mektup aldım son on yıl
içinde. Bana sormak
istediklerinizi sorun,
yanıtlamaya
çalışacağım bu köşede:
Ziverbey Ourağı No:
48 Kadıköy-istanbul
Türkiye (Belki
yurtdışından da
soruyorlar?)
Parasız eğitim
A
nayasamızda açıkça, eğitimin
ve sağlık hizmetterinin parasız ol-
duğu yazıyor. Gelgelelim ben
bundan beş yıl önce parasız okul aç-
mak suçundan iki yılhapis istemiyle yar-
gılandım ve kötü bir şey yapmadığım
yargıç tarafından söylenince beraat et-
tim.
Okulum hâlâ parasızdır. Ama tabii ben
devlet değilim. Devlet olsam tamam.
Nasıl olsa devletim, milletin anasını ağ-
latınm. Devletten büyüğü var mı? Mil-
let devtet için.
Herkes devlete çalışacak. Millet mun-
tazaman okul harcını, vergisini verecek;
devlet de bu paraları milletvekillerine,
devietin çok önemli işlerine harcaya-
cak? Her şey devlet için. Ama Eflatun
öyle demiyor (Platon). Işine gelince
"güçlü devlet", gelmeyince "devie-
tin elinden bu kadar geliyor". Tam bir
çifte standart.
Televizyon eleştirmenleri
Y
ıllardırmerakederdururum. Bun-
lar hangi okulu brtirip de eleştir-
men olurlar diye?.. Aslında yanı-
tını biliyorum ama, burayayazmaya uta-
nınm... Gazetelerin TV kanallan ve bu
kanallann özel eleştirmenleri var. Örne-
ğin birfilm kendi kanallannda oynuyor-
Bugünün
anlamlı lafi:
"Bağınp çağıran
adamdan korkma
derier ama, o adam
bu atasözünü
bilmiyor olabilir."
Geçen haftaki flk
yazım üzerine!
Beni arayarak
teessüflerini bildiren
okurlanma teşekkür
ederim. (Şaka bir yana
beni yüreklendirdiniz,
sağ olun.)
sa üç yıldız, aynı film karşı kanalda oy-
nuyorsa bir yıldız verecek kadar kiralık
yaratıklar...
Elli yılda bir yetişecek genç yetenek,
Yasemin Yafçtn. Gazetenin birinde ay-
nen şöyle yazıyor "Kakılmış bitmek
üzere, Başbayan artk tutmaz, Ham-
siye zaten tükendi. Kala kala bir Sü-
rahi Hanım kaldı.. o da bakalım ne ka-
dar gider?.."
Bunu bir gazetenin bir eleştirmeni ya-
zjyor. Ayıptır. Bu kadar enderyetişen bir
sanatçıyı bu biçim-
de aşağı/amaya ça-
lışmak, onun tavan-
daoJan izlenme ora-
nını daha da yuka-
n çeker. Çünkü sizi
okuyan sağduyu
sahibi biri, bu yazı-
nın amacını hemen
anlar: "Parayı kar-
şı taraftan alan bir
adam böyte yazar*
derolurbiter. Bu ka-
dar büyük bir yete-
neği böyle abuk sa-
buk eleştirilerle yıp-
ratmaya çalışıp pat-
ronlannızın k yalamaya devam etti-
ğiniz sürece, halk size çok gülecek.
Ama Yasem/n'egüldüğü gibideğil. "Ka-
lemini sat, ama kırma" işte sizin an-
layışınız. Hadi güle güle...
Okuyun:
Kuzu
Postunda
Kurt/Hikmet
Çetinkaya.
fzleyin:
Aslolan
Hayattır.
Sevin:
Nasrettin
Hoca.
Ekran gaf lan.
Geçen hafta Reha Muhtar, şarkıcı Emel
Müftüoğlu ile bir röportaj yaptı. Gaflan
ayıklamak istedim, fakat beceremedim.
Programın tamamını geçen haftanın
'gaf ı olarak arzederim. Dikkat
Beni güldürenler!
iki arkadaşım var: Biri Savaş Dinçel, biri Ergin
Telci. Ergin, konuşurken biraz tekler. Hatta eni
konu tekler. Bu nedenle fazla konuşmaz. Savaş
ise teklemez. Çok konuşur. Sinemaseverter
Derneği'nde oturuyorfar. Savaş demiş ki: "Ergin
sana bir kartvizrt bastıracağım, aynen şöyle:
Ergin TELCİ
KKM
Ergin de Savaş'a yanıt vermiş: "Ta ta ta mam
canım, be be ben de sana bii bi bi bir kart
bastınyorum, aynen şöşöööö şö şö şöyle:
Savaş DİNÇEL
GVZ
N
ecmettin Erbakan
konuşurken hiç te-
levizyonunuzun se-
sini kısıp öyle izlemeyi de-
nediniz mi? Hemen dene-
yin. Kurtulamayacaksınız.
AJışkanlık yapacak.
Erbakan'ı hep öyle izle-
mek isteyeceksintz. Bir ke-
re deneyin. Çok gülecek-
siniz... Diyebilirsiniz ki: "Biz
onu sesli dinlerken de
gülüyoruz."
Olabilir.. ama siz benim
sözüme kulak verin, bir
deneyin.
'Pazar'lık ve duvarfık sözler:
Namuslu Politikacı adlı kitabı
anyorum, var mı acaba
kitaplığınızda?
"Tabii var efendim, şurada,
masal kitaplan arasında..."
Medyatik:
Güzellik
kraliçeleri
• •
U
lkemizde iki yüz elli
kadar güzellik
yanşması yapılıyor.
Hepsinin birinci, ikinci,
üçüncü, dördüncü ve
beşincileri seçiliyor ve
bunlann çoğu
televizyonlarda
sunuculuk. spikertik falan
gibi şeyler yapıyorlar.
Son olarak Defne
Samyeli bir şaka
programının
sunuculuğunu üstlenmiş.
Aralarda da skeçler
oynuyor; oyunculuk
yapıyor yani. Defne kendi
mesleğini ciddiye
almayabilir. Ama benim
mesteğimi, yani
oyunculuğunu ciddiye
almasını tavsiye ederim.
Çünkü oyunculuk ciddi
bir iştir. Karşıdaki aktör
nasıl dinlenir? Kaç çeşit
dinleme vardır? Kamera
karşısında nasıl durulur?
Ve buna benzer, dört
yıllık konservatuvar ve bir
ömür boyu sahne eğitimi
sonunda elde editen
şeyler. Böyle bir
programa hazırlanırken ,,
işi ne kadar ciddiye
ajırsanız, sizi de o kadar
ciddiye alıriar. Güzellik
yanşması gayri ciddi bir
iş olabilir, ama
televizyonculuk ciddi iş.
Bu haftalık da bu
kadar.. gelecek pazara
kadar iyi bir hafta
dileğiyle.